Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

türkiye'nin en güzel şehri ?


tikkycemal

Öne çıkan mesajlar

seninle bir istanbul kentinde karşılaşmıştık, istanbul...
sen o zamanlar konstantinopolis olduğunu henüz unutmuştun.
ben seni daha terketmemiştim...
terk etmek üzereydim...
geri dönüşün olmadığını, geriye dönülemeyeceğini henüz
bilmiyordum
karşıdan karşıya geçiyorduk.
ben tam o anda karar verdim.
yerleşiklik o an yitirildi.
gerisi sürekli gel-git artık...
dönmeye ve kaçmaya çalışarak hep.
oysa sana dönemiyorum işte, istanbul.
bütün dönüş biletlerimi saklıyordum,
biliyordun ama kabul etmiyordun.
dönüş yoktu, olamazdı, tıpkı gidişin olmadığı gibi.

ben hala o uzun kıvrılan yolda bekliyordum.
oradan ayrılmamıştım ki...
sonra, şimdi yatağımda, bütün gece yazmaktan
yorgun düşmüşken, kuzey rüzgarları buzdan
heykeller yontarken odada, kulaklarımda
"the long and winding road" dönerken
yavaşça, seni düşünüyorum...

uykuya dalar gibi olduğum bir an,
birşey görüyorum, sonradan hatırladığım...
belki bir yaz sabahı,
ılık otların üzerinde saatlerce kalındığı
bir ilkyaz sabahı belki,
yolun kenarında,
altından ince uzun bir suyun akıp gittiği
bir böğürtlen korusuna uzanıyorum...
ellerim böğürtlen rengi...
uyanıyor, anımsıyorum.
böğürtlen... dikencikler... akarsu...
seni düşünmek böyle birşey olsa gerek, istanbul.

Lale Müldür



Salkim salkim tan yelleri estiginde
Mavi patiskalari yirtan gemilerinle
Uzaktan seni düsünürüm Istanbul
Binbir direkli Halicinde aksam
Adalarinda bahar
Süleymaniyende günes
Hey sen güzelsin kavgamizin sehri

Ve uzaklardan seni düsündügüm bugünlerde
Bakislarimda aksam karanligin
Kulaklarimda sesin Istanbul

Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düsündügüm bugünlerde
Sen simdi haramilerin elindesin Istanbul

Plajlarinda karaborsacilar
Yagli gövdelerini kuma sermistir.
Kürtajli genç kizlar cilve yapar karsilarinda
Balikpazarinda depoya kaçirilan fasulyanin
Meyvesini birlikte devsirirler
Sen simdi haramilerin elindesin Istanbul

Et tereyagi seker
Padisahin üç ogludur kenar mahallelerinde
Yumurta masaliyla büyütülür çocuklarin
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kollarin ardindan baglandi
Kesildi yolbaslarin
Haramilerin gayrisina yasamak yok

Almis dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak agasi
Onlarin kemik yalayan dostlari
Onlarin sazi cazi villasi doktoru disçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin isçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sirtindan geçistirilir
Ipek siltelerin istakozlarin
ve ahmak selameti için
Hakkinda idam hükümleri verilir

Haktan bahseden namuslu insanlari
Yagmurlu bir mart aksami topladilar
Karanlik mahzenlerinde sehrin
Cellatlara gün dogdu
Kardeslerin acisiyla yanan bir çift gözün vardir
Bir kalem yazin vardir
Dudaklarini yakan bir çift sözün vardir
Söylenmez

Haramiler kesmis sokak baslarini
Polisin kirbaci celladin ipi spikerin çenesi baski makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaslar saklidir mahzenlerinde

Bosuna çekilmedi bunca acilar Istanbul
Bulutlarin ardinda damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaslar çikti karsima
Dindi sakalarimin agrisi

Bir kadin yoldas tanirdim
Bir kardes karisi
Hasta cigerlerini tasidigi çelimsiz kemikli omuzlari
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildigi gün haramilerin sarayinda
Gebeligin dokuzuncu ayinda
Aç kurtlarin varoslara saldirdigi
Tipili bir gece yarisi
Sirtinda çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbes kiloluk sirrimizi
Zafer kanli zafer kipkirmizi

Bosuna çekilmedi bunca acilar Istanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarinla köprülerinle kulelerinle meydanlarinla
Mavi denizlerine yaslanmis
Beyaz tahta masali kahvelerinle bekle
Ve bir kurusa Yenihayat satan
Tophanenin karanlik sokaklarinda
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarinla bekle bizi
Bekle zafer sarkilariyla caddelerinden geçisimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarimiz
Haramilerin saltanitini yiksin
Bekle o günler gelsin Istanbul bekle
Sen bize layiksin.

Vedat Turkali



Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul`da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul.

Necip Fazıl Kısakürek


Seni goruyorum yine istanbul
Gozlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.

Geliyor bogazici nden dogru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular ustunde yine
Bembeyaz kizkulesi.

Ziya Osman Saba

kanatları parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken
şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eğer yine istanbul'san
yine kan kopuklu cehennem sarmaşıkları büyüteceğim
pançak pançak şiirler tüküreceğim
demek yine ben
limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları
mavi asfaltlara çökmüş
diz bağlıyor
eğer sen yine istanbul'san
kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
sirkeci garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
intihar dumanları içindeki haydarpaşa'dan
anadolu üstlerine bakıp bakıp
ağlayan
sen eğer yine istanbul'san
aldanmıyorsam
yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani şu bildiğim atilla ilhan'i
zehirleyebilirim
sonbahar karanlıklari tuttu tutacak
tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
imtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den
tophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş
direksiyonlarının koynuna girmiş biçkin soförler
uykusuz dalgalanıyor
ulan istanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
liman liman götüren
ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
neden durmaksızın imdat kıvilcımlari fışkırıyor
antenlerinden
neden
peki istanbul ya ben
ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
ya benim kahrım
ya senin ağrın
ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
çaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi
burgu burgu içime boşalttığın
o senin ağrın
o senin
eğer sen yine istanbul'san
yanılmıyorsam
koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
eğer yine istanbul'san
eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
ulan yine sen kazandın istanbul
sen kazandın ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine istanbul'san
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
ulan bunu sen de bilirsin istanbul
kaç kere yazdım kimbilir
kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 eylül'ünde birader mirc ve ben
sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
sana taptık ulan
unuttun mu
sana taptık.

Attila İlhan

Uzar gider...

Fatih'e İstanbul'un fethinden sonra sormuşlar muhalifler "Bu kadar masraf, bu kadar şehit, ufacık bi toprak parçası için veilir mi? Ne gerek vardı?" diye. Fatih de demiş ki: Ben İstanbul'u fethetmedim, İstanbul beni fethetti..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ANTALYA

İsmin gönüllerde saklı bir şehir,
Solmayan renkli bir gülsün Antalya.
Mehtaba hükmeden, gümüşten nehir,
Gecemde masmavi tülsün Antalya.
.
Cennet sofrasında bir altın kaşık,
Kültürde ülkeme tutuyor ışık.
Sana bir ben değil, bir alem aşık,
Bunu bütün dünya bilsin Antalya.
.
Mavi bir atlastır, denizin suyu,
Her gece bağrına basıyor ayı,
Gördüm ne canları besliyor kıyı,
Aşıklar görmeye gelsin antalya.
.
Gün geçiyor, güzelliğin bitmiyor,
Anlatmaya kelimeler yetmiyor,
Hayalin gözümden bir an gitmiyor,
Ruhuma akan bir selsin Antalya.
.
Şanı, şöhretisin bu güzel yurdun,
Uzaktan göz kırpıp, naz edip durdun.
Bugün de Ayaz'ı gönülden vurdun,
Güzeller güzeli ilsin Antalya.

Bir Şarkısın Antalya


Ruhumuzu okşayan,
Sevgileri taşıyan,
Gönüllerde yaşayan
Bir şarkısın Antalya.

Gonca gonca güllerde,
Çiçek çiçek dallarda,
Sana tutkun dillerde
Bir şarkısın Antalya.

Buram buram özlenen,
Sevildikçe nazlanan,
Asırlarca söylenen
Bir şarkısın Antalya.

Aşkınla kalbimizde,
Masmavi Akdeniz’ de,
Her zaman dilimizde
Bir şarkısın Antalya.

Torosların başında,
Damlayan göz yaşında,
Sevenlerin düşünde
Bir şarkısın Antalya.

Görmek İsterim

Turizm cenneti kültür yuvası
Güzel Antalya'yı görmek isterim
Yörükler diyarı Toros Yaylası
Güzel Antalya'yı görmek isterim

Bağrında yaşatmış nice devleti
Dünyaca bilinir ünü şöhreti
Kültür hazinesi doğa serveti
Güzel Antalya'yı görmek isterim

Tekeli,Taşeli yaylalarından
Serik'le Manavgat ovalarından
Sedirlerle süslü Bey Dağlarından
Güzel Antalya'yı görmek isterim

Düden Şelalesi,Demre İçmesi
''At Kuyruk Sallamaz'' serin tepesi
Yurdumun nadide şirin köşesi
Güzel Antalya'yı görmek isterim

Akseki,Alanya ile Kaş'ından
Köprülü Kanyonu,Damlataş'ından
Çıkıp Torosların karlı başından
Güzel Antalya'yı görmek isterim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

valla dudullu, sultanbeyli gibi yerleri istanbul sayıyorsan tabi istanbul'u çok rahat lekelersin. ama onun dışında istanbul cidden tarihi ve doğasıyla çok güzel. Doğal güzellik tek başına yetseydi en güzel olmak için ben de rize derdim. türkiyenin her yerini gezdim hiçbir yer rize gibi olamaz. rizeyi gördükten sonra gittiğin yerin rengini bile beğenmiyorsun.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

new york tabıkıde



hoo nasıl turkıyede dııl basbaya turkıyede herıfler bızı ekonomık ve kulturel yoldan oyle bır yutmuslarkı artık orası ana vatan bura yavru vatan oldu pek cok saygıdeger beyefendı hanımefendı ve aydınalrımıza
basbakanın esı bıle amerıkan vatandasıyken ne fark ederkı ha onlar buraya gelmıs ha bız oraya gıtmısız

connıler ulemalar bırbırlerını agırlar
alt kımlık ust kımlık "shıt" ını cıkarırlar
zorda kaldımı "anasını satıyım lan terbıyesız" modundalar
ızmır olur gavur, ıstanbul olur mekke
talıban seyhının onunde dız cokulen tekke
basbakanlık yalanlama daıresı bır bır yalanlar
mal beyanında 3 hafta ıcınde nerdeyse bızden garıbanlar
fonakıtanlar cıkarır kendıne 3 vergı affı
hanı basbakandan haftanın gafı
rte derkı "dokunulmazlık kaldırılmıyor hukuk a guvenım yok"
van olayında derkı "hukuka guvenın rektorun ustunden cıktı 6 ok"
vıcdanı demezkı "ulkenın ıcıne ettım"
bır baskadır benım memleketım
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...