Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

-Kur an ı Anlamak / Okumak-


vivavale

Öne çıkan mesajlar

üst insan dediğinin zaten giderek vücudu ufalacak, beyni büyüyecek ilerde. bunun çıplak dolaşması değil aksine implantlarla robotlaşması olacak ileride.
belki beyin dışında heryeri robotlaşacak, hatta sanayide tarımda üretim dışında çalışanların beyni bitür kavanozda tutularak, operatör gibi yapay zeka gibi topluma fayda sağlayacaklar ve bu sayede besin/o2 tasarrufu yapılacak vsvs
bu dediğim bu hızla 70-80 seneye olur ayrıca yüzyıllara gerek yok.

nereye çıblak dolaşıyor überallesmenassasdfg
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"Tatar Ramazan" said:

üst insan dediğinin zaten giderek vücudu ufalacak, beyni büyüyecek ilerde. bunun çıplak dolaşması değil aksine implantlarla robotlaşması olacak ileride.
belki beyin dışında heryeri robotlaşacak, hatta sanayide tarımda üretim dışında çalışanların beyni bitür kavanozda tutularak, operatör gibi yapay zeka gibi topluma fayda sağlayacaklar ve bu sayede besin/o2 tasarrufu yapılacak vsvs
bu dediğim bu hızla 70-80 seneye olur ayrıca yüzyıllara gerek yok.

nereye çıblak dolaşıyor überallesmenassasdfg


ya benim giyinmeye karşı olduğum nokta moda ve ahlak nedeniyle insanların organlarını örtmek zorunda hissetmesi. yoksa ilk yazıda da yazdığım gibi vücut sıcaklığını korumak gibi işe yarar konulara bir şey diyemem. implantları örnek göstererek açıkladığın görüş benim fikirlerime zıt değil anlayacağın

ki bana kalırsa bu durumun oluşmasına daha 3-4 yüzyıl var.senin düşündüğün gibi 70-80 yılda bu noktaya gelebileceğini sanmıyorum insanlığın.

benim üst insan dediğim din,devlet,ahlak gibi kişiyi sınırlayan,baskılayan faktörlerden kurtulan bilinç,farkındalık ve eğitim seviyesi çok yüksek toplum. yani senin dıştan bakıldığından distopya gibi görünen cyborglarla şuanki dönem arasındaki basamak
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Öyle bir toplum olsa çağlar önce küçük ama zengin dışa kapalı toplumlarda olurdu model bazında, böyle bir toplum yok bilindiği kadarıyla.
Tek noktadan yönetilen, aynı algı ve aynı kültür pompalanan globalleşen dünyada da olamaz o dediğin, anca tepedeki yöneten karar veren kesim sex partilerinde yaşar onu, ki zaten var şu anda da, ayrıca hepsi Harvard Oxford mezunu üst insan bu i.nelerin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
"Cihanın sırtında yük olan kitle" said:

Yaşar Nuri Öztürk

Çağımızın en büyük İslam düşünürü kabul edilen Pakistanlı Muhammed İkbal 1920’lerde şunu söylüyordu: “Bugünkü Müslüman âlemi, cihanın sırtında bir yük durumuna gelmiştir.”

Yaşadığımız günlerde ise bu kitle dünyanın sırtında sadece yük değil, dünyanın başına bela olmaktadır. Her gün bu ‘Yük’ün bir sıkıntısı dünyayı rahatsız etmekte, ülkelerin ve milletlerin uykularını kaçırmaktadır.

Şunu itiraf edelim artık:

Yaşadığımız günlerin dünyası artık, yarınlarını Müslüman yaftalı dehşet ve nefret çetelerinin tehdidinden nasıl emin kılacaklarının hesabını yapmakla meşgul olmaya başlamıştır. Siz iste-diğiniz kadar bağırın: “İslam, insanlığın dünya ve ahiretini mutlu kılan nizamdır.”

Öyle mi? Hangi İslam o? Şu sizin Irak’ta, Suriye’de, Pakistan’da, Afganistan’da ve son birkaç yıldır Türkiye’de temsil ettiğiniz İslam mı o? Yoksa Kur’an’daki İslam mı?


‘Kur’an’daki İslam’ sizin yaşadığınız din değil. O bizim anlattığımız ama sizin ‘reform’ veya ‘zındıklık’ diyerek reddettiğiniz dindir. Sıkışınca neden ona sığınıyorsunuz? Namertlik ve tu-tarsızlığınızın bir belgesi de bu tavrınız. Pirim toplamak istediğinizde ‘Kur’an’daki İslam’ diyorsunuz, saltanat hesaplarınızı kotarmada ise ‘Kur’an dışındaki İslam’ı işletiyorsunuz.

Gündem ne olursa olsun, Müslüman dünya bir veya birkaç kanlı haberle listede ön sıralarda. hatta çoğu gün birinci sırada. Son kanlı habere bakın: Pakistan’da Taliban militanları bir oku-lu basıyor ve 9-14 yaş arası 148 çocuğu katlediyorlar. ‘İnsanlığın dünya ve ahiretini mutlu kı-lacak’ dini adına yapılıyor bu. Onun, ‘mücahitleri’ tarafından yapılıyor. Muhammed İkbal’i tekrar hatırlayalım: “Kalk, diyordu, bu ümmet cihanın sırtında bir yük oldu; onu uyandıralım. Şehrin mescidinde öyle bir haykıralım ki, mollanın sinesindeki yürek erisin!”

O yürek yumuşamıyor ey İkbal! O yürek kara yürek, katranlı yürek. O yürekte vicdan yok, in-saf yok, akıl yok, izan yok. O yüreğin söz sahibi olduğu her yer cehenneme dönüşmüş. Son örneği Türkiye. Katranlı yüreğin vücut verdiği karanlığı yırtmada Atatürk ışığı bile zora düş-tü. Mukaddes İkbal, yine senin bir dizenle söyleyeyim: “Uyan da gör, ne haldedir cihan!”

Uyan da gör, o çok sevdiğin Pakistan, senin bıraktığın yerin yüz elli yıl gerisine nasıl götürül-dü! Sen o Pakistan’a, “Bundan sonrası için artık Mustafa Kemal’i izleyin; bundan sonrası an-cak onun reçetesiyle yürüyebilir” diyordun. Uyan da gör, ışık ve aydınlık düşmanı kahpeler, senin Mustafa Kemal’ini kendi vatanında nasıl vurdular!

Taliban kafasının kıravatlı bir versiyonu olan ve ömür defterini ‘nitelikli dolandırıcılıktan mahkûm’ olarak kapatan bir ‘mücahit’in (!) geriye bıraktığı ‘gömlek değiştirmiş talancılar ekibi’ cumhuriyeti mahvederek Türkiye’yi iki yüz yıl geriye götürdü. Ve daha geriye götür-mek için de olanca gayretleriyle uğraşıyorlar. Şimdi artık, işleri süper kuleden kotarmak üzere bir de Maun Sarayları var.

Eh, böylesine zalim bir Emevî faşizmi ancak böyle bir Maun Sarayı’ndan kotarılabilir.

http://www.yurtgazetesi.com.tr/cihanin-sirtinda-yuk-olan-kitle-makale,9552.html
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"Ebu Zer ruhlu bir devlet başkanı" said:

Yaşar Nuri Öztürk

Dünya bu. Bir yanda nüfus kâğıdıyla ‘gayrimüslim’, ruhu ve kişiliğiyle Ebu Zer gibi Müslü-man devlet başkanları, öte yanda resmî kimliğiyle ‘müslim’, ruhu ve şahsiyetiyle firavun dev-let başkanları. Hangisi Hz. Muhammed’e daha yakın?



Aşağıda sözlerini aktaracağım Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica mı yoksa İslam coğraf-yalarının bol bol Maun namazı kılan Maun sultanları mı? Ey bütün temiz kalmış vicdanlar! İslam Peygamberi’nin en yakın arkadaşlarından biri olan Ebu Zer’i anlatan son kitabımı da okuyarak bu soruya cevap verin!



Vicdanlar, buna benzer yüzlerce soruyu sormalı ve cevapları üzerinde gece gündüz kafa yor-malı. Aksi halde ne Müslüman olabiliriz ne de insan. Muhammed’e yakın olmanınsa hayalini bile kuramayız. Muhammed’e yakın olmayı birkaç rekât namaz kılmak, tıraş olmamak, kendi-si gibi düşünmeyenleri iftira ve kumpaslarla zindanlara tıkmak olarak düşünenlere yazıklar ol-sun! Gökler ve melekler onlara veyl etmiştir; tüm varlıklar onlara veyl etmektedir.



Dünyanın en fakir Cumhurbaşkanı olan Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujica bakın ne diyor:

“Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, başkalarının beşyüz metrekarelik mâlikânelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayan-lar için su lazım, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun diyorsun.”

“Eski ruhanî tanrımızı kendi ellerimizle kurban ettik ve artık market tanrının tapınağındayız. Ekonomimizi, politikamızı, alışkanlıklarımızı, yaşamlarımızı bu yeni ‘tanrı’ düzenliyor ve mutluluğun yeni adresi olarak bizlere faiz oranlarını, kredi kartlarını veriyor. Bizler, artık tüketmek için yaşıyoruz ve tüketemediğimiz zaman derin hayal kırıklığına uğruyoruz.”



“Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyo-rum. Asıl özgür, yaşamak için çalışıp kazanan insandır.”

Kur’an’ın rahmeti ve Muhammed’in şefaati seni kucaklasın Jose Mujica! Senin şu sözlerinin altına, Ebu Zer’in imzasını atsak kimse yadırgayamaz. Keşke bu sözler, ‘Müslüman’ kimliği taşıyan bir devlet başkanının ağzından çıksaydı! Ne yalan söyleyeyim, kıskandım seni Jose Mujica. Müslüman olarak seni kıskandım ama insan olarak seninle gurur duydum.

Söyleyin bakalım, şu Uruguay Devlet Başkanı mı daha Muhammedî-Müslüman yoksa bizim, dünyanın en zengin devlet başkanı sayılan Maun Sarayı sakinimiz RTE mi? Sorunuza daha rahat cevap bulmak için Maun Sarayı sakininin, Deniz Feneri soygunu ile 17 Aralık yolsuz-lukları ardından yaptıklarını yeniden hatırlayın! Başbakanlığından sonra oluşan aile boyu kor-kunç servetinin nereden geldiğini de vicdanınıza sorun.



Kur’an ve Muhammed, Maun mücrimlerini hiç aralıksız lanetlemekte, onlardan Allah’a sürekli şikâyette bulunmaktadır. Bu şikâyet ve lanetin elbette bir sonucu olacaktır.

http://www.yurtgazetesi.com.tr/ebu-zer-ruhlu-bir-devlet-baskani-makale,9527.html
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"Takva ruhu Papa’da mı, Diyanet Reisi’nde mi?" said:

Yaşar Nuri Öztürk

Pazar günkü yazımda, aynı soruyu, Maun Sarayı sakini RTE ve Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica ile mukayeseli biçimde sormuştum. Ve Jose Mujica’nın Ebu Zer iman ve şahsiyetine Maun Sarayı sakininden çok daha yakın olduğunu göstermiştim.

