Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kara Atena "Eski yunanistan uydurmacası nasıl imal edildi?"


Feamer

Öne çıkan mesajlar

Böyle bir kitap varmış geçenlerde haberim oldu, kitap yeni geldi daha okumaya fırsatım olmadı ama konusu açayım zira baya iddialı bir kitap ki, zaten kitaptan haberim olmadan önce de az çok fikir sahibi olduğum bir konuydu ama bu bağlamda düşünmemiştim hiç...

bu arada kitabın yazarı: Martin Bernal

alta ki alıntıların ise yazara ait değil

kitabın tanıtımı:

said:
Avrupamerkezci teoriler, Asya ve Afrikalı toplumları dünyanın tarihsel gelişme yatağının dışına itmektedir.

Böylece Avrupa toplumu, sözüm ona insanlığın biricik gelişme yatağı ve öncüsü olmaktadır.

Doğu toplumlarının ise, gelişme dinamiğine yapısal olarak sahip olmadıkları; sosyoekonomik kuruluşları nedeniyle tıkandıkları ileri sürülmektedir.

Sonuç olarak, “geri” üçüncü dünya halklarının bu tıkanıklığını aşacak olan Batı emperyalizmi ve sömürgecilik haklı kılınmaktadır.

Martin Bernal, bu kitabında “eskiçağ modeli” adını verdiği tarihsel-kültürel modelin 19. yüzyılın başına kadar geçerliliğini koruduğunu; oysa, Yunan tarihinin okullarda öğretilen versiyonunun ancak 1840 ve 1850’lerde geliştirildiğini; 19. yüzyılda Kuzey Avrupa ırkçılığının patlamasıyla birlikte “özgün Avrupa uygarlığının beşiği Yunanistan”efsanesinin ortaya atıldığını ve Yunanistan’ı oluşturan Avrupa dışı unsurların yok sayılmaya başlandığını belirtmektedir.


hatta bir okuyucu yorumunu da yazayım, tam olsun

said:
...bu değerli kitabın alt başlığı: "ESKİ YUNANİSTAN UYDURMACASI NASIL İMAL EDİLDİ?" Kitap,Yunan kültürünün kaynaklarını tartışıyor.Yazara göre,Yunan kültürünün kaynakları Mısır ve Fenike'dir.Mısır kültüründe de Afrikalı bir damar vardır.Atina'yı ilk kuranlar,Mısırlılardı.O nedenle KARA ATENA adı seçiliyor.Zaten hemen hemen bütün tanrı adları da Yunanistan'a Mısır'dan gelmiştir.Aristo,Sokrates,Solon,Platon,Heredotos,bilgilerinin Mısır kökenli olduğunu açıkca ifade etmektedirler.Eski çağda açıkca ifade edilen bu gerçek,Batıda,19.yüzyılda ırkcılığın gelişmesiyle inkar edildi.Dahası Batı,eski çağ Yunan kültürünü İslam kaynakları üzerinden çevirilerle öğrenmişti.Bu kültür yolunun izlerinin kanıtları ve belgeleri kitapta


http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=40747


dediğim gibi ben kitabı daha okumadım, eğer okuma fırsatı bulursam yakın zamanda, kayda değer bulduğum yerleri yazarım buraya...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"Sonuç olarak, “geri” üçüncü dünya halklarının bu tıkanıklığını aşacak olan Batı emperyalizmi ve sömürgecilik haklı kılınmaktadır."

öncelikle üçüncü dünya ülkelerinin geri kalmış ülkeler değil soğuk savaş döneminde batı ve doğu bloğu arasında tarafsız kalmış ülkeler olduğunu öğrensin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bence sorun değil,böyle kitaplar okunabilir,adam ne demiş neye dayanarak demiş ona bakılır en kötü ihtimal

AMA

tarih bilmek isteyen bir kişinin okuması gereken asıl eserler,öncelikle birincil kaynaklar olmalı,bu birincil kaynaklar sayesinde hiç olmadı o dönemin kafa yapısını biraz ayıkabiliriz.

Misal,Antik Yunanı merak eden bir adam önce:

plutarch,pericles,heredot,plato fln


bunları sindirdikten sonra modern ve saygı değer tarihçilerin eserlerine bi göz atmalı,Paul Cartledge,Robin Osborne(bu iki abiyi örnek verdim çünkü nispeten kısa ve hazmedilebilir kitapları var yunan tarihini iyi anlatan)
http://books.google.com.tr/books?id=7WAmHqMz-JcC&redir_esc=y
http://books.google.com.tr/books?id=jXve_I_7u8QC&redir_esc=y


Hani bunları hatip ettin,anca o zaman antik yunan tarihi hakkında belli bir fikre sahip olmuş olursun,artık bu dakkadan sonra Kara atinayı oku tabi,alternatif teorilere yelken aç,ne ilgini çekerse


ama temel olmadan böyle tartışmalı teorilere düşersen,çok sağlıklı bir tarih bilgin olmaz bence.


Mesele sadece Yunanlılarda böyle değil tabi,misal, Edward Gibbon okumamış adama,bundan 50 yıl önce tarihçi demezlerdi.
Henüz hala Gibbon'ın roma tarihi için ne kadar önemli olduğunu kimse reddedemez,oysa adamın kitapları bariz belli bir ajendayla yazılmış ve kimi kısımları modern veriler ışığında çürütülmüş.
Roma tarihi bileceksen,Gibbon bilmen lazım,ama ilk okudugun Roma tarihi kitabı, Gibbon'un yazdığı olursa,sakat başlar Roma bilgin

onun gibi bişi işte

saygılar
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ana kilit noktayı atlıyorsunuz:

said:
19. yüzyılda Kuzey Avrupa ırkçılığının patlamasıyla birlikte “özgün Avrupa uygarlığının beşiği Yunanistan”efsanesinin ortaya atıldığını ve Yunanistan’ı oluşturan Avrupa dışı unsurların yok sayılmaya başlandığını belirtmektedir.


bunun ışığında, adam alternatif bir yunan tarihi yazmıyor, alternatif olarak yazılan tarihin gerçek olmadığını anlatmaya çalışıyor.

diye anlıyorum bu kitabı ben, zira okumadım
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Adı geçmişken belirtmek isterim,muhteşem bir adam Gibbon ya

Sırf edebi değeri yüzünden kitapları okunmalı

Türkçeye çevirileri nasıl bilmiyorum doğrusu,ama çok komik ve zeki bir dille yazıyor kitaplarını

Ha arada Türklere laf atıyor bolca ama,o dönemin şartları içersinde düşündüğünü varsayıp,çok takmamak lazım,taksan da farketmez gerçi,kitapları muazzam


Birkaç alıntı,kendim ayak üstü çevirerek yazacam affınıza sıgınarak :

*Romalıların dünyasında tapınılan bütün din ve tanrılar; Halk için eşit derecede hakiki, filozoflar için eşit derecede düzmece,ve devlet adamları için eşit derecede faydalı idi.


*Tarih,insanlığın ahmaklık,şanssızlık ve suçlarının kütüğünden pek fazlası değildir.


*Rüzgar ve dalgalar,tarafsız değildir,en yetenekli kaptanı tutarlar.


daha nicesi var,adam maden gibi,ne kadar önersem az
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Feamer said:

ana kilit noktayı atlıyorsunuz:

said:
19. yüzyılda Kuzey Avrupa ırkçılığının patlamasıyla birlikte “özgün Avrupa uygarlığının beşiği Yunanistan”efsanesinin ortaya atıldığını ve Yunanistan’ı oluşturan Avrupa dışı unsurların yok sayılmaya başlandığını belirtmektedir.


bunun ışığında, adam alternatif bir yunan tarihi yazmıyor, alternatif olarak yazılan tarihin gerçek olmadığını anlatmaya çalışıyor.

diye anlıyorum bu kitabı ben, zira okumadım



işte bende diyorumki misal;

o gerçek olmadığını iddaa ettiği tarihi bilmeden,hangisinin hakiki hangisinin alternatif olduğunu nasıl bileceksin ?

"bir kitap okudum ve hayatım değişti " anlayışı yanlış,yinede ben genel geçer tarihi okuyup her dediğini doğru kabul edin demiyorum,tarih gelişen bir bilim,yeni dil ve arkeoloji bilgileri ediniyoruz,günbegün daha çok şey öğreniyoruz. Yeni teoriler ortaya atılıyor.

Ama işte o teorileri ,en azından en yaygın olanları bilip,kendi fikrini edinmen lazım,sadece alternatif teoriler bilmekle,yahut sadece en genel geçerleri kesin doğru kabul edip diğerlerini görmezden germek,eşit derecede hatalı.


Zaten özellikle tarih,biraz uzaktan bakılması gereken birşey,çok içselleştirince objektifliğini kaybediyorsun.

ACABA ANTİK YUNANLILAR ASLINDA MISIRLI MIYDI? Kızıl derililer türk mü ? ya bırak abicim bunları tartışmanın faydası yok,o kadar basit ve küçük konularki olayın o yüzü,bırak uzmanlar incelesin

sen bak o Antik yunan nasıl yaşamış,neye inanmış,nelerle uğramış,bunları incele illa tarih öğrenmek istiyorsan


Zaten yazarın yakındığı Historiyografi anlayışı,20.YY'da artık yerini başka anlayışlara bırakıyor. Tarihin bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini,ve uygarlıkların yaşamları boyunca birbiriyle etkileşim halinde olduğunu kabul ediyor artık en eski kafa tarihçi bile

o herşeyi yunanlılara borçluyuz BASED GRİİS anlayışı biraz köhne kaldı yani. AMA yinede , kendileri çıkarmış olsun,yahut mısırlılardan öğrenmiş olsun,yunanlılar avrupa ve yakın asya medeniyetlerine çoook katkı sağlamıştır,sıradışı ve özel bir uygarlık,aynı orta çağın bir kısmında Arapların olduğu gibi,yahut hepsinden önce Romalıların olduğu gibi,batı medeniyetinin yükselişinde rol oynamış,dolayısıyla batı medeniyetleri dünyaya yönlendiren hale geldiğinde,hepimiz için önemli hale gelmişlerdir.

Adamın yakındığı tarih yaklaşımının tersini,adam kadar keskin olmadan ve daha yapıcı şekilde anlatan,ama şu an kabul edilen genel geçer tarih teorilerine uygun bir şekilde yapan tarihçiler bir sürü var
hatta o akımın adı http://en.wikipedia.org/wiki/Universal_history

ve en rahat,tarihe ilgim var diyen herkesiN ilgisini çekicek bir kitap
http://www.idefix.com/kitap/dunya-tarihi-william-h-mcneill/tanim.asp?sid=XBRMEFEV2T2TZRGU335U


bu bahsettiğim yeni 20.yy tarih akışına uygundur

server tanilli hocanın uygarlık tarihi kitaplarıda keza,19.YY'ın BASED GREECE anlayışınından farklı ve daha modern bir bakışla inceler tarihi

okumdayısan edinmeni öneririm feamer,özelliklede server tanillinin yazdıklarını
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

zaten "herşeyi" anlatan tarih kitabından her yönden tatmin edici bir bilgi almayı beklemek gerçekçi değil,10-20 cilt olması lazım olurdu yoksa...

sadece "önceden heryer karanlıktı,sonra yunanlılar geldi ve tüm dünyayı ehlileştirdi" anlayışının dışında yazılmış,ama yinede yunanlıların medeniyete olan etkisini anlatabilen bir tarih anlayışı olduğunu örneklendirebilmek için server tanilli dedim


ayrıca evet,çok güzel kitaplar bence orta okulda fln okutmaları lazım cocuklara,o derece :D
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Feamer said:

valla kitabın içinde ne yazdığını bilmeden çok güzel atıp tutuyorsunuz

illa diyorsunuz git bu gün kitabı oku :)


ben girip wikipedia sayfasına bi baktım abi merak edip,ona göre yorum yapıom,tabi okumakla bir değil ama,sıraya koysam okuyacaklarıma,1 yıl fln bekleme süresi var(12 gün sonra yıl atlıcaz yani o zaman diye espiri yapim mi asdf)

ama oku tabi,ilginç şeyler varsa da paylaş lütfen

komplo teorilerine karşı insanların genel olarak biraz soğuk yaklaşması senin şaşırtmamalı,bu olay insanların geri kafalıgındna değil,komplo teorisinin fıtratından kaynaklanıyor
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yazar, "bakın ben böyle böyle şeyler buldum" falan diye ortaya çıkmıyor

tarihi yazan kişi ve kurumların, kendi çıkar ve ideolojileri için nasıl tarih yazdığından bahsediyor.

misal rast gele açıtığım, kitabın 431. sayfasında napolyon savaşları gölgesinde bir fransız tarihçinin yazdığı pön savaşları anlatımı var

misal yine rast gele bir sayfa:

s.261:

said:
bu yıllar boyunca, almanlar kendi dilleri ile yunanca arasında bir takım benzerliklerin farkına varmaya başlıyorlardı (burada gramer bilgisi veriliyor geçiyorum) reformasyondan ve "roma" katolik kilisesi ile kopuştan sonra, yunanca ve almancanın protestanlığın iki dili olduğu şeklinde yeni imge ile ilişkiler daha da güçlendi. luther, roma kilisesine karşı yunanca incil ile mücadele etti. yunaca kutsal bir hristiyan diliydi ve protestanlar neredeyse yunancanın köken itibariyle latinceden daha hristiyan olduğunu iddia ediyordu.

reformasyonun ingiltere, iskoçya ve iskandinavyaya yayılmasıyla toton dili konuşan halkların fransa, ispanya ve italya daki latin dili konuşan halklardan "daha güçlü" ve "daha erkekçe" ve dillerinin ise latinceden daha üstün ve yunanca ile eş ayarda olduğu şeklinde bir duygu gelişti
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

daha kitabı okumadan konusunu açıp, sonra kitabı okumadan nasıl laf ediyorsunuz demek de iyiymiş. E oku da bi önce, ona göre aç konuyu, iki yorum yazarsın insanlar anlar ne olduğunu.
Tabi ki millet spekülasyon yapacak, başka ne yapabilir ki okumadığı bir kitap hakkında. Konuyu niye açtın o zaman onu merak ettim, okumadığın kitabın konusunu açmak da ayrı anlamsız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben bu kitabı biraz okumuştum öncelikle güzel bir kitap belli bakış açılarına tepki olarak doğan bir kitap. Bu yüzdende radikal bir karşıtlık içeriyor.Yer yer doğru noktalara parmak basıyor ama bazende durumu haliyle mübalağa ediyor ancak kitap yayınlandığı dönemden itibaren akademisyenleri dünya çapında etkilemeyi başardı. Mesela önceden yayınlanan makalelerde perslerin yunan uygarlığını baltaladığı,filizlenen uygarlığı bastırdığı düşünülüyor ve buna göre yorumlar türetiliyordu, sonra yapılan araştırmalarda perslerin aslında altında yaşayan halkların yaşantılarına pek karışmadığı hediyeler ve vergiler ile yetindiği anlıyorlar falan filan. Öcü persler gidiyor,perslerinde gelişiminde Asur,Babil ve Elam kültürlerinin önemi ortaya çıkmaya başlıyor,olay daha karmaşıklaşıyor.

Diğer taraftan klasik tapınak mimarisinin aslında Mısır etkileşimi olduğu hatta bugün süslü lahitlerin kökeninin iyonyalı paralı askerlerin özenip şehirlerine döndüklerinde aynı lahitlerden yapmalarından sonra gelişim gösterdiği gibi sanat tarihi açısından gayet önemli detayların aslında ortadoğu kökenli olduğunu araştırmacılar iyice kanıksıyorlar.

Daha bunun şehir planlaması,üretimin değişimi gibi detayları da falan da var.

Yani şöyle özetlemek gerekirse;

yunan alfabesinin kökeni - Fenike
Tapınak mimarisinin kökeni - Mısır
Plastik sanatların gelişmesinde başat etkileşim yine - Mısır
Denizciliğin gelişimi - Fenike
Şehir planlaması - Asur - Pers.
Ticaret ve paranın ortaya çıkması - Lydia

etkileşimi sayesinde ortaya çıktığı anlaşılıyor. Bu yüzdende aslında doğu'nun pekte boş olmadığı hatta tüm doluluğunun daha emekleme aşamasında olan batı kültürünü şekillendirildiğini araştırmacılar anlıyorlar. Sonuçta Ortadoğu'da kesintisiz devam eden kültür ve kültürler var yani neolitik,kalkolitik,bronz,tunç ve demir çağların hepsi görünüyor. Yani boş yok. Bu yüzdende Bereketli Hilal (Mezopotamya),Nil Deltası ve İndus Vadisinin önemi ortaya çıkıyor. Tarih öncesi dönemlerin analizi ve değerlendirmesi artık buralarda yapılmaya başlanıyor ıvır zıvır.

Yazarın kitabı yazdığı zaman hala doğu ötekileştiren bir unsurdu ama kitaptan sonra kademeli olarak bu anlayış değişti. Bu yüzden etkisi kamu üzerinde değil üniversite çevresinde cereyan etmiştir. Şimdi okursanız tabii pehey dersiniz ama 1985 yılları için durum öyle değildi. Tabii bu kitabın yazımında James Mellaart gibi bir çok sıradışı akademisyenin yaptığı çalışmaların etkisi var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

paparnoz said:
Yazarın kitabı yazdığı zaman hala doğu ötekileştiren bir unsurdu ama kitaptan sonra kademeli olarak bu anlayış değişti... Şimdi okursanız tabii pehey dersiniz ama 1985 yılları için durum öyle değildi.


Feamer şöyle anlat canımı ye, yoksa ESKİ YUNANİSTAN UYDURMACASI NASIL İMAL EDİLDİ gibi ifadelere ardımızla gülüyoruz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş


paparnoz said:

Ben bu kitabı biraz okumuştum öncelikle güzel bir kitap belli bakış açılarına tepki olarak doğan bir kitap. Bu yüzdende radikal bir karşıtlık içeriyor.Yer yer doğru noktalara parmak basıyor ama bazende durumu haliyle mübalağa ediyor ancak kitap yayınlandığı dönemden itibaren akademisyenleri dünya çapında etkilemeyi başardı. Mesela önceden yayınlanan makalelerde perslerin yunan uygarlığını baltaladığı,filizlenen uygarlığı bastırdığı düşünülüyor ve buna göre yorumlar türetiliyordu, sonra yapılan araştırmalarda perslerin aslında altında yaşayan halkların yaşantılarına pek karışmadığı hediyeler ve vergiler ile yetindiği anlıyorlar falan filan. Öcü persler gidiyor,perslerinde gelişiminde Asur,Babil ve Elam kültürlerinin önemi ortaya çıkmaya başlıyor,olay daha karmaşıklaşıyor.

Diğer taraftan klasik tapınak mimarisinin aslında Mısır etkileşimi olduğu hatta bugün süslü lahitlerin kökeninin iyonyalı paralı askerlerin özenip şehirlerine döndüklerinde aynı lahitlerden yapmalarından sonra gelişim gösterdiği gibi sanat tarihi açısından gayet önemli detayların aslında ortadoğu kökenli olduğunu araştırmacılar iyice kanıksıyorlar.

Daha bunun şehir planlaması,üretimin değişimi gibi detayları da falan da var.

Yani şöyle özetlemek gerekirse;

yunan alfabesinin kökeni - Fenike
Tapınak mimarisinin kökeni - Mısır
Plastik sanatların gelişmesinde başat etkileşim yine - Mısır
Denizciliğin gelişimi - Fenike
Şehir planlaması - Asur - Pers.
Ticaret ve paranın ortaya çıkması - Lydia

etkileşimi sayesinde ortaya çıktığı anlaşılıyor. Bu yüzdende aslında doğu'nun pekte boş olmadığı hatta tüm doluluğunun daha emekleme aşamasında olan batı kültürünü şekillendirildiğini araştırmacılar anlıyorlar. Sonuçta Ortadoğu'da kesintisiz devam eden kültür ve kültürler var yani neolitik,kalkolitik,bronz,tunç ve demir çağların hepsi görünüyor. Yani boş yok. Bu yüzdende Bereketli Hilal (Mezopotamya),Nil Deltası ve İndus Vadisinin önemi ortaya çıkıyor. Tarih öncesi dönemlerin analizi ve değerlendirmesi artık buralarda yapılmaya başlanıyor ıvır zıvır.

Yazarın kitabı yazdığı zaman hala doğu ötekileştiren bir unsurdu ama kitaptan sonra kademeli olarak bu anlayış değişti. Bu yüzden etkisi kamu üzerinde değil üniversite çevresinde cereyan etmiştir. Şimdi okursanız tabii pehey dersiniz ama 1985 yılları için durum öyle değildi. Tabii bu kitabın yazımında James Mellaart gibi bir çok sıradışı akademisyenin yaptığı çalışmaların etkisi var.



doğrudur ama ben kitabı, batılı tarihçilerin neden böyle yazdıklarını motivasyon nedenlerinin ne olduğunun anlaşılması açısından daha önemli buluyorum

adam onlarda da bahsetmiş, niye öcü persler olmuş, misal rast gele açtığım bir sayfadan alıntı yukarı da yazmıştım

adam napolyon savaşlarında yaşamış bir tarihçi ve roma tarihi yazıyor, fransayı romalılar yerine koyuyor, ingilizleri de cartaca sonra başlıyor döşemeye, romalılar şöyle romalılar böyle, cartacıla böyle...

bu bilgi benim için daha önemli ve kitabın bu noktasına da parmak basmak istiyorum daha doğrusu bu nedenle açtım ve kitabı aldım zaten, diğerleri zaten bildiğimiz şeyler onlar için ekstara bir şeye gerek yok
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Feamer said:

s.261:

said:
bu yıllar boyunca, almanlar kendi dilleri ile yunanca arasında bir takım benzerliklerin farkına varmaya başlıyorlardı (burada gramer bilgisi veriliyor geçiyorum) reformasyondan ve "roma" katolik kilisesi ile kopuştan sonra, yunanca ve almancanın protestanlığın iki dili olduğu şeklinde yeni imge ile ilişkiler daha da güçlendi. luther, roma kilisesine karşı yunanca incil ile mücadele etti. yunaca kutsal bir hristiyan diliydi ve protestanlar neredeyse yunancanın köken itibariyle latinceden daha hristiyan olduğunu iddia ediyordu.

reformasyonun ingiltere, iskoçya ve iskandinavyaya yayılmasıyla toton dili konuşan halkların fransa, ispanya ve italya daki latin dili konuşan halklardan "daha güçlü" ve "daha erkekçe" ve dillerinin ise latinceden daha üstün ve yunanca ile eş ayarda olduğu şeklinde bir duygu gelişti


misal alıntı yaptığım bu yer,

burada benim ilgimi çeken ve paylaşmak istediğim, almanca ile yunaca arasında ki benzerlik değil,

dönemin almanlarının neden yunanca ile ilgilenme gayreti içine girmeleri ve motivasyonları
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...