xunn Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Ardeth said: dunnonun açtığın konuları anımsattı bana Too deep. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
tafircan Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 xunn said: Hayatıma istediğim insanları dost olarak sokuyorum, çogu aranızda ve kim olduklarını biliyor onlar. hayatindaki dostlarinin cogu burdansa zaten, bence think twice (: Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
xunn Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 /pat Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
KillJoy Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 ben aslında arkadaşlıkla ilgili dediğin noktaya takıldım ve bir animeden alıntı ile birleştirdim.. said: a friend would never help my dream, a friend is someone who has his own dream and strives to make it come true and If someone tries to destroy his dream, he will try to destroy that person even if that person is myself. For me, a friend is someone who is on my level BERSERK,episode 10, Griffith edik:imla Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
-Deno- Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 can someone who cant even save one of his friends become hokage ? what do you think, xunn kun ? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
yav Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 istanbul'a gelcem sarılcam lan hepinize çok içimden geldi Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Estel_Anorien Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 ay birileri büyümüş de adam olmuş. kıyamam kıyamam yirim sizi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
xunn Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Dedi '88li winnie the pooh Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fede Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 oha reha 88li mi lan. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
axedice Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 https://lh3.googleusercontent.com/-4NBRPoSpUCU/ThL41RXvDuI/AAAAAAAAAE8/RP9tBrIls68/winniestel.jpg Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
xunn Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 OHAHAHAHA Best Ps EU. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Estel_Anorien Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 ahahah çogzel olmuş teşekkür ederim baltazarım. kullanırım ben bunu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
xunn Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Reha gelsene lan partiye. cidden, bi ugra en azından. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Estel_Anorien Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 abi ne zaman kaçta onu bana bi öm lesene. bu aralar biraz başım karışık cenaze işleri falan. zamanım olursa o hai! demeye uğrarım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sparkcaster Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 hahaha çok şeker Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
xunn Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 fede said: oha reha 88li mi lan. 88'li ve şeker gibi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Lyvanna_Dolores Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 5, 2011 Seele said: benim evde kalan aydinlaniyor arkadas //Tyrannus AHAHAHAHA Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Masteis Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Yazı baya uzun, zaten xunn'a yazıyorum. tl;dr 'ciler direkt es geçebilir. bu yazıyı acıtasyon yapmak için yazmıyorum. sadece tahmin ediyorum ki yaşantılarımızın çoğu aynı ve yazdığın şeyin benim hayatımdaki yerini yazıyorum. hayatımın olduğunca kısaltmaya çalıştığım özeti: çok uzun 21 yaşındayım ve 19 senem mükemmel derecede boktan geçti. Hani bu çocukluğumdan beri böyle. En büyük sebebi de öz babamın aile ekonomisinin eline koyarak evi terketmesi oldu. Anne-abla ve kardeş olarak 0'dan(gerçekten 0) başka bir eve taşınıp, 0 mobilya ve tek anne geliri ile yaşamaya çalışmanın pek kolay olmayacağını zaten anlıyorsundur. Ki aylarca elektriğimiz olmadan yaşadığımız dönemler oldu. Evi koruyabilen bir baba yok ve o kadar mükemmel şanslıyız ki, bu serüvende nereye taşınırsak taşınalım her yerden bir sapık çıkardı. Sürekli lafla tacizler ve fantastik yakıştırmalar. En hardcore yaşadığım olaylardan birisi; oturduğumuz mahallede bi atari salonu vardı ve orada sürekli takıldığım çocuğu adamın biri kaçırıyor ve çocuğu kaçırılan aile de beni kaçırıyor, olay fantastik boyutlara ulaşıyor. Olay şu ki, kendi çocuklarını kaçıran adamın izini bulmuşlar ama mahkemede daha da çok ceza alsın diye yalancı şahitlik yapmam gerekiyormuş. Ve istedikleri şey o adamın, bana ve aileme de tecavüz etti demem. Daha 9 yaşında mı neyim. Gizli polisim ben ayaklarıyla istediklerini kağıda yazıp imzalamamı istediler, yazmıyorum dediğim için sopayla o evde dakikalarca dayak yediğimi hatırlıyorum. En son beni saldıklarında kapımıza gelip bir de bu konuyu annemle de konuşmuşlardı. ki annemin "yok artık anasınınki" diyerek rage'e girmesiyle bu işten vazgeçtiler. Fakat sonuç, benim bu olaylara tanık olmam ve yediğim dayakla kaldı. Ve bunlara göz yumup yaşadığımdan çok sağlıklı bir çocukluğum olmadı. Hem ekonomik hem de manevi açıdan. 10 yaşımda üvey babam geldi. Tanıdığım en mükemmel insan. NATO'da albaydı ve gerçekten de varlık biriydi. Aile ekonomisi -lerde geziyorken bi anda imbayız moduna geçti. Her şey mükemmel, çok mutluyuz. "Baba" özlemimi gideriyorum ve kendimi de aynı şekilde güvende hissediyorum. O vakte kadar kurduğum hayallerim artık gerçekleşiyordu. Tabi ki de şaka yapıyorum, 13 yaşımda her şey mükemmel giderken bir haber geliyor. Yazdığı kitabın satışlarıyla ilgilenmek için fas'a giden babamın denizde boğularak öldüğü haberini alıyorum.(merak ediyorsan restless for morocco kitabın ismi) Annemin mükemmel ötesi gurur yapması nedeniyle, "ben onunla parası için birlikte olmadım" diyerek bütün mirası geri çeviriyor ve annesine veriyor. Bütün psikolojim dağılıyor. bunca şeyi elde etmişken "sana biz şaka yaptık" diye geri alınması hayatımı sikti. duygusal çöküşlük ölümcül seviyede, maddi olarak da bize kalan tek şey, izmir ve çeşmede toplam 3 ev olması ki buna da çok şükür. Önceden bunlar bile yoktu. Sonrasında zaten 1 ev satılıp minik bi birikim yapılıyor. Yaptığım en başarılı şey olan hayal kurmaya devam etmeye başladım. Her şey çok güzel olacak diyerek. Ve her başımı yastığa koyduğunda uykuya dalmam saatlerimi alırdı, hayal kurmayı bırakamazdım. Bağımlıydım. Durumlar böyle iken daha da güzel bir şey oldu, annem bunalımdan çeşmeye taşınıyoruz diyor ve çeşmeye yerleşiyoruz. Bütün sosyal çevremden kopuyorum ve çeşmedeki 5 yılımı mükemmel ötesi asosyal yaşıyorum. ve asosyallik esnasında sürekli bi hayaller kuruluyor, gelecekle ilgili planlar yapılıyor, hesap kitap yapılıyor ama neticede var mı bi hareket? yok. sadece hayaller. Buradaki insanlarla anlaşamadığımdan ötürü, daha ilk yaşadığım tartışmada yeni başladığım okulu yaklaşık 20 kişilik bi piç kurusu ordusu bastı. Tek amaç, beni öldüresiye dövmek. Onlar bu sevdadan vazgeçene kadar okul çıkışı 1. katın koridor penceresinden atlayarak, adrenalin içersinde eve kaçmam oldu. Kulağa çok fantastik gelebilir. Aksiyon filmlerinden daha fantastik bile olabilir ama benim başıma geliyor. çünkü çok şanslıyım. çünkü hayatımda ters giden hiç bir şey olmamıştı. Çoğu zaman "neden ben? neden hep böyle olmak zorunda" diye hayatı sorgularken, kurduğum hayaller artık ideal bir yaşam olmaktan çıkıp sadece boğazım parçalanana kadar bağırıp bütün nefretimi kusabileceğim, etrafı yıkabileceğim bir odada kitli kalmak oldu. Hayatım boyunca, bebeklik döneminden sonra ağlayabildiğim tek şey üvey babamın vefati olmasıydı. Ve içimde kusmam gereken büyük bir öfke vardı. İster ergenlik olarak açıkla bunu ister başka bir şekilde ama bunca yaşananı zırlamadan içine atmaya çalışmak kolay değil. Ve öfkelenmemek hiç kolay değil. Çeşmedeki 5 yıllık maceramın başlangıcını böyle yaptım. Kız arkadaş olaylarıma hiç girmek istemiyorum, fail üstüne fail. kitabını yazmaya kalksam adına epic fail koyardım. 1 tane adam akıllı ilişkim olmadı. Karşıma çıkan kimdiyse hep bi arızası vardı. Kısmet meselesi diyorum geçiyorum bu konuyu. Ama duygusal olarak beni sikerten bin bir çeşit olayı bandırır bu konu. Liseden sonrada zaten çeşmeden ayrılıp sağda solda sürterek yaşadım. Ve tabi ki de her gün hayatımın düzeleceğini hayal ettim. Ama hayallerim için yapılması gereken şeyleri "ertelemekten" başka hiç bir şey yapmadım. Çünkü çok kez hayal kırıklığına uğradım. Çok kez kalbim kırıldı. Çok kez acı çektim. Her şeye birden bire göğüs germeye kalkışmak, haha... gerçekten inanılmaz derece imkansız bir şeydi benim için. Çünkü hevesim yoktu. Çünkü hayatımda hiç güzel bir şey olmadı. Çok ergen bir cümle ama günlük şakacıklarla, gülüşmelerle, esprilerle sadece bu geçmiş temizlenmiyor. standart yaşanan bi hayat için "güzel bu hayat" diyemiyor insan hele böyle götüm gibi bir geçmişi olunca. Neyse 19 yaşımın sonlarına doğru, aile ekonomisi git gide boktanlaştığından ötürü çalışmak zorunda kaldım. Ve ben gerçekten de çalışacak bir insan değilim. Üşengeçlik diz boyu, sorumluluk mu? öf. Sikime takmıyorum zaten hiç bir şeyi. Bu işte tabi uzun kalamadım. 2 aya ayrıldım. Evde de anime/mmo/müzik voltranını oluşturup yaşamaya devam ettim. Tabiki de bi süre sonra böyle devam edemeyeceğimi farkettim. Çünkü hiç bir şekilde bu yaşamdan haz alamıyorum. İstediğim yaşam bu değil. İdeallerim bu değil ve geçmişteki yaşantılarımı sürekli bahane edip güzel bir yaşam için kılımı bile kıpırdatmıyorum. Çünkü her şey hep kötüye gitti ve artık batıl inanç gibi ne yapsam yapayım kötü sonuçlanacaktı. kader gene ibneliğini benden esirgemeyecekti. Ama böyle de olmaz diyorum, kendimi tetiklemeye çalışıyorum. Bir şeyler istiyorsam bir şeyler yapmak zorundayım diyorum ve sürekli kendime bir tarih veriyorum "şu günden sonra yeni bir başlangıç yapıyorum! ve her şeyi güzelleştiricem" diyorum ve o tarih geldiğinde gene başka bir tarihe erteliyorum. Sonra bi anda ne olduysa aynanın karşısına geçtim ve 15 dakika boyunca bitikliğimin farkına varıp, kendime "İMBA MIYIZ OÇ!?" dedim. Sonuç cidden imba. Nasıl oldu bilmiyorum ama inanılmaz pozitifim ve enerjiğim, ertesi gününe gittim iş buldum. Kendimi zorladım ve bütün üşengeçliğimi yok ettim(spor hariç). koşuşturmaktan zevk almaya başladım. İş yerinde bir şeyler başarabilmenin minik winleriyle hayallerim için daha da çok çaba harcamaya başladım. patronlarımın gelip "imbasın lan pezevenk helal" diyip maaşıma zam yapmasıyla götümün kalktığını hissetmeye başladım ve bu his gerçekten de tattığım en güzel his. Bu arada resepsiyonistim. otele ilk amele olarak başladım, inşaat halindeydi. patron baya kafa dengiydi, günler geçti inşaat bitti ve patronla bu süreç içersinde sohbet mohbet ederken otelin inşaatı bittiğinde resepsiyonist oldum. oda satışlarıyla ilgilenirken sonradan güvenlerini kazanıp bütün kasaya/muhasebesine ben baktım-patronlar bakardı önceden-, turizm acentalarıyla anlaşmaları patronlar yaparken ben el atmaya başladım. İnsanlarla iletişimimi fantastik derecede geliştirdim ve ikna kabiliyetimin de anasınınki gibi olmasıyla özgüvenimin altyapısını baya bi sağlamlaştırdım. ki bu süreçte çok insanla tanıştım ve sağlam ilişkiler kurdum. Ve bu atladığım aşamaların her biri bana çok şey kattı. en güzeli, her şeyi geride bırakıp yepyeni bir hayata başladığımda hayatta başarısız olamayacağımın bilincinde olmamdı. Hatta sürekli ertelediğin son şey olan sporu da ertelemeyi bırakmıştım. Şöyle bir bakıyorum ve zamanında iş başvurusu yapıp paranoyalar içinde "acaba kabul görürler mi?" derken şu an iş teklifleri geliyor. Gerçekten şu an her şey mükemmel... değil. Değil. Sebep? Çünkü ben bunları yaparken yalnız kendime yapmak istiyorum. Tek başıma ayaklarımın üstünde durabilirken başkalarının yükünü taşımak istemiyorum. Her ay bütün ailemin giderlerini karşılamak istemiyorum. En başta sadece ailemden "kendi yükümü" kaldırırsam yeterli olacağını düşüyordum ama öyle değilmiş. Çekip gidemiyorum da. Çünkü vicdanım el vermiyor. Dediğin gibi, duygularımın bana engel olmasına karşı koyamıyorum. Çünkü bunca yaşadığım kötü anların hepsinde ailem vardı. Ve annem gibi şahane bir kadını hayatta terk edemem. Şunca zorlukta tek başına her şeyi sırtlayıp beni büyütmüş bi kadından bahsediyorum. Sigaraya başladım dediğimde markete gidip 2 bira kapıp gelen biri annem. Sigaramı yakıp benle ride the snake muhabbeti yapan bir kadını nasıl bi anda hayatımdan çıkarabilirim? sike sike ya da seve seve ben bu yükü kaldırmak zorundayım. Hayallerime 1 adım kala, tam da kendime hayatıma 0dan başlayacakken tek bir engel her şeyi bozuyor. Ama senin böyle bir derdin yoksa, zaten işini de bulmuşsun. Kendini de tetiklemişsin. Çek git ve hayatını yaşa. Yaşayabiliyorsan. Ama her şeyi geride bırakabilmek, herkesin yapabileceği bir şey değil. O yüzden sanki herkes yapabilirmiş gibi söylemek yanlış olmuş. Teoman'ın da dediği gibi; bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Flassh Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 şarkı iyiymiş kankaaaaaaa Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
vaperon Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Masteis, hayat bu işte. Bir sürü bok püsür arasından gözüne kestirdiğini "I'm gonna archive this shit" diyebiliyorsan sensin zaten. Hayal kurmanın hiçbir sakıncası yok. O ilk adımı atabiliyor musun? Mutlu olduğun yolda ilerliyebiliyor musun? Senden kralı yok. Bu forumu daha bir sevdim bu topikten sonra. Zorundalığınızdan yapmayın bir şeyi. Sizin için bir anlamı varsa yapın. Kimsenin ne kölesisiniz, ne de bağımlısı. Sen kendin misin? Bitti... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aquila Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 vaperon said: "I'm gonna archive this shit" ziple de koy bare, yer kaplamaz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Akhlaur Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Masteis said: Yazı baya uzun, zaten xunn'a yazıyorum. tl;dr 'ciler direkt es geçebilir. bu yazıyı acıtasyon yapmak için yazmıyorum. sadece tahmin ediyorum ki yaşantılarımızın çoğu aynı ve yazdığın şeyin benim hayatımdaki yerini yazıyorum. hayatımın olduğunca kısaltmaya çalıştığım özeti: çok uzun 21 yaşındayım ve 19 senem mükemmel derecede boktan geçti. Hani bu çocukluğumdan beri böyle. En büyük sebebi de öz babamın aile ekonomisinin amına koyarak evi terketmesi oldu. Anne-abla ve kardeş olarak 0'dan(gerçekten 0) başka bir eve taşınıp, 0 mobilya ve tek anne geliri ile yaşamaya çalışmanın pek kolay olmayacağını zaten anlıyorsundur. Ki aylarca elektriğimiz olmadan yaşadığımız dönemler oldu. Evi koruyabilen bir baba yok ve o kadar mükemmel şanslıyız ki, bu serüvende nereye taşınırsak taşınalım her yerden bir sapık çıkardı. Sürekli lafla tacizler ve fantastik yakıştırmalar. En hardcore yaşadığım olaylardan birisi; oturduğumuz mahallede bi atari salonu vardı ve orada sürekli takıldığım çocuğu adamın biri kaçırıyor ve çocuğu kaçırılan aile de beni kaçırıyor, olay fantastik boyutlara ulaşıyor. Olay şu ki, kendi çocuklarını kaçıran adamın izini bulmuşlar ama mahkemede daha da çok ceza alsın diye yalancı şahitlik yapmam gerekiyormuş. Ve istedikleri şey o adamın, bana ve aileme de tecavüz etti demem. Daha 9 yaşında mı neyim. Gizli polisim ben ayaklarıyla istediklerini kağıda yazıp imzalamamı istediler, yazmıyorum dediğim için sopayla o evde dakikalarca dayak yediğimi hatırlıyorum. En son beni saldıklarında kapımıza gelip bir de bu konuyu annemle de konuşmuşlardı. ki annemin "yok artık anasının amı" diyerek rage'e girmesiyle bu işten vazgeçtiler. Fakat sonuç, benim bu olaylara tanık olmam ve yediğim dayakla kaldı. Ve bunlara göz yumup yaşadığımdan çok sağlıklı bir çocukluğum olmadı. Hem ekonomik hem de manevi açıdan. 10 yaşımda üvey babam geldi. Tanıdığım en mükemmel insan. NATO'da albaydı ve gerçekten de varlık biriydi. Aile ekonomisi -lerde geziyorken bi anda imbayız moduna geçti. Her şey mükemmel, çok mutluyuz. "Baba" özlemimi gideriyorum ve kendimi de aynı şekilde güvende hissediyorum. O vakte kadar kurduğum hayallerim artık gerçekleşiyordu. Tabi ki de şaka yapıyorum, 13 yaşımda her şey mükemmel giderken bir haber geliyor. Yazdığı kitabın satışlarıyla ilgilenmek için fas'a giden babamın denizde boğularak öldüğü haberini alıyorum.(merak ediyorsan restless for morocco kitabın ismi) Annemin mükemmel ötesi gurur yapması nedeniyle, "ben onunla parası için birlikte olmadım" diyerek bütün mirası geri çeviriyor ve annesine veriyor. Bütün psikolojim dağılıyor. bunca şeyi elde etmişken "sana biz şaka yaptık" diye geri alınması hayatımı sikti. duygusal çöküşlük ölümcül seviyede, maddi olarak da bize kalan tek şey, izmir ve çeşmede toplam 3 ev olması ki buna da çok şükür. Önceden bunlar bile yoktu. Sonrasında zaten 1 ev satılıp minik bi birikim yapılıyor. Yaptığım en başarılı şey olan hayal kurmaya devam etmeye başladım. Her şey çok güzel olacak diyerek. Ve her başımı yastığa koyduğunda uykuya dalmam saatlerimi alırdı, hayal kurmayı bırakamazdım. Bağımlıydım. Durumlar böyle iken daha da güzel bir şey oldu, annem bunalımdan çeşmeye taşınıyoruz diyor ve çeşmeye yerleşiyoruz. Bütün sosyal çevremden kopuyorum ve çeşmedeki 5 yılımı mükemmel ötesi asosyal yaşıyorum. ve asosyallik esnasında sürekli bi hayaller kuruluyor, gelecekle ilgili planlar yapılıyor, hesap kitap yapılıyor ama neticede var mı bi hareket? yok. sadece hayaller. Buradaki insanlarla anlaşamadığımdan ötürü, daha ilk yaşadığım tartışmada yeni başladığım okulu yaklaşık 20 kişilik bi piç kurusu ordusu bastı. Tek amaç, beni öldüresiye dövmek. Onlar bu sevdadan vazgeçene kadar okul çıkışı 1. katın koridor penceresinden atlayarak, adrenalin içersinde eve kaçmam oldu. Kulağa çok fantastik gelebilir. Aksiyon filmlerinden daha fantastik bile olabilir ama benim başıma geliyor. çünkü çok şanslıyım. çünkü hayatımda ters giden hiç bir şey olmamıştı. Çoğu zaman "neden ben? neden hep böyle olmak zorunda" diye hayatı sorgularken, kurduğum hayaller artık ideal bir yaşam olmaktan çıkıp sadece boğazım parçalanana kadar bağırıp bütün nefretimi kusabileceğim, etrafı yıkabileceğim bir odada kitli kalmak oldu. Hayatım boyunca, bebeklik döneminden sonra ağlayabildiğim tek şey üvey babamın vefati olmasıydı. Ve içimde kusmam gereken büyük bir öfke vardı. İster ergenlik olarak açıkla bunu ister başka bir şekilde ama bunca yaşananı zırlamadan içine atmaya çalışmak kolay değil. Ve öfkelenmemek hiç kolay değil. Çeşmedeki 5 yıllık maceramın başlangıcını böyle yaptım. Kız arkadaş olaylarıma hiç girmek istemiyorum, fail üstüne fail. kitabını yazmaya kalksam adına epic fail koyardım. 1 tane adam akıllı ilişkim olmadı. Karşıma çıkan kimdiyse hep bi arızası vardı. Kısmet meselesi diyorum geçiyorum bu konuyu. Ama duygusal olarak beni sikerten bin bir çeşit olayı bandırır bu konu. Liseden sonrada zaten çeşmeden ayrılıp sağda solda sürterek yaşadım. Ve tabi ki de her gün hayatımın düzeleceğini hayal ettim. Ama hayallerim için yapılması gereken şeyleri "ertelemekten" başka hiç bir şey yapmadım. Çünkü çok kez hayal kırıklığına uğradım. Çok kez kalbim kırıldı. Çok kez acı çektim. Her şeye birden bire göğüs germeye kalkışmak, haha... gerçekten inanılmaz derece imkansız bir şeydi benim için. Çünkü hevesim yoktu. Çünkü hayatımda hiç güzel bir şey olmadı. Çok ergen bir cümle ama günlük şakacıklarla, gülüşmelerle, esprilerle sadece bu geçmiş temizlenmiyor. standart yaşanan bi hayat için "güzel bu hayat" diyemiyor insan hele böyle götüm gibi bir geçmişi olunca. Neyse 19 yaşımın sonlarına doğru, aile ekonomisi git gide boktanlaştığından ötürü çalışmak zorunda kaldım. Ve ben gerçekten de çalışacak bir insan değilim. Üşengeçlik diz boyu, sorumluluk mu? öf. Sikime takmıyorum zaten hiç bir şeyi. Bu işte tabi uzun kalamadım. 2 aya ayrıldım. Evde de anime/mmo/müzik voltranını oluşturup yaşamaya devam ettim. Tabiki de bi süre sonra böyle devam edemeyeceğimi farkettim. Çünkü hiç bir şekilde bu yaşamdan haz alamıyorum. İstediğim yaşam bu değil. İdeallerim bu değil ve geçmişteki yaşantılarımı sürekli bahane edip güzel bir yaşam için kılımı bile kıpırdatmıyorum. Çünkü her şey hep kötüye gitti ve artık batıl inanç gibi ne yapsam yapayım kötü sonuçlanacaktı. kader gene ibneliğini benden esirgemeyecekti. Ama böyle de olmaz diyorum, kendimi tetiklemeye çalışıyorum. Bir şeyler istiyorsam bir şeyler yapmak zorundayım diyorum ve sürekli kendime bir tarih veriyorum "şu günden sonra yeni bir başlangıç yapıyorum! ve her şeyi güzelleştiricem" diyorum ve o tarih geldiğinde gene başka bir tarihe erteliyorum. Sonra bi anda ne olduysa aynanın karşısına geçtim ve 15 dakika boyunca bitikliğimin farkına varıp, kendime "İMBA MIYIZ OÇ!?" dedim. Sonuç cidden imba. Nasıl oldu bilmiyorum ama inanılmaz pozitifim ve enerjiğim, ertesi gününe gittim iş buldum. Kendimi zorladım ve bütün üşengeçliğimi yok ettim(spor hariç). koşuşturmaktan zevk almaya başladım. İş yerinde bir şeyler başarabilmenin minik winleriyle hayallerim için daha da çok çaba harcamaya başladım. patronlarımın gelip "imbasın lan pezevenk helal" diyip maaşıma zam yapmasıyla götümün kalktığını hissetmeye başladım ve bu his gerçekten de tattığım en güzel his. Bu arada resepsiyonistim. otele ilk amele olarak başladım, inşaat halindeydi. patron baya kafa dengiydi, günler geçti inşaat bitti ve patronla bu süreç içersinde sohbet mohbet ederken otelin inşaatı bittiğinde resepsiyonist oldum. oda satışlarıyla ilgilenirken sonradan güvenlerini kazanıp bütün kasaya/muhasebesine ben baktım-patronlar bakardı önceden-, turizm acentalarıyla anlaşmaları patronlar yaparken ben el atmaya başladım. İnsanlarla iletişimimi fantastik derecede geliştirdim ve ikna kabiliyetimin de anasının amı gibi olmasıyla özgüvenimin altyapısını baya bi sağlamlaştırdım. ki bu süreçte çok insanla tanıştım ve sağlam ilişkiler kurdum. Ve bu atladığım aşamaların her biri bana çok şey kattı. en güzeli, her şeyi geride bırakıp yepyeni bir hayata başladığımda hayatta başarısız olamayacağımın bilincinde olmamdı. Hatta sürekli ertelediğin son şey olan sporu da ertelemeyi bırakmıştım. Şöyle bir bakıyorum ve zamanında iş başvurusu yapıp paranoyalar içinde "acaba kabul görürler mi?" derken şu an iş teklifleri geliyor. Gerçekten şu an her şey mükemmel... değil. Değil. Sebep? Çünkü ben bunları yaparken yalnız kendime yapmak istiyorum. Tek başıma ayaklarımın üstünde durabilirken başkalarının yükünü taşımak istemiyorum. Her ay bütün ailemin giderlerini karşılamak istemiyorum. En başta sadece ailemden "kendi yükümü" kaldırırsam yeterli olacağını düşüyordum ama öyle değilmiş. Çekip gidemiyorum da. Çünkü vicdanım el vermiyor. Dediğin gibi, duygularımın bana engel olmasına karşı koyamıyorum. Çünkü bunca yaşadığım kötü anların hepsinde ailem vardı. Ve annem gibi şahane bir kadını hayatta terk edemem. Şunca zorlukta tek başına her şeyi sırtlayıp beni büyütmüş bi kadından bahsediyorum. Sigaraya başladım dediğimde markete gidip 2 bira kapıp gelen biri annem. Sigaramı yakıp benle ride the snake muhabbeti yapan bir kadını nasıl bi anda hayatımdan çıkarabilirim? sike sike ya da seve seve ben bu yükü kaldırmak zorundayım. Hayallerime 1 adım kala, tam da kendime hayatıma 0dan başlayacakken tek bir engel her şeyi bozuyor. Ama senin böyle bir derdin yoksa, zaten işini de bulmuşsun. Kendini de tetiklemişsin. Çek git ve hayatını yaşa. Yaşayabiliyorsan. Ama her şeyi geride bırakabilmek, herkesin yapabileceği bir şey değil. O yüzden sanki herkes yapabilirmiş gibi söylemek yanlış olmuş. Teoman'ın da dediği gibi; bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen. Olsun sen en azından bi yerde bazı şeyleri kurtarmışsın.Başarabildiğini görmüşsün ve başarabileceğini biliyorsun.Verdiği haz çok güzel değil mi ? Biraz şaşılaştım okurken sanırım kalıcı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Masteis Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 "Zorundalıktan yapmayın/başkalarının kölesi olmayın" kısmın biraz karışık. Yani bazen bazı şeyler öyle düşünüldüğü/konuşulduğu gibi basit değil. Misal "terk etmek" gibi. Sonuçta ortada bir bağ var ve bu bağ gerçekten de 'çok' kuvvetliyse, çat diye koparılamaz. Bu benim kişiliğimde olan bir şey, ailemi böyle çat diye bırakamam, yapamam. Başkası yapabilir mi? Yapabiliyorsa, yüzü yoksa yapsın. Ki zaten daha 21 yaşındayım, elbet zamanla bu engel de bir şekil kalkacak ki kalktığında benim için her şey hazır olacak. Şu an bu konuda pek bi derdim yok, öyle ya da böyle başarmam gereken temel şeyi başardığımdan mutluyum zaten. İstediğim şeyleri elde edebilme gücüne sahibim. Çok afili bi cümle oldu ama geldiğim son nokta bu. Yani demek istediğim, öyle engellerden kurtulmak için her şeyi geride bırakmak düşünüldüğü kadar kolay değil. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
gosh Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Winler, zipler siz ne ayaksınız olm Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 6, 2011 Masteis said: çok uzun 21 yaşındayım ve 19 senem mükemmel derecede boktan geçti. Hani bu çocukluğumdan beri böyle. En büyük sebebi de öz babamın aile ekonomisinin eline koyarak evi terketmesi oldu. Anne-abla ve kardeş olarak 0'dan(gerçekten 0) başka bir eve taşınıp, 0 mobilya ve tek anne geliri ile yaşamaya çalışmanın pek kolay olmayacağını zaten anlıyorsundur. Ki aylarca elektriğimiz olmadan yaşadığımız dönemler oldu. Evi koruyabilen bir baba yok ve o kadar mükemmel şanslıyız ki, bu serüvende nereye taşınırsak taşınalım her yerden bir sapık çıkardı. Sürekli lafla tacizler ve fantastik yakıştırmalar. En hardcore yaşadığım olaylardan birisi; oturduğumuz mahallede bi atari salonu vardı ve orada sürekli takıldığım çocuğu adamın biri kaçırıyor ve çocuğu kaçırılan aile de beni kaçırıyor, olay fantastik boyutlara ulaşıyor. Olay şu ki, kendi çocuklarını kaçıran adamın izini bulmuşlar ama mahkemede daha da çok ceza alsın diye yalancı şahitlik yapmam gerekiyormuş. Ve istedikleri şey o adamın, bana ve aileme de tecavüz etti demem. Daha 9 yaşında mı neyim. Gizli polisim ben ayaklarıyla istediklerini kağıda yazıp imzalamamı istediler, yazmıyorum dediğim için sopayla o evde dakikalarca dayak yediğimi hatırlıyorum. En son beni saldıklarında kapımıza gelip bir de bu konuyu annemle de konuşmuşlardı. ki annemin "yok artık anasınınki" diyerek rage'e girmesiyle bu işten vazgeçtiler. Fakat sonuç, benim bu olaylara tanık olmam ve yediğim dayakla kaldı. Ve bunlara göz yumup yaşadığımdan çok sağlıklı bir çocukluğum olmadı. Hem ekonomik hem de manevi açıdan. 10 yaşımda üvey babam geldi. Tanıdığım en mükemmel insan. NATO'da albaydı ve gerçekten de varlık biriydi. Aile ekonomisi -lerde geziyorken bi anda imbayız moduna geçti. Her şey mükemmel, çok mutluyuz. "Baba" özlemimi gideriyorum ve kendimi de aynı şekilde güvende hissediyorum. O vakte kadar kurduğum hayallerim artık gerçekleşiyordu. Tabi ki de şaka yapıyorum, 13 yaşımda her şey mükemmel giderken bir haber geliyor. Yazdığı kitabın satışlarıyla ilgilenmek için fas'a giden babamın denizde boğularak öldüğü haberini alıyorum.(merak ediyorsan restless for morocco kitabın ismi) Annemin mükemmel ötesi gurur yapması nedeniyle, "ben onunla parası için birlikte olmadım" diyerek bütün mirası geri çeviriyor ve annesine veriyor. Bütün psikolojim dağılıyor. bunca şeyi elde etmişken "sana biz şaka yaptık" diye geri alınması hayatımı sikti. duygusal çöküşlük ölümcül seviyede, maddi olarak da bize kalan tek şey, izmir ve çeşmede toplam 3 ev olması ki buna da çok şükür. Önceden bunlar bile yoktu. Sonrasında zaten 1 ev satılıp minik bi birikim yapılıyor. Yaptığım en başarılı şey olan hayal kurmaya devam etmeye başladım. Her şey çok güzel olacak diyerek. Ve her başımı yastığa koyduğunda uykuya dalmam saatlerimi alırdı, hayal kurmayı bırakamazdım. Bağımlıydım. Durumlar böyle iken daha da güzel bir şey oldu, annem bunalımdan çeşmeye taşınıyoruz diyor ve çeşmeye yerleşiyoruz. Bütün sosyal çevremden kopuyorum ve çeşmedeki 5 yılımı mükemmel ötesi asosyal yaşıyorum. ve asosyallik esnasında sürekli bi hayaller kuruluyor, gelecekle ilgili planlar yapılıyor, hesap kitap yapılıyor ama neticede var mı bi hareket? yok. sadece hayaller. Buradaki insanlarla anlaşamadığımdan ötürü, daha ilk yaşadığım tartışmada yeni başladığım okulu yaklaşık 20 kişilik bi piç kurusu ordusu bastı. Tek amaç, beni öldüresiye dövmek. Onlar bu sevdadan vazgeçene kadar okul çıkışı 1. katın koridor penceresinden atlayarak, adrenalin içersinde eve kaçmam oldu. Kulağa çok fantastik gelebilir. Aksiyon filmlerinden daha fantastik bile olabilir ama benim başıma geliyor. çünkü çok şanslıyım. çünkü hayatımda ters giden hiç bir şey olmamıştı. Çoğu zaman "neden ben? neden hep böyle olmak zorunda" diye hayatı sorgularken, kurduğum hayaller artık ideal bir yaşam olmaktan çıkıp sadece boğazım parçalanana kadar bağırıp bütün nefretimi kusabileceğim, etrafı yıkabileceğim bir odada kitli kalmak oldu. Hayatım boyunca, bebeklik döneminden sonra ağlayabildiğim tek şey üvey babamın vefati olmasıydı. Ve içimde kusmam gereken büyük bir öfke vardı. İster ergenlik olarak açıkla bunu ister başka bir şekilde ama bunca yaşananı zırlamadan içine atmaya çalışmak kolay değil. Ve öfkelenmemek hiç kolay değil. Çeşmedeki 5 yıllık maceramın başlangıcını böyle yaptım. Kız arkadaş olaylarıma hiç girmek istemiyorum, fail üstüne fail. kitabını yazmaya kalksam adına epic fail koyardım. 1 tane adam akıllı ilişkim olmadı. Karşıma çıkan kimdiyse hep bi arızası vardı. Kısmet meselesi diyorum geçiyorum bu konuyu. Ama duygusal olarak beni sikerten bin bir çeşit olayı bandırır bu konu. Liseden sonrada zaten çeşmeden ayrılıp sağda solda sürterek yaşadım. Ve tabi ki de her gün hayatımın düzeleceğini hayal ettim. Ama hayallerim için yapılması gereken şeyleri "ertelemekten" başka hiç bir şey yapmadım. Çünkü çok kez hayal kırıklığına uğradım. Çok kez kalbim kırıldı. Çok kez acı çektim. Her şeye birden bire göğüs germeye kalkışmak, haha... gerçekten inanılmaz derece imkansız bir şeydi benim için. Çünkü hevesim yoktu. Çünkü hayatımda hiç güzel bir şey olmadı. Çok ergen bir cümle ama günlük şakacıklarla, gülüşmelerle, esprilerle sadece bu geçmiş temizlenmiyor. standart yaşanan bi hayat için "güzel bu hayat" diyemiyor insan hele böyle götüm gibi bir geçmişi olunca. Neyse 19 yaşımın sonlarına doğru, aile ekonomisi git gide boktanlaştığından ötürü çalışmak zorunda kaldım. Ve ben gerçekten de çalışacak bir insan değilim. Üşengeçlik diz boyu, sorumluluk mu? öf. Sikime takmıyorum zaten hiç bir şeyi. Bu işte tabi uzun kalamadım. 2 aya ayrıldım. Evde de anime/mmo/müzik voltranını oluşturup yaşamaya devam ettim. Tabiki de bi süre sonra böyle devam edemeyeceğimi farkettim. Çünkü hiç bir şekilde bu yaşamdan haz alamıyorum. İstediğim yaşam bu değil. İdeallerim bu değil ve geçmişteki yaşantılarımı sürekli bahane edip güzel bir yaşam için kılımı bile kıpırdatmıyorum. Çünkü her şey hep kötüye gitti ve artık batıl inanç gibi ne yapsam yapayım kötü sonuçlanacaktı. kader gene ibneliğini benden esirgemeyecekti. Ama böyle de olmaz diyorum, kendimi tetiklemeye çalışıyorum. Bir şeyler istiyorsam bir şeyler yapmak zorundayım diyorum ve sürekli kendime bir tarih veriyorum "şu günden sonra yeni bir başlangıç yapıyorum! ve her şeyi güzelleştiricem" diyorum ve o tarih geldiğinde gene başka bir tarihe erteliyorum. Sonra bi anda ne olduysa aynanın karşısına geçtim ve 15 dakika boyunca bitikliğimin farkına varıp, kendime "İMBA MIYIZ OÇ!?" dedim. Sonuç cidden imba. Nasıl oldu bilmiyorum ama inanılmaz pozitifim ve enerjiğim, ertesi gününe gittim iş buldum. Kendimi zorladım ve bütün üşengeçliğimi yok ettim(spor hariç). koşuşturmaktan zevk almaya başladım. İş yerinde bir şeyler başarabilmenin minik winleriyle hayallerim için daha da çok çaba harcamaya başladım. patronlarımın gelip "imbasın lan pezevenk helal" diyip maaşıma zam yapmasıyla götümün kalktığını hissetmeye başladım ve bu his gerçekten de tattığım en güzel his. Bu arada resepsiyonistim. otele ilk amele olarak başladım, inşaat halindeydi. patron baya kafa dengiydi, günler geçti inşaat bitti ve patronla bu süreç içersinde sohbet mohbet ederken otelin inşaatı bittiğinde resepsiyonist oldum. oda satışlarıyla ilgilenirken sonradan güvenlerini kazanıp bütün kasaya/muhasebesine ben baktım-patronlar bakardı önceden-, turizm acentalarıyla anlaşmaları patronlar yaparken ben el atmaya başladım. İnsanlarla iletişimimi fantastik derecede geliştirdim ve ikna kabiliyetimin de anasınınki gibi olmasıyla özgüvenimin altyapısını baya bi sağlamlaştırdım. ki bu süreçte çok insanla tanıştım ve sağlam ilişkiler kurdum. Ve bu atladığım aşamaların her biri bana çok şey kattı. en güzeli, her şeyi geride bırakıp yepyeni bir hayata başladığımda hayatta başarısız olamayacağımın bilincinde olmamdı. Hatta sürekli ertelediğin son şey olan sporu da ertelemeyi bırakmıştım. Şöyle bir bakıyorum ve zamanında iş başvurusu yapıp paranoyalar içinde "acaba kabul görürler mi?" derken şu an iş teklifleri geliyor. Gerçekten şu an her şey mükemmel... değil. Değil. Sebep? Çünkü ben bunları yaparken yalnız kendime yapmak istiyorum. Tek başıma ayaklarımın üstünde durabilirken başkalarının yükünü taşımak istemiyorum. Her ay bütün ailemin giderlerini karşılamak istemiyorum. En başta sadece ailemden "kendi yükümü" kaldırırsam yeterli olacağını düşüyordum ama öyle değilmiş. Çekip gidemiyorum da. Çünkü vicdanım el vermiyor. Dediğin gibi, duygularımın bana engel olmasına karşı koyamıyorum. Çünkü bunca yaşadığım kötü anların hepsinde ailem vardı. Ve annem gibi şahane bir kadını hayatta terk edemem. Şunca zorlukta tek başına her şeyi sırtlayıp beni büyütmüş bi kadından bahsediyorum. Sigaraya başladım dediğimde markete gidip 2 bira kapıp gelen biri annem. Sigaramı yakıp benle ride the snake muhabbeti yapan bir kadını nasıl bi anda hayatımdan çıkarabilirim? sike sike ya da seve seve ben bu yükü kaldırmak zorundayım. Hayallerime 1 adım kala, tam da kendime hayatıma 0dan başlayacakken tek bir engel her şeyi bozuyor. Ama senin böyle bir derdin yoksa, zaten işini de bulmuşsun. Kendini de tetiklemişsin. Çek git ve hayatını yaşa. Yaşayabiliyorsan. Ama her şeyi geride bırakabilmek, herkesin yapabileceği bir şey değil. O yüzden sanki herkes yapabilirmiş gibi söylemek yanlış olmuş. Teoman'ın da dediği gibi; bazen, ne yaparsan yap olmuyor bazen. bi ağacı yerinden sökebilirim şu an Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar