Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

yilan seklinde bebek


unac

Öne çıkan mesajlar

Şuradan maddenin en küçük yapı taşının enerji olduğunu anlıyabilirsiniz =

Lord Kelvin, XIX.yy.in sonuna doğru fiziğin hemen hemen tamamlandığı görüşündedir. Ona göre yalnızca ısı ve ışık kuramı üzerine bazı bilinmeyenler vardı. Fakat H. Hertzin 1887de keşfettiği "fotoelektrik etki ve ısı kuramı" ile, gerçekleştirilen deneyler arasında garip uyumsuzluklar baş gösteriyordu. İşin ilginç yanı, bilim adamlarının; pek önemsemediği bir konunun, tüm detaylarının önceden açıklandığı bir kuramın başlarına çorap örmeye başlamasıydı. Alman Ağırlıklar ve Ölçüler Enstitüsü, yeni elektrik lambaları için bir ölçek ararken, fizikçi W. Wienden bir "kara cisimin sıcaklığıyla, onun yaydığı ışınlar arasındaki bağıntıyı belirlemesini istedi. Bilindiği üzere ısıtılan cisimler ısırdı. Sözgelimi bir bakır parçası morötesi ışınları yaymadan önce İlkin kızaracak, sonra akkor hale gelecektir. Bu aşamada cismin yaydığı maksirnurn ışınlar mora kayacaktır. 1900da Berlin Üniversitesi profesörlerinden M. Planck bu problemi kuram yoluyla çözmeye çalışırken olanlar oldu. Plancka göre kara cisim füzerine gelen bütün ışık, elektromagnetik dalgaları yutarak büyük enerjilere sahip olabilen cisim) ışıması-soğurması denen bu problem, gözlem ve deneylerle ancak şu şartta uyuşuyordu: Kara cisme ulaşan ya da ondan yayılan ışınların sürekli değil; aralıklı, kesik kesik enerji paketleri şeklinde olması gerekir. Bu ifade açıkçası, klasik fizikte hep sürekli bir büyüklük olarak algılanan ve böylece işlemlere sokulan enerjinin aslında parçalı da olabileceğini söylüyordu. Bundan dolayı yeni bulguya "miktar parça" anlamında "kuantum1 denildi. Doğrusunu söylemek gerekirse, bunu kabul etmek için klasik bilim anlayışını bir tarafa bırakmak gerekliydi. Bu nedenle, Planck bu varsayımı gönülsüz olarak ortaya koydu ve hesap hatasının söz konusu olabileceğini vurguladı. Teorinin tarihsel gelişimi Planckın bulgusundan 5 yıl sonra A.Einstein fotoelektrik etki olarak bilinen fizik olayını açıkladı ve Nobel ödülünü almaya da hak kazandı. Einsteine göre ışıklı parçacıklar, frekanslarıyla orantılı olarak enerji taşır ve bu enerji ****llerin elektronlarına aktarılabilirdi. Böylece vakum ortamda, ışık yoluyla ****lden kolayca elektron sökülebilir, elektrik akımı iletilebilirdi. Işığın C.Huygensden beri bilinen dalga yapısı bu olayı açıklayamazdı. Çünkü çok kısa bir sürede, ışığın frekansının büyüklüğüne bağlı olarak ****lden elektron sökülmesi ancak ışığın tanecik şeklinde düşünülmesiyle mümkündü. Planck haklı çıkmıştı, kesikli büyüklükler (kuantlar) görüşü anlam kazanıyor, bilim adamları mikroskobik olayları düşünürken bu çözüm ihtimalini de göz önünde tutuyorlardı. 1906da, E.Rutherford atomun yapısının araştırılması amacıyla yaptığı deneylerde, atomun Güneş Sistemi benzeri bir yapıda olduğunu ve merkezde (+) artı yüklü bir çekirdekle bu çekirdeği çevreleyen (-) eksi yüklü elektronlardan oluştuğunu ortaya koydu. Fakat bu şekilde açıklanmış bir atomda elektronların hareketi, klasik hareket denklemleriyle incelendiğinde ortaya çelişki çıkıyordu. Çünkü, bu durumda çekirdeğin çevresinde dolanan bir elektron, eninde sonunda çekirdeğe düşmeliydi. Bu doğruysa ne dünyanın ne de evrenin varolmaması gerekiyordu. Ortada, atom kalmıyordu. Bu sorunun üstesinden Danimarkalı genç bilim adamı N.Bohr geldi.Bohr elektronlar için atom çekirdeği etrafında belirli çembersel yörüngeler öngörüyordu. Bundan hareketle, açısal momentumun kuantalı, büyüklük olduğunu belirtiyor; Planck sabitinin (h), 2nye bölümünün tam katları şeklinde yörüngeler düşünüyordu. Kararlı yörüngedeki elektron bu yörüngeyi ancak enerji vererek ya da enerji alarak terkedebirdi. Bu geçişlerde enerjisi "hf" ile verilen fotonlar ısınıyor ya da soğuruluyordu. Bu ifade de fotoelektrik olaydaki gibi kuantalı enerjiyi Ön görüyordu, (h: panck sabiti; f: ışığın frekansı) Okullarımızda, geçerli atom teorisi olarak işlenen, Bohrun bu bulgusu da kuantumluluk tezini destekliyordu. Bohrun atom teorisinin sonraları hidrojen ve hidrojen benzeri (son yörüngesinde bir elektron taşıyan) sistemler için geçerli olduğu gözlendi. Fizikçiler artık atomik düzeydeki yapılan açıklayabilmek için tek çıkar yol olarak kuantum teorisini kullanmaya devam ettiler.

Buradan Ruhun ve duyguların madde üzerindeki etkisine bir kaç örnek :
Türkiye’de çok kişi İsviçre’den gelen bir gurubun
şovunu izledi. Uzun bir inşaat demirinin iki ucuna
gırtlaklarını dayandırıyorlar, gırtlaklarının gücüyle
demiri eğiyorlardı. Sonra da ateşlerin üzerinde dans
ediyorlardı. “İnanırsanız, yaparsınız” mesajını
veriyorlardı.
Arkasından Hollanda’lı Emile Ratelband, verdiği
seminerde, inanmanın etkisini gösterileriyle anlattı.
Ateşin üzerinde yürüyen adam, seminere katılan bazı
kişilerin kırık cam parçaları üzerine atlamalarını
sağladı. Ayaklarının altında ezilen camın ayaklarını
kesmemesi şaşırtıcı geliyordu.
ATV ana haber bülteninde, Yahudi asıllı İngiliz, Uri
Geller, bir telepati gösterisi yapmıştı. Ali Kırca,
kimseye göstermeden kağıdına bir şekil çizmiş, sonra
da Geller’den, çizdiği şekli, telepatiyle keşfedip
çizmesini istemişti. Canlı yayında Geller’in çizdiği
şeklin ve boyutlarının Kırca’nınkiyle tıpa tıp aynı
olduğunu gördüğünde, Kırca ikna olmanın şaşkınlığını
yaşıyordu.
Buda konuyla ilgili bir kaç yabancı kaynak:
http://en.wikipedia.org/wiki/Robert_Ornstein
http://www.amazon.com/s?ie=UTF8&search-type=ss&index=books&field-author=Robert%20M.%20Oates&page=1
(Amazondaki kitapların e-booklarına bir göz atın )
Bu enerji parçacıkları bütün varlıkların temel taşı olmasına rağmen değişik kombinasyonlarla canlı maddeleri yaratıyor.Bu bile başlı başına bir mucizedir , tek başınayken cansız olan bu enerjiler birleşerek ve sayısız kombinasyonda farklı şekillere bürünerek canlıları yaratıyor . Bu öyle bir nizam ki sistemden bir eksiklik tamamen yıkıma sebep olur .
Biyolog arkadaş çok güzel ifade etmiş :
''Tanrıya gelecek olursak, şahsen bir tanrının varlığına inanırım. Çünkü bazılarının iddia ettiği gibi bedenimiz tirilyonda bir yada katrilyonda bir meydana gelen bir tesadüfün eseri olamayacak kadar karışık ve komplike bir çok sistemden oluşur. Bu sistemlerdeki tek bir yanlış seçimle eşek cennetini boylarsınız. Biyokimya prof. umuzun bir cümlesini söyleyeyim size.
"Doğa kendisini tesadüfen yaratırken nedense hep en mükemmelini seçmiş"
Şimdi gelelim bilim konusuna , maddenin duygular ve ruh kontrol edebilir . Bunla ilgili sayısız örnekler var mantığınız herşeye kılıf bulabilir ama bunun en belirgin örneklerini tıpda görüyoruz. Stresin vücut üzerindeki fiziksel etkisini tıp bu gün bilmiyor aynı zamanda neden duygulara göre farklı dinamiklerin harekete geçtiğini . Şimdi siz bana ispat olarak hep bu bahsettiğim olaylarla ilgili biyolojik işleyişi latince kavramlarla açıklayacaksınız ama benim bahsettiğim bunun kökeni yani maddesel tepkimeyi başlatan duygular ve duyguların çekirdeği .Kahinlerin varlığınıda inkar ediyor olabilirsiniz dikenler üzerinde oturup fiziksel zarar görmeyen insanlarıda hatta kor alve üzerinde yürüyenlere ayağı nasır da diyebilirsiniz ama ne derseniz deyin ruhun ve duyguların maddeyi yönettiği gerçeğini değiştiremezsiniz. Çanakkale savaşındaki seyit onbaşı buna en güzel örnek değil mi ? Çekim yasasıda tam olarak buna dayanır yani biz inanarak duygularımızla kendi vücudumuzu ve maddeyi kontrol ederiz. Hatırlayın ne zaman bir şeyi çok isteseniz hep tesadüfler sonucu ona ummadığınız bir anda ulaştığınız olmuştur ama ; bunlar tesadüf değil . Siz ne zaman o duygu potansiyelini tekrar yakalarsanız yine aynı olumlu sonuca ulaşıcaksınız. Gerçek Dünyaya hoş geldiniz. Duygularınızı kontrol ederek kendi kaderinizi dilediğiniz şekilde yönlendirebilirsiniz. Bana inanmıyorsanız sadece deneyin ufak bir şeyden başlayın mesela uzun zamandır görmediğinğiz birini sürekli aklınızdan geçirin ve görüşmek isteyin (olumsuz düşünmeden ) ve sonuçları görün :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Quaternions came from Hamilton after his really good work had been done; and though beautifully ingenious, have been an unmixed evil to those who have touched them in any way, including Maxwell. Vector is a useless survival, or offshoot from quaternions, and has never been of the slightest use to any creature.
- Lord Kelvin
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yok vektör analizi kitabının ilk konusunun başında olan bir alıntıdır, bir okuyan olarak PUHAHAHA LORD KELVİN AHAHA diye gülmeme sebep olmuştur. Özellikle ilk konu vektörlerin ne kadar güzel şeyler olduğunu anlattığı için olmuştur bu. Şimdi ise internette buldum yine ama alıntı olarak buldum. Kısacası o çağda yaşayan biri olsam Lord Kelvine fizik konusundan danışmazdım, her ne kadar kelvini bulmuş olsa bile.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

quaternionlar'a sırf meraktan baktım yanlış hatırlamıyorsam özellikleri complex numaraların özelliklerine benziyordu yani yine ijk vardı ama i.i =-1 i.j=k j.j=-1 falan gibi enteresanlardı (sırf meraktan baktım hehe). bu durumda fiziğin elektromanyetik alanında kullanılan vektörleri yerine kullanılabilir belki çünkü orda da işleri kolaylaştırmak için complex sayılar kullanılıyor muhtemelen bir uyum sağlıyordır quaternionlarla fakat diğer kinematikler için, mekanik için, statik için yani EM öncesi klasik fizik için çok kullanışsız d:

[ Mesaj 18 Temmuz 2007, Çarşamba - 22:20 tarihinde, Ardeth tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • Genel Yönetici
Şu anda en çok üç boyutlu hesaplamalarda kullanılıyor. Bilgisayardaki 3D programları çok kullanıyor. Bir alıntıda ben buldum wikiden, hoşuma gitti:

said:
. . .quaternions appear to exude an air of nineteenth century decay, as a rather unsuccessful species in the struggle-for-life of mathematical ideas. Mathematicians, admittedly, still keep a warm place in their hearts for the remarkable algebraic properties of quaternions but, alas, such enthusiasm means little to the harder-headed physical scientist. - Simon L. Altmann, 1986

______

Bu yaptığımız için en iyi dağıtılmış konu oscar'ı istiyorum ben :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yahu zavallı bebecik üzerinden din-bilim tartışması yapacaklarına boş boş iki bişey öğrensinler bari sinirliyim zaten
ben buarada ordaki harder headed physicist olmuyorum ben çok hevesliyim daha ilk quaternionların adını duyduğum an öğrenmem lazııııım diye gidip baktıydım, ben matematiği araç değil bilim olarak gören fizikçiyim :p

[ Mesaj 18 Temmuz 2007, Çarşamba - 21:51 tarihinde, Ardeth tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...