Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Foruma yeni üye oldum. Ben Serdar Yıldırım.


Serdar64

Öne çıkan mesajlar

Llama, 28.12.2023 18:32 tarihinde dedi ki:

hoşgeldin serdar

Hoş bulduk Llama. Size yazdığım bir şiiri armağan etmek istiyorum.


ATATÜRK'ÜN GÖLGESİ YETER
İngiliz gemileri Çanakkale'de
Dakikada 60 mermi atan pek çok toplarıyla
Türk tabyalarını yoğun bombardıman ateşine tuttu
Türk topçular hazırdı
Ateş emrini bekliyordu
Alman komutanlar,
Türk topçusuna bekleyin, diyordu
İngilizler, bombaları bitince gider, diyordu.
Çanakkale'de Türk askeri giderek azalıyordu
Tabyalar gerilere, daha gerilere  çekildi.
*                *                *                *
Sonra Çanakkale'ye Mustafa Kemal geldi
Türk topçusuna ateş emrini verdi
İngiliz gemileri, Marmara'ya giremedi
Boğazın karanlık sularına gömüldü.
*                *                *                *
Sonra kara savaşları başladı
Mustafa Kemal önderliğinde
Türk Ordusu, Çanakkale geçilmez, dedi
Çanakkale geçilemedi.
*                *                *                *
Aradan 105 yıl geçti
Olanlar unutulmadı
Teknoloji ilerledi
İngiliz gemileri
Dakikada 120 mermi atar hale geldi
Atatürk'ün gölgesi yeter
Marmara'ya giremezler.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım   

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hoşgeldiniz. ben de sevdiğim bir şiiri paylaşmak istiyorum:

 

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?
çünkü onlar ağırkanlı adamlardır.
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını
büyütmeye çalışırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarıda ezildikçe içeride zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar.
karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştirmezler
evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
birgün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler,
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler!...

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürler
ve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında azarlarlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar otobüslerde ayakkabılarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatır,
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin akrabalarından sözederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz hünküre hünküre
yollara tükürürler...
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ilk akışamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşlerini, ekinlerini yeşertirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-bu, verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarının ipoteği altındadır
ve bir kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden,
zamanın derin ırmakları önünde...

köylüleri söyleyin nasıl
nasıl kurtaralim?

 

şükrü erbaş

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hoş bulduk arkadaşlar. Bir şiirim daha var. 


BEN MUSTAFA KEMAL OLSAYDIM
Selanik'te doğsaydım
Şemsi Efendi İlkokulu'nda okusaydım
24 yaşında yüzbaşı olsaydım
Yurdun kurtuluşu yolunda adım atsaydım.
*                *                *                 *
Tayin olduğum her yerde
Suriye'de, Sofya'da
İki-üç subay arkadaşım bile olsa
Örgütlenseydim, onlarla haberleşseydim.
*                *                *                 *
Sonunda Çanakkale'ye gelseydim
Komutayı ele alsaydım
İngiliz, Fransız savaş gemilerini
Boğazın karanlık sularına gömseydim.
*                *                *                 *
19-Mayıs-1919' da
Samsun'a çıksaydım
Amasya Tamimi'ni yayımlasaydım
Erzurum ve Sivas Kongrelerini yapsaydım.
*                *                *                 *
Ben Mustafa Kemal olsaydım
Bunları başarabilseydim
Böylesine büyük ve görkemli olabilseydim
Tarihe ismimi altın harflerle yazdırabilseydim.
*                *                *                 *
Bu yazdıklarımı ben başaramazdım
İki kişiyi bir araya getirip örgütleyemezdim
Conkbayırı'nda gece saat 04:30'da
Hücum deyip ileri atıldığımda
Asker peşimden gelmezdi.
*                *                *                 *
Ben Mustafa Kemal olmaya özendim
Keşke Mustafa Kemal olsam dedim
Dünyada yaşayan insan neslinin
Mustafa Kemalci olması tek dileğim.
*                *                *                 *
Ey gelecek yeni nesiller
İnsan evlatları, Türk çocukları
Mustafa Kemal Atatürk'ü unutmayın
Özgür ve bağımsız kalın.
*                *                *                 *
Kimse size baskı yapamaz
Böyle düşüneceksin diyemez
Beyninize pranga vuramaz
Çağ dışı bir yaşamı bugüne uyarlayamaz.
*                *                *                 *
Dün yoktur, kaybolmuştur
Bugün Atatürk vardır
Yarın yine Atatürk var olacaktır
Atatürk sonsuza kadar var olacaktır.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım  
 

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

isim benzerligi degilse eger ben sairin erken islerinden olan "cok kotu siirler yaziyorum" eserini donup donup okurum.

topallar yayincilik tarafindan 2005'te basilmis bir kitaptir. bilen bilir.

mor kapak uzerine, fistiki yesil yazi ile "ulan ne kotu siirler bunlar" yazar kapak ortasinda.

kapaginin cirkinligi gercekten gozleri kamastirir eserin.

 

Çok kötü şiirler yazıyorum,

Beceriksizim, yapamıyorum.

Harfler kağıda düşmez ellerimden,

 

Olmuyor ama yılmıyorum.

Duygularım dağınık, cümlelerim bozuk,

Bana şiir yazamazsın dediler, haklılarmış.

Kelimeler arasında kayboluyorum,

Anlamıyorum, yeteneksizim işte, itiraf ediyorum.

Ne bileyim ki!

 

Mısralarım çocukça, rezil gibi,

Sesleniyorum kelimelere, gelmiyor geri.

Şair olamıyorum, ne yazık ki,

Kağıtlar beni reddediyor,

Başarısızlığımı itiraf ediyorum, işte böyle işte.

Kokan bir balık gibi satırlarım.

Her kasaba gittiğimde yağlı kağıda yazdıklarımı hatırlarım.

Unuttuğum kasaba kokusunu anımlarımda anımsarım.

Yazabilsem keşke 2,5 kiloluk kıyma, 12li yumurta, bir orkid

Alışveriş listesi girdi araya ya!

Selamlar olsun sana Tom Araya

 

 

bir de 2007 basimi kirmiziydi kizin gozleri, mavi idi soluk soguk teni isimli şiir kitabini okumustum.

 

Ay ışığında yüzün parlıyor, ıslak gibisin tenin,

Ama bu sende bir şeyler var, anlamadım,

Seni seviyorum dedim, kelimeler yetmez sana,

Ama bu şiirin amacı, o dudaklarr?

 

Gökyüzünden yıldızlar düşer, parlıyor saçlarınla,

Var bir karmaşa.

Kalbimde dans ediyor, senin adınla bir eşlenik bir nokia melodisi,

Melodi yok, arama ya da sadece yorgunluğu belki.

 

Gülüşün bahar, çiçekler açar her yanı,

Çiçekler soluk, biraz da bükülmüş anlamı.

Seninle geçen anlar, zaten, bazen, derken, işveli,

Tam bir fırtına.

 

Şairim ben, duygularım kağıda dökülmüş, kalmış mı orada?

Dökülenler, sadece saçmalıkla örülü bir rüya.

Kamış mı kalkmış acaba?

 

Kız gülüyor, hatta kahkahalar atıyor,

"Bu ne boktan bir yazı, ciddi misin şair?"

"Kelimelerinin dansı, sanki sarhoş bir ayı gibi!"

Kızı kahkahalara boğuluyor, gerçekten acayip.

 

"Duyguların kağıda saçılmış, yapışmış anlamadım hiçbirini, Sanki bir ilkokul öğrencisisin, komik gerçekten."

Ezik hissettım kendimi, kelimelerimin acemice, ayıca, sarhoş dansını,

O gülmeye devam ediyor, "Bir şair değil, bir komedyen olmalısın belki."

 

Sonra düşündüm, kızın gülüşü içinde, kahkahada da boğulmamalı belki

Birden karar verdim, karanlık bir düşünce geldi,

"Belki de çözümü bende bulmalıyım."

Ben de bulmalıyım

Bende!

Öfkeli bir sessizlik içinde, şairin gözleri kararmıştı. Kızın gülüşü, önce kahkaha, sonra alaycı bir bakışa dönüşmüştü. Şair, içsel bir çalkantıyla dolu, kelimelerle ifade edilemeyen bir öfke hissetti. Kız, onun duygularıyla dalga geçmişti, ama artık şairin sabrı tükenmişti. Yavaşça, döndü kız ve adımladı aradaki mesafeyi hızla ve kızın yanına yaklaştı. Kız, hâlâ gülüyordu, ama bu sefer kahkaha biraz karışmış, tedirgin bir hava kaplamıştı odanın içini. Şair, elini kızın boğazına sertçe sararak onu duvara doğru itti. Kızın gözleri korku ve şaşkınlıkla parlıyordu.

"Hadi gülelim birlikte," dedi şair, "boğulana kadar gülelim" ama bu sefer sesinde huzurlu bir tehdit vardı. Kızın gülüşü dondu, yerini endişe aldı. Şair, gülüyordu katıla katıla! Elini doladı ve kızın boğazını sıktı, kızın gözleri büyüdü, çığlık atmaya çalıştı, ama boğazındaki sıkışma nedeniyle sesi zayıf ve hırıltılıydı.

Kızın direnişi azalırken, şairin içindeki öfke daha da büyüdü. Odadaki sessizlik, sadece kızın çırpınışları ve hırıltılı nefes alışverişleriyle doluydu. Şair, kızın gözlerine bakarak son duyacağı kelimeleri söyledi: "Bu senin için bir şiir olacak. İlk kez hissettiğim sertliğimi ve kudretimi hisset, çaresizliğimi tadacak, kelimelerimi zehir olarak içeceksin."

Sonunda, kızın çırpınışları durdu, kolları düştü ve gözleri boşluğa kaydı. Şair, kızın cansız bedenini yere bıraktı. Elleri titriyordu, ama içinde bir tuhaf bir huzur vardı. Belki de bu an, beceriksizliğinin intikamını almıştı, belki de artık kimse onun şiirlerine gülemezdi. Gülmemelilerdi. Gülseler, bilseler, gülemezlerdi. Güldü şair.

Kararlı bir adım attı şair.

Gözleri karardı, Kızın yanında durdu, sessizce

Huzurlu ama hala öfkeyle dolu.

Kırmızı idi kızın pörtlek gözleri ve maviydi soğuk teni

Sonunda gerçekleşti, şairin dileği,

Şiirini dinleyen aşkına söyledi

Kızın sessizliği, birlikteliği.

Birliktelerdi.

 

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben de bir şiir paylaşayım, umarım daha kötü olmuştur:

 

Bir zamanlar bir adam vardı,
Adı Hermann Göring'di.
Almanya'nın gökyüzünde uçtu,
Birinci Dünya Savaşı'nda bir as oldu.

*                *                *                 *

Nazi Partisi'ne katıldı,
Hitler'in sağ kolu oldu.
İkinci Dünya Savaşı'nda,
Almanya'nın kaderini belirledi.

*                *                *                 *

Gücünü kötüye kullandı,
Birçok insanın hayatını mahvetti.
Sonunda adalet yerini buldu,
Nürnberg Duruşmaları'nda suçlu bulundu.

*                *                *                 *

Hermann Göring, tarihin karanlık yüzü,
Bir uyarı, bir ders oldu.
Onun hikayesi, insanlığa,
Barış ve adaletin önemini hatırlattı.
 

Goering tarafından düzenlendi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

forumumuzun onemli konularindan olan bir siiri buraya kopyalamak isterim.

serdar yildirim bey de uygun gorurse eger.

 

Bir damla su, temizlik meleği,

Taharet musluğu, huzurun eşi.

Götlerde incelik, suyun dokunuşu,

Arınmak bir nehir gibi, popoda şaklayan su.

 

 

Tertemiz bir rüzgar, yıkar her izi,

Taharet musluğunda temizlik bulur götü.

Boku ishali kiri, yıkar, berraklık akar,

Tertemiz bir adeta beyaz bir kuğu.

 

 

Sabahın kakasında suyun serinliği,

Akşamın pörtletmesinde sükunu,

Taharet musluğunda bulur dinginliği.

Götlerde arınma, ruhta aydınlık,

Su damlalarıyla başlar bu rahatlık.

 

 

O musluk akan hayatın bir simgesi,

Arındıkça rahatlar büzüğün deliği.

Taharet musluğu, bizlerin armağanı,

Bedeni, ruhu yıkar, bırakır huzurla dolanı.

dasaaa tarafından düzenlendi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Muhabbete Katıl

Şimdi mesaj gönderip sonrasında kayıt olabilirsiniz. Eğer hesabınız varsa giriş yapın ve hesabınızla mesaj gönderin.

Misafir
Bu konuya yanıt ver...

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı.   Restore formatting

  Only 75 emoji are allowed.

×   Paylaştığınız link otomatik olarak mesaja iliştirildi.   Bunun yerine link olarak göster

×   Önceden girilen içerik getirildi.   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...