Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

felsefi bir soru


pontipati

Öne çıkan mesajlar

2 ye böl en güzeli öyle. Biraz çalış, sonra yat, sonra uyanıp tekrar çalış.
Tek seferde çalışsan yarım saat sonra sıkılıp başka şeylerle oyalanmaya başlayacaksın nasıl olsa.


Ben genelde yatmadan önce hızlıca tarayıp not çıkarıyorum, sınav günü giderken okuyorum bayağı işe yarıyor.

Hatta aklıma gelmişken ben de şimdiden çıkarıyim, final cuma öğleden sonra gerçi ama yine de çalışmaya erken başlasam biraz faydası olur sanki...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Önce çalışıp sonra yat kısa bir süre uyuduktan sonra kalkıp çalışmaya devam et. Böylesi en verimlisi oluyor. Çünkü uykuda beyni kullanma becerisi denilen bir şey var. Bir araştırmada 2 gruba ayrılan insanlara bir problem soruluyor. İlk gruptan bu problem hakkında biraz uğraşmalarını sonra uyumaları isteniyor. İkinci gruptan ise çözene kadar uğraşılması isteniyor. Sonuçlar da ilk gruptaki başarı sayısı daha yüksek çıkıyor. Bir kitapta okumuştum sanırım emin değilim kaynak yok yani kesin bilgi.. Ha ikinci grup salak olabilir mi elbette olabilir ama ben bu yöntemin işe yaradığına kanaat getirdim. Gece saatlerce zor bir parçaya çalıştım gitarla daha sonra beceremiyorum diyip yattım sabah kalkıp tekrar denediğimde sanki daha önce çalmışım gibi çalıyordum. Aynı şekilde sabahladığım bir vakit oyunda zeka sorusunu çözmeye uğraşıyordum. Kapatıp yattım. Rüyamda yine o soruyu çözebildiğimi gördüm. Uyanıp oyunu açtığımda soruyu ilk deneyişimde çözdüm.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bence şöyle yap

Önce uyu sonra problemini çöz. İlk yapmanız gereken problemi düşünmemek, ardından da güzel bir uyku çekmek. Çünkü Hollanda’daki Radboud Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre uyku sırasında beyin dinleniyor ve kişinin yüzde 80 daha doğru kararlar vermesine yardımcı oluyor. Psikiyatr Maarten Bos “Aklınızı kurcalayan bir problemi düşünmemek için kendinizi başka şeylerle oyalayın. Eğer bunu başaramıyorsanız mutlaka uyuyun. Böylece beyin dinleniyor ve doğru karar almada kişilere yardımcı oluyor” diyor. Uyku tüm memelilerde, kuşlarda ve balıklarda gözlenen doğal dinlenme biçimidir. Bu canlılar günlük işlevlerini gerçekleştirebilmek için uykuya ihtiyaç duyarlar. Uyku tam anlamıyla şuursuzluk olarak nitelendirilemez. İnsanlarda yeterli uyku alınmaması unutkanlık, asabiyet, dikkat dağınıklığı gibi sorunlara neden olabilir. Ayrıca gereğinden fazla uyku depresyon gibi rahatsızlıklardan kaynaklanıyor olabilir. Uyku bozukluğu kimi insanlarda kronik hale gelip çok büyük sorunlara neden olabilmektedir. Uyku insan ömrünün 1/3'ünü oluşturur. Vücudun dinlenmesini ve beynin bir gün önce aldığı bilgiyi işlemesini sağlar. Uyku, 24 saatlik döngüde doğal olarak yerini almaktadır. Kişinin kolaylıkla uyandırılabildiği, değiştirilmiş bilinçlik halidir. Kişilerin uykudaki davranışlarını ve EEG kullanarak onların beyin dalgalarını inceleyen bilim insanları, uyku sırasında gerçekleşen olaylara dair kanıtları ortaya koyarlar. Uyanıkken ya da uyurken beyin dalgaları, beyindeki milyarlarca nöronlar arasındaki elektrik trafiği sonucunda üretilir. Uyku aynı zamanda hafızanın yeniden yapılandırılması ve psikolojik yenilenme için gereklidir.
Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden[1] biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM)[1] adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir.[not 1] Rüyalara “duyusuz algı”nın bir türü veya nesnesiz algı olarak da bakılabilir. Çeşitli inanışlara ve tahminlere de neden olan rüyalar, her zaman için ilginç ve yoruma açık bir konu oluşturmuşlardır. Farklı psikoloji ekollerinin, parapsikologların ve deneysel spiritüalistlerin rüyaları farklı biçimlerde açıklama çabaları olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar halen esrarını korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların bilimsel incelenmesi oneiroloji adını alır.[2]
Rüyalar konusunda rüya nörofizyolojisi psikoloji varsayımlarından birçok bakımdan ayrılır: Rüya nörofizyolojisi öncelikle rüya etkinliğinin biyokimyasal, biyolojik ve anatomik düzeyde tanımlayıcı ve işlevsel incelenmesini amaçlar. Rüya nörofizyolojisinin tanınmış öncülerinden biri Alfred Maury’dir. (1817-1892)[19] Onun zamanına dek uyku fenomeniyle örtülü durumdaki rüyanın maddi yapısına hiçbir yaklaşımda bulunulmamıştı. Rüyaların sürekli ve periyodik olarak özel zamanlarda meydana geldiğini ve uyanmadan önceki iç ve dış uyaranlarla oluştuğuna ilişkin ilk varsayımı o ortaya atmıştır. Bununla birlikte rüya nörofizyolojisinin gerçek anlamdaki başlangıcı 1950’li yıllarda olmuştur.
Göz uçlarında bulunan nöronlar uyku geldiğinde sinyaller gönderir ve gözkapaklarının ağırlaşmasını denetlerler.[20] 1953’te Eugene Aserinsky, gözkapakları kapalı olduğu halde uykudaki kişilerin gözkapakları altındaki gözyuvarlarının hızla oynadığını farketmişti. Bunlar uyku sırasında gözlemlenen olağan göz hareketlerine birçok bakımdan benzemeyen (alışılmış dalga hareketi çizmeyen ve yavaş olmayan) hareketlerdi. Böylece REM uykusunu, yani uykudaki REM evresini keşfeden Aserinsky bir elektrookülogram sayesinde kaydedilebilen ve rüya evrelerine denk düşen, uykudaki "hızlı göz hareketleri" (REM) varsayımını ortaya attı. Daha sonra gözyuvarların oynadığı bu dönemlerdeki beyin dalgalarını saptamak üzere bir tür poligraf (yalan makinesi) aygıtı kullandı. Deneylerinden birinde deneğin REM döneminde olmadığı halde ağlayıp inlediğini farketti ki, bu belirtiler deneğin rüya gördüğünü doğrulamaktaydı.[21] Aserinsky ve asistanı ses getiren bilimsel çalışmalarını 1953’te Science’ta yayımladılar.[22]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...