Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Karışık Tarih Bilgileri


Feamer

Öne çıkan mesajlar

  • 2 hafta sonra ...
EU4'te bugunku Nijer topraklarina tekabul eden biryerdeki Air Sultanligi'nin Yunus Istanbulewa diye bir monarchla basladigini gormem uzerine arastirmaya koyuldum ve alttaki videoda gecen rivayete ulastim.

https://www.youtube.com/watch?v=vzgPpPrcrck

Olayin hikayesi heryerde 1400lerin basinda Nijer'den yola Osmanli'ya yardim istemeye gelen Tuaregler'e Yildirim Beyazid'in bir sultan atamasi, beraberinde gonderdigi heyetin yerlestigi yere de "Istanbul'dan gelen" anlaminda "Istanbulewa" dendigi seklinde.

Nijer'deki Istanbulewa sehri ve tarihi Istanbulewa hanedaninin isminde Istanbul'a bir referans var ise bu Istanbul sozcugunun ne kadar eskiden beri kullanimda oldugunu anlamak amaciyla onemli bir bulgu ama basta bu arastirmayi yapan buyukelci olmak uzere bu olayin hikayesini dile getiren, paylasan hickimse mi Yildirim Beyazid zamaninda Istanbul'un Osmanli'da olmadigini, ve baskentin Edirne oldugunu akil edemiyor cok ilginc.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

değil ama şehirde yaşan belli bir müslüman nüfusun olması lazım, ihtimal buralar ile ticari ilişkileri de olsun ve bu adamları göndermiş olsun...

diye iddia edebiliriz ama ne kadar doğru olur? ayrıca yıldırım değilde II. Bayezid olmasın bahsedilen beyazid, II. Mehmed in oğlu?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

2. Beyazid olsa tutarli olurdu evet. Ama youtube videosunda bu konuyu arastirdigini soyleyen buyukelci Yildirim Beyazid diyor. Bu tarih 1404 yilinda sultanligi kurdugu soylenen Yunus isimli kisiye de uyuyor (asagida degindim), gerci YB 1402'de Timur'a esir dustu ama bir sekilde olabilir yine. Ama bu hikaye de Istanbulewa efsanesine uymuyor.

Olay meydana ciktiktan sonra cok yanki bulmamis ama 1-2 yazar c/p yapar gibi dile getirmis sadece. Haberturk'te Nihal Bengisu ve The Turkish Times diye bir sitede baska bir yazar aynen yazmis, yine tarih ve kisiler arasindaki tutarsizliklari cakmadan.

Agadez ve Yunus keywordleri ile aratinca Yunus isimli birinin sultanligi 1404 yilinda kurdugu seklinde yazilar geliyor (orn) ama bu sekilde karsima cikan linklerin hicbirinde Osmanli iliskisine deginilmemis. Sonraki tarihini anlatirken de deginilmiyor.

Belki sultanlik kurulduktan sonra fetret devrine girmistir ve 2. Beyazid da belki tasadufen kurucu kisi ile ayni isimde Yunus diye birini gondermistir, o yuzden isim karisikligi olmustur ve 1404'teki Yunus ile ayni kisi zannedilmis olabilir belki.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

okumadığım bir kitap ama şöyle bir yorum yazılmış,

kitap:
Bey İle Büyücü / Avrasya'da Tanrı, Hükümdar, Devlet ve İktisat

http://www.kitapyurdu.com/kitap/bey-ile-buyucu--avrasyada-tanri-hukumdar-devlet-ve-iktisat/91795.html&manufacturer_id=3072

yorum:
said:
Ortadoğuda eskiden MED adını verdiğimiz bir topluluk, rahipler sınıfına "Mag" diyormuş. Ataları Ortadoğuda olan Türkler ise bu "mag" sesini "bag" olarak sürdürmüşler. Türkler din adamlarına "bakçı", yöneticilerine "bag/beg", zenginlerine ise "bay" demişler. İranlılar, Hintliler ve Slavlar da bu sesi hem Tanrı hem de zengin anlamında kullanmışlar. Türk din adamı, sonra bagıcı/büyücü haline gelmiş.. Bu "Mag" sesini elbette sadece biz Türkler duymadık, Yunanlı kardeşlerimizde bu sesi duydu onlarda bu sesi batıya "Magic" olarak götürmüşler. Biz Türkler "büg" olarak da bu sesi büyüklük anlamında da bildik ya, Saksonlar da "big" yapıvermişler bu sesi. Türklerin büyüsü "bögü" ise İskoçya da "bug" haline de gelmiş hayaletleri ifade etmek için. Nasıl konu çok hoş değil mi? Çok da ilginç... Gerisini ve detayını bu kitaptan okuyun derim..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 4 hafta sonra ...
Nigger_of_the_sand said:

EU4'te bugunku Nijer topraklarina tekabul eden biryerdeki Air Sultanligi'nin Yunus Istanbulewa diye bir monarchla basladigini gormem uzerine arastirmaya koyuldum ve alttaki videoda gecen rivayete ulastim.

https://www.youtube.com/watch?v=vzgPpPrcrck

Olayin hikayesi heryerde 1400lerin basinda Nijer'den yola Osmanli'ya yardim istemeye gelen Tuaregler'e Yildirim Beyazid'in bir sultan atamasi, beraberinde gonderdigi heyetin yerlestigi yere de "Istanbul'dan gelen" anlaminda "Istanbulewa" dendigi seklinde.

Nijer'deki Istanbulewa sehri ve tarihi Istanbulewa hanedaninin isminde Istanbul'a bir referans var ise bu Istanbul sozcugunun ne kadar eskiden beri kullanimda oldugunu anlamak amaciyla onemli bir bulgu ama basta bu arastirmayi yapan buyukelci olmak uzere bu olayin hikayesini dile getiren, paylasan hickimse mi Yildirim Beyazid zamaninda Istanbul'un Osmanli'da olmadigini, ve baskentin Edirne oldugunu akil edemiyor cok ilginc.


Afrika krallıkları ve sultanlıkları ilginç ve az kaynak bulunan bir konu. Osmanlı ile ilişkileri sayesinde Sahra ve Sahel bölgesindeki devletler biliniyor ama Güney Afrika'ya doğru değişik ve kendine özgü kültürler var. Mesela Zimbabwe taraflarında taş yapılar inşa etmiş uygarlıkların kalıntıları var. Nasıl olduysa bu adamlar medeniyeti ilerletememiş. 19. YY'a gelindiğinde mızraklı ve baldırı çıplak zulular çıkıyor İngilizlerin karşısına.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Afrika'daki taş yapılardan sonra aklıma Kuzey Amerika yerlilerinin inşa ettiği kasabalar da geldi.

Tüfek, Mikrop ve Çelik'te bu kasabalardan sıkça bahsediyordu yazar. Genellikle Mississippi havzasında kurulmuş kasabalar hatta kentler Avrupalılar tarafından terk edilmiş olarak bulunuyor. Kimileri savaşlar nedeniyle, kimi uzmanlar ise eski dünyanın hastalıklarının kaşiflerden hemen önce buraları vurması nedeniyle nüfusun yok olduğunu iddia ediyor. TMÇ'nin yazarı da ikinci ihtimal üzerinde duruyor. Zaten tarım yapabilen bu uygarlığın Avrupalılar gelmese ticaret ağını ve tarım tekniklerini geliştirerek yazıyı falan bulacağını tahmin ediyor. Hatta demiri işleyip bir 100 yıl daha geç gelecek Avrupalıların karşısına aynı silahlarla çıkabileceklerini iddia ediyordu yanlış hatırlamıyorsam.

Yazar ayrıca bu kültürün Mezo Amerika ve Latin Amerika'daki uygarlıklardan bağımsız geliştiğini çünkü Meksika Çölü'nün Orta ve Kuzey Amerika insanlarının etkileşimini engellediğini iddia ediyor. Keza Avrasyalılar gibi binek hayvanlarının olmaması mesafeleri daha da aşılamaz hale getiriyordu.

Bu sitelerden en büyüğü Cahokia diye bir yer.



Soyluların ölülerinin gömüldüğü höyüklerin bulunması. Ayrıca toprak piramitlerin inşa edilmesi kentte belli bir hiyerarşinin olduğunu kanıtlıyor. Etrafının tahta duvarla çevrili olması ise askeri mi yoksa başka sebepten mi tartışılıyormuş.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
  • 3 hafta sonra ...
  • 2 hafta sonra ...
kitap tanıtımı:

Gelibolu Savunması
Bir Karargah Çalışması

General G.S. Patton
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

said:
ÇANAKKALE SAVAŞI DİZİSİ – 17

II. Dünya Savaşı’nda ABD’nin en tanınmış generallerinden George S. Patton (1885-1945), 1936 yılında yarbayken Çanakkale Savaşı üzerine bir çalışma yaptı. Kendisine verilen görev, o tarihe kadarki en büyük ve karmaşık çıkarma harekâtını inceleyip yakında başlaması beklenen savaşta yapılması muhtemel benzer harekâtlarda kullanılmak üzere dersler çıkarmaktı. Patton, tipik bir kurmay çalışması olan bu eserinde, arazi- birlikler – muharebe – dersler şeması içinde İtilaf kuvvetlerinin yaptığı çıkarmaları tek tek incelemektedir. Her iki tarafın lojistik hazırlıkları, planlaması, teşkilatlanması, istihbaratı, subaylarının liderlik becerisi ve askerinin savaşkanlığı konularında, nesnel bir kurmay gözüyle sonuçlara varmaktadır. Bu sonuçların en çarpıcılarından biri, başta Mustafa Kemal olmak üzere savunmacı tarafın inisiyatif sahibi subaylarının zaferde çok büyük payının olduğu, bu subay kadrosu karşı tarafta olsa, zaferi onların kazanacağıdır. Kitabı yayına hazırlayan ABD Avrupa Ordusu Komutanı General Hodges’e göre Patton’ın çıkardığı dersler, gerçekten de II. Dünya Savaşı’nda ABD ve müttefikleri tarafından kullanılmıştır.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Trajik Zafer
Büyük Güçlerin Doğu Akdeniz'deki Siyasi ve Askeri Mücadelesi
(1806-1807)

Fatih Yeşil
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
[quoteTrajik Zafer – Büyük Güçlerin Doğu Akdeniz’deki Siyasi ve Askeri Mücadelesi

Trajik Zafer – Büyük Güçlerin Doğu Akdeniz’deki Siyasi ve Askeri Mücadelesi

said:
Napoléon savaşlarının doruğa ulaştığı 1807 senesi, hem Avrupa hem de Yakındoğu için trajedilerle dolu bir zamanı teşkil eder. Napoléon’un zaferleri, Fransa’nın 1798’deki Mısır macerası yüzünden kesilen Fransız- Osmanlı ilişkilerini de derinden etkilemişti: Mısır’daki savaştan ötürü yapılan Rus-Osmanlı-İngiliz ittifakı 1806’da çökmüş; Napoléon da bunu fırsat bilerek Osmanlıları yanına çekmişti.
Neticede, 1807 yılının başlamasına günler kala yeni bir Osmanlı-Rus savaşı çıktı ve bu çatışmada İngiltere, Çar’ın yanında saf tuttu. Ancak bu “müttefikler arası savaş” hiç beklenmedik şekilde gelişecekti: İngiliz donanmasının İstanbul’a yaptığı cezalandırma seferi tam bir başarısızlıkla sona ererken Akdeniz’de bayrak gösteren küçük bir Rus filosu koca Osmanlı donanmasını kimsenin beklemediği bir muharebede alt etti.
İngilizlerin İstanbul harekâtı ile eşzamanlı olarak Mısır’a çıkardıkları bir ordu, herkesi hayrete düşüren şekilde çoğu başıbozuklardan müteşekkil küçük bir Osmanlı birliği tarafından mağlup edilip teslime zorlandı. İngiliz ordusunun uğradığı bu felaket, Mısır’ın muzaffer valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın hanedanını kurmasıyla neticelenecek uzun yolun da başlangıcıydı. Fransız Devrimi ve Napoléon Savaşları döneminin Türkiye’deki nadir uzmanlarından Doç. Dr. Fatih Yeşil, Trajik Zafer’de bu kritik 1807 senesinin olaylarını İngiliz, Fransız ve Osmanlı arşivlerinden izleyerek çözümlüyor; savaş ve diplomasi arasında partnerlerin sürekli değiştiği bu tehlikeli “imparatorluklar dansının” sahne gerisine ışık tutuyor. Bunların yanında, talimli ordu-başıbozuk asker tartışmalarına Mısır’daki İngiliz yenilgisi üzerinden özgün bir katkı sunuyor. Fatih Yeşil, Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nde doçent olarak görev yapmaktadır. Avrupa devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu’nu karşılaştırmalı bir perspektifle ele aldığı çalışmaları 18. yüzyıl sonlarında diplomasi, ordu, devlet ve siyaset konularında yoğunlaşan Yeşil’in çok sayıda makalenin yanı sıra iki de kitabı yayımlanmıştır: Aydınlanma Çağında Bir Osmanlı Kâtibi, Ebubekir Râtib Efendi (1750-1799) (2011); İhtilaller Çağında Osmanlı Ordusu: Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyo-ekonomik ve Sosyo-politik Değişim Üzerine Bir İnceleme (1793-1826) (2016).
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Osmanlı’da Ateşli Silahlar ve Askeri Devrim Tartışmaları

Gabor Agoston
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

said:
Elinizdeki derleme, dünyanın en önde gelen Osmanlı askeri tarihi uzmanlarından Gábor Ágoston’un bilimsel dergiler ve seçkin derlemelerde yayınlanmış makalelerinden bir seçki sunmaktadır. Tanınmış askeri tarihçi Jeremy Black, yirmi beş sene zarfında yazılmış olan bu makalelerin dünya askeri tarihindeki yerini sunuş yazısında ele alıyor.
1980’lerden bu yana çok şey değişti. “Yeni Askeri Tarihçilik” diye adlandırılan akıma yön veren Ágoston, savaşları ekonomik, sosyal ve çevre bağlamlarında inceleme çabasına katılarak eskiden kalma Avrupamerkezci ve Oryantalist pek çok görüşü çürüttü ve değişmelerini sağladı.
Bu önemli dönüşümü yansıtan Osmanlı’da Ateşli Silahlar derlemesi iki kısımdan oluşmaktadır. “Avrupa Askeri Devrimi ve Osmanlılar” başlıklı ilk bölümde yer alan makaleler 2005 senesinden bu yana geçen zaman zarfında yazılmışlardır ve dünya askeri tarihinde Osmanlıların göz ardı edilen yeri ve önemini vurgulamaktadırlar.
“Osmanlı Topçuluğu ve Harp Sanayisi” başlığını taşıyan ikinci bölümde yer alan makaleler ise Osmanlı askeri sanayisine dair 1990’lardan bugüne dek Osmanlı ve yabancı arşivlere dayalı araştırmaların sonuçlarını içermektedirler.
Osmanlı askeri tarihi uzmanları kadar meraklılar da bu derlemede Osmanlı askeri sanayisi, savaş usulleri ve Osmanlıların dünya askeri tarihindeki rolü hakkında zengin bilgilere ve öncü görüşlere ulaşma fırsatını bulacaklardır.
Gábor Ágoston, ABD’deki Georgetown Üniversitesi’nde tarih doçentidir. Kaleme aldığı çok sayıdaki makale ve kitap ile Osmanlı araştırmaları alanında, özellikle de askeri tarih konusunda paradigmatik değişikliklere yol açan katkılarda bulunmuştur. Türkçede yayınlanan eserleri: Barut, Top ve Tüfek: Osmanlı İmparatorluğu’nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi (İstanbul, 2006), Osmanlı’da Savaş ve Serhad (İstanbul, 2013) ve Osmanlı’da Strateji ve Askeri Güç (İstanbul, 2015).
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 3 hafta sonra ...
Kitap tanıtımı:

Antikiteden Feodalizme Geçişler

said:
Perry Anderson
İLETİŞİM YAYINLARI
Yıllardır antik toplumsal formasyonların dönüşümü etrafındaki tartışmaların önemli kaynaklarından biri olmuş Antikiteden Feodalizme Geçişler, feodalizm öncesi siyasal, toplumsal, iktisadi ve sınıfsal yapıları tarihselleştirerek üretim biçimlerinin dönüşümü üzerine geniş bir coğrafi alanı ele alır. Yunan devletlerinden Roma İmparatorluğu’na, Batı ve Kuzey Avrupa’dan Akdeniz, Balkanlar ve Bizans’a uzanan geniş bir perspektifle toprak mülkiyetinden köleliğe, serflikten yönetici sınıfların biçimlenişine, üretim biçimlerinin dönüşüm-eklemlenmelerinden artığa el koyma pratiklerinin değişimine hukuktan göçlerin etkisine kadar pek çok kategori ve süreci mutlaki devletin oluşumu hattına kadar inceleyerek kapsamlı bir analiz ortaya koyar. Anderson’dan klasikleşmiş bir başvuru kaynağı...

“Antikiteden Feodalizme Geçişler, klasik antikitenin siyasal ve toplumsal dünyasını, oradan Orta Çağ dünyasına geçişin doğasını ve Avrupa’da bunun sonucu olarak feodalizmin yapısını ve evrimini keşfe çalışmaktadır; gerek Akdeniz, gerekse Avrupa’daki bölgesel farklılıklar çalışma boyunca merkezdeki temayı oluşturmaktadır.”
PERRY ANDERSON
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...