Mal Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 said: Dikkate değer bir nokta ise cesetlerin hiçbirinde dıştan gelen yaralanma olmamasıydı, yüksek basınç sonucu ezilmiş gibiydiler. nehir kenarındaki cesetler çığdan yuvarlanıp düşseler, arazide yaralayıcı kaya tomruk felanda olmasa böyle mi olur. şu an kafamda iki açık nokta var. 9 kişi o çadırda kalamaz. neden çıplaklar. olaydan çok sonraları ortaya çıkan metal var bide. hadi ona şimdilik bi işgüzarın trollemesi diyelim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Istari Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 en mantıklı açıklama saat 16:30'da grup daha sonra holatchahl ismi verilen dağın doğuya bakan yamacında durur. dyatlov kamp yeri olarak burayı belirlemiştir. yamaç çığ düşebilecek kadar sarp değil ve tırmanmayı düşündükleri tepeyi görebilecek seviyede.... hava şartları yüzünden kampın kurulması beklenenden uzun sürer. birlikte çalışarak birkaç saat içinde çadırı kurarlar... çadırın içinde ve dışında sarfedilen çabalar sonunda çadır çok güçlü rüzgarlara dahi dayanabilecek hale gelmiştir... çadırın içinde battaniyeler hazırlanır, giysiler kuruyabilecek şekilde çadırın içinde dağıtılır. dışarıdaki rüzgarın sesi fısıldama ile uluma arasında çıkmaktadır. daha iyi yalıtım sağlanabilmesi için çadırın girişini bir çarşafla örterler. saat 21:00'de gruptakiler artık yerleşmiş durumdadırlar ve vücut ısıları çadırın içini yavaşça ısıtmaya başlar. hafif bir akşam yemeği yedikten sonra uzanırlar. çadıra daha sonra giren sasha ve kolya yemeklerine devam etmektedirler. bu esnada bu kişilerin dış giysileri ve botları hala üstlerindedir. gregory saatini, sabah uyandırma görevini üstlenen kolya'ya verir. kolya'nın da saati var ancak soğukta çalışabilecek bir yapıya sahip değil. sabah uyananama riskine girmemek için yedek saati de alır.... gecenin bir vakti tente sallanmaya başlar. saatler geçtikçe dağın tepesinden ilerleyen rüzgar hız kazanmaya devam eder. dağcılar rüzgarın rahatsız edici, çığlık gibi sesine aşinadır ancak bu seferki rüzgarın sesi tepeyi yıkıp çadırdan geçen bir treninki veya trenlerinki kadar. dyatlov ve arkadaşları bu hava olayı hakkında hiçbir şey bilmemektedirler. vücutları da olaya tepki vermeye başladığında gruptakiler kendilerine ne olduğunu anlayamazlar. uzanmış olanlar telaşla yerlerinden kalkıp oturur vaziyete geçerler. hepsi birden migrene tutulmuş gibilerdir. göğüsleri de tuhaf bir şekilde titremeye başlar. bu sonu belli olmayan endişe durumunun başlangıçta hissettirdikleri birden çok daha kötü bir hale gelir. dışarıdaki rüzgar infrasound eşiğine ulaştığında durum artık dayanılmaz bir işkence haline gelmiştir. bununla beraber çok daha derin bir korku başlar. infrasound frekansı dağcıları rasyonel düşünme yetisinden iyice uzaklaştırır. artık kaçma refleksinin etkisi altındadırlar (fight or flight response). dağcıların artık tek istekleri bu yoğun huzursuzluğun biran önce sonlanmasıdır. çadır o anda süratle batan bir gemi gibidir. dağcıların da, ne pahasına olursa olsun gemiyi terk etmeleri gerekmektedir. tüm düşünebildikleri budur. sasha ve kolya çadırın arka tarafındaki mandalları çözerek dışarı çıkarlar. diğerlerinden biri de bıçakla çadır bezini keser. açıklık dağcıların çıkabileceği büyüklükte. teker teker çadırdan çıkıp karanlığa doğru kaçmaya başlarlar. dağcılar yetersiz bir şekilde giyinmiş vaziyetteler ve ayaklarında da sadece çorapları var. umdukları şey vücutlarını esir alan azaptan kurtulmak ancak çadırdan çıkarak sadece bir acıdan başka bir acıya erişeceklerdir. rüzgar dağın tepesinde ikiye ayrılıp ikiz girdaplar şeklinde aşağı inmektedir (von karman girdabı resim). dağcıların yanından geçen bu rüzgarın hızı saniyede 18 m ve girdapların dönme hızı da 50 m/sn-70m/sn arasında (f2 seviyesinde bir hortuma eşit). rüzgarlar duyulabilir uğultu dışında dağcıların zihinlerini allak bullak eden infrasound da üretir. yalnız bu hortumlar çadıra önemli bir miktar uzaklıkta ilerlemektedir. bu da dağcıların çadırdan kaçabilmelerine ve yamaçtan aşağı inerek uzaklaşmalarına olanak sağlar. buna ek olarak hortumlar tepeden uzaklaştıkça daha büyük bir hale geldikçe dönme hızları da azmaktadır. ömürleri de bir dakikadan az. grup parçalara ayrılır. henüz ay yükselmemiştir ve ortalık zifiri karanlıktır. girişe en yakın olanlar, sasha ve kolya fenerlerini yanlarına alır. ancak sasha telaş yüzünden kendisininkini düşürür. çadırı farklı zamanlarda terk etmeleri karanlıkla birleşince dağcılar küçük gruplara ayrılır. bunun yanı sıra rüzgarın uğultusu iletişim kurmalarını engellemektedir. dağcılar ağaçlı bölgeye yaklaşırlarken infrasound'un etkisi de azalmaya başlar. acı ve kafa karışıklığı vücutlarını tam olarak terk etmese de yavaş yavaş rasyonel düşünme yetisini geri kazanırlar. dağcılar dörtlü, üçlü ve ikili gruplara ayrılmış durumdalar. çadıra göre nerede oldukları konusunda hiçbir fikirleri yok, dahası soğuğu ayaklarında hissettiklerinde büyük bir korkuya kapılırlar. bu haldeyken çadırdan yaklaşık 275 metre uzaklıktalar. gregory ve doroshenko kendilerini sedir ağacına kadar götürecek bir yolu takip ederler. burada, grubun geri kalanından ve kamptan ne kadar uzakta olduklarını bilmeden geceyi geçirmek için dururlar. burada ateş yakmaya çalışırlar. ancak zifiri karanlıkta ateş yakma işlemi son derece yıldırıcı bir görev. doroshenko sedir ağacına çıkar ve birkaç kuru dal koparıp gregory'ye atar. geriye küçük dal kalmadığında doroshenko cep bıçağıyla daha kalın dalları kesmeye başlar. ancak etkisini göstermeye başlayan hipotermi yüzünden dengesini kaybedip ağaçtan düşer ve yaralanır. yalnız bu iki adamı da felç edecek seviyedeki dayanılmaz soğuk karşısında hiçbir şey değil. şanslılar ki sedir ağacı, köknar ya da huş gibi değil. bu iklimde dahi yanabilecek kadar kuru bir ağaç. dalları yakmayı başarırlar.... üzerlerine çöken tuhaf huzur hissiyle ateşin yanına çöküp uzanırlar. bu esnada kolya, lyuda, sasha ve kolevatov ters yönde gregory ve dorashenko'nun kuzeyine doğru ilerliyorlardır. kolya bi yerlerde düşüp yaralanır ve yürüyemeyecek duruma gelir. sasha ve kolavetov yaralı kolya'yı taşır. ancak karanlıkta yollarını göremeyen bu grup önlerindeki zemini kayalık olan çukura düşerler. kolya, sasha ve lyuda çarpmanın etkisiyle ciddi bir şekilde yaralanırlar. kolevatov bir şekilde bu kazayı fazla yara almadan atlatmıştır. arkadaşlarını sıcak tutabilmek için bulduğu köknar dallarını çukur boyunca serer. ateş yakacak yakıtı yok ayrıca etrafta fazlasıyla nem tutan köknar ve huş dallarından başka bir şey yok. bir anda kolevatov geldikleri yönde bir parıltı görür. diğerleriyle bir araya gelme ve çukurdakilere yardım edebilme umuduyla ateşin göründüğü yere doğru harekete geçer. kolevatov sedir ağacına ulaştığında iki arkadaşının kor halindeki ateşin etrafında bilinçsiz bir şekilde yattığını görür. kolları ateş çukurundadır ve elbiselerinin ve kollarının bir kısmı yanmıştır. kolevatov arkadaşlarını yüzüstü çevirir. ancak artık çok geçtir. hipotermi etkisiyle çoktan ölmüşlerdir. kolevatov'un artık tek düşüncesi çukurdaki üç arkadaşını kurtarmaktır. ölen arkadaşlarının elbiselerinden en sıcak kısımlarını keser. iki arkadaşının bedenini yapabileceği en saygın şekilde yan yana yerleştirip diğer üç arkadaşının yanına döner. kolevatov, kollarında kazak, pantolon parçalarıyla geri döndüğünde arkadaşları artık sona gelmişlerdir. kazağın bir kısmını kullanarak lyuda'nın açıktaki ayağını sarar. ancak lyuda ve kolya için çok geçtir. şimdi tek hayatta kalan sasha'dır. onu korunabileceğini tahmin ettiği ormanlık alana götürmeyi düşünür ancak çukurun kenarına kadar dahi ilerleyemez. artık soğukla ve yorgunlukla başedecek gücü kalmamıştır. o anda sasha'nın yanına yığılır. huzurlu bilinçsizliğe doğru ilerlerken arkadaşına sarılır. beraber gözlerini kapatırlar... dyatlov, rustik ve zina çadıra en yakın dağcılardır ancak birbirlerinden ayrı düşmüş durumdadırlar. dyatlov artık hipoterminin son aşamasına gelmiştir. yanında kibrit olmasına rağmen çevrede yakılabilecek uygunlukta dal yoktur. iyice üşümüştür ve arkadaşları 150 metreden daha kısa bir mesafede olduğu halde yalnızdır. küçük huş ağacının yanında yere yığılır, ağacın dallarını sıkıca tutarken son nefesini veririr. rustik bi'şeylere takılarak düşer ve kafasını taşa çarpar. bilincini kaybeder, sonunda soğuğa teslim olur. zina da sert bi cisme çarparak burnunu kırmıştır. yüzünden kanlar akarken çadıra doğru sürünmek ister ancak kaslarında bunu yapabilecek derman kalmamıştır. o da kısa bir süre sonra pes ederek hipotermi yüzünden ölür. saat 03:00'da ay yükselip bulutların arkasından mavi ışığını verirken dokuz dağcının tamamı hareketsizdir. her biri son anlarında yaşadıkları teslimiyetin ve yoğun çabalamanın izlerini gösteren pozisyonlarda donmuşlardır. o gece vahşi kış şartlarında, bu uçsuz bucaksız yerde dokuz dağcı kendilerinin ve diğerlerinin hayatı için, cesurca ve sabırla savaşmışlardır. bunu da okuyun -dubina'nın dili kesilmiş ya da yerinden sökülmüş değil. anlaşıldığı kadarıyla ağızda yer alan mikroflora ve faunanın sebep olduğu bozulmadan başka bir şey olmamış. -1959'da hava aracı testi yapıldığına dair kanıt yok. (elbette gizli testler yapılmış da olabilir) -o tarihlerde o bölgede silah testi yapıldığına dair kanıt yok. (elbette yine gizli testler yapılmış olabilir) -fotoğraflarda görülen cesetlerdeki renk değişimi tamamen normal. -elbiselerde bulunan radyasyon anormal seviyelerde değil. -olay hiçbir zaman gizli dosya statüsüne alınmamış. dahası rusya'da bu tür davalarla ilgili belgeler 25 yılın sonunda imha edilirken yetkililer bu olayı arşivde tutmayı seçmişler. -olay sonrası bölge kapatılmadı. yalnızca amatör dağcıların girmesine izin verilmiyormuş. -bütün fiziksel kanıtların gösterdiğine göre olay esnasında çığ düşmesi gibi bir durum yok. ancak araştırma ekibinden en az bir kişi çığ gerçekleştiğini iddia etmektedir. -çadırın içerden kesildiği mikroskop altında yapılan incelemeyle tespit ediliyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Istari Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 internette yerli yabancı sitelerde biraz araştırma yapınca bile akla-mantığa dayalı açıklamalar bulmak mümkün. insanlar hikayeleri-efsanleri sevdikleri için akıl yerini gizemi tercih ediyorlar. sonuç; tam olarak ne olduğu hiçbir zaman bilemeyeceğiz ama büyük ihtimalle ne olduğu ortada. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fransuxa Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 ıstari'nin en mantıklı açıklaması konuya /thread getirdi. kapanabilir. iyi geceler. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ren Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 lan madem kaçmaya yöneliktiler neden boşaltım sistemi vücudun ağırlığının bir kısmını bırakmadı oracıkta Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 en mantıklı açıklama dediğin bildiğin hikaye yazmış adam. hiç kanıtı olmayan şeyler eklemiş sanki orda bulunup görmüş gibi. çadırda çıplak durmak gibi bir adetmi var dağcılıkta. öyle bir adet yöntem olsa biri söylerdi şimdiye kadar biz dağcılar soğuk ortamda çadırda elbiselerimizi çıkarırız çünkü... diye hiç o içten yaralanmalara kaburgaların güçlü şekilde kırılmasına çenesinin dilinin olmamasına da değinmemiş. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 ses sinyali biyerde daha yazıyordu ama Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 iyi ya neyse sıkıntım geçti sağolun Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Istari Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Mal said: en mantıklı açıklama dediğin bildiğin hikaye yazmış adam. hiç kanıtı olmayan şeyler eklemiş sanki orda bulunup görmüş gibi. çadırda çıplak durmak gibi bir adetmi var dağcılıkta. öyle bir adet yöntem olsa biri söylerdi şimdiye kadar biz dağcılar soğuk ortamda çadırda elbiselerimizi çıkarırız çünkü... diye hiç o içten yaralanmalara kaburgaların güçlü şekilde kırılmasına çenesinin dilinin olmamasına da değinmemiş. hayır, benim hatam nereden alıntı yaptığımı yazmadım. dead mountain isimli kitaptan alıntıydı o. ''yazar kitapta arama, soruşturma, adli tıp süreçlerini ayrıntılarıyla anlatmış. alanında ileri gelen bilim adamlarının ve dağcıların fikirlerini almış. kitabın son kısmında da bütün bunları derleyip yukarıda özetini verdiğim kısmı kendi kurgusuyla yazmış ve eklemiş "elbette dağcıların başına ne geldiğini asla tam anlamıyla bilemeyeceğiz."'' Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fransuxa Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 bırak bırak konusunu baltaladık ya konuşur şimdi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 23, 2014 ha bende internet yorumu sandım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Istari Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 çoluk çocuk ve hanım evlatları bakmasın aynı grup buna da bakmasın Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Istari Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 özet: gece oluşan aşırı yüksek sesli fırtınanın kişilerin bünyesinde yarattığı infrasound sebebiyle oluşan can pazarı psikolojisinden ötürü çadırdan kaçıp uzak mesafeye kadar koşmaları ve -30 derecelik soğuk sebebiyle çadıra geri dönemeyip hipotermi sebebiyle can vermeleri durumudur. not: belgeseli izlemedim, sadece ek kaynak olsun diye koydum. belgeselde olayı neye bağladılar bilmiyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kostok Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 çadırdan birlikte çıkmışlar, daha sonra ağaçlık yere gelince birbirlerinden ayrılmışlar, ormanın girişinde izler kayboluyormuş, bıraktıkları ayak izlerinden anlaşılıyormuş bu, iki tanesinin ayak izlerinden hangi çorapları giydiklerini bile anlayıp rapora yazmışlar, mesela birisi bir askeri çorap diğeri ise daha yumuşak cinsten bir çorapmış, izledikçe coşuyor belgesel fakat uzaylılar ya da onun gibi bir şeye bağlanacak gözlerin kaybolması hadisesi ise suda kalan cesetler için olağan bir durummuş, gözleri kaybolmuş olabilirmiş böyle bir durumda fakat kızın dilinin kaybolması gibi bir durum olmazmış suda kalanlarda nehir yatağına düşenlerin kıyafetlerinde bulunan radyasyon seviyesi ise radyoaktif maddelerle haşır neşir olunan işlerde çalışan insanların kıyafetlerinde görülebilecek seviyedeymiş bir yere bağlamadılar. bir adam diyor ki oraya yeni denenen bir füzenin parçası düştü, çadırı devirdi ve içeridekilerden bazılarını yaraladı, sağlam olanlar da çadırı kesip dışarıya çıktı, yaralıları sırtlayıp oradan uzaklaştılar. bir diğeri diyor ki ufolar yaptı. bir diğeri diyor ki o bölgede bir silahın denemesi yapılıyordu, deneme sonrası temizlik işleri yürütülürken karşılaştılar bu gençlerle, onları öldürdükten sonra da cesetleri random şekilde sağa sola dağıttılar ki bir şey anlaşılmasın çadırdan çıkıp 1300 metre aşağıya doğru kaçmışlar o soğukta Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kostok Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 o yöne ilerlemelerinin sebebinin şöyle olduğuna inanıyor birisi: orada fazladan eşyaların bırakıldığı kamp gibi bi üs var, bir kulübe burası, çadırdan çıktıktan sonra oraya gitmek niyetleri ama ağaçlığın kıyısına ulaştıklarında yanlış yöne gittiklerini anlıyorlar. bu yüzden üçü geri dönüp çadırı bulmaya gidiyor, hava karanlık rüzgar esiyor bu sırada zaten, ay daha doğmamış o sırada, soğuktan donarak ölüyorlar işte, zaten sadece iki tanesinin üzerinde o şartlar için normal kabul edilebilecek kıyafetler var, bir tanesinin altında pijaması üstünde gömleği var ayaklarında ise sadece çorapları var mesela Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
axedice Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Selam, topikte olayı paranormal etkilere bağlayan gerizekalılar var mı? Varsa bunlarla yeterince dalga geçildi mi? Ona göre biz de müdahale edelim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dworgian Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Genel Yönetici GERGE Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Genel Yönetici Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Manbearpig yapti bence. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
4Ever Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Kafalar dumanlanmış, hepsi tribe bağlamış :D Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 cidden baya mantıklı olurdu ama çadırın içinde kanıt bulurlardı onla ilgili. bulupta onu gizlemiş olabilirlermi bilmiyorum. niye gizlesinler. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Mal said: bulupta da ayrı yazılır abi mal mısın Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Mal said: olabilirlermi mide ayrı yazılır üfff basit şeylerle niye kafa mı meşgul ediyosun Saeros. gizem çözüyoruz bur da. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
neutrino Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Gramer için ayrı bi ban aleti lazım. Ban dildosu gibi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Mal said: Mal said: olabilirlermi mide ayrı yazılır üfff basit şeylerle niye kafa mı meşgul ediyosun Saeros. gizem çözüyoruz bur da. benim uzmanlık alanım da eki mi eki için başka bir arkadaş gönderdim kendisi birazdan müdahale edecek Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mahoolmez Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 24, 2014 bence bu konuda rüyaya yatıp Yüce Tanrımıza sormalıyız Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar