Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Hasan Sabbah


masa

Öne çıkan mesajlar

Tarihe bölümüne açasım gelmedi açıkcası.

Teadüfen şöyle birşey okudum, paylaşmak istedim.

Hasan Sabbah ve Esrar

12. yüzyüılda Hasan Sabbah, İsmalili mezhebinin önemli bir kolunun lideri durumundayd. Şia’nın Ali soyundan 6. İmamlı Cafer Sadıkın 765 yılında ölümünden sonra hukuki varisi büyük oğlu İsmail olduğu halde, bilineyen nedenlerle imamlık hakkı ondna alınarak küçük kardeşi Musaya verildi.
Bundan doğan çekişmeler İsmail taraftarları, Ebul Hattab’ın çalışmasıyla İsmailin ve onun da ölümünden sonra oğlu Muhammed’in etrafında bir hareket oluşturdular. Kısa zamanda bu hareket çok disiplinli ve olgun bir örgüt haline geldi. Bu akım, edebi ve felsefi alanda çok yüksek değerde eserler vermiştir.
Fikirlerin çoğu ortadoğunun daha eski inançlarından, özellikle de Eflantundan gelir. Bu düşüncelerin çoğu Batıni tevil yoluyla uyarlanmıştır. Bu yöntemin kullanılışı batini sözcüğünün kullnılmasına yol açmıştır. Hatta bu mezhep bütünüyle batıni adıylada alınmıştır.
İsmaili düşüncenin, islam düşünce, fıkıh ve felsefesi üzerinde etkisi olmuştur. İsmaili düşüncesinde, halen zulüm ve cevr ile dolu olan yeryüzü, adalet ve hukukla dolacaktır. Bunun için bir mesih vaad edilmektedir. O çağda çeşitli hoşnutsuzlukların biraraya geldiği bu kuruluş oldukça gizli olarak gelişmiştir. Örgüt, yerel propogandayla görevli olan dailere bağlıydı. Akım kolaylıkla Kuzey Irak ve Güney İran bölgesine yayıldı. Mezhebin Kuzey Afrikadaki başarıları üzerine 909 yılında mezhebin gizli imamı, gizlendiği yerden çıkarak kendisini mehdi ilan etti. Bunun ile Fatımı halifeliği kurulmuş oldu. 4. Fatımı halifesi, hilafet merkezini Kahireye taşıdı ve orada El Ezher medresesi kuruldu. Burada yetişen dai ve imamlar, propoganda ajanları olarak mezhebi her tarafa yaydılar.
Mezhep, temelinde mülk ortaklığı kurallarına sahipti ve özellikle de esnafı ve zanaatkar sınıfına dayanıyordu. Esnafın katılımcılık öğeleri gösteren Fütüvvet örgütüde bu mezhebin ürünüdür. İsmaili mezhebi ve Fatimi halifeliği çok güçlü ve verimli olmasına karşı ve belkide bu yüzden, ordu komutanlarının çeşitli isyanlarıyla sarsılmaya başladı. Giderek halifelik yerel bir mısır hanedanı haline geriledi. İşte tam da bu sırada Doğu bölgelerinde tam bir İsmaili kalkınması gelişiyordu. Bu hareketin başında Hasan Sabbah bulunuyordu, Sabbah, iranlıydı ve Nişapur’da Ömer Hayyamın yakın arkadaşıydı. Bu kesim hilafetteki taht anlaşması bahanesiyle halifenin oğullarından Nizar’ı kendilerine dinsel lider seçtiler ve ayaklandılar. Nizar Mısırda öldürüldü fakat rivayete göre torunu İrana kaçırılmıştı ve Hasan Sabbah tarafından korunmuştu.
Nizari denilen kolun inancı dava-i cedide (yeni dava) adını alır. Asıl Fatimi inanç sisteminden yani dava-i kadimeden(eski dava) oldukça farklı özellikler gösterir. Bir kere bu yeni inanca göre batıni öğeler- zahiri öğelerden üstündür.
Yani uyarlanmış düşüceler, kitabi, düzenli öğretiye göre üstünlük ve öncülük taşır. İmam ‘Doğudaki Nur’ inancının etkisiyle önem kazanmıştır ve ilahi iradenin somut timsalidir. İlahi irade, babadan oğuldan geçerek imamlarda tecelli eder.
Bu inançta, orijinal ismaili öğretiye göre en önemli değişiklik, inanç düşmanlarının, inanca bağlı fedailer tarafından öldürülmesi yöntemi olmuştur. Bu dini bir görev alarak kabul edilmiştir. İşte Hasan Sabbah çevresine topladığı bir fedai kuvveti ile ve birçok hileye de başvurarak 1090 yılında, Azerbaycan’a yakın bir bölgede bulunan Alamut Kalesini ele geçirdi. Sınırdaki Azerbaycan ve Deylem eyaletleri uzun süreden beri aşırı rafızi merkezlerdi ve Sabbah buralardan kolaylıkla fedai toplayabiliyordu. Bunlar, Selçuk egemenliğine karşı korkunç bir terör savaşına giriştiler ve Selçuk ellerindeki pek çok yandaşlarının da yardımıyla İran, Irak, Suriye ve Anadoluda irili ufaklı birçok kaleyi ellerine geçirdiler. Hareketin merkezi Alamut Kalesiydi oradaki Şeyh, Dai, Fedai ve Muridlerden oluşan bir hiyerarşinin başında acımasız bir savaş sürdürüyordu. Selçuklular bu terörle 200 yıl boyunca savaşmak zorunda kaldılar. Selahattin-i Eyubi’ye iki suikast girişimi oldu. Haçlılarında bu sırada bölgeye girmiş olmasıyla ve daha başka toplumsal olaylarında etkisiyle Selçuk egemenliği parlanaıyor ve zayıflıyordu. El- ezherin ve ikincil din merkezlerinin ürettiği propogandaya karı, ancak Bağdat ve diğer büyük kentlerde kurulan medrelerin çabalarıyla ve zorlukla etkin bir direnç oluşturabilmekteydi. Fakat kesin çözüm Hülagünün o bölgeleri ele geçirmesinden zonra bir yandan moğolların öbür yandan memlukların askeri hareketleriyle sağlanabildi. 1256da alamut düştü ve son imam ruknettin hurşah idam edildi. Bütün öbür merkezlerde birer birer ortadan kaldırıldı ve İsmaililer Suriye, İran, Yemen ve oradan sıçramış bir kol olarakta Hindistanda serpili küçük gruplar halinde kaldılar. İşte bu mezhebin fedailerinin, öldürme emrini aldıklarında, önce esrarla sarhoş edildikleri ve girecekleri cennetin bahçeleri gösterildikten sonra ve gene esrar sağlanan bir vecd halinde bu cinayetlerini işledikleri söylentisi yayılmıştır.
İsmaili kaynaklarında buna ilişkin hiçbir kayıt bulunmuyor. İsmaili düşüncesinin ve fatimi yönelişinin, İslam düşünce sistemi içerisinde etkin ve önemli yüksek be yoğun felsefe temeline dayandığı, yazın yönünden de çok zengin olduğu, kapalı ve iyi örgütlü bir düzen kurulmuş olması gibi özellikler göz önünde tutulursa, suikastların kayıtları bulunduğu halde bu kadar önemli bir hususa ilişkin kayıt bulunmaması düşünülemez. O yüzden genel kanı, bu söylentinin, akımın oluşturduğu büyük tehlikeye karşı bilinçle ve başarı ile yürütülmüş bir karşı propoganda eseri olduğudur. Tıpkı Kızılbaşlık ve mumsöndü masalları gibi yayılan bu söylenti herhalde etkin olmuş ve ‘haşişin’ deyimi, ideolojik terör uğruna kanlı katil, gözlü kara ve tehlikeli yobaz gibi bir anlam edinerek kullanılmıştır. Bölgeye o sırada gelmiş olan ve belki İsmaililerle doğrudan doğruya da karşılaşmış olan Haçlılar, bu söylenti-deyimi alarak Haşişin’dn Asisin-Assassin sözcüğünü suikastçı ve katil anlamına kullanışmışdır. Bilindiği gibi bu sözcüğünü suikastçı ve katil anlamına kullanmışlardır. Bilindiği gibi bu sözcük bütün Batı dillerinde bugün de bu anlamda kullanılmaktadır. Babaoğlu, N. A. (1997). Uyuşturucu ve tarihi, Kaynak Yay.



özet

. İşte bu mezhebin fedailerinin, öldürme emrini aldıklarında, önce esrarla sarhoş edildikleri ve girecekleri cennetin bahçeleri gösterildikten sonra ve gene esrar sağlanan bir vecd halinde bu cinayetlerini işledikleri söylentisi yayılmıştır.
İsmaili kaynaklarında buna ilişkin hiçbir kayıt bulunmuyor. İsmaili düşüncesinin ve fatimi yönelişinin, İslam düşünce sistemi içerisinde etkin ve önemli yüksek be yoğun felsefe temeline dayandığı, yazın yönünden de çok zengin olduğu, kapalı ve iyi örgütlü bir düzen kurulmuş olması gibi özellikler göz önünde tutulursa, suikastların kayıtları bulunduğu halde bu kadar önemli bir hususa ilişkin kayıt bulunmaması düşünülemez. O yüzden genel kanı, bu söylentinin, akımın oluşturduğu büyük tehlikeye karşı bilinçle ve başarı ile yürütülmüş bir karşı propoganda eseri olduğudur. Tıpkı Kızılbaşlık ve mumsöndü masalları gibi yayılan bu söylenti herhalde etkin olmuş ve ‘haşişin’ deyimi, ideolojik terör uğruna kanlı katil, gözlü kara ve tehlikeli yobaz gibi bir anlam edinerek kullanılmıştır. Bölgeye o sırada gelmiş olan ve belki İsmaililerle doğrudan doğruya da karşılaşmış olan Haçlılar, bu söylenti-deyimi alarak Haşişin’dn Asisin-Assassin sözcüğünü suikastçı ve katil anlamına kullanışmışdır. Bilindiği gibi bu sözcüğünü suikastçı ve katil anlamına kullanmışlardır. Bilindiği gibi bu sözcük bütün Batı dillerinde bugün de bu anlamda kullanılmaktadır.
Babaoğlu, N. A. (1997). Uyuşturucu ve tarihi, Kaynak Yay.



zaten ben hep merak etmiştim o kafayla nasıl suikast düzenleyebilir diye
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Feamer said:

masa said:

Yani en azından beyin yıkama ritüelinden bahsedilirdi diyor yazar çünkü suikastlar hakkında kaynaklar var.


velev ki bahsetmiş olsun, kim o kaynağı saklayacak da bu güne gelecek?


Abi eğer kaynak yoksa esrar olayına neden inanıyorsun peki?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...