Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Tespih


sipeyskeyk

Öne çıkan mesajlar

yukarıdaki mesajımı editlemiyorum ibret olsun diye.

tdk

tespih

tespih
isim Arapça tesbīḥ
1. isim "Süphanallah" sözünü söyleme
2. Belirli dinî sözleri tekrarlamak veya elde oyalanmak için kullanılan, türlü maddelerden boncuk biçiminde yapılmış, genellikle otuz üç veya doksan dokuz taneden oluşmuş dizi
"İri taşlı tespihinin parmakları arasında arada bir şıkırdaması..." - R. N. Güntekin



tespih çekmek

tespih çekmek
1. tespihin tanelerini birer birer iki parmak arasından geçirmek
"Kimisi bağdaş kurmuş, tespih çekiyor, kimisi diz çökmüş, Kur'an okuyor." - R. H. Karay
2. Allah'ın adını zikrederek ibadet etmek
3. tespih tanelerini çeşitli maddelerden imal etmek veya aynı boyda düzenlemek


etimolojik

köken
TESPİH – TESBİH
(ﺗﺴﺒﻴﺢ) i. (Ar. subḥān “Allah’ı tenzih ve takdis etmek”ten tesbіḥ)
1. Allah’ı takdis ve tenzih etme, Hakk’ın her türlü kusurdan ve noksandan uzak olduğunu dile getirme.
2. Namaz sonunda “Sübhânallah, elhamdülillâh, Allâhu ekber” sözlerini otuz üçer defa söyleme.
3. Allah’ı zikir ve tenzih ederken sayının anlaşılması için kullanılan, ibrişim veya ipliğe dizilmiş, çeşitli ağaç veya taşlardan yapılmış, genellikle 33 veya 99 tâneden meydana gelen dizi: Tespihlerin tekkelere mahsus nevileri de vardır. Bunlar beş yüzlük ve binlikti. Bunların alelâde tespihler gibi küçük tânelileri olduğu gibi fındık veyâhut küçük ceviz büyüklüğünde olanları da vardı (Mehmet Z. Pakalın). Bol, geniş paltosunun cebine tespihini indirdi, selâm verip çıktı (Refik H. Karay). Kirpiklerine Mekke sürmesi çekilmiş kapkara gözler ve kınalı parmaklarından ışıl ışıl akan necef tespih… (Yusuf Z. Ortaç).
4. mus. Tekke ve câmi mûsikîsinde güfteleri “Sübhânallah” vb. tespih sözlerini ihtivâ eden beste formu: Câmilerde okunan tespih ve ilâhîler de epeyce bir yekûn tutar (Sâdeddin N. Ergun).
ѻ Tespih çekmek: (İbâdet maksadıyle veya oyalanmak için) Bir tespihin tânelerini baş parmağı ile işâret parmağı arasından geçirmek: Siyâset gününü tespih çekerek bekleyen Köse Vezir’in yanına koydular (Ömer Seyfeddin). Uzun kırmızı fesli saray erkânı altın kamçılı nâdîde tespihler çekerek yarı mahmur, yarı ibâdetkâr ağır ağır görüşürlerdi (Rûşen E. Ünaydın). Böyle saatlerce bal mumu topuklar üstüne diz çökmüş, gözleri dalgın, tespih çekerek neredeyse Allah’ın bütün cennetlerini babamla paylaşacak (Yusuf Z. Ortaç). Tespih etmek (eylemek):
1. Allah’ı noksan sıfatlarından tenzih etmek: Nitekim eşyâ Allah’ı tesbih eder… (Kâtip Çelebi’den Seç.).
2. Devamlı söylemek, vird hâline getirmek: Hacı Bayram’dan bahsederken onun müritlerinden olduğunu söylediği Hüsrev ü Şîrin şâiri Şeyhî’nin bâzı beyitlerini gökte meleklerin vird ü tespih eylediğini söylemesi de bu cinstendir (Ahmet H. Tanpınar). Tespih tânesi gibi dizilmek: Sıralanmak, dizi hâlinde durmak: Yediği yemek boğazına tespih tânesi gibi diziliyor (Hüseyin R. Gürpınar). Tespihten geçmek: (Küçük çocuklar ve hastalar) Nazara uğramamak ve hastalıktan kurtulmak için türbelerde büyük tespihler üzerinden atlatılmak: Halk arasında münâsebetsiz şeyler yapanlara, uygun olmayan bir söz söyleyenlere, “Pabucu büyüğe git de seni tespihten geçirsin”; “Sen bugünlerde tespihten geçmemişsin gāliba” tarzında sözler söylenirdi (Abdülbâki Gölpınarlı).
● Tesbîhat (ﺗﺴﺒﻴﺤﺎﺕ) i. (Ar. çoğul eki -āt ile) Tespihler.




ben de yanlış biliyormuşum, doğrusu tespihmiş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

offtopic tesbih etmek - din bilgisi

Kur'an'da geçiyormuş.
merak edip baktım az (etimolojik meraktan fsdfs)
eğer müslümanlık varsa tespih çekenlerin vay hâline. tesbih etme fiili başkaymış.
merak eden okusun diye spoiler.

kelam 29

“تسبيح Tesbih” kavramı, “سبح Sebh” kökünden türemiş bir kelimedir. “Sebh”in sözlük anlamı “havada ve suda hızlı hareket etmek, geçip gitmek, yüzerek uzaklara gitmek” demektir.

Tesbih ise “Allah’ı O’na yakışmayan şeylerden tenzih etmek/uzak tutmak, yani Allah’ı yüceltmek, O’nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu iyi kavramak ve bunu her vesile ile ilan etmek” demektir. Bunun detayı inşaallah A’la ve Kaf surelerinde verilecektir.

Aynı kökten gelen “سبحان Sübhan” Allah’ın bir ismi olup “çok tenzih edilen, her türlü kusurdan uzak olan” demektir.Kur’an’da birçok ayette, yerde ve gökte olan her şeyin Allah’ı tespih ettiği bildirilir. Bunun anlamı, “en küçüğünden en büyük olanına kadar evrendeki tüm varlıkların Allah’ın her türlü kusurdan uzak olduğunun delili olması” demektir. Yoksa var olan her şey, elde tespih, “Sübhanellah! Sübhanellah! Sübhanellah!” der demek değildir. Tesbihin otuzüçlük ya da doksan dokuzluk imameli tespihlerle namazlardan sonra otuz üç kere “Sübhanellah” demeyle bir ilgisi yoktur. Tesbih, Yaratan’ı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmaktır. Bu da herkesin yapacağı bir iş olmayıp, Allah’ı hakkıyla takdir eden bilge kişilerin yapabileceği bir iştir.

Tesbih kelimesiyle aynı kökten gelip Allah’ı tesbih etmeyi ve O’nu yüceltmeyi ifade eden kelimeler, Kur’an’da yüze yakın yerde geçmektedir.



ala 1-5

Bu ayetlerde, Rabbimizin bazı sıfatları ile birlikte O’nun yüce adının tesbih edilmesini bildiren bir emir vardır:

“Rabbinin yüce adını temize çıkar.

Ayetin asıl mesajının odaklandığı “tesbih” sözcüğü ile ilgili açıklamalara girmeden önce bir hususa değinmekte yarar vardır. Bu husus, ayette geçen “Yüce” sıfatının Rabbe mi, yoksa Rabbin adına mı yöneltildiğidir. Cümle yapısı olarak bu sıfatın Rabbe ait olduğunu söylemek yanlış değildir. Bu takdirde ayetin “Yüce Rabbinin adını tesbih et” şeklinde çevrilmesi gerekir. Ancak aşağıda daha ayrıntılı olarak açıklanacağı gibi, Rabbimizi bir takım yanlış ve çirkin yakıştırmalardan arındırmak ve O’nu yüceltmek, Rabbimizin sıfat ve isimlerini arındırmak ve yüceltmek yolu ile yapıldığından, biz de tercihimizi “Yüce” sıfatının Rabbimizin adlarına yönelik olduğu yolunda kullandık.

“تسبيح Tesbih” kelimesinin sözlükte “hava veya suda hareket etmek, geçip gitmek, yüzerek uzaklara gitmek” anlamına gelen “سبح sebh” kökünden türemiş bir kelime olduğu, Kur’an’daki anlamının da Allah’ı O’na yakışmayan şeylerden uzak tutmak, Allah’ı yüceltmek, O’nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu iyi kavramak ve bunu her vesile ile ilan etmek olduğu Kalem suresinin 29. ayetinin tahlilinde belirtilmişti.

“تسبيح Tesbih”, en özlü ifadeyle, yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak demektir. Bu nedenle; “Tesbih”in Ebu Hüreyre’den gelen ve namazlardan sonra otuz üç kere “Sübhanellah” demeyi öneren rivayet de dahil, otuz üçlük veya doksan dokuzluk imameli tespihlerle Allah’ın adının tekrarlanmasıyla herhangi bir alâkası yoktur. Daha ayrıntılı bilgi Kaf suresinin tahlilinde verilecektir.

İsmin Tesbihi

Bir ismi “تسبيح tesbih” etmek [noksanlıklardan uzak tutup yüceltmek] demek, aslında o ismin sahibini “tesbih” etmek demektir. Çünkü bir ismin sahibinin yüceliği ve kutsallığı, o ismin yüceliği ve arınmışlığı ile ifade edilir. Bir kısım âlimler “İsim ile sahibi aynıdır” demişlerse de, ismin arındırılmasındaki maksadın o ismin sözlük anlamlarının değil, o sıfat ve isimlerin sahibinin arındırılmasına yönelik olduğu hepsi tarafından kabul edilmiştir. Dolayısıyla ismin tesbih edilmesinden maksat, kendisine yakışmayan isim ve sıfatların Rabbimizden uzak tutulması ve adına sürülmüş karaların temizlenmesidir.

İlk dönem Kur’an bilimcilerinden olan Zemahşeri, ismin tesbihini şöyle açıklar: “Yüce Allah’ın ismini tesbih etmek demek, Allah hakkında doğru olmayan sıfatları O’na yakıştırmak ve Allah’ı bir şeye benzetmek gibi, onun isimlerini inkâr etmeye götüren manalardan onu uzak tutmak, o ismi hafife almak ve saygı dışında bir maksatla anmaktan sakınmaktır.”[1]

Kur’an’ın indiği dönemde Araplar arasında:

– Meleklerin Allah’ın kızları olduğu,

– Üzeyir’in ve İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu,

– Bazı melek ve putların Allah’a yaklaştırıcı olduğu,

– Cinler ile Allah arasında bir nesep [soy bağı] ilişkisi bulunduğu

gibi yanlış ve saçma inanışlar yaygındı.

O günden sonra da Allah adına, cahili dönemin binlerce katı, Kur’an’da olmayan birçok görüş ve anlayış uydurulmuştur. Bu nedenle; “ismin tesbihi” emri ile yapılması gereken, bu tarz inançları yansıtan isim ve sıfatların Rabbimizin isim ve sıfatları arasından derhal çıkartılıp atılmasıdır.

ki O, yarattı

O, her şeyin yaratıcısıdır. Allah, her şeyden önce, yaratma fiili ve yaratıcı olma sıfatıyla bilinir. Kuşku yok ki, yaratan [Hâlık], yaratılan mahlûktan yüksek ve üstündür. Allah, yaratılanlarda bulunan imkân [olurluk-olmazlık], sonradan olma ve bir illete ihtiyaç duyma gibi noksan sıfatlardan uzaktır. Dolayısıyla yaratıcı ile yaratılmış olanın isim ve sıfatları karıştırılmamalı, yaratıcının ismi her şeyden üstün tutulmalıdır. Böylelikle ismi tesbih edilerek Yüce Allah her türlü eksiklikten uzak tutulmalıdır.



kaf 39-40

O nedenle, sen onların söylediklerine karşı sabret. Ve güneşin doğmasından önce ve batmasından önce ve geceden bir bölümde; her fırsatta Rabbinin övgüsü ile birlikte arındır. Ve boyun eğip teslim oluşların/ikna oluşların arkalarında; inkârcıya iman ettirdikten sonra da O'nu arındır.

Bu âyetler, anlamları çarpıtılmak sûretiyle dinin yozlaştırılmasına malzeme yapılan âyetlerdendir. Bu âyetlerde geçen تسبيح [tesbîh] ve سجدة [secde] sözcükleri maalesef gerçek anlamları dışında yansıtılmış, böylece İslâm'la hiç alâkası olmayan bazı davranışlar, dinimizin en önemli ibâdetleri hâline getirilmek istenmiştir.

Âyetlerdeki sözcük ve deyimlerin ne anlama geldiklerine geçmeden önce, dinimizin nasıl yozlaştırılmak istendiğini göstermek açısından bu konudaki çarpık görüşleri sizlerle paylaşmakta yarar görüyoruz:

“Bu, Allah Teâlâ'nın Hz. Peygamber (s.a.s)'e, namaz kılmasını emreden bir ifâdedir. Böylece bu, Cenâb-ı Hakk'ın, Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın bir zamanda namaz kıl (Hûd/114) âyeti gibi olur. Âyetteki, Güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce... ifâdesi, “gündüzün iki tarafı”na; Gecenin bir cüzünde de ... O'nu tesbîh et ifâdesi de, “geceye yakın bir zaman”a bir işarettir.

Allah'a hamd ve O'nu tesbîh etmek'ten maksat, burada “namaz”dır. Nerede olursa olsun Kur’ân-ı Kerîm'de hamd ve tesbîh için özel zamanlar ayrılmışsa, orada namaz kasdedilmiştir. Güneşin doğuşundan önce ifadesiyle sabah namazı, Güneşin batışından önce ifadesiyle “iki namaz: öğle ve ikindi namazları”, Geceleyin ifadesiyle de “akşam ve yatsı namazları, üçüncü olarak da teheccüd namazı” kasdedilmiştir.

Bu ifâdeyle, “Sübhânallâh de!” manası kasdedilmiştir. Bu böyledir, zira belli bazı lafızlar, Arapların dilinde, o lafızları söyleme anlamına gelir. Binâenaleyh, biz meselâ, kebbera deriz, bununla “Allahu Ekber” demeyi kasdederiz. Selâmlama için selleme tabirini kullanır, bununla, “esselâmü ‘aleykum” demeyi kasdederiz. Hamdele sözüyle, “elhamdülillah”; hellele sözüyle “lâ ilâhe illallâh” demeyi ve sebbeha sözüyle de “sübhânallâhi” demeyi kasdederiz.

Secdeleri yaptıktan sonra yapılması buyrulan tesbîhe gelince, bundan maksat, namazdan sonra yapılan zikir de, farzdan sonra eda edilen nâfileler de olabilir. Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasan, Ebû Hüreyre, İbn-i Abbâs, Şâbî, Mücâhid, İkrime, Hasan Basrî, Katâde, İbrâhîm Nehâî ve Ezvâî, “Bununla, namazdan sonra kılınan iki rekât namaz murad edilmektedir” demektedirler. Abdullah b. Amr b. Âs ve bir rivâyete göre de İbn-i Abbâs, bundan maksat, namazdan sonra zikirdir görüşündedirler.

İbn-i Zeyd de, “bu buyruktan maksadın, farzlardan sonraki nafileler” olduğu düşüncesindedir. Ebû Hüreyre'nin Buharî ve Müslim'deki rivâyetine göre, birgün fakir muhâcir sahabîlerden birkaçı Peygamberimizin huzurunda otururken dediler ki:

‑ Ey Allah'ın Resûlü! Zenginler büyük dereceler ele geçirdiler.

Peygamberimiz sordu:

‑ Ne oldu?”

Dediler ki:

‑ Bizim kıldığımız gibi o zenginler de namaz kılıyor, bizim tuttuğumuz gibi onlar da oruç tutuyor, fakat onlar sadaka veriyor biz veremiyoruz, onlar köle azat ediyorlar biz azat edemiyoruz.

Peygamberimiz bunun üzerine şöyle buyurdu:

‑ Ben size öyle bir şey söyleyeyim mi? Eğer siz onu yaparsanız, onların da yapmasının dışında diğer insanlarla yarışırsınız. Bu da her namazdan sonra 33'er kere Sübhanallâh, Elhamdülillâh ve Allahu Ekber demeye devam etmenizdir.

Birkaç gün sonra bu insanlar tekrar Peygamberimize gelerek dediler ki:

‑ Zengin kardeşlerimiz de bu sözü duymuşlar, onlar da bu işi yapmaya başlamışlar.

Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a) şöyle buyurdu:

‑ Bu Allah'ın dilediğine verdiği bir keremidir.

Bir rivâyette de bu kelimelerin sayısı 33'er yerine 10'ar olarak nakledilmiştir.[15]

Hz. Zeyd b. Sâbit rivâyet ediyor ki: Hz. Peygamber (s.a) bize her namazdan sonra 33'er kere Sübhânallâh ve Elhamdülillah, 34 kere de Allahu Ekber demeye devam etmemizi tavsiye buyurdu. Daha sonra Ensâr'dan bir sahabî, “Birinin rüyamda, eğer 25'er defa bu kelimeleri söyledikten sonra arkasından 25 kere de “Lâ ilâhe illallâh” dersen daha iyi olur dediğini gördüm” deyince Peygamberimiz, “Pekiyi öyle yapmaya devam et!” buyurdu.[16]

Hz. Ebû Sa‘îd-i Hûdrî şöyle diyor: “Allah'ın Resûlü'nün namazı bitirdikten sonra geri dönerken şöyle dediğini işittim: “Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti amma yasifûne ve selâmun ale'l-mürselîn ve'l-hamdu lillâhi rabbi'l-âlemîn.”[17]

Edbare's-sücûd tabiri ise, “secdeyi, yani namazı bitirdikten sonra, Allah'ı tesbîh ve tenzîhi bırakma, bütün vakitlerinin de tesbîh ile geçmesi için, secdelerin peşinden tesbîhe devam et” anlamındadır. Dolayısıyla bu ifâdeler, Cenâb-ı Hakk'ın, Unuttuğunda Rabbini an (Kehf/24) âyetlerinin bildirdiği manayı ifâde eder. Bir işi bitirince hemen başkasına giriş ve yalnız Rabbine yönel. Bu ifâde, “idbare's-sücûd” şeklinde de okunmuştur.[18]

Ve secdelerin arkalarında, yani namazlardan sonra; tesbîh her namazın arkasında yapılır. Nâfile namaz mânâsına tesbîh ise sabah ve ikindi namazlarından sonra mekruhtur. Secdelerin arkasından ifadesinin, “akşam namazının son sünneti”ne işaret olduğunu söyleyenler de çoktur.[19]

Çeşitli vesilelerle değindiğimiz “dinde dilin önemi” konusunun gerçekten çok mühim ve öncelikli bir konu olduğu, yukarıdaki alıntılarla aşağıdaki açıklamaların karşılaştırılmasından sonra bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

الصّبر [SABR]: Gerek dinimizdeki önemi, gerekse anlam ve muhtevasının yanlış bilinmesindeki yaygınlığı nedeniyle; Kalem suresinin tahlilinde ayrıntılı olarak verilmiştir.

İnsanın kendi gücü ve irâdesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabr değil, âcizliktir, tembelliktir, korkaklıktır.

تسبيح [TESBÎH]:Daha önce ayrıntılı olarak açıklandığı için tesbîh sözcüğü ile ilgili olarak burada sadece kısa bir hatırlatmayla yetinilecektir. (Ayrıntılı açıklama için bkz. c. 1., A‘lâ sûresi.)

تسبيح [tesbîh] kelimesi, sözlük anlamı “havada ve suda hareket etmek, geçip gitmek, yüzerek uzaklara gitmek” demek olan sebh kökünden türemiş bir kelimedir. Kur’ân'daki anlamı ise, “Allah'ı O'na yakışmayan şeylerden uzak tutmak, Allah'ı yüceltmek, O'nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu iyi kavramak ve bunu her vesile ile yüksek sesle söylemek” demektir. (Bkz. c. 1, Kalem/29'un tahlili.)

Kısaca tesbîh, “yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak” demektir.

İSMİN TESBÎHİ: Bir ismi tesbîh etmek [noksanlıklardan uzak tutup yüceltmek], aslında o ismin sahibini tesbîh etmek demektir. Çünkü bir ismin sahibinin yüceliği ve kutsallığı, o ismin yüceliği ve arınmışlığı ile ifade edilir. Bir kısım âlimler, “İsim ile sahibi aynıdır” demişlerse de, hepsi, ismin arındırılmasındaki maksadın sadece ismin sözlük anlamlarının değil, asıl o sıfat ve isimlerin sahibinin arındırılmasına yönelik olduğunu kabul etmişlerdir. Dolayısıyla, “ismin tesbîhi”nden maksat, kendisine yakışmayan isim ve sıfatların Rabbimizden uzak tutulmasıdır.

Gerek Rabbimizin bazı varlıklarla nesep bağı olduğuna ilişkin bâtıl inançları, gerekse hile, tuzak, intikam gibi konularda Rabbimize yakıştırılan isim ve sıfatları Rabbimizden uzaklaştırmak, O'nun ismini ve dolayısıyla bizzat Kendisini her türlü eksiklik lekesinden uzak tutmak “ismin tesbîhi” ifadesinin gereğini yapmak demektir.

Bu açıklamalar ışığı altında, Ve güneşin doğmasından önce, batmasından önce ve geceden bir bölümde Rabbini hamd ile tesbîh et! ifadesi şu anlama gelmektedir: “O'nu, o müşriklerin dediklerinden tenzih et; onların karşı koymalarından usanma! Tam aksine, onlara Allah'ın azametini hatırlat ve O'nu şirkten, eş ve çocuklar edinmişlik iftirasından ve imkân dâhilinde [akla yatkın] olan haşr'dan aciz olmaktan tenzih et!”

Bu işlerin güneşin doğumundan ve batımından önce ve gecenin evvelinde yapılmasının emrediliş sebebi ise, Mekkelilerin bu vakitlerde toplanmalarından başka bir şey değildir.

SECDELERİN SONUNDA: Pasajdaki bu ifade de rivâyetlerin baskın çıkması sonucu hep terimleşmiş anlamıyla nakledilmektedir. Böylece, aslında tamamen aktiviteye dayalı olan İslâm ilkeleri pasifleştirilmiş olmakta, bunun sonucu olarak da İslâmiyet, yaygın olarak uygulanmakta olan zikriyle, salâvatıyla, tesbîhiyle âdeta sözel tekrarlamalardan beslenen mistik bir tarikata dönüştürülmektedir.

Hâlbuki burada secde sözcüğünün, “boyun eğiş, teslim oluş” demek olan sözcük anlamı kasdedilmekte ve bu âyetlerde Peygamberimize, “İslâm'a yeni girmiş kimselere tevhîdi öğret, onlar kötü sıfatlardan Allah'ı arındırsınlar, Rabb'lerini doğru tanısınlar, şirk koşmasınlar” talimatı verilmektedir.


http://istekuran.net/

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hakan plastigi kehribar diye yutturmalari olasiligi yuksek oldugundan birkac tuyo vereyim kehribar denen dalga ateşte yanmaz plastik gibi katalin de benzer sekilde kararir ama alev almaz hani çakmakla kontrol en kolayi ama bilen biri ile almaya gitmek daha mantikli tabi imameden çekip soyle gitar sapına bakar gibi taşlarda duzensizlik var mi imamede deformasyon vb hatalar fln varsa onlara da bakmak lazim minimal çatlaklar fln bilmeyen icin hakkaten su an enigma yazıyorum :P
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

TDK'ya göre tespih, arapçası da tesbihmiş.

Ben yılbaşı çekilişinde aldım sevdiğim yaşlıca bi müdüre, araştırdım şu site iyi gibiydi. http://www.tesbihane.com/ Gerçekten saçma salak ürünleri var da tespihleri güzel, adam severek kullanıyor hala görüyorum.

Oltu taşı olanlar iyidir oltu stres alır falan noyan kafası biraz asd. Gümüş mümüş olmayan sade oltu taşı hem tip hem fiyattan kurtarır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...