ginaly Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 ayrıca isviçreli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre 80 ve 90larda doğan çcouklar kronolojik olarak 4e ayrılır, 1. nesil, gazoz kapağı devri, 80-84 arası doğanlar 2. nesil, sporcu kartlar devri, 84-87 arası doğanlar 3. nesil, looney tunes tasolar devri, 87-90 arası doğanlar 4. nesil, pokemon tasolar devri, 90-93 arası doğanlar Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
reddiye Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 -olum manyakmısın gazoz kapağı mevsimi bitti gülle başladı bile aq -oha lan hemen bozdurim elimde de şiveps vardı tuborg vardı aq -dur dur alt sokakta taso başlamış lan -ananısgiym nerden bulcaz olum -dur bende gassarayda fatihin çıkartması var satarız onu şimdi KAPIIIIIIŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Pýtýk Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 aaa kukalı saklambaç bilinmez mi? yaz tatillerinin vazgeçilmeziydi o akşam en az 7 ye 8 e kadar top oynar anlaşır evlere gider yemekler yenir akabinde anneye sevecen tavırlarla yalvarılır izin alınır gidilir parka kukalı oynanırdı. ama saf bir çocuksan o oyunda hiç şansın yoktu çok fena eziyet görürdün ebeyken... Kukalı saklambacın kukuyla hiçbir alakası yoktur! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sufi Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 bahçelievler... ismini hakediyordu o zamanlar. bütün evler bahçe içinde ve tek katlıydı. bahçelerin hepsi bitkilerle ağaçlarla doluydu ama istisnasız hepsinin içinde gül ekiliydi. akşamsefaları da hemen her bahçede bulunurdu. pembe, sarı, beyaz... bazen iki renk aynı yerde dikiliyse iki rengin karışımı çizgili melez akşamsefaları boy gösterirdi aralardan. aslanağızları benim en sevdiklerimdi. çiçek ağzı kapalı bir canlıyı andırırdı resmen. kenarından bastırınca ağız açılırdı içinden aslanmın dili görünürdü. bahçe duvarlarının çoğundan sarmaşıklar sallanırdı. sarmaşıklar genelde hanımelilerle karışık olurdu. yaz başında inanılmaz bir hanımeli kokusu sarardı ortalığı. öyle ki sağlı sollu hanımelilerle bezenmiş bir sokaktan yürürken insan kendinden geçerdi. bahçelere dikilmiş meyve ağaçları çok çeşitliydi. dut, erik, şeftali, elma, kiraz... kimileri bahçelerinin bir bölümüne domates, biber, patlıcan falan ekerdi. bahar ilerleyip de havalar yaza dönmeye başlayınca bizim bahçe yaramazlıklarımız başlardı. bunların en masumu hanımelileri koparın çiçeğin dibindeki balı emmekti. ne müthiş bir lezzetti o... erikler ve kayısılar kendini göstermeye başladığında çağla avlarımız başlardı. bahçelerin duvarlarından kenarlardaki ağaçlara tırmanıp dışarıdan erişilmesi mümkün olan tüm noktaları temizlerdik. eriklerin olgunlaşıp canerik olma döneminde pek az ulaşabileceğimiz erik kalırdı. ama bahçe sahibi teyze yine de kıyamaz bazen bahçeye alırdı bizi. ama izinli toplamak asla çalmak gibi olmazdı. sonra gülllere dadanırdık. gül avına çıktığımız arkadaşlar hep tam olgunlaşmış tamamen açmış gülleri yolarlardı. ben ve kardeşim tomurcuk aşamasından yeni çıkmış, açmaya yüz tutmuş olanları yolardık. akşam eve bir tomar gül getirip vazoda suya bırakırdık. annem mutlaka sorardı izinli mi kopardınız diye. cevabımıza inanır mıydı bilmiyorum. su içindeki gül açıp dökülene kadar 3-4 gün kalırdı masanın üstünde. ev mis gibi kokardı. yazın sonlarına doğru da domates ekili bahçelere dalmaya gelirdi sıra. şaziye teyzenin bahçesindeki domatesin o ekşi tadı dünyanın hiçbir domatesinde olmazdı. mahalledeki herkesin yaprak koleksiyonu olurdu. farklı ağaçların yapraklarını toplayıp kitap arasında kuruturduk. çevremizde o kadar çok ağaç çeşidi vardı ki koleksiyonlarımız eni konu sağlam koleksiyon olurdu. evet istanbul'dan bahsediyorum. sene 1975... bi de şimdi gidin bahçelievler'e. bahçe bulana ödül veriyorlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kermit Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 31, 2008 bide burda var bi kaç şey 80 ler demek Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ardeth Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 doğru valla Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kermit Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Sufi said: evet istanbul'dan bahsediyorum. sene 1975... bi de şimdi gidin bahçelievler'e. bahçe bulana ödül veriyorlar. hacım bahçeyi gezdim apartmanlar arasında boşluk bul onada ödül verirler asdasd Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sesu Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 şu anda farkettim bunu leet i çook önceden çıkarmışız aslında hesap makinesine 1837837 yazarak. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 "bir yazar" kim ise katılmıyorum ben. "teknoloji yokken" lafı oldukça absürt ve saçma. teknoloji her zaman vardı. ha, teknoloji ile kasıt bilgisayarlar ise o ayrı. o zaman suçladığımız şeyi daha iyi belirtmeliyiz. suçu teknolojide bulmamalıyız. aslında suç ne teknolojide ne bilgisayarlarda. zaten dikkat çekerim, burda "ah ah ne günlerdi, yakantop felan oynardık" diyen kişilerin çoğu 60-70 doğumlu kişiler değil. olay teknolojide değil, sosyal yapıda bitiyor. hatırlıyorum da, ben ilkokula başlamadan önce bile commodore 64 ve amiga çok modaydı. ilkokulda akşamları eve kapanıp prince of persia, golden axe, super frog gibi bir sürü oyun oynardık. multiplayer da yok değildi, barbarian gibi karşılıklı oynanan zevkli oyunlar vardı. buna rağmen misket, saklambaç, seksek gibi oyunlar oynardık. eğer bunda bir azalma varsa teknolojiden ziyade sosyal yapıda bir değişiklik olmuş demektir. "bilgisayar yokken insanlar oyun oynardı be" değil de acaba anne-babaların çocuklarını oks, öss vs için yarış atı gibi zorlamalarında suç olabilir mi? bunu da düşünmek lazım. elbette en önemlisi bakmak ile görmek arasındaki fark. ben hala sokakta seksek oynayan, futbol oynayan, ip atlayan çocuklar görüyorum. bir de şu var. topaç gibi şeyler artık bitmiş olabilir. ama bunun suçu gene teknolojide değil. oyuncakçıları parlak plastikten çin tarzı saçmalıklarla doldurunda, yoyoydu, topaçtı o tarz şeyleri bulacak oyuncakçılar kalmadı ki. hatırlıyorum da, ben ilkokuldayken Ankara'da Tunalı Hilmi Caddesi'nde 4 tane oyuncakçı vardı, gidip tek tek gezerdim oraları. Şimdi hepsi kapandı, daha sonradan açılmış bir tane vardı ama o da geçenlerde kapanmıştı sanırım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Apis Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 ginaly said: ayrıca isviçreli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre 80 ve 90larda doğan çcouklar kronolojik olarak 4e ayrılır, 1. nesil, gazoz kapağı devri, 80-84 arası doğanlar 2. nesil, sporcu kartlar devri, 84-87 arası doğanlar 3. nesil, looney tunes tasolar devri, 87-90 arası doğanlar 4. nesil, pokemon tasolar devri, 90-93 arası doğanlar 1. nesil, gazoz kapağı devri, 80-84 arası doğanlar... Ne ağlamıştım annem 2 torba dolusu gazoz kapağımı attığında. Hala içimde yaradır... Offf offfff... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
briareos Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 teknolojinin olup olmaması da çok farkettirmiyordu bir nebze, bütün gün taş toprakla geçtiği için önemli değildi. teknolojiden anladığım şey bayramda dayımın verdiği 1 DOLARdı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Hyperion Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Kapıcılar her çocuğun potansiyel düşmanı galiba ne çektirmişlerdi bize yok orda oynama yok burda yasak...Çocuk da çok laf dinler hani..ulan bide hayalet avcıları vardı aha ulan.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Plabla Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Apis said: ginaly said: ayrıca isviçreli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre 80 ve 90larda doğan çcouklar kronolojik olarak 4e ayrılır, 1. nesil, gazoz kapağı devri, 80-84 arası doğanlar 2. nesil, sporcu kartlar devri, 84-87 arası doğanlar 3. nesil, looney tunes tasolar devri, 87-90 arası doğanlar 4. nesil, pokemon tasolar devri, 90-93 arası doğanlar 1. nesil, gazoz kapağı devri, 80-84 arası doğanlar... Ne ağlamıştım annem 2 torba dolusu gazoz kapağımı attığında. Hala içimde yaradır... Offf offfff... Kavgada tasolarımı kaybedince ne ağlamıştım ne günlerdi be Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Spastik_Serce Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 misket süperdi abi. ara sıra balına en baştan vururdum. tüm misketleri toplardım. savaş abiler kızardı bana. toplama oolm biz 5 er tane verek diye. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
hoccemama Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 milettin sporcu kartlarını üterdim. çok olunca da evin balkonundan kapış yapar milletin birbirini ezmesini izlerdim ahhahah herhalde çoğu kişi biliyodur "ütmek" fiilini:D cümle içinde kullanırsak " enayiyi çok pis üttüm" oyunu kazanıp elindeki kartları almak maksadıyla kullanılır sddfsdfsd Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dark_Soul Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Ben 84 doğumlu olarak kendimi çok şanslı hissediyorun şöyleki,ilkokula kadar bilgisayar diye bişey bilmiyorduk,Atari miz vardı arada onla oynayıp paso joystic i kırardık,vaktimizin çoğu dışarda,binanın yanındaki çim alanda maç yapmak,yöneticiden kaçmakla geçerdi,kışın kar yağdığında yoldan geçen otobüslerin camına kartopu fırlatırdık,bebeto ve roberto baggio en popüler oyunculardı,ronaldonun ilk zamanlarını tv de hbb kanalında izlerdik,Show tv de Bill ve Ted isimli filmi abimle en az 10 kere izlemiştik,hatta 92-93 yıllarında kablo tv gelmişti,Mtv Amerika da süper klipler vardı,Aerosmith in hastası olduğum crazy,amazing clibleri de Mtv de bol bol gösteriliyordu.Turbo sakızlardan çikan araba kağıtlarıyla baya zaman geçirdik.Sonra bi gün babam çalıştığı şirketten eve IBm marka 486dx-2 işlemcili bilg. getirdi ve film orda koptu,1 sene boyunca abimle pc nin başından kalkamadık,yüzlerce disket,bir sürü efsane oyun,ilk aklıma gelenler sensible soccer ve doom,doom u 2 satten fazla oynayınca grafikleri yüzünden ve sürekli sağa sola dönmekten sanırsam midem feci şekilde bulanmaya başlıyordu.Prehistoric, apartmanda 4 kişide bilgisayar vardı ve hiçbirimiz bu oyunu biterememiştik sonunda 1i hile ile bitirmişti. Abimin öys ye girecek olması nedeniyle peder pc yi götürdü evden.3-4 sene kadar pc den uzak durdum,orta okul zamanlarımda net cafeler daha yeni yeni açılmaya başlıyordu,ilk gittim net cafe de Ankara kızılaydaki Blue netti,ilk defa masaüstü rpg oynayanları orda gördüm,red alert,diablo gibi nice oyunlarla tanıştım,ama en zevklisi Duke nukem 3d nin multisiydi. Bu arada ben ortaokul 1 veya 2 deyken ortalıkta acaip sayıda uzun saçlı küpeli abilerimiz-gothic ablalarımız vardı,hiphop-rap diye bi müziği sallayan yoktu,ne olduysa 3-4 sene içinde,milleniuma doğru hiphop-rap de bi patlama oldu,tüm arabeskciler rapci oldu,ortalikta mal mal kıyafetlerle, boynunda altın kolyeyle dolaşan tipler türedi,eski metalci abiler-ablaların hepsi bir anda yokoldu.Sanki birileri bunu kasıtlı yapmış gibi çok hızlı bi değişim oldu,çok şaşırmıştım buna zamanında. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
asinanyavuz Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 eyçbibiii iyii tiviii. ehue. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sleepingdeath Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Misket Gazoz Kapağı Sporcu Kartı Taso Karakutu Atari Commodore 64 Okul harçlığı ile alınan gazete kuponundan gelen 8 bit atari sonra bozup 2-3 tane daha 8 bit Sega Genesis Sega Saturn Sega Gamegear PS PC Sanırım seri böyle ilerliyor.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_Mikael_ Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Mahalle maçları inanılmaz heyecan vericiydi hakikaten sabah 10 da sokağa çıkardım akşamüzerine kadar gezerdim yolda sopa falan bulursam onu bir yerlere sürterdim akşamüzeri vakit geldiğinde maçlar başlardı maçtan sonra musluktan su içilip bazen de dondurma yenirdi.Of ne adrenalin vardı lan o maçlarda Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
nocom Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 SoulCube said: neydi o simiiitler mahalle maçları sizin takım çok güçlüler. gazoz kapaklar,misketler,9 aylıklar,atari salonuna giderken bozuk parayı ezip jeton olarak kullanmak...niceleri. 9 aylık vardı demi offffffffffffffffff :( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dwinz Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 1, 2008 hardterla meşe yuzunden az kavga etmemişizdir. hatta hardterın annesınden kuçukken sağlam bi ense tokadı yemiştim. topumu paylaşamamıştık neydi bişeydi hatırlamıyorum tam. ne günlerde bi peeh.üşendim şimdi yazmaya da bi eski ev vardı, pencereden bacadan içeri girmeye kasardık tey teeyyy. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_Mikael_ Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 kafa 3 gol beşik 5 goldü. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laraken Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 bi de bunun yazlık boyutu vardı eğer yazlık sitedeyse. her sene yazın toplaşınca, eh, 1 sene görmemiş oluosun alayını. tam da ergenlik dönemi, birinin sesi değişmiş, biri alayına uzamış. ilk gün bi garip, tekrar tanışır gibi. ertesi gece direk hırsız-polis döner. kızlarla koşulur kelebeklerle uçulur falan. ulan ne söylenmemiş aşklar dönmüştür o yazlıklarda lan kimbilir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
reyou Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 bilmiyom yapistiran oldumu ama => Kenan Evren´i, Erdal İnönü´yü, Özal'ı tanımış olmak, Ajda Pekkan´ın Alo, Michael Jackson´ın Pepsi reklamlarını hatırlayacak kadar şanslı olmak demek. Big in Japan, The Final Countdown, Eye of The Tiger demek. İcraatın içinden demek, "Semra koy bir kaset de neşemizi bulalım" demek. Köprü demek, ödediğiniz her kuruş verginin yol, su, elektrik olarak size geri dönmesi demek Voltran Voltran Voltran demek , depozito toplamak adına kola şişesi biriktirmek demek , Adile Naşit`ten masal dinlemek demek. Debbie Gibson, tiffany, Jason Danovan, Sandra, Modern Talking. vb. dinliyor olmak... Comanchero´nun ve life is life'ın sözlerini ezberlemeye çalışmak demek... Michael Jackson, Madonna, Samantha Fox demek Korhan Abay, Cenk Koray, Metin Milli, Ersen ve Dadaşlar demek. Clementine, He-man, She ra, Transformers demek. Okula siyah önlükle gitmek demek. Kayahan, Nilüfer, Sezen Aksu, Barış Manço ile büyümek demek. İhtilal çocuğu demek, Köle İzaura demek, Ziyaretçiler demek!!!! Acidçi misin metalci mi demek... Moruk demek, Herild yani demek, Hey corc versene borc demek, olmaz maykil bende de yok cevabını işitmek demek, geriye dönüp baktıkça iç geçirmek demek... Yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak. Hem eski hem yeni olmak demek. Biraz gözü açık bir 80'li, yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda almış demektir. edi mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu şörli makleeyynn yeeeeeee diye bağırıp en az bir technotronic kasetine sahip olmak demek. Mahalle çeşmelerinden su içmek, bayramları iple çekmek, cumhurbaşkanı denince Kenan Evren'i hatırlamak demek Koltuk altında topla okul bahçesine yalnız giderken "nasılsa oynıycak birileri vardır" diyebilmek demek Eti kemik geçiyor demek; Evden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocukluğunu yaşayabilmiş,son dönemin bir üyesi olmak, Ne sorusuna zonk cevabı vermekten zevk duymak, büyüteç ile kağıt yakmak ve siyah kağıtların beyaza oranla daha kolay yandığını keşfetmek, 9 voltluk pile dilinle dokunup o ekşi anı yaşamak, Televizyon konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak, 23 nisan çocuk şenliğinde gelen yabancı çocuklara 5 dakikada aşık olmak demek Son dersin son 5 dakikasında parkeleri giyip zilin çalmasını beklemek, hurraa kapıya doluşmak, dışarıya pestil olarak çıkmak demek, sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek. Kutu kolayı açtıktan sonra kapağını çekip çıkarıp atmak demek Tipe bak demek, Fon müziği Laura Brannigan'dan Self Control olan günler. Bakkala gitmenin, sokakta oynamanın, harçlık toplamanın geçerli sayıldığı, Havuç´un olmadığı yıllar demek... her şeye rağmen temiz ve el değmemiş bir hayat demek... Sonrasında biz büyüdük ve kirlendi dünya demek. Pazar akşamları mecburen yıkanmak ve erken yatmak demek Sesi açıp kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek Şehirlerarası yolculuklara çıkarken otobüsün 302s olması için dua etmek. Bilet alırken arka kapının önü ve tekerlek üstü olmasın demek. Resimli futbolcu kartları demek, süper babaanne demek, fantayla kolayı karıştırmak demek, mahalle kavramı demek. Çavuşevsku ve karısının kurşuna dizilişini TV'den seyretmek demek, o görüntülerin yıllar sonra bile kafadan hala çıkmamış olması demek. Anket ve hatıra defterlerinin olması bunlara seviyorum ama kimi diye başlayan maniler yazmak,önünde tek arkasında 2 çizgi olan külotlu çorapların havada sallanarak giydirilmesi, içinde biri sabunlu iki ıslak bez olan mustili beslenme çantası, dantel yaka, yenen kokulu silgi, leblebi tozu çekerken atlatılan ölüm tehlikeleri, hulohop, ayak bileğine takılarak çevrilen top, sek sek oynamak, bayramda mahalleye dağılıp şeker toplamak, müsaitseniz annemler size gelecek demek. TRT´nin yayın akışının bitmesiyle çalan İstiklal Marşı için ayağa kalkıp, marşı hazır olda bangır bangır söylemek ve marşın bitiminden sonra çıkan tiz "biiiiiiiiiiiiip"sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek. Zerrin Özer demek. Nasıl da geçmişti bütün bir yaz demek. Bu şarkıya kafanda klip çekmek demek. Annelerin Çernobil yüzünden çay içirmemesi, gofret yedirmemesi demek.. Challenger'ın olduğu günkü haberleri hatırlamak demek.. PKK saldırılarında her gün mutlaka birilerinin öldüğünü duymak ama anlamamak demek. Veronica Castro'yu güzel zannetmek demek. Kenan Evreni Atatürk zannetmek demek. Yazlık diskolarda içeri alınmamak demek, bunun için ağlamak ve içeride - her nedense- You are in the army now- şarkısında sarmaş dolaş dans