Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Aşk olacak! Ol! (interaktif hikaye)


BabacumMostors

Öne çıkan mesajlar

"O-o benim kız arkadaşım!"

Teyze kızının yüzündeki o şaşkın ifade beklenmedik bir cevapla karşılaştığını alenen anlatıyordu ama bu ifadeye sahip tek kişi o değildi, şimdiye kadar ifadesizliğini korumayı başarmış olan genç kızın gardı bu cevapla düşmüştü.

"Nasıl yani? ne zamandan beri? Ne?"
"Kız arkadaşım işte ne var?"
"Benim niye haberim yok? Hiç bir şey de söylemedin."
"Senin sınavlarının başladığı döneme denk geldi dikkatin dağılmasın diye şeyetmedim."
"Ha, peki. Sen şimdi git, evde misafire verecek ne aburcubur nede içecek var, dolap tam takır kuru bakır. Aslında yarın alışveriş yapacaktım ama böyle bir sürprizle karşılaşmayı beklemiyordum."
"Alışveriş derken?"
"AY HADİ GİT BE ADAM AYAĞININ ÇAMURUYLA İÇERİ KADAR GİRMİŞSİN BİR DE!"

Kuzen kişisi kahramanımızı kovarcasına itekleyerek kapının önüne attı.

"Akşam kaşma bir sen eksiktin, tam oldu." diye homurdanarak merdivenlerden indi.

Köşedeki bakkal şansına henüz kapatmamıştı, torbaya nevaleleri doldururken içine bir kurt düştü ama ne olduğunu tam olarak çıkaramıyordu. İçinden evde neyin eksik olabileceğini geçirirken evde kimlerin olduğu aklına geldi ve seri şekilde ödemesini yaparak dükkandan fırladı.

"Nasıl onları yalnız bırakabilirim, nasıl bir tongaya düştüm! alacağın olsun Mel, bu sefer beni çok kötü faka bastırdın adi karı, aşifte, sokak köpeği!"

Telaşla evin kapısını açtı, hışımla girdiği salonda gördüğü manzara karşılıklı oturup kahvelerini içip kıkırdayan iki genç kızdan başka bir şey değildi. Karşılarında kanter içinde kalmış eli torbalı adamı gören kızlar kıkırdamayı kesip kahramanımıza döndüler, sözü teyze kızı aldı.

"N'oldu kuzum? Nefes nefese kalmışsın, gel sırtına havlu koyayım." Kızların ikisi birden odayı kahkahaya boğdular.

kahramanımız gördükleri karşısında dona kalmıştı, ne olduğunu algılayamıyordu, o yokken ne olmuştu da bir anda bu kadar samimi olabilmişlerdi? Derken lafa kahramanımızın sözde kızarkadaşı girdi;

"Hayatım, ben seni hiç böyle tanımamıştım, kuzenin hakkında bilmediğim o kadar şey anlattı ki."
"Mel? Sen ne anlattın? Nedir? Yani.. sen.."
"Mel?" diye sordu genç kız, teyze kızı sözü aldı bu sefer
"A doğru telaştan adam akıllı tanışamadık bile, ben Melodi, Mel veya Melo da derler ama daha çok Mel benim andaval kuzenim de bana kızdığında yada kızdırmak istediğinde Melo der bana."
"Ben de..." kız bir an duraksadı, kahramanımızın gözlerinin içine bakarak derin bir nefes çekti, "...Aylin, insanların ağzından adımı duymaya pek alışkın değilim, pek kullanılmaz adım ama n'olur siz hiç çekinmeyin, bolca kullanın adımı. Hem senin adın ne kadar güzelmiş."
"Eh pek de memnun olduğumu söyleyemeyeceğim, hem müzisyen bir aileden dövüş sanatlarına ilgili biri olarak çıkınca bu pek de hoş karşılanmıyor. Neyse madem ki nevalelerimiz geldi sohbeti aburcuburla şenlendirelim biraz.

İki genç kız mutfağa doğru giderken kahramanımız gördüklerini sindirmeye çalışıyordu, ne kuzeni o tanıdığı sert, haşin ve acımasız dövüşçüydü ne de adının Aylin olduğunu söyleyen kız daha bir saat önce birlikte mafyavari karanlık adamlardan beraber kaçtığı kızdı. Üstünü değiştirip yüzünü yıkadı, salona tekrar döndüğünde yine koltukta laf kaynatan iki genç kızdan başkası yoktu, ikisi de dertlerini bırakmış ve kendilerini koltukta muhabbet nehrinin aheste akan sularına salmışlardı. Kuzeni ilk kez bir kızla bu kadar samimiydi, daha önceki gerçek kız arkadaşlarına yaptığı şirretlikleri yapmıyordu. Bu işte bir iş vardı ve kokusu elbet yakında çıkacaktı. Onlarla beraber sohbete katıldı. Kendilerini az anlattıkları, daha ziyade hayatı ve olayları konuştukları bir gece olmuştu ve saat iyice ilerlemişti, artık yatma vaktiydi.

"Ama konuşuyorduk biz." diye tüm şımarıklığıyla somurttu Mel, "Keşke yarın işiniz olmasaydı, olmadı pazar günü bir yerlere gidelim, olmaz mı? Engin de pazarları çalışmıyor hem, benim de dojoda sadece öğleden önce bir dersim var."
"E artık bunu yarın konuşalım, işimiz gücümüz var."

Mel her zamanki gibi misafir odasına geçti, kahramanımız genç kıza yatağıyla beraber pijama olarak da bulabildiği en küçük eşofman takımını verdi, kendisi ise koltukta yatmayı tercih etti. Koltuk patlaış mısır ve tereyağ kokuyordu, daha kötüsü olaibleceğini düşünüp uykuya daldı.

Gecenin kör bir vakti birinin odadaki varlığını hissederek uyandı, eli cep telefonuna gitti, ekranın soluk ışığı zayıf bir ok gibi karanlığı yardı, hemen yanı başında dizlerinin üstüne çömelmiş genç bir kız vardı, önce panik yaptı sonra olanları ve kızı hatırladı.
"Aylin? Napıyorsun burada? Saatin kaç olduğunu görmüyor musun?"
"Uyku tutmadı, yalnız uyumaya alışkın değilim gibi, canlı olmasada, ben peluş oyuncaklarıyla uyuyan insanlardanım." cümlesinin sonuna doğru kısılan sesiyle beraber git gide öne düşen başı sonunda yüzü hiç görünmeyecek kadar eğilmişti. Kahramanımız gülmeke için kendini zor tutuyordu.
"E-ee?"
"Yanlış anlama, sadece uyuyamadığım için, uykusuzluk başa dert hem." bol eşofmanın kollarıyla yüzünü kapattı "Bu gecelik yanımda uyur musun?" Kahramanımız bu rica karşısında şaşkınlığını ve telaşını gizlemeye çalışıyordu.
"E-uu, istersen Mel de seninle uyuyabilir? Hem ben de seni rahatsız etmez miyim?"
"I-ıh."
"Emin misin?"
Genç kız eşofmanın kolları arkasından başını evet anlamında salladı. Kahramanımız ne yapacağını bilemiyordu ama gerçekten uyumak istiyordu.

1- Kızla git.
2- Kızı tekbaşına uyumaya ikna et.
3- Teyze kızını uyandır, kızın yanına yatır.

http://www.easypolls.net/poll.html?p=5138f273e4b04b6c8104a64b
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

önce çizecektim, çizdim sildim çizdim sildim zaten adam gibi oturup yapmaya vaktim olamadı iş yoğunluğu bitti diğer şeyler başladı.. tabii şu yazı 3 kere değişti bu arada bu son şekli

hatta aslıda bu çok daha uzundu da "böleyim bari bu ne lan?" dedim kırptım biraz

3 seçenek için de hazırlık yapğtım bu sefer valla daha çabuk olacak bu sefer
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Gecenin bu saatinde teyze kızını uyandırmaya gözü yemedi, işin ucunda örselenmek de varken. Uykusunu daha fazla dağıtmadan kızla beraber uyumaya karar verdi hem yatağın koltuktan daha rahat olacağı aşikardı.
"Peki." dedi ve beraber içeri odaya girdiler.

Kahramanımız sırt üstü uzandı, genç kız da bir kolu ve bir bacağını gövdesine sardı;
"Daha önce kendimi hiç bu kadar güvende hissetmemiştim, hiç bu kadar huzurlu olmamıştım."
Kahramanımızın çok uykusu vardı ama içindeki merak uykusuzluktan daha kötüydü;
"Nasıl bir yerdeydin ki, hiç mi huzur bulamadın?"
Genç kız bu soruyu duymazdan gelerek iyice sindi göğsüne;
"Ne kadar güzel, sıcacıksın."
Kız huzurla uykuya dalarken kahramanımızın aklından bir tek şey geçiyordu;
"Saçları ne güzel kokuyor ama ayakları, ne kadar da soğuk."

Sabah teyze kızının bağırtısıyla uyandılar;
"Seni fırsat düşkünü alçak, sapık, fırsatçı köpek, alçak adam!"
"Dur lan n'oluyorsun!"
"Bak hâlâ konuşuyor, seni azılı eşkıya seni, seni hayduk, seni gönül hırsızı iki dakika rahat duramadın mı ne ara girdin kızın koynuna!"
Kahramanımızı ensesinden çektiği gibi yataktan yere indirdi. Kahramanımız aciz şekilde cenin pozisyonunda kendini savunmaya çalışıyordu;
"Ya n'alakası var! Vurma, ya bak! Vurma çok fena... ANANI BABANI SEVİYORSAN VURMA!"
"Mel! Dur, lütfen!" diye araya girdi genç kız. "Gece tek başıma uyumakta zorluk çekiyordum o yüzden O'nu ben çağırdım."

Teyze kızının yüzündeki ifade yumuşadı.
"O zaman tamam ama sen yine de buna çok güvenme" Kahramanımıza son bir tekme attı.
Kahramanımız kafasını kaldırdığında teyze kızının sert bakışlarına maruz kaldı; "Gözüm üstünde ona göre!"
Hiç bir şey olmamış gibi normal ses tonuna geri döndü;
"E hadi bakalım, kahvaltı sofrası sizi bekliyor."

Masa mükellef değildi belki ama onlar için yeterliydi. Özellikle genç kız için bu sofra çok daha anlamlıydı. Bir süre ayakta dikilip sofrayı seyretti, normal bir evde normal bir kahvaltıdan o kadar uzak kalmıştı ki, içindeki duygu

patlaması gözlerinden okunuyordu.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu teyze kızı.
"Yok, her şey çok güzel, sadece sabah mahmurluğu işte." diye geçiştirdi genç kız.
"Hadi kahvaltımızı bir an evvel yapalım hem daha yapacak çok işimiz var." dedi kahramanımız ve masaya oturdular.

Kahvaltıdan hemen sonra hazırlanıp, teyze kızına hiç bir şeyi belli etmeden temkinli şekilde evden çıktılar. Yolda giderken ne yapacaklarını konuştular. Yakınlarda genç kızın bildiği bir güvenli ev vardı, hatta oranın sorumlusunu "Çocukluk arkadaşım." diyecek kadar iyi tanıdığını söyledi. Kahramanımız için bu biraz anlamsız gelmişti, üstünde fazla durmadı. Kız kahramanımıza hangi isim adına, ne için geldiğinin senaryosunu iyice ezberletti, sonra çantasından bir toka çıkarıp verdi;
"Adı Yusuf, parolayı söyledikten sonra eğer bir sorun çıkarsa, durum zorlaşırsa bunu O'na ver ama dikkatli ol, evde O'ndan başkası varsa bunu görmemeli. Güvenebileceğim tek kişi O. Söz veriyorum kendisinden söylediğim emanetleri alırsan bir daha beni görmeyeceksin."
Genç kız bir daha kendisini görmemekten bahsedince kahramanımzın içi burkuldu, garip bir hüzün indi siğnesine. "Tamam." diyebildi sadece.
Güvenli evin bulunduğu apartmanın yakınına geldiklerinde önce bir süre ortalığı izlediler. Siyah, büyük bir araba geldi, içinden izbandut gibi takım elbiseli adamlar ve daha spor şık giyimli bir adam indi ve apartmana girdiler.
"Saat gibiler." dedi genç kız "Her gün aynı saatte teslimat ve değiş-tokuş, hiç aksatmadan."
Bir süre sonra adamların binayı terkederek arabaya binip gittiklerini gördüler.
"Şimdi tam sırası, ben seni burada bekliyor olacağım, umarım hiç bir şey ters gitmez."
"Gitmeyecek, güven bana." apartmanın kapısına doğru hızlı adımlarla ilerledi ve içeri girdi.

http://cinemusicompany.com/wp-content/uploads/2011/10/Galatada-bir-metruk-bina.jpg

Doğrudan ikinci kata çıktı, genel anlamda sakin bir apartmandı ama tam da kızın söylediği gibi her köşe başında bir güvenlik kamerası vardı. Kızın tavsiyesiyle yanına aldığı şapkanın siperliğini yüzünü göstermeyecek kadar aşağıya indirmişti, avuçları terliyordu ve kalbi yerinden çıkacakmış gibiydi. Daha önce katıldığı bir seminerde öğrendiği taktiği kullanarak kendini telkin etmeye çalışıyordu;
"Aslında ayı yok, modern dünyadayız, ayı yok." güvenli evin kapısına gelmişti, kızın öğrettiği gibi çaldı kapıyı.
"Kim o?" diye sordu içeriden bir ses, bir silahın horozunun akldırıldığını duyduğuna yemin edebilirdi.
"Çöpünüz var mı?"
"Yok çöpümüz möpümüz, git buradan."
"Lazımsa bende bolca var."
Kapı yarı aralık açıldı, ardında esmerce bir genç vardı, yaklaşık kızı yaşlarındaydı. Kahramanımızı şöylece bir süzdü.
"Günahın var mı?" diye sordu kapının ardındaki.
"Bana kadar var." diye cevapladı kahrmanımız. Kapı ardına kadar açıldı ve içeri girdi. Esmer genç koridoru kolaçan etti ardından kapıyı kapadı.

http://blp.ifp3.com/root/blp/iphoto/photos/images1/prvDoor%20Ajar.jpg

"Seni daha önce buralarda görmemiştim."
"Yeni başladım, aşağı bölgeden, buraya uğrayıp üç numara emanet almamı söylediler." Bu cümleyi duyunca esmer genç duraksadı, aklında bir şey geçirdiği yüzünden okunuyordu.
"Ya, demek öyle, kim istedi peki?"
"Yarım Ahmet, müşterilerden birine acil lazım olmuş o yüzden haber vermeye zamanı olmadı hemen beni gönderdi."
"Git O'na söyle iki günlük eniğe kemik vermiyoruz burada, çok istiyorsa kendisi gelsin, geçen sefer ki kazığını daha unutmadık."
Kahramanımız etrafa göz ucuyla baktı, yalnız olduklarına emin olunca elinde sakladığı tokayı esmer gencin avucuna tutuşturdu. Adamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Kahramanımızn duyabileceği kadar kısık bir sesle;
"Demek doğruymuş, O nerede şimdi?" diye sordu.
"Fazla uzakta değil, yakınlarda, emaneti O'na getirmemi istedi."
"İnanamıyorum, nasıl olur. Uyarmışlardı beni, aynen ne isteyeceğini bile söylediler. İnanamıyorum gerçekten gidecek, terk edecek demek. İStediği emaneti veririm ama bir şartla, beni O'na götüreceksin, O'nu son bir kez görmeliyim."
"Neden?"
"Bu seni ilgilendirmez."
"O'nu ele vermeyeceğini nereden bilebilirim?
"Bilemezsin." Kahramanımızın eli esmer gence belli etmeden kapıya yakında duran vazoya doğru seyretti.
"Önce emaneti göster."
"Burada bekle."
Esmer genç içerideki bir odaya gitti, fırsattan istifade ederek vazoyu arkasına sakladı. Çok geçmeden esmer genç elinde küçük boy bir spor çantasıyla döndü.
"Bu bina tamamen organizasyonun adamlarıyla dolu ve sen başındaki kasketle yüzünü bu kadar gizlemeye çalışarak birilerinin dikkatini çoktan çekmiş olabilirsin bile. Hele elindeki emanetle çıkmaya kalktığında şüpheleri üstüne daha çok çekeceksin, O'nun yanına yalnız giderek yerini tespit ettirmekten başka bir şey yapmamış olacaksın, tek şansın benimle beraber bu binadan çıkmak, anlıyor musun?"
Kahramanımız karşısındakinin blöf yaptığını hissediyordu, bir meslek hastalığı gibi blöf yapanları ayıklamakta üstüne yoktu ama bu sefer durum farklıydı, yabancı ve kendisi için güvenli olmayan bir yerdeydi. Analiz yeteneğine tam olarak itimad edemiyordu.
"Yalan söylemediğini nereden bileceğim peki?"
"Daha önce de sölyedim ya, bilemezsin."
Zor bir durumdaydı ve karar vermesi gerekiyordu.

1- Adamın kafasına vazoyu indir, çantayı al çık.
2- Adamla beraber apartmandan çık, O'nu atlatmayı dene.
3- Adamı kıza götür.

http://www.easypolls.net/poll.html?p=51424b6ee4b04b6c8104b2d9
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...