Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Rutkay Aziz...


dusuncelihayvan

Öne çıkan mesajlar

Konuşmakta birşey yapmak sonuçta, adam siyasetçi değil, sanatçı, bazı insanların işi konuşmak/eleştirmek falandır, herkes sokakta elinde malafatla koşacak değil sonuçta.
Bence entellektüellere biraz haksızlık ediliyor Türkiye'de. Konuşmak düşünmek bunlar da kolay işler değil günümüz dünyasında.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Napolyonn said:

habervaktim ve cumhuriyet ikiside atanşın vor gasteler. birisi şeryat geliyoo diye gazı verirken, öbürü de din elden gidiyo-herkes ergenekoncu diye aslında ergenekon davasını sulandırıyolar farkında değiller.


ergenekon davasını sulandırmalık bi şey yok ki daha, baