Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Assassin's Creed III


LathspeLL

Öne çıkan mesajlar

Video'dan izledim sonunu, %94'te kaldım.

Herneyse oyun hakkında ki yorumlarımı aktarayım.

Ben genel olarak memnun kalanlardanım diyebilirim. Ama bir çok negatif yanının olduğunu da kabul ediyorum. Frontier kısmı oldukça eğlenceliydi, şehirler için aynı şeyi söyleyemiyeceğim tabi. Mesela AC2 ve exp.'lerinde bütün şehirleri resmen ezberledik, çünkü çok iyi dizayn edilmişlerdi, şehirde yapılan görevler, yan görevler falan daha sarıyordu insanı ve tabi ki atmosfer olarak daha iyiydi. AC3'ün geçtiği dönem ve hikaye ilgimi çektiği için ana hikayeyi ve yan hikayeleri sevdim, ama ilgimi çekmese muhtemelen Haytham ve Lee haricinde ilgi çekici hiçbir karakter yok denilebilir. Connor, her ne kadar Ezio ve Altair gibi olmasa da ortalamanın üzerinde bir karakter denilebilir. İki taraf arasında çırpınışını iyi vermişler, biraz daha duygusal çalkantı ve yıkım karakteri daha canlandırabilirdi.

Ayrıca Connor'un hikayesi önceki oyunlardan son derece bağımsız olması beni mutlu etmedi. Ezio'nun Altair ile olan bağlantısı, ikisinin Desmond'a olan bağlantıları burda zerre işlenmiyor. Connor hiçbirine bağlanmıyor. Bir şekilde etkileri olsaydı, Connor onların hikayesine daha aşina olsaydı, daha bütün bir oyun olsaydı iyi olurdu.

Desmond'ın görevleri fikir olarak iyi ama uygulama olarak kötüydü. New York ve Brezilya daha detaylı olmalıydı, daha çok cutscene, daha çok dialog içermeliydi. Abstergo görevi felaket kötüydü, baştan aşağı yanlış açıdan yaklaşılmış oraya, direk stealth takılsak milyon kat daha fazla keyif verirdi. Oyunda "Game Director" eksikliği hissediliyor çoğu yerde.

Oyunun sonu "hikayesel olarak" kötü değil ama görev olarak rezalet, dediğim gibi yanlış yönetmenlik böyle bir algıya neden oluyor. Lee kovalamaca sahnesi ve sonu o kadar dandik ki şaşırdım. Bütün oyun boyunca Lee'yi övüyoruz, onunla son karşılaşma için bileniyoruz, ama sundukları şey hayal kırıklığı oluyor. Yani AC2 ve AC:Brotherhood'un efsane sonundan sonra böyle bir sonu nasıl yazmışlar anlamak mümkün değil.

Ana hikayenin sonu ise kötü değil, merak ediyorum açıkçası neler olacak, nasıl devam ettirecekler, kafalarında ne var diye... Ama Connor'un devam etmesine gerek yok, ihtiyaçta yok. Desmond'a ne oldu bilmiyoruz. Nasıl devam edecekler? Truth'tan uncover edilecek birşey kalmadı, daha fazla artifact görecek miyiz? Animus'ların bir ne gibi önemi olacak desmond'ın ya da bir başkasının geçmiş hikayeyi açması için? Ne öğrenebilirler?

Bunları göreceğiz.

Yan görevler sizi ödüllendirmediği için çok zayıf, uğraşmanıza değmiyor. Trade işi de çok zayıf, zilyon tane item alıyorsunuz, sadece Bear Pelt satarak işinizi görüyorsunuz. Geri kalan hiçbir item, recipe falan bir işe yaramıyor. Oyunda diğer kılıçlara, silahlara veya diğer upgrade'lere zerre uğraşmaya değmiyor.

Sırf %100 yapıcam, çoğu şeyi açıcam diye yaptım ben tabi ama önceki oyunların verdiği "uğraştığıma değdi" hissi yok kesinlikle. Karakter animasyonları da ana hikaye de olduğu gibi kaliteli değil, çok önemsenmemiş, detaylandırılmamış. Belki aynı kalite de olsa, daha dinamik olsa (mimikler olsa en azından :D) biraz daha keyifli olabilirdi.

Amaaa oyunda en keyifli şey: Naval görevleri... Yani inanılmaz iyi yapılmış, onca pirate temalı oyun çıkıyor şunun kadar iyi combat var mı yahu?

Keşke oyun 1500-1600'ler de Caribbean taraflarında geçse, korsan olsak falan, kat kat daha iyi olurdu. Kidd görevleri bile keyifliydi ana oyuna nazaran. Ya da Ubisoft otursun sırf bu Naval dinamiklerinden ayrı bir korsan oyunu yapsın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eveeet, bir assassin's creed daha geldi geçti hayatımızdan.

iş yoğunluğu, hemen bitmesin diye ağırdan almam, animus database okumam, uplay achievementları falan derken 3 haftayı buldu %100 bitirmem.

zaten forumda iki elin parmakları kadar adam oynuyor olduğu için ac serisini spo'ya falan koymadan girişiyorum wot'a.

bir kere ilk trailer'ları izlediğimde beklentim fazla değildi. hiç etkilenmedim diyemem; fakat ana karaktere ısınamadım, oyunun geçtiği dönemden ne kadar malzeme çıkar emin olamadım vs. vs. fakat daha sonraki gameplay'leri gördükçe kanım kaynamaya başladı oyuna.

öncelikle teknik detaylardan bahsedelim. anvilnext ve havok'a alıştık zaten, gözlü görülür gelişmeler bana göre vardı. grafikler kesinlikle 2, brotherhood ve revelations'dan daha iyi. fakat 'revolutionary' seviyesinde bir gelişme yok tabi ki. şahsen ben öyle bir şey de aramıyorum ac serisinin grafiklerinde, minor gelişmeler yetiyor bana. küçük detaylara daha fazla önem verilmiş, bu bir artı. hava koşullarındaki gelişmeler çok çok hoşuma gitti. skyrim'de bir sürü mod yükleyip aldığım tadı aldım gökyüzünü izlerken ya da hava durumu değişikliklerinde. adamlar her hava koşulunu, her mevsimi düşünmüş. beni tatmin etti grafikler, çok zaman durdum sürüsüne bereket screenshot aldım. ultra'da oynadım bu arada, herhangi bir kasma-takılma yaşamadım hiç.

müzikler önceki oyunlara göre daha vasat kalmış. ben hala jesper kyd yapıyor diye biliyordum, fakat end credits'de de ismine rastlamadım. zaten jesper kyd'in tarzına da çok benzemiyordu. eğer ki kyd'den çıktıysa bu soundtrack, biraz hayalkırıklığı olmuş. yok değilse, vasat ve başarılı arasındaydı diyebilirim yapan ekip için. ama frontier'da, şehirlerde ve naval görevlerinde arka planda çalan müziklerin birbirinden ayrı olmasına dikkat etmişler hiç olmazsa. nolursa olsun tüm soundtrack'i toplasan bir ezio's family parçası etmez bana göre. seslendirmeler her zamanki gibi iyi, fakat italyan aksanını çok aradım ezio'nun. seslendirmeden yana hiçbir zaman sıkıntısı olmadı bence ac serisinin, başarılı voice actorlar ile çalışıyorlar.

combat'a başta alışamadım. uzun süre neden tuş sayısını azaltmışlar, ya da bana mı öyle geliyor diye düşündüm. dodge gitmiş, counter sistemi aynı şekilde işlese de tuşları değişmiş. eski oyunlarda bir nevi her uzuvu ayrı ayrı kontrol ediyorduk, şimdi onu biraz daha basitleştirmişler. başlarda hoşuma gitmemiş olsa da alışınca çok da eski sistemi aramadım, hatta bu sistemi biraz daha sevdim çünkü görselliği kat kat daha iyi yapmışlar. zilyon tane değişik combo gördüm. eski oyunlarda aynı silah kategorisindeki silahların animasyonları arasında çok fark olmazdı, burada hem kategorinin daha fazla olması hem de her silaha ayrı animasyon koymaları görsel şöleni arttırmış combat'ta. özellikle bulunduğumuz pozisyona göre farklı outcome'lar ile saldırmamız çok hoşuma gitti. finishing move'lar falan gerçekten çok hoştu. rope güzel bir ayrıntı olmuş, özellikle stealth takılmak zorunda olduğumuz yerler için biçilmiş kaftan. ama tabi ki bir bow değildi. pistol'a da başvurduğum çok zaman oldu, ama ranged'de tam bir bow adamı connor. utanmasam 5 metre ötedeki adama bile ok atacaktım, ki birkaç kere attım sdf. gene de elimden geldiğince melee takılmayı seviyorum, ac serisinde sürekli ranged takılmak çok bayık bir şey bence. genelde dagger - cavalry sword - dual pistol ile takıldım ben hidden blade'lere ek olarak. ama elimden geldiğince çok silah değiştirmeye çalıştım, war club'ları denemediyseniz deneyin çok eğlenceli olmuş.

hikayeye ve karakterlere gelecek olursaaak. daha önce de söylemişimdir, ben gerçekten ac serisinin hikayesini çok çok beğenen bir insanım. sürekli bir açık kapı bırakılması, akıllara gelen milyon tane sorunun oyunun gidişatında ve sonunda çok azının cevaplanması zaten seriyi tanıyan bilen insanların beklediği şeyler. forumlarda gene bir bok anlamadık diye ağlayan insanlara zengin gülüşü atıyorum. halbuki biraz araştırma yapılsa, ne bileyim en basitinden wiki'deki yazılar-tartışmalar az biraz takip edilse (meraklıysa tabi oynayan kişi) oyunun aslında ne kadar çok soruyu cevapladığı, ne kadar derin bir hikayesi olduğu anlaşılabilir. belki 21 aralık konusu biraz basit geliyor olabilir oyunculara, ama adamlar tee en başından oyunun özünü buraya kurmuşlar. ki ilk oyunun çıktığı zamanlarda, ya da hadi ikinci oyun diyelim, bu 21 aralık konuları çok da gündemde değildi.

haytham ile başlıyor olmak beni açıkçası şaşırttı. ulan böyle bir adam gameplay videolarında var mıydı, ben mi görmedim diye düşündüm. dedim herhalde geçişler olacak, bir yerde connor ile yollar kesişecek falan. ama hiç beklediğim gibi olmadı. bence en iyi prologue'larından biriydi ac serisinin, belki de en iyisiydi emin olamadım. opera kısmı, gemi ile boston'a ilk gidişimiz ve arada olan olaylar benim çok hoşuma gitti, ve gerçekten kıllandırdı sürekli. hep bir terslik var bu işte diye düşündüm, ama baktım ki bildiğin assassin'iz yani, hiç şüphe yok ortada. grubumuzun diğer 5'lisini topladığımız yerlere de gereken önem verilmiş, en azından o kişilerin background'larını da görme imkanımız olmuş. haytham'ın 'you are a templar' dediği yerde bildiğin ağzım açık kaldı, herhalde aynı dumuru yaşamamış olan da yoktur. haytham'ın connor'ın annesi ile tanışması, fort baskını, silas ve braddock'u kesişimiz vs. çok iyi işlenmişti. haytham'a templar olmasına rağmen baya baya ısınmıştım, ve merak ettim connor'a nasıl bağlanacağını. üç aşağı beş yukarı babası olduğunu düşündürtüyordu oyun, ama bir yandan da nasıl olacak lan diye sordum sürekli.

connor'a geçelim. ezio'da olduğu gibi connor'ın da hikayesine çocukluktan-gençlikten başlanması hoş olmuş. charles lee ve diğerleri ile ilk karşılaştığı zamanda, connor'ın intikam duygusunu çok iyi hissettirmişler bence. oyunun sonuna geldiğimde, o malum lee'yi kestiğimiz sahnelerde bildiğin ben de bir oh çektim, sanki tüm o aradaki olayları bizzat yaşamışım gibi. neyse sona atlamıyayım. hikayenin connor açısından gidişatı, 1. oyunu anımsattı. her ne kadar oradaki konu bambaşka olsa da, altair'in hikayesine biraz benzemiş oyun. gene target'larımız var, ve sequence sequence her birini indiriyoruz. o çok hoşuma gitmedi aslında. 2, brotherhood ve revelations'da ne olacağını, kiminle karşılaşacağımızı önceden çok kestiremiyorduk ve heyecan duygusunu arttırıyordu bu durum. 3. oyunun hikayesi bu konuda geri kalmış. her ne kadar heyecan ögeleri çok fazla olsa da, bir assassin'den çok devrime öncülük eden bir savaşçı gibi olmuşuz. oyunun geçtiği döneme göre çok mantıksız değil, ama ana karakterin creed'e daha bağlı biri olmasını tercih ederdim. özellikle connor oyunun başlarında çok zorlama assassin olmuş biri görünümündeydi. her yaptığından pişmanlık duyuyordu. ancak oyun ilerledikçe kendini davaya daha fazla adamış, daha creed'den biri gibi oldu. ama yine de bir ezio değil tabi.

connor'ın genç zamanlarındaki tipine çok ısınmıştım bir ara, lak diye olgun adam olunca bir süre yadırgadım. gene de iyi bir karakter olmuş diyebilirim. her ac oyununda ezio gibi bir adam olacak değil, farklı kişiliği olan, ne bileyim karı kız derdinde hiç olmayan birileriyle de oynamamız normal bir durum bence. hikaye bana göre 10. sequence'ın ortalarına kadar connor açısından başarılıydı az önce söylediğim gibi ilk oyundan alıştığımız bir hikaye gidişatı olsa da. fakaaat, sequence 10'da bana göre hype'ı kat kat arttırmaları gerekirken tam tersi bir durum ortaya çıktı. hadi benjamin church çok kritik bir adam değildi, naval görevi ile bağlandığı için ve haytham zaten ölmenin eşiğine getirdiği için cutscene'de assassinate etmeyi anlarım. ama haytham ve charles lee'yi öldürmemiz hiç olmamış bence. çok daha yüksek beklentilerim vardı lee ve haytham karşılaşmaları için. kötü olmuş diyemem, film tadında olmuş. ama sonuçta oyun oynuyoruz ulan, asıl nemesisleri cutscene'de kesmeseydik bari. onu geçtim, haytham ile connor arasındaki ilişki de saçma sapan bir şekilde bağlandı. lak diye kilisede kısacık bir güreşme sonrası 2-3 sequence nerdeyse haytham'la can ciğer olmasa da yakın baba-oğul ilişkisi ile hareket ettik. e haytham değil mi annemizin ölümüne sebep olan, köyümüzü yerle bir eden adamların başındaki ? böyle bir durumda baban olsa ne yazar yani. her ne kadar baba-oğul takıldığımız yerler hoş olsa da, daha farklı bir şekilde bağlanabilirdi oralar.

desmond açısından bakacak olursak hikayeye, bir kere ilk defa desmond ile bu kadar oynama şansı bulduk. bulduk da, 4 oyun geçti be arkadaş aradan. ne olursa olsun ac serisinin şu ana kadar ki ana karakteri desmond'dı yani, ya da ana karaktere eş değer önemdeydi. bu oyunda daha fazla desmond ile oynama şansımız olur diye düşünmüştüm. gene toplamda 1 - 1.5 saat oynuyoruzdur desmond ile ama, madem öldüreceksiniz sonunda adamı, bu kadar oyundur oynadığımız adam ile daha fazla bir şeyler yapsaydık bari. ne bileyim, her sequence bitiminden önce bir tane de desmond, rebecca, shaun ve william'ı konu olan görev olsaydı. 3 power source koymak, ve ending kısmı beni çok kesmedi desmond gameplay'i açısından, ama oynadığımız kadarı güzeldi ve heyecanlıydı. özellikle juno cutscene'leri, first civilization hakkında öğrendiklerimizi ben çok uzun zamandır merak ediyordum. onları aydınlatmaları iyi olmuş. daniel cross, hikayenin expanded universe kısmını takip edenler için önemli bir karakter, onu da dahil etmeleri ile takdirimi kazandılar. oyunun desmond açısından sonuna gelecek olursak, biraz hak verilebilir aslında kötü olmuş diyenlere. ben serinin fan'ıyım diye kolay kolay bok atamıyorum, ama ben bile biraz meeh oldum. yine beklentilerin daha fazla olmasından kaynaklanıyor sanırım. her ne kadar oyunun gidişatına ve yapısına ters olacak olsa da, seçim şansımız olsaymış sonda keşke. deus ex benzeri bir son daha iyi olabilirdi, ama o zaman da sonraki oyunları bu oyuna bağlamak imkansız olurdu. gerçi düşününce, ben sanırım gene juno'yu tercih ederdim ama o an ki duruma göre de değişebilirdi kararım yav. bilmiyorum, ac serisinin her oyununun sonu tartışmalıdır ve genelde de kötü yorumlar alır. geçmiş oyunlar için bence saçmaydı kötü denmesi sona, çünkü belli ki seriyi derinlemesine bilmeyen adamlardı. fakat bu oyunun sonu için kötü yorumlarına çok da karşı gelmek anlamsız. vasattı bana göre.

italya'yı, konstantin'i çok aramış olsam da yine de zaman-mekan iyiydi bu oyunda. frontier ve homestead harika olmuş, doğa ile bu kadar iç içe olan oyun çok görmedim ben. new york ve boston da aslında iyi tasarlanmış, büyük haritalar, fakat frontier o kadar geniş ve uçsuz bucaksız olmuş ki şehirler biraz önemsiz kalmış oyunda. sanırım kasten yaptı ubi, sonuçta amerikan yerlisi bir adamı canlandırıyoruz. o 'outsider' havasını çok iyi yakalamışlar connor için. oyunun sonunda bile hala şehir hayatı adama ters geliyordu, diyaloglardan falan anlaşılıyordu hep.

oyunda çok kızdığım bir nokta oldu, o da optional objectives. medicine'ın çıkması (ki ben kullanmıyordum pek eski oyunlarda), health sisteminin değişmesi, düşman çeşitliliği zaten oyunu bariz bir şekilde eski oyunlara göre zor yapmış, ne diye kalkıp tüm o film gibi ilerleyen hikayenin içine böyle garip optional objective'ler ile sıçmışlar anlamadım. kafayı yemek için bkz. hickey'i assassinate ettiğimiz yer. ben kafaya takan biriyim, bir bölüm ya da sequence biterken onu %100 synch ile bitirmek isterim illa. e görüyorum orda optional olmadı diye, lak diye repeat'e basıyorum. kaç tane görevi 3 - 4 kere replay yaptım. bu sırada da dramatik ya da yüksek aksiyon havası azalıyor tabi optional'a yapmaya odaklanmaktan.

naval görevleri şahane olmuş. pirate temalı oyunlara taş çıkartır. çok çok beğendim, hem zorlayıcı hem de çeşitli görevler koymuşlar. hemen de bitmiyor, kidd görevlerini falan da sayarsak baya bir vakit harcadım naval görevlerine. denizlerde geçecek oyun yapılacaksa, bu oyun ilk örnek alınması gereken oyunlardan olmuş.

daha da ne yazayım bilemedim, değinmediğim pek bir şey kalmadı.

ha bir de oyunda yapacak çooook fazla iş var, tabi o işleri yapmaya değer görüyorsanız. bir elder scrolls serisinin bolluğu yok, ama oyun da rpg değil zaten. homestead görevleri bana göre çok eğlenceli, sıfırdan başlayıp, smith'iyle, tailor'ı ile, doktoru ve çiftçisi ile bir kasaba yaratıyoruz resmen. ve mantık çerçevesinde ilerliyor olaylar, lak diye ev dikmiyoruz, ya da kasabaya gelen insanlar her şeyi takur tukur yapıp işimizi hemen kolaylaştırmıyor. accounting book yine güzel ayrıntılardan olmuş, henüz craft'a çok vakit harcayamamış olsam da.

velhasıl, bir assassin's creed daha geldi geçti. iyi ve beğendiğim yanları çok fazla oyunun, ama beni delirten, saçma bulduğum yerleri de oldu. bug açısından da en bug'lı ac oyunu kafadan. patch konusunda yavaş davranıyor ubi.

şimdi wiki'deki tartışmalara balıklama dalma, teoriden teoriye atlama, ve bir sonraki oyun hakkında kehanetlerde bulunma zamanıdır benim için.

dipnot: 'desmond ile oynadığımız son oyun olacak bu' açıklamasını daha önce görmemiş olsam, kesinlikle bir sonraki oyunun fransız devriminde geçmesini beklerdim. yine connor ile oynardık hatta. ama sanırım artık düşük bir ihtimal bu, bundan sonrası için.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Isıttım pizza'mı, aldım kolamı ve okudum WOT'u.

Fransız devrimini işlemeleri lazım kesinlikle, ama brezilya diye attılar ortaya bir yem, göreceğiz bakalım.

Bence zaten Boston'dan önce İngiltere işlenseydi, ordan koloni moloni olayına girip Haytham'a bağlansak bence daha "birleşik" bir dokuya sahip olurdu. ACIII bence kopuk biraz seriden. Ardından da Fransız devrimi...

Oyunun sonunu konu olarak değil işleyiş olarak kötü buluyorum. Ben olsam Minerva'yı seçerdim bu arada!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 ay sonra ...
said:
A new Assassin's Creed game is coming in fiscal year 2014, and it's set to feature a new hero, a new team around him or her, and a new time period, Ubisoft CEO Yves Guillemot announced during today's earnings call. The new series entry will be developed by multiple teams, each designated chronological chapters within the game.


2014'te çıkacakmış yeni oyun. Farklı bir karakter ve yine farklı bir zamande geçecekmiş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...