eden abi ve ablalara bakıp özenmek demek Gorbaçov´un kafasındaki kırmızılığın ne olduğunu merak etmek, anneye "Zeki Müren´e teyze mi diyim amca mı diyim" diye sormak, Kenan evren´in cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılırken Çankaya köşkü basamaklarından yavaş yavaş inip sekreteriyle vedalaşmasını hatırlamak. "Hayat Bilgisi" kitabında Kenan Evren´in resmi olması, her yere modern cami inşa etme furyasına anlam verememek, batman ve Şirnak´ın henüz il olmadığı günleri hatırlamak, Özal'ın çenesinin enteresan yapısına anlam veremeyip, "acaba benim çenem de ilerde böyle olur mu" kaygısıyla aynaya bakmak demek... breyk breyk arkadaş arıyorum demek Eve lazım olur diye fazlaca pul almak demek ho ho ho hoover demek Zeki Müren'in size alo diyoruuuum demesi demek İlkokulda Halley, Petrol ve Komancero şarkılarını uydurma sözlerle söyleyerek dans eden Tolga Han özentisi sefil dans grupları kurmak okul sonrasında ise her gün koşturarak eve gidip; bu toprağın sesi programında kımıl zararlısı ile mücadele yöntemleri, orman köylüsünün sorunları ve yüksek randımanlı durum bugdayı türleri ile ilgili verilen faydalı bilgilerin ardından Kamber ağa ile uyanık skeçlerini büyük bir ilgi ile izlemek demek küçük yaşta bilinçli bir çiftçi kadar ziraat bilgisine sahip olmak demek sinemalarda the Lord of the rings, Harry Potter vs. izlemek yerine Jules Verne romanları okumakla geçirilen bir çocukluk demek Aldım çantamı kolumaaa, çıktım Dallas yoluna, ben Babi´yi beklerken Ceyar girdi koluma şarkısını dansıyla birlikte bilmek demek. Kimler geliyo kimler? sana ne, sana ne? Ama bunu söylemenize gerek yok ki, ben yapınca alışverişi, zaten alıyorum satış fişi replikleri barındıran Ali-Ayşegül Atik reklamı ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacağım. Erooooolll, Eroooolll (mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size buraya ! fişini de al oğlum´daki Meşhur Erol, hadi hep birlikte, hep birlikte, biz biz olalım yemeklerden önceeee, lavaboya koşalım, hafta da bir kere tırnakları keselim, fırçalayıp onları tertemiz olalım diye şarkılar ezberleyen bir nesil olmak İcraatın içinden izleyip Özal´ın kalemine bakıp hipnotize olmaya çalışmak Videocudan American Ninja, Kartal, Kan Sporu ve Evil Dead gibi filmleri kiralamak demek Analogtan dijitale geçiş devrini yaşamış birey olduğunu anlamak ve ikisinden de farklı zevkler aldığının farkına varmak demek Çok güzel bir ülkenin son yıllarını hayal meyal hatırlamak, sonra da çivisinin çıkışını görerek büyümek demek Hava durumlarının eksi değil de "sıfırın altında bilmem kaç" denildiğini bilmek demek Apartmanın çatısına 5 metrelik anten takıp üstüne de tencere kapağı bağlayan bir abinin sizi TV önüne oturtması ve çatıdan oldu mu diye bağırıp anteni ayarlamaya çalışması . Yunanistan kanallarını görüntülemek adına .. oldu oldu diye camdan kafayı çıkarıp bağırmak ve kimsenin buna şaşırmaması demek. Siyah beyaz ve karlı bir görüntü de olsa .. Üstelik Yunanca tek kelime anlamasanız da gündüz vakti çizgi film izlemek için az debelenmemiş olmak demek... Muhtemelen hayatımız boyunca yaşadığımız en güzel 10 yıl demek... TRT 1´de oluşan sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen donuk ağaç, dağ bayır resmine 10 dakika hareketsiz bakabilmek demek. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dark_Soul Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 2, 2008 Üff şimdi hatırladım Bide Yonca Evcimik faciası yaşanmıştı tanıdığım tüm kızlar, büyük küçük Yoncanın şarkılarını söyleyip onun gibi dans etmeye çalışırlardı Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar