Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Eşekle nasıl sevişilir? (Mevlana)


Xaero

Öne çıkan mesajlar

Okudum tamamını, cımbızla söz çekmek olmuş biraz. Bir kadının şehvete düştüğünde ne derece yanlışa bulaşabileceğini anlatan bir hikaye olmuş. Anadolu'da böyle halk hikayeleri vardır. Devamı :

Şehvet isteği, gönlü sağır ve kör yaptı mı eşeği bile Yusuf gibi nurdan meydana gelmiş bir ateş parçası gösterir.

Nice ateşten sarhoş olmuşlar vardır ki ateş ararlar, kendilerini de mutlak nur sanırlar.

Yalnız Tanrı kulu böyle değildir. yahut da Tanrı birisini çeker çevirir de yola getirir, yaprağı döndürür bu da başka!

Böyle olan o ateş hayali bilir, o hayalin yolda eğreti olduğunu anlar.
Hırs çirkinleri güzel gösterir. Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.

Şehvet yüz binlerce iyi adı kötüye çıkarmıştır. Yüz binlerce akıllı, fikirli adamı şaşkın bir hale getirmiştir.

Bir eşeği bile Mısır Yusuf’u gibi güzel gösterdikten sonra o çıfıt, bir Yusuf’u nasıl gösterir?

Pisliği afsunu ile sana bal göstermede, iş inada bindi mi balı nasıl gösterir? Bir düşün artık.

Şehvet yemeden olur, az ye. Yahut bir kadın nikahla da kötülükten kaç.
Yedin içtin mi şehvet, seni harama çeker. Ele gireni elbet harcetmek gerektir


Yani diyor ki şehvetini dizginlemezsen eşeği bile george clooney olarak görürsün.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Xaero said:


Tasavvufilerin de, cemaatlerin de, tarikatların da, şeyhlerin de, müritlerinin de, tez zamanda yok olup gitmesi en büyük dileğim.


Şu hikayeyi okuyup mevlana eşek altına yatmayı anlatıyor lanet olsun mesneviye anlamı çıkarıyorsan cemaate gidip şeyhin altına yatan adamdan ne farkın var panpa?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mal said:

Şimdi bilmeyenlerin yapması gereken kimin neden mevlanadan rahatsız olupta kitabında yazanı çarpıtmak suretiyle kendisini kötü göstermeye çalıştığını bulmak.


Kim değil ama neden sorusunun cevabı burda
http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2015/04/tasavvuf-ve-tarikatlardan-tek-dunya.html?m=1

kim sorusunun cevabını vermiyor bu link çünkü sikkofield şurda yapılan çirkefliği yapmaz. onun bu yazıdaki mevlana karşıtlığı bambaşka ve onunda farkedemediği bir oyunun ürünü bence.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

devamını da vereydin.

said:
17546Eşek, ayağını kaldırdı ve aletini yerine daldırdı, eşeğin aletinden, kadının içine bir zevk ateşi düştü.
17547Bu işe alıştırılmış olan eşek, kadının üstüne abandı. Aletini dibine kadar sokunca kadın dayanamadı öldü.
17548Eşeğin kocaman aletinin tesiriyle kadının ciğeri parçalandı. Bağırsaktan birbirinden ayrıldı, koptu.
17549O, nefes bile alamadan, hemen can verdi. Masa bir yana düştü, kadın bir yana yıkıldı, kaldı.
17550Ahırın içi kanla doldu. Kadın baş aşağı yere yıkıldı. Kötü bir nam bırakarak can verdi.
17551Yüzlerce rüsvaylıkla dolu kötü bir ölümle yapacağın, gerçekten âleme rezil olarak ölmek kötü bir ölümdür! Sen, hiç, eşek aletinden şehid olmuş birisini gördün mü?
17552‘Sen, Kur’ân’dan, perişan olmanın, âleme rüsvay olmanın azabını duy da böyle rezil olarak can verme.
17553Şunu bil ki bu hayvanî nefs, bir erkek eşektir. Onun aletine düşmekse, ondan daha kötü, daha ayıp bir şeydir.
17554Nefs yolunda, benlikle ölürsen, gerçekten de bil ki o kadına benzersin, o kadın gibisin.
17555Allah, nefsimize eşek sûretini eşek kılığını vermiştir. Bu yüzdendir ki, sûretler, görünümler, huylara uygun düşmektedir.


İKRA OKU FW

Ön plândaki metaforik anlatıma göre, hikâyenin baş kahramanı olan eşek, nefsi simgelemektedir. Esâsen bunu, Mevlânâ bizzat şöyle açıklamaktadır:

said:
“Bil ki bu hayvan nefs, bir eşektir. Onun altına düşmekse, ondan daha kötü ve ayıp bir şeydir./Eğer şehvet hırsıyla can verirsen, bil ki sen de o kadından daha alçaksın!/ Tanrı, nefsimize eşek sûretini vermiştir; çünkü sûretler huylara uygundur./ Kıyâmet gününde sırların açığa çıkması, işte budur. Tanrı hakkı için, eşeğe benzeyen nefsten kaç!” (V/116).


Hikâyedeki câriyenin sâhibesi konumundaki kadın ise şehvet, hırs, sabırsızlık vb. gibi yerilen nefsânî hasletlere kapılmış, üstelik, bu gibi kötü huylardan kurtulmak için kendine bir yol gösterici arayıp bulmamış mürşitsiz kişiyi simgelemektedir. Bu mânâya da Mevlânâ, şu beyitleriyle işâret etmektedir:

said:
“Şehvet isteği, gönlü sağır ve kör yaptı mı, eşeği bile Yûsuf gibi dünyâlar güzeli bir sevgili gösterir./…/Hırs, çirkinleri güzel gösterir. Yol âfetleri içinde de şehvetten beteri yoktur./…/Bir eşeği bile Mısır"ın Yûsuf"u gibi güzel gösterdikten sonra, o çıfıt, bir Yûsuf"u acaba nasıl gösterir?” (V/114).


Kadının mürşidsiz işe kalkışmasını da şu beyitleriyle yermektedir:

said:
“Ustasız iş yapmak istedin, bilgisizlikle canınla oynamaya kalkıştın./Benden eksik bir bilgi çaldın; çaldın ama, tuzağın nasıl bir şey olduğunu sormayı ihmâl ettin./…/ Yalnızca görünüşe kapıldın. Halbuki içyüzü senden gizliydi. Usta olmadan dükkân açtın./…Fakat a haris! Neden kabağı görmedin? Yoksa eşeğin aşkına o kadar mı dalmıştın ki, gözüne kabak görünmedi?!” (V/117).


Bu beyitlerden de anlaşılacağı üzere, hikâyenin üçüncü kahramanı câriye de işin ustası olan mürşidi sembolize etmektedir. O, nefs eşeğiyle nasıl ilişkiye girileceğini, onunla iyi geçinmenin ve hattâ onun faydalı yönlerinden yararlanmanın, bu sâyede de ondan zarar görmek yerine zevk almanın sırlarını iyi bilen, ehil kişidir. İşte, tasavvuf yolunda da yalan yanlış, eksik bilgisiyle ve “ben artık oldum” vehmiyle mürşidsiz yola koyulanın başına gelecek kaçınılmaz son, hikâyedeki “kabağı görmeden eşekle ilişkiye giren kadın” gibi olacaktır. Nihâyet hikâyedeki kabak ise, nefs terbiyesini temsîl etmektedir. İnsan ile nefsi arasında “mesâfe” işlevi gören kabak (nefs eğitimi) sâyesinde kişi, nefsinin zararlarından korunabilmekte ve onun faydalı yönlerinden istifâde edebilmektedir.

Söz konusu hikâyenin geri plândaki metaforik anlatım unsurlarını çözümlediğimizde ise daha farklı ve ilginç sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Ana fikir olarak, “olaylara yalnızca zâhir gözüyle bakmanın insanı sürükleyeceği felâketlerin sonuçları”nın işlendiği bu çözümlemeye göre, baş kahramanımız olan eşek, “mânevî ilimlerden yoksun olmakla birlikte Cenâb-ı Hakk"ı, insanı ve evreni yalnızca dış görünüş bakımından, zâhirî bakış açısıyla yorumlamaya kalkışma ameliyesi”ni sembolize etmektedir. Olayların bâtınını, içyüzünü ve birtakım inceliklerini kavramaktan uzak olan bu eksik zâhirî bakış, tıpkı hikâyemizdeki eşek gibi, sâhibini iğfâl ederek onun işini bitirir. Bu durumda hikâyedeki kadın ise, mânevî ilimlerden habersiz, yalnızca zâhirî bakış açısıyla hüküm veren zâhir ulemâsını ve onların fikirlerine kapılan kimseleri; câriye de işin derinliklerine ve inceliklerine vâkıf olan mânevî ilim sâhibi kimseleri simgelemektedir. Nihâyet hikâyedeki kabak ise mânevî bakış açısını, yâni mârifet ve hikmeti ifâde etmektedir.

Burada metaforik çözümlemesini verdiğimiz Kabak hikâyesinin, M.S. II. yüzyılda yaşamış bir Latin yazar olan Apuleius"tan (d. 124 – ö. 170) alınmış olduğu da unutulmamalıdır. Onun, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “dünyâ edebiyâtından tercümeler–Lâtin klâsikleri” arasında 27 numarada yayınlanan Altın Eşek adlı kitabında28 aynı hikâyeyi anlattığı görülmektedir. Mevlânâ"nın kronolojik olarak kendisinden yaklaşık 11 asır [1100 (yazıyla: binyüz) sene] kadar önce yaşamış olan bir yazarın kitabında geçen söz konusu hikâyeyi alıp bize aktarması, “Hikmet mü"minin yitik malıdır; nerede bulursa onu alır”29 ilkesinin bir gereği, yansıması ve sonucu olsa gerektir. Bu demektir ki, içinde yaşadığı Doğu kültürüne vâkıf olduğu kadar, hemen yanı başındaki Batı"dan da haberdar olan bir Mevlânâ ile karşı karşıyayız. Belki onun büyüklüğü, biraz da buradan kaynaklanmaktadır. Esâsen bu durum, Mesnevî"den veya Mevlânâ"nın başka herhangi bir eserinden herhangi bir kısmın –deyim yerindeyse– “cımbızla çekilerek”, onun birtakım seviyesiz ithamlara mâruz bırakılmasının ne kadar yanlış olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Konuyla ilgili Şefik Can merhûmun değerlendirmesi, başka söze mahal bırakmayacak niteliktedir: “Bu arada, bir câriyenin eşekle sevişmesi gibi meşhur hikâye de, Latin şâir Apuleius"un Altın Eşek kitabından alınmıştır. … Apuleius"un Altın Eşek"ini okuyanlar insan tabiatının süflî arzularını ifâde eden bu kitabı alkışlarken, aynı hikâye Mevlânâ"nın Mesnevî"sinde olunca hor görülmüştür. Bu görüş tamâmiyle bîtaraf değildir. Garez gelince insanın gözü kör oluyor, hakîkati göremiyor.”30

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

axedice said:

Xaero said:


Tasavvufilerin de, cemaatlerin de, tarikatların da, şeyhlerin de, müritlerinin de, tez zamanda yok olup gitmesi en büyük dileğim.


Şu hikayeyi okuyup mevlana eşek altına yatmayı anlatıyor lanet olsun mesneviye anlamı çıkarıyorsan cemaate gidip şeyhin altına yatan adamdan ne farkın var panpa?


thread garbage'da. o yüzden doğru yaklaşım:

http://i.imgur.com/WtKb7mf.jpg
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

abi the golden ass ne acayipmiş lan. yularımdan tuttu yatağa itti, demek ki Minos'un karısı boğaya ilgiyi boşuna duymamış. [1] ahahahahahahahahahaahah

not
1. To punish Minos, Poseidon made Pasiphaë, Minos's wife, fall deeply in love with the bull. Pasiphaë had craftsman Daedalus make a hollow wooden cow, and climbed inside it in order to mate with the white bull. The offspring was the monstrous Minotaur.

fantezilere bak.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Murray said:

Okudum tamamını, cımbızla söz çekmek olmuş biraz. Bir kadının şehvete düştüğünde ne derece yanlışa bulaşabileceğini anlatan bir hikaye olmuş. Anadolu'da böyle halk hikayeleri vardır. Devamı :

Şehvet isteği, gönlü sağır ve kör yaptı mı eşeği bile Yusuf gibi nurdan meydana gelmiş bir ateş parçası gösterir.

Nice ateşten sarhoş olmuşlar vardır ki ateş ararlar, kendilerini de mutlak nur sanırlar.

Yalnız Tanrı kulu böyle değildir. yahut da Tanrı birisini çeker çevirir de yola getirir, yaprağı döndürür bu da başka!

Böyle olan o ateş hayali bilir, o hayalin yolda eğreti olduğunu anlar.
Hırs çirkinleri güzel gösterir. Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.

Şehvet yüz binlerce iyi adı kötüye çıkarmıştır. Yüz binlerce akıllı, fikirli adamı şaşkın bir hale getirmiştir.

Bir eşeği bile Mısır Yusuf’u gibi güzel gösterdikten sonra o çıfıt, bir Yusuf’u nasıl gösterir?

Pisliği afsunu ile sana bal göstermede, iş inada bindi mi balı nasıl gösterir? Bir düşün artık.

Şehvet yemeden olur, az ye. Yahut bir kadın nikahla da kötülükten kaç.
Yedin içtin mi şehvet, seni harama çeker. Ele gireni elbet harcetmek gerektir


Yani diyor ki şehvetini dizginlemezsen eşeği bile george clooney olarak görürsün.


aynen böyle, adam dramatize sahne kurgulamış

tam turnusol bir konu olmuş, kim okuyor, kim okuduğunu anlamıyor...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bajazet said:

abi the golden ass ne acayipmiş lan. yularımdan tuttu yatağa itti, demek ki Minos'un karısı boğaya ilgiyi boşuna duymamış. [1] ahahahahahahahahahaahah

not
1. To punish Minos, Poseidon made Pasiphaë, Minos's wife, fall deeply in love with the bull. Pasiphaë had craftsman Daedalus make a hollow wooden cow, and climbed inside it in order to mate with the white bull. The offspring was the monstrous Minotaur.

fantezilere bak.

tarihin ilk cuckoldu
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 5 ay sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...