Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türbana Hayır!!!


mawiman

Öne çıkan mesajlar

Romario said:
Thestral said:
Eşitlik olmadan özgürlük olmaz. Bu konu üzerinden özgürlük çığırtkanlığı yapanlar, eşitsiz gelişimi yok saymaktalar.


Yanılıyorsun... Eşitliğin olduğu yerde özgürlük olmaz. Eşit olmaları için insanların özgürlüklerini kısıtlarsın vs... Lütfen kelimelerle bu kadar net açıklama yapmadan önce biraz kavram öğren.


Evet insanların özgürlüklerini kısıtlarsın.
İnsanların aç kalma özgürlüğünü kısıtlarsın.
İnsanların işsiz kalma özgürlüğünü kısıtlarsın.
İnsanların sokakta yatma özgürlüğünü kısıtlarsın.
İnsanların düşünmeme özgürlüğünü kısıtlarsın.
İnsanların sorgulamama özgürlüğünü kısıtlarsın.


Şimdi defolup gidebilirsin. Bana kavram öğren diyen bir adamın benim söylediğim eşitsiz gelişim hakkında herhangi bir şey yazmaması ilginçtir. Benim ortaya attığım tezi " ... vs." yazarak yanıtlamakta komiktir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş


Toz duman içinde kaldığımız, sap ve samanın karıştığı bugünlerde yükselen bu iç açıcı sese gerçekten ihtiyacımız vardı. 12 Eylül rejiminin YÖK'çülerinin yasakçı çağrılarına karşı dünya önünde, ülkemizde bilimin özgürlükçü ruhunu taşıyan bilim insanlarının da olduğunu gösteren seslenişti bu. Üstelik sayıları hiç de az değilmiş. Üniversitelerde türban yasağına karşı çıkan akademisyenlerin sayısı bu satırları yazdığımda 1300'ü geçmişti.
Basında yer alan açıklamalarında şunu söylüyorlar: "Üniversitelerin düşünce, ifade, din ve inanç özgürlükleri ile eğitim ve öğretim gibi en temel insan hakları karşısında yasakçı değil özgürlükçü bir tavır alması gereken kurumlar olduğunu düşünüyoruz. Üniversitelerimizin çağdaş uygar toplumlara yaraşır biçimde, özgürlüklerle ve bilim üretimiyle anılmasını istiyoruz. İstisnasız her demokratik ülkede olduğu gibi üniversitelerimizde de kılık-kıyafet serbestliğinin; hiçbir din, inanç, düşünce, ırk, grup ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bütün öğrencilere tanınması gereğine inanıyor; aksi yöndeki tüm düzenleme ve uygulamalara bir an önce son verilmesini talep ediyoruz."
İlk açıklamayı yapan YÖK'çü öğretim üyelerine sormak istiyorum, bu özlü çağrıya karşı mısınız? Bu soruya amasız, fakatsız kaçamaksız yanıt gerekir. Yukarıdaki açıklamada, istisnasız her demokratik ülkede olan özgürlük, üniversitelerimizde de olsun deniyor. İşte bu basit ifadeye katılıp katılmadığınızı merak ediyorum. Üniversite dışını bırakıp önce üniversiteyi konuşun, çünkü ilkin ondan sorumlusunuz, sonra toplumu konuşuruz. Türbanlı genç kızlarımızın girmesiyle üniversitelerde çağdaş bir eğitimin olamayacağı kaygısı mıdır sizi böylesine tedirgin eden şey? Diyelim ki, sizlerin nitelemesiyle çağ dışı bir düşüncenin simgesi olan türbanla kızlarımız sizin derslerinize girdi, onlara çağdaş düşünceleri aşılama gücünü kendinizde görmüyor musunuz? Görmüyorsanız, çağ dışı düşünceler üniversitelere yalnız türban altında gizlenerek mi girer? Diğerleriyle nasıl baş edeceksiniz? Bu gençlere üniversite kapılarını kapattığınızda onlar çağdaş düşüncelerle, bilimle nerede yüz yüze gelecekler? Bu soruya yanıt vermek de sizlerin sorumluluğu içinde değil mi?
YÖK'çülerin üniversitelere türbanlı öğrencilerin girmesine karşı çıkışlarını bir an için haklı görelim, fakat tepkilerini ortaya koyuş tarzıyla yine de yanlışlar. Zira soğukkanlı bir açıklama yapma yerine gelecekle ilgili korku yayıyorlar. Birkaç yazımda, ortaya çıkan korkuları da dikkate almak gerekir diye yazmıştım, gerçekten de giderek artan böyle bir korku var; fakat bunu derken bilim insanlarının, üniversitelerin değil sokaktaki insanların korkularını kastetmiştim. Bilim insanı korkmaz mı, elbette korkabilir ve hatta öyle durumlar olur ki, vardığı bulgular nedeniyle belki de herkesten fazla korkar. Atomu parçalayan bilim insanı ortaya çıkan muazzam enerjinin kötü amaçlarla kullanılabileceğini düşünüp korkmamış olabilir mi? Korkularıyla hareket etmedikleri yüzünden atom bombası yapıldı gerekçesiyle onları suçlayabilir miyiz? Bu mantıkla Einstein bile suçlu olabilir. Oysa korku ve bilim, su ve ateş gibi asla birlikte olamayacak iki şeydir.
Doğru bilgi değil, doğru bilgiye bizi ulaştıracak doğru düşünme yani bilimsel düşünebilme yeteneği kazanmaktır öncelikli olan, bilgi her zaman değişebilir çünkü. Fakat korkuyla yetişen nesiller nasıl doğru düşünebilirler ki? Bu öğretim üyelerine sormak isterim, ülkemizde genç kuşaklar ne zaman korkusuz bir ortamda yetişme fırsatı buldular? Haydi, çok gerileri gitmeyelim, sizin temsil ettiğiniz YÖK'ü doğuran 12 Eylül rejimi altında yetişen kuşaklar korkusuz bir ortamda mı yetiştiler ki şimdi özgürlüklerden kaygı duyuyorsunuz? Bugün gençlerin kitap okumadıklarından sizler de yakınmıyor musunuz? Kitabı bir korku nesnesi yapan bu korku rejimi değil miydi? Cehalet korkuyla yenilebilir mi?
YÖK'çü öğretim üyelerinin açıklamaları bir de şu nedenle inandırıcı değildir: Onların meslektaşı olan bir öğretim üyesi Prof. Atilla Yayla'nın düşüncelerinden dolayı yargılanıp ceza almasına ve ilk kez alınan, inanılması güç, şaka gibi bir uygulama kararıyla bundan böyle yazı ve konuşmalarının bir denetçinin denetimine bağlanmasına bu çevrelerden tek bir protesto sesi gelmedi. En azından diyebilirdiniz ki, "Görüşlerine katılmıyoruz fakat düşünceleri nedeniyle yargılanmasına karşıyız." Demokrat tutumun amentüsü bu değil mi? 301'i sizlere hiç sormuyorum bile.
Nihayet son bir nokta, CHP de içinde, bu çevreler, türban yüzünden gelecekte doğacak tehlikeler nedeniyle rejim korkusu yayarken, darbe hazırlığı yaptığı söylenen Ergenekon çetesi ve çeteler için, eğer gözden kaçırmadı isek, tek söz etmediler. Bu çeteler uzak değil yakın tehlike oysa. Demokratik hukuk devleti nosyonunu, kurallarını öğretmek ve savunmak bilimin kapsamı dışında mı?
Demokrasinin amentüsünü savunmayanların "amentüye" karşı çıkışları hiç inandırıcı olmuyor.


Nabi Yağcı 04.02.2008 Referans Gazetesi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

MacLeod said:
çikilop vahiy mi geliyo her akşam sadece sen biliyosun dinini?

Kimin neyi ne kadar bildiği belli arkadaşım.Bir çok ateist arkadaşım,saygıda duyarım o öyle düşünür,o böylemi şu şöylemi şu şöyleyse bu böyle olmazmı gibi varsayımlar üzerinden konuşuyor.Araştırıp bilip öğrenip ona göre konuşsa belki burda ya beni ikna edecek kendi fikirlerine yada ben onu ikna edeceğim.
Kuru sıkı konuşmakla böyle saçma sapan tartışırız.
Ülke bölündü bölünüyor diyoruzda bölünmemesi için birşey yapıyormuyuz?
Sakin olup fikirlerimizi saygılı bir şekilde paylaşıyormuyuz?
Yok ama öyle olmalı!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sg-1 said:
"yasakçılık faşizmdir" dedi.
Ben de sordum, "bu yasak da faşizm midir, değil midir" diye.
Kabul ettirmek istediğimi nereden çıkardın?
Fikrini sordum sadece.


faşizm degildir , ülkedede bazı restoranlarda içki serbest,bazı yerlerde degildir.
mesela üniversitelerdede içki içmek yasaktır.
her yasak faşizm degildir.çünkü içmek için bir ton ama bir ton yer var,orda içilen içki kavgalara sebep olabilir.şişede durdugu gibi durmaz .

ama +18 bir lokal için içki yasagı bilmiyorum incelemek gerek nasıl yerler oldugunu bilmek gerek.

son olarak konuyu bilmiyorum.lokalleri tanımıyorum aysak niye konuldu bilmiyorum.bilgi sahibi olmadan yorum yapamam.

bu yuzden son kararım ne faşizm, nede faşizm degil.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ben izledim iyiydi baya. özellikle üniversite de serbest kalması durumunda lise ve iş hayatında da serbest kalması durumu.
şeyde çok güzel koydu bi de. dinin büyük günahlarında yolsuzluk, yalancılık, sözünde durmamak falan filan olmasını saydığı an :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Baykal bıraksın artık ya. Yazı yazsın evinde, versin birisi okusun. Tamam çok güzel yazıyor, güzel hatip, konuşması da insanlari etkiliyor da.. Liderlik yok. Varsa da bitti artık. Baykal'ın yerine dinamik, genç, sorumluluğunu bilen, Cumhuriyete sahip çıkan biri gelsin oylar %20 artar şerefsizim. Baykal halab aşta diye vermeyen sürüyle insan var oyunu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Drakkahn said:
Baykal bıraksın artık ya. Yazı yazsın evinde, versin birisi okusun. Tamam çok güzel yazıyor, güzel hatip, konuşması da insanlari etkiliyor da.. Liderlik yok. Varsa da bitti artık. Baykal'ın yerine dinamik, genç, sorumluluğunu bilen, Cumhuriyete sahip çıkan biri gelsin oylar %20 artar şerefsizim. Baykal halab aşta diye vermeyen sürüyle insan var oyunu.


biz Baykal neden başta demedik ki sadece dinladinmi konuşmasını dedim ben türban ile ilgili çok güzel konuştu

:D:D
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bleda said:
Sir türkiyede 80 bin küsür ögretim görevlisi ve asistan var, bu 1300 ün dışındakiler ne dior, alıntı yaptıgın yerde oda yazıyormu?


ben onu yazı okuduktan sonra cvp bile vermek istemedim. ben üniveristeyi bir devlet kurumu olarak görüyorum ve devletin hiç bir kurumunda hiç bir şekilde din temsil edilmemeli.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

5 Şubat'ın laikliğin Anayasa'ya yerleşmesinin 71'inci yıldönümü olduğunu anımsatan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Şu acı rastlantıya bakın. Tarih, tebessümle bu olayı izliyor'' dedi ve laikliğin hazmedilmediğini söyledi.

CHP'nin TBMM grup toplantısında bir konuşma yapan Baykal, "'71 yıldır dünyada Müslüman ve laik olmayı başarıyoruz, başardık, gelecek yıllarda bunu sürdüreceğiz' diye hitap edeceğimiz bir noktada, laikliğe yönelik en ağır darbelerin hazırlıkları yapılıyor, planları uygulamaya konuluyor, işbirlikleri gerçekleştiriliyor" dedi.

Baykal, Türkiye'de laikliğin başından beri, toplumun önemli kesimleri tarafından hazmedilmediğini söyledi.

Bazen açıktan, bazen gizli gizli, laikliğe karşı çalışmalar sürdürüldüğünü, altyapı oluşturulduğunu anlatan Baykal, "Bu tarihi süreç, öyle anlaşılıyor ki artık açıktan meydan okumayı mümkün kılacak bir noktaya gelmiştir" diye konuştu.

"Ciğeri kediye emanet ederim..."

Deniz Baykal, "Laikliğin güvencesi biziz, laikliği bize emanet edin' diyenlerin olduğunu ifade ederek, "Ciğeri kediye emanet ederim, laikliği sana emanet etmem" dedi.

Baykal, "Birikmiş sorunu çözmek istiyoruz" denildiğini ifade ederek, "Sen bunu çözerken yeni bir sorun biriktirmiyor musun? Sorun mu çözüyorsun, sorun mu üretiyorsun?" ifadesini kullandı.

"Bu kişiler, bir süre önce 'Millet istemiyorsa, laiklik mi olurmuş, elbette kalkacak' diyenler değil mi? 'O zaman öyle söyledi ama değişti...' Peki, şimdi böyle söylüyor, değişmeyeceğinin garantisi mi var?" diyen Baykal'ın bu sözleri üzerine, salonda bulunanlar, "Türkiye laiktir laik kalacak" şeklinde slogan attı.

"Ne solcu ne sağcı ama yağcı"

Bunların dışında, "Ne solcu ne sağcı ama yağcı" olan bir kısmının bulunduğunu ifade eden Baykal, "Kimin gücü varsa, onun peşine takılıp, ona yalakalık, yağcılık yapanlar... Mezbahaya götürülen dananın, kasabın bıçağını yalayarak kendisini kurtarması mümkün değil" diye konuştu.

Deniz Baykal, bir de hasılatçıların olduğunu, "Bu iş karlı, iyi kazanç, siyasi yarar var. Niye siyasi yararı sadece onlara bırakalım? Bu siyasi harmandan payımız olsun, çuvalımızı dolduralım" anlayışı içinde ayak uyduranlar, destek olanların bulunduğunu savundu.

"Bunlar, 'Ondan daha hızlı koşarak, çözdüreceğiz, istismara fırsat vermeyeceğiz' derler. Şimdi diyorlar ki 'Dindar cumhurbaşkanı seçtirmediler demesinler diye, o dindar dedikleri kişiyi cumhurbaşkanı seçtirdik'. Aferin iyi yaptın. Şimdi 'Türban yasağını kaldırmamıza fırsat vermiyorlar demesinler diye, koşacağız o yasağı da kaldıracağız'. Çizgiyi nerede çekeceksiniz, bunun ölçüsü var mı?" diyen Baykal, bu tavrı eleştirdi.

Baykal, "Yani diyorsun ki tecavüz edilen insanın maruz kaldığı tehlikede, ne istiyorsan al, canımı da al. Aldığın zaman işbirliği yapıyorsun. Ne oluyor? Ya da tadını çıkar denilir ya. Bunu mu tavsiye ediyorsunuz Türkiye'ye? İşte laiklik burada devreye giriyor. Laiklik tehdit edildiği noktada 'dur' diyeceksin, başından itibaren diyeceksin. Orada 'dur' deme şansını kaybettiğinde, bil ki ondan sonraki noktalarda durduramazsın" şeklinde konuştu.

"Türban İslamiyet'in hangi önemde icabı?"

"Türban konusunun altında ne yatıyor? İslamiyet'in hangi anlamda icabıdır, hangi önemde bir icabıdır, hangi biçimde bir örtünme İslamiyet'in icabıdır?" diye soran Baykal, bunların konuşulmasına ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

İslamiyetin gereği, temel koşulu "türban takmak"mış gibi bir anlayışın ortaya çıktığını anlatan Baykal, "Türban, örtünme, dinimizin bu konudaki anlayışı, bu konuların netleştirilmesi gerekiyor" dedi.

Baykal, "Örtünme, elbette bizim dinimizde vardır ama bilinmelidir ki örtünme bizim dinimizle ortaya çıkmış bir uygulama değildir. Örtünme, İslamiyet'in bir icadı değildir" dedi ve örtünmenin, toplumsal yaşamın, insanların birbirlerine saygı göstererek medeni bir toplum içinde yaşayabilmelerinin bir gereği olarak İslamiyetten önce de kabul görmüş bir uygulama olduğunu söyledi.

Baykal, "İslamiyet'ten önce örtünme vardır. İlk dönemler hariç, insanlar, çırılçıplak ortada dolaşır vaziyette hiçbir zaman olmamışlardır. Medeniyetle birlikte örtünmüşlerdir. Bütün dinlerde örtünme vardır. Sanmayın ki örtünme sadece İslamiyet'te var. Hıristiyanlıkta da, Musevilikte de örtünme var" diye konuştu.

"Örtünmeyin diyen yok"

Bu konuda bir tereddüt olmadığını belirten CHP lideri, "Kimse de 'örtünmeyin, çıplak dolaşın' diye bir çağrı içinde değil. Elbette örtünülecek. Elbette medeni yaşamın icabı neyse, öyle olacak" ifadesini kullandı.

İslamiyet'in öngördüğü

Baykal, "O zamana kadar örtünme arkaya doğru yapılırken, İslamiyet, örtünün öne doğru kullanılması gereğini söylemiş. Kuran-ı Kerim, 2 ayrı suresinde, çeşitli ayetlerde, bunu ifade etmiş. Buradaki örtünmenin kabul edilmiş olması, var olan örtünmenin kabul edilmiş ve düzenlenmiş olması... Mesela daha önce Cahiliye döneminde cariyeler çıplak dolaşıyormuş. Onlardan, mümin kadınların ayrılması için Kuran-ı Kerim, telkinler, tavsiyeler yapmış. Bütün bunlar doğru. Bunlarda mesele yok" dedi.

İslamiyet bakımından, konunun bir kriz haline gelmesinin 30-40 yıl önce söz konusu bile olmadığını anlatan Baykal, bu dönemlerde kimsenin kimsenin dinini, inancını, İslamiyetini sorgulama gereğini duymadığını belirtti.

"Şimdi birden bire, bu örtünmeyle ilgili bir önemli, yeni radikalleşme, bir yeni maksimum yorum dayatması ortaya konmaya başlandı" diyen Baykal, "Bu dışardan Türkiye'ye ithaldir. Örtünme fikri değil, bu örtünme biçiminin Türkiye'ye dayatılması, bir ithal dayatmadır" şeklinde konuştu.

Deniz Baykalın Konuşması
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tkp'li Öğrenciler: "Ülkemizin Geleceğini Şeriatçılara Bırakmadığımızı Gösterdik"
TKP'li öğrencilerin türban nedeniyle başlattığı eylem, emniyet güçlerinin TBMM önüne yürümesine izin vermemesi üzerine Yüksel Caddesi'nde son buldu.

TKP'li öğrencilerin türban nedeniyle başlattığı eylem, emniyet güçlerinin TBMM önüne yürümesine izin vermemesi üzerine Yüksel Caddesi'nde son buldu. TKP'li öğrenciler "Ülkemizin geleceğini şeriatçılara bırakmadığımız gösterdik" dediler.


TKP'li öğrenciler tarafından TBMM'de görüşülen türban tasarısını protesto ermek amacıyla başlattıkları yürüyüş, Akay Caddesi'nde güvenlik güçlerince durduruldu. Yaklaşık 4.5 saat Akay Caddesi'nde bekleyen TKP'li öğrenciler, buradaki eylemlerinin ardından, eylemin başlangıç noktası olan Yüksel Caddesi'ne geri döndü.


Burada bir açıklama yapan TKP'liler, Türkiye'nin geleceğini şeriatçılara bırakmadıklarını gösterdiklerini belirtti. Yapılan açıklamada, "Bizler özgürlük içinde yaşadığımız, geleceğimizin ipotek edilmediği bir geleceğe kavuşuncaya kadar mücadele edeceğiz. Herkesi 2 Mart'ta yapacağımız 'AKP'yi istemiyorum' mitingine davet ediyoruz" denildi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...