Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kanser hakkında, benimle ilgili aslında


KuddusiMavra

Öne çıkan mesajlar

Şu kelimeyi yazarken bile yarattığı ürperti hastalığın nasıl bir şey olduğu konusunda genel bir fikir verir.

Ben Nisan sonundan beri mücadele veriyorum. Çok başları anlatmak istemiyorum çünkü gerçekten unutmak istediğim, travma üzerine travma yaşadığım-yaşadığımız bir süreçti. Halen daha bu travmalar ile boğuşuyoruz bütün bir aile.

Sadece leğen kemiğime vuran dayanılmaz ağrılar, bunun üzerine 25 gün içerisinde gezdiğim 10a yakın doktor, bunların 4 tanesi profesör, çektiği MRı yanlış yorumlayan radyolog ve ortopedist, en nihayetinde teşhisin konması ve o andan itibaren hayatımın-hayatımızın içine sıçılması. Doktor arkadaşlar kusura bakmasın ama bu süre içerisinde gördüğüm doktorlardan 1 tanesi bile beni elle muayene etmedi ve bu sayede hemen fark edecekleri leğen kemiğimdeki 10 santimlik tümörü fark etmediler. 25 gün o doktor senin, bu doktor benim gezdim ağrılarım artarak. En son bir tanesine patladım zaten “siz hiç mi Dr. House izlemediniz?" diyerek, tabi hastalığımı öğrendikten sonra bu patlamayı yaşadım.

İnsan bu hastalığı ilk öğrendiğinde kendisini çok çaresiz hissediyor. Ne kadar zavallı, ne kadar yetersiz, ne kadar çaresiz olduğu gerçeği 100lerce ton ağırlığı ile omuzlara biniyor. Eşimle beraber günlerce eve kapanıp birbirimize sarılarak bazen hıçkıra hıçkıra, bazen resmen böğürerek ağladık. 12 yaşındaki kızım dahil hepimiz resmen yamulduk. Artık biz eski biz değiliz.
Annem, babam, kardeşim, kayınvalidem, kayın pederim…Hiç kimse artık eski karakterleri değildi.

Ben çok şanslıyım. Dünyanın en iyi eşine sahibim. En güçlü, en kişilikli ve en sevgi dolu eşine sahibim. Allahıma çok şükür. Benim silkinip kendime gelmeme neden olan eşimdir. İlk andan itibaren hastalık-hastahane işlerini tek başına üstlenen, bana arka planda yaşanan sıkıntıları neredeyse hiç yansıtmayan, tedavi göreceğim hastahanenin tespitinde insan üstü çaba sarfeden, 23 senelik sevgilim-sevdiğim,canım,aşkım,bir tanem.Biricik kızımın annesi, genç yaşında bu kadar büyük bir sorumluluğu bir an bile öflemeden, yüzünü ekşitmeden, sürekli benden o güzel gülen yüzünü esirgemeyen canım.

Hastalığa teşhis konduktan sonra araştırmalarımız sonucunda bu konuda Türkiye’de ve hatta dünyada çok bilinen birkaç onkologdan birisi olan Profesör doktor Nil Molinas ile görüştük. Amerikan hastahanesinin kadrosundaydı ve bizim özel sigortamız (Alianz) Amerikan hastahanesi hariç tüm hastahaneleri kapsıyordu. Bu da ayrı bir hikaye, yılbaşında Amerikan hastahanesini kendimiz sigorta kapsamı dışına çıkartmıştık çünkü ödeyeceğimiz prim yarı yarıya fark ediyordu. Çok şükür bize seçenek sundu Nil hoca. Koç Üniversitesi hastahanesi de bire bir Amerikan hastahanesinin denetiminde ve Nil hocanın takibinde olan bir hastahaneymiş. Zaten tüm ekibi takip eden, kontrol eden Amerikan hastahanesinin hocaları. Bu hastahaneyi orta segment için kurmuşlar (hoş, fiyatlar inanılmaz yüksek, sigortamız olmasa ne yapardık, nasıl yapardık şu ana kadar ki tedaviyi bilemiyorum). Yeri gelmişken söyleyeyim. Lütfen hepiniz ama hepiniz sağlık sigortası yaptırın ve hem de kapsamlı birer sağlık sigortası yaptırın.

Hastalığımın başında korkunç ağrılarım vardı. Sırasıyla yeşil,kırmızı reçeteli ilaçlar ve ağrı bantları kullandım. 3 hafta kadar tekerlekli sandalyedeydim çünkü yürüyememeye başlamıştım. Ağrı kesiciler fayda etmediği için sabaha kadar ağlıyorduk ailece.

Tedavim 10 seanslık radyoterapi ile başladı. Çok şükür beni ağrılarımdan ve dolayısıyla tekerlekli sandalyeden kurtardı. Hemen ardından 3 kürlük kemoterapi tedavisi başladı(3 aya yakın sürdü bu tedavi). Bu arada başta kardeşim olmak üzere ev halkı kafayı sıyırdı. Dünya genelinde ne kadar alternatif tedavi yöntemi varsa araştırıyorlar ve önüme getiriyorlardı. Puket’teki onkolog, Çin’de kök hücre nakli,Almanların ısı tedavisi-burada da Bülent Berkarda ve İlhan İyi kesici yapıyor benzer tedaviyi(yalnız tedavi henüz bizim tıp otoriteleri tarafından onaylanan bir tedavi değil), Eskişehirli hocanın şifalı reçetesi, Manisalı hoca,vs. Başta dedim ya, aile boyu travmatik bir süreç.

Babam 3 sene önce bağırsak kanseri ameliyatı geçirdi ve çok şükür şu an sapasağlam. Zaten o günlerde hepimizin psikolojisi bozulmuştu. Babamın ki de dahil. Benim hastalığımdan sonra babam inanılmaz değişti. Normal değil yani şu an. Simetri hastalığına tutuldu. Evde sürekli eşyaların simetrisi ile falan uğraşıyor. Birkaç kez baş başa kaldığımızda da hüngür hüngür ağlayıp gelip bana sarıldı.

Kızım 5 senedir basketbol oynuyor. Oynuyordu daha doğrusu çünkü hastalığımı öğrendikten sonra canım kızım son derece başarı ile mücadele ettiği Galatasaray altyapısını bıraktı. Ben hastayken içinden gelmiyormuş Meleğimin.

Eşimin saçları bembeyaz oldu hemen birkaç ay içerisinde. Bu süreç öylesine zor bir süreç ki gerçekten de Allah düşmanımın başına bu hastalığı vermesin. Çünkü hastayı değil sadece, tüm bir aileyi etkiliyor. Tüm bir ailenin hayatını adeta sikip atıyor. Düşünsenize, 12 yaşındaki kızım yaşıtları yazlıklarda, deniz kenarlarında tatil yaparken beni hastahaneye giderken hazırlıyor, çorabımı, kıyafetlerimi giydiriyor. Kemoterapi ilaçlarımı ezbere biliyor, radyoterapide nereme ne verileceğini biliyor.

İlk 3 ayın önemli bir kısmı travmatik süreç ile geçti. Ne yazık ki olması gereken ortamı sağlayamadık. Öncelikle ben evim yerine annemlerde kalmaya başladım. Çünkü birinci sebep alacağım kemoterapi ilaçları nedeniyle müstakil tuvalet kullanmam gerektiğini düşündüm. Benim evim küçük, tek tuvalet-banyolu. Bir de kedim var ve çok sevdiğim kedim bu hastalık sürecinde hijyen konusunda benim açımdan büyük risk oluşturuyor. Paticik’ten bir kedisever bulup 1 yaşındaki dişi Kaliko cinsi kedimi sahiplendirmeyi çok isterim yeri gelmişken. Hayvan benden uzak kaldığı için bunalıma girdi,eşimin tüm ilgisine rağmen kötü durumda. Neyse, annemlerin evi benim evimin 1 sokak arkasında. Evleri büyük. 3 tuvaletli ve ebeveyn yatak odalarını sağolsunlar bana verdiler. Yaklaşık 4 aydır orada yaşıyorum. Yalnız dediğim gibi ilk 3 ay olması gereken ortamı yaratamadık. Yani hastahane ve hastalık konuşulmayan, mümkün olduğu kadar stres attıracak unsurları ortadan kaldıramadık. Son birkaç haftadır ben önce müzik sistemi kurdum eve. Sonra sağolsun pascal,wishmaster,karamürsellidelihamdi,babacummostors, serkan(ya takma ismin sabah sabah aklıma gelmedi kanki)’ın bana verdikleri bilgiler doğrultusunda PS3 kurdurdum eve. 42 yaşımda ilk kez PS oynamayı öğrenmeye başlıyorum kızım ile birlikte.

Tedavi ile ilgili de ne yazık ki ilk 3 kür çok istenilen sonucu veremedi ağrılarımı kesmenin haricinde. Şu an beynime(daha doğrusu beyincik civarına) sıçramış 3 küçük lezyon var ve bunlar için Cuma gününden başlayarak radyoterapi göreceğim. Çünkü kemoterapi ilaçları kan-beyin bariyeri denilen durumdan dolayı beyne etki etmiyorlarmış. Fakat her nasılsa bu radyoterapi sonrası kan-beyin bariyeri aşılıp bundan sonra verilecek kemoterapinin bir miktar beyne etki etmesi de sağlanıyormuş. Bilmediğimiz işler.

2 hafta önce yeni tedavim başladı. Bu sefer çok daha kuvvetli ilaçlarla, daha sık (2 haftada bir),dün 2inci kürünü aldım yeni tedavinin. Zaten hazır enerjim varken yazıyorum çünkü muhtemelen birkaç saate kadar yamulacağım ve 2-3 gün sürecek sürekli yatalak moduna geçeceğim. İlaçların etkisi korkunç. Bu süre boyunca neredeyse hiçbir şey yemiyorum-yiyemiyorum. Çok hızlı bir şekilde kg veriyorum. Aaaa,bu arada hastalanmadan önce 108 kgya kadar çıkan ben şu an 80-82 kg arasında bir kgya sahibim.

Bu hastalık başa gelince yukarıda da dediğim gibi herkes alternatif ne yapılabilir’in peşine düştü. Şu an ek besin takviyeleri de alıyorum. Bunları biraz size de anlatayım.

Propolis: Arıların peteklerini yaparken salgıladıkları bir çeşit antibiyotik. Tümör küçültücü etkisi olduğu kanıtlanmış. Ben sıvı olarak tüketiyorum. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden bir profesör uğraşmış, ekstrakt hale getirmiş, patent almış.
Çeşitli haplar: Zerdeçal, deve dikeni, propolis.
Zerdeçalın kendisini de tüketiyorum.
Üzüm suyu esaslı bir içecek: Rusya’dan getirttiğimiz bir ürün var.Adını şimdi yazamıyorum,buzdolabına gidip bakmaya üşeniyorum.
Ahududu şerbeti: Kardeşim bir manyaklık anında gecenin bir yarısı Eskişehir’e atlayıp gitmiş. 6 bin Lira para vermiş Eskişehirli hocaya. Karşılığında 40 çeşit ot karışımı, ahududu şerbeti, birkaç kavanoz bal, propolisin işlenmemiş hali, kudret narı ve birkaç bir şey daha almış gelmiş. Ben bunların içinden ahududu şerbetini içiyorum.
Paça çorbası: Eskiden ağzıma süremezdim. Serkan sayesinde anneme paça çorbası yaptırdım,içtim,çok güzel.

Bu arada bazı arkadaşların kafasına takılabilir. Doktorlarım bana hiçbir şeyi yasaklamadılar. Ama ben yine de şeker tüketimini minimuma indirdim. Şeker ihtiyacımı mümkün olduğu kadar meyvalardan alıyorum. Bir de işte arada bu ahududu şerbeti, sabah kahvaltımı kolay yiyeyim diye eşimin yaptığı limonata (portakal varken portakal suyu)içiyorum. Ekmek tüketimim neredeyse sıfır.
Bunun haricinde kemoterapi almadığım dönemlerde çok şükür iştahım yerinde. Gerçi bir süredir aldığım kortizonda sanırım iştahımı besliyor.

Bir başka önemli gelişmede son 1 aydır yaşadığım ve canımı inanılmaz sıkan bir durum. Yaklaşık 1 aydır sesim kısık. Telefonda konuşamıyorum. Kemoterapinin işe yaramasını bekliyorum sesimin geri gelmesi için.

Şu an ki ruh halimi size alatayım.
Mücadele edeceğim. Eşim için, kızım için, kardeşim,annem,babam,kayınvalidem,babam için. Gerçi canım karıcığım her seferinde “Hayır, kendin için mücadele edeceksin, sen varsan biz varız, önce kendini düşün.” diyerek beni uyarıyor ama bu süreç bana net bir şekilde gösterdi ki ölüm korkusu dedikleri insanın kendi ölümünden korkması değil. O kadar çok düşündüm ki canıma son vermeyi, eşimin, kızımın,ailemin gözümün önündeki o çırpınışlarından onları kurtarmayı, işin ekonomik yönünden onları kurtarmayı (ne kadar sigortalı olsam da bu hastalık inanılmaz maliyetli bir hastalık, şu ana kadar ciddi bir harcama yaptık, yapmaya devam ediyoruz). Ama işte olay kendi canım değil, geride bırakacaklarının geleceğinden korkuyor insan. En azından ben eşimi ve kızımı bensiz geride bırakmak fikrinden dehşete kapıldım. Bu nedenle mücadele etmeye karar verdim. Tıbba güvenmeye, ilaçların bir şekilde bu içimdeki şerefsizi kontrol altına alacağına, daha sonra da gıda ve ortam değişikliği ile (hastalık eğer müsaade ederse İstanbul dışında, oksijeni bol bir yere taşınacağım)bu hastalığı yeneceğime inanıyorum. İnanmam gerek arkadaşlar.

Hastalığın evresini falan sormayın. Ne yazık ki ilerlemiş. Çünkü primer yani hastalığın esas kaynağı mide. Midedeki durumu fark edememişim senelerdir reene,talcid gibi haplar hep baskılamış demek ki. Buradan da ayrı bir ricam var yine sizlere. Hepimiz akıllı,kafalı adamlarız şu paticikte(gerçi benim akıllı olduğum fikrine pek çok itiraz gelecektir patidaşlardan sağolsunlar :) ). Ve çalıştığımız işler hep stresli işler. Ne yazık ki benim jenerasyon özellikle şanssız jenerasyon. Özal gençliği ile harmanlanan memur aile çocuğu profili. Anı yaşamayı öğretmediler bana ve benim nesle. Hep bir gelecek kaygısı, hep yarın ne olacak endişesi. Bunun içine sorumluluk bilinci de binince elin adamının işleri bize dert oldu. Yaşanan onca stres öncelikle mideyi vurdu. Böyle olur zaten genelde bizim gibi stresli çalışan adamlarda. Neyse, çenem düştü yine. Diyeceğim o ki çok fazla mide ilacı kullananlar kesinlikle doktora gitsinler. Endoskopi yaptırsınlar. Daha başından gastrit,ülser,reflü iken bu hastalıktan kurtulmak mümkün. Ben midemdeki rahatsızlığı fark etmeyince kemiğe metastaz yapmış ve kemik tümörleri oluşmuş. Mücadelemi biraz daha zorlaştıran durum da bu. Neyse,mücadeleye devam.

Hastalık nedeniyle git gellerim çok oluyor. Bazen içimi bir huzur kaplıyor, nedenini gerçekten bllmiyorum. Öylesine. Durup dururken. Bazen de ağlama krizlerim geliyor. Ama öyle ilk baştaki gibi sesli değil. Sessiz sessiz. Soruyorum kendime. Ben bunu hak etmek için ne yaptım diye. Ama hemen ardından bu hastalığın bir mantığı olmadığını fark ediyorum, çok sevdiğim arkadaşımın 3 yaşından beri kan kanseri ile mücadele eden oğlu geliyor aklıma. Bir çeşit piyango gibi düşünmek gerekiyor. Hoş,tabi ki yaşam koşulları, yediğimiz içtiğimiz önemli. Ama neden ben sorusu adamı bitirebilecek bir soru. O nedenle bu soruyu mümkün olduğu kadar hızla uzaklaştırıyorum aklımdan.
Bu arada Gezi sırasında yediğim biber gazları da gelmiyor değil aklıma. Kim bilir? Kim garantisini verebilir bu nedenle şu an bu ölümcül hastalıkla uğraşmadığımın? Vebali sorumlu olanların boynuna diyeyim, ne diyeyim başka.

Hastalığın başında yaklaşık 2 ay telefon,bilgisayar almadım elime. Ne yazacaksın, ne söyleyeceksin ki?
Bu arada bir kez daha yeri gelmişken vatsap grubundaki değerli patidaşlarıma teşekkür ediyorum. Onlar farkında değiller ama bana hiç olmadık anlar da öylesine yaşam enerjisi verdiler ki yaptıkları muhabbetlerle. Canlarım onlar benim. Çok seviyorum onları ve bu sevgiyi anlayabileceklerini tahmin etmiyorum. O kadar önemliler benim için.

Sağolsun, üniversiteden arkadaşlarım, askerden arkadaşlarım, eski çalıştığım iş yerlerinden birkaç arkadaşım beni yalnız bırakmıyorlar. Telefonları ile, vatsap ile, tedavim müsaade ettiğinde yaptıkları ziyaretler ile destek oluyorlar bana. İyi ki varlar.

Aslında daha yazacak bir ton şey var ama sabah sabah sizlere de haksızlık yapıp morallerinizi daha fazla bozmak istemedim. Biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı sanırım yazarak. Yaşadığım tecrübeyi aktarmak istedim her şeye rağmen. Çünkü bu hastalık çok değişik. Başa geldiği andan itibaren artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Şu an mesela benim hayat düzenim alt üst oldu, adeta sikilip atıldı. Senelerdir o ülkeden bu ülkeye koştur koştur çalışan ben, yaklaşık 5 aydır raporluyum, evdeyim-hastahanedeyim. Evde oturmak, kendini hiçbir şeye yaramaz hissetmek falan hiç bana göre şeyler değil çünkü daha çalışmam lazım. 12 yaşında kızım var, evin masrafları var, eşimin omzuna bu kadar yükü bırakmak ağrıma gidiyor. Üstelik hayatı sikilip atılan sadece ben değilim. Eşim ve hatta kızım ve ailenin geri kalanının hayatları da aynı şekilde tamamen değişti.

Neyse ya,moral bozmayayım diyip de bu kadar iç karartmak da neyin nesi? Özür dilerim arkadaşlar.

Diyeceğim o ki kendinize iyi davranın. Stresli iş er geç bir şekilde sizi hasta eder, stresi az ve sizi mutlu eden işlerde çalışın, ortamlarda bulunun. Anı yaşayın. Hayat 1 gündür, o da bugündür şimdiki aklım olsa izleyeceğim felsefe olurdu tam olarak. Güzel dostluklar kurun. Sizi gerçekten seven kadınla evlenin. Çocuk sahibi olmaktan korkmayın.

Hastalığım ile ilgili umarım sizlere iyi haberler veririm önümüzdeki süreçte. Benim için iyi dileklerinizi ve dualarınızı umuyorum değerli arkadaşlarım. Seneler içerisinde benim pek çok saçmalığımı gördünüz şu paticikte. Pek çok kişiyle tartışmalarımı, banlanmamı gördünüz. Ama şu an samimi olarak söylüyorum, hiç kimseye karşı en ufak bir kırgınlığım yok, lan nasıl olsun ki, internet la bu (seneler sonra öğrendim ya la sonunda, sizin sayenizde :) )?!

Çok uzun bir yazı oldu, "uuuu, wot olmuş" diyenleri duyar gibiyim ama idare edin. İnanın içimde kopan fırtınaların sadece ufacık yansımaları buraya yazdıklarım.

Hepinize Allah zihin açıklığı versin, işleriniz rast gitsin, hep seveceğiniz işlerde, hep sizi seven insanlarla birlikte olun umarım.
Sevgiler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

canım abim :(

inan zor bir süreç.yazdıklarının aynısını bizde yaşadık ayrıntılı yazmak istemiyorum üzmek/üzülmemek adına ama şunu söyleyim ki birşeylere tutun abi bu hastalığın başka bir tedavisi yok.

kussanda iştağın olmasada yiyeceksin.birde protein ağırlıklı günlük harcamandan daha fazla kalori almaya bak lütfen.

hiçbirşeyi kafana takma,stressiz bir ortam kur kendine ne yapmak istersen onu yap.inan iyi gelecek

nacizane tavsiyelerim bunlar abi.

seni seven kardeşin frostbite

edit:abi omega 3,krill yağı falanda baya iyi geliyor diyorlar takviye amaçlı..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

çok geçmiş olsun, benzer süreçleri yakın zamanda yaşadık bizde eşim hamileyken kayınvalidemin kanser olduğunu öğrendik yazdıklarını okuyunca kötü oldum bende, az çok tahmin edebiliyorum ailenle yaşananları.
Dediğin gibi çok dikkat etmek lazım, benimde reflüm var yaş geldi 35'e ve halen çok sallamıyorum nexium ile geçiştiriyorum.

dilerim herşey istediğin gibi olur.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...