Sabrina Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Günlük saeros ne güzel dio, lisenin kıymetini valla bilin be. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Zeytin Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Günlük :( :( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dory Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 gunluk :'( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dynun Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 kedi olsaydım keşke. onun derdi yok :'( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
beybin Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Günnük , sevgilim çok özledim ben.aramızdaki mesafeden nefret eder oldum , haftada 1 görüşmek yetmiyor=((( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laraken Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 günlük,çok dengesizim son aylarda.beni yıkan kimsenin beni anlayamaması.insanları kırıyorum belki ama isteyerek değil yemin ederim. sıkıldım senden de günlük zaten. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ivy Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 günlük yetti ama artık ya. cuma gelicek dedim o kadar! clymorda geliyor hem Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Muhallebi Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 5, 2006 günlük, cumartesiden beri öksürüodum, bugün geldim eve ne güzel kasıcaktım yeni charımı wowda. Baktım server kapalı. Sonra bi burun tıkanması, aynı zamanda akması, başa doğru bir sıcaklık, baaş ağrısı, öksürük, boğaz ağrısı aynı anda vurdu. Bide sınav haftasının ortası. Ben böyle şansın... Acaba rapor kabul ediolarmı vizelerde yahu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ZaugnaKhaldun Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 73 gün mü ne kaldı günlük, sonumuz hayır ola Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Baluu Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Ayrilikta sevgiyle beraber ilk gununde hayatimin geri kalan... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ivy Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 günlük sıkıcı bir gün sanki ama yarın cuma=) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sufenta Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 :'( can sıkıntısından, hastalıktan ve ilgisizlikten ölüyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
somebody Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 günlük çalis çalis nereye kadar ? yeter artik ! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
chagy Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Günlük ateş bastı ne bu sıcak bugün Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sabrina Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Günlük beni ders çalıştır. *olduu* [ Mesaj 06 Nisan 2006, Perşembe - 18:18 tarihinde, Sabrina tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Penthesilea Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Sen, ben, bir de... O Ağlardık. Göz yaşlarımızı dışarı taşırmazdık. Sessizce içimize akardı. Yabancılığımız belki bundandı... Birikmiş tuzlu suların en dibinde ruhlarımızı yıkardık. Ve kendimizden en kolay göz yaşlarımızın üzerinden kaçardık. Sessiz hıçkırıklara yelken basardık. Yanaklarına süzülen yaşları titrek mum alevleri aydınlatırdı. Gecenin sessizliğinde genç bir adamın çığlığı yankılanırdı. O ne yapardı, ne zaman bağırırdı , ne zaman ağlardı bilmezdik. Bilinmezlere gebe geceleri Onsuz geçirdik... Sonra susardık. Zaten çok fazla konuşmazdık. Konuştuğumuzda neden sustuğumuzu suçluların telaşıyla birbirimize sorardık. Susuldu mu, dolu dolu susulurdu. Kimi anlar sessizliklerimizde yatıya kalırdık. O anlarda sen O’nun üzerini örterdin , ben sana sarılırdım, O tavandaki yıldızları sayardı. Gecenin içine doğru kaybolurdun , kaybolurdum, kaybolurdu... Kara bir delik bizi sonsuzluklara atar, bir çocuk ruhu kapkara bir kuyuya atlar, bir parantez karanlıklara kanat açardı. O karanlıklar hiç aydınlanmadı. Ve kaçardık. Kendimize yakalanmazdık. Yakalamak için çaba da harcamazdık. Yalnızlığımızı yalnızca kendimizle paylaşırdık. İşte o anlarda, dünya üç yalnızın etrafında dönerdi. Ve üç yalnız bedeni bir tek bulutlu geceler severdi. Birbirimizi ilk gördüğümüz anda, daha önce rastladığımızı ve daha sonra karşılaşacağımızı anlamıştık. Kim bilir, belki ilk kez bunu anladığımız anda yanılmıştık. Sen de bilirsin ya, insan bazen bir su birikintisinin üzerine düşen yansımaları gerçeğinden ayıramıyor. Ayırmamak işine geliyor, diyelim. Kendi silüetini karanlık bir suyun üzerinde hiç yapamayacağı gibi narin narin salınırken görmek, insana garip bir haz veriyor. Oysa yabancı ruhların üzerimize düşen gölgeleri her zaman da mutluluk getirmiyor. Ve bir "iz"den geriye hiç bir zaman, hiçbir "iz" kalmıyor. Ne dersin sen, ben ya da o, hangimiz birbirimizin üzerinde bir iz bırakmayı başardık ? Hangimiz, ileride çocuklarımıza anlatılmaya değecek anlar, anılar bıraktık? Hayatın, kaçak ruhları yakaladığı bir kahve molasında, soğuk bir kış akşamında, "kırgınlıklardan" başka konuşacak ne kaldı ? Sonuçta Sen kaçtın, ben kaçtım, o kaçtı... En iyi yapabildiğimiz birbirimizden kaçmaktı. Başardık. Hep kızgındık. Kırgınlıklarımızı özenle saklardık. Şeffaf örtülerin ardından gözlerimize bakamazdık. Hayat işte böyle ertelenirdi. Oysa çözülür sanılan düğümlerin üzerine hep yenileri eklendi. Ben seni bir kol saati gibi kolumda taşıdım, sen yelkovanı kovalayan akrebe takıldın, o ikimize de aldırmadı. Bir de ikimize inat bizim yapamadıklarımızı yaptı. Hayatı bir kol saatinin dışında yaşamayı başardı. Anlatamazdık, anlatamadık da... Anlatılamayan uzaklıklardık. Bir şişenin içinde denize bırakılmış yardım mesajlarıydık. Dalgaların arasında kendimize bir yol aradık. Muhteşem fırtınaları , aydınlık yağmurları ve bir okyanusta batan güneşin ardından yaşanan o muhteşem anları kimseyle paylaşamadık. Oysa umudu hep içimizde yaşattık. Her görünen kayalık , ulaşılamaz büyük kıtalardı. Halimize köpek balıkları gülümser , yunuslar ağlardı. Biz açıkçası büyük kıtalar aramanın büyüsüne aldandık. Ardını görmediğimiz kıyıları ararken şişenin içinde yazılı mesaja bakamadık. Peki şimdi bak bakalım sonunda ne yaptık? Bir kıyıya ulaşamadın , ulaşamadım , o da ulaşamadı... Taşıdığımız mesajlar ve biz.. Her birimiz... kendi şişesinde mahsur kaldı. Hayvanlardık. Bilmem bu yüzden mi insanlardan uzak kaldık . Dostluğu , nefreti aynı anda şehveti paylaştık. En büyük yalanları, en çok sevdiklerimize sakladık. Tutkularımızın gücünü aldatılınca anladık. Av’da, avlanan, avcılardık... Kendimizden korktuk, içimizdeki hayvanlardan saklandık. Saklanmayı görünmez olmak saydık. O senden kaçtı, sen benden, ben zaten çaresizdim bu kaçak ikilinin sessizliğinden... Uçamazdık.Bir süre sonra uçmayı da aklımızdan çıkardık. Kanat çırpıp uzaklaşamadık. Birbirimize katlanmak zorundaydık. Sonuçta işte bu yüzyılda , bu toprakların üzerine sıkışıp kaldık. 3 oda bir salon ahlak anlayışlarında kutsal hazineleri aradık. Sen üç adım ileri atacaktın , ben iki adım sola , O, kazmayı vuracaktı, yüzyıllık yalnızlığa. Oysa ortada ne bir harita vardı , ne de işaret taşları... Bizim asıl bulamadığımız, koskoca yalnız bir çınar , koyu sarı bir sonbahar, bir de ondan geriye kalan dökülmüş yapraklar - dı... Ne dersin, belki de kurbandık. Koyamadığımız kuralların altında kaldık. Umduklarımızı değil (biz de diğerleri gibi) umulanı yapmak zorunda kaldık. Adı yanlış telaffuz edilen ülkeler gibi kendimizi başkalarında ararken, hep bir yabancı ile karşılaştık. Ya adları yanlış söyledik ya da yanlış adlara farklı anlamlar yükledik. Konuşamadığımız diller bahanemizdi. En iyi bahaneleri yaşanmayan aşklar tüketti. Görmediğim sen , ben, bir de hiç karşılaşmadığın o. Biz üç orospu, üç müşteri , üç pezevenk ya da, üç sağlıklı beden , üç hastalıklı ruh , üç doktor olmayı aynı zaman aralığında başardık. Geride kalanları kendi günahları ile baş başa yaşamaya bıraktık. Biz birbirini tanımayan şizofren dünyaları, paranoyak geçmişlerimiz eşliğinde paylaştık. Şimdi bir mektup estetiğinde hayatta (belki de) son hesaplaşmalarımızı yapıyoruz. Ve en özel duygularımızı nedendir bilmem başkaları ile paylaşıyoruz. Anlatılamayanları , anlaşılamayanları, anlatırken biraz tedirgin , biraz üzgün ,biraz ürkek ve biraz da hiç tanımadığın bir yabancıdan yardım istermişçesine samimi bir şekilde yazıyoruz. Yıllardır ulaşamadığımız ruhlara, yıllarca nasıl bir kadehte , bir bedende, bir yürekte teselli aradıysak, şimdi kendimizi yarım kalmış cümlelere vuruyoruz. Olmayan insanlara, olmayacak hayallerle , olan biteni şifreli cümlelerle sunuyoruz. Ne sen, ne ben, ne de o... bu şifreleri çözemedi. Belki bu yüzden üzerine bir isim yazma cesaretini gösteremediği mektupları gönderemedi. Yine belki bu yüzden önümüzde öylece duran büyük fırsatları da göremedik. Her seferinde elimizin tersi ile "kendimizi" bir kenara ittik. Ben , sen , bir de üç noktalı, O yanıldık. İsimsiz mektupları yanlış adreslere yolladık. Cüneyt Özdemir [ Mesaj 06 Nisan 2006, Perşembe - 19:16 tarihinde, Penthesilea tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Eternal Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Bir Oblivian çok görüldü bana günlük... Dostlar sağolsun... lafım anlayana ... ... .. 3 noktalar ... ... 3nokta 3nokta Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sabrina Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 :'(( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Asgard Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 öffff bea günlük öfff ki ne öffff [ Mesaj 06 Nisan 2006, Perşembe - 22:08 tarihinde, Asgard tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
tipitip Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 öfff bi sıkıntı bastı nasıl ama anlatamam.Allah ım bn nasıl becercem bu sınavları.ooff oooff yetişmiyooo.amelemiyiz öğrencimiyiz belllii diiilll.Bu dünyanın b.ku çıktı artık Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laraken Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 günlük;kusucam birazdan. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 sınıfın olayını yeni yeni anladım ben. bir sınıf dolusu kardeşin olmasını. 1 ay sonra rapor alıcam ben de günlük ve o zamana kadar 21 kişilik sınıfta 5-6 kişi kalıcaz sadece. her gün giden birisi için ağlarım artık. inşallah yine duygularımı bastırmaya filan çalışmam her zaman yaptığım gibi, çünkü hepsini çok seviyomuşum ben. eğer şimdiye kadar bunu gösteremediysem bundan sonra göstermek istiyorum, nasıl olucaksa artık. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Hardter Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 günlük sıkıcı bi gündü ama işte yemeklerde anneme yardım ettım nasıl olduysa anlamam ya karıstırma falan yaptım bide bi salata yapmısım off off ama yiyemedim insan kendi yaptıgı şeyi yiyemiyor:) saolasun dayım kuzenım annanem annem bırakmadılar Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ghost_boo Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 6, 2006 günlük antrenmanda ezdiler beni dövdüler ühühü.... dan ları olanları kıskanıyorum! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Nisan 7, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 7, 2006 günlük bu gün yine sınavım var.. günnük bi b.ka yaramıosun allah seni ne yapsın he söle ne yapsın!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar