Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ne istiyorum?


sipeyskeyk

Öne çıkan mesajlar

sostizm said:


Murray said:

Hayat böyle adım adım aşimınt açmakla geçiyor, ilkokulun sonlarına doğru iyi bir lise, lisenin sonlarına doğru iyi bir üniversite, iyi bir üniversitenin sonlarına doğru iyi bir iş, iyi bir eş, iyi standartlar.

Ergen anarşistliği yapmamak lazım tabi, bunları yapmakta bir sorun yok. Aile kurmak iyidir.

Kimsenin büyük hayalinin mükemmel bir iş olacağını zannetmiyorum. Kapitalizm savunulurken söylenen "doğa vahşidir, insan da doğanın bir parçasıdır" savının yanlışlığı burada. Tabi insanlar rasyonel düşünüp, faydacı olacaklar ancak faydacılıktan kasıt her zaman para olmuyor. Öyle olsaydı, fazla para mutluluk getirirdi ama paranın da marjinal faydası vardır. Ne kadar çok paran varsa o kadar doymaz olursun. Açken yediğin yemekle, tokken yediğin yemek arasındaki aldığın zevk gibi. Ama parasızlık mutsuzluk getirir bak.

Öncelikle insanlara söylenen yalanlardan bir başkasına değinelim; "emek satıp, para kazanma" mevzusu. Sadece emek değil aynı zamanda zamanımızı da satarız. İktisatta "kar" kavramı reyonlarda değil işte bu zamanda yatar zaten. Bir şirket için 10.000 liralık değer yaratmış bir emek ortaya koyarsın ama 4.000 lira alırsın. 6.000 lira değerinde zamanını patronun cebine tıkıştırırsın. Bu aslında neden senin 6 saat yerine 9 saat çalıştığının özetidir. Mesela patron olmasa o şirkette bilirsin o şirket yürüyecektir yine ama çalışanlar olmadan yürümesinin imkanı yoktur. Sistem sana burada yine bir yalan söyler; patronların gerekli olduğunun, sermayenin yatırımlara yol açtığının vs. Makinalar bile senden akıllıdır. Bir makinayı yapan adam, onu amortisman değerine göre satar. Sen ise emeğini satarken fiyatını bile koyamıyorsun.

Bu yüzden ki 0 işçi %100 makine ile çalışan bir fabrikanın kar yapmasının imkanı yoktur iktisatta. O makinayı üreten adam satmaz ki o zaman, alır kendisi kullanır makinayı. Bu seferde yaptığı ürünü pazarda satarken kullandığı hammadde ve amortisman fiyatının toplamına satar, bu da 0 kar demektir. İktisadi olarak kar, sadece işçi üzerinden sağlanır. Verdiğinden azına razı olur çünkü o. Üstelik daha sonra kendisinin ürettiğini de satın alır ve biraz daha verir.

İşte böyle yabancılaşmaya başlarsın doğana. Sabah 6'da kalkarsın, hazırlanırsın apar topar, çıkarsın yolda bir saatini kaybedersin. İşe gelirsin, işini yapar çıkarsın. Yolda bir saat kaybedersin. Evine gelirsin, soyunursun, dökünürsün, iki üç saat pc'de takılır, yatarsın.

İşte bu anlarda aklının ucunda bir alarm ötmeye başlar. Sen saymasan da beynin akıp giden zamanı sayar. Hiç bir insan, bu düzende bir karınca kadar değersiz olduğunu kabullenmek istemez. Bunun için hayatı yaşamak istersin. Gezmek, tozmak, eğlenmek, yiyişmek, keşfetmek. Hayatını farklı yaşamak istersin. Farklı olduğunu farketmeden ispat etmek istersin. Maslow'un hiyerarşisindeki "kendini gerçekleştirme kısmı" budur işte, hayatının bir anlamı olsun istersin. Relax, anlam bulmak kolay ama finansmanı sıkıntı hacı.

Hayatının bir anlamı olsa bile önce bunu gerçekleştirecek zamana sonra da paraya ihtiyacın var. Belki de örnekteki o 6.000 lira değerindeki zamanı geri almalısın ya da o 6.000 lirayı. Hayata anlam bulmak kolay, mühim olan onu finanse edebilmek. İşte bu noktada da sistemi seni başka bir girdapa sokar; "daha iyi çalışıp, daha hırslı olup, daha yükselmek".

Sen bunu yaparken nice 6.000 liran veya o değerde zamanın daha yok olup gider. Sonunda bir kıdem tazminatı ve 1.000 lira emekli aylığı kadar değerinin olduğunu anlarsın yıllarının, gerçi kıdemi de kaldırıcaklardı galiba en son asasdasdsa.




Çok güzel bir yazı olmuş bu arkalarda kaybolup gitsin istemedim


valla kaybolup gidecekmis, sayende okudum begendim. cok guzel yazmis Murray.
yalniz bir iki seye ekleme yapmak istiyorum, iscinin 10.000 lik emek ortaya koyup 4000 lirasini alip gerisini patronun cebine koymasi. oysaki patronsuz islerin yurumesi, iscisiz yurumemesi konusu, o kadar klise ki.
isten ise, firmadan firmaya, insandan insana degisiyor tabi ama, normalinde patron da ayni zamani, ayni emegi veriyor belki fazlasini veriyor. isci mesai bitti evine gidiyor, patron kimi zaman gidemiyor, kimi zaman sevmedigi hoslanmadigi insanlarla ozel hayatindaki zamanindan calip vakit geciriyor. yaptigi isi yanlis yapmasi vs sonunda iscinin riski aylik maasiyken, patronun riski tum sermayesi olabiliyor. romantik iscisin sen isci kal kafasina gerek yok.

veya makinalarla calisip kar etmeme muhabbeti, makinayi yapanin kar edecek olsa kendi kullanmasi mesela. hic oyle gorundugu gibi degil. sektorunden sektorune degisen konular bunlar.
x makinasi yapmak baska x makinanin kullanildigi sektor baska.
adamin uzmanligi makina yapmaksa nicin o makinayi kullanip hem baska sektorde debelensin hem kendi musterilerine rakip olsun. ki bunlara ragmen bile bunu yapan da var.

tldr ya ben simdi farkettim de, yazinin anlatim tarzini begenmisim heralde. hicbirseye katilmamisim. akip giden zaman falan diyince mirkelamin sarkisi geldi heralde aklima da oyle begendim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Murray said:


Hayat böyle adım adım aşimınt açmakla geçiyor, ilkokulun sonlarına doğru iyi bir lise, lisenin sonlarına doğru iyi bir üniversite, iyi bir üniversitenin sonlarına doğru iyi bir iş, iyi bir eş, iyi standartlar.

Ergen anarşistliği yapmamak lazım tabi, bunları yapmakta bir sorun yok. Aile kurmak iyidir.

Kimsenin büyük hayalinin mükemmel bir iş olacağını zannetmiyorum. Kapitalizm savunulurken söylenen "doğa vahşidir, insan da doğanın bir parçasıdır" savının yanlışlığı burada. Tabi insanlar rasyonel düşünüp, faydacı olacaklar ancak faydacılıktan kasıt her zaman para olmuyor. Öyle olsaydı, fazla para mutluluk getirirdi ama paranın da marjinal faydası vardır. Ne kadar çok paran varsa o kadar doymaz olursun. Açken yediğin yemekle, tokken yediğin yemek arasındaki aldığın zevk gibi. Ama parasızlık mutsuzluk getirir bak.

Öncelikle insanlara söylenen yalanlardan bir başkasına değinelim; "emek satıp, para kazanma" mevzusu. Sadece emek değil aynı zamanda zamanımızı da satarız. İktisatta "kar" kavramı reyonlarda değil işte bu zamanda yatar zaten. Bir şirket için 10.000 liralık değer yaratmış bir emek ortaya koyarsın ama 4.000 lira alırsın. 6.000 lira değerinde zamanını patronun cebine tıkıştırırsın. Bu aslında neden senin 6 saat yerine 9 saat çalıştığının özetidir. Mesela patron olmasa o şirkette bilirsin o şirket yürüyecektir yine ama çalışanlar olmadan yürümesinin imkanı yoktur. Sistem sana burada yine bir yalan söyler; patronların gerekli olduğunun, sermayenin yatırımlara yol açtığının vs. Makinalar bile senden akıllıdır. Bir makinayı yapan adam, onu amortisman değerine göre satar. Sen ise emeğini satarken fiyatını bile koyamıyorsun.

Bu yüzden ki 0 işçi %100 makine ile çalışan bir fabrikanın kar yapmasının imkanı yoktur iktisatta. O makinayı üreten adam satmaz ki o zaman, alır kendisi kullanır makinayı. Bu seferde yaptığı ürünü pazarda satarken kullandığı hammadde ve amortisman fiyatının toplamına satar, bu da 0 kar demektir. İktisadi olarak kar, sadece işçi üzerinden sağlanır. Verdiğinden azına razı olur çünkü o. Üstelik daha sonra kendisinin ürettiğini de satın alır ve biraz daha verir.

İşte böyle yabancılaşmaya başlarsın doğana. Sabah 6'da kalkarsın, hazırlanırsın apar topar, çıkarsın yolda bir saatini kaybedersin. İşe gelirsin, işini yapar çıkarsın. Yolda bir saat kaybedersin. Evine gelirsin, soyunursun, dökünürsün, iki üç saat pc'de takılır, yatarsın.

İşte bu anlarda aklının ucunda bir alarm ötmeye başlar. Sen saymasan da beynin akıp giden zamanı sayar. Hiç bir insan, bu düzende bir karınca kadar değersiz olduğunu kabullenmek istemez. Bunun için hayatı yaşamak istersin. Gezmek, tozmak, eğlenmek, yiyişmek, keşfetmek. Hayatını farklı yaşamak istersin. Farklı olduğunu farketmeden ispat etmek istersin. Maslow'un hiyerarşisindeki "kendini gerçekleştirme kısmı" budur işte, hayatının bir anlamı olsun istersin. Relax, anlam bulmak kolay ama finansmanı sıkıntı hacı.

Hayatının bir anlamı olsa bile önce bunu gerçekleştirecek zamana sonra da paraya ihtiyacın var. Belki de örnekteki o 6.000 lira değerindeki zamanı geri almalısın ya da o 6.000 lirayı. Hayata anlam bulmak kolay, mühim olan onu finanse edebilmek. İşte bu noktada da sistemi seni başka bir girdapa sokar; "daha iyi çalışıp, daha hırslı olup, daha yükselmek".

Sen bunu yaparken nice 6.000 liran veya o değerde zamanın daha yok olup gider. Sonunda bir kıdem tazminatı ve 1.000 lira emekli aylığı kadar değerinin olduğunu anlarsın yıllarının, gerçi kıdemi de kaldırıcaklardı galiba en son asasdasdsa.




Beyler tanıdığınız cam-çerçeve ustası var mı?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sipeyskeyk said:

calimero said:

işte kapitalizm öyle çalışıyor ama, sorun insanda değil sistemde. Belirli yaşa gelmiş şurdaki insanların %90'ında aynı sorun varsa sorunu bireyde arayamazsın.
Sana tüm teorik yetersizliğimle geliyorum. Komünizmin, "la olm ne kadar başarılı olursam olayım komşum Nikolay la aynı parayı kazanıyorum, ne kasacağım gider gelirim işe kafamı evde hobilerime yorarım" ın yaratacağı teknolojik ve ekonomik rekabet gücü sıkıntısına ne dersin? Tüm dünyanın komünist olmadığını varsayıyorum tabi, ütopya harici öyle bir durum mümkün değil.

Ayrıca, komünizm teorik ile pratik arasında bir uçurumla dahi olsa denenip fail olmuş bir sistem değil mi?


sorun şurada aslında
bir gerçekten zeki, katma değer üreten, geliştiren, çalışkan insanlar var bir de diğerleri
doğal olarak en iyiler azınlık geri kalan çoğunluk

herkes okusun herkes çalışsın bakalım ne olacak deyince sistem böyle oluyor
tarla süreyim, hayvancılık yapayıma yanaşan da yok zaten

yanlış iş/meslek seçmiş, yeni bir şey üretemeyen, kendi işini kurmamış vasatın biraz üstü insan da günde 2-3 saatlik iş için günde 8-9 saat çalışınca doğal olarak mutsuz oluyor
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

fresia said:

sorun şurada aslında
bir gerçekten zeki, katma değer üreten, geliştiren, çalışkan insanlar var bir de diğerleri
doğal olarak en iyiler azınlık geri kalan çoğunluk

herkes okusun herkes çalışsın bakalım ne olacak deyince sistem böyle oluyor
tarla süreyim, hayvancılık yapayıma yanaşan da yok zaten

yanlış iş/meslek seçmiş, yeni bir şey üretemeyen, kendi işini kurmamış vasatın biraz üstü insan da günde 2-3 saatlik iş için günde 8-9 saat çalışınca doğal olarak mutsuz oluyor


çok haklısınız hanımefendi (tu)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ginaly said:

Murray said:


Hayat böyle adım adım aşimınt açmakla geçiyor, ilkokulun sonlarına doğru iyi bir lise, lisenin sonlarına doğru iyi bir üniversite, iyi bir üniversitenin sonlarına doğru iyi bir iş, iyi bir eş, iyi standartlar.

Ergen anarşistliği yapmamak lazım tabi, bunları yapmakta bir sorun yok. Aile kurmak iyidir.

Kimsenin büyük hayalinin mükemmel bir iş olacağını zannetmiyorum. Kapitalizm savunulurken söylenen "doğa vahşidir, insan da doğanın bir parçasıdır" savının yanlışlığı burada. Tabi insanlar rasyonel düşünüp, faydacı olacaklar ancak faydacılıktan kasıt her zaman para olmuyor. Öyle olsaydı, fazla para mutluluk getirirdi ama paranın da marjinal faydası vardır. Ne kadar çok paran varsa o kadar doymaz olursun. Açken yediğin yemekle, tokken yediğin yemek arasındaki aldığın zevk gibi. Ama parasızlık mutsuzluk getirir bak.

Öncelikle insanlara söylenen yalanlardan bir başkasına değinelim; "emek satıp, para kazanma" mevzusu. Sadece emek değil aynı zamanda zamanımızı da satarız. İktisatta "kar" kavramı reyonlarda değil işte bu zamanda yatar zaten. Bir şirket için 10.000 liralık değer yaratmış bir emek ortaya koyarsın ama 4.000 lira alırsın. 6.000 lira değerinde zamanını patronun cebine tıkıştırırsın. Bu aslında neden senin 6 saat yerine 9 saat çalıştığının özetidir. Mesela patron olmasa o şirkette bilirsin o şirket yürüyecektir yine ama çalışanlar olmadan yürümesinin imkanı yoktur. Sistem sana burada yine bir yalan söyler; patronların gerekli olduğunun, sermayenin yatırımlara yol açtığının vs. Makinalar bile senden akıllıdır. Bir makinayı yapan adam, onu amortisman değerine göre satar. Sen ise emeğini satarken fiyatını bile koyamıyorsun.

Bu yüzden ki 0 işçi %100 makine ile çalışan bir fabrikanın kar yapmasının imkanı yoktur iktisatta. O makinayı üreten adam satmaz ki o zaman, alır kendisi kullanır makinayı. Bu seferde yaptığı ürünü pazarda satarken kullandığı hammadde ve amortisman fiyatının toplamına satar, bu da 0 kar demektir. İktisadi olarak kar, sadece işçi üzerinden sağlanır. Verdiğinden azına razı olur çünkü o. Üstelik daha sonra kendisinin ürettiğini de satın alır ve biraz daha verir.

İşte böyle yabancılaşmaya başlarsın doğana. Sabah 6'da kalkarsın, hazırlanırsın apar topar, çıkarsın yolda bir saatini kaybedersin. İşe gelirsin, işini yapar çıkarsın. Yolda bir saat kaybedersin. Evine gelirsin, soyunursun, dökünürsün, iki üç saat pc'de takılır, yatarsın.

İşte bu anlarda aklının ucunda bir alarm ötmeye başlar. Sen saymasan da beynin akıp giden zamanı sayar. Hiç bir insan, bu düzende bir karınca kadar değersiz olduğunu kabullenmek istemez. Bunun için hayatı yaşamak istersin. Gezmek, tozmak, eğlenmek, yiyişmek, keşfetmek. Hayatını farklı yaşamak istersin. Farklı olduğunu farketmeden ispat etmek istersin. Maslow'un hiyerarşisindeki "kendini gerçekleştirme kısmı" budur işte, hayatının bir anlamı olsun istersin. Relax, anlam bulmak kolay ama finansmanı sıkıntı hacı.

Hayatının bir anlamı olsa bile önce bunu gerçekleştirecek zamana sonra da paraya ihtiyacın var. Belki de örnekteki o 6.000 lira değerindeki zamanı geri almalısın ya da o 6.000 lirayı. Hayata anlam bulmak kolay, mühim olan onu finanse edebilmek. İşte bu noktada da sistemi seni başka bir girdapa sokar; "daha iyi çalışıp, daha hırslı olup, daha yükselmek".

Sen bunu yaparken nice 6.000 liran veya o değerde zamanın daha yok olup gider. Sonunda bir kıdem tazminatı ve 1.000 lira emekli aylığı kadar değerinin olduğunu anlarsın yıllarının, gerçi kıdemi de kaldırıcaklardı galiba en son asasdasdsa.




Beyler tanıdığınız cam-çerçeve ustası var mı?


yaptırırken bana yaptır abi.
ciddiyim bu arada
altına tarih de düş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Marty said:

sostizm said:


Murray said:

Hayat böyle adım adım aşimınt açmakla geçiyor, ilkokulun sonlarına doğru iyi bir lise, lisenin sonlarına doğru iyi bir üniversite, iyi bir üniversitenin sonlarına doğru iyi bir iş, iyi bir eş, iyi standartlar.

Ergen anarşistliği yapmamak lazım tabi, bunları yapmakta bir sorun yok. Aile kurmak iyidir.

Kimsenin büyük hayalinin mükemmel bir iş olacağını zannetmiyorum. Kapitalizm savunulurken söylenen "doğa vahşidir, insan da doğanın bir parçasıdır" savının yanlışlığı burada. Tabi insanlar rasyonel düşünüp, faydacı olacaklar ancak faydacılıktan kasıt her zaman para olmuyor. Öyle olsaydı, fazla para mutluluk getirirdi ama paranın da marjinal faydası vardır. Ne kadar çok paran varsa o kadar doymaz olursun. Açken yediğin yemekle, tokken yediğin yemek arasındaki aldığın zevk gibi. Ama parasızlık mutsuzluk getirir bak.

Öncelikle insanlara söylenen yalanlardan bir başkasına değinelim; "emek satıp, para kazanma" mevzusu. Sadece emek değil aynı zamanda zamanımızı da satarız. İktisatta "kar" kavramı reyonlarda değil işte bu zamanda yatar zaten. Bir şirket için 10.000 liralık değer yaratmış bir emek ortaya koyarsın ama 4.000 lira alırsın. 6.000 lira değerinde zamanını patronun cebine tıkıştırırsın. Bu aslında neden senin 6 saat yerine 9 saat çalıştığının özetidir. Mesela patron olmasa o şirkette bilirsin o şirket yürüyecektir yine ama çalışanlar olmadan yürümesinin imkanı yoktur. Sistem sana burada yine bir yalan söyler; patronların gerekli olduğunun, sermayenin yatırımlara yol açtığının vs. Makinalar bile senden akıllıdır. Bir makinayı yapan adam, onu amortisman değerine göre satar. Sen ise emeğini satarken fiyatını bile koyamıyorsun.

Bu yüzden ki 0 işçi %100 makine ile çalışan bir fabrikanın kar yapmasının imkanı yoktur iktisatta. O makinayı üreten adam satmaz ki o zaman, alır kendisi kullanır makinayı. Bu seferde yaptığı ürünü pazarda satarken kullandığı hammadde ve amortisman fiyatının toplamına satar, bu da 0 kar demektir. İktisadi olarak kar, sadece işçi üzerinden sağlanır. Verdiğinden azına razı olur çünkü o. Üstelik daha sonra kendisinin ürettiğini de satın alır ve biraz daha verir.

İşte böyle yabancılaşmaya başlarsın doğana. Sabah 6'da kalkarsın, hazırlanırsın apar topar, çıkarsın yolda bir saatini kaybedersin. İşe gelirsin, işini yapar çıkarsın. Yolda bir saat kaybedersin. Evine gelirsin, soyunursun, dökünürsün, iki üç saat pc'de takılır, yatarsın.

İşte bu anlarda aklının ucunda bir alarm ötmeye başlar. Sen saymasan da beynin akıp giden zamanı sayar. Hiç bir insan, bu düzende bir karınca kadar değersiz olduğunu kabullenmek istemez. Bunun için hayatı yaşamak istersin. Gezmek, tozmak, eğlenmek, yiyişmek, keşfetmek. Hayatını farklı yaşamak istersin. Farklı olduğunu farketmeden ispat etmek istersin. Maslow'un hiyerarşisindeki "kendini gerçekleştirme kısmı" budur işte, hayatının bir anlamı olsun istersin. Relax, anlam bulmak kolay ama finansmanı sıkıntı hacı.

Hayatının bir anlamı olsa bile önce bunu gerçekleştirecek zamana sonra da paraya ihtiyacın var. Belki de örnekteki o 6.000 lira değerindeki zamanı geri almalısın ya da o 6.000 lirayı. Hayata anlam bulmak kolay, mühim olan onu finanse edebilmek. İşte bu noktada da sistemi seni başka bir girdapa sokar; "daha iyi çalışıp, daha hırslı olup, daha yükselmek".

Sen bunu yaparken nice 6.000 liran veya o değerde zamanın daha yok olup gider. Sonunda bir kıdem tazminatı ve 1.000 lira emekli aylığı kadar değerinin olduğunu anlarsın yıllarının, gerçi kıdemi de kaldırıcaklardı galiba en son asasdasdsa.




Çok güzel bir yazı olmuş bu arkalarda kaybolup gitsin istemedim


valla kaybolup gidecekmis, sayende okudum begendim. cok guzel yazmis Murray.
yalniz bir iki seye ekleme yapmak istiyorum, iscinin 10.000 lik emek ortaya koyup 4000 lirasini alip gerisini patronun cebine koymasi. oysaki patronsuz islerin yurumesi, iscisiz yurumemesi konusu, o kadar klise ki.
isten ise, firmadan firmaya, insandan insana degisiyor tabi ama, normalinde patron da ayni zamani, ayni emegi veriyor belki fazlasini veriyor. isci mesai bitti evine gidiyor, patron kimi zaman gidemiyor, kimi zaman sevmedigi hoslanmadigi insanlarla ozel hayatindaki zamanindan calip vakit geciriyor. yaptigi isi yanlis yapmasi vs sonunda iscinin riski aylik maasiyken, patronun riski tum sermayesi olabiliyor. romantik iscisin sen isci kal kafasina gerek yok.

veya makinalarla calisip kar etmeme muhabbeti, makinayi yapanin kar edecek olsa kendi kullanmasi mesela. hic oyle gorundugu gibi degil. sektorunden sektorune degisen konular bunlar.
x makinasi yapmak baska x makinanin kullanildigi sektor baska.
adamin uzmanligi makina yapmaksa nicin o makinayi kullanip hem baska sektorde debelensin hem kendi musterilerine rakip olsun. ki bunlara ragmen bile bunu yapan da var.

tldr ya ben simdi farkettim de, yazinin anlatim tarzini begenmisim heralde. hicbirseye katilmamisim. akip giden zaman falan diyince mirkelamin sarkisi geldi heralde aklima da oyle begendim


yalnız bunu okuyunca sana da hak verdim.
düşününce bende bi şeyettim. ama genel hatlarıyla güzel abi..hüzünlü bittiği için mi etkilendim acaba.

sonra bide keşke,"az para mutlu eder"i biraz daha ortaya çıkarsaymışsın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

lisedeyim, wc3 oynuyorum deli gibi,
serverda biriyle tanıstım muabeti iyi kafa zehir, iyide oyuncu
bulustuk cafede oyun atmaya devam ogrendimki odtu makinede son sınıf
mezun oldu roketsana girdi ama hala beraber hertürlü oyunu oynuyoruz w3, sc, sc2, hs, dota vs. ben unideyken sc2 de yardırıyorum buda senin gibi triplere girdi 1 aylık izin aldı ben progamer olcam beni calıstır dedi dfgsdfg ok dedim bunun evinde kamp kurduk baya baya kasıoruz ünlü oyunuclardan skypela özel dersler falan alındı neyse 3 haftanın sonunda başarı gelmedi moraller bozuldu eldeki 5 liradan olmamak için işe devam.. suan baya yükseldi (ben mezun olalı 3 sene olcak)

seni tanımıyorum ama arkım için konuscak olrsam

1. iş yerinde mutsuzdu oyundan aldığı zevki yaptığı işten almıodu
2. bi karar alıp hayalleri peşinden koşmak istedi, saygı duydum ama yaşı 30 du. refleksleri, o ana kadar ayırdığı zaman buna pek müsade etmedi dsfgsd
3. o kamp süresince en büyük izlenimim: kafası hep doluydu(yani bi işte iyi olmak istiyosan, kafanda başka düşünceler olmamalı konsantrasyon+verimlilik acısından), hep bi soru işaretleri içindeydi, aile ne der? çevre ne der 30 yasında progamer olcam !?!? full commitment olmıca belliydi
4. iş yerinde mutlu olmanın yollarını aradı paso pozisyon değiştirdi bi ara java junior yazılımcısı dahi oldu(olmaya calıstı), nası oluo o die sormayın bilmiyorum

ben çine gelmeden once(5ay) bulustuk içiyoruz, ben buna dedim iş hayatı ne güzelmiş lan fln
dediği laf:aynen sevdin iş olunca severek yapıosun keyif alıosun, arkana baktığında bişiler bıraktığını görüosun vs vs..

bilmiyorum kendine ne kadar pay cıkarırsın ama suan son derece mutlu işinden de hayatından da

benim fikrim bazen ister istemez kendimizi kandırrız işimi seviyorum severek yapıorum die ama bu veli toplantısında hocanın veliye oğlunuz aslında çok zeki ama çalışmıo demesi gibi bişi bence, eğer böyle bi durum söz konusuysa
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

KillJoy said:

Marty said:

sostizm said:


Murray said:

Hayat böyle adım adım aşimınt açmakla geçiyor, ilkokulun sonlarına doğru iyi bir lise, lisenin sonlarına doğru iyi bir üniversite, iyi bir üniversitenin sonlarına doğru iyi bir iş, iyi bir eş, iyi standartlar.

Ergen anarşistliği yapmamak lazım tabi, bunları yapmakta bir sorun yok. Aile kurmak iyidir.

Kimsenin büyük hayalinin mükemmel bir iş olacağını zannetmiyorum. Kapitalizm savunulurken söylenen "doğa vahşidir, insan da doğanın bir parçasıdır" savının yanlışlığı burada. Tabi insanlar rasyonel düşünüp, faydacı olacaklar ancak faydacılıktan kasıt her zaman para olmuyor. Öyle olsaydı, fazla para mutluluk getirirdi ama paranın da marjinal faydası vardır. Ne kadar çok paran varsa o kadar doymaz olursun. Açken yediğin yemekle, tokken yediğin yemek arasındaki aldığın zevk gibi. Ama parasızlık mutsuzluk getirir bak.

Öncelikle insanlara söylenen yalanlardan bir başkasına değinelim; "emek satıp, para kazanma" mevzusu. Sadece emek değil aynı zamanda zamanımızı da satarız. İktisatta "kar" kavramı reyonlarda değil işte bu zamanda yatar zaten. Bir şirket için 10.000 liralık değer yaratmış bir emek ortaya koyarsın ama 4.000 lira alırsın. 6.000 lira değerinde zamanını patronun cebine tıkıştırırsın. Bu aslında neden senin 6 saat yerine 9 saat çalıştığının özetidir. Mesela patron olmasa o şirkette bilirsin o şirket yürüyecektir yine ama çalışanlar olmadan yürümesinin imkanı yoktur. Sistem sana burada yine bir yalan söyler; patronların gerekli olduğunun, sermayenin yatırımlara yol açtığının vs. Makinalar bile senden akıllıdır. Bir makinayı yapan adam, onu amortisman değerine göre satar. Sen ise emeğini satarken fiyatını bile koyamıyorsun.

Bu yüzden ki 0 işçi %100 makine ile çalışan bir fabrikanın kar yapmasının imkanı yoktur iktisatta. O makinayı üreten adam satmaz ki o zaman, alır kendisi kullanır makinayı. Bu seferde yaptığı ürünü pazarda satarken kullandığı hammadde ve amortisman fiyatının toplamına satar, bu da 0 kar demektir. İktisadi olarak kar, sadece işçi üzerinden sağlanır. Verdiğinden azına razı olur çünkü o. Üstelik daha sonra kendisinin ürettiğini de satın alır ve biraz daha verir.

İşte böyle yabancılaşmaya başlarsın doğana. Sabah 6'da kalkarsın, hazırlanırsın apar topar, çıkarsın yolda bir saatini kaybedersin. İşe gelirsin, işini yapar çıkarsın. Yolda bir saat kaybedersin. Evine gelirsin, soyunursun, dökünürsün, iki üç saat pc'de takılır, yatarsın.

İşte bu anlarda aklının ucunda bir alarm ötmeye başlar. Sen saymasan da beynin akıp giden zamanı sayar. Hiç bir insan, bu düzende bir karınca kadar değersiz olduğunu kabullenmek istemez. Bunun için hayatı yaşamak istersin. Gezmek, tozmak, eğlenmek, yiyişmek, keşfetmek. Hayatını farklı yaşamak istersin. Farklı olduğunu farketmeden ispat etmek istersin. Maslow'un hiyerarşisindeki "kendini gerçekleştirme kısmı" budur işte, hayatının bir anlamı olsun istersin. Relax, anlam bulmak kolay ama finansmanı sıkıntı hacı.

Hayatının bir anlamı olsa bile önce bunu gerçekleştirecek zamana sonra da paraya ihtiyacın var. Belki de örnekteki o 6.000 lira değerindeki zamanı geri almalısın ya da o 6.000 lirayı. Hayata anlam bulmak kolay, mühim olan onu finanse edebilmek. İşte bu noktada da sistemi seni başka bir girdapa sokar; "daha iyi çalışıp, daha hırslı olup, daha yükselmek".

Sen bunu yaparken nice 6.000 liran veya o değerde zamanın daha yok olup gider. Sonunda bir kıdem tazminatı ve 1.000 lira emekli aylığı kadar değerinin olduğunu anlarsın yıllarının, gerçi kıdemi de kaldırıcaklardı galiba en son asasdasdsa.




Çok güzel bir yazı olmuş bu arkalarda kaybolup gitsin istemedim


valla kaybolup gidecekmis, sayende okudum begendim. cok guzel yazmis Murray.
yalniz bir iki seye ekleme yapmak istiyorum, iscinin 10.000 lik emek ortaya koyup 4000 lirasini alip gerisini patronun cebine koymasi. oysaki patronsuz islerin yurumesi, iscisiz yurumemesi konusu, o kadar klise ki.
isten ise, firmadan firmaya, insandan insana degisiyor tabi ama, normalinde patron da ayni zamani, ayni emegi veriyor belki fazlasini veriyor. isci mesai bitti evine gidiyor, patron kimi zaman gidemiyor, kimi zaman sevmedigi hoslanmadigi insanlarla ozel hayatindaki zamanindan calip vakit geciriyor. yaptigi isi yanlis yapmasi vs sonunda iscinin riski aylik maasiyken, patronun riski tum sermayesi olabiliyor. romantik iscisin sen isci kal kafasina gerek yok.

veya makinalarla calisip kar etmeme muhabbeti, makinayi yapanin kar edecek olsa kendi kullanmasi mesela. hic oyle gorundugu gibi degil. sektorunden sektorune degisen konular bunlar.
x makinasi yapmak baska x makinanin kullanildigi sektor baska.
adamin uzmanligi makina yapmaksa nicin o makinayi kullanip hem baska sektorde debelensin hem kendi musterilerine rakip olsun. ki bunlara ragmen bile bunu yapan da var.

tldr ya ben simdi farkettim de, yazinin anlatim tarzini begenmisim heralde. hicbirseye katilmamisim. akip giden zaman falan diyince mirkelamin sarkisi geldi heralde aklima da oyle begendim


yalnız bunu okuyunca sana da hak verdim.
düşününce bende bi şeyettim. ama genel hatlarıyla güzel abi..hüzünlü bittiği için mi etkilendim acaba.

sonra bide keşke,"az para mutlu eder"i biraz daha ortaya çıkarsaymışsın.


Bir kez daha fark ediyorum ki pati çok değerli. Konuşmaya anlamaya anlatmaya gönüllü çok insan yok benim çevremde :/
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

özetle az para kesin mutsuzluk. çok para mutluluğun garantisi değil ama mutlu olma yolunda yapılacak radikal değişimler için gerekli fuel. az para kesin olarak zincirleyici bir sebep. "abi alalım çantamızı doğada yaşayalım köyde yaşayalım" fantezileriyle de ötelenecek bir şey değil, realite o kadar güzel olmuyor. birkaç post önce dediğim anadan babadan kalma mal varlığından kastım bu biraz da. tamam gelirim çok güzel ama ayrıldığım anda sıfırım. para biriktirmek derseniz kenara atacağım her para için hayatımdan bir ayı feda ediyorum. gerçekten az bir süre değil. yoksa gerekli şartlar olsa neden italyanın kıyı şeridinde bir köyde, bodrum'da beyaz evlerden birinde, norveçin allahın unuttuğu bir bölgesinde yaşamak istemeyeyim ki?

PARA BULUN PARA
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bugün sabah işe gelirken metroda bi kız gördüm. Bi an bi durakta bişiler oldu, bi kalabalık oldu kız kayboldu.
Ama bugün mutlu olmam için çok büyük bi sebebim oldu.
Bütün detaylar aklımda hatta gören, tanıyan varsa diye anlatayım.

-geneli kahverengi çok karışık desenli askılı bi elbise
-sol el başparmakla işaret parmağına yakın kısımda el üstünde bi dövme F ya da B harfi vardı.
-ellerde bissürü yüzük bilmemne takı.
-sol kulakta çok değişik bi aksesuar vardı, boynuna kadar uzanan metal zincirler bissürü, bakır renginde
-saçlar kumral-sarı kahveli röfleli uzun
-kalemle çizilmiş gibi bi dudak, üstünde minicik belli belirsiz bi ben.
-bu tarz bi güneş gözlüğü, çerçeve altın, camlar ayna
https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/564x/71/0b/e2/710be283cd3e2c13f0dcc92cff91ad19.jpg

p.s: bişi beklediğim yok aslında. sadece mutlu olmama sebep oldu. Güzel bi manzaraya bakmak gibi.. Egedesin, meltem yüzüne vuruyor denizin dalga sesleri, uzakta adalar falan.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bingildak said:

oyundan aldığımız zevki işten alsaydık zaten sadece paticik olarak türkiyeyi göklere taşımıştık hahahaha



problem sadece işten zevk almak değil ki
başkası için çalışıyorsan
9 saatini veriyorsun
karşılığında para alıyorsun

bu durumu kabullenebiliyorsan mesele yok ama kendi işini kurman gerekliliği ortaya çıkıyor


bence bir diğer sorun da iş tanımı ve boş işçilik

üretimde çalışan birisinin canı daha az sıkılıyor ofiste çalışanlara göre
ama üretim olunca da insan ortam şartlarından şikayet ediyor

sonuç
şikayet edip bıdı bıdı yapmanın anlamı yok
cesaretin varsa istifa edip rızkını arayacaksın
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

onu kendi işine başlayıp da batırmış olanlara sormak lazım. veya kendi işini kurup da 3 senede başında saç kalmayanlara.

herkes iyi umutlarla yola çıkıyor çoğu yıllarca kölelikle kazandığı parayı batırıyor sonra köleliğe dönüyor.

bence de denenmesi gereken bir şey ama kendi işini kurma olayı herkes için uygun değil. bazı niteliklerin yoksa gerçekten olmuyor. hani ben bunu çok yakından gördüm içinde bulunduğum işlerde. tek başına niyetle veya deneyimle olmuyor. paran olsa da olmuyor.

mutluluğa giden tek yol kendi işini/düzenini kurmaktan geçmiyor. evet bazı kişiler için öyle olabiliyor ama bunu yapmadan köle hayatı sürüp de mutlu olan adamlarda var çünkü adamın beyni obsesif değil, mutluluğu daha basit ve gündelik şeylerde bulabiliyor.

bizim yaş grubunda (30 a merdiven dayamışlarda) kendi işini kursa 3-5 bir şey kazansa da yetermiş, huzura erişirmiş gibi bir yanılsama var. kime sorarsan sor iş hayatında orta kademelere gelmiş, biraz başarı tatmış adama sana kendi işini kurma veya fikirlerden bahseder. baya stereotype yani. baya muğlak bir hedef ve oraya varınca herkes güzelleşecekmiş gibi bir algı var.

ben kesinlikle kendi işini kurma olayını teşvik ediyorum ama öncesinde çok ciddi düşünülmesi ve planlanması gerektiğine inanıyorum. çok üzülüyorum böyle bankada 5-6 yıl çalışmış sonunda bir yerlere gelmiş arkadaşlarımın bodruma gidip de kafe açacağım hayalleriyle çulsuz bir şekilde daha kötü bir pozisyonda eski işine dönmesine falan.

anadan babadan para desteği olmayan adamın 30lu yaşların başında 1 atımlık barutu oluyor. eğer onu da ıskalarsa hoşgeldin hayat boyu mutsuzluk.

ondan derim ki kendi işinizi kurma olayını kovalayın, araştırın, kendinize yatırım yapın ama mutsuzluğunuzun önündeki tek engel oymuş gibi davranmayın. mutluluk-mutsuzluk sadece kendi işini kurma ile olan bir şey değil.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...