Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Özel Şeriat Mahkemeleri mi Geliyor?


fedaykin

Öne çıkan mesajlar

AKP yeni dönemde “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı” adını taşıyan bir düzenlemeyi TBMM’ye sunma hazırlığı içinde bulunuyor. AKP’nin, demokratik, laik Cumhuriyeti geliştirip güçlendirme yolunda olumlu bir çalışması olmadığını, olamayacağını artık herkes biliyor. Kimileri bu nitelememizi önyargılı bir yaklaşım olarak görebilir. Ancak iktidarın beş yılı aşan uygulamalarının yönü ve amacı açık bir biçimde karşımızda duruyor. Çok özet bir anlatımla, uyuşmazlığa düşen kişileri yargı yerlerinde dava açmak yerine aralarında anlaşarak birlikte seçecekleri arabulucu eliyle sorunlarını çözmeye yönlendiren yeni tasarıyı da ister istemez aynı bakış açısıyla incelemek zorunda kalıyoruz.

Tasarıya göre arabulucular Adalet Bakanlığı’nca yetkilendirilen, “sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız” kişilerdir. Arabuluculuk zorunlu bir yöntem değildir.

Arabulucunun ücreti, yanlar arasında daha başka bir yöntem saptanmamışsa “faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgarî Ücret Tarifesine göre belirlenecek” ve giderlerle birlikte yanlarca eşit olarak karşılanacaktır.

Tasarı çok kapsamlı ve ayrıntılı bir kurumlaşmanın üstyapısını oluşturmaktadır. Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bir Daire Başkanlığı açılmakta, yeteri kadar tetkik hâkimi, denetim görevlisi ve diğer uzman personelin, eğitim kurumlarının, eğitimcilerin, sicil görevlilerinin çalıştırılmaları öngörülmektedir. Ayrıca geniş katılımlı bir Arabuluculuk Kurulu ile toplumsallık sağlanmaktadır. Böylece daha birçok kişinin görev alacağı, para kazanacağı, devlete bağımlı, benzerleri gibi oldukça hantal bir yapı ortaya çıkmaktadır.

Çarpık girişim

Ülkemizde yargının henüz giderilememiş onca sorunu varken AKP iktidarı acaba neden böylesine çarpık bir girişime gereksinim duydu?.. Tasarının genel gerekçesinde Birleşmiş Milletler’den, Avrupa Birliği’nin kimi önerilerinden, başka ülkelerdeki uygulamalardan söz edilmesine karşın, yazılanlardan anlaşılıyor ki, Türkiye’nin uluslararası ilişkileri bağlamında böyle bir yükümlülüğü bulunmuyor. Anımsanacağı gibi “Milli Görüş” temelinde örgütlenen gelmiş geçmiş bütün siyasal partiler, her dönemde Türkiye’nin yargısal yapılanmasına karşı çıkmışlar, insanların kendi inançlarına uygun düşen yasa ve yöntemlerle yargılanmaları gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bunun kişisel bir hak, demokratik bir özgürlük olduğunu savunmuşlardır. Değindiğimiz son girişim de, AKP’nin daha önceki tasarımlarında olduğu gibi, Avrupa Birliği’ni öne sürerek Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri olan yargı birliğini ortadan kaldırmayı amaçlıyor.

Tasarıda adı geçen ve hukuk uygulamasında daha önce hiç bilinmeyen “sistematik teknikler” nelerdir? Tasarının 2. maddesinin gerekçesinde, “arabulucu, sadece sistematik bir biçimde iletişim teknikleri uygulamak suretiyle, taraflar arasında iletişimin kurulmasını kolaylaştırır ve diyalog sürecinin işlerlik kazanmasına ve bunun canlı tutulmasına katkı sağlar; taraflara rahat ve özgür bir müzakere ortamı yaratmak suretiyle, sorumlulukları kendilerine ait olmak üzere çözümü kendilerinin bulmasına yardımcı olur” deniliyor. Yani uyuşmazlığın çözümü, gerekçenin deyişiyle “haklıyı veya haksızı bulmaya değil”, arabulucunun “ikna ve telkin” biçimindeki söylemlerinin etkinliğine kalıyor. Bu yönteme, aldatma, baskı veya tehdit de denilebilir. Arabulucunun önünde hiçbir kural, hiçbir engel yok. Dilerse, kendisini seçen yanların veya görevlendiren ortak yetkilinin beklentileri doğrultusunda, din kardeşliği, tarikat kuralları, cemaat ilişkileri, aşiret töreleri, ulusal ve ırksal gelenekler, hatta mafya yasaları temelindeki gerekçelerle yanların uzlaşmasını sağlayacaktır. Örneğin bir trafik kazası tazminatının, yanlar arasındaki borç ilişkisinin arabulucunun yönlendirmeleri doğrultusunda şeriat hukukuna göre çözümü de sağlanabilecektir. Bu tür çözümlerin gönüllülük temelindeki anlaşmalar biçiminde sunulması çok yanlıştır. Hani son günlerde çok sık kullanılan bir deyim var, “mahalle baskısı”. Hak arama özgürlüğü de adım adım mahalle baskısı altına alınmak isteniyor. Bu yolla ulaşılabilecek her uzlaşmanın büyük ölçüde tarikat, aşiret, cemaat ve benzer doğrultudaki yasal veya yasadışı örgütlerin baskısıyla sağlanabileceği açıktır.

Denilebilir ki, “isteyenler günümüzde de benzer yöntemlerle uzlaşmaya varabiliyorlar. Bunun bir yasayla güvence altına alınmasında ne sakınca olabilir?” Gerçekten yanlar doğrudan kendileri, yakınları veya avukatları aracılığıyla, hakemler yoluyla diledikleri zaman sorunlarını aralarında görüşerek çözebilirler ve çözüyorlar. Ancak böylesine özel girişimlere devletin kurumlar oluşturarak, kurallar koyarak karışması gerekmiyor. Arabuluculuk Yasa Tasarısı’nın asıl büyük sakıncası da bu yönlerinden ileri geliyor. Örneğin tasarının 13/1. maddesinde “Mahkeme, tarafları arabulucuya başvurmak konusunda aydınlatıp, teşvik edebilir” deniliyor. 15/5. maddede, dava açıldıktan sonra yanların birlikte arabulucuya başvuracaklarını bildirmeleri yargılamanın iki kez üçer aylık sürelerle ertelenmesini öngörüyor. Yani mahkeme, yasa ile, “Bu uyuşmazlığı çözmeyi ben beceremem, sen önce arabulucuya git” demeye zorlanıyor. 18. madde ise, arabulucunun katılımı ile oluşan “anlaşma belgesi”ne kesinleşmiş bir mahkeme kararının gücünü tanıyor. Öyle ki, bu belge, İcra Yargıcı’nın onayından sonra doğrudan icra daireleri eliyle uygulanabilecektir. Böylece laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı yerleri, ülke sınırları içinde şeriat yasaları temelinde gerçekleşen çözümleri de onaylayıp uygulamak zorunda kalabileceklerdir. Tasarıda, kamu düzenini ilgilendiren konular kapsam dışında bırakılmış gibi gösteriliyor. Sakın bu görünüm kimseyi aldatmasın. AKP, genel gerekçede gelecekteki girişimlerinin yönünü de açıklıyor. Diyor ki, “Alternatif uyuşmazlık çözümleri ceza yargısı ile idarî yargı alanında da kabul edilmektedir. Ancak, özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların niteliği ve arabuluculuk yöntemlerinin de farklı olması nedeniyle, ceza ve idarî uyuşmazlıklardan ayrı olarak düzenlenmesinin isabetli olacağı düşünülmüştür.” Yani sözün kısası birinci adım tutarsa, ardından ceza hukuku ve idari yargılama düzeni de, allı pullu laf kalabalığı içinde yok edilecek demektir. Aklına estiğinde herkesi kolayca aldatıp ardına takabileceğini sanan AKP, artık ivedilikle yargıdan elini çekmelidir.


Güney DİNÇ Hukukçu

Cumhuriyet
19.09.2008
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

tasarıyı okumak lazım. "avrupadaki ülkelerde de böyle şeyler var diyorlar, ama avrupa ülkeleri bize zorla yaptırtmıyor bunları" iyi bir argüman diil. avrupa ülkelerinde ne olduğuna da bakmak lazım cidden var mı yok mu diye, ya da aynı mı farklı mı yapmışlar diye.

hoş cumhuriyet yazmış yazıyı, ciddiye almamak lazım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

zaman yazsaydı alabilirdik. ha bide tabi rte "evinize deniz feneri derneğiyle ilgili haber yapan gazeteleri almayın" diyordu.

o değilde zaten mahkemeye giden bir dava ile birlikte her 2 tarafında avukatları oluyor. hangi arabulucudan bahsediyorlar ek olarak. avukatlar zaten bu arabuluculuk işinide yapıyor. evlilik - para konuları vs eğer anlaşılırsa avukatlar arasında hallediliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İngiltereye şeriat mı geliyor başlığında tartıştığımız ingilteredeki arbitration act'in türkiye versyonu bu. Bahsedilen sadece arabuluculuk değil aynı zamanda karar verme yetkisi. Özellikle sigorta anlaşmazlıklarında başvurulan bi yöntem, mahkemeye falan gitmek yerine konunun uzmanıyla sorununuzu çözüyorsunuz. Bi çeşit bilirkişi-hakim uygulaması yani.

Aynı kanundan destek alarak ingilterede şimdi müslümanlar sünni nakşibendi şeriat hukukuna göre aralarındaki anlaşmazlıkları çözecekler (yargılama yok), benzer bi sistemin bu tartışmalardan hemen sonra türkiyeye gelmesi ilginç bi tesadüf(?) olmuş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yok şu sıralar karşındaki insana laf ederek tartışılan konunu doğruluğunu ya da yanlışlığını gösterme moda. Sevmediğin adam 2+2=4 derse onu bile herifin ne kadar iğrenç biri olduğu argümanı ile çürütmek mümkün.

Neyse konuya gelirsek bence yazıda yeterli detay verilmemiş. Bu tasarı benim için öyle gözüktü ki ideolojilerini sevdiğim bir parti yapsa "güzel fikirmiş" derim, sevmediğim bir parti yapsa huylanırım. Aynen rektör atamalarında cumhurbaşkanın daha etkili bir konuma getirilmesi durumunda olduğu gibi eğer karşıdaki partinin kendi ideolojisinde kamplaşma ve kadrolaşma yaptığına inanıyorsam çıkaracağı bu tarz kanun / yasa / tasarılardan huylanırım. Bazen kanunları onları çıkaran partiden bağımsız değerlendirmek mümkün olmuyor
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cumhuriyetin yazısı provakatif bir yazıyo benziyor aslında,
"Örneğin bir trafik kazası tazminatının, yanlar arasındaki borç ilişkisinin arabulucunun yönlendirmeleri doğrultusunda şeriat hukukuna göre çözümü de sağlanabilecek" örneğinde arabulucu "Hakim Bey, şeriat kurallarına göre arabasına çarpan kişinin suçlu bulunmasına ve aracının dikiz aynasının kırılmasına..." şeklinde bir görüş bildirirse hakim ne yapar aceba?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Birisi ülkenin ideolojisi uygar bir insan olma hakkımızı savunuyor diğeri ise kurtuluş savaşımız da ingilizler ile savaşmak günahtır diyen baskıcı şeriat rejimini destekleyen adamların ekolü ile hareket eden bir gazete.Aradaki küçük fark bu.Görmek isteyen gayet kolay bir şekilde görebilir.

İkiside milleti gaza getiriyor dersen olabilir bilemiyorum çünkü ikisini de okumuyorum :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bence faydalı olur böyle bişey ama gel görki akp önerdiği için kesin bi pislik vardır şeklinde düşünüyorum ister istemez.

Ayrıca cumhuriyetle zamanın bencede bi farkı yok farklı tarafları tutmak dışında. İkisini okurkende gülüyorum çok. Tamamen provokatif yazılar, kendi fikirlerine göre çevirip yazıyolar haberleri.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@snefru

sımdı burası yerı degılde,
gerçekten tarihi tüm gerçekliği ile öğrenmek istiyorsan ve bünyen kaldırabilecekse - ilk şok biraz sarsıyor adamı -
o dönemi anlatan makaleler var, gerek türkçe gerek ingilizce.
Sana önerebilirim, bazı şeyler hakkında ki düşüncelerin belki değişir belki eski düşüncelerin daha sağlam temellere oturur
ama kesinlikle seni geliştirir.
Tabi biraz sabır gerektirio baya uzunca şeyler, ister misin?

- yazdığın yazıdan anladığım kadarıyla lise bilgisinden öte yakın tarihle pek alakalı değilsin, tabi yanlış anlamış olabilirim -
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Dürrizade fetvası olarak da bilinen Şeyhülislam Dürrizade'nin fetvası da var mı acaba o makalelerde ?

****************************************

Dünyanın düzenini sağlayan ve kainat gününe kadar İslam’ın varlığını sağlayacak olan Halife hazretlerinin yönetimi altında bulunan İslam beldelerinde bazı kötü niyetli insanlar, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkan seçerek Padişahın sadık tebaasını uydurdukları yalanlarla aldatarak ve Padişahın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek, asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve techizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek,çapul ve yağma ile halka zulmederek ve Osmanlı Ülkesinin bazı kasaba ve beldelerine saldırarak, yıkarak ve tahrip ederek Padişahın nice masum kullarını katlederek ve kanlarını akıtarak ve Halife tarafından görevlendirilmiş ve ona sadık nice sivil ve asker memur ile din görevlilerini makamlarından zorla azlederek ve kendi yandaşlarını bu görevlere getirerek ve Hilafet merkezi olan İstanbul ile her türlü ulaşım, nakil ve haberleşme yollarını keserek ve Devletin gönderdiği emirlerin uygulanmasını engelleyerek ve Devlet merkezini memleketin diğer bölgelerinden ayırarak ve Hilafet makamının gücünü zayıflatmaya çalışarak, Halifenin emirlerini dinlemeyerek Yüce İslam Hilafetine isyan ederek, Osmanlı Devletinin dirlik ve düzenini ve memleketin asayişini bozmak amacıyla çok değişik yalan ve uydurmalarla halkı isyana teşvik eden, bozguncu oldukları açık ve kesin olan bu bozguncu reislerinin ve yandaşlarının dağılmaları hakkında Padişah tarafından verilen emirleri dinlemeyerek,inat ve fesatlarında ısrar ederler ise, bozgunculukları ve kötülükleri kesin olup İslam’ın yüce kuralları gereğince öldürülmeleri meşru ve farz olur mu?
Bildirilsin.

Cevap : Allah bilir ki olur.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah

Bu suretle, Yüce islam hilafetinin yetkilerini elinde bulunduran müslümanların adaletli imamı Halifemiz Sultan Vahidüddin Han (Hazretlerinin) etrafında toplanıp savaşmak amacıyla gönderilmiş olan yüce emre uymak ve bu isyancılarla savaşmak vacip olur mu?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olur.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah

Bu suretle, Yüce İslam Halifesi tarafından isyancılarla savaşmak için görevlendirilmiş olan askerler savaşmaz ve firar ederlerse büyük günah ve suç işlemiş olup dünyada şiddetli cezayı ve ahirette büyük azabı (cehennemi) hak etmiş olurlar mı?
Bildirilsin.

Cevap : Allah bilir ki olurlar.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah

Bu suretle, isyancılarla savaşma hakkında verilmiş olan Padişahın yüce emrine uymayan bütün müslümanlar suç işlemiş olup, şiddetli cezayı hak etmiş olurlar mı?
Bildirilsin.

Cevap : Allah bilir ki olurlar.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...