Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

akademisyenlerden özgürlük kampanyası


Sufi

Öne çıkan mesajlar

"Kampanyanın çağrıcıları, İhsan Dağı ve Şaban Çalış’ın açık AKP angajmanına sahip olmaları, hemen dikkat çeken Fethullahçı ağırlığı, ilk imza verenlerden biri olan MHP MKYK üyesi Vedat Bilgin ile göze çarpan faşist temsiliyet başta olmak üzere listenin özellikleri ittifaka daha en başından “yanlışlıkla” dahil olma ihtimalini zayıflatıyor. Ancak yine de başlangıçta bir “şaşkınlık” sonucu destek vermiş olabileceği düşünülebilecek isimlerin, liste kazınınca 12 Eylül öncesinin faşist katillerinin, Sivas yangınının körükçülerinin çıkmasına rağmen, imzalarının “arkasında durmaya” devam etmeleri psikolojideki "Stockholm sendromu"nu (*) akla getiriyor. AKP “demokrasisi”nden gözleri kamaşan ya da gericilerin mağdur edebiyatı ile empati kurmaktan aklı tutulan bazı isimlerin, gericiliğin kolunda uçuruma yürüdüğü görülüyor.

İlerici öldürme özgürlüğü”nü temsil edenler
Türban düzenlemesi, Meclis’e AKP-MHP ittifakı ile taşınırken liste de “türbanlı kızıl elma” adlandırmasına olanak tanıyor. MHP MKYK üyesi Vedat Bilgin dışında, faşist geleneğin önemli isimlerinden, siyasete artık BBP’de devam eden Turan Güven de özgürlük ittifakında yerini almış durumda. Güven, 1970’li yılların başında Ülkü Ocakları Birliği’nin kuruculuğunu, ardından da MHP Gençlik Kolları Başkanlığı yapmış. 12 Eylül öncesinde pek çok ilericinin öldürülmesi kararını verdiği, faşist örgütlenmenin merkezi isimlerinden biri olduğu belirtilen Güven, 1980 sonrasında “sterilize” olmuş ve bilime karşı açtığı savaşla dikkat çeken bir isim. Evrimin Adem baba ve Havva anadan geriye götürülmesini “sapıklık” olarak niteleyen, Adnan Hocacıların seminerlerinden boy gösteren bir “biyolog”. 12 Eylül öncesi “anıları”nı, elbette bir bölümünü anlattığı bir otobiyografik kitabı bulunan Güven’in kendi ağzından iki alıntı “kariyeri”nin başlangıcının komando kamplarına kadar uzandığını ve geçmişte elinin nerelere “değmiş” olduğunu gösteriyor.

“Komando kampları 1968-69'da açıldı. Fikir Alparslan Türkeş'e aitti; ancak kamplar ile Dündar Taşer ağabeyimiz de (Milli Birlik Komitesi eski üyesi) ilgileniyordu. Ülkenin üzerinde kara bulut gibi komünizm rüzgarı estiği için halk bizi 'kurtarıcı' gibi görüyordu. Hatta öyle ki komando kamplarının yiyecekleri halk tarafından sağlanıyordu.”

“Yüksek Ögretmen Okulu Hazırlık Lisesinde aynı sırada oturduğumuz Ertan Önal adlı bir arkadaşım vardı. Üniversiteye girdikten sonra bilemediğim sebeplerle gün geçtikçe Ertan bana düşman kesiliyordu. Hayatıma kastedecek bir düşman haline gelmişti. 17 Mart 1970'deki büyük bir olayda (Süleyman Özmen'in şehit olduğu ve soldan da İmam Hüseyin Ünal'ın omuriliğinden yaralandığı olay) Ertan bir binanın üzerine çıkmış ve bana hitaben elinde tuttuğu bomba ile ‘Turan! Gel de seni Allah'ın kurtarsın!’ diye bağırıyordu. Yatakhane binasında mahsur kalmıştık ve bombayı tepemize atar diye hiç ses çıkarmadık. Yaklaşık 20 dakika kadar sonra Fen Fakültesi tarafından patlama sesi duyuldu. Daha sonra bir öğrendik ki Ertan'in elinde bomba patlamış ve kolu kopmuş.” "
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Baskın Oran: Gıcık kapıyor
AKP'nin ilerici değerlere dönük tüm saldırılarında doğal müttefiki olarak hareket eden Baskın Oran, listeye imza vermekle yetinmedi, başörtüsü yasağına "sinir olduğunu" açıkladı. Türkiye Enstitüsü tarafından Hollanda'nın Utrecht şehrinde düzenlenen Türkiye'deki demokratikleşme ve modernleşme konulu konferansta, Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamentosu Eş Başkanı Joost Lagendijk ile birlikte konuşan Baskın Oran, “Başörtüsü yasağı gerçekten kalkmalı. Bunu içtenlikle bu yasağın kalkmasını savunuyorum. Bu başörtüsü meselesi kadar beni sinirlendiren bir mesele yok. Dünyanın en kolay halledilecek meselesi. Burada bilmem ne yarışı yapılıyor. Bir kısmı hiçbir yerde taktırmam diyor. Öteki her yerde takarım diyor” şeklinde konuştu.

Cem Somel: Türbandan anti emperyalizm umuyor
Eski maocu, ODTÜ öğretim üyesi Cem Somel, listenin bir başka dikkat çeken ismi. Somel, türbana desteğini, Ortadoğu’da ABD’ye karşı direnen islami hareketlerle açıklıyor. Özgürlük ittifakını anti-emperyalist bir ittifakın başlangıç adımı olarak gören Somel’in her birinin özgeçmişinden Fulbright bursları, Soros fonları, Fethullah teşvikleri çıkan, ABD üniversitelerinden alınmış vizelerle koltuklarını dolduran Amerikancı isimlerle emperyalizm karşıtlığını nasıl bağdaştırdığı bilinmiyor. Faşist katiller vagonunun trenden nasıl kopacağı konusu da ayrıca merak ediliyor.

Ali Nesin: Solculuk derslerine karnı tok

Uzun bir mektupla kamuoyuna türbana neden destek verdiğini açıklarken, aydınlanmacı olduğunu ısrarla vurgulayan ve solcu kimliğine sahip çıkan Ali Nesin, “Laiklik bu tür yasaklarla elde edilmez. Gericilikle, bağnazlıkla, yobazlıkla boyle savaşılmaz. Bu savaş, daha fazla Nesin Vakfı gibi vakıflar kurarak ve yaşatarak, daha fazla Matematik Köyü gibi köyler kurarak, daha fazla Matematik Dünyası gibi dergiler çıkararak, zaman ayırıp gençlere dersler ve konferanslar vererek, popüler ve bilimsel kitaplar yazarak, halkın hiçbir kesimini dışlamayıp, kimseye hakaret etmeden herkesi kucaklayarak, en eğitimsizlere, en şanssızlara, varoşlara ve en ücra köylere ulaşarak, yani bir bez parçasıyla uğraşarak değil, işin özüne inilerek yapılır” derken bu mücadele sırasında içine girdiği ittifakın bileşenleri tarafından nasıl engellendiğini tamamen unutmuş görünüyor. Nesin Vakfı’nı “fuhuş yuvası”na çeviren, Matematik Köyü ile kıyasıya uğraşan, Aziz Nesin’e etmedik hakaret bırakmayan gazetelerin yazarları, hatta belki bu kampanyaların fikir babaları ile birlikte bu mücadelenin nasıl yürütüleceği sorusu yanıtlanmayı bekliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Teşekkür ederim. Biraz daha alıntı koyup link atacaktım.

Bu kampanyacıların ne olduğunu gösteren güzel bir yazı. Benim okuduğum üniversite için "Oruç tutmadığı için ilericilerin dövüldüğü, öldürüldüğü, türban takmayanlara her tür baskının yapıldığı, bu tür yüzlerce örneğin gazete arşivlerinde bulunduğu okullar"(*) yazısını görmek çok iç açıcı.

http://www.sol.org.tr/index.php?yazino=28219 (*)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
“Laiklik bu tür yasaklarla elde edilmez. Gericilikle, bağnazlıkla, yobazlıkla boyle savaşılmaz. Bu savaş, daha fazla Nesin Vakfı gibi vakıflar kurarak ve yaşatarak, daha fazla Matematik Köyü gibi köyler kurarak, daha fazla Matematik Dünyası gibi dergiler çıkararak, zaman ayırıp gençlere dersler ve konferanslar vererek, popüler ve bilimsel kitaplar yazarak, halkın hiçbir kesimini dışlamayıp, kimseye hakaret etmeden herkesi kucaklayarak, en eğitimsizlere, en şanssızlara, varoşlara ve en ücra köylere ulaşarak, yani bir bez parçasıyla uğraşarak değil, işin özüne inilerek yapılır”


Adamın bu yaklaşımının idealist olmasından ileri geldiğini söylemiştim sanırım bir yerde. İdealist olması bir yana kafasına koyduğu bu ideaları da gerçekleştirmek için sürekli mücadele ettiğini düşünürsek bence ülkedeki her insan ve eğitmen onun kadar mücadele etse birşeyler yapmak için bu sorunlar büyük ölçüde geride kalırdı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şimdi, babasının ona bıraktığı mirası bence babasına saygısından ötürü devam ettiriyor. İdealist olması konusunda katılamayacağım, zamanında babasını (dolayısıyla kendisini) engellemeye, yakmaya, kışkırtmaya çalışanların şimdi neden yanında duruyor bilemiyorum. Aynısını yapmamaları için mi? Bir nevi kalkan mı bu açıklama?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İdealist olmamasına katılmak için neler yaptığını bilmen lazım değil mi önce? Kendisi karından hiç para almadığı bir matematik dünyası dergisi işletiyor (en yakın arkadaşım o dergide editör o da para almıyor). O dergiden gelen paralarla türkiyenin dört bir yanından gelen öğrencilere bedava 2 aylık yaz okulu açıyor bu okula da bir sürü nitelikli hoca getiriyor. Böyle birşeyi yapan adam o vakfı da zorunluluktan devam ettirmez insanlara yardım etmek ve ulaşmak için devam ettirir. Bilmiyorum o iletiyi imzalarken ordaki herkesi ya da başlatanları biliyor muydu, onları bilmesine rağmen mi bilmeden mi imzaladı onu kendisine sormak lazım ama o adam türbanı bu ülkeye dengeleri bozmak için getirmek insanlarla ya da şuursuz entellerle bir tutmamak lazım.
En nihayetinde idealist olmasa zaten dönmezdi türkiyeye. Neyse konu boyunca sürekli Ali Nesini tartıştım ama gereksiz konu ali nesin değil zaten.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ardeth, tam da konuyla ilgili şöyle bir yazıya rastladım.

Aziz Nesin'in hatalı davrandığını bir tek ben düşünmüyorum yani:

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/8167643.asp?yazarid=42&gid=61&sz=33902

said:
’NESİN’ soyadının bizim kuşağımızın gönlünde çok ayrı ve saygın bir yeri vardır. Babanızla Akşam (1963) ve Aydınlık (1993) gazetelerinde çalıştım. Özellikle ’Onbinler A.Ş.’ sürecinde ve ’Demokrasi Kurultayı’nın hazırlık çalışmaları sırasında kendisinin çok yakınında bulundum.


Aziz Nesin, Cumhuriyet Devrimi’ne ve onun önderine derin saygısı olan, bağımsızlık ve laiklik savunucusu, yürekli bir aydınımızdı. Bizler, onun yazılarını, kitaplarını okuyarak yetiştik. Dinci gericilerin, babanızın görüşlerini bahane ederek Sivas’ta gerçekleştirdikleri toplu kıyımın 15. yılındayız. Zaman, kimi gerçekleri unutturuyor demek! Benim yayına hazırladığım ’Sivas Kitabı’nı bugünlerde yeniden okumanızı öğütlerim. Şimdi el ele ’Türbana Özgürlük!’ kampanyası yürüttüğünüz İslamcı ve dönek solcu ’akademisyenler’in, Sivas kıyımından sonra neler dediklerini, nasıl bir tutum takındıklarını araştır bakalım! Bu kesimle birlikte ’türban demokratlığı’ yapmak sana yakışıyor mu?

Aziz Nesin’in yaşarken gerçekleştiremediği en büyük düşlerinden biri, Türkiye’de ’Köktendinciliğe Karşı Uluslararası Konferans’ toplamaktı. Sizin de değerli katkılarınızla bu konferans, 20-22 Mart 1997 tarihlerinde Ankara’da yapıldı. Konferansın konuşma metinleri ise yakın günlerde, 68’liler Birliği Vakfı’nca yayımlandı. Bu kitabın da, bellek aşınmalarına karşı bir önlem olarak sürekli el altında bulundurulmasında yarar var.

Nesin Vakfı, babanızın, çağdaş kuşaklar yetiştirmek için varını yoğunu ortaya koyarak yarattığı bir eğitim kurumudur. Aziz Nesin’in yapıtını yaşatmak isteyenlerin, bu kalıta gölge düşürmemeleri gerekir. Tersi bir durum, kuruma maddi-manevi destek verenlerin, konumlarını yeniden gözden geçirmelerine yol açabilir.

Babanızın anısına ve kalıtına duyduğum derin saygı nedeniyle, size kaygılarımı iletmek istedim.

Attila AŞUT-ANKARA
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Altta ki yazdığım olayın ayrıntılarını öğrendim, Dahada ibret vericiymiş meğerse.

LathspeLL said:
Sam sana bir örnek vereceğim, daha 2 gün önce yaşandı ve yeni duydum ben. küçük kuzenlerim, annesi (teyzem diyeceğim) ve arkadaşlarıyla bir yerden dönüyorlar iki araba olarak. Arkadaşları dediğim 20 yaşında bir genç ve onun annesi. Arabayla yola çıkıyorlar, kuzenlerde arkadan 5 dakka sonra çıkıyor.

Kuzenler giderken yolda bir kalabalık görüyorlar, tartışıyor insanlar falan. Bir bakıyorlar ki teyzemin arkadaşıyla bir adam tartışıyor, adam dikleniyor kadıncağıza. Diklenen adam kürt. 20 yaşında ki oğlan iniyor "adam ol hakaret etme!" diyor adama.

Adamda hiç konuşmadan cebinden çıkardığı bıçağı çocuğa saplıyor. Annesi ve teyzem sinir krizleri geçiriyor orada. Herif gülüyor ve bişeyler söylüyor, söylediklerinin arasında "size kürtçe öğreticem" falan gibi laflar var. Hemen kocasını arıyor teyzem, oda 2 ekip otosu kapıp geliyor 10 dakkada. Adamı yakalıyorlar ve tutukluyorlar.

Şimdi diyeceksin ki bunu genele yaymayalım. Ama ben yayıyorum kardeşim. Çok fazla özgürlük VERİLMEMELİ bu insanlara çünkü medeniyet denen şeyin M'si yok bu insanlarda. Gitsin kürtçe şarkısını söylesin, birşey diyen yok ama denetimsiz kürtçe yayınada, bilmemneyede karşıyım. İnsan hakları insan hakları diye ağlıyorsunuz, özgürlükler diyorsunuz, görüyoruz özgürlükleri. Bana burda sosyal haklarımızmış, özgürlüklerimizmiş, iyiye giden ülkeymiş palavralarını, masallarını anlatmayın.



Ayrıca Polis şunu söylemiş teyzemlere: "aman sakın bulaşmayın bunlarla, devlet yetkilerimizi iyice azalttı, artık bişey yapamıyoruz. Aylar önce birisini durdurmak için ateş edip bacağından vurdum, silahımı el koydular ve aylarca mahkemede süründüm. Bir çok mahkum aftan dolayı serbest kaldı, sicillerinden dolayı iş bulamıyorlar ve bu yüzden hepsi taksici oldu, çok vaka oluyor."



Ben çocuğun 1 kere bıçaklandığını sanıyorum, olay şöyle gelişmiş. Yolda giderlerken bu arkadaşların arabasına arkadan bir taksi çarpmış. Kadın dönüp "dikkatli olsana" demiş. Kürt taksicide "kes lan oros... gelirsem si...." demiş. Bunun üzerine oğlu delirmiş "adam gibi konuş" diyerek üzerine yürümüş. Taksicinin arkadaşları doluşmuş birden, aralarıdan kürtçe konuşuyor, çocuğu itekliyorlarmış falan. Çocukta adama kafa atmış o arbede de. Herifte çekmiş bıçağı ve 6 yerinden bıçaklamış. O sırada teyzemler ayırmaya çalışırken çılgına dönmüşler.

Ve sıkı durun, o 20 yaşında ki gencin 12 yaşında ki kardeşide ordaymış. Abisinin bıçaklandığını görünce üstüne atlamış herifin ve herif 12 yaşındaki çocuğuda bıçaklamış!
Herifler kaçmış, bizimkiler hastaneye kaldırılmış. Teyzemin kocası ekiplerle herifleri bir kavşakta sıkıştırıp yakalatmış.

Şimdi söyleyin bana bu nedir? Bu nasıl birşeydir? Bu ülke nasıl bir yere dönüşmüştür, dönüştürülmüştür. İnsan hakları, özgürlükler diye haklar tanımak istediğiniz kişileri tanıyormusunuz? Ülkenin büyük bir bölümünün bu tip insanlara dönüştüğünü görmüyormusunuz? Bizim endişelerimizin son derece doğru olduğunu kaç kere kanıtlamamız lazım. Hala kendinizi bu hayvanlarla eşitmi görüyorsunuz? Daha ne dememiz lazım at gözlüklerinizi çıkarmanız için anlamıyorum ki.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Lathspell senin gibi biriyle empati kurmamı bekleme. Eğer insan ilişkileriyle ilgili yaşadığın en travmatik olay buysa sanırım mükemmel bir hayat yaşamışsın. Neyse onu geçtim çeşitli insanların yaptığı şeyleri zihninden nasıl büyük bir gruba atabiliyorsun o konuda da seninle empati kurmam mümkün değil çünkü bana tamamen mantıksız geliyor. Kısaca bana ya da benim gibi düşünen kişilere görüşlerini kanıtlaman mümkün değil. Ayrıca bunun atgözlüğü takmayla hiç bir alakası dahi yok.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bak normal bir kürdün, musevinin, ermeninin hiçbir farkı olmaz, zaten ayrımcılık diye birşey YOKTU BU ÜLKEDE. Benim musevide arkadaşım var kürtte arkadaşımın var, adamların hiçbir problemi yok. Ama bunu problem yapan kişiler var.

Kardeşim gittiğin ülkenin şartlarına uymak zorundasın. Uyan problem yaşamıyor. Bu ülkede kürtlerin seçme ve seçilme hakkı var mı? Var. Başka haklara ihtiyacı olmaz bu raddeden sonra. Adam eşit bizle be daha ne istiyosun? Ama kökeni türk olmadığı için "ezilmiş" gibi göstererek rant sağlamaya çalışanlar var.

Yukarda ki olaylarıda kendi acılarınla niye karşılaştırıyorsun yada bunun ne alakası var anlamadım. Ben bir olayı anlattım ve bu olay bir tane değil, ONLARCA kez oluyor bu, hep oluyor. Demek ki yanlış bişeyler var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Elbette yanlış bir şey var ama o yanlış tamamen hukuk sistemiyle alakalı? Bu adamlar hapise girdikten sonra nasıl oluyor da bu kadar çabuk çıkabiliyorlar, bunun yanında bir sürü ekonomik sorun da var tabii.

Fakat bu bahsettiklerimin insan haklarıyla hiç bir alakası yok, yani insan haklarının türkiyede daha da fazlalaşması kesinlikle sorunları daha fazla büyütmez. Yani böyle olaylarla karşılaşıp azınlıklar kesinlikle insan haklarını haketmiyor demek gerçekten çok komik.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...