Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ergenekon'da 12. Dalga Rektörler


|Joker|

Öne çıkan mesajlar

link

avukat diye bişi var, bilmem duydun mu =) ha bi de yargıtay var, temyiz hakkı var, gözaltı işlemlerinin tamamı artık görüntülü olarak kaydediliyo, o da yetmezse AİHM var.

70lerde 80lerde avukat isteyene bi tokat daha atıp, bi tırnağını daha çekip pis pis gülüyolardı oysa.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eldar said:
Ya ben eksik anladım ne ifade etmek istediğini ya da senin insana dair, bireye dair düşüncelerin oldukça sığ kalmış. Eğitim sistemi diyor ve geçiyorum.


eksik anlamışsın sanırım, anlayış kıtlığına verirdim ama senin kadar rencide etme hevesim yok muhatabımı.

keyfi olarak dinlesinler demiyorum elbette, ama "bak dinledik konuşmanı/hdd'ni karıştırdık süren mahkemeye delil aramak için" derlerse olay çıkarmam. haz alacak değilim tabii o ayrı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:
link

avukat diye bişi var, bilmem duydun mu =) ha bi de yargıtay var, temyiz hakkı var, gözaltı işlemlerinin tamamı artık görüntülü olarak kaydediliyo, o da yetmezse AİHM var.

70lerde 80lerde avukat isteyene bi tokat daha atıp, bi tırnağını daha çekip pis pis gülüyolardı oysa.



ntvmsnbc

17 milyon Euro’nun gönderildiği isimler tek tek belirtildi. Türkiye gelişmeleri sadece izledi, Ankara savcılığı ancak bir suç duyurusu üzerine soruşturma açtı.

Bir ay sonra Almanya'dan dosya istendi. Günler haftalar geçti dosya gelmedi. Davanın Türkiye'deki uzantıları bu arada boş durmadı. Cezaevindeki Mehmet Gürhan sahte vekaletname ile şirketlerin içini boşalttı. Kanal 7'de, şirket hisseleri el değiştirdi. Bağışlarla alınan gemi hemen satıldı.

MASAK, aralarında Kanal 7'nin sahibi Zekeriye Karaman ile RTÜK başkanı Zahit Akman'ında bulunduğu 6 kişinin banka hesaplarını henüz incelemeye aldı. Almanya'da ise Türkiye bağlantılı 15 kişiyle ilgili 'Deniz Feneri nin 2. dalgası' olarak yorumlanan soruşturma tüm hızıyla sürdürülüyor.

Frankfurt Main Savcılığı tarafından Deniz Feneri e.V hakkında açılan davada, Almanya’da yardım adı altında toplanan paranın, amaç dışı kullanıldığı, Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği ile Kanal 7’nin de bulunduğu çeşitli firma ve kişilere aktarıldığı iddia ediliyordu. Savcılık toplanan 41 milyon euro’nun 18 milyonunun kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye yollandığını da ileri sürdü. 17 Eylül 2008’de sonuçlanan davanın dosyası henüz Ankara’ya ulaştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 3000 sayfalık belgeden oluşan Deniz Feneri dosyasının Almanca’dan çevirisinin tamamlanmasının ardından davaya ilişkin somut adımların atacak ve iddiaları araştıracak. Ancak şimdi de delillerin akıbeti tartışma konusu oldu. VATAN, dağıtılmayan yardımlardan sahte vekaletname düzenlenmesine kadar bir çok delili ortaya çıkarmıştı. Şimdi merak edilen bu delillerin ortadan kaybolup kaybolmadığı.

İşte 6 ay içinde Türkiye’de yaşanan ve soruşturmayı etkileyecek operasyonlar:

KANAL 7 KÜÇÜLTÜLDÜ
Kanal 7’nin sahibi olan Yeni Dünya A.Ş., geçen yılın ortasında ilginç bir operasyona tabi tutuldu. Ağustos 2008’de 14.6 milyon TL’lik sermayesini sürpriz biçimde ’400 bin TL’ye indirildi. Aynı gün şirket bölünerek bir kısmı Hayat Görsel Yayıncılık A.Ş.’ye devredildi. Hayat Görsel Yayıncılık A.Ş.,’nin Yönetim Kurulu’nda da kurulu da tıpkı bir önceki şirket gibi Karaman, Çelik ve Karahan’dan oluşuyor (Hayat A.Ş. ise isim değiştirmiş bir şirket. İlk adı Yeni Pasifik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Eski ortakları da RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Deniz Feneri Ankara Temsilcisi Mevlüt Koca). Zekeriya Karaman, Zaman’da yayınlanan röportajda, “Kanal 7’nin mevcut şirketi bölünerek başka bir şirketle birleşiyor. Yani mevcut mal varlığının önemli bir kısmını biz başka bir şirkete aktarıyoruz. Hayat Görsel A.Ş.ye yayın çalışmalarımızı o şirket üzerinde devam ettireceğiz. O şirkette başka ortaklarımız da var” demişti

ONLİNE BAĞLANTI VARDI
İddianamede, Deniz Feneri e.V’nin gayri resmi muhasebesinin Kanal 7 ile bağlantılı olduğu ileri sürüldü. Muhasebeci Firdevsi Ermiş, “Kayıtlar, Almanya Deniz Feneri’nin bilgisayarında yok. 2005 sonlarından bu yana Türkiye’de Kanal 7’de bulunan bir server’da kaydedilmiş. Ancak online yoluyla ulaşılabiliyor” demişti. Bu ifade yaklaşık bir yıl önce alındı. Ancak Türkiye’deki soruşturma hızlı yürümediği için bu olayla ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşmak neredeyse imkansız hale geldi. Bu tür donanımların istendiğinde değiştirilebildiği ve yok edilebildiği biliniyor.

3’ÜNCÜ KATIN SIRRI
Alman makamlarına göre, Türkiye’ye gelen paraların teslim edildiği yer olarak Defterdar Mahallesi Ortaklar Caddesi No:60 Eyüp’tü.. Sanık Mustafa Taşkan bu konuda “2004 yılı Kasım ayında Türkiye’ye gittiğimde Zekeriya Karaman’a 200 bin Euro götürdüm. Kendisine bu parayı, İstanbul’da, bürosunun bulunduğu Kanal 7’nin de aynı yerde olduğu, 3. katta verdim. Parayı verdiğimde yanımızda kimse yoktu. Parayı, beyaz renkli bir zarfın içinde eline verdim” demişti. İddianamede sanık Firdevsi Ermiş bavul dolusu makbuzu yine 3. kattan aldığını itiraf ediyor: “Yardım alındı makbuzları Türkiye’de düzenlendi. Bizzat kendim bir bavul dolusu ” Alındı Makbuzu “ nu Almanya’ya getirdim. Hepsinde tarih ve meblağ yerleri boş bırakılmıştı. Bunları İstanbul’da Kanal 7’nin binasında, 3. katta Harun Kapıyoldaş’tan teslim aldım.” Burada aylar sonra yapılacak incelemenin ne kadar sağlıklı sonuç vereceği merakla bekleniyor.

GEMİ ACİLEN SATILDI
İddianameye göre, Letonya’dan 1 milyon 114 bin 285 euro’ya alınan “Baltic Kristina” adlı gemi için ödemeler Deniz Feneri e.V.’nin parasıyla yapıldı. Mehmet Gürhan’ın talimatıyla Türkiye’deki Haliç Deniz’den de para gönderilmiş gibi gösteriliyor. Şirkette arka arkaya iki hisse operasyonu yapıldı ve 15 ay içinde şirket iki kez el değiştirdi. Önce Ventouris adlı Yunan şirketine satıldı. Adı da “Badis” olarak değiştirildi. 2007 Aralık ayında tekrar el değiştirerek ’Rigel’adını aldı. Bu kez gemiyi satın alan firma Saphir Marine adlı bir başka Yunan şirketiydi.

ŞİRKETİN İÇİ BOŞALTILDI
Mehmet Gürhan Almanya’da tutuklanınca İstanbul 10.Noterliğinden sahte bir genel vekaletname çıkarttı ve Türkiye’deki tüm şirketlerindeki hisselerinin satılması için Kanal 7 Yöneticisi Zekeriya Karaman’ı yetkili kıldı. VATAN bu olayı ortaya çıkardı, Noter sanık oldu. Ancak bu şekilde çok sayıda şirketin içi boşaltıldı.



Şu kısımdan anlamadığın neresi var? Yani almanyadan bişeyler gelecek, ama onların buradaki karşılığı ortada yoksa ne olacak, "almanlar iftira atıyor" mu denecek? Zaten alman ergenekonu saldırmıştı deniz feneri e.v.'ye de.


Türkiye'yle ilgili pespembe tablolar çiziyorsun, evet, 70'ler 80'ler değiliz, çok şey değişti, en basitinden şurada birbirimizin yüzünü görmeden birşeyler paylaşmaya çalışmamız bile başlı başına bi olaydır.
Yasalar da değişti bunlarla beraber. Ama ya yasaların uygulanmasındaki zihniyet? "Benim memurum işini bilir"lerden başlayıp gelen her yolsuzluğu kılıfına uydurma alışkanlığı, en basitinden asfalt danışmanlığı diye bişey var bu memlekette, baksan yasadışı hiçbir belge yoktur anlaşmada, ama anlaşmanın kendisi ahlaksızca.
Yani sen çıkıp birşeyleri sorgulamaya çalıştığında karşına örülecek duvarlar bin tane, halbuki sen sıfır zannediyorsun. Ben bugün AİHM'e kadar çizdiğin o yolu yürümeye başlasam, ne zaman sonuç alabilirim, o zamana kadar atı alan nerede olur? Suçlamaların, gözaltıların usülüne göre yapılıp yapılmadığını kayıt altında tutan yine o suçlamaları, gözaltıları yapan kişi değil mi?
Bu memleket Tuncay Güneyin açıklamalarını günlerce tartıştı. ne oldu, meğerse adamın koç yumurtasını sıkarak almışlar kimi ifadeleri. E noolacak şimdi?

Türkiye yetmişler seksenler değil, ama zihniyet aynı zihniyet.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

http://fotograf.gazetevatan.com/fotogaleri/act/8076_4990_15042009_1.jpg


Ergenekon operasyonlarının 12’nci dalgasında ÇEV’in Beyoğlu’ndaki merkezine düzenlenen baskında, Elif isimli bir öğrencinin ’ödevlerine’ de el koydu.

Polisin ÇEV’in Beyoğlu merkezinde el koyduğu ve Ergenekon Davası dosyasının ’delilleri’ arasına giren diğer ’önemli’ dokümanlar arasında Atatürk’ün Nutuk’u, keman sanatçısı Suna Kan’ın konser biletleri, gazete kupürleri ve klasiklerden oluşan kitaplar da var.

http://w9.gazetevatan.com/Nutuk_da_Ergenekona_delil_oldu_/233524/1/Gundem
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:
link

avukat diye bişi var, bilmem duydun mu =) ha bi de yargıtay var, temyiz hakkı var, gözaltı işlemlerinin tamamı artık görüntülü olarak kaydediliyo, o da yetmezse AİHM var.

70lerde 80lerde avukat isteyene bi tokat daha atıp, bi tırnağını daha çekip pis pis gülüyolardı oysa.

keşke iş avukatla bitse sir.

hukuk'a aykırı yapılan gizli tanık ve telefon dinlemeleri gibi olaylar var. ama bunlar önünde kanıt diye sunulup senin hayatını istedikleri gibi yokedebiliyorlar.
"şüpheli" olman, ömür boyu hapiste kalmana neden olabiliyor.
bu ülkede birisiyle aynı gazetede ismin geçtiği için suçlanabiliyorsun, okuduğun kitaplar yüzünden suçlanabiliyorsun, telefonda espri yaptığın için suçlanabiliyorsun...

hani bazıları ergenekon'u savunmak için "12 eylül'ü mü istiyorsunuz haa!" diyor ya, esasında bu olaylar 12 eylül öncesi ve 12 eylül sırasında yaşanmış olaylardan bile kötü ve ürpertici. tam anlamıyla bir tarihi felaket yaşanıyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

evinizde nutuk varsa, telefonda bunu söylerseniz ve dinlemeye yakalanırsanız, aleyhinizde delil olarak kullanılabilir.

nutuk var, risale-i nur da var deyin, belki yırtarsınız.

hem suçlu değilseniz, dinlenmekten neden korkuyorsunuz?

ne, nutuk bulundurmanın suç olduğunu bilmiyor muydunuz? bakın bu dalgayla yeni birşey öğrendiniz sizi lümpen elitistler.

enginardıç stili yazı yazma denemesi vol.1
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sam said:
telefonum dinlense ne olacak? hdd vs'de suç teşkil eden birşey yoksa ne farkeder? coca cola formülü filan saklamıyorsan bırakırsın baksınlar.

bilmiyorum farkında mısınız ama herhangi bir suçla ilgili delil oluşturduğunu düşünseler gelip şu anda benim pc'yi de paketleyip götürebilir devlet, abd'de de yaşasam aynı şey sözkonusu, avrupa'da da.

herhangi bir suçla ilgili delil oluşturduğu bağıntısı kurulu olduğu zaman bilgisayarı alabiliyorlar.

senin evinde birini öldüğü zaman senin evdeki bilgisayar alınır (önce mahkeme izni gerekiyor), ama senin çalıştığın şirketteki tüm evraklara, fotoğraflara, bilgisayarlara, kasetlere, makinalara, elbiselere, dergilere el konulamaz.

Türkiye'de ise ilki değil, ikincisi oluyor.

bırakırız baksınlar, birakınız kontrol etsinler diyorsun da, 3. dereceden bağlantılar var diye, bir insanın tüm hayatını, tüm çalışmılarını ve ailesini ele geçirip sonlandırma hakkına sahip değil.
hukuk insanların haklarını korumak için var, totaliter rejim sağlamak için değil.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:
link

avukat diye bişi var, bilmem duydun mu =) ha bi de yargıtay var, temyiz hakkı var, gözaltı işlemlerinin tamamı artık görüntülü olarak kaydediliyo, o da yetmezse AİHM var.

70lerde 80lerde avukat isteyene bi tokat daha atıp, bi tırnağını daha çekip pis pis gülüyolardı oysa.


Duymuş olabilirim (belki avukat olduğumdan?).

Peki sen o Yargıtayda bir davanın kaç senede temyizden döndüğünü, o süre boyunca insanların halen hapiste kaldığını, mahkemelerin direnme hakkını kullanması üzerine tekrar temyize gidildiğini vs. biliyor musun?

Aklında bir fikir oluşsun 2. temyizden karar dönmesiyle 6 yıl suçsuz yere yatan vekilimiz vardı. AİHM yi ise zaten boşver. Bütümn yargı yolları tüketilecek, oraya gidecek, kabul edilecek, burda tekrar yargılama vs. O 6 seneye en az 1-2 sene daha ekle?

Soruşturmadaki hukuka aykırı uygulamaları benim bağlı olduğum İstanbul Barosu dahil bütün barolar bas bas bağırıyor ve protesto ediyor. Dinleyen kim?

Kaç senen mahkemelerde geçti bilmiyorum, benim stajıda sayarsan 4 sene. Buna dayanarakta söyleyebilirim ki avukatta iş bitmiyor... Örneğin Ergenekon davasında avukatlar bütün usule aykırı işlemlere itiraz ettilerde ne oldu? Evet bu yanlışlar Yargıtaydan döner ama önemli soru o zamana kadar kaç sene geçecek?

Babam ise geçen sene avukatlıkta 30. yıl plaketini aldı. İki gün önce onla konuşurken o bahsettiğin 70 leri yaşamış bir avukat olarak açıkçası aynı haltlar o zamanda yapılıyor diyordu. Avukat olarak yapılan usule aykırı işlemlere itiraz edersin suratına pis pis sırıtırlar "temyizi bekle" diye, artık kaç senede sonuçlanıp temyizden dönerse o dava. Yani bugün yapılanın aynısı. Ama yok hukuksal işleyiş ve uygulama hatalarını benden iyi bildiğin gibi 70 leri de ondan daha iyi bilebilirsin tabi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sam said:
çağırırlarsa gidip ifade veririm, "SAVCILAR ONURUMU AYAKLAR ALTINA ALDIII ÜHÜÜÜ" diye serzenişte bulunmanın alemi yok ki.

sorun da zaten "çağırmamaları". Çağrılmıyorsun Sam. Apar topar tutuklanıyorsun, tüm malvarlıklarına el koyuyorlar, ve gözaltındayken ölüyorsun.

Vergi borcu ise unutuluyor gidiyor...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
eksik anlamışsın sanırım, anlayış kıtlığına verirdim ama senin kadar rencide etme hevesim yok muhatabımı.

keyfi olarak dinlesinler demiyorum elbette, ama "bak dinledik konuşmanı/hdd'ni karıştırdık süren mahkemeye delil aramak için" derlerse olay çıkarmam. haz alacak değilim tabii o ayrı.


Ben seni rencide etmek için yazmadım düşüncelerini sığ olması ayıp değildir; okursun geliştirirsin kendini. Gerekirse otoriter uygulamaları da argümanlarınla savunursun. Belli belirsiz şüpheyle insanlar dinleniyorsa hatta bu dinlemeden doğru dürüst bir şey elde etmeden insanı göz altına alıyorsan artık burada hukuktan bahsetmeyelim.

Burada olay çıkarmaktan, haz almaktan bahsetmiyoruz. Hakların ihlal edilmesinden bahsediyoruz. Türkiye'deki bütün bilgisayar hard diskleri incelese kim bilir ne suçlar ortaya çıkar ama böyle bir uygulama savunulamaz. Kaldı ki en önemli sorunlardan birine; neden göz altına alındığına insanların değinmiyorsun bile.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Milli eğitim bakanı Çelik rektörler için "hepsi 1 numarayı arayıp emrinizdeyim efendim demiş"


çelik nerden bilio bu konuşmayı arkadaşım. o zaman 1 numaranın sesi falan bilinio muhtemelen takip edilio ve kimliği de bilinio. açıklasın madem bakan bunu bilio. fena faka bastı olayı meşrulaştırıcam die.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şu sözün savunulacak hiç bir yanı yok.

rektörler böyle birşey demişse ve yasalar önünde bu bir suçsa, gereğinin ne ise yapılması gerekir.

ama rektörlerin yargılanması başlamamışken, yani suçlu olup olmamaları bile belli değilken, bu bilginin milli eğitim bakanında olması skandaldır.

kaldı ki aylardır bir numara tartışması yapılırken, savcı bu bilgiyi ele geçirmişse, yani bir numarayı, kendisine bağlılık sözü verenlere kadar biliyorsa bunun saklanması ve o arada bakana sızdırılması vahim bir olaydır, bu konu oraya buraya sızdırılmadan süratle başlı başına yeni bir iddianameyle kamuoyuyla paylaşılması gereken bir konudur.

Canan Arıtman'ın tersine, bakandan değil, doğrudan savcıdan bir açıklama bekliyorum. Bu rezaletin baş sorumlusu odur çünkü.


Aslında bu ilk değil, yandaş medyaya defalarca sızdırıldı böyle bilgiler, ama bizim gözleri görmeyenler bunları da görmemeyi tercih etti.
Bakalım buna da demokrasi çerçevesinde ne kulp takacaklar?!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...