Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

kavga etmeyi öğrenmem lazım


vadaa

Öne çıkan mesajlar

sonlara doğru boldlu kısma atlayabilirsiniz

"herkese karşı tek başına by umut sarıkaya" said:


"telefonun" dedim, "hı? ne?" dedi.
"telefonun" dedim, "telefonun çalıyor. bakmayacak mısın?“.”amaan boş ver çalsın" diyerek umursamadı. "eee ne yaptın bugün?" diye sordu, "ne yapayım evde oturdum, sonra da geldim" diye cevap verdim. kısa bi sessizlik oldu. "sen ne yaptın ?" diye bu sefer ben sordum. "hani geçen gün bahsetmiştim, o beğendiğim badi vardı ya onu almak için kuzenle cevahir'e gittik. o badiden kalmamış. nasıl üzüldüm bi bilsen. sonra yemek yedik üst katında. kuzenin sevgilisi bora geldi. arabasıyla bizi kanyon'a götürdü o, orda biraz oturduk. offf umut ne güzel badiydi yaa önünde taşlar vardı, çok şıktı. bak yine aklıma geldi çok üzüldüm" diye o anlatadursun telefonu hala çalıyordu. arada da iki tane mesaj gelmişti, sonra yine çalmaya devam etti. ikinci buluşmamız olduğu için belli bi hesap sorma aşamasına girememiştik, tüm modernliğimi takınarak, 'celal' yazısının yanıp söndüğünü gösterip "arkadaşın belki önemli bişey söyleyecektir" dedim.

"amaaaaan bu da durmadan arıyor. offf yetti be" diyerek telefonu çantasına koydu. eski çıktığıymış, bittiğini anlamıyormuş. kafasından silmiş ama o peşini bırakmıyor, diretiyormuş. celal’in bu ısrarcı tutumu ise onun celal'e, celal ile yaşanmışlıklarına karşı duyduğu saygıyı günden güne bitiriyormuş.

sevgi zaten bitmiş ama hâlihazırda duran bir miktar saygı varmış, ama celal bittiğini anlamıyormuş, kabullenemiyormuş. ne diyeceğimi bilemedim. "eee rahatsız ediyorsa, istersen ben konuşayım celal'le" diye öneride bulundum. "aman umut hiç bulaşma. mafya gibi bişey bunlar, sülalesi çok geniştir. bir hareketiyle kamyonlarla bi suru adam getirtir. senin kemiklerini kırdırır" dedi koluma kafasını dayayarak. "mafya da neymiş ya? iki çağdaş erkek gibi konuşuruz. öğrenelim neymiş derdi" diyerek saçını okşadım. "umut mafya diyorum sana bu adam. öyle anlaşacak biri değil, boş ver" dedi ama telefonu almak için çantasına uzandı. "ya bizim de arkamız sağlam korkma. gerçi durumun o boyuta geleceğini tahmin bile etmek istemiyorum, çok analar ağlar, çok canlar yanar zira" diye mırıldandım. o anda size yemin ederim içimden saf ve katıksız umut'un çıkıp yan masaya oturduğunu gördüm. "y.rrgimi arkan sağlam. memur sülalen neyle suç örgütlerine karşı gelecek lan. topukla oğlum topukla. bela geliyor" dedi bana alt benliğim, telefonu elime aldığım anda. "abi yapacak bişeyim yok. geri adim atamam" diye fısıldadı ve "yes" tuşuna bastım.

"kimsin lan sen" diye gürledi bana celal. "ben umut arkadaşım, sen kimsin?" dedim. bi sürü küfür etti bana "bak arkadaşim adam gibi konuşacaksan konuşalım bozma ağzını" diye uyardım. dinlemedi godoş ve bunun gibi ithamlarda bulundu. "arkadaşim bak kim bilmiyorum ama -ki biliyordum sevgili okurlar dimağıma işlemişti bu isim. celal’di o. celal!- rahatsız etme bi daha" dedim kararlılıkla. ama bi güç celal'in suratına kapatmayı engelliyordu, karşımda oturup kendine bi çay söyleyip garsona "şekerler kalsın abi, şekersiz içiyorum" diyen alt benlik umut ise boyna kapat kapat hareketi yapıyordu. celal "ver lan adresini önce seni sonra o kaltağı s.kicem. ver lan adresini" diye tehdit ediyordu. o an tepem attı. "ulan sen benim dükkânımdan mal alacak adam mısın celal şerefsizi -ki ismini hiç söylememişti, dravdan ismini sormam ayın ondördü gibi belli olmuştu- gel ulan sarıyer’e! erkeksen gel. çok celal s.kti bu sokaklar. sarıyer merkez kafasına göre herkes!" diye haykırdım. alt benlik "abi naaptin?" hareketi yaptı. "sen de s.ktir git lan" diyerek onu da kovdum.
telefonu kapadım. sinirlerim bozulmuştu.

koluma daha sıkı yapıştı. "umut ne yaptın sen ya, ya döverse seni" dedi. sinirden elim ayağıma dolanmıştı, çayı içeyim derken devirdim. ittim onu, "ya kalkıp gidelim, skicem bu kafenin servisini de" dedim, çıktık. sahilde yürüdük, yol boyunca bi sürü sigara içtim.

onu vapura bindirip eve geldim. başım çok fena beladaydı galiba. annem "kızlar adamın başını belaya sokar" derdi. haklıymış. "tek isteğim biraz g.tunu ellemekti lan" diye gözyaşımı sildim. ne yapıcam şimdi diye düşündüm. keşke zamanında mahalleliyle arayı iyi tutsaydım, parkta gençlerle takılsaydım, az buçuk çevre edinirdim diye düşündüm. yapacak bir şey yoktu, mafyayla tek başıma mücadele edecektim. uzun saç, gücü alır diye berbere idman yapa yapa koşarak gittim. berberle muhabbete girmeye çaliştim ki çevre olsun. girmedi. idmansal şekilde eve geldim. yatağın altından eski kara kuşak dergilerini çıkardım. panik halinde okumaya çaliştim, okuyordum okuyordum ama kafama bir şey girmiyordu. biraz resimlere bakarak kata çizdim. "karate ne ki abi, asıl sokak dövüşüne gitmek lazım" dedim, ortaokuldan arkadaşım koray’ı aradım. "oğlum hoca çinliymiş filan diyordun, nasıl bulabilirim bu kursu, hala faal mi?" diye sorarken yüzüme kapadı. sokağa attım kendimi, mahalleliye yazlığa gittiğimizi yaydım. keriz celal gelip de sorarsa, silivri’ye gitsin diye. telefonu kapadım. bir hafta evden çıkmadım. dayaktan değil de bıçaklanmaktan korkuyordum, yüzümde tikler oluşmaya başlamıştı. sanırım korkudan .mi g.tü kaybediyordum. gözlerim kararmış bayılmışım. iki gün nöbetler içinde yattım. bir hafta sonra "umut niye aramıyorsun" diye aradı beni sevgilim. "ya sorma evi taşidik artik zeytinburnu'nda oturuyoruz biz, ne acayip di mi? celal arıyor mu seni hala. sorarsa orada bekliyor seni dersin. g.tu yiyorsa gelsin" dedim. "yok, aramıyor, bakma sinirlidir, ayıdır ama iyi birisidir o. sevdiğinden yapıyor o öyle" dedi. celal’in bu ayılığı bir hafta sonra eşşek oldu, o eşşek bir hafta sonra haylaz oldu, o haylaz bir hafta sonra çılgın oldu. günden güne celal övüldü ve beni bırakıp celal'e gitti. ben de onun aşk defterinde bir ara geçiş formu, hatırlanılmak istenmeyen bir hata olarak kaldım. ama o terk ediş süresince de mahallede şahane çevre yaptım. sarıyer merkez kafasına göre herkes!

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...