Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

10 şehit daha verildi


Teodor

Öne çıkan mesajlar

Artık PKKnın direk kendisi mi olur, siyasi kanadı mı olur, orasını bilemem.
Tabi size biraz komplike geliyor olabilir yazdıklarım, fakat, diyorum ki, PKK da dahil, şeriatçısı da dahil, bölücüsü, yıkıcısı, kim varsa, bir kongre gibi toplanıp konuşmalı.

He, bizim için biraz hayal bu işler. O yüzden siz devam edin kaldığınız yerden, ben işime gücüme bakayım.

ps: Biraz gergin olmamın sebebi de, artık aynı şeyleri söylemekten dilimde tüy bitmesinden dolayı. Yani, 10 buçuk yıldır, en az her üç günde bir, şuraya şehit haberi yazılıyor, aynı kişiler girip aynı şeyleri yazıyor, aynen devam. Ben yoruldum vallahi, selametle.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ben ciddi değilim. adam daha dakka bir gol bir anlamazsın ama neyse diye girişiyor konuya

şeriatçısı pkklısı ulusalcısı aynı masaya oturacakmış da. bizim için hayalmiş de.

saydığı fraksiyonların yarısı zaten ülkeyi beğenmeyip masadan kalkanlar.

bunu da ya sev ya terket diye anlarsın şimdi sdfs
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Pirvan gene ortam soğuduğun da gelmiş sevgili PKK'sını gene kucağında yumuşatıp önümüze koyuyor. Birde bir sevgi pıtırcığı havası estirmiş ki sorma. Teröristler ile el ele kol kola güzel yarınlara afişi asıyor ama artık ne içtiyse bunu karşı olanları tuhaf buluyor arkadaş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Pirvan said:

Gayet mümkün.

Hadi ben kaçtım, siz buradan vatanı kurtarın, ben kurtarılmış haline birkaç güne bakarım.


bu herif nerden türedi ya, her pkk ile ilgili konuya gelip gelip hadi klavyeden vatan kurtarın fln yazıo, birader forum burası tartışıcak tabi adamlar, merak etme kimse salak değil burada sanmıyorum bi kişinin bile klavyeden vatanı kurtarabileceğini sandığını ama senin anlama kabiliyetinden şüpheliyim tabi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ren said:

hayır. söylenecek tek şey şu lanet askerliği paralı yapın. ama kimsenin bunu söylemye götü yemiyor.

yurtdışındayım ve haberi ben henüz 10-15 dakika önce öğrendim.
iyi niyetle yazıyorsun bunları ama bu ülkede eğer askerlik paralı yapılsın(profesyonel dedikleri orduyu kastediyorsun)o zaman teröre karşı savaşı kabul ettiğimizin resmidir. bu ülke ulus devlet,terörün amacı da zaten ulus devleti, ulus devlet bilincini yok etmek. şu an bölgede zaten profesyonel askerlerden on binlerce var(subay,astsubay,uzman çavuş). bunları yazıyorum diye birileri beni kafatasçı,ırkçı,vs. olmakla suçlayacak,biliyorum ama ilgisi yok. vatan savunmasının kutsal olduğunu öğrenerek büyüdüm,pek çoğumuz da öyle büyüdük. doğrudur da. bizleri karamsarlığa iten bu ülkedeki her konudaki adaletsizlik. eğer adalet görevini yaparsa zaten terör belası başta olmak üzere her sorun çözülür. eğitim sorunu çözülür. eğitim sorunu çözülürse zaten ne insan doğup büyüdüğü ülkeye ihanet etmek için dağa çıkar, ne de annelerin-babaların binbir emekle doğurup,büyütüp aslan gibi birer adamlar olarak teslim ettiği asker ocağından tabutları gelir.
duygularım çok karışık,söylemek istediklerimi de sanırım şu an ifade edemiyorum. fakat ülkenin durumu dışarıdan o kadar kötü görünüyor ki, imkan olsa 70 milyonu dışarıya çıkarıp ülkenin durumuna bir baksa...
ben vatan sağolsun diyorum. demeye de devam edeceğim.
ama insanlar da artık boş işlerin peşinde koşmasınlar, kimlerin yakalarına yapışmaları,kimlerden hesap sormaları gerekiyorsa onların yakalarına yapışıp,onlardan hesap sorsunlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kuddusi bey. insanlar artık vay şerefsizler, gitti canlar diye tepki vermesinler. şikayetim yaradana diyerek de hiçbirşeyi çözemeyiz.

hiçbir ülkenin vatandaşı bok yolunda ölerek vatansever olduğunu kanıtlamaz. hani kimse alınmasın biraz sert yazıyorum ama gıcık oldum ben duruma.

ben geçen sene bir uzman çavuşla tanıştım. adam afganistana gitmiş. orda bize gösterildiği gibi değil başka şekillerde yaşamış. zor şartlarda hizmet vermiş(maaş alıyor profesyonel) ve bu adam ordu evine giremiyor. ama ben girebiliyorum. neymiş dedem astsubaymış, okuyormuşum.. ulan adam savaşıyor?

olay sadece oradaki bir takım ırkların(bi ırkçılık yapmadığımız vardı) afrası tafrası değil. türkiye cumhuretinin acizliğinden kaynaklanıyor sorun.

çok basit mantıkla sorayım abi: hangi ülke deneyimsiz askerlerini iç savaş oluyor diyebileceğimiz bir yerde karakol karakol dağıtarak barındırır?

eğri oturup doğru konuşmak lazım. o karakolların türk ordusuna, açık hedef olmaktan başka ne katkısı var?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eğer sen bir devletsen, bir bölgede vatandaşların kaçırılıyor zorunlu hizmet yaptırdığın insanlar öldürülüyorsa, yaptırım yapacaksın.

gerekirse uzun bir süre sıkı yönetim ilan edeceksin.

bölgedeki seni zayıflatan bütün unsurlarını gözden geçirecek gerekirse terk edeceksin.

bölgeye kadro gönderip gözlem yaptırtacak ve senin aleyhinde davrananlara ilk elden önlem alacaksın.

hiçbirine yetemiyorsan, her boku halka oylatmayı biliyorsun. çıkar techir yasasını oylat türkiyeye. amerika beye nasıl hesap veririzi düşünüyorsan halk öyle istedi dersin. %50 öyle istedi dersin. en iyi yaptığın iş

bunların hiçbirine yetemiyorsan diyeceksin ki tamam biz semih cumhuriyetiyiz. topraklarımızda isteyen istediği gibi at koşturur. biz de hiçbirşey yokmuş gibi yaşarız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

gitti canlar diye üzülmek zaten insanın bencilliğinden kaynaklanır.

zira; anne baba, ya oğluma olsaydı diye empati kurar, sevgili/gelin ya benim kocama/sevgilime olsaydı, teyze, anneanne, dede, babaanne, dayı, hala kendi çocukları yoksa, seni yerine koyarlar hali hazırda ölmüşlerin.

çok üzülürler, çok ağlarlar belki ama ölen;

Piyade Üsteğmen Sami Çiftçi, Piyade Asteğmen Burak Erdi Uysal, Uzman Çavuş Ahmet Bozkurt, Uzman Çavuş Erdoğan Sönmez, Çavuş Ramazan Emre Ala, Onbaşı Süleyman Güleç, er Serdar Küpeli, er Osman Yıldız, er Uğur Sağdıç veya er Emrah Karataban

değildir.

Ölen oğulları torunları yeğenleri, kuzenleri, sevgilileri, kocalarıdır. O yüzden ağlarlar. onlar yerine benim sevdiğim ölseydi napardım ben'dir.

bu yüzden işte, 2 gün konuşulup sonra unutulması her seferinde.

her gün, her saat, her saniye hatırlayanlar, sadece kaybedenler. oğullarını, yeğenlerini, kuzenlerini, sevgilelerini, kocalarını, ha bi de babalarını.

ben gitmedim askere. gidicem elbet ve neresi çıkar bilmiyorum. ama gideceğim için bu ölümlere, ya ben de ölürsem, ailem çok üzülür diye üzülmedim. ben sadece üzülüyorum. kimseyi hiç bir şeyi düşünmeden üzülüyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

oldu hemen öyle, bunlar kolay kararlar mı diyebilirsiniz. girin ntvmsbc türkiye gündemine. bi scroll down yapın. üşeniyorsanız ctrl+f şehit yazın.

sonra anasayfaya dönüp 'Canilere asla müsaade etmeyeceğiz' haberini okuyun.

kaç milyon insan ne kadar kolay aptal yerine kondu değil mi..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kaç milyon insan ne çabuk unuttu? çok daha fazlalarını verdik. ne ara unutuldu onlar? insanlar hayatlarına devam ettiler, neden, o kadar ağlıyorlardı hani? bi bok yemeden devam ettiler hayatılarına. neden?

çünkü insanlar unutur. düzelteyim: türk milleti hipermetroptur, tarihini hiç unutmaz ama yakını göremez.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

unutulucak buda zaten şehitlik etnik ve ahlaki bir kavram az olursa herkes üzülür yıkılır

ama süreklilik olursa etnik ve ahlaki bakımdan yumuşar.

din gibi,
kurallar gibi,
niceleri gibi, bu böle bundan 4-5 ay sonra şehit haberlerini kimse takmaz artık 1 sene sonra önemsiz diye yer edilmez bile haberlerde
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bir zahmet uzun muzun demeyin okuyun:

Beytüşşebap Kaymakamı Beytüşşebap’ı anlatıyor...

Beytüşşebap’a atandım...

Önce Diyarbakır’a geldim.
Şırnak’a gidebilmem için Cizre’ye, oradan başka bir araçla Şırnak’a gitmem gerektiğini öğrendim. Karayoluyla gitmekten vazgeçtim. Diyarbakır kolordu’da üç-dört gün helikopter bekledim. Sonunda Sikorsky’yle hareket ettim.

1.5 saat uçup, tümen’in pistine indim. Valilik binasına gittim. Vali beni kabul etti. Asla normal kaymakam gibi davranmamam gerektiğini, köy ziyaretleri yapmamamı, çünkü, devletin kırsalı tamamen terk ettiğini, il ve ilçe merkezinde tutunulmaya çalışıldığını söyledi. Kısacası, dost bilinen aşiretlerin dışındaki köyler, yollar PKK’nın hâkimiyetine bırakılmıştı.

Beytüşşebap’a giden helikoptere bindim. 50 dakikalık uçuştan sonra, yüksek dağlarla çevrili askeri birliğe indim. Komutan beni karşıladı, çay kahve ikramından sonra, bugünlerde ilçeye baskın yapılacağını, duyum aldıklarını söyledi. Merak ediyorsam, dürbünle görebileceğimi anlattı. Gerçekten de, baktım, karşımızdaki dağlarda hareketli insan grupları görülüyordu. Komutan da, Vali gibi, ilçe’den kesinlikle ayrılmamamı, köylere gitmememi salık verdi.

Şırnak’tan gelirken, Besta denilen bölgeyi geçip, 30 kilometre sonra hayli bozuk asfalttan Uludere’ye varılır, asfalt biter, ham toprak yol başlar. Beytüşşebap’a kadar 60 kilometrenin bir tarafı sarp ve dik yamaçlı, öbür tarafı derin uçurumdur. Sürekli mayın döşeniyor. Aslında, bu yolu en az birkaç noktada her gün kesip, kimlik kontrolü yapıyorlar. Bu durum bilindiği için, hiçbir kamu görevlisi karayolunu kullanmıyor. Erzak kamyonları talan ediliyor.

Terör örgütü, korku salmış, halkın nazarında itibar kazanmış... Tanıştığım insanlar, aman kaymakam bey sakın şurdan aşağı inme, şurayı geçeyim deme gibi uyarılarda bulunuyor. Bunların bir kısmı samimi, bir kısmı kamu görevlilerinde korku, yılgınlık yaratmak için söyleniyor.

Buralarda ticaret yapmak isteyen, örgütten icazet almak zorunda... Vergi adı altında para toplanıyor. Eylemler, vatandaşa bire beş katılarak anlatıyor. Örgütün, istemediği adamı derhal görevden aldıracağına, istediği adamı vali, hatta bakan bile yapabileceğine, psikolojik olarak inandırılıyor.

İlçede, asaleten atanmış neredeyse bir memur bile yok. Buraya atananların hepsi, ya kurumları tarafından cezalandırılmak maksadıyla gönderilmiş ya da torpilleri olmayan sahipsiz insanlar... Kırgınlık, küskünlük, bezginliklerinden ötürü, yöre halkına verebilecekleri hiçbir şey yok. Bazı kamu görevlileri ise buralara hiç uğramazlar, onlar imtiyazlıdır.

Geçici köy korucularının mücadeleye büyük katkısı var. Ancak, devlet istemeden de olsa, feodal sistemi, aşiretleri güçlendirdi. Korucular, kendi meslekleri olan hayvancılığı tamamen bırakmış vaziyette... Unvanlarının önündeki ‘geçici’ kelimesinden rahatsız oluyorlar, durumumuz, geleceğimiz belirsiz diyorlar. Korucu yapılanların özenle seçilmesi gerekiyor.

PKK, küçük çocukları kaçırarak veya ikna ederek, intikam duygusu aşılayan, araziyi avucunun içi gibi bilen kişilerden oluşuyor. Örgüte katılan, çaresiz bırakılıyor, ne aile, ne arkadaş ilişkisi kalıyor, geri dönüş yolları kapatılıyor. Dağdaki ağır şartlarda yıllarca yaşamaktansa, çılgınca emirlere itaat edip, ölümün kurtuluş olduğunun farkındalar.

Bizimkiler ise sivil yaşamlarında iş veya meslek sahibiyken, zorunlu olarak askere alınan 18-20 yaşındaki gençler... Henüz askere alınmadan önce, televizyondaki şehit haberleriyle psikolojileri sarsılan, üstelik, ailelerinin endişelerini hisseden gencecik delikanlılar.

PKK, yıllardır aynı noktalarda üsleniyor. Operasyon yapacağımız zaman, birliklerimizde hareketlilik yaşanıyor, korucular toplanıyor. Sağır sultan bile duyuyor! Zirvelerden seyrediyorlar. Bizimkiler hedef bölgeye vardığında, orda kimse kalmıyor. Bizimkiler geri dönüp, daha birliğin kapısından bile girmeden, onlar eski mevzilerine yerleşiyor.

Bir seferinde, ele geçirilen örgüt mensubunun üstünden çıkan not defterinde okumuştum. Karakolumuz bir ay boyunca, 24 saat izlenmiş, giren çıkan araçların plakası, nöbetçi-devriye saatleri en ince ayrıntılarına kadar yazılmış, ne yaptığımızı, ne yapacağımızı ezbere biliyorlar.

Halbuki, PKK’nın dağ kadrosu 3 bini geçmez, farz edelim 4 bin olsun, 11 bölgeye dağılmış durumdalar, kabaca her şehre 350 terörist düşer... Bunlara karşı, 22-25 yaşında, 5 bin veya 7 bin kişilik özel birlik oluşturulmalıdır. Gerilla harbi’yle eğitilmelidir. Eşlerine her türlü ekonomik güvence, çocuklarına en üst seviyede eğitim sağlanmalıdır. Operasyon yetkisine sahip, tek bir komutana bağlanmalıdır. Emirlerinde, helikopter, uçak olmalıdır. Her mangada doktor bulunmalıdır. Asla sabit durmayıp, gece gündüz hareket halinde olmalıdır. Ne zaman, nerede oldukları asla bilinmemelidir...
Av durumundan çıkıp, avcı konumuna geçmelidir.

Şehit cenazelerinde atılan nutukların, kanları yerde kalmayacak türünden anlamsız lafların, herhangi bi etkisi yok artık... Ne şehit sayısında azalma var, ne atılan nutuklarda!

Derken...

Saat 21 sularında, yoğun silah sesleriyle irkildim. Eşimi ve kızımı arka odalardan birine, mermi isabet etmeyecek şekilde yatırdım. Kapım çalındı... Elinde fener tutan polis, ilçeye saldırıldığını, en alt kattaki kalorifer dairesine inmemiz gerektiğini söyledi. Eşim sığınakta bulunanları teskin etmeye çalışırken, şahsıma verilen Kalaşnikof’la dışarı çıktım.

Lojman duvarında siper almış polislerin yanına gittim. Gecenin karanlığında kimin kime ateş ettiği belli değildi. Ben dahil herkes, bilinçsizce, içgüdüyle hareket ediyordu. Her insan korkar. İnsani duygudur. Ancak, yüreğimde hissettiğim korku değildi, derin bir sızıydı... Taa Çin sınırlarından Avrupa’nın içlerine ilerleyen millet, çapulcu karşısında acze mi düşmüştü?

Evet, Beytüşşebap Kaymakamı’nın sözleri bunlar...

Ancak, şu anki Beytüşşebap Kaymakamı’nın değil... 1993-95 arasında Beytüşşebap Kaymakamı olan Mesut Taner Genç’in, 2008’de piyasaya çıkardığı “Ateş Hattında-Beytüşşebap Kaymakamı’nın PKK ile Mücadele Günlüğü” isimli kitabından!

Anlatmış kaymakam...
Daha ne anlatayım.

Yılmaz Özdil

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...