Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

2 aylık bebeğini 9 gün tatilde evde yalnız bırakan Adanalı öğretmen haberi


KuddusiMavra

Öne çıkan mesajlar

Üniversite'de karşı apartmanımızda 1 tane kız kalıyordu. Kız bir gece doğum yapmış, ne ailesinin haberi var ne adam sahip çıkıyor mevzuya. Kız, bebeği evde bırakıp tüm eşyalarını toplamış gitmişti. Bomboş evde bebeğin sesini duyan komşular polisi aramışlar. Sonra..
Kızı bulamadılar sanırım. Bebişte kaderiyle..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

KuddusiMavra said:

nefr ve rewendor ve başka arkadaşlar hep doğru şeyler yazmışlar.
memlekette ne doğru ki? arkadaş, bir kadın doğum yaparken hemen sosyal hizmetler görevlileri gelmeli hastahaneye.
kadın kendine geldiğinde, gerekirse doğumdan 1 gün sonra karşısına geçip "hayırlı olsun hanımefendi" dedikten sonra kadın evli mi, bekar mı? Kocasının işi var mı, kendi işi var mı? Çocuk evlilik dışı ilişkiden mi doğmuş,vs. gibi sorularla çocuğun varlık sebebini bir öğrenmeliler. Neticede eğer devlet her bireyine karşı sorumlu ise bu böyle olmalı. Ama başta dedim ya, memlekette doğru olan bir şey kalmadı ki.

İşin öte tarafı da tabi vahim. Bir bebeği alıp çocuk esirgeme kurumuna verdiklerinde o çocuğun geleceğinin ne şekilde devlet güvencesi altında olduğu soru işareti. Çocuk büyürken başına taciz olaylarının bizzat kurum çalışanları tarafından getirilmesi ne yazık ki önemli bir olasılık.

Offff....darlandım yine.


Çocuk esirgeme kurumları inanılmaz kötü de şimdi şimdi ufak yenilikler yapmaya başladılar çocuk evleri gibi.

Bir apartman dairesinde birkaç sosyal hizmet görevlisi gözetiminde kalmaya başladılar 8 yaş üstü çocuklar. Burada hayatlarını sürdürüp, ev yaşamı sürüyorlar.

Bundan daha önce balıkesirde işyerim varken her ay çocuklara giyecek, kitap terlik ıvır zıvır götürürdük hep. İnsan gördüklerinde ne yapacağını şaşırırdı minikler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Patice said:

Üniversite'de karşı apartmanımızda 1 tane kız kalıyordu. Kız bir gece doğum yapmış, ne ailesinin haberi var ne adam sahip çıkıyor mevzuya. Kız, bebeği evde bırakıp tüm eşyalarını toplamış gitmişti. Bomboş evde bebeğin sesini duyan komşular polisi aramışlar. Sonra..
Kızı bulamadılar sanırım. Bebişte kaderiyle..


oha aynı vakka o zaman
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

arkadaşlar bir arkadaşım ebe bu konuyu onunla konuştuk gün içerisinde bazen anneler çoçuklarına karşı sahiplenme duygusunu yitiriyor ve hayatlarında sanki bir çoçuk yokmuş gibi yaşamaya devam ediyorlarmış bu hastalık ismini söyledi ama aklıma gelmiyor... çoçugu kabullenmeme veya anne olmaya hazır olmama durumu bir sendrom ... dedi komik ama gerçek bende inandım
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şöyle bişey var. Farklı bir bakış açısı.

said:

ekşisözlük

ben kadının esasında canavar ruhlu, soğuk kanlı bir katil olduğuna filan inanmıyorum. öyle olsa muhtemelen nüfusa kaydı bile yapılmamış bir bebeğin cesedini kendi elleriyle hastaneye getirmez, onu beslemeye çalışmaz, bebeğin cesedinden kurtulmaya bakardı.

kadının ifadesinde kamu oyuna sunulan eksik bir görüntü var. şu ki; kadın kendini hamile bırakan kişi tarafından yalnız bırakılmış. 9 ay boyunca hayal edilmeyecek bir stresle hamileliği gizlemeyi başarmış. başvurduğu kurumlar; kimliğinin gizlenmesini reddedince doğumu evde kendi kendine gerçekleştirmiş. bu süre zarfında utancından ya da korkusundan kimseden yardım isteyememiş. büyük olasılıkla konuyla ilgili temas kurduğu tek kişi adana çevik kuvvette polis olan baba. kadın yaşadığı kırılma noktasında hızla delirirken, içinde bulunduğu durumla ilgili hiç bir sorumluluk almayan babaya gelip çocuğuna sahip çıkacağı zannıyla rest çekip gidiyor. ifadesinde bu durumu dile getirmiş olsa bile polis; kendi kurumsal itibarı adına babayla ilgili bu noktayı es geçiyor.

okültizm'de 'şeytan' sembolü; -hiçbir eleştiri yapmadan yaşadığımızda, kendi ruhumuzun aynasına bakmakta olduğumuzu fark etmeden “dışarıdaki” kötüden korktuğumuz bir dünya görüşünü - ifade ediyor.

dolayısıyla kadını; bir bebeği gözünü kırpmadan öldürebilecek vicdan yoksunluğuyla suçlamak; pek çoğunun işine geliyor bence.

adamın biri bahaneyle 'tecavüz' cürmünü haklı göstermeye çalışmış. bebeğin hıçkırdığı, can çekiştiği binada travma yaşaması gereken teyze bile 'vay anam vay neler dönmüş serhat ya' üslubuyla gayet soğuk kanlı 'yukarıda kuş ölmüş' zannettikleri olgusunu kameralarla paylaşmanın heyecanı içerisinde. muhtemelen komşularla uzun süre ağızlarını dolduracak dedikodu unsuru yakalamanın itiraf edilmemiş tatminini yaşıyor.

kadın suçludur evet. ama onu 'ben evli olmadığım bir adamla birlikte oldum ve ondan bir çocuk doğurdum, evet. ve bu kimseyi ilgilendirmez.' demekten alıkoyan; ona bu baskıyı, bu utancı, bu korkuyu yaşatarak delirmeye götüren anne, baba, sevgili, komşu, akraba, çevre, sen, ben, herkes; en az onun kadar suçlu. o içinde bulunduğu durumun çaresizliğiyle yolda yürürken; ondan selamını esirgeyen, bir gülümseyişiyle hayatı üstlenme gücünü sakınan herhangi biri de suçlu. ona; sakındığı konunun ne olduğunu bile bile bir alternatif çıkış yolu önermeyen kurum, ona dertleşecek samimiyet vermeyen arkadaş, onu delirmeye mahkum eden sistem, yöneticiler, başbakan, devlet başkanı, herkes; bu bebeğin ölümünden sorumlu.

dünyanın öteki ucunda kuyruğu sıkışmış bir tilkiden bile sorumlu olduğunu bilecek vicdandan yoksun yaşayan sen; en çok.

bunun sorumluluğunu, azabını içinde hissetmiyorsan zerre kadar; doğrudan saldırıya geçiyorsan; en çok ama en çok; sen suçlusun.

ve muhtemelen bu travmayı ömrünce içinde taşıyacak bir kadının ismini burada teşhir edip; hayatı boyunca bir daha yaşama tutunmasını sağlayacak tüm unsurları damgalayarak aforoz etmek de sana düşmez.

katilin de, canavarın da en tanımsız şekli sensin.

paylaş 22.10.2013 02:32 ~ 23.10.2013 00:39 lisbethsalander

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • Genel Yönetici
said:

ekşisözlük

ben kadının esasında canavar ruhlu, soğuk kanlı bir katil olduğuna filan inanmıyorum. öyle olsa muhtemelen nüfusa kaydı bile yapılmamış bir bebeğin cesedini kendi elleriyle hastaneye getirmez, onu beslemeye çalışmaz, bebeğin cesedinden kurtulmaya bakardı.

kadının ifadesinde kamu oyuna sunulan eksik bir görüntü var. şu ki; kadın kendini hamile bırakan kişi tarafından yalnız bırakılmış. 9 ay boyunca hayal edilmeyecek bir stresle hamileliği gizlemeyi başarmış. başvurduğu kurumlar; kimliğinin gizlenmesini reddedince doğumu evde kendi kendine gerçekleştirmiş. bu süre zarfında utancından ya da korkusundan kimseden yardım isteyememiş. büyük olasılıkla konuyla ilgili temas kurduğu tek kişi adana çevik kuvvette polis olan baba. kadın yaşadığı kırılma noktasında hızla delirirken, içinde bulunduğu durumla ilgili hiç bir sorumluluk almayan babaya gelip çocuğuna sahip çıkacağı zannıyla rest çekip gidiyor. ifadesinde bu durumu dile getirmiş olsa bile polis; kendi kurumsal itibarı adına babayla ilgili bu noktayı es geçiyor.

okültizm'de 'şeytan' sembolü; -hiçbir eleştiri yapmadan yaşadığımızda, kendi ruhumuzun aynasına bakmakta olduğumuzu fark etmeden “dışarıdaki” kötüden korktuğumuz bir dünya görüşünü - ifade ediyor.

dolayısıyla kadını; bir bebeği gözünü kırpmadan öldürebilecek vicdan yoksunluğuyla suçlamak; pek çoğunun işine geliyor bence.

adamın biri bahaneyle 'tecavüz' cürmünü haklı göstermeye çalışmış. bebeğin hıçkırdığı, can çekiştiği binada travma yaşaması gereken teyze bile 'vay anam vay neler dönmüş serhat ya' üslubuyla gayet soğuk kanlı 'yukarıda kuş ölmüş' zannettikleri olgusunu kameralarla paylaşmanın heyecanı içerisinde. muhtemelen komşularla uzun süre ağızlarını dolduracak dedikodu unsuru yakalamanın itiraf edilmemiş tatminini yaşıyor.

kadın suçludur evet. ama onu 'ben evli olmadığım bir adamla birlikte oldum ve ondan bir çocuk doğurdum, evet. ve bu kimseyi ilgilendirmez.' demekten alıkoyan; ona bu baskıyı, bu utancı, bu korkuyu yaşatarak delirmeye götüren anne, baba, sevgili, komşu, akraba, çevre, sen, ben, herkes; en az onun kadar suçlu. o içinde bulunduğu durumun çaresizliğiyle yolda yürürken; ondan selamını esirgeyen, bir gülümseyişiyle hayatı üstlenme gücünü sakınan herhangi biri de suçlu. ona; sakındığı konunun ne olduğunu bile bile bir alternatif çıkış yolu önermeyen kurum, ona dertleşecek samimiyet vermeyen arkadaş, onu delirmeye mahkum eden sistem, yöneticiler, başbakan, devlet başkanı, herkes; bu bebeğin ölümünden sorumlu.

dünyanın öteki ucunda kuyruğu sıkışmış bir tilkiden bile sorumlu olduğunu bilecek vicdandan yoksun yaşayan sen; en çok.

bunun sorumluluğunu, azabını içinde hissetmiyorsan zerre kadar; doğrudan saldırıya geçiyorsan; en çok ama en çok; sen suçlusun.

ve muhtemelen bu travmayı ömrünce içinde taşıyacak bir kadının ismini burada teşhir edip; hayatı boyunca bir daha yaşama tutunmasını sağlayacak tüm unsurları damgalayarak aforoz etmek de sana düşmez.

katilin de, canavarın da en tanımsız şekli sensin.

paylaş 22.10.2013 02:32 ~ 23.10.2013 00:39 lisbethsalander



Mc_Lovin said:

Iyyy Ekşici deyince aklıma üniversitelerin tiyatro kulüplerine katılıp ikinci haftada manita yaptıktan sonra bir daha kulübe uğramayan, annesinin babasının gönderdiği iki kuruş harçlıktan iki dirhem bir çekirdek kar edeceğim diye nerede ekmek arası tavuk döner varsa onu yiyen, ilk seneden eve çıkacak arkadaş bulamadığı için tüm kişisel alanı bir adet demir dolap ve bir ranzanın yüzeyinden ibaret olan, öğrenci etiketinin ardına sığındığını sanarak etrafındaki herkesi sosyo ekonomik katmanlardan hariç olduğunu inandırdığını sanan (ben okuyom yea), manitasıyla yiyişecek yer bulamayınca (o da manitası olabilirse tabi) hiçkimsenin izlemediği filmlerin ilk seansına bilet alan, konuşacak kimsesi olmadığında ders aralarında beş on dakika ekşiye girip pink floyd başlığına yeni entry girilmiş mi diye bakan, saçlarını daha yeni uzatmaya başladığı için parası yokmuş da berbere gidemiyormuş gibi görünen, yurdun toplu duşlarında mastürbasyon yaptıktan sonra menisi diğer arkadaşlarının menisiyle karışıp giderden kanalizasyona giden, bir yetmiş boyunda, esmer, kıllı, ucuz deodorant kokan bir insan geliyor aklıma.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...