Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Maaş dönemi, zamlar nasıl,kim mutlu,kim mutsuz?ve bir "kovulma" hikayesi


KuddusiMavra

Öne çıkan mesajlar

Az önce paticikten bir kardeşimle dertleştik biraz. Beklediği zammı alamamış. Sinirli tabi. Sakin olmasını ve iş aramasını, bulduğu zaman da tazminat falan demeden basıp ayrılmasını tavsiye ettim. Ben de biraz kendimle ilgili anlattım. Sağolsun o da bana tavsiyelerde bulundu.

Zam dönemi ve içinizde beklediği zammı alan var mı ya da benim tahmin ettiğim gibi çoğunuz zamlarınızdan şikayetçi misiniz? Cuma gününün şu son saatlerinde biraz rahatlamak,stres atmak ve eğlenmek isteyen buyursun.

Eğlenme faslı benim bir işten kovulma hikayem. Traji komik. Bir gün ünlü olursam filmini yaptırmak isterim. Hatta yalan yok, zamanında kısa hikaye yarışmasına katıldım Cumhuriyet Gazetesi'nin bu işten kovulma hikayemle. Bir bok vermediler ama olsun.

1. Bölüm
Bundan çoooook uzun yıllar önce çalıştığım firmada (4 senedir çalışıyordum burada)dünyanın 4 tarafına yine firmamın ürettiği tekstil ve inşaat kimyasallarını satıyordum ve eşimin hamile kaldığını öğrenince hamileliği sırasında ve çocuğumuzu büyütürken yanında olmak istediğimden, firmadaki bir takım mobbing faaliyetlerinden de bıktığım için "yerim lan sizin işinizi "diyerek ayrıldım.
Hemen sonra iç piyasa satış işi aradım ve tekstil kimyasalları konusunda dünyanın en büyük ve isim yapmış 2-3 firmasından olan bir alman firmasında(çok uluslu gerçi ama 80% hisse hep almanlarda) işe başladım.

firmanın merkezi almanyadaydı.

işe girdikten 2 hafta sonra ilk şoku yaşadım. anlaştığım ücretin yarısını bana vermişti odasına çağıran finans müdürü. tepki gösterince de patronla konuşmamı söylemişti. patronun odasına girdiğimde purosundan derin nefesler çekip yüzüme bile bakmadan "bir yanlış anlama olmuş, böyle bir motivasyonla bu işe devam etmenizi istemiyorum, 2 hafta ücretli izin veriyorum size, iş arayın ve ay sonunda işten çıkın" dedi.
ben adama "siz iş arama stresinin ne olduğunu biliyor musunuz? ne demek yanlış anlama olmuş?2 görüşme yaptım sizinle.eşimin hamileliğine ve artık çalışmayacak olduğuna, istediğim ücretin bizim için olmazsa olmaz olduğuna kadar her şeyi anlattım.hem ilk görüşmede siz, ve hem de 2inci görüşmede genel müdür de okey dedi ücrete.
üstelik yeni mezun çocuklarla aynı maaşı nasıl layık görüyorsunuz bana?5 sene yurtdışı satış tecrübem var benim. üstelik sizinle anlaştığım için bana "gel, işe başla" diyen kaç tane firmanın teklifini reddettim? siz nasıl şimdi bana aynı stresi yaşatmaya kalkarsınız? vs vs vs" şeklinde bir tepki patlattım.
kıpkırmızı oldu itoğluit. purosunu ısırdı,ısırdı ve "ne yapacağız o zaman?" dedi.
ben de "bugün cuma, haftasonu düşüneyim, pazartesi söyleyeyim"dedim.
o da "olur"dedi.
o gün evde sinirimden ağladım. canım eşim de "sakin ol,bu işi neden tercih ettin?çünkü başka işyerinde 4-5 senede öğreneceğin şeyi burada 1-2 senede öğrenirsin,üstelik piyasanın aranan satış mühendisi olursun.sen yine kabul et çalışmaya devam etmeyi burada. ben de kararımı değiştirdim.doğum yapana kadar çalışırım. doğum iznim bitince de çalışırım."deyiverdi. canım ya.
neyse. pazartesi patronun odaya girdim.her zamanki gibi purosunu içiyordu.kararımı söyledim.
o da "cuma günkü aramızdaki konuşmayı unutacağım" dedi. koymuş şerefsize söylediğim laflar tabi.

işe girdiğim andan itibaren ege tekstil mühendisliği mezunu şefler bana taktı.bunun nedenleri:
-istifa ederek geldiğim bir önceki iş yerimde olduça fazla deneyim sahibi olmam,
-benimle birlikte işe aldıkları diğer 3 yeni mezun bebeden farklı olarak satış-pazarlama konusunda bu şeflerden de daha iyi olmam,
-itü kimya mühendisliği mezunu olmam-çünkü her nedense bu enteresan zekalılara tekstil kimyasallarını sadece tekstil mühendisleri satar şeklinde bir şey öğretmişler,oysa ki bul şit tabi.
-bir de bu bebelere sormamışlar beni işe alırken. çünkü onlar rahat ezebilecekleri, diş geçirebilecekleri yeni mezun çocukları almışlar 3 tane. benim cvyi ise doğrudan genel müdür görmüş ve çok beğenmiş. patronun önüne koymuş. o da "bunu da alın" demiş. o yüzden benimle görüşmüş 2 kez.

neyse...bunlar önce beni diğer 3 çocukla birlikte 4 aya yakın masa başında oturttular ve sabahtan akşama kadar bilgisayardan ürün tds ve msdslerini ezberlememi istediler.bense hep geriden takip ettiğim (yani bilmediğim, öğrenmediğim, bizim zamanımızda üniversitede basic öğretiyorlardı bilgisayar dersi olarak, benim ilk bilgisayarım ilk işyerinde ki masa üstü ilgisayarımdı) bilgisayardaki word,excell,power point uygulamalarını öğrenmekle meşguldüm o süre boyunca.

sonuç olarak bunlar hepimize müşteri portföyü oluşturdular. en sorunlu, en zor malzeme satılacak müşterileri de bana verdiler. fakat ben bizim işlerde pek rastlanılmayacak şekilde (6 aydan önce kimseden doğru düzgün satış beklenmez,1 senede ancak masrafını çıkartması beklenir bir satış mühendisinden)1 ay içerisinde tonajlı şekilde satışlara başladım ve çok iyi biliyorum ki 3 ay sonra da hatırı sayılır cirolara ulaştım.
ege tekstil mezunu şefler bana kıl tabi.

çok uzun hikaye.daha da uzatmadan sonuca geliyorum.

yaz aylarında her sene o sene içinde bu çok uluslu şirketin bünyesinde ki şirketlere dünya genelinde işe başlayanlar için 2 haftalık bir eğitim veriyorlar almanyada. ben de oraya gittim. çok güzel geçti bu 2 hafta. 17 ülkeden 47 kişiydik. ayrılırken de birbirimizin iletişim bilgilerini aldık. ve ortak bir eposta grubu kurup haberleşelim dedik.

döndük. eposta grubu şirket epostalarımız ile birlikte kuruldu (hataya bakın!!!)Herkes birbirine selamlarını, birlikte geçirilen vakitlerden alınan zevki, vs vs vs. yazdı.

Aradan 1 hafta geçti ve bir gün patron beni aradı akşam saat 6ya doğru. Derhal işyerine yanına gelmemi istedi. "Peki" dedim ve noldu lan acaba?" diyerek gittim.
Odasında her zamanki gibi puro içerek beni karşıladı.
"Gel" dedi koluma girerek ve birlikte bizim odaya yürüdük. Benim masaya geldik.
"Topluyorsun ve gidiyorsun" dedi bana.
Purosundan bir nefes çekti ve karşımda ayakta dikildi.
"Nasıl ya?" dedim.
Bir nefes daha çekti purodan ve dumanı havaya ve bir kısmını bana doğru üfleyerek "kovuyorum seni" dedi.

Hikayeyi burada kesiyorum çünkü wotoğluwot oldu. devamını isterseniz ileriki sayfalara yazarım.


Böyle bir işten kovulma olayım oldu arkadaşlar.
Bana göre bundan daha kötü bir kovulma şekli pek kimsenin başına gelmez. Sonrası da var ayrıca çünkü. Kimsenin de bu şekilde çalıştığı yerden çıkarılmasını istemem.

Geriye bakınca çok gülüyorum ya, acaip bir tecrübe oldu benim için.
Sizler de işyerlerinizden hem kendinize iş anlamında bir şeyler katın ve hem de yaşam tecrübenizi geliştirecek şeyler katın diye tavsiyede bulunayım.

Hayat güzel be arkadaşlar.

B)-
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

E tamam da en heyecanlı yerinde kesilmiş? Devamını alalım.

Zam isteme başta olmak üzere tüm 'pazarlık'larda şu herifin taktiklerini uyguluyorum. Gerçekten %100 haklı. James Altucher'i özellikle Quora'da takip etmenizi tavsiye ederim.

Özet:

-----


If you can’t walk away from a negotiation, then you aren’t negotiating. You’re just working out the terms of your slavery.

– IF IT’S NOT EASY, THEN WALK AWAY.

If a negotiation is not easy, then it means you need to work harder to develop more value to offer.

Negotiation should always be easy, else you need to take a step back and be patient for when it becomes easy.

NEVER waste time chasing down a difficult negotiation. Else you will lose, you will be unhappy, the other side will be unhappy (even though they got you cheap, they will secretly think you are worthless) and you will have wasted time and squandered money.

IMPORTANT: Every day, your body requires energy to survive, to think, to do well, to be happy. You don’t get infinite energy.

One way to replenish energy is to sleep. The other way is to eat well and to exercise.

But another way to replenish energy is to live a gentle life. As gently as possible. So your energy grows and is used where it is needed.

Which means all negotiations need to be smooth else they result in anxiety and fear and guessing and out guessing and much future depletion of energy.

And then you die faster than the one who lived gently.

Try this. Next time you are in a negotiation, don’t forget to relax your face.




-----

Tüm yazının linki: https://jamesaltucher.quora.com/The-Ultimate-Cheat-Sheet-To-Be-A-Great-Negotiator
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Gecmis olsun Ceto. Yalniz en heyecanli yerinde birakmissin cidden. En son topla git denildigindeki sebep neydi ?

Bi benzeri gelmisti basima Turkiye'nin sayili firmalarindan birinde, once baya koyduydu ama aradan vakit gectikce "benim esekligim, ne diye koz veriyosun boyle serefsizin eline" dediydim kendi kendime.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sağol di. benzer tecrübeyi yaşamış olmana üzüldüm. gerçekten de yurtdışında falan olsak herhalde tazminat talebinde bulunacak bilinçte olup süründürürdüm bu firmayı.neyse.yaşandı bitti saygısızca :)

çok uzun zaman oldu açıkçası. yalnız bana çok koydu.
öyle ki bakın buraya bile kim bilir ne zaman bu konuyu yazmışım ve tamamen unutmuştum daha önce yazdığımı.

buraya devamını yazayım.

2.Bölüm

İnsana o an bir çeşit aydınlanma geliyor ilk an ki şoktan sonra. Şimdi düşünüyorum da aşırı bir rahatlama hissetmiştim. çok stresli çalıştığım bir iş yeriydi ve girdiğim andan itibaren başta patron ve sonra şefler ile bilek güreşi yapıp duruyordum.

Toparlanmaya başlarken "neden kovuyorsun beni?" diye soruverdim. Siz'den sen'e geçmek o durumda bayağı hoşuma gitmişti.

Adam purodan bir nefes çekti ve yine bana doğru üfleyerek konuştu. "sen toparlan, arabanın ruhsatını,anahtarı, telefonu bırak, dışarıda söyleyeceğim"dedi.

Toparlandım. Dediği gibi bıraktım her şeyi.
Çıktım dışarıya. Saat 7yi geçiyordu. Diğer arkadaşları zaten patron göndermişti. Baktım bahçede 2 tane özel güvenlik şirketi elemanı. Tanıyordum çocukları, bana her sabah ve akşam kapıdan girip çıktığımda abi çeken çocuklardı.
Bahçenin ortasına doğru yürüdük patronla.
"Evet"dedim, "söyleyecek misin?"
"insan ekmek yediği yerin içine s.çar mı?"dedi
"ne diyorsun sen be?" dedim.
"sen bunu yaptın, adamlara eposta atıp almanların yemeklerini kötüledin"dediği an kafamda şimşekler çaktı.
"Bu mu yani sebep? bizim epostalarda yazdıklarımızdan dolayı mı?"dedim.

Hemen anlatayım. Benim yazdığım epostada yukarıda Fili'nin alıntıladığı şekilde(edit: sağolsun silmiş az önce :)-D ) alman yemeklerinin kötülüğünden bahsediyordum ve "allahtan biraları muhteşemdi de güzel vakit geçirdik. umarım amerikalı dostlarımız ırak'a demokrasi götürdükleri gibi alman dostlarımıza yemek kültürü getirmeye kalkmazlar çünkü onların yemekleri de beter" deyivermiştim.
Bunları yaparken hep çalıştığımız firmanın eposta adresini , dolayısıyla serverını kullanmıştık. Peş peşe 40 küsür kişinin birbirine gönderdiği bu epostalar bir şekilde serverda dikkat çekmiş. Epostalar incelendiğinde de benim eposta serverdaki hıyaroğluhıyara bayağı bir dokanmış. soluğu nazi artığı ceonun yanında almış. o da demiş ki "dismiss this man"...

"tabi bu lan,daha ne olacak? hem sen şükret, ben başka şeyler yapmayı düşünüyordum sana ama sen gelene kadar sinirim yatıştı."dediği an da buna doğru bir hamle yaptım. Elimle gırtlağından yakalamak istedim. Ağzında purosu ile mosmor oldu ve gerisin geri çekildi. Bu sırada güvenlik elemanları da "abi yapma, nolur yapma" diye beni tuttular.
"ulan sen kimsin, kaç kuruşluk adamsın? benim babam 30 senedir bu piyasada. sana mı kaldı lan referans? hem ne yaptırtacaktın bana?öldürtecek miydin, dövdürtecek miydin?yapsana elinden ne geliyorsa!?!" diye bağırdım.

karaktersiz herif kayboldu ortadan.

güvenlik elemanları da beni özürler dileyerek kağıya kadar getirdiler. işin en kötüsü de bu. işyerim dağın başındaydı. yola kadar en az 5 km mesafe vardı. cebimde de 1 lira olmadığı gibi cep telefonu da şirketin olduğu için taksi çağırıp evde "öderim ya" diye düşünme imkanım da yoktu.
Derken güvenlik elemanlarından birisi,"abi , seni filanca abi az ileride bekliyor arabayla"dedi.


Hikayenin geri kalan kısmı da böyle oldu işte gençler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...