Fistan Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 inciye koy o zaman Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xaenin Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 Emaleth said: xaenin harika bir pati olmasının yanısıra, başka ortamlardan haso kardeşim de olur, hepinizden çok sevsem yeridir, öyle söyliim. karışmayın sevcem. <3 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kermit Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 salak biraz xaenin aptal ötesi Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 23, 2015 xunn said: Benim bir sorum var ya. Hormon tedavisine falan da başladıysan, vücut iyice degismeye basladıysa, duygusal bir degisim var mı? Psyche olarak bir fark hissediyor musun? ay sonunda 1 sene bitiyor benim, en hizli olan degisim duygusal degisimler zaten, ilk aylarda daha keskin bir fark yaratiyor, T ile E cok farkli hormonlar davranislara etkisine bakarsak. T daha agresif, daha competitive, daha risk alma egilimli ve daha horny yapiyor insani, libido sorunlari yasiyan kadinlara genelde dusuk dozda T verirler dengelesin diye ve yapilan arastirmalara gore is kadinlarinda ev kadinlarina kiyasla daha yuksek T oldugu ortaya cikmis. E biraz daha moody yapiyor insani tam bole roller coaster gibi, bir dakika gulup obur dakiak aglaman cok normal birsey oluyor, T de oldugu gibi istikrar yok mood da. genel olarak ise daha mellow oluyorsun filan. progestrone da cycle olarak eklenince iyice cigirindan cikiyor is ki cycle olarak doktor kontrolunde almayip kafasina gore her gun alan salaklar var, onlar permanent pms kafasinda geziyorlar ki batshit insane tranny stereotypeini yaratan bunun gibi hormonel dengesizlikler, salaklar bazen daha cabuk degisiyim diye toksik seviyelerde aliyorlar hormonu filan. bide placebo efektler var, omrum boyucna bastirdigin seyleri rahatliyinca daha iyi ifade edebiliyorsun, eskiden lezbiyenim diye gezen tiplerin hormona basladiktan sonra straight oldugunu cok gordum ben ama hormonlarin cinsel yonelim uzerinde zerre etkisi olmadigi defalarca ispatlandi. beyinin yapisindada kalici degisiklikler yaptigi ispatlandi bide, hormon tedavisi gormus bir trans bireyin beyni ile normal o cinsiyetin mensubu olan kisilerin beyni incelendiginde cok minimal farklar buldular ki su anda bilim dunyasi icin hormon tedavisi gormemis trans bireyler altin kiymetinde, en guzel arastirmalar onlarin uzerinde yapilabiliyor bu nedenle Fistan said: inciye koy o zaman 4chandan kastim lgbt komunitesi hatta sirf T kismi, geri kalan boardlarda bu konular konusulmuyor zaten ki spesifik 3-4 thread de tartisilir bunlar ve hep ayni insanlar olur genelde. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ShadowFury Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Benzer doğrultuda benim de bir sorum var. Beynin yapısının da kalıcı olarak değiştini söylüyorsun. Buna bağlı olarak duygusal olarak değil de, düşünce olarak etkiledi mi? Gerçi ayrımını yapmak zor olsa gerek, psikoloji hormonlardan ciddi şekilde etkileniyor ama beyinde oluşan değişikliklerin ne gibi farklılıklar oluşturduğunu merak ettim. Mesela daha önce erkeklerin beyinlerinde sol lob daha aktif, kadınlarda ortadaki birleştirici kısım daha aktif filan gibisinden birşeyler okumuştum*. Bunun sonucunda erkeklerin analitik, kadınların linguistik/sosyal yaklaşıma daha yatkın olmalarından filan bahsediyorlardı** Böyle bir değişim geçirdin mi? Yani kişiliğinden ya da duygusal tepkilerinden çok olayları algılama yeteneğinden veya düşünce tarzından bahsediyorum. * Bunun yetersiz araştırma sonuçlarından olabileceğini söylüyorlar gerçi ** Hele bunu hepten çürüttüler sanırım Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Feamer Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Foemina foeminae lupior ??? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 ShadowFury said: Benzer doğrultuda benim de bir sorum var. Beynin yapısının da kalıcı olarak değiştini söylüyorsun. Buna bağlı olarak duygusal olarak değil de, düşünce olarak etkiledi mi? Gerçi ayrımını yapmak zor olsa gerek, psikoloji hormonlardan ciddi şekilde etkileniyor ama beyinde oluşan değişikliklerin ne gibi farklılıklar oluşturduğunu merak ettim. Mesela daha önce erkeklerin beyinlerinde sol lob daha aktif, kadınlarda ortadaki birleştirici kısım daha aktif filan gibisinden birşeyler okumuştum*. Bunun sonucunda erkeklerin analitik, kadınların linguistik/sosyal yaklaşıma daha yatkın olmalarından filan bahsediyorlardı** Böyle bir değişim geçirdin mi? Yani kişiliğinden ya da duygusal tepkilerinden çok olayları algılama yeteneğinden veya düşünce tarzından bahsediyorum. * Bunun yetersiz araştırma sonuçlarından olabileceğini söylüyorlar gerçi ** Hele bunu hepten çürüttüler sanırım sunu cevaplamak dedigin gibi biraz zor cunki beyini tam olarak cozemedi bilim daha. gender identity disorderin su anki sebebi olarak kabul edilen sey beyinin hamilelik sirasinda yeteri miktarda erkeklik hormonuna maruz kalmamis ve erkeklesememis olmasi, kisiyen kisiyede bunun degistigini ve trans semsiyesi altindaki varyasyonlarin bu yuzden oldugunu soyliyor bilim adamlari, lezbiyen trans kadinlarin varligini bu sekilde acikliyorlar misal. http://i.imgur.com/pFTl799.png hani arastirmalarin dedigi gibi beynin cesitli kisimlari hormon oncesi bile biyolojik kadinlarla eslesiyor bizde o yuzden hani neyin neyi etkiledigi cok muallak. bu yaklasimlar birazda steryotiplere kaciyor hani "kadinlar matematik beceremez" ile "erkekler duygusal olamaz" gibi sacma sapan seyler. eskiden yeteri kadar trans olup olmadigini olctukleri cogiati diye salak bi test vardi misal http://transsexual.org/cogiati/index.php?lang=en hani daha ilk sorulardan ne kadar salak oldugu bariz testin, direk gender binary ye, sosyal rollere ve steryotiplere oyniyor cunki. salak salak insanlar cikiyor sonra "trannier than thou" modunda sahte personalar yaratan, kot pantolon giysen yadirgiyorlar filan sanki surekli etek/elbise giymek kadinligin sartiymis gibi. o yaklasimsal farkalrda bu ise benziyor iste. ben zaten omru boyunca "kari gibi xxxxx yapma/olma" elestirilerine maruz kalmis biriyim zaten ki bombos bir kisilik cizerek kurtulabildim bunlardan, simdi onlari geri kazanmam ve rahatca ifade edebilmem disinda hani bir degisiklik yok. MBTI a gore tipik bir INTP yim hani ki 30 kere yapmisimdir testi bir kere sasmadi http://www.truity.com/sites/default/files/images/8-architect_copy.png https://intpxintj.files.wordpress.com/2013/09/intp1.jpg http://api.ning.com/files/837AA2DHvB1ZzStLchzAJzkB4yZeKceB4I1ZLcaKsaZAwQINjf6k0rsTpClFMzLK2q0X8FqGda6sZUwOA3dvLc*-cDDe4TaG/MyersBriggsINTPCharacteristics.png?width=320&height=509 1 sene hormondan sonra yeniden yaptim demin gene INTP cikti yani kisilikte degisen birsey yok :p zaten en nadir olmasinin disinda bir kadina denk gelebilicek en kotu tipoloji INTP cunki INTP kadinlar cogu zaman cinsiyet rolleri ile celisiyor kisilik olarak Feamer said: Foemina foeminae lupior ??? corvus oculum corvi non eruit Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Remus Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Senin durumunda INTP rare olmayabilir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cons Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Emaleth said: oha şakkadanak buldum :) burda n eden allahım neden? e traflarda yokken ema çoktur deliren z amanım yok takılamıyorum sık a zar azar bakıyorum ama yok tık m amamih ne zaman uzaklarda olsam a lbüm oluyor neşeli bir balçık n eden allahım neden ben varken yok tık a layınız buradasınız geceleri l ollemeler, trollemeler birbirinizi b ütün akşam esmiş kavak yelleri ü mitsizcesine saldıran başarısız trolleri m aymunun poposuna girmiş gördüm ertesi günleri d üttürü dünya, ha-ha-ho-ho geceleri e y allahım neden ben burdayken yok tepişmeleri o y anam oy, vay bana vaylar bana l üzumsuz siyasi tartışmalar bana m ümkünsüz aşklar, onarımsız kalpler bana a mansız garbıc threadler benden yana s abahlara kadar eğlenceden kusan kusana a ğlayan dissleyen yanyana m utsuzum allahım neden eğlence yok bana e ma diyorlar sen yaşlısın ğ kıvamında olmuş boktan hayatın l ütfen anacım pls köşene çekil, ordan bakın e şeleme gençleri, dursun bu hayasızca akın n eşeli de olsan ruhun genç de olsa naha budur yaşın c ezandır geceleri kanepeyle bütünleşmek, vücudun yorgun e ama neden allahım bütün gün work suxken pati suskun o lmaya ki bir başarılı troll kendini göstersin l avuk lavuk postlar forumu şenlendirsin m aaile tüm paticik gülünsün eğlenilsin a yarlar uçuşsun havada, kuzenler masadan devrilsin s açılsın şakalar, 4chandan bin beter modlara girilsin ı lgıt ılgıt saçmalık rüzgarları savursun sizi geçirsin n ümayiş kopsun herkes gülmekten delirsin a man be allahım neden, neden hep ben yokken eğlenilsin k ırgınım trollere, ayarcılara, elitlere a rkamdan iş çevirip ben yokken gülenlere r erörerö dillenenlere, cevap verenlere ş air ema der ki allah cezacığınızı vere ı şığınız söne, internetiniz süne, pinginiz göğe ere y apamayın şakalarınızı emanız yokken güle güle ı rgat gibi çalışan emanız yorgunluktan bayılırkene m adafaka allahım, neden ben yokken bu eğlence ! ! ! 1 ! bir AHAHAHAHA BEN YENİ GÖRDÜM BUNU Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
masa Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 şu sözde tedavi kitapları ihbar edebilmek mümkünmüş en altta Homofobik ve Transfobik Psikoloji/Psikiyatri Kitapları ve Uygulamaları Hakkında Açıklama Basına ve Kamuoyuna, Üzülerek görmekteyiz ki ülkemizde, eşcinselliği, biseksüelliği ve trans varoluşları “hastalık”, “anormallik” veya “sapkınlık” olarak niteleyen ve eşcinsel-biseksüel-trans bireylerin sözde “tedavilerine” yönelik tekniklerin yazıldığı bilimsel veya mesleki açıdan etik olmayan kitaplar yayımlanmakta ve bu kitaplar çeşitli kitabevlerinde satılmaktadır. Oysa bu durum açık bir şekilde, insan haklarının ve bunun yanı sıra bilimsel/ mesleki standartların ciddi ihlali anlamına gelmektedir. Eşcinsellik, aynı cinsiyetten bireylerin birbirlerine yönelik romantik ve cinsel çekimini ifade eder. Biseksüellik ise bir bireyin hem karşı cinsten hem de kendi cinsinden birine romantik/cinsel ilgi duyabileceğini ifade eder. Heteroseksüellik de bireyin karşı cinsten kişilere romantik/cinsel çekim hissetmesidir. Bunların her üçü de insanlarda görülen cinsel yönelimlerdir ve herhangi biri diğerinden daha “normal” veya “anormal” değildir. Translık ise bireylerin kendilerini hangi cinsiyete ait hissettikleri ile ilgilidir ve bu hissiyat yaşamın ilk yıllarından itibaren kendini gösterir. Yani bazı bireyler kendilerini üreme organlarına göre tanımlanmış olan cinsiyetlerine ait hissederken, bazıları bunun tersini hissederler. Bunlardan biri ya da diğeri daha "doğal", "normal" veya "olumlu" değildir. Bu nedenle trans varoluşlar hiçbir şekilde “hastalık” veya “bozukluk” olarak görülemez. Her ne kadar geçmiş dönemlerde ‘sapkın’, ‘hasta’ veya ‘anormal’ olarak görülmüş olan eşcinsel, biseksüel ve trans bireyler çeşitli insanlık dışı yöntemlerle “cezalandırılmış” veyahut “tedavi edilmeye” çalışılmışsa da, özellikle son 50 yıllık süreçte bu yaklaşımlar terk edilmiş ve uzun çabalar sonunda günümüz bilim dünyası eşcinselliğin ve biseksüelliğin tıpkı heteroseksüellik gibi birer cinsel yönelim olduklarını kabul etmiştir. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve uzunca bir süre eşcinselliği “hastalık” olarak değerlendiren geleneksel psikoloji/psikiyatri örgütleri bile eşcinselliğin bir hastalık olmadığını ilan etmişler ve kullandıkları hastalık sınıflandırma/tanılama listelerinden eşcinselliği ve biseksüelliği çıkarmışlardır. Örneğin, Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) 1973’te eşcinselliğin hastalık olmadığını ilan etmiş ve ardından 1987’de de “eşcinsel bireyin kendi cinsel yöneliminden rahatsızlık duyması” anlamına gelen ve yukarıda bahsi geçen “tedaviler” aracılığıyla son zamanlarda karşımıza yeniden çıkan “egodistonik eşcinsellik” kavramını esas itibariyle toplumdaki baskı ve ayrımcılıktan kaynaklanan bir durum olması nedeniyle hastalık listesinden çıkarmıştır. Dünyadaki duruma paralel olarak ülkemizde de ruh sağlığı örgütleri, eşcinselliği ve biseksüelliği, heteroseksüellik gibi birer cinsel yönelim olarak tanımlamakta ve aksi tutumun bilimsel/mesleki etiğin ihlali olduğunu bildirmektedirler. Böylece gelinen noktada gerek dünyada gerek ülkemizde ruh sağlığı otoriteleri, kendi kültürel ahlaki değerlerini dayatmak yerine, kişilerin öznelliğini ve çeşitliliğini dikkate alan bir tutum sergilemeyi nihayet başarmışlardır. Aynı şekilde trans varoluşlar da artık bir tür “hastalık” veya “cinsel kimlik bozukluğu” olarak değil, tam aksine insanlardaki cinsiyet çeşitliliğinin bir parçası olarak görülmelidir. Bu görüşün desteklenmesi yönünde geniş bir kamuoyu oluşmakta ve trans varoluşu bir hastalık olarak kabul eden tanı sistemlerini değişmeye zorlamaktadır. Bu anlamda, trans bireyleri “hasta” veya “sorunlu” olarak lanse eden yayınlar ve uygulamalar, insan hakları açısından sakıncalı, bireylerin ruh sağlığıyla ilgilenenler açısından etik dışı kabul edilmelidir. Buna karşın gerek dünyanın çeşitli yerlerinde gerekse ülkemizde eşcinselliği, biseksüelliği ve trans varoluşları “hastalık/ bozukluk” olarak görmekte ısrarcı olan homofobik/transfobik kişi ve kurumlar, ne yazık ki mevcuttur. Ve bu kişiler/kurumlar yazdıkları/yayımladıkları kitaplar ve yaptıkları uygulamalar ile hem bilimsel/mesleki etiği ihlal etmekte hem de LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) bireylere doğrudan ya da dolaylı olarak zarar vermektedirler. Türkiye’de en temel haklar açısından bile yasal olarak hiçbir koruma mekanizmasına sahip olmayan LGBTİ bireylerin karşılaştığı ayrımcılık ve şiddetin düzeyi göz önüne alındığında, bu tür homofobik/transfobik kitapların satışı ve yanlış bilgileri dolaşıma sokması ayrımcılık ve şiddet iklimini daha da beslemekte ve LGBTİ bireylerin en temel insan haklarını bir kez daha ihlal etmektedir. Ruh sağlığı alanındaki homofobik/transfobik uygulamalar ve sözde terapiler ise bizzat “uzmanlık” kisvesi altında sürdürülmekte, bu da hem toplumun LGBTİ bireylere yönelik önyargılarının pekişmesine zemin hazırlayarak mevcut ayrımcılık ve nefret söyleminin, hem de LGBTİ bireylerin kendileriyle ilgili yanlış inançlarının katbekat artmasına yol açmaktadır. Tedavi ettiğini iddia eden bu yöntemlerin kişilerde zaman zaman intihara kadar varabilen duygusal/psikolojik hasarlar bıraktığı görülmüş ve bu durum dünyadaki çeşitli sağlık örgütleri tarafından raporlarla dile getirilmiştir. Yukarıda adı geçen sağlık örgütleri, ne yazık ki eşcinsellerle yürütülen yoğun ve acılı “dönüştürme/tedavi” uygulamalarıyla bu varoluşların reddedildiği uzun bir süreden sonra bugünkü noktaya ulaşabilmişlerdir. Bu noktaya da verilen mücadeleler sonunda gelinmiştir. Pek tabii ki bu örgütlerin açıklamalarından önce de meşru bir varoluşa sahip olan LGBTİ bireyler için sürecin geriye dönmesi ve yıllardır devam eden mücadelelerle kazanılan hakların yitirilmesi anlamına gelecek olan bu etik ihlallere izin verilmemelidir. Bu çerçevede; Herhangi bir şekilde LGBTİ bireylere yönelik önyargı ve ayrımcılık içeren ve/veya eşcinselliğe/biseksüelliğe yönelik “tedaviler” öneren kitapların basımı ve satışı derhal durdurulmalıdır, kitapevlerinde raflarda bulunan bu tür kitaplar raflardan indirilmelidir. Ruh sağlığı alanında “onarım terapisi” adıyla veya başka adlarla yapılan ve eşcinselliği “tedavi ettiğini” iddia eden, ayrıca trans bireylere “hasta” muamelesi yapan tüm homofobik/transfobik uygulamalar ve terapilerden vazgeçilmelidir. Bizler bu metne imzacı olan kurumlar olarak bu tür homofobik/transfobik kitapların ve uygulamaların karşısında olduğumuzu, bunları ve sorumlularını kamuoyuna teşhir edeceğimizi, bu tür kitaplara ve kişilere/kurumlara karşı hukuki süreçlere başvuracağımızı ve de sürecin takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz. Tüm kişi ve kurumları, ruh sağlığı çalışanlarını, yayınevlerini, kitabevlerini ve de okurları söz konusu duruma karşı duyarlı olmaya ve süreci desteklemeye davet ediyoruz. NOT: Yukarıda sözü edilen türden homofobik/transfobik kitaplarla veya uygulamalarla karşılaşmanız durumunda, bunu [email protected] adresine bildirmenizi rica ediyoruz. Kamuoyuna önemle duyurulur. İMZACI KURUMLAR Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) Türk Psikologlar Derneği (TPD) Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) İstanbul Tabip Odası (İTO) Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (RUSİHAK) Psikolojik Danışmanlar Derneği (PD-DER) Travma Çalışmaları Derneği (TÇD) Sosyoloji Mezunları Derneği (SOMDER) Psikoloji Öğrencileri Meslek Yasası Platformu (PÖMYAP) Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu (TPÖÇG) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 alkim ve mephisto haric hicbir kitapci kaldirmadi onlari, yasal oalrak mucadele edicez dedilerde ne oldu tam bilmiyorum Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
arcane Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 nasıl tedavi ediyorlar ki üstüne kutsanmış su mu atıyorlar? sdfsd. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 beyne elektrik vererek duzelticegini iddea eden "uzmanlar" var bu ulkede sen ne diosun :D Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sparkcaster Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Aslı Tandoğan diyorduk niye konu dağıldı ? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Shean Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2015 bence di'ye yakarışta bulunalım. yeni adminimiz aslıyı geri getirsin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
idilik Mesaj tarihi: Ocak 25, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 25, 2015 net biçimde bilgilendiren güzel bir yazı: masa said: şu sözde tedavi kitapları ihbar edebilmek mümkünmüş en altta Homofobik ve Transfobik Psikoloji/Psikiyatri Kitapları ve Uygulamaları Hakkında Açıklama Basına ve Kamuoyuna, Üzülerek görmekteyiz ki ülkemizde, eşcinselliği, biseksüelliği ve trans varoluşları “hastalık”, “anormallik” veya “sapkınlık” olarak niteleyen ve eşcinsel-biseksüel-trans bireylerin sözde “tedavilerine” yönelik tekniklerin yazıldığı bilimsel veya mesleki açıdan etik olmayan kitaplar yayımlanmakta ve bu kitaplar çeşitli kitabevlerinde satılmaktadır. Oysa bu durum açık bir şekilde, insan haklarının ve bunun yanı sıra bilimsel/ mesleki standartların ciddi ihlali anlamına gelmektedir. Eşcinsellik, aynı cinsiyetten bireylerin birbirlerine yönelik romantik ve cinsel çekimini ifade eder. Biseksüellik ise bir bireyin hem karşı cinsten hem de kendi cinsinden birine romantik/cinsel ilgi duyabileceğini ifade eder. Heteroseksüellik de bireyin karşı cinsten kişilere romantik/cinsel çekim hissetmesidir. Bunların her üçü de insanlarda görülen cinsel yönelimlerdir ve herhangi biri diğerinden daha “normal” veya “anormal” değildir. Translık ise bireylerin kendilerini hangi cinsiyete ait hissettikleri ile ilgilidir ve bu hissiyat yaşamın ilk yıllarından itibaren kendini gösterir. Yani bazı bireyler kendilerini üreme organlarına göre tanımlanmış olan cinsiyetlerine ait hissederken, bazıları bunun tersini hissederler. Bunlardan biri ya da diğeri daha "doğal", "normal" veya "olumlu" değildir. Bu nedenle trans varoluşlar hiçbir şekilde “hastalık” veya “bozukluk” olarak görülemez. Her ne kadar geçmiş dönemlerde ‘sapkın’, ‘hasta’ veya ‘anormal’ olarak görülmüş olan eşcinsel, biseksüel ve trans bireyler çeşitli insanlık dışı yöntemlerle “cezalandırılmış” veyahut “tedavi edilmeye” çalışılmışsa da, özellikle son 50 yıllık süreçte bu yaklaşımlar terk edilmiş ve uzun çabalar sonunda günümüz bilim dünyası eşcinselliğin ve biseksüelliğin tıpkı heteroseksüellik gibi birer cinsel yönelim olduklarını kabul etmiştir. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve uzunca bir süre eşcinselliği “hastalık” olarak değerlendiren geleneksel psikoloji/psikiyatri örgütleri bile eşcinselliğin bir hastalık olmadığını ilan etmişler ve kullandıkları hastalık sınıflandırma/tanılama listelerinden eşcinselliği ve biseksüelliği çıkarmışlardır. Örneğin, Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) 1973’te eşcinselliğin hastalık olmadığını ilan etmiş ve ardından 1987’de de “eşcinsel bireyin kendi cinsel yöneliminden rahatsızlık duyması” anlamına gelen ve yukarıda bahsi geçen “tedaviler” aracılığıyla son zamanlarda karşımıza yeniden çıkan “egodistonik eşcinsellik” kavramını esas itibariyle toplumdaki baskı ve ayrımcılıktan kaynaklanan bir durum olması nedeniyle hastalık listesinden çıkarmıştır. Dünyadaki duruma paralel olarak ülkemizde de ruh sağlığı örgütleri, eşcinselliği ve biseksüelliği, heteroseksüellik gibi birer cinsel yönelim olarak tanımlamakta ve aksi tutumun bilimsel/mesleki etiğin ihlali olduğunu bildirmektedirler. Böylece gelinen noktada gerek dünyada gerek ülkemizde ruh sağlığı otoriteleri, kendi kültürel ahlaki değerlerini dayatmak yerine, kişilerin öznelliğini ve çeşitliliğini dikkate alan bir tutum sergilemeyi nihayet başarmışlardır. Aynı şekilde trans varoluşlar da artık bir tür “hastalık” veya “cinsel kimlik bozukluğu” olarak değil, tam aksine insanlardaki cinsiyet çeşitliliğinin bir parçası olarak görülmelidir. Bu görüşün desteklenmesi yönünde geniş bir kamuoyu oluşmakta ve trans varoluşu bir hastalık olarak kabul eden tanı sistemlerini değişmeye zorlamaktadır. Bu anlamda, trans bireyleri “hasta” veya “sorunlu” olarak lanse eden yayınlar ve uygulamalar, insan hakları açısından sakıncalı, bireylerin ruh sağlığıyla ilgilenenler açısından etik dışı kabul edilmelidir. Buna karşın gerek dünyanın çeşitli yerlerinde gerekse ülkemizde eşcinselliği, biseksüelliği ve trans varoluşları “hastalık/ bozukluk” olarak görmekte ısrarcı olan homofobik/transfobik kişi ve kurumlar, ne yazık ki mevcuttur. Ve bu kişiler/kurumlar yazdıkları/yayımladıkları kitaplar ve yaptıkları uygulamalar ile hem bilimsel/mesleki etiği ihlal etmekte hem de LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) bireylere doğrudan ya da dolaylı olarak zarar vermektedirler. Türkiye’de en temel haklar açısından bile yasal olarak hiçbir koruma mekanizmasına sahip olmayan LGBTİ bireylerin karşılaştığı ayrımcılık ve şiddetin düzeyi göz önüne alındığında, bu tür homofobik/transfobik kitapların satışı ve yanlış bilgileri dolaşıma sokması ayrımcılık ve şiddet iklimini daha da beslemekte ve LGBTİ bireylerin en temel insan haklarını bir kez daha ihlal etmektedir. Ruh sağlığı alanındaki homofobik/transfobik uygulamalar ve sözde terapiler ise bizzat “uzmanlık” kisvesi altında sürdürülmekte, bu da hem toplumun LGBTİ bireylere yönelik önyargılarının pekişmesine zemin hazırlayarak mevcut ayrımcılık ve nefret söyleminin, hem de LGBTİ bireylerin kendileriyle ilgili yanlış inançlarının katbekat artmasına yol açmaktadır. Tedavi ettiğini iddia eden bu yöntemlerin kişilerde zaman zaman intihara kadar varabilen duygusal/psikolojik hasarlar bıraktığı görülmüş ve bu durum dünyadaki çeşitli sağlık örgütleri tarafından raporlarla dile getirilmiştir. Yukarıda adı geçen sağlık örgütleri, ne yazık ki eşcinsellerle yürütülen yoğun ve acılı “dönüştürme/tedavi” uygulamalarıyla bu varoluşların reddedildiği uzun bir süreden sonra bugünkü noktaya ulaşabilmişlerdir. Bu noktaya da verilen mücadeleler sonunda gelinmiştir. Pek tabii ki bu örgütlerin açıklamalarından önce de meşru bir varoluşa sahip olan LGBTİ bireyler için sürecin geriye dönmesi ve yıllardır devam eden mücadelelerle kazanılan hakların yitirilmesi anlamına gelecek olan bu etik ihlallere izin verilmemelidir. Bu çerçevede; Herhangi bir şekilde LGBTİ bireylere yönelik önyargı ve ayrımcılık içeren ve/veya eşcinselliğe/biseksüelliğe yönelik “tedaviler” öneren kitapların basımı ve satışı derhal durdurulmalıdır, kitapevlerinde raflarda bulunan bu tür kitaplar raflardan indirilmelidir. Ruh sağlığı alanında “onarım terapisi” adıyla veya başka adlarla yapılan ve eşcinselliği “tedavi ettiğini” iddia eden, ayrıca trans bireylere “hasta” muamelesi yapan tüm homofobik/transfobik uygulamalar ve terapilerden vazgeçilmelidir. Bizler bu metne imzacı olan kurumlar olarak bu tür homofobik/transfobik kitapların ve uygulamaların karşısında olduğumuzu, bunları ve sorumlularını kamuoyuna teşhir edeceğimizi, bu tür kitaplara ve kişilere/kurumlara karşı hukuki süreçlere başvuracağımızı ve de sürecin takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz. Tüm kişi ve kurumları, ruh sağlığı çalışanlarını, yayınevlerini, kitabevlerini ve de okurları söz konusu duruma karşı duyarlı olmaya ve süreci desteklemeye davet ediyoruz. NOT: Yukarıda sözü edilen türden homofobik/transfobik kitaplarla veya uygulamalarla karşılaşmanız durumunda, bunu [email protected] adresine bildirmenizi rica ediyoruz. Kamuoyuna önemle duyurulur. İMZACI KURUMLAR Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) Türk Psikologlar Derneği (TPD) Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) İstanbul Tabip Odası (İTO) Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği (RUSİHAK) Psikolojik Danışmanlar Derneği (PD-DER) Travma Çalışmaları Derneği (TÇD) Sosyoloji Mezunları Derneği (SOMDER) Psikoloji Öğrencileri Meslek Yasası Platformu (PÖMYAP) Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu (TPÖÇG) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ShadowFury Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 ekşisözlükte gördüm, "aa hangi ülkede oldu acaba?" diye merak ederek tıkladım sdf o kadar imkansız geldi. http://www.radikal.com.tr/turkiye/trans_kadini_iceri_almayan_hamamciya_ayrimcilik_sucundan_3_bin_tl_ceza-1282917 ayrıca ekşide de transseksüelin ne olduğunu bile bilmeyen bayağı kişi varmış ya, o da ayrı tuhaf. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 tanidiklari birinin basinda bu dert olmayinca bilemezlerki, batida filan en azindan oprah gibi programalrda baya baya ogretmeye ve tanitmaya calisiyorlar insanlara. bizde ise sokakta gordukleri travestilerden ve basinda cikan abuk subuk haberlerden biliyorlar diva realitesi var bide tabi, bu ulkede tek benim ve ben olmaliyim diye senelerce gezdigi icin durum iyice boktan bir hal aliyor Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rasmon Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Zeki MÜREN neydi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 tumblr tier pansexual demi bilmemne gendurfluid transabled hede hodo diye gidebiliriz ama "queer" demek yeterli zeki muren icin, erkek gibide giyindigi oluyordu kadin gibide, erkeklerlede ebraber oluyordu kadinlarlada filan Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dana22 Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Rasmon said: Zeki MÜREN neydi? sanat gunesi.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Glatheros Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 30, 2015 Emaleth said: biiir sürü hödükten pati selebritisi yaratmayı başarmışsınız maaşallah. yoklukta keçi abdurrahman çelebi tabi, teheeeyyy... ^+1 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aquila Mesaj tarihi: Ocak 31, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2015 http://www.people.com/article/bruce-jenner-transitioning-woman Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dana22 Mesaj tarihi: Ocak 31, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 31, 2015 bu yastan sonra dikis bile zor tutar ki bu kiside.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Salire Mesaj tarihi: Şubat 8, 2015 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 8, 2015 Yılda 10-20 mesaj filan atiyorum bu forumda ama sana "gambatte" demek istedim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar