Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

İrtica Eylem Planı a.k.a. "The Belge"


sir

Öne çıkan mesajlar

Türkiye nerdeyse bi haftadır bu belgeyle yatıp kalkıyo ama patide kimse topik açmamış?! tatildeydim yeni döndüm, eğer bi şekilde gözümden kaçtıysa kusura bakmayın. ama yok yani sayfalar sayfalar dolusu olmasını beklerdim o topiğin. neyse, o topik, bu topik.

Taraf said:

Deniz Kurmay Albay Çiçek imzalı, “gizli” ibareli “İrticayla Mücadele Eylem Planı”, hükümeti ve Fethullah Gülen cemaatinin, başta ordu içindekiler olmak üzere bütün mensuplarını hedef alıyor. Planın “İcra” bölümünde şöyle deniyor: Laik düzeni yıkıp İslam devleti kurma hayalindeki AKP hükümeti ve Gülen grubu başta, dinî oluşumların faaliyetlerine son vermek için çalışılacaktır. Dört sayfalık planın “Durum” bölümünde, “Ergenekon adı altında, TSK’ya büyük emeği geçmiş emekli ve muvazzaf askerî personel yersiz ithamlarla lekelenmektedir” saptaması var. Plan, Psikolojik Harp Dairesi’nin yeni adı olan Genelkurmay Harekât Başkanlığı 3’üncü Destek Şube Müdürlüğü’nde hazırlanmış. Plan, Ergenekon’da tutuklanan Serdar Öztürk’ün ofisinde ele geçirildi. Emekli yüzbaşı Öztürk, Devlet Üstün Hizmet Madalyası’nı iade etmesiyle gündeme gelmişti



Genelkurmay Başkanlığı’nın, “irtica ile mücadele” adı altında yeni bir eylem planı hazırladığı ortaya çıktı. Nisan 2009’da Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan planda, Ergenekon soruşturmasından duyulan rahatsızlık açık bir şekilde dile getiriliyor. “Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan” eylemler yapılması isteniyor, Ergenekon kapsamında tutuklanan muvazzaf ve emekli askerlerin irtica ile mücadele ettikleri için cezaevine kondukları yönünde haberlerin ön plana çıkarılması hedefleniyor.
Planı hazırlayan Albay Dursun Çiçek tanıdık bir isim. Daha önce Taraf’ın manşetten yayımladığı “Koç da andıçlandı” başlıklı haberle gündeme gelmişti. Albay Çiçek tarafından hazırlanan andıç belgesinde bütün sivil toplum örgütleri fişlenmişti. Planın yazıldığı Genel Kurmay Harekat Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü, Psikolojik Harp Dairesi’nin yeni adı. Genelkurmay adına yapılan planlamalar artık buradan yürütülüyor.
Ergenekon soruşturmasında tutuklanan eski asker avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda ele geçirilen Genelkurmay’a ait yeni plan tutanaklara geçti ve Ergenekon üçüncü iddianamesine girmesi bekleniyor. Öztürk, aynı zamanda yine Ergenekon kapsamında tutuklanan emekli Albay Levent Göktaş’ın avukatlığını yapıyordu.
Dört sayfadan oluşan “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın “Durum” başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması eleştiriliyor: İrticai gruplar tarafından TSK başta olmak üzere devletin resmî kurumlarını yıpratmak üzere yoğun faaliyetler yürütülmekte, Ergenekon adı altında TSK’ya büyük emekleri geçmiş, emekli ve muvazzaf askerî personele yersiz ithamlarda bulunularak lekelenmeye çalışılmaktadır.

‘Vazife’ çıkardık, ‘İcra’ya geçelim
Bütün bunlardan “vazife” çıkarılması gerektiği belirtilen planda bu görev “İrticai oluşumların iç yüzünü göstererek bu konudaki tereddütlere son vermek ve söz konusu örgütlere olan kamuoyu desteğini ortadan kaldırmak. Ergenekon kapsamında yapılan yıpratıcı kampanyaların etkisini azaltmak, TSK’ya yönelik olarak yapılan olumsuz propagandalara son vermektir” olarak tanımlanıyor.
Ardından ise planın “İcra” bölümü geliyor ve şu ifadeler kullanılıyor: Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dinî oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir.


ben mi göremiyorum yav, yoksa gerçekten açılmadı mı bu topik :S
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir - tatildeyiz , acaba şu irtica eylem planı belgesi haberi ile ilgili paticikte forum kaç sayfaya ulaşmıştır ?

- arada bir sürü saçmasapan mesaj vardır , lan ayıkla ayıkla , oku oku bitmez şimdi

- bi de otur hepsine mektup gibi mesaj yazıp cevap ver , oy oy

*masa başına gelir* *www.paticik.com* !konu dışı!

- !!!!! 1. sayfa 2. sayfa 3. sayfa , konu yok lan ! Nası yani ?!?!?!

Sir hava sıcak , tatilde olan masa başına oturmuyor , tatilde olmayanında hiç uğraşası gelmiyor bu konularla. Hadi bakalım siftahı yaptın gerisi gelir :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sanki ordunun akpyi sevmediği ortada değilmiş gibi.Sanki muhtura vermemişler , sanki ellerinde olsa akp'yi iktidardan götürmek için herşeyi yapmıyacaklarmış gibi. Biz bunların hepsini biliyoruz da bir sayfa çıkınca ortaya mı bu kadar olay oluyor.Akp oy kaybettikçe böyle çiziktirilmiş sayfaları çıkara çıkara ortaya suni gündem yaratıp , korku unsuru yaratarak iktidarını güçlendirmeye devam ediyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bir belge ki fotokopisi var sadece gerçeği yokki gerçek olup olmadığının belirlenmesi zorlaşsın.

Bir belge ki Taraf gazetesine sızdırılana kadar savcılıkça hakkında işlem dahi yapılmamış.

Bir belge ki bir bilgisayardan bulunsun ama hard disk kopyalanırken bilgisayarın sahibi avukat (yada vekili) orda bulunmasın BÜTÜN Ergenekon soruşturmasında yapıldığı için, bu yüzden hukuka aykırı delil olsun ve yargılamada delil olarak kullanılamasın zaten, sadece gazetelere servis yap, çamur at izi kalsın şeklindeki davada kullanılmayan ama hergün yayınlanan (çünkü kaynağının yasal olup olmadığı belli olmayan) ses kayıtları gibi birşey olsun. Ulan 1.5 senede öğrenemediler mi bilgisayardan nasıl delil alınır vs.?



Yahu ben yoruldum artık. Yukardakilerde bir şey ifade etmiyorsa daha ne diyeyim?

CMUK 254/2 madde ve fıkrası gereğince, hukuka aykırı delillerin delil olarak değerlendirilemeyeceği hükme bağlanmıştır arkadaşlar. Yargılamanın çoğunuda bu tip deliller kullanılıyor. Bu iş ya delilsizlikten bitecek yada Yargıtaydan dönecek (o daha beter, tutukluların hapisten çıkması 2 yılı fln daha bulur). Ve bu göz göre göre böyle yapılıyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

elm said:

Sanki ordunun akpyi sevmediği ortada değilmiş gibi.Sanki muhtura vermemişler , sanki ellerinde olsa akp'yi iktidardan götürmek için herşeyi yapmıyacaklarmış gibi. Biz bunların hepsini biliyoruz da bir sayfa çıkınca ortaya mı bu kadar olay oluyor.Akp oy kaybettikçe böyle çiziktirilmiş sayfaları çıkara çıkara ortaya suni gündem yaratıp , korku unsuru yaratarak iktidarını güçlendirmeye devam ediyor.


işte bunu anlıyamıyacak kadar kıt beyinli insanlar var bu ülkede. varki bu kadar oy alıyor bu adamlar. Niteliksiz davar sürüsü coğunluk, nitelikli insanları yönetiyor ne yazık ki.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Böyle saçma konuları konuşmak bile gereksiz. O yüzden açılmamıştır başlık. Mayın yasasının onaylandı arada, haberi olan var mı bılmıyorum ama, gül onaylamış. Neyse biz gene AKP'nin demokratikleşme yolunda uğradığı müthiş komploya dönelim. Sessizce çıksın yasalar, çaktırmadan, ürkütmeden.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Eaglewingg said:


işte bunu anlıyamıyacak kadar kıt beyinli insanlar var bu ülkede. varki bu kadar oy alıyor bu adamlar. Niteliksiz davar sürüsü coğunluk, nitelikli insanları yönetiyor ne yazık ki.


aka: Akp'ye oy verenler kıt beyinli, davar sürüsü.

Kusura bakma da ben nitelikliyim, benim oyum çobanın oyuyla bir mi?!?!? diye yırtınıp da malın önde gideni olan çok kişi var bu ülkede.

Her konuşmalarında Atatürk'ü ağızlarından düşürmeyen sözde Atatürkçülerin de böyle yaklaşımda bulunmaları ayrı komedi zaten. (Genel olarak yazdım üzerine alınma)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

1- ordunun bu belge doğru da olsa yanlış da olsa muhtemelen benzer faaliyetleri var ilk darbeden bu yana.
2- akp ve gülen cemaati içinde laikliği kaldırmak gerektiğine ve bu uğurda "karda yürüceksin izini belli etmiceksin" tipinde yaklaşımlarda bulunanlarda var.

Ancak bi tarafta CIA'den ve Amerika'dan icazet alan Feto ve ona yakın duruştakiler, din simsarları. (anti-laik)

Bi tarafta da cuntacılar ve postal yalayıcıları, halkı hiçe sayan götü kalkık kitle. (laikçi kesim)

NŞA'da ikisi de olmamalı hatta anayasal düzeni yıkmaya çalışmanın cezası da idam olmalıdır. Ama her iki kutup da birbirinden besleniyor. Biri varken diğerinin olmaması mümkün mü ?

Her iki tarafta karşı tarafın düşmanlığından nemalanarak, gizliden gizliye güç iktidar, çıkar peşinde. Dolayısıyla gerçekleşen olaylar bire on katılıyor, hangisi doğru hangisi yanlış bilemiyoruz. Yanlış da diyemiyorum doğru da bu belgeye. Dolayısıyla yorum yapmak için mahkemenin sonuçlanmasını beklemek gerek. Hoş "bağımsız askeri yargı" halledicek bu işi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Eaglewingg said:

elm said:

Sanki ordunun akpyi sevmediği ortada değilmiş gibi.Sanki muhtura vermemişler , sanki ellerinde olsa akp'yi iktidardan götürmek için herşeyi yapmıyacaklarmış gibi. Biz bunların hepsini biliyoruz da bir sayfa çıkınca ortaya mı bu kadar olay oluyor.Akp oy kaybettikçe böyle çiziktirilmiş sayfaları çıkara çıkara ortaya suni gündem yaratıp , korku unsuru yaratarak iktidarını güçlendirmeye devam ediyor.


işte bunu anlıyamıyacak kadar kıt beyinli insanlar var bu ülkede. varki bu kadar oy alıyor bu adamlar. Niteliksiz davar sürüsü coğunluk, nitelikli insanları yönetiyor ne yazık ki.


Genel mantığa göre çoğunluk davar ise kalanı koç veya kuzumu oluyor ? memlekette hayvancılık bitti diyorlar , bu arkadaşın dediğine göre bizi kandırıyorlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu belge gercek midir degil midir bilmiyorum. Bana sorarsaniz ordunun gecmis vukuatlari gozonune alindiginda gercek diyorum.

Fakat bu benim kendi fikrim, bende herkes gibi sonucunu merak ediyorum sorusturmanin.

Fakat bir gercegi gozardi etmemek gerekiyor. Cok sevdigim bir arkadasin yazisini size alintiliyorum.

Yandaş medya ve 'Numaralı Cumhuriyet' taifesi 'gerçek muhalefet' yaptıklarını her fırsatta beyan ediyor. Onlara göre Türkiye yıllardır, özellikle askerlerin ve sivil bürokrasinin baskısı altında 'inim inim' inliyor. Kahraman (!) gazeteciler olarak onlar; kimsenin söyleyemediği, yazamadığı, ima bile edemediği şeyleri yazdıklarına, hatta manşetten verdiklerine inanıyorlar.

TSK başta olmak üzere, Ergenekon sürecini, sivil-asker-terörist ilişkilerini açığa çıkaracak muhalefet kudretinin ancak kendileri gibilerin harcı olduğunu savunuyorlar her fırsatta. Geçen bir kaç yılı göz önüne alırsanız, söylediklerinde küçük bir gerçeklik payı olduğu aşikâr. Özellikle ‘Taraf Gazetesi’ attığı manşetlerle ve konulara yaklaşımıyla, zaman zaman açık yönlendirme yapsa da, sansasyon yaratmayı başarıyor.

Peki bu insanlar gerçekten muhalefet yapıyor mu?

Bu sorunun cevabı, koca bir ‘Hayır!’

Öncelikle adı geçen gruplar kavramları birbirine karıştırmak, tanımlar uydurmak, garip tabirler kullanmak konularında gösterdikleri başarıları ‘gerçek muhalefet’ yapma konusunda gösteremiyorlar. Onların yaptığı yegâne şey: ‘gürültülü bir –mış gibi muhalefeti!’ Bir başka deyişle, onlar sadece eleştirirmiş gibi, demokratikleşme istermiş gibi yapıyorlar.

TSK’dan başlayalım isterseniz. Bir NATO ordusu olarak TSK’ya sallamak, topyekûn ve derinlemesine bir ABD eleştirisi yapmadan ne işe yarar? Sabahtan akşama kadar TSK anti-demokratiktir, TSK darbe yapmak istiyor, TSK Kürt Sorununa şiddetle yaklaşıyor deseniz ne ifade eder? Eğer TSK’nin NATO ya da ABD çıkarlarına karşı duramadığı gerçeğini görmezden gelirseniz; ‘Hiç bir şey!’

TSK’yı darbeci diye eleştirip, darbelerin ardındaki güce, yani ABD’ye “Evet efendim! Tamam efendim!” çekerek muhalefet yapılabilir mi? Çarşaf çarşaf TSK’ya yüklenen gazetelerde bir tane ABD eleştirisi okuyabildiniz mi? ABD’nin özgürlük, demokrasi, adil paylaşım değil; sadece kendi çıkarlarına hizmet edecek hükümetler aradığını duydunuz mu o çok muhalif(!) yazarlardan? ‘Kürt Sorunu’nda mangalda kül bırakmayan, ‘özgürlük, demokrasi, halkların kendi kaderini tayin hakkı’ nutukları çeken adamlardan; ABD’nin kaç kere Kürtleri sattığını, bugünlerde düzenlenmeye çalışılan ‘Kürt Konferansı’nda amacın: Barzani-Talabani çizgisini bölgede hâkim kılarak ABD’nin yüksek çıkarlarının sağlama alınma gayreti olduğunu dinlediniz mi?

Aynı gazetelerde ya da yazarların köşelerinde gördünüz mü tek bir ‘Cemaat’ eleştirisi?

Hadi bunlar ağır konular diyelim! Peki bugüne kadar kendilerini ‘en baba muhalif’, demokrat, özgürlükçü diye pazarlayan adamlardan ya da gazetelerinden, işverenlerin huzurunu kaçıracak, onların para kaybetmesine sebep olacak bir küçük haber, yorum okuyabildiniz mi? Açlığa, susuzluğa, yalnızlığa itilen milyonlarca işsizin ya da işini kaybetmek üzere olan insanlarımızın neden bu kadar örgütsüz ve çaresiz bırakıldıklarına dair bir şeyler öğrenebildiniz mi ‘kabadayı’ köşe yazarlarından?

Ben size söyleyeyim, “Boşuna beklemeyin!”

Muhalefet adı altında egemenlerin sözcülüğünü yapanlardan olsa olsa ‘tatlı su muhalifi’ olur!

Onlar olsa olsa ‘gölgelerle’ savaşırlar ama asla ‘gerçek muhalefet’ yapamazlar. Çünkü muhalefet; düzenin tekerine çomak sokmakla, acımasız, fırsatçı işverenden hesap sormakla, işbirlikçinin iplerini ortalığa saçmakla olur. Muhalefet ezilenler için zalime karşı, adı her ne olursa olsun, mücadele bayrağını yükseltmekle; haksızın karşısına hiçbir ayırım gözetmeden sadece ‘adalet’ için, ‘hak’ için dikilmekle olur. Ve bunları yapabilecek ‘yürek’, ‘gürültücü tatlı su muhaliflerinin’ bir tanesinde bile yoktur!

Tayfun Sahin
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

tayfun şahinin taraf gazetesini pek de düzenli olarak takip etmediği, ya da ediyorsa da sadece "sansasyonel" manşetleri takip ettiği ortada.

taraf gazetesinde karamehmet'ten, aziz yıldırıma, TÜSİAD'dan rahmi koça epeyce bir "işveren" çeşitli haberlerle eleştirilerden paylarını aldı. diğer bütün gazeteler müthiş bir suskunluk içindeyken taraf karamehmet'in komutanlarla içli dışlı ilişkilerini ve akşam gazetesinin bir gecede nasıl çizgi değiştirdiğini irdeliyordu örneğin. veya fenerbahçe stadının altında bulunan kumarhaneyi, kaç gazete yazdı?

yine taraf gazetesinde almanyadaki deniz feneri iddianamesinin tam metni yayınlandı. sincan belediyesinde içki yasağı faşizminden, tuzladaki işçilerin ölümlerine, 2008 1 mayısında yaşanan polis teröründen, münevver bulut olayına iktidar partisi de emniyet teşkilatı da eleştiriden gayet nasibini aldı.

yine tayfun şahinin gözden kaçırdığı bir başka nokta da şu: TSK, diğer nato üyesi ordulardan çok keskin bir biçimde ayrılıyor. TSK bu ülkede siyasi bir aktördür. nato da kendisine verilen görevleri yaptığı müddetçe bu "aktörlüğüne" karışmamaktadır. TSK'nın ülke siyaseti üzerindeki baskısı ve hatta açık vesayeti, insanları fişlemesi, toplum mühendisliği planları yapması, sivil toplum örgütlerini yönlendirmesi ve bunun gibi daha birçok şeyin natodan çok, içerde ittihat ve terakki zihniyetinin sürdürülmesiyle alakası var. taraf gazetesinin de esas muhalefet ettiği ve her fırsatta teşhir etmeye çalıştığı, işte bu ittihatçı zihniyettir. bu zihniyet etkisini yitirdiğinde, sıra elbet diğer ülkeleri eleştirmeye de gelir. ancak biz daha "halk için" var olan bir kurumun vesayetinden kurtulmadan, başkalarının vesayetine laf etme hakkımız olamaz, olmamalı.

kaldı ki, hiçbir gazete "bütün" haberleri içeremez, bütün olaylara aynı ağırlığı veremez ve zaten vermemelidir de.

abd'ye yapılacak muhalefet, esas günümüzde en kolay muhalefettir. çünkü bu devlet yapısı değişmedikçe, abd'nin üzerimizde olan nüfuzu ne olursa olsun zaten değişmeyecektir. değişmeyeceğine göre, abdye her türlü dil uzatılabilir. zaten uzatılıyor da, bütün dünyada çok sağlam bir abd muhalefeti var da, ne oluyor? hiçbişey. çünkü abd "diktasından" şikayet edenler, mesele kendi diktaları olunca "hoop noluyoruz, buranın sahibi biziz" söylemine geçiveriyorlar. "halkın egemenliği" falan da hikaye oluyor dolayısıyla. eh, kendi iktidarından vazgeçmeyen ve en ufak bir eleştiri dahi kabul etmeyen bir zihniyet ve devlet yapısı, başka iktidarları eleştirse ne olur, eleştirmese ne olur..

TC devletine ve kurumlarına, asker-sivil bürokrasiye ve resmi ideolojiye-resmi tarihe yönelik muhalefet; bu ülkede hemen hemen hiç varolmamış. ya da ne zaman başlayacak gibi olsa şiddetle bastırılmış. ve bu muhalefet hiç varolmadığı için, köhne zihniyetlerde ısrar edildiği için de demokrasi kültürü tam olarak gelişememiş. şimdi bunu yapabilen bir gazetenin de "tatlı su muhalifi" olarak adlandırılması, bence trajikomiktir.

son bir edit: tayfun şahin'e bol miktarda tarafın köşe yazarlarından leyla ipekçi ve ümit kıvanç yazısı öneriyorum, bence "aradığı" muhalefeti ve "vicdanı" onlarda bulacaktır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Taraf gazetesinin 'demokratlığı' hakkında söylenecek çok şey var.Ben Taraf 'kabilesinin' o kadar demokrat olduğunu düşünmüyorum.Tıpkı ulusalcı muadilleri Cumhuriyet gibi,klişeleşmiş ve bayat bir söyleme sıkıştıklarını düşünüyorum.Bunu da gene aynı Cumhuriyet gazetesi gibi;toplumun belli bir kesimini eleştirmeye çalışırken yapıyorlar.Süper vicdanlı(!) Leyla İpekçi'nin şu yazısı çok güzel bir örnek.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sir, ben yine bir Tayfun Sahin yazisi ile cevap vereyim. Taraf in durusunu daha iyi anlatabilmek icin. Taraf oz be oz bir Amerikan gazetesidir. Ve sadece Amerikan cikarlarini korumak icin vardir.

Altan kardeşlerden Ahmet Amca'nın yazılarını okuyan var mı aranızda? Ben onun sıkı takipçilerinden birisiyim açıkçası. Romancılığının etkisiyle olsa gerek, oldukça akıcı yazılar yazıyor Ahmet Amca. Sözünü de esirgemiyor(!) doğrusu.

Kürt meselesinde en sert açıklamalardan, Kuzey Irak’la ilgili söylemlerine; Türkiye’nin üniter yapısından, demokrasiye ve Ergenekon’a ya da derin devlet sürecine kadar her konuda yazıyor durmadan. Dili kıvrak olduğu kadar tehlikeli de Ahmet Altan’ın. Meydan okuyor, hesap soruyor, durmadan ‘biz’ ve ‘onlar’ tanımları yaparak hem kendisini hem de rakiplerini kategorize ediyor, teoriler yaratıyor, yargılıyor, hatta bazen cezayı da kesiyor siyasi rakiplerine. Ee! Böylesine renkli olunca bir yazar, doğal olarak, sevenleri de, destekçileri de artıyor.

Ahmet Amca çok önemsemez belki ama ben onu destekleyenlerden değilim. Çünkü Ahmet Altan Batı’nın üstünlüğünü kabul etmiş bir yazar.

Durun hemen kızmayın. Bunu söyleyen bizzat Ahmet Amca! Bakın 07/04/2009 tarihli ‘Elhamdülillah laikiz…’ isimli yazısında neler söylemiş: “Güney Kore’nin en büyük özelliği, komünist Kuzey Kore’nin komşusu olmasıydı. Batı, aynı ülkenin “komünizmi” seçen parçasıyla, “kapitalizmi” seçen parçası arasındaki farkı bütün dünyaya göstermek, kapitalizmin “üstünlüğünü” Güney Kore üstünden kanıtlamak için harekete geçti.
1950’li yıllarda bir çöplük olan Güney Kore, “kapitalizmi seçen fakir ülkenin” nasıl zenginleştiğinin gösterilmesi için bir “model” olarak kullanıldı. Kapitalist Batı bu “modelle” övündü.
Güney Kore bu sayede zenginleşti. Şimdi buna benzer bir “kader” Türkiye için hazırlanıyor.”

Gördüğünüz üzere Güney Kore isimli bir devlet ve orada yaşayan insanlar varmış ama onların bu hayattaki rolü Ahmet Amca’ya göre ‘etkisiz eleman’ olarak yaşamakmış. Bir gün komünizme ders vermek istemiş batı ve böylece, ‘çöplük’ olan Güney Kore’yi zenginleştirivermiş. Şimdi de benzer bir kader Türkiye’yi bekliyormuş. Bakalım nedenmiş?

“Artık Amerika ve Batı dünyası “medeniyetler çatışması”nın sürmesini istemiyor. Bütün dinlerin ve ırkların birarada barış içinde varolacağı yeni bir dönem başlatıyorlar. Türkiye de bu noktada önem kazanıyor işte.
Çünkü Türkiye, yeryüzünün hem laik, hem kör topal demokrat, hem terörü desteklemeyen, hem de Müslüman olan tek ülkesi.
Bugün Türkiye, çevresindeki bütün ülkelerden daha “kıymetli” Batı için.
Bu nedenle de anlaşılan “model” olarak seçildi.
Benim anlayabildiğim kadarıyla, Batı dünyası, özellikle de Amerika, bütün İslam âlemine, “laikliği, demokrasiyi” benimsemiş bir Müslüman ülkenin ne kadar başarılı ve zengin olabileceğini Türkiye üstünden kanıtlamak istiyor.”

Neymiş? Amerika ve Batı çatışma yerine barış istemiş! Demişler ki, bize bir örnek gerek ama terörü desteklemesin, kör topal demokrat olsun, hem Müslüman hem de laik olsun. Masaldaki gibi aramışlar taramışlar, dört bir yana haberci salmışlar ve sonunda biri demiş ki: “ Tamamdır abi! Modeli buldum. Adı: Türkiye” Tabi hikâyenin sonunu merak ediyorsunuzdur. Biz nasıl ‘çöplük’ten ‘zengin’liğe geçip, Güney Kore olacağız diye bekliyorsunuz eminim. İşte Ahmet Altan’ın cevabı: “Eğer Türkiye, dünyanın, Obama’nın ziyaretinde billurlaşan mesajlarını iyi anlarsa ve gereğini yaparsa... Kürt sorununu barış içinde adaletli bir şekilde çözerse, Ermeni sorununu, bu sorunu tabulaştırmadan, gerçekleri görerek aşabilirse, dindarlarının “inanç özgürlüğüne” sahip çıkarsa, azınlıkların haklarını kabul ederse, gerçek bir laikliği sürdürürse... Mutlu ve zengin bir ülke olmak için her türlü desteği bulacağız. Tarih, bize büyük bir imkân sunuyor. “Makûs talihimizi” yenebileceğimiz bir fırsat bu. Eğer, dünyanın, tarihin ve çağın bizden istediklerini gerçekleştirmenin bizim yararımıza olduğunu anlayabilir ve bunları gerçekleştirecek enerjiyi gösterebilirsek, çok kısa bir süre sonra, bugüne dek hiç bilmediğimiz bir huzurun ve refahın içinde yaşayacağız.”
Gördüğünüz gibi Altan Amca işi çözmüş! O kıvrak üslubuyla da anlatmış hepimize huzurun ve refahın yolunu. Mutlu ve zengin bir ülke olmak için ‘Batının’ sözünü dinlemek yeterli olacakmış.
Açıkçası ben bu kadar güzel bir ‘teslimiyet yazısı’ yazamazdım. Meğerse Ahmet Amca koca koca lafları, o sert yazıları sadece ‘mutlu ve zengin’ bir ülke olmamızı isteyen(!) ‘batılı amcalar’ için kaleme alıyormuş. Aslında Türkiye’de yaşayanların hiç bir önemi yokmuş bu dünyada. Türklerin ya da Kürtlerin talepleri, azınlıkların meseleleri yokmuş. Biz sanal bir ortamda ‘siyasetçilik oynuyormuşuz’ anlayacağınız. Ne kadar uğraşırsak uğrasalım, ‘Makûs Talihimizi’ değiştirme şansı elimizde değilmiş! Çünkü ‘çöplük’ten zengin bir Güney Kore yaratan ‘Batı’ istediği ülkeye istediği rolü yazarmış. Tam bağımsızlık, millet iradesi, egemenlik, hukuk sistemi, ulusal çıkarlar, demokratikleşme gibi kavramlar yokmuş!
Ben kendi adıma, ülkemin başkalarının yazdığı planların figüranı olmasını, sonu zenginlik de olsa, reddettiğim gibi bütün bunları yazan Ahmet Altan’ın ‘demokrat’lığı kimseye bırakmamasını da kabul edemiyorum. Ve buradan kendisine sormak istiyorum: “Sen buna “demokratlık” mı diyorsun, sen buna “sanatçılık” mı diyorsun, sen buna “özgürlük“ mü diyorsun?
Bunlar “demokratlıksa’, “rezillik” nedir be amca, işbirlikçilik nedir, uşaklık nedir?”
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

nedanko said:
Muhalefet adı altında egemenlerin sözcülüğünü yapanlardan olsa olsa ‘tatlı su muhalifi’ olur!

Onlar olsa olsa ‘gölgelerle’ savaşırlar ama asla ‘gerçek muhalefet’ yapamazlar. Çünkü muhalefet; düzenin tekerine çomak sokmakla, acımasız, fırsatçı işverenden hesap sormakla, işbirlikçinin iplerini ortalığa saçmakla olur. Muhalefet ezilenler için zalime karşı, adı her ne olursa olsun, mücadele bayrağını yükseltmekle; haksızın karşısına hiçbir ayırım gözetmeden sadece ‘adalet’ için, ‘hak’ için dikilmekle olur. Ve bunları yapabilecek ‘yürek’, ‘gürültücü tatlı su muhaliflerinin’ bir tanesinde bile yoktur!

Tayfun Sahin


Çıksın arkadaş yapsın o zaman dediği tarz "öz hakiki gerçek muhalefet"liği.

Yok yani ne istiyorlar bu adamlar onu anlamıyorum.

Mecliste oy çoğunluğu AKP'de. Tayfun kardeşimizin dediği gibi "iktidara çomak sokmak" için AKP'nin meclisteki faaliyetlerini engelleyebilecek bir oy çoğunluğuna sahip olmaları lazım, ama CHP'nin böyle bir imkanı yok. Gidip öldürsünler mi AKP'lileri "çomak sokmak" için.

Kimseden hesap sormuyor diyor ama merak ettim hiç bir CHP milletvekilinin konuşmasını dinlemiş mi kendisi?
Sürekli hesap soruyor CHP milletvekilleri. Örneğin Atilla Kart'ın konuşmalarını oldukça güzel buluyorum.

Son yerel seçimleri öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu çok hızlı bir şekilde birçok kişinin dosyalarını açtı televizyonlarda hesap sordu. Merak ediyorum Tayfun Şahin bu olayları hiç övmüş müydü?

Daha da garibi şu.
CHP marjinal radikal anarşik bir parti değil. Bu yüzden salyalar saçarak ona buna saldırmaları mümkün değil.

Eğer öyle bir parti istiyorsan zaten gidip destek verirsin. Bu tip yazılar yazanların hiç bir faaliyetini göremiyoruz.

Muhalefetin yeterince etkili muhalefetlik yapamadığını düşünüp sırf bu yüzden tek kalemle silip atmaya çalışırsan, bu eldeki muhalefet partilerine daha çok zarar verir.
Bu yüzden bu tip karalayan kişilerin iktidara yardım etmiş olduğunu düşünüyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...