Şimdi çok daha vahim bir durum çıktı ortaya: Bu kez, başında sarığı, çenesinde sakalı ve kimliğinde ‘Diyanet İşleri Başkanı’ yazılı bir şahsın korkunç bir Maun harcaması gündem oldu. Gelen iletileri buraya alamam. Gerçekten ürpertici iletilerdir. Hepsi, Diyanet’i, ‘çok ağır’ bir ithamla ‘Hıyanet işleri’ ve başkanı da ‘Maun mücrimi’ olarak anıyor.

Mesele şu: Basına göre, Diyanet Vakfı bütçesinden Diyanet İşleri Başkanı’na bir milyona (eski rakamla, bir trilyon) S500 bir Mercedes araba, Diyanet bürokratlarına da çeşitli marka-larda otomobiller ve 16 tane de minibüs alınmış. Reis, bu trilyonluk araca itiraz etmemiş.

Diyanet bir açıklama yayınladı. ‘Özrü kabahatinden büyük’ sözünün çarpıcı örneği olan bu açıklamaya göre, bu araçlar alınmış ama Vakıf bütçesinden değil, doğrudan doğruya devletin parasından alınmış.

Bu ne demek? Bunun ne demek olduğunu Ebu Zer’in Muaviye’ye söylediği sözden çıkaralım: “Ey Muaviye, bu sarayı kendi parandan yaptırdıysan bu bir israftır ve israf haramdır; eğer bunu kamunun parasından yaptırdıysan bu bir hıyanettir.”

Ebu Zer’in sözündeki Muaviye yerine Diyanet veya Diyanet Başkanı’nı koyup soruyu bugün için sormalıyız. Yurttaşlarımız aynen bunu yapmış ve sormuşlar. Ve cevaplarını da ona göre vermişler.

Peki, halkın, ‘Sarıklı Mauncu’ adını taktığı Diyanet başını, neden Katolik dünyasının reisi Papa ile kıyasladım? Tanrı ve tarih istediği için. Çünkü Papa, daha birkaç gün önce Türkiye ziyaretinde kendisini oraya buraya taşıyacak aracın bir Fiat marka otomobil olmasını rica etmiş, kendisine tahsis edilen aracın fiatının otuz-kırk bin lirayı geçmeyen bir araç olduğu tespit edilmişti.

Şimdi, ey temiz kalmış vicdanlar, söyleyin bakalım: Ebu Zer’in iman torunu olmaya, şu ‘Sa-rıklı Mauncu’ mu daha layıktır yoksa o Katolik bereli Papa mı? Tanrı, din, kanaatkârlık, takva adına şu Sarıklı Mauncu mu daha saygındır yoksa o Papa mı?

Ve siz, ey alınlarını secdeye koyanlar, özellikle onların ulema ve aydın takımı! Söyleyin, şu olup bitenlerle ilgili tek söz söylemeden yan gelip yatarsanız o namazlarınız Maun namazı olmanın ötesine geçebilir mi?

Yüce Allahım! Sen ne âdilsin! Sen ‘Müslüman’ yaftalı kitleleri, dünyanın önünde rezil ve perişan ederken elbette ki zulüm yapmıyorsun. Hayır, hayır! Haşa! Sen zulümden münezzeh-sin! O kitleler bu rezilliklere müstahak oluyorlar.

http://www.yurtgazetesi.com.tr/takva-ruhu-papada-mi-diyanet-reisinde-mi-makale,9540.html
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"Kur’an penceresinden paralel zulüm güçleri (1)" said:

Yaşar Nuri Öztürk

Türkiye’de son on yıl boyu sergilenen tarihsel zulümlerin failleri olarak 2013 yılında deşifre edilen ‘paralel yapılar’ın veya ‘paralel güçler’in prototipleri, Kur’an tarafından asırlar önce mucize bir tespitle insanlığın önüne konmuştur.

Kur’an’ın zulmün öncüleri olarak tanıttığı ‘paralel zulüm güçleri’, Firavun-Hâman-Karun paralel güçleridir.

Asla unutulmaması gereken gerçek şudur: Bir ‘paralel’ güçten söz edilmişse ortada onun or-tağı başka paralel güçler var demektir. Kur’an’ın diyalektiğine göre, böyle bir durumda, bir paralel gücü en iyi tanıyanlar o paralel gücün diğer paralel ortaklarıdır. Yani bir paralel zulüm gücünü itham ve deşifre edenler, kendilerinin o paralel gücün ortağı olduklarını da deşifre etmiş olurlar. Paralel zulüm gücü tek olamaz. Bir ‘paralel yapı’dan söz edebilmek için en az üç zulüm gücünün birlikteliği gerekir. Bu birliktelik bazen paralellik bazen de entegrasyon şeklinde vücut bulur. Biraz daha yakından görelim:

Kur’an; Hz. Musa’yı, şu üç paralel güce karşı mücadele veren bir iman ve adalet temsilcisi olarak gösteriyor:

1. Firavun: Kral, sultan, padişah, devlet başkanı. Kısaca, iktidarın başı,

2. Hâman: Kutsallaştırılmış yandaş din adamı, özellikle dinsel teşkilatın başı,

3. Karun: Yandaş servet kodamanı.


Kur’an, Firavun-Hâman-Karun paralel kuvvetleri arasında kopmaz bir lişki, bir kader birliği görmektedir. Firavun-Hâman-Karun üçlüsü üç ayette birlikte anılmıştır:

“Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da öyle yaptık. Yemin olsun, Musa onlara açık seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi. Her birini kendi güna-hı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah on-lara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.” (Ankebût, 39-40)

“Yemin olsun, Musa'yı da ayetlerimizle ve apaçık bir kanıtla göndermiştik. Firavun'a, Hâ-man'a ve Karun'a göndermiştik de onlar şöyle demişlerdi: ‘Tam yalancı bir sihirbazdır bu!” (Mümin, 23-25)

Siyasal otoriteyi, iktidar ve saltanı resmen temsil eden, Firavun’dur. Firavun, paralel zulüm güçlerinin başı ve otorite kaynağıdır.

Paralel güçlerde dini temsil eden güce Kur’an, Hâman demektedir. Hâman, paralel zulüm güçlerinin din baronu olan sembolüdür. Bazen kurum olur, bazen kişi.

Özellikle dinsel bürokrasinin temsilcisi, başı ve sembolik ismi olan Hâman, Firavun’la altı ayette yan yana anılmıştır: Kasas, 5, 6, 8, 38; Ankebût, 39; Mümin, 24.

Firavunlara verilen paralel zulüm desteklerinin en önemli ve en faal olanı Hâman desteğidir.

http://www.yurtgazetesi.com.tr/kuran-penceresinden-paralel-zulum-gucleri-1-makale,9574.html
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

http://www.kuranikerim.com/melmalili/muhammed.htm
said:
36 - Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez.

37 - Eğer sizden onların tamamını isteyip de sizi zorlasaydı cimrilik ederdiniz. Bu da sizin bütün kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

38 - İşte sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer siz Hakk'tan yüz çevirirseniz Allah yerinize başka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
benim kafama hep su soru takilmistir : kendi yarattigi bir varligi tanri neden cok feci bir sekilde cezalandiriyor ? tamam irade sizin diyor, zaten zorla bir teste tabi tutmasi ayri bir sorun da, niye bile bile lades yani.

su sure ve bunun gibi niceleriyle dolu kuran:

Nisa suresi ayet 56:
Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

57.İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Hep orada kalacaklardır, sonsuza dek. Orada kendileri için tertemiz eşler de olacaktır. Ve onları, en güzel biçimde serinleten bir gölgeye kavuşturacağız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

forgiver said:

57.İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Hep orada kalacaklardır, sonsuza dek. Orada kendileri için tertemiz eşler de olacaktır. Ve onları, en güzel biçimde serinleten bir gölgeye kavuşturacağız.


Ooouuw huriler
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...