Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Google Google Google: Translate'a Türkçe eklendi


roket adam

Öne çıkan mesajlar

  • Genel Yönetici

Turkce
Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.

Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.

Ingilizce
Five-year-old is the most mature age; then decay begins.

I'm Alper Kamu, a couple of months ago I was five years old. As I was approaching my birthday, I spent most of my time watching the people outside in front of the window. They lived by speeding, slowing, making voices and looking at places. It made me sick to think that one day I would become one of them. Unfortunately, there was no escape from it. The time was cruel and I was getting old quickly.




Super lan, Ingilizce'si normal kitap gibi okunur neredeyse.

Burada da tersini denedim:

Ingilizce
A few light taps upon the pane made him turn to the window. It had begun to snow again. He watched sleepily the flakes, silver and dark, falling obliquely against the lamplight. The time had come for him to set out on his journey westward. Yes, the newspapers were right: snow was general all over Ireland. It was falling on every part of the dark central plain, on the treeless hills, falling softly upon the Bog of Allen and, farther westward, softly falling into the dark mutinous Shannon waves. It was falling, too, upon every part of the lonely churchyard on the hill where Michael Furey lay buried. It lay thickly drifted on the crooked crosses and headstones, on the spears of the little gate, on the barren thorns. His soul swooned slowly as he heard the snow falling faintly through the universe and faintly falling, like the descent of their last end, upon all the living and the dead.

Turkce
Bölme üzerindeki birkaç hafif ışık parmağı onu pencereye çevirdi. Tekrar kar yağmaya başlamıştı. Lamba ışığına karşı eğik olarak düşen, gümüş ve karanlık pulları uykulu bir şekilde izledi. Onun yolculuğunu batı yönünde belirlemesinin zamanı gelmişti. Evet, gazeteler haklı: kar İrlanda genelinde genelti. Karanlık orta ovanın her yerine, ağaçsız tepelerde düşüyordu, Allen'in Bog'una yumuşak bir şekilde düşüyordu ve batıda daha da karanlık, karışık Shannon dalgalarına düşüyordu. Michael Furey'nin gömülmüş olduğu tepedeki yalnız bahçenin her yerine de düşüyordu. Çarpık haçlar ve döşeme taşları, küçük kapının mızrakları üzerinde, çıplak dikenlerin üzerinde kaymıştı. Karısı yavaşça küfrederek karın evrende hafifçe düştüğünü ve son uçlarının inişi gibi hafifçe canlıların ve ölülerin üzerine düştüğünü duydu.




Ingilizce'ye ceviride daha basarili.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"kreep - aka sürünüyüm" said:

Sen daha önce buradayken
Gözlerine bakamadım
Sen sadece bir melek gibisin
Cildin beni ağlatıyor

Tüy gibi yüzüyorsun
Güzel bir dünyada
Ve keşke özel olsaydım
Sen çok özel birisin

Ama ben sürünüyüm, tuhaf biriyim.
Burada ne işim var?
Ben buraya ait değilim.

Canı yanmaz umurumda değil
Kontrol istiyorum
Mükemmel bir vücut istiyorum
Mükemmel bir ruh istiyorum

Fark etmenizi istiyorum
Etrafında olmadığım zaman
Sen çok özel birisin
özel olmayı dilerdim

Ama ben sürünüyüm, tuhaf biriyim.
Burada ne işim var?
Ben buraya ait değilim.

Yine tükendi.
Koşuyor
O koş koş koş poş

Seni mutlu eden ne olursa olsun
Ne istersen
Sen çok özel birisin
özel olmayı dilerdim

Fakat ben sürüngenim, tuhaf biriyim.
Burada ne işim var?
Ben buraya ait değilim.
Ben buraya ait değilim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Arkalarda sinir ağı kullanmışlar ve algoritma yüzünden artık hep öğrencek denmiş de neural machine translation zaten 3-4 senedir var olan bir şey. Google'da keza uzun zamandır kullanıyor. Adamların değiştirdiği şey tüm machine translation alanının ayak bağı olan paralel corpus bulma olayını "elimde ingilizce -> x için zibilyon data varken ben en iyisi tüm x'leri ingilizce üstünden modelleyeyim de güzel şeyler çıksın"a çevirmeleri. Meraklısına ilgili paper:

https://arxiv.org/pdf/1611.04558v1.pdf
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

abi ben istemiyorum böyle bir dünyayı. her şeyin çok kolaylaşıp bayağılaştığı bir yaşama doğru gidiyormuşuz gibi hissediyorum. dil öğrenmenin ciddi forsu vardı mesela, hala var gerçi de şu çevirideki başarıyı gördükten sonra 10-15 yıla tüm diller için eş zamanlı çeviri cihazları çıkacakmış gibi geliyor. ben de toplumu bırakır dağa çıkar orada yaşarım

sanırım muhafazakarım lan ben
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Gizli said:

abi ben istemiyorum böyle bir dünyayı. her şeyin çok kolaylaşıp bayağılaştığı bir yaşama doğru gidiyormuşuz gibi hissediyorum. dil öğrenmenin ciddi forsu vardı mesela, hala var gerçi de şu çevirideki başarıyı gördükten sonra 10-15 yıla tüm diller için eş zamanlı çeviri cihazları çıkacakmış gibi geliyor. ben de toplumu bırakır dağa çıkar orada yaşarım

sanırım muhafazakarım lan ben


düşüncene saygım var da bu biraz fazla kendi pencerenden bakmak gibi geldi bana. bizim içine doğduğumuz dünyada insanın fiziksel işini yapan makineler vardı ve biz buna direk bizle doğmuş gibi alıştık ama bizden önceki insanlar senin translate işine verdiğin tepkiyi verdi.

makinelerin insanlaşması veya insanın makine oldugunun farkına varılmasının hayatımıza izdüşümleri bunlar teker teker. daha önce insanın yaptıgı fiziksel işi makineye yaptırma hayali vardı icatlarda şimdi ise insanın mantıksal yönü makinelere aktarılmaya çalışılıyor. yani bence değişen bir şey yok. sadece alışılmış vs. yeni çatışması. gelişim hep devam edecek ve hayat kolaylaşacak dediğin olay da sürmeye devam edecek.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...