Grego Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 bahsettiğiniz şeylerden yapılmış 9 sezonluk dizi var ya. https://www.youtube.com/watch?v=EiCWFtlynA8 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
paspatur Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 eğer çok uluslu bir şirkette çalışıyorsan toplantılarını veya yazışmalarını yarı TR yarı EN gerçekleştirmek zorunda kalıyorsun. Bu "plaza dili" geyiğine vurulabilecek bir konu değil. Ha eğer kardeşler kasapta çalışıp plaza dili koullanıyorsan o çok saçma tabi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
roket adam Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 sipeyskeyk said: senko said: Virus said: 3- Her yazisma ingilizce olmasi gerekirken baska dil kullananlar. Ve eee bunlar ne kocum diye sordugunda "uehhehe you know there is a google tranlator mate" diye cevap verenler. rus sirketi tavsiye ederim sana mail basligina ingilizce cok onemli cok kritik timeline blocker yazip 4 paragraf rusca yardiriyorlar bana :) CYKA BLYAT ahahahhah çinliler de öyle. zamanında zte ile çalışırken heriflere bi soru göndermiştik, sonra altında çince yazışmaya başladılar. abartısız 15 mail falan öyle çince gitti geldi, bizi de cc'de bıraktılar sağolsunlar. öyle mal gibi baktık. sonunda kimse çevirme ihtiyacı da hissetmedi asdfg Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
neutrino Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 paspatur said: eğer çok uluslu bir şirkette çalışıyorsan toplantılarını veya yazışmalarını yarı TR yarı EN gerçekleştirmek zorunda kalıyorsun. Bu "plaza dili" geyiğine vurulabilecek bir konu değil. Ha eğer kardeşler kasapta çalışıp plaza dili koullanıyorsan o çok saçma tabi. Şu çok saçma. Yarı tr yarı en zorunda kalmazsın, o senin yetemeyişindir. Yazarsın mailini türkçe ya da ingilizce, sonra gerekiyorsa diğer dile çevirirsin. "Meeting set edelim" demenin iki dilde de bir halta yaradığı yok. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rewendor Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Çok uluslu şirkette teknik terimleri olduğu dilde bırakmakta sıkıntı yok, hatta orjinalinde bırakmak daha önemli. Yoksa herşeyi Türkçeleştirmeye çalışırken anlaşılırlığı bozuyorsun, bu da en iyi ihtimalle yazının veya sözün doğru anlaşılması için ekstra çaba ve zaman kaybı demek, en kötü ihtimalle de sözün yanlış anlaşılması sonucu yanlış hareket edilmesi ve çok daha ciddi para kaybı getirebilecek yanlış hamleler demek. Tutup da üretilen/satılan ürünle ilgili teknik şeyleri orijinal dilinde bırakabilirsin. Kompresör yerine tutup "sıkmaç" deme yani, ya da enjeksiyon yerine "püskürtme" demedin diye kimse kızmaz. Ama teknik terime girmeyecek, böyle bir grekliliği olmayan, günlük kullanımda Türkçe gayet anlaşılacak kelimeleri yarı ingilizce kullanmak hangi şirkette olursan ol, o şirket kaç uluslu olursa olsun olmayacak hareket. Herkesin dilinden düşmeyen, dalga geçilen "toplantı set etmek", "mail'lerde body'i subject'e yazmak", "mood'un çok düştü diye bi break almak", "bu topicle ilgili aksiyon almak", "presentasyon hazırlamak", "change'leri approve etmek" gibi örneklerden bahsediyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cokomantis Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 break neyse de mood düşmesi'nin gideri var bence asdhjas Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
bingildak Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 bizim şirket ve çalıştığımız bütün şirketler yarı ingilizce konuşuyor ya. çok nadir türkçe kelimeler serpiştiriyorlar araya. dışarıdan biri toplantıya gelse baya bir bok anlamaz konuşulandan. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Flam Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 7, 2016 neutrino said: ...Yazarsın mailini türkçe ya da ingilizce, sonra gerekiyorsa diğer dile çevirirsin.... hah, işte bu be. işte bu. bingildak said: bizim şirket ve çalıştığımız bütün şirketler yarı ingilizce konuşuyor ya. çok nadir türkçe kelimeler serpiştiriyorlar araya. dışarıdan biri toplantıya gelse baya bir bok anlamaz konuşulandan. mecidiyeköy'de çalıştım, iki sene. ben anlıyodum da ayağımı uzatıp uyuyor, ofiste çiğköfte kemirerek kod yazıyordum. çünkü websitesi de bendeydi bilgi işlem (o ne demekse, bildiğin bilgisayar tamirciliği yapıyordum) departmanı lideri (şefi bunun benim bildiğim) olduğum için. bir kere toplantıya çağırdılar, daha çağırmadılar. çünkü bütün pastaları yedim hayvan gibi. ondan sonra teyze vardı bu işte çay ocağına bakan, ona söylüyordum pastalardan getir işim var şimdi oraya kadar gidip alamam diye. bazen de kendim gidip alıyordum. lan, düşünüyorum da, işini iyi yapmak ne güzel birşeymiş. ne kadar hayvan olursan ol kimse sana dokunmuyor. bi tek ofiste koltuk aşırı rahattı sıkıntı oydu, uyurken patrona yakalanmıştım, bi o zaman sorun çıkmıştı. ama baya horluyormuşum. haklı adam. IT guy ama türk guy. değişmez <3 hani derler ya, ne yaparsan yap, aşk ile yap. kodlar filan hoşuma gidiyordu her gün bir yenilik yapıyordum, ulan özledim be. canavar gibi çalışıyordum, maaşı azdı ama çok keyfim yerindeydi güzeldi be... pardon ya duygusallaştım bir an. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar