Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Chicago


xaty

Öne çıkan mesajlar

Şikagoda bi arkadaşım okudu, kışın bütün resimleri kardanadam şeklindeydi. Dolayısıyla üstteki mesajlara katılıyorum gogo kaliforniya. Yalnız nüyork civarı da olabilir sanki, keza newjerseyde okuyan arkadaşın böyle şikayetleri pek yoktu. İstanbul gibi olabilir oraların kışı.

Hatta düşündüm de en çok şikago yazan yazar sanırım Dresden Filesda Jim Butcher. Adamın şehri tanımlamak için kullandığı tek kelime SOĞUK.

Şikagoyu bilen biri gelip topiği toplarsa sevinirim sdfs
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

DoruK said:

chicago'da uzun suredir arkadasim yasiyor ama gitmek nasip olmadi henuz, sehir merkezi bayagi iyiymis ama.


şikago'da arkadaşı olanlar birden fazlaymış, sorum hepinize o halde :)

tam merkezi neresi oluyormuş? araba olmadan, çıkıp yürüme şeklinde veya en fazla toplu taşıma şeklinde takılcam, ona göre de otel seçiyim diyorum. lokasyon olarak neresini önerir acaba arkadaşın?
hilton'un palmer house iyi gibi duruyor haritadan bakınca
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 ay sonra ...
herkes söylemiş ben de söyliyim martta chicagoda epey donarsın.
shameless'ın geçtiği şehir öyle diim belki hatırlarsın oradan nasıl bir yer olduğunu.

chicagoya özel yemek olarak işte pis deep dish pizzaları var lou malnati's falan. öyle aman aman bir şey değil bence ama bi kere yicen.

bira seven insansan chicago amerika'nın craft bira merkezlerinden, ilgilen.

gökdelenler güzel. frank lloyd wright evleri güzel.

tarih sanat falan seversen birbirinden güzel müzeleri var, üstelik kış olması etkilemiyor. art institutede süper bi restoran da var.

bilim müzesi de var iyimiş diyolar benim girmeye vaktim yetmedi.
bunun haricinde amerika kendisi yani.

şehir olarak aslında önemli bir şehir. tarih akıyor her tarafından. mart olmayaymış iyiymiş.

ps: caz, blues.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 ay sonra ...
  • 2 hafta sonra ...
1 hafta kaldım Chicago'da, özetle baya sevdim. Güzel, düzenli, temiz, büyük şehir.

Amerika'ya göre eski denebilir şehire, Avrupa'da bolca bulabilceğiniz 1800'lü yıllara ait binalardan var. Merkezde binalar genelde 10 kattan başlıyor, birbirine bitişik bir sürü yüksek bina.

Hava -5 ile 0 arasındaydı ben ordayken, 2 gün kalktığımda kar yağmıştı biraz. Biraz da rüzgarlı olan hava gezip dolaşmaya pek elverişli değildi malesef. Ama bir daha ne zaman gelcem diyip yürüye yürüye baya dolaştım sokaklarında.

Gezilcek görülcek yer olarak çok uzun bir liste yapamicam ama şunları söyliyim;
- Gökdelenin tepesine çıkıp şehir manzarasına bakın ama en yüksek bina olan Willis Tower yerine John Hancock'u tavsiye ederim. Manzarası daha güzel, Willis Tower'ı da Trump Tower'ı da görüyorsunuz. Özellikle gün batımında giderseniz sahildeki yüksek binaların göl üstündeki gölgelerini görebilirsiniz.

- Navy Pier, turistik yerleri ararken adını çok duyarsınız buranın. Yeme içme mekanları, eğlencelik bir kaç alan falan var. Öyle ahım şahım değil ama içinde bir tur atmaya değer. Bir de buradan tekne turları kalkıyor.

- Magnificent Mile 'da meşhur, gerçi bi numarası yok ama bizim Bağdat Cd. gibi biraz, mağazalar var çeşit çeşit, şık bi cadde.

- Millenium park var, baya büyükçe. Yazları etkinlik falan da oluyormuş da onu göremedim tabi. Bi de kocaman aynalı, yumurtamsı bi heykel var. Değişik bir şehir manzarası fotoğrafı çekmenize yarıyor.

Yürümeyi seviyorsanız random dolaşın derim, değişik binalara farklı yapılara mutlaka denk geliyorsunuz. Tepeden giden metrosu da ayrı bir hava katıyor bazı caddelere. Sıkıcı bir şehir değil o açıdan, birbirini çok tekrar ettiği de söylenemez.

Yeme içme konusunda oldukça başarılı. Çeşit çeşit bir çok lezzeti kaliteli bir şekilde bulabiliyorsunuz.

- Şehre özel olarak ilk karşınıza çıkan Deep Dish Pizza, fikir olarak hiç hoşuma gitmedi ve denemedim açıkçası. Ama Giordano's 'un bu konuda en iyi olduğunu söylediler.

- Otele ilk geldiğim gece hem yorgundum hem saat geçti, en uygun görünen Miller's Pub'a gittim. Eski bir Irish Pub, çalışanları 20-30 yıldır mekanın eskittiklerinden. Yaşlı bi amca topallaya topallaya masamı gösterdi, barda başka bir beyaz saçlı amca bira dolduruyor, kasada da başka bir şişko ve yaşlı amca oturuyordu. Gece 4'e kadar açık ve bolca bira seçeneği olan bir mekan. Kuzu pirzola yedim, oldukça da memnun kaldım.

- Umai diye bir sushi bar'a gittim bir akşam. Ufak ve kalabalık bir yerdi, balıklar taze sushi'ler güzeldi. Tavsiye ederim. Klasik Japon biraları da var; Sapporo, Asahi, Kirin. (Bu arada şehirde acayip çok çekik gözlü var, çoğu genç ve muhtemelen öğrenciler, uzak doğu mutfağını da bolca bulabiliyorsunuz)

- Quartino Ristorante diye bir İtalyan restoranına gittim, acayip kalabalıktı ve girişte en az 1 saat bekleyeceğimi söylediler masa için. Bara geçtim ben de. Yemekleri güzeldi ama fıçı bira yoktu. İtalyan restoranlarında klasik gelen ekmek-zeytinyağı ikilisinden zeytinyağı baya güzeldi.

- Hancock binasının altında Cheesecake Factory var, oraya gittim bir akşam. Daha önceden gittiğim Cheesecake Factory'lerden en kötüsüydü sanırım. Yüksek tavanlı ve ferah olurlardı genelde; burası yer altında gibi ve baya basıktı. Garsonlar ve servisi de başarısızdı. Cheesecake factory'ler genel olarak kalabalık olduğunda yetemiyorlar zaten, ama bunda (veya bana denk gelen garsonda) extra bi beceriksizlik vardı. Lezzet olarak lafım yok ama.. Yemeğin üstüne Strayberry Cheesecake + Sour Apple Martini tavsiyem.

- Gibson's Steakhouse'ta et yedim güzelinden. Baya başarılıydı burası da. Ama rezervasyon gerekebilcek bir yer, özellikle Cuma-Cmt gidiyorsanız. Ben biraz erken gitmiştim de çıkarken deli gibi sıra vardı hafta içi olmasına rağmen.

- Cafe Babareeba güzel bir ispanyol restoranı, somon yedim limon soslu falan güzeldi. Mekan da hoştu baya. Sadece merkezin biraz dışında kalıyor.

- Rosebud on Rush'a kahvaltı için gittim, bir arkadaş tavsiye etmişti. Öğlen ve akşamları da açık ama. Böğürtlenli-beyaz çikolatalı french toast yanında da Mimosa (portakal suyu + şampanyamsı + likör), tavsiye ederim

- Wildberry Pancake diye bir yerde kahvaltı yaptım bi de, baya sıra bekledim, yoğun bir yerdi. Ama hiç pişman olmadım beklediğime. Peynirli omlet + Cinnamon Roll yedim. Omleti standart, Türkiyeye göre ortalamanın biraz üstü denebilir. Ama Cinnamon roll baya güzeldi, pancake'lerinin hepsi güzel gözüküyordu zaten

Otel olarak ben Palmer House Hilton'da kaldım. Baya eski bir otel, kocaman, yüksek tavanlı, tavanında çizimler ve heykeller olan bir lobisi var. Asansörler, girişi, içerdeki bir çok şey 1800'lerin sonu, 1900'lerin başında geçen filmlerde gördüğümüz büyük oteller modoelinde. Gayet güzel bir oteldi. Baya da büyük ve çok odalı bir otel. Yeri de güzel, Millenium Park'ın hemen karşısı gibi; Magnificent Mile'a 15-20dk yürüme mesafesinde; 2 kapısından da farklı metro hattı durağı var. Bir blok ilersinde Target, hemen karşı köşesinde CVS var. Burayı da tavsiye ederim.
Başka yer düşünürseniz de Magnificent Mile'ın batısı, belki biraz güney batısını önerebilirim. Daha az yürürsünüz.

Toplu ulaşım için metro baya kullanışlı. Bazı hatlar yerin altından, bazı hatlar yolların üstünden gidiyor. Tek kullanımlık bilet alabileceğiniz gibi, 1 veya 3 günlük ya da doldurulabilir bilet de alabiliyorsunuz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...