Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

ODTÜ'de olaylar


Aket-Atum

Öne çıkan mesajlar

Yazdıklarınızı okuyor musunuz göndermeden önce.

yok iq yoksunumusun

yok aklın sıra

yok okuduğunu bile anlamamış.

Siz bile sizin gibi düşünmeyen adamları hor görüp, küçümsemeye çalışıyorsunuz. Faşistlik yapanları eleştiriyorsunuz, ama daha beter faşizanlığı siz yapıyorsunuz.

Yanlışı yanlış yaparak çözmeye çalışıyorsunuz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Wynn said:

eldar said:

Aklın sıra hukuka uygunluğunu incelemişsin. Şunu söyleyeyim Anayasa'ya göre öyle valilikten izin almak diye bir şey yok. Bu idarenin kötü niyetli bir yorumu. Normalde isteyen istediği yerde toplanır ancak bu hak büyük ölçüde engellenebiliyor. İnsanlar o kadar benimsemiş ki, valilik izni falan diyorlar. Toplanma özgürlüğü izne değil, bildirime tabi olmalı. Yani sen söylersin şurada toplanacağım diye, idare uygun görmezse makul bir sebep göstererek hakkı kısıtlaması lazım.

Taşlı sopalı gibi muğlak ifadeler kullanmışsın ancak rektörlük açıklamasında ilk müdahalenin polisten geldiği yazıyor. Demek ki şiddetin kaynağı polis.


Aklın sıra falan gibi kışkırtıcı laflar kullanma, alırım aklını. İnsan gibi fikir alışverişi yapmaya çalışırken provoke etmeyin adamı.

2911 sayılı TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ KANUNU'na göre protesto yapacak olanlar bir zahmet valilikten izin almak durumunda. Merak eden şu linkten okuyabilir:

http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/641.html

İlk saldırı Polisten gelmiş deniyor ama öğrencilerde maskeli, molotoflu sopalı geldiği için sütten çıkma ak kaşık değil demekki.


Lütfen bilmeden konuşmayalım.

Önce paylaştığın linkteki yazıyı okursan, bu şekilde kendini rezil etmekten kaçınmış olursun.

Direkt olarak senin linkinde yer alıyor:

Madde 3 - Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

İlk saldırının polisten geldiğine dair video görüntüleri var, istersen youtube'dan bulabilirsin.

Kusura bakma, ama hem kendin bir iddiada bulunup o iddianı kanıtlamak için seni yalanlayan bir kanuna link verirsen insanlardan alacağın en hafif tepki "okuduğunu anlamıyor" olur, ki haklı bir eleştiri olur. Burada o insanlarda değil kendinde ara suçu.

Toplantı ve yürüyüşlerde "izin alınması" gerektiğine dair bir yalan çıktı son yıllarda, kanunda yok böyle bir şey.

Bunlarda "bildirimde" bulunulması gerekiyor sadece. Senin yapacağın şey valiliğe "ben burada yürüyüş yapacağım" demektir, "yapabilir miyim?" diye sormak değil. Valiliğin de "hayır yapamazsın" deme hakkı yoktur. Toplantı ve yürüyüş öncesi çeşitli kurum ve dernekler zaten bu bildirimi yapıyorlar aralarında anlaşarak. Yani yasadışı bir durum yok.

Zaten siyasilere de "sizin şuradaki konuşmanızda protesto olacak" tarzı önceden uyarılar bu bildirimler üzerine gidiyor.

Hoş Tayyip ODTÜ'ye gelirken eylem olacağını öngörmek için bildirime de gerek olmaz, o ayrı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Wynn said:

Yazdıklarınızı okuyor musunuz göndermeden önce.

yok iq yoksunumusun

yok aklın sıra

yok okuduğunu bile anlamamış.

Siz bile sizin gibi düşünmeyen adamları hor görüp, küçümsemeye çalışıyorsunuz. Faşistlik yapanları eleştiriyorsunuz, ama daha beter faşizanlığı siz yapıyorsunuz.

Yanlışı yanlış yaparak çözmeye çalışıyorsunuz.


aklın sıranın nesi var lan. okuduğunu anlamamış da gayet yerinde olmuş, anlamamışsın çünkü. neyi savunmaya çalıştığını dahi bilmiyorsun ki şu an sen
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Roqq said:

Offf ne kadar çok saçma sapan üniversite var arkadaş ya. Haberleri okudukça sinirlerim zıplıyor.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25409034


Mayoz bölüyorlar üniversiteleri, misal Trakya Üniversitesi'ni bölüp 5 tane üniversite kurdular yanlış saymadıysam.

Kütahya, İnönü, KATÜ, Gazi vs. hep böldüler, fakültelerini üniversite yaptılar; başlarına da minyonlarını getirdiler.

Şimdi muhtemelen RTE'den giden textleri okuyorlardır sadece. Ne yazarsa o.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mardin Artuklu Üniversitesi
Necmettin Erbakan Üniversitesi
Kafkas Üniversitesi
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
Uşak Üniversitesi
Süleyman Demirel Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Bartın Üniversitesi
Trakya Üniversitesi
Kırklareli Üniversitesi
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Namık Kemal Üniversitesi
Mersin Üniversitesi
Fatih Üniversitesi
Muş Alparslan Üniversitesi
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Sakarya Üniversitesi
Türk Hava Kurumu Üniversitesi
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

4-5 tanesi hariç ilk kez duyuyorum lan isimlerini asdfas
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

benim gördüğüm polis panzerlerle, gaz bombalarıyla öğrencilerin üzerine yürüyünce öğrenciler yolları kapadılar ve ateş yaktılar. kendilerine atılan gaz bombalarını geri fırlattılar. ORtalıkta molotof yakan ve fırlatan görmedim. her yanan nane her ateş molotof değildir.

Polis herzaman olduğu gibi bahanelerle öğrencilerin üzerine saldıran taraf oldu ilk olarak. gaz bombaları, su panzerleriyle. Kenarda köşede sıkıştırdıkları öğrencileri bi güzel dövdüler, hayvanlıklarını kanıtlar birşekilde kimya laboratuvarına gaz bombası attılar.

Olaylardan sonra evlerini bastıkları öğrencileri gazete küpürü, yasal olarak basılmış dergi ve döküman bulunduruyor diye gözaltına almaları zaten polisin nekadar art niyetli olduğunun kanıtıdır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Wynn said:
Aklın sıra falan gibi kışkırtıcı laflar kullanma, alırım aklını. İnsan gibi fikir alışverişi yapmaya çalışırken provoke etmeyin adamı.

2911 sayılı TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ KANUNU'na göre protesto yapacak olanlar bir zahmet valilikten izin almak durumunda. Merak eden şu linkten okuyabilir:

http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/641.html


şimdi ben sana karşı protestoda (Bir davranışı, bir düşünceyi, bir uygulamayı haksız, yersiz, gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme) bulunsam gene valilikten izin almam mı gerekiyor?

WarZ'yi protesto etmiştik geçenlerde, valilikten izin almayınca suç mu işlemiş olduk mesela?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Wynn said:

Yazdıklarınızı okuyor musunuz göndermeden önce.

yok iq yoksunumusun

yok aklın sıra

yok okuduğunu bile anlamamış.

Siz bile sizin gibi düşünmeyen adamları hor görüp, küçümsemeye çalışıyorsunuz. Faşistlik yapanları eleştiriyorsunuz, ama daha beter faşizanlığı siz yapıyorsunuz.

Yanlışı yanlış yaparak çözmeye çalışıyorsunuz.


ben sahsim adina konusayim, benim gibi dusunmeyeni degil, dusunmeyeni hor goruyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş



ulan hala şu fotodaki adamların barışçı protestocular olduğunu zannedenler var ya..

daha 3 ay önce açlık grevleri sırasında pkk gösterisi yapılıp, güvenlik kulübelerinin yakılıp, görevlilerinin dövüldüğü odtü'den bahsediyoruz. üniversitenin tel örgülerini kesip dışarıdan - okulun öğrencisi olmayan- birsürü adam giriyor, olay çıkarıyor, etrafı molotofluyor, bunların hepsi demokratik eylem oluyor.

Mantık şu; polis bunlara sebepsiz yere gaz bombası attı, bu arkadaşların yanında hiç malzeme yoktu aslında, sonra biranlık sinirle- yok, can havliyle diyelim- hemen o anda molotof üretip etrafa attılar, esasında mağdurlar!

adam o kadar gerizekalı ki, etrafın kibarca molotoflanmasının, okumaya gelmiş diğer öğrencilerin korkmasının sebebini polis müdahalesi olarak görüyor. Diğer üniversitelerin "okullar bilim üretilen yerlerdir, öğrenciler şiddet uygulayamaz" demesini de yağcılığa bağlıyor. azalarak bitin be..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

polis şiddeti bu ülkede herzaman sorun oldu. Mesele şu; Şiddete dayanan, etrafı yakıp yıkmayı marifet sanan "protestolar" yapılması, polis şiddetini halk nezdinde meşru hale getiriyor, "iyi yapmış polis" diyorlar.

İnsanların aklına ve yüreğine seslenecek, kanuna uygun, şiddet içermeyen, akla dayanan protesto yapmazsan dayak yediğinle kalırsın. Daha kötüsü, oraya eğitim görmeye gitmiş olaylarla ilgisiz öğrencilerin de mağduriyetine sebep olursun. Yapacaksan eylemini üniversite içersinde yapmayacaksın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İTÜ'nün ve o rezil bildiriyi yayınlayan tüm üniversitelerin rektörlerine yazıklar olsun. Bu kadar mı korkak, bu kadar mı karaktersiz, bu kadar mı zavallı olmuşlar? İnanamıyorum. Öğrencilerin üzerine başka zaman laf olsun diye yaptıkları “dağılın” ikazını bile yapmadan yüzlerce sis bombası atan, dünyanın biber gazını sıkan, daha sonra da coplayan binlerce polisin tavrını değil de demokratik protesto haklarını kullanan ve yaşadıkları bu saldırı karşısında da meşru müdafa haklarını kullanan öğrencileri eleştiren ve suçlayan bu bildiri de tarihe geçmiş bulunuyor.

Olay yerinde bulunan ODTÜlü gençlerden birinin başbakana hitaben yazdığı yazıyı aşağıya alıntılıyorum.



"Başbakan;

Bu tür mektuplar genelde "Sayın" hitabıyla başlar, "Saygılarımla" veya "En iyi dileklerimle" gibi sözcüklerle biter.

O kadar öfkeli ve o kadar haklıyım ki, bugün bunu milyon kere yapmayacağım.

"Memleket bunlara kaldıysa bitmiş", "Derslere girmezlerse girmesinler, bunların yetiştireceği öğrenciler de ancak bu kadar olur" dediğiniz hocalardan ders alan bir ODTÜ öğrencisiyim.

ODTÜ öğrencisi olmaya özel bir sıfat, bambaşka bir anlam yükleyecek değilim. Ama röportajınızı izledikten sonra anladım ki, onur duyulacak iki madalyayı arkadaşlarımla birlikte şimdiden göğsüme takmışım bile: üniversiteli ve bilhassa ODTÜ öğrencisi.

Şimdi de, o günün başından itibaren polis saldırısına maruz kalmış birisi olarak, kampüsümde "çıkarttığınız olayları" özetleyerek anlatacağım.

Polisinizin kullandığı gaz meşhurdur.

31 Mayıs 2011 günü Metin Lokumcu’yu öldüren, bakanınızın "doğaldır, zararı yoktur", emniyet müdürünüzün "gerektiği kadar alındı, gerektiği kadar kullanıldı" dediği biber gazıdır. Bu gazdan korunamazsınız, kaçamazsınız. Sadece etkisini azaltmak için yüzünüze ve burnunuza atkı sarar, vücudunuzu doğrudan temastan korumaya çalışırsınız. Gazın gelişinin ardından da limon ve sirke sürer, acınızı dindirmeye çalışırsınız. Ciğerlerinizden kaynaklı bir rahatsızlığınız varsa, bu gaz ölümcüldür. Hastalığınız yoksa, bu gaz o hastalıklardan birini yaratabilecek kadar tehlikelidir. Özetle, bu bir kimyasal silahtır, faşizmin simgelerinden biridir.

18 Aralık günü de kampüsümüze geleceğinizi haber almış, sermayeye peşkeş çektiğiniz bilimi, Suriye’ye yapacağınız emperyalist müdahaleye karşı barışı ve halkların kardeşliğini savunmak için TÜBİTAK binası önüne gelmek, burada bir basın açıklaması yapmak amacıyla toplanmıştık. En temel haklarımızdan biri olan protesto hakkımızı kullanıyor, bunun bir aracı olarak ise sloganlar atarak yürüyorduk. Polisinizin kalkanlarına 100 metre bile yaklaşamamışken, tamamen bir formaliteden ibaret "dağılın" uyarıları bile yapılmadan atılan gaz bombalarının 5-6 el patlama sesini duyduk. Gaz bulutunun arasından çıkmaya çalışarak, öksürükler ve nefes daralmaları eşliğinde geriye doğru çekildik. Bu sırada polisiniz durmaksızın gaz bombası atmaya devam ediyordu (bunlara yine polisinizin attığı ses bombalarının eşlik ettiğini sonra öğrenecektik)

İşte bunlardan sonrası ise size göre "eşkıyalık", size göre "memleket bitirmek" olan meşru direnişimizdi. Üzerinde "doğrudan atmayınız, yangın tehlikesi yaratır" yazılı olduğu halde üzerimize nişanlanarak atılan binlerce gaz bombası kapladı o gün kampüsümüzü.

Polisiniz, arkadaşlarımızı öldüresiye coplayıp, tekmeledikten sonra "şimdi gözaltı yapmayalım, başımıza bela olurlar" deyip bıraktılar.

Panzerler okulumuzun ortasına kadar girdi. Tazyikli sudan, damacana taşıma arabasını kurtarmaya çalışan Fizik kantini çalışanı bile nasibini aldı.

"Çantalarında molotof taşıyorlardı" demişsiniz, başka iftira mı bulamadınız?

Keşke daha inandırıcı bir yalan geliştirseydiniz.

Boyalı medyadır bu, sizin söylediğiniz onlara kanundur ama halk inanmazdı bunlara. İnanmadı da. Biz de duyduğumuzda kaburgalarımızı tuta tuta güldük. Çok komik olduğundan değil, bir kısmımızın gördüğü polis şiddetinden, bir kısmımızın ise panzer üstlerine doğru sürüldüğünde koştuğundan ötürü kaburgaları fazlaca ağrımaktaydı. Hatta bir kadın arkadaşımız da omzunu tutarak güldü, zira onun da omzunu 18 Aralık günü gaz fişeği sıyırmış geçmişti.

Bir de, o gün çantamın içinde ne olduğunu yazayım hemen: 0,5 litrelik pet şişe içinde içme suyu, kütüphaneden aldığım biri şiir kitabı olmak üzere üç kitap, o günkü derslerimin notlarının olduğu kağıtlar, kurşunkalemler, bir silgi ve Kızılay’da bir kitapçıdan aldığım edebiyat dergisi.

Size ekranda bolca söz hakkı verildi, yeri geldi sinirlenmiş, yeri geldi duygulanmış numarası yaptınız. Ben ise bu satırları, aslında size değil başkalarına, olanca haklılığım ve samimiyetimle yazıyorum. Sizin söylediklerinizden daha az bilineceğine ise, neredeyse eminim.

Siz "tutuklayın", "canlarına okuyun" emirleri vermeye devam ediyorsunuz. Bense bir koltuk üzerinde uyurken, bir kolumla sağımdaki arkadaşımı korumaya çalışıp, öbür kolumla başımı -gaz bombasının fişeğinden az da olsa korunmak için- kapatırken, bir patlama sesi dolaşıyor kafamın içinde, sıçrayarak uyanıyorum halâ. Derken bir başka rüyamda, 20 metre ötemde polisinizin vurduğu Barış’ı görüyorum, bir kaldırımın üzerinde kanlar içinde yığılmış kalmış.

Medyanız o kadar etkili ki, yanı başımda vurulmamış olsaydı, arkadaşının "Araba bulun", "Ambulans çağırın" bağırışlarına bire bir şahit olmasaydım, sizin istediğiniz gibi "kokmaz bulaşmaz" bir öğrenci olsaydım, belki de "acaba arkadaşları mı vurdu" deyip medyanıza inanacaktım. Ama artık bunun yolu yok, çarpıtmalarınız sökmeyecek.

Kötülemelerinize ve iftiralarınıza maruz kalmaktan onur duydum. Bu demektir ki doğru yoldayım. Bu demektir ki, seneler sonra çocuklarımın yüzüne baktığımda, onları ta gözlerinin içinden görebileceğim. "Baba, sen üniversitedeyken ne yaptın?" sorusuna "Okulumu savundum, arkadaşlarımı savundum. Hocalarıma çamur atmaya kalktılar, onları da savundum" diyebileceğim. Bunları söylerken gözlerimi kaçırmayacağım, sesim zerre tereddüt etmeyecek.

Bu direniş, karşılarındaki profesyonelce donanmış bir orduya karşı bedenlerini gaz bombalarına, panzerlere ve tazyikli sulara siper eden öğrencilerin ODTÜ’de yazdığı bir destandır. ODTÜ’nün bir üniversite olarak sorumluluğunu, tarihsel görevini bilip, bir pankart arkasında görevine gitmesidir. Yıllarca da böyle hatırlanacak.

18 Aralık 2012 günü okulumuza faşizmi yaşattınız. Andımız olsun ki, özgürlüğü de biz yaşatacağız. Arkadaşlarımızı, hocalarımızı, okullarımızı, mahallelerimizi, sokaklarımızı, var gücümüzle biz savunacağız. Halka zulmettiğiniz her yerde, karşınıza biz çıkacağız.

Osmanlı döneminde Sivas Valisi olan Halit Rıfat Paşa "Gidemediğin yer senin değildir" buyurmuştu.

Sahi, siz hangi memleketten bahsediyordunuz?

İmza- Faşizme Karşı Direnmiş Üniversite Gençliğinden Bir Öğrenci"


Kaynak: http://www.milasonder.com/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=8693:odtuelue-bir-oerencinin-babakana-mektubu&catid=1:guencel&Itemid=2
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şimdi hiç bişi okumadım ne yazdınız ama içerde biri olarak şunu demek istedim hiç yazıklar olsun falan demeyin kimseye, adamlar arabaların benzin kapaklarını kırmışlar molotof için benzin çekmişler hortumla rektörlük harabe hep adam gibi protestosunu yapan şey gördüm uzun eşek oynadılar bi polis duvarıyla bu kadar hemen hemen.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...