Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Van'da deprem, 6.6


Aket-Atum

Öne çıkan mesajlar

PZero said:

http://www.youtube.com/watch?v=13O7TrFP2mE&feature=share

şu reklam cok anlamlı geldi şu günlerde bana .
ordaki bir kürt vatandaşı sanırım


Erzurum'luyu, Dadaş'ı fedakarlıklarını, vatan için harcadıklarını bilmeyenler, Erzurum'luyu tanımayanlar, çok doğal Ermeni Soykırımı konusunda da Türkiye'ye direk yargısız infaz uygularlar, bu çok doğal. Daha yöre insanının konuşmalarını bilemiyoruz, bu yüzden arkadaşı da suçlamıyorum ama, nasıl etrafa kapalı, şehir duvarları etrafında kapalı bir gençlikle karşı karşıyayız siz takdir edin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Absolut said:

Ekiplerde sayi olarak pek sikinti ykmus ama sorun çadir burda.


sorunu can dündar açıklamış,

said:
Manzarayı tarife çalışayım:
Ambulansların, itfaiye araçlarının, kurtarma ekiplerinin durmak bilmeyen sirenleri arasında yardım konvoyları akın akın geliyor, Kaymakamlık önüne park edip kalabalığa su, ekmek, süt, meyve suyu kolileri fırlatıyor.
İnsanlar birbirini ezerek kapmaya çalışıyor.
Sokaklarda bazı aileler kendi çabalarıyla enkaz altından çıkardıkları cenazelerini battaniyelerde taşıyor.
Bir meydanda enkaz altındakilerin eşleri, anneleri, babaları toplanmış ağıt yakıyor.
Bazıları enkazdan ses duyduklarını ya da internetten mesaj aldıklarını anlatarak AKUT ekiplerine oraya gelmeleri için yalvarıyor.
Bazıları artık son umutla enkaza dalan vinçlerin cesetleri parçaladığından yakınıyor.
Tek tek ateşler etrafında öbeklenerek ısınmaya çalışan insanlar, her gördüklerine “Çadır yollasınlar bize” diye tembihliyor.
Ve bu manzara içinde radyodan bir bakanın “Yardımlar yerine ulaşmıştır, ufak tefek aksaklıklar yoluna girmiştir” açıklaması yankılanıyor.
Açıklamaya tepkileri yazmak, bu yazıyı yargının ilgi alanına sokabilir; girmiyorum.


Koordinasyonsuzluk duvarı
Türkiye, titreyen toprakların dayağını yiye yiye “deprem refleksi”ni öğrendi.
Daha çabuk harekete geçiyor, kurtarma ekipleri anında bölgeye doğru hareketleniyor, internetin de yardımıyla hızla dayanışma ruhu oluşuyor.
Özellikle bu kez gerçekten ulusal bir seferberlik yaşandı; her bölgeden yardım yağdı.
Ancak bütün bu iyi niyetli çabalar, afet bölgesine gelince, göçebe toplumlara özgü bir basiretsizliğin, eşgüdümsüzlüğün, koordine olma özrünün duvarına çarpıyor.
İki trafik polisi bir caddenin başını tutamadığından yaralı taşıyan ambulanslar avaz avaz bağırarak dakikalarca trafiğin açılmasını bekliyor.
Bazılarının 3-5 çadırı birden sırtlayıp götürmesine engel olunmadığından, hiç çadır alamayanlar isyanla ayaklanıyor.
Kurtarma ekipleri iyi dağıtılmadığından enkaz altında yakınları olanlar, kendilerini kurtarmaya gelmiş gönüllülere saldırıyor.
Koordinasyonsuzluk, depremden kötü vuruyor.


Nerede devlet?
Erciş’in arka mahallelerinde, Tugay yolunda, Atatürk Parkı çevresinde, Zeylan Caddesi’nde yurttaşlar hâlâ hiç dokunulmamış binaları gösteriyor bize...
Genç bir adam, nefrete bulanmış bir infialle haykırıyor: “5 cenazemi pet şişeden suyla yıkadım. Şikâyete gittim, ‘Kime oy verdiysen git ona söyle’ diye kovaladılar. Nerede devlet?”
Onun haykırışını duyan diğerleri hemen toplanıyor ve tepki, birden tırmanıyor.
Çadırların hep hükümet yanlılarına verildiği, yardımda ayrımcılık yapıldığı, adamı olanların cenazelerinin öncelikle kaldırıldığı iddiaları yükseliyor.
“Belediyeler yetki isteyince vermiyorlar. Kendileri de yetişemiyorlar” diyor bir genç adam...
“Madem yapamayacaklardı, neden Avrupa’nın, İsrail’in yardım teklifini reddettiler” diye bağırıyor bir başkası...
Dışişleri’nin bu iddiayı yalanladığını söylüyorum.
“Öyleyse neden gelmedi o yardımlar” diye soruyor bu kez...
Yardım değil de, acaba bir Alman koordinasyon ekibi gelse iyi olur muydu diye düşünmeden edemiyorum.
İki gündür arayan, ne yapabileceğini soran, yardım yollamak isteyen yakınlarıma “Tanıdığınız ne kadar iyi koordinatör varsa yollayın” diyorum:
“Yardımdan önce acil ihtiyaç bu...”



bizde ne yazıkkı yardım mantığı bu şekilde işliyor.
yetkilinin teki çıkıyor,
- tamam doldurun yardım kamyonları götürün dağıtın!

dağıtın dediği direk kamyondan fırlatın olay bu,.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

balon said:

PZero said:

http://www.youtube.com/watch?v=13O7TrFP2mE&feature=share

şu reklam cok anlamlı geldi şu günlerde bana .
ordaki bir kürt vatandaşı sanırım


Erzurum'luyu, Dadaş'ı fedakarlıklarını, vatan için harcadıklarını bilmeyenler, Erzurum'luyu tanımayanlar, çok doğal Ermeni Soykırımı konusunda da Türkiye'ye direk yargısız infaz uygularlar, bu çok doğal. Daha yöre insanının konuşmalarını bilemiyoruz, bu yüzden arkadaşı da suçlamıyorum ama, nasıl etrafa kapalı, şehir duvarları etrafında kapalı bir gençlikle karşı karşıyayız siz takdir edin.

bileniniz de tatava
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kurtarma ekibi şu bu tamam da organizasyon yapacak 1 tane adam yok demek ki orada. insanlardan kendi başlarına sıraya girip almalarını bekleyemezsin ki, bir şekilde onları bir düzene sokacak bir güç lazım bir düzen lazım orada.

sade akut yollamak, kamyon yollamak değil ki yardım, asıl önemli olan düzeni sağlamak.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Masquerade said:

balon said:

PZero said:

http://www.youtube.com/watch?v=13O7TrFP2mE&feature=share

şu reklam cok anlamlı geldi şu günlerde bana .
ordaki bir kürt vatandaşı sanırım


Erzurum'luyu, Dadaş'ı fedakarlıklarını, vatan için harcadıklarını bilmeyenler, Erzurum'luyu tanımayanlar, çok doğal Ermeni Soykırımı konusunda da Türkiye'ye direk yargısız infaz uygularlar, bu çok doğal. Daha yöre insanının konuşmalarını bilemiyoruz, bu yüzden arkadaşı da suçlamıyorum ama, nasıl etrafa kapalı, şehir duvarları etrafında kapalı bir gençlikle karşı karşıyayız siz takdir edin.

bileniniz de tatava


dadaş neye denir ? şivesi nedir bana bi örnek versene?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

her ne kadar kendisini pek sevmesem de mehmet altan'ın konuyla ilgili yazısı cok guzel


yazı

İnsanlarımızın boş yere ölmelerinin nedenlerini sorgulamak yerine, ortaya çıkan felaketlerden olumlu sonuçlar çıkararak ferahlamak herhalde sadece Türkiye’ye ait bir feraset…

Hırsız müteahhit-siyasetçi-bürokrat üçgeninde süreklilik arz eden bir cinayete parmak basmak yerine, biraz da Türk-Kürt kardeşliği retoriğinde Van’daki felakete gerçekten de herkesin canla başla koşuşturmasını tek gündem haline getirmek, bir sonraki depremde acaba ölümleri azaltacak mı?

Acaba olaylara din, ırk ve mezhep üzerinden bakmak yerine ‘insan gerçeği’ üzerinden baksak, bu yardımlaşmayı kutsamakla yetinir, hırsızlığı pas mı geçerdik?

Gösterilen dayanışmadan mutlu olur ama hataların hesabını sorardık o zaman.

Aynı şiddetteki deprem San Fransisco’da öldürmüyor…

Ayni şiddetteki deprem Tokyo’da öldürmüyor…

Hatta aynı şiddetteki deprem eğer inşaat Amerikan titizlenmesiyle yapılmış ise Karamürsel’deki NATO Üssü’nde de öldürmüyor…

Ama Van’da öldürüyor…

Biz de felaketi sürekli kılan karanlık tezgâh yerine, felaket sonrasındaki ‘kardeşliği’ tek gündem yapıyoruz…

Yeter ki siyaseti ve yönetimi rahatsız edecek eleştirisel bir şey olmasın…

Galiba tek amaç bu…

***

On üç günlük Azra ve annesi kurtarıldı ama on üç yaşındaki Yunus öldü…

Hırsız bir müteahhidin ve onunla işbirliği yapan hempalarının olmadığı bir iklimde yaşıyor olacak, Azra ile annesi de büyük bir travma geçirmeyecekti…

Günahsız ve talihsiz Yunus’un dünkü gazetelerin ilk sayfalarındaki insanın yüreğine kezzap döken resmi sadece bir ailenin dramını değil, Türkiye’deki ‘kamu ihale sistemi’nin de iç yüzünü gösteriyor…

Dün yazı öncesi son bilançoya içim acıyarak yeniden bir kez daha baktım…

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Van’daki depremde 366 kişinin hayatını kaybettiğini, bin 301 kişinin de yaralandığını açıklıyordu…
İki bin 262 bina da yıkılmıştı…

Açıklarlar mı bilmiyorum, acaba yıkılan binaların kaçı kamu binasıydı?

Bu binaların ne kadarı 1999 Depremi ertesinde yapıldı?

Müteahhitleri kimdi?

Müteahhitlerin siyasi bağlantıları var mıydı?

Yıkılan binaların denetimini kimler yaptı?

Yapanlar hala belediyede çalışıyor mu?

Bu insanlar afişe edilecek mi?

Yargılanacaklar mı?

Yoksa, hırsız müteahhit-siyasetçi-bürokrat Bermuda Üçgeni’nin aynı Marmara Depremi’nde olduğu gibi üzeri örtülecek mi?

Cinayet ekonomisine dayalı vurguncu sistem varlığını hiçbir şey olmamış gibi gene eskisi gibi sürdürecek mi?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün çok nazik bir şekilde, “denetleme faaliyetleri daha çok yapılmalı. Bu olaydan alacağımız dersler var” dedi.

Denetleme nasıl olacak?

Örneğin, Devlet Denetleme Kurulu Van için devreye girecek mi?

Van’daki trajedinin tek nedeni olan ‘denetimsizliği’ de denetleyip, sistemi derhal arındırmaya mı girişeceğiz, yoksa denetim işini daha sonraya mı bırakacağız?

***

Devlet Denetleme Kurulu’ndan söz edişim boş yere değil…

Milliyet Gazetesi dün ‘bir kez daha hırsız öldürdü’ manşetini atmıştı…

Haberin girişi durumu özetliyordu:

“Yaklaşık 18 bin kişinin hayatını kaybettiği Marmara Depremi’nin ardından Türkiye’nin öğrendiği acı gerçek; öldürenin deprem değil hatalı ve kötü malzemeyle yapılan binalar olduğuydu.

12 yıl sonra Van’ı vuran deprem yine aynı gerçeği acı bir şekilde ortaya çıkardı.
Çöken binaları inceleyen uzmanlara göre yıkımların başlıca nedeni kalitesiz malzeme ve mühendislik hataları.

Depremin simgesi haline gelen Van’daki yedi katlı binada inceleme yapan İnşaat Mühendisleri Odası Van Şube Başkanı Şemsettin Bakır’ın tespiti ise daha korkunç:

“İnşaatta dere kumu kullanılmış. Beton o kadar dayanıksız ki elde ufalanıyor’.”

Buna kahrolmak mı gerekir, yoksa ‘kardeşlik’ vurgusunu öne çıkararak felaketten yersiz bir şekilde nasiplenmek mi?

Eğer yöntem övünmek ise öldüren ‘hırsızlık’ ne olacak?

Öldüren hırsızlık ve hırsızlar da kardeşimiz mi, kardeşiniz mi?


Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...