Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Bazı kişisel paylaşımlar


reyou

Öne çıkan mesajlar

reyou, 16.02.2024 23:11 tarihinde dedi ki:

Kimse bisey diyemez, akit gelsin.

 

paparnoz'un topiğini hijackliyorum gibi oluyor ama biraz bahsetmiş olayım.

bazı konular için psikologa başladım bu hafta...
20 yıldır bazı şeyler için uğraşıyorum ama dönüp bakınca tamamen bomboş bir hayat geçirmişim ve bunun cezasını çekiyorum gibi geliyor...
gerçi paparnoz gibi 17 sene çok güzel bir şeyler yaşayıp havada uçup sonra aniden betona sert bir şekilde çakılmak da ayrı bir şey. ama o boşluk hissi içimi yiyip bitiriyor.

ilkokul ve ortaokulda ekstrem boyutta asosyaldim. acaba utangaçlık mı, yetiştirilme şartlarından dolayı mı, yoksa başka bir problemden mi bilmediğim bir asosyallik. başkalarının "ilk aşkını" yaşamaya başladığı yıllarda  tamamen farklı bir boyutta takılıyordum. lisede bir arkadaş çevrem oldu. öğlenleri okulu asıp birimizin evine giderdik. o sırada bu asosyalliği bir nebze değiştirmeye ve biraz daha kolay iletişim kurabilen birisi olmaya başladım.

yaptığım en büyük hatalardan biri sanırım tanıdığım arkadaşlar gibi Bilkent Üniversitesi'ne başlamak ve onlarla birlikte okumak varken, gidip Tıp Fakültesi'ne başlamak olmuştu. Aralık 2003'te "hayata karşı umudum var ama gücüm yok" diyordum. sonra yavaş yavaş o umudumu da kaybettim ve çocukluğumdan beri hayalini kurduğum hayatın ne kadar boş ve anlamsız olduğunu görmeye başladım.  bu beni önce bir boşluğa düşürdü. sonra da ölüm korkusu / varoluş anksiyetesi içine girmeye başladım.

Kıbrıs'ta DAÜ'ye başladım ve orada 2004-2006 yıllarında tek yaptığım şey odada panik atak ve sinir krizleri geçirmekten ibaretti. ne odadan çıkıyordum, ne de birisiyle konuşuyordum. 2006'da psikiyatriste gidince obsesif kompulsif ilacı vermeye başladı. 4 senede ders aksatmadan okulu bitirdim ve mezun oldum. ama bu sırada zombi modunda gibiydim. ilacı kullandığım 2013'e kadar zombi modunda takılmaya devam ettim.

mezun olduktan sonra bir iş bulmaya çalıştım, saçma sapan yan işlerde çalıştım, İstanbul'a gidip gelip iş kovalamakla uğraştım, elime az biraz para geçti ama dişe dokunur bir şeyler çıkmadı. hoşlandığım bazı kişiler oldu, bazılarıyla tanışmayı beceremedim, bazılarıyla tanıştıktan sonra uyuştuğumu hissetmedim. 2015'te birisiyle sevgili oldum, onun için çok uğraştım, ama asla tam olarak sevgili kabul etmedi beni. şimdi sorduğunda "eski sevgililerinden biri" olarak saymadığını itiraf ediyor. 2015'te köpeğim vefat etti, ondan sonra bu kızla kavga edip ayrıldık. ardından yine ölüm korkusu bende tavan yaptı ve tekrar ilaç kullanmaya başladım. o sıralar benle sevgili olmak isteyen birisi çıktı, 2 sene bir muhabbetimiz oldu ama sonucu (belki de benim yüzümden) bir yere varmadı.

2018'de hayatımı toparlamaya çalıştım. 1989'de aldığımız, satmaya çalışıp bir türlü satamadığımız bir ev vardı. onu baştan aşağıya yeniledim, çoğu şeyi ben organize ettim, malzemelerle uğraştım felan. sonra bir iş yeri açayım azar azar bazı işler yapayım dedim. 2019'da İngiltere'de güzel bir okuldan kabul gördüm, oraya gittim. Kıbrıs'ta yapamadığım ve eksikliğini hissettiğim bazı şeyleri orada sakin kafayla yapmaya başladım. sanki hayata sıfırdan başlama fırsatı edinmiş gibiydim, bazı şeyler çok keyifli gidiyordu. aralık sonu covid haberleri başladı ve marta doğru gittikçe daha sıkılaşan bir sürece girdik. okul remote çalışmaya geçti ve zevk aldığım o şeylerin hepsi kesildi. yine odaya kapanık bir hayat yaşamak istemediğim için geri döndüm. baştan aşağıya yenilediğim o eve hırsız girdi, televizyon, ps4, laptop gibi şeyleri çaldı ve oradaki emeğimin de boşuna gittiğini hissettim. 2021'de doların 8.6'dan 18.4'a çıktığını gördük ve iş yerindeki harcamaların kontrol edemez öngöremez noktaya gelmesinden dolayı şirketi kapattım. 2021'de birisine aşık oldum. 20 senedir yaşamadığım bir duyguyla, sanki 20 sene önceki umutlarıma ve yaşam gücüme dönüyormuşum gibi hissettim. hatta bir ara tatile de gittik felan filan öyle bir takım şeyler. ama bazı sebepler yüzünden ilişki bir türlü bir yöne doğru ilerlemedi.

20 yıl boyunca sürekli "bak güzel bir şeyler olacak, mutlu olacağın günler olacak, o günler için yaşamaya, uğraşmaya, çabalamaya değer" diye düşünüyordum ama artık tamamen pes ettim. hiçbir şey için kolumu kaldırasım bile gelmiyor. bir depresyondan bahsetmiyorum tamamen bir yokoluş isteğinden bahsediyorum.
ankara'da ve istanbul'da hoşlandığım birileri var mesela, ama onlarla da bir sonuç olmayacağını tahmin ediyorum...

Kıbrıs'tan tanıdığım arkadaşlarla konuşunca bazı şeyler görüyorum. üniversitede okurken 6 sene sevgilisi olmuş, mezun olduktan sonra birisiyle evlenmiş 6 sene de onunla yaşamış, sonra ondan da ayrılmış. hayatları mükemmel değil belki ama onların anlattıklarını dinlerken hiçbir zaman yaşamadığım bazı günlerin ve yaşantıların nostaljisini çektiğimi hissediyorum. saçma bir his.

"ölüm korkusu" olmasa da tekrar verimli ve üretken hissedebilmek için bir ara ilaç kullanmaya çalıştım ama çok feci uyku getiriyor ve günün tamamını uyuyarak geçirmenin pek de bir anlamı olmadığından yine bıraktım. onun yerine psikologa gittim. bilmiyorum bir faydası olur mu ama hiç olmazsa vakit doldurma bahanesi olacak.

Bone tarafından düzenlendi
  • Like 4
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@Bone Belki cok beylik bir laf olacak ama mutlu olmaya calisma nasil diyeyim beynindeki “soyle olsa mutlu olacagim, su benim icin mutluluktur, boyleyken mutluydum”  gibi yargilari ortadan kaldirmaya calis.

Ice donuk yasayan herkes benzer acilari farkli siddetlerde yasiyor. Surekli duygu durumunu ve gecmiste yasadiklarini ya da kacirdigin trenleri ve onlarin varabilecegi istasyonlari dusunmek su ani kacirmana neden oluyor. Sonra da su an gecmis olunca kacan zamana uzuluyorsun.

Demeye calistigim sey “carpe diem baby” kafasinda yuzeysel bir yasam cabasi degil bu arada. O ana odaklanarak yaptigin isten, yanindaki kisiden keyif alarak yasamak. Yanindaki insani gecmisteki, muhtemelen su an idealize edip kiyas kabul ettigin kisiyle kiyaslarsan kimseyle mutlu olamazsin ornegin. Benzer sekilde kafanda fantezisini kurdugun bir ugras varsa onu gercek disi bir mukemmellikle hayal ettiginden su an ne yaparsan yap seni tatmin etmez.

Gecmisi dusunmeyi birakmak, hayiflanmak, icinde bulundugun anin tadini cikartmaya calismak, kacirdiklarina uzulmek yerine hayalini kurdugun bir gelecegin icinde bulunmak (o gelecek icin cabalamak demiyorum, yaptigin her seyin o an tadini cikartarak seni guzel bir gelecege goturdugunun farkinda olmaktan bahsediyorum) hayatini degisterecektir bence.

Paparnoz’a da yazdigim gibi cevremizde pek insan var benzer seyleri yasayan. Siddeti farkli olabilir, hayal kirikliklari farkli olabilir ama yalniz degil kimse. Yalniz olmadiginin farkinda olmak dahi faydali bence. Cunku bazen yasadigimizin unique bir aci oldugunu dusunmek bize gizli bir haz verse dahi aslinda bizi zehirleyen bir dusunce.

Son olarak, hayat mukemmelen yasanmasi gereken bir sey degil. Baslangici da bitisi de kontrolumuz disinda gelisen bir hadise. Baslangicla bitis arasinda kismi kontrol sahibiyiz ve o kisim haricinde “yokuz”. Insanlar bazen yokoldukladinda rahatlayacaklarini dusunurler, ancak yokoldugumuzda yalnizca yokoluyoruz. Rahatlik veya zitti varolusumuzla beraber anlam kazaniyor. O yuzden var ol ve icerisinde bulundugun anin, elindeki ugrasin, yanindaki insanin tadini cikartarak yasa hayatini. Gecmis matem yakmak senin isin olmasin hic bir zaman.

  • Like 1
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

deadwoll, 16.02.2024 20:43 tarihinde dedi ki:

Son olarak, hayat mukemmelen yasanmasi gereken bir sey degil.

Tam olarak bu. @Bone yazdiklarina donup baktigin zaman simdiye kadarki hayatina iyi-kotu bir cok hikaye ve ani sigdirmissin. Asklar yasamissin, bir suru insan tanimissin, belli ki bunlarin bir cogu kotu bir lezzet birakmis. Beklentilerin surekli olarak mutluluk grafiginin yukari yukselmesi seklinde ve bunun olmamasi seni bunalima sokmus ama, belki de su paticige ya da OP'a sorsan 17 sene sonra boyle birsey yasamaktansa, seninle hayatlari degis tokus etmek isteyecek bir suru insan cikacaktir. 

deadwoll, 16.02.2024 20:43 tarihinde dedi ki:

Belki cok beylik bir laf olacak ama mutlu olmaya calisma nasil diyeyim beynindeki “soyle olsa mutlu olacagim, su benim icin mutluluktur, boyleyken mutluydum”  gibi yargilari ortadan kaldirmaya calis.

Yani bir beylik laf da ben soyliyim, sundan cok degil bir ~100 sene once dogsak, hangi ulkede oldugumuza bakmaksizin, buyuk olasiklikla bir alman veya sovyet cephesinde,  gotumuze girmis bir kasatura ile geberip gitmis olcaktik. Hani klasik fakirlere bak haline surket demek degil, ancak mevcut durumda iyi kotu kaderini belirleme sansin yine de senin elinde. Yani su yasadigimiz donemde benzer dertleri yasayip, bu kisilerle dertlersme sansimizin daha fazla oldugunu dusunuyorum. Hani diyelim 80 yasimizda olucez, ve 70 yasinda belki de ruh ikizini bulup son 10 seneyi tam bir mutlulukla yasama fikri bile hic kotu degil, onun icin bile mucadeleye devam edilebilir. 

Olum korkusu hakkinda daha once topic acmistin sanirim. Konunun icerigini tam hatirlamiyorum ama daha cok sonsuzluk korkusu mu acaba? Bu ayri bir konu ve tam delirmelik gerci ona ayri topak lazim 😄 

  • Tesekkurler 1
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

huzur islam'da ölüm korkunu yenersin

iyilik yap, kötülük yapma; yapabiliyorsan engel ol

sevap>günah denklemi yeterli

 

psikolog iyi adım, geç kalmak diye bir şey fark edebilmekle ilgili

boş geçmiyor ömür arka planda kaydediyorsun zamanı gelince kullanıyorsun

 

bunların dışında meşgul edecek faydalı bir iş ve karşılıklı sevgi-saygı bulduğun bir eş olmadıktan sonra hayat çok zor

bunlar olunca zaten çok az bir boş vakit kalıyor debelenecek

  • Kustum 1
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bone, 17.02.2024 02:35 tarihinde dedi ki:

bir ara ilaç kullanmaya çalıştım ama çok feci uyku getiriyor

doktor kullan dediyse geceleri daha düşük dozda içip günü kurtarabilirsin

 

dipte hüzün, ya da yüksekte mutluluk yaşarken kontrolden çıkmamak için bu zamanlarda geçici/kalıcı olarak kullanmak gerekiyor

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bu arada okumadım hepsini (özet geçmişsin)

ben genel olarak yazıyorum bu kadar detaylı narsist sevgili bile vakit ayırmaz

psikolog bile darlanır

düşünceleri diyaloglara getirmek, karşı tarafı anlamaya duymaya çalışmak iletişim için daha yararlı

 

yıllarca forumlarda yazı talimi yaptık ama hayat çok farklı

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

rica ederim, devasa diyanet bütçesi sayesinde detaya girmeye gerek kalmıyor

türkçe bilen birinin dini bir konuda araştırıp da bulamaycağı bilgi çok azdır

tebliğ yapacak kadar da hayalperest olmaya gerek yok

mesela kuran gramerini buradaki bir mehmet okuyan topiği sayesinde öğrenmeye başlamıştım

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Din ne olm sacmasapan, adam bariz varoluş sıkıntısı çekiyor. Biraz rahat bi hayatin olmus sanirim @Bone, o yüzden bunlari düşünecek vaktin olmuş. Bu da bi nebze lüks aslinda, altinda o emniyet agi olmayinca (benim yoktu hicbir zaman), mecburen çalışıp hayatini biraz guvenli hale getirmeye calisiyorsun. 
Senin hissettiğine benzer sekilde baska turlu bi hayatim olabilir miydi, kacirdigim cok sey var mi hayatta diye düşünceler oluyor illa ki. Ama herkesin tek bi hayatı var, ve hayat garip nostaljilere, ihtimallere kafa yorarak zaman tüketemeyecegin kadar çabuk geçiyor. 
Bundan sonrası için ne istediğini, nerede bulunmak, kiminle olmak istediğini iyice düşünüp kendine hedef koyman lazım. Gecmise, yasanmamis ihtimallere takilip kalirsan, onlardan daha fazla yaratmis oluyorsun sadece. 

  • Like 1
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mutluluk ne abi senin için? Önce onun kararını ver. Sonra da ne yap et beklentiye girmemeyi öğren. Beklentim kalmayınca zaten mutsuz da olmuyorsun. Beklenti yerine kendine hedef koy. Saçma da olsa bir hedefin, rotan olsun. O doğrultuda gayret et. Ve kesinlikle hareket et, asla odaya tıkılı kalma, hadi kaldın mutlaka az da olsa spor yap, hareket et. Emin ol her şey geçici, bir şekilde geçip gidiyor, günün sonunda sadece çok az anlar akılda kalıyor. Şimdi geriye dönüp bugüne kadar yaşadıklarımız dan hatırlamaya çalışsak ne kadarlık bir anı gelecek aklımıza. Belki bir kaç tane belki daha fazla ama koca yıllar öylece geçip gitmiş. Geçmişe takılıp kalmak gerçekten insanı sömürür, bir şey yapamayız çünkü, geçti gitti.. gelecek, gelecek için de elimizden pek bir şey gelmiyor, bilmiyoruz neler olacağını. O yüzden şimdinin, anın değerini bilip, acıdan kıvranıyor olsak da geçeceğini bilip bir şekilde andan zevk almalısın. Klişe ama zaman sahip olduğumuz en büyük hazine ve tükenip gidiyor. Ben bu satırları yazarken geçip gitti. Bir daha bu satırları yazarken ki anda olamayacağım mesela. O yüzden zevk almaya bak, her ne durumda olursan ol. 

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hayat öncelikle kendini sevmek ve en önemli şeyin kendin olduğunu kabul etmekten geçiyor bence ( Evet narsizm güzel bir şey )

Kendi sağlığına önem göstermek ve aktif olarak bir spor-hobi ile ilgilenmek  vücütta Seratonin hormonu salgısını arttırarak mutlu olmanızı ve güzel bir uyku çekmenizi sağlıyor. Pazar sabah 6 da kalkıp ormanda koşuya gitmek gibi salaklıklar da yapabiliyorsunuz 🙂

İnsan ilişkilerinde yalan söylememek , iyi bir insan olarak devam etmek ilişkilerde başlarda zarar görseniz bile uzun vade de daha huzurlu mutlu olmanı sağlıyor , en azından bende öyle oldu. 

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hayat kendini sevmekle, değer vermekle başlıyor gerisi hikaye. Kendini sevmeyen, kendine değer vermeyen biri hayallerine kavuşsa bile mutlu olamıyor. Bali'ye mi gitmek istiyorsun, ulaştın ama 3.gün zihin olumsuzluklara odaklanmaya başlıyor. Kendinle barışacaksın, hayatı bir yarış görmeyeceksin. Herkesin yolu, geçmişi çok farklı.

Hobiler, sporlar, seyahatler akışta olup, düşünmemek için var. Her gün geçmişini, hatalarını, kişileri düşünüp, kendini yargıladıkça vücuduna ne salgılattırırsan salgılat yaramıyor. Kendine değer vermekten geçiyor her şey,  gerçekten de ben dönyanın en gözel garısıyam diye dolaşacak insan. Sonra kendine dönüyorsun, spor yapıyorsun, hobi buluyorsun, sosyalleşiyorsun, kendine güveniyorsun ve  geçmişten kopup, şimdiye dönüyorsun.

Anlattıklarının temeli yalnızlık. Sevgililik durumu olmaması tetikliyor gibi seni. Ne sen dünyanın tek yalnız insanısın ne de sevgililer müthiş mutlu. Kendini sev, kendine şefkat göster. Bu safsatalara ben inanmıyordum ama son zamanlarda psikologumun verdiği taktikler işe yarıyor gibi. Günlük tutmak, minnet duyduğun şeyleri zorlayarak yazmak gibi... 

Aksi takdirde kendini sevmediğin, kendinde hiçbir değer görmediğin için beynin hayatını sabote etmek için devamlı mücadele ediyor. Seni sevenden, sana değer gösterenden seni kaçırıyor, sana değer göstermeyen, sevgi duymayanlara da saplanmanı sağlıyor. Çünkü tüm sistemin bu duyguya alışık, konforu bu duygu ve bilinçaltın bu duyguyu arıyor. dostoyevski'nin köpeği hikayesi. 

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bahsettiğin hisler içerisinde gündeliği sürdürmek çok zor gerçekten. İlaç ile çözüm bulmaya çalışan kim olduysa çevremde genelde bir de ilaçtan kurtulma çilesini çektiğini gördüm. Kimi durumlarda yapacak bir şey yok, her ilaç da aynı değil farkındayım ama psikolog ile gidilen yol daha uzun, daha zor ve maalesef daha pahalı olabilir ama çözümleri genelde çok daha uzun süre idare ediyor, benim öfke sorunumu büyük oranda çözdü, varoluşsal kaygılarımı da epey bir törpüledi, umarım senin için de iyi olur.

Önceki deneyimlerimden yola çıkarak bir terapistle olmuyorsa kendini yıldırana kadar ona devam etmeye çalışma, milyon türlü terapi yöntemi var. Bende en iyi çalışsan bilişsel davranışçı terapi oldu, baya da popülerleşti son zamanlarda. Psikanaliz işini beceremeyip bu işe yönelen çok var, en iyileri bile kişisel gelişimci gibi takılıyor acayip paralara, onlara yanaşmadan önce iyi değerlendirmek lazım.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

neutrino, 18.02.2024 00:52 tarihinde dedi ki:

Din ne olm sacmasapan, adam bariz varoluş sıkıntısı çekiyor. Biraz rahat bi hayatin olmus sanirim @Bone, o yüzden bunlari düşünecek vaktin olmuş. Bu da bi nebze lüks aslinda, altinda o emniyet agi olmayinca (benim yoktu hicbir zaman), mecburen çalışıp hayatini biraz guvenli hale getirmeye calisiyorsun. 
Senin hissettiğine benzer sekilde baska turlu bi hayatim olabilir miydi, kacirdigim cok sey var mi hayatta diye düşünceler oluyor illa ki. Ama herkesin tek bi hayatı var, ve hayat garip nostaljilere, ihtimallere kafa yorarak zaman tüketemeyecegin kadar çabuk geçiyor. 
Bundan sonrası için ne istediğini, nerede bulunmak, kiminle olmak istediğini iyice düşünüp kendine hedef koyman lazım. Gecmise, yasanmamis ihtimallere takilip kalirsan, onlardan daha fazla yaratmis oluyorsun sadece. 

✍️

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...