Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ne istiyorum?


sipeyskeyk

Öne çıkan mesajlar

  • 1 ay sonra ...
hazır konusu açılmışken sen kimsin konusu üzerine son yazımı paylaşayım hemen. Özlemişşinizdir uzun ve akıcı yazılarımı.


+20 Wisdom Bonus


İnsanlarla sakince fikir tartışırken en çok duyduğum sorulardan birisi "Sen kendini ne sanıyorsun?" sorusu. Gerçekten fikirleri artı ve eksi yönleriyle objektif bir şekilde konuşabilmek varken benim veya karşımdakinin kim olduğuna dair yapılan yönelimler aslında fikirden koşarak uzaklaşıp bireysel bir saldırganlık ilkelliğinden başka bir şey değil.

Gerçekten çok saçma geliyor kısa ömürlerini idare ettikleri ve haksızlıklara uğramayı yaşam tarzı haline getirerek kendilerini sürekli konfor alanlarına mahkum etmeyi ve yıllarını böyle geçirmeyi en büyük başarısı sanan insanların kendilerini toz kondurmama çabalarında öfkeyle karşındaki insanlara diledikleri kadar çirkefleşebilme hakkını kendilerinde bulabilmeleri.

Belki en baştan derinlikten uzak bir şekilde varolmaya koşullanmışlar bu hastalıklı toplumda. Belki ilk değer verdiklerinin kendilerini kolayca gözden çıkarmasının ve değersizleştirmelerin acısı karşısında kendilerine değer veren herkesi değersizleştirmenin doğru olduğunu düşünerek, asla tekrar acı çekmeyeceklerine kendilerini inandırıp, gerçeği daha derinlemesine keşfetmek yerine en kolay şekilde kendilerini mental ve duygusal şekilde güvenliğe alabilecekleri panik odalarında hapisetmeyi kendilerince doğru bulurken, birilerinin onları oranın ötesindeki gökyüzü, ormanlar , dağlar , denizler ve hatta gezegenlerden bahsetmesi bile ukalaca gelebiliyor olabilir.

Çok ironik değil mi insanların kendilerine zarar veren insanların zararları neticesinde onlara benzeyerek zarar ziyan olmayı benimsemek üzerine kendi akıllarınca kendilerini inandırma çabaları

Zekam ile sağ duyum arasında bir dengeyi sürekli güncellemek durumunda kalıyorum çünkü yaşanmışlıklarımın etkileri, onları ne şekilde değerlendirip görebilmemin kıstasları bilincimin seviyesi ile doğru orantılı olduğu için yaşadığım olaylara on altı , yirmi beş , otuz ya da otuz beş yaşımda bir birinden çok daha farklı oluyor. Bu sebep ile benimsediğim fikirlerin yenilenmesini sağlamazsam bu benim gelişimimi tıkayıp durdurur ve tekrar eden çıkmazların çemberinde bir döngü de tutardı. Böyle değilim ve değişmeye her an açığım. Bu benim için en büyük özgürlüklerden birisi , kendi kendimi , kendi zihminin net çizgileri içinde tutamayak kadar özgürüm. Çünkü akıldan daha fazlasıyla algılanabilecek bir sonsuzluğun içinde var olduğumuzun birazcık da olsa bilincindeyim.

Lakin kendi kendini korkakça idare etmenin konfor alanlarında yaşarken, gerçekten sevmek ya da gerçekten hissetmek yerine yaşamı en kolayından en basit şekilde tüketmek ve işine geldiğince insanlarla ilişkilendirirken en azından aramızdaki yaşanmışlık ve tecrübe farkı yüz bin dünya saati olan insanların bana öfkeyle akıl fikir verip hırçınlaşma çabasını sadece kağıttan kule gibi dizdikleri yanılsamaların bir insanın netliği karşısında çabasızca yıkılma korkusundan başka bir şey değil..

Hayatı seviyorum fakat tarihin her dönemin insanın kendini bencilce tatmin etmek ya da daha fazlasına sahip olmak adına geliştirdiği ve kendine hak gördüğü her türlü vahşiliği , zarar ziyan yöntemleri , töreleri , adetleri , teknolojik gelişmeleri ya da davranış modellerine karşı duruşumu ve fikirlerimi günceleyerek ifade etmeye devam edeceğim.

Örnek verirsem kahranmanlık ve büyüklük olduğunun savunularak sürekli yeni topraklar fethederek başkalarının düzenlerine ve yaşamlarına tecavüz eden uygarlıklar, kendinde olmayan şeyleri elde etmek adına savaşlar çıkaranlar , ufak yaşta çocuklarla sevişmek için töreler üretenler, daha fazla et yemek için hayvanları doğal yaşamları dışında rezil koşullarda çoğaltarak öldürüp pazarlayan ve onları alan insanlar, yüzeysel tatminler için insanları kullan at traş bıçağı gibi kullanıp sonra varlıklarını çöpe atarcasına yok sayarak modern olduğunu sanan insanlar ve bunun için de her türlü politik oyun, gözboyama ve sanal kişilikleri ile samimiyetsizlikerin sınırlarını zorlayanlar, daha fazla kazanç sağlamak adına altındaki çalışanları sömürüp kendine daha lük bir araç , ev ya da daha büyük bir yat için ticaretin doğrularını kendinden daha aşağıda gördüklerini sömürmek sananlar... Bu liste o kadar uzayıp gider ki ..

Eskisi gibi değilim ve yenisi gibi de pek uzun süre kalmıyorum bu yüzden başkalarının kim olduğuna değil , kendinizin ne durumda olduğuna odaklanmanız her açıdan daha çok herkesin işine yarar.

Kendini anlamaya zahmet etmeyenler, başkalarının berraklığı karşısında kolayca öfkelenip vahşileşir. Bu dünyadaki en büyük devrim samimiyet, anlayış ve sevgi ile gerçekleşecek. Bunu kendidimizde içselleştirmekten başka bir yol yok.

Kendini bil, kendini aş, kendini gerçekleştir..

@noyansama

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Aklıma şey geldi, 3-4 sene önce yurtdışına gidecektik iş için, rektörlükten görevlendirme falan almak gerekiyor işte. Dilekçeleri yazdık ettik, görevlendirme yazıları çıktı. Almaya gittik.

Evrak kayıttan içeri girdik, evrak kayıttaki memur arşiv odası gibi bir yer olduğundan tek başına kalmış odada, dolayısıyla mekan rektör ofisi gibi.

Girince direk masa var karşıda, memurun oturduğu koltuğun hemen tepesinde Atatürk portresi, onun altında da memur otururken görünecek şekilde bir yazı, "Bizi bilen bilir, gerisi kendi bilir (Mevlana)".

Yanımdaki arkadaş fırlamaydı bayağı, "pardon siz kimsiniz?" dedi, adam boş bulunup adını, görevini falan söyledi. Evrakları teslim alıp koridora kendimizi nasıl attık bilmiyorum sdfjg
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...