Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Romanımı nasıl yayımlatacağım?


limonsupernova

Öne çıkan mesajlar

romanın ön sözünü paylaşıyorum:

Kimi hikayeler eşe dosta anlatılmadan önce, muhtelif nedenlerce, uzunca bir zaman bekletilirler. Bekleyiş ne denli uzun sürerse, hikayeler de o denli hırçınlaşarak dengesizleşir ve en nihayetinde karararak sevimsizleşirler. Son derece uçucu varoluşlarını anlamlı kılacak bir seyircinin ilgisine muhtaçtırlar. Olabildiğince sevilmek, sevildiği oranda
kıskanılmak, kıskanıldığı sürece de özlenilmektir dertleri.

Bu yüzden pek çoğu dürüst değildir.

Nazi tankları tarafından topa tutulmuş, alev alev yanmakta olan bir şehre büyülenmiş gözlerle bakan bir huzursuzu veya öpüşmekten dudakları mosmor kesilmiş bir aşığın yüzünde beliren karanlık ışığı ele alalım; an kırılmış, mekan başkalaşmış, ruh çatallaşmıştır. Hikaye, okuyucuya dizleri üzerinde ve kalçalarını iki yana sallayarak ilerler; başını iştahla omuzlarına sürter, sıcak ve ıslak dudaklarıyla okuyucunun dilini yoklar, ta ki o garip çıldırmayı okuyucu da içinde duyumsamaya başlayıncaya dek yapısının bütün ılıklığını karşısındakine yaslar.

Belirtmek gerekir ki, ana kahramanımız Limon Süpernova’nın eğilimleri bunlardan hiçbiriyle doğru orantılı değildi. Onunkisi adettendir diye biraz aceleye getirilmiş, gerekli pek çok betimlemesi ve anlaşılırlığı sıkıntıdan boş verilmiş, nemli hikayelere düşkünlükleriyle tanınan bulanıklarca dahi hiç aldırış edilmemiş; hatta zaman zaman, sofralarda masa örtüsü niyetine sayfaları kullanılıp, beden hatları en kıvrak virgülleri üzerine zeytin kabukları tükürülmüş olsa da, artık daha fazla bekletilmemesi, ilk ve son kez anlatılması gerekiyordu.

Öyle ya, minik pipiler ve tatlı kukularla dolup taşan tatsız gezegenimizde herkesin hikayesi en azından bir kez için bir yerlerde muhakkak anlatılırdı. Gerektiğinde uzadıkça uzayan cümlelerle dahi anlatılırdı ki, nahoş hayat kırılmaları bir an önce unutulabilsin ve kalanlar gündelik rutinlerine kaldığı yerden devam edebilsin... Gecenin kuytu vakitlerinde ve hep sarhoş ağızla yazılan mesajlarda, “Rüyama gelsene...” sözleriyle anılan eski sevgilinin ve daha nicesinin sebebi de buydu; kayda değer her şeyi yaşamış, tüketmiş ve tuhaf hikayesini bıktırana dek anlatmış olduğuna emin olabilmek adına sevimsiz ve tatsız bir şeylerin hiç durmadan tadına bakıp bakıp tabağa geri geri tükürmek...

Saat, ton balıklı makarnaları unutulamamış bir parfüm kokusuyla çeyrek geçiyordu.

Geç olmuştu.

Bu saatten sonra pizza artık gelse bile sopsoğuk olacaktı. Kurye her zamanki gibi mazeret olarak, “Kaza yaptım, pardon” diyecekti. 30 dakikayı geçeli dakikalar olmasına rağmen pizzayı bedava vermeyi reddedecek, “Bayan inanın ki geç kalınca benim yövmiyemden kesiyorlar” diye söylenip olayı hiç istemediğimiz yönlere çekecekti.

İşin tadı kaçıyordu.

Limon Süpernova’nın gözlerden uzakta yaşanan hikayesi başlıyordu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bçyle şeyleri çok düşünme. Aha şunu oku henüz okumadıysan. Karşılaşacağın tüm zorlukları anlatıyor burada.

http://www.10righedailibri.it/sites/default/files/images/martineden.jpg

Nihat Genç'in çok güzel yazıları vardır türk edebiyat çevreleri, yazarların karşılaştığı zorluklarla ilgili. Onları oku.

Hakan Günday'ın ilk romanının nasıl ortaya çıktığını öğren öğrenmediysen henüz.

Çok kafana takma. Sen ortaya güzel bir ürün koyduktan sonra birisi çıkar o ürünü hakettiği yere getirir.

Erkek olduğunu varsayıyorum. Halen üniyi bitirmediysen bir sene sonra askere gitmek durumunda kalacaksın. Bir sene orada uzak kalacaksın zaten böyle endişelerden.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

limonsupernova said:

romanın ön sözünü paylaşıyorum:

Kimi hikayeler eşe dosta anlatılmadan önce, muhtelif nedenlerce, uzunca bir zaman bekletilirler. Bekleyiş ne denli uzun sürerse, hikayeler de o denli hırçınlaşarak dengesizleşir ve en nihayetinde karararak sevimsizleşirler. Son derece uçucu varoluşlarını anlamlı kılacak bir seyircinin ilgisine muhtaçtırlar. Olabildiğince sevilmek, sevildiği oranda
kıskanılmak, kıskanıldığı sürece de özlenilmektir dertleri.

Bu yüzden pek çoğu dürüst değildir.

Nazi tankları tarafından topa tutulmuş, alev alev yanmakta olan bir şehre büyülenmiş gözlerle bakan bir huzursuzu veya öpüşmekten dudakları mosmor kesilmiş bir aşığın yüzünde beliren karanlık ışığı ele alalım; an kırılmış, mekan başkalaşmış, ruh çatallaşmıştır. Hikaye, okuyucuya dizleri üzerinde ve kalçalarını iki yana sallayarak ilerler; başını iştahla omuzlarına sürter, sıcak ve ıslak dudaklarıyla okuyucunun dilini yoklar, ta ki o garip çıldırmayı okuyucu da içinde duyumsamaya başlayıncaya dek yapısının bütün ılıklığını karşısındakine yaslar.

Belirtmek gerekir ki, ana kahramanımız Limon Süpernova’nın eğilimleri bunlardan hiçbiriyle doğru orantılı değildi. Onunkisi adettendir diye biraz aceleye getirilmiş, gerekli pek çok betimlemesi ve anlaşılırlığı sıkıntıdan boş verilmiş, nemli hikayelere düşkünlükleriyle tanınan bulanıklarca dahi hiç aldırış edilmemiş; hatta zaman zaman, sofralarda masa örtüsü niyetine sayfaları kullanılıp, beden hatları en kıvrak virgülleri üzerine zeytin kabukları tükürülmüş olsa da, artık daha fazla bekletilmemesi, ilk ve son kez anlatılması gerekiyordu.

Öyle ya, minik pipiler ve tatlı kukularla dolup taşan tatsız gezegenimizde herkesin hikayesi en azından bir kez için bir yerlerde muhakkak anlatılırdı. Gerektiğinde uzadıkça uzayan cümlelerle dahi anlatılırdı ki, nahoş hayat kırılmaları bir an önce unutulabilsin ve kalanlar gündelik rutinlerine kaldığı yerden devam edebilsin... Gecenin kuytu vakitlerinde ve hep sarhoş ağızla yazılan mesajlarda, “Rüyama gelsene...” sözleriyle anılan eski sevgilinin ve daha nicesinin sebebi de buydu; kayda değer her şeyi yaşamış, tüketmiş ve tuhaf hikayesini bıktırana dek anlatmış olduğuna emin olabilmek adına sevimsiz ve tatsız bir şeylerin hiç durmadan tadına bakıp bakıp tabağa geri geri tükürmek...

Saat, ton balıklı makarnaları unutulamamış bir parfüm kokusuyla çeyrek geçiyordu.

Geç olmuştu.

Bu saatten sonra pizza artık gelse bile sopsoğuk olacaktı. Kurye her zamanki gibi mazeret olarak, “Kaza yaptım, pardon” diyecekti. 30 dakikayı geçeli dakikalar olmasına rağmen pizzayı bedava vermeyi reddedecek, “Bayan inanın ki geç kalınca benim yövmiyemden kesiyorlar” diye söylenip olayı hiç istemediğimiz yönlere çekecekti.

İşin tadı kaçıyordu.

Limon Süpernova’nın gözlerden uzakta yaşanan hikayesi başlıyordu.


2 paragraf okudum omrumden omur gitti. g*rr martinin 1 sayfalik sofra betimlemelerini keyifle okumuslugum var bi de.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

limonsupernova said:

romanın ön sözünü paylaşıyorum:

Kimi hikayeler eşe dosta anlatılmadan önce, muhtelif nedenlerce, uzunca bir zaman bekletilirler. Bekleyiş ne denli uzun sürerse, hikayeler de o denli hırçınlaşarak dengesizleşir ve en nihayetinde karararak sevimsizleşirler. Son derece uçucu varoluşlarını anlamlı kılacak bir seyircinin ilgisine muhtaçtırlar. Olabildiğince sevilmek, sevildiği oranda
kıskanılmak, kıskanıldığı sürece de özlenilmektir dertleri.

Bu yüzden pek çoğu dürüst değildir.

Nazi tankları tarafından topa tutulmuş, alev alev yanmakta olan bir şehre büyülenmiş gözlerle bakan bir huzursuzu veya öpüşmekten dudakları mosmor kesilmiş bir aşığın yüzünde beliren karanlık ışığı ele alalım; an kırılmış, mekan başkalaşmış, ruh çatallaşmıştır. Hikaye, okuyucuya dizleri üzerinde ve kalçalarını iki yana sallayarak ilerler; başını iştahla omuzlarına sürter, sıcak ve ıslak dudaklarıyla okuyucunun dilini yoklar, ta ki o garip çıldırmayı okuyucu da içinde duyumsamaya başlayıncaya dek yapısının bütün ılıklığını karşısındakine yaslar.

Belirtmek gerekir ki, ana kahramanımız Limon Süpernova’nın eğilimleri bunlardan hiçbiriyle doğru orantılı değildi. Onunkisi adettendir diye biraz aceleye getirilmiş, gerekli pek çok betimlemesi ve anlaşılırlığı sıkıntıdan boş verilmiş, nemli hikayelere düşkünlükleriyle tanınan bulanıklarca dahi hiç aldırış edilmemiş; hatta zaman zaman, sofralarda masa örtüsü niyetine sayfaları kullanılıp, beden hatları en kıvrak virgülleri üzerine zeytin kabukları tükürülmüş olsa da, artık daha fazla bekletilmemesi, ilk ve son kez anlatılması gerekiyordu.

Öyle ya, minik pipiler ve tatlı kukularla dolup taşan tatsız gezegenimizde herkesin hikayesi en azından bir kez için bir yerlerde muhakkak anlatılırdı. Gerektiğinde uzadıkça uzayan cümlelerle dahi anlatılırdı ki, nahoş hayat kırılmaları bir an önce unutulabilsin ve kalanlar gündelik rutinlerine kaldığı yerden devam edebilsin... Gecenin kuytu vakitlerinde ve hep sarhoş ağızla yazılan mesajlarda, “Rüyama gelsene...” sözleriyle anılan eski sevgilinin ve daha nicesinin sebebi de buydu; kayda değer her şeyi yaşamış, tüketmiş ve tuhaf hikayesini bıktırana dek anlatmış olduğuna emin olabilmek adına sevimsiz ve tatsız bir şeylerin hiç durmadan tadına bakıp bakıp tabağa geri geri tükürmek...

Saat, ton balıklı makarnaları unutulamamış bir parfüm kokusuyla çeyrek geçiyordu.

Geç olmuştu.

Bu saatten sonra pizza artık gelse bile sopsoğuk olacaktı. Kurye her zamanki gibi mazeret olarak, “Kaza yaptım, pardon” diyecekti. 30 dakikayı geçeli dakikalar olmasına rağmen pizzayı bedava vermeyi reddedecek, “Bayan inanın ki geç kalınca benim yövmiyemden kesiyorlar” diye söylenip olayı hiç istemediğimiz yönlere çekecekti.

İşin tadı kaçıyordu.

Limon Süpernova’nın gözlerden uzakta yaşanan hikayesi başlıyordu.

durumumuz yoktu okumadım kardeş.
şaka şaka okudum da ne gereksiz bi detay anlatmışsın orda öyle.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Betimlemelerdeki zenginlik icerikle tutmayinca pek hos olmuyor. Agdali yazma hastaligindan kurtul bence isi basitlestiriyorsun. Iyi suslenmeye cabalanmis lezzetsiz pasta gibi gozukuyo suanda.
Icerigin ne derece zengin bilemem tabi ama zaten ulasma istegi kalmaz insanda bu kadar zorlama bi dille.

Sahsi gorusum tabi en nihayetinde.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bak şimdi aynı önsözü ben gireyim. Nasıl beğeniler roman teklifleri gelecek.


İstekler de insanlar gibi birer canlıdır. Aynı insanlar gibi birbirlerine benzemezler. Çabuk yapılmayan istek, fantazi porno setinde parmaklıklar arkasında gardiyanına kavuşamayan porno yıldızı kadar çabuk öfkelenir. Bu yüzden canımız bir şeyi isterse kendimizi tutmamalıyız. Yaşamımızı anlamlı kılan budur.

Aslında bu yüzden pek vefakar değildir istekler.

Nazi bayrağındaki gamalı haç gibi bir düzene girmiş, iki kadın iki erkek durmadan kıpırdanıyordu. Kadınların dudakları öpüşmekten mosmor olmuş, ancak sokak lambasının perdeden geçen loş ışığı yüzünden bunu kimse anlamamıştı. Yan komşunun istekleri ise henüz çiftler tarafından parmaklıkların arkasında tutulmaktaydılar. Kalçalarını iştahla iki yana sallayan iki uzun adam oldukça nahoş sesler çıkarıyordu. Sarı saçlı olan adam kızıl saçlı kadının dilini yoklarken tam o anda kapının kalp atışları hızlandı.

Belirtmek gerekir ki, ana kahramanımız Limon Süpernova’nın eğilimleri bunlardan hiçbiriyle doğru orantılı değildi. Onunkisi adettendir diye biraz aceleye getirilmiş, gerekli pek çok ter şehvet ve ihtiras anından vazgeçilmiş, kertme evliliklere düşkün bunaklarca sekse karşı tekrar dirilen bir isa gibi gökten yere indirilmişti. Hatta zaman zaman konusu arkadaşlar arasında geçtiğinde hemen noktalanmıştı. Ancak artık yeni bir paragrafa başlanması gerekiyordu.

Öyle ya, minik pipiler ve tatlı kukularla dolup taşan tatsız ülkemizde her kadının bir hikayesi, en azından bir kez bir yerlerde ellenmiş olması gerekti. Gerektiğinde uzayıp demlenen bu düş, beyinde öyle yankıyla anlatılırdı ki sıkıysa unutulabilsin. Gecenin kuytu vakitlerinde çekilen ve sabah yıldızlar gibi telefon hafızasında yok olan "Bize gelsene!" whatsapp mesajlarının altında bu vardı. Bugüne kadar kayda değer hiç bir şeyi tatmamamak, her gün makarna yiyip aynı tabağa tükürmek....

Saat, balık etli ev kadınlarını doyamamış libidolarıyla çeyrek geçiyordu.

Geç olmuştu.

Bu saatten sonra geri dönülse bile ıpıslak olacaktı. Koca her zamanki gibi mazaeret olarak "çok güzeldin aşkım, dayanamadım" diyecekti. Yıllar geçmesine rağmen yıllanılmayacak, bayatlanacaktı.

İşin tadı kaçıyordu.

Limon Süpernova’nın gözlerden uzakta yaşanan hikayesi başlıyordu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ren said:

Bak şimdi aynı önsözü ben gireyim. Nasıl beğeniler roman teklifleri gelecek.


İstekler de insanlar gibi birer canlıdır. Aynı insanlar gibi birbirlerine benzemezler. Çabuk yapılmayan istek, fantazi porno setinde parmaklıklar arkasında gardiyanına kavuşamayan porno yıldızı kadar çabuk öfkelenir. Bu yüzden canımız bir şeyi isterse kendimizi tutmamalıyız. Yaşamımızı anlamlı kılan budur.

Aslında bu yüzden pek vefakar değildir istekler.

Nazi bayrağındaki gamalı haç gibi bir düzene girmiş, iki kadın iki erkek durmadan kıpırdanıyordu. Kadınların dudakları öpüşmekten mosmor olmuş, ancak sokak lambasının perdeden geçen loş ışığı yüzünden bunu kimse anlamamıştı. Yan komşunun istekleri ise henüz çiftler tarafından parmaklıkların arkasında tutulmaktaydılar. Kalçalarını iştahla iki yana sallayan iki uzun adam oldukça nahoş sesler çıkarıyordu. Sarı saçlı olan adam kızıl saçlı kadının dilini yoklarken tam o anda kapının kalp atışları hızlandı.

Belirtmek gerekir ki, ana kahramanımız Limon Süpernova’nın eğilimleri bunlardan hiçbiriyle doğru orantılı değildi. Onunkisi adettendir diye biraz aceleye getirilmiş, gerekli pek çok ter şehvet ve ihtiras anından vazgeçilmiş, kertme evliliklere düşkün bunaklarca sekse karşı tekrar dirilen bir isa gibi gökten yere indirilmişti. Hatta zaman zaman konusu arkadaşlar arasında geçtiğinde hemen noktalanmıştı. Ancak artık yeni bir paragrafa başlanması gerekiyordu.

Öyle ya, minik pipiler ve tatlı kukularla dolup taşan tatsız ülkemizde her kadının bir hikayesi, en azından bir kez bir yerlerde ellenmiş olması gerekti. Gerektiğinde uzayıp demlenen bu düş, beyinde öyle yankıyla anlatılırdı ki sıkıysa unutulabilsin. Gecenin kuytu vakitlerinde çekilen ve sabah yıldızlar gibi telefon hafızasında yok olan "Bize gelsene!" whatsapp mesajlarının altında bu vardı. Bugüne kadar kayda değer hiç bir şeyi tatmamamak, her gün makarna yiyip aynı tabağa tükürmek....

Saat, balık etli ev kadınlarını doyamamış libidolarıyla çeyrek geçiyordu.

Geç olmuştu.

Bu saatten sonra geri dönülse bile ıpıslak olacaktı. Koca her zamanki gibi mazaeret olarak "çok güzeldin aşkım, dayanamadım" diyecekti. Yıllar geçmesine rağmen yıllanılmayacak, bayatlanacaktı.

İşin tadı kaçıyordu.

Limon Süpernova’nın gözlerden uzakta yaşanan hikayesi başlıyordu.

Islandım
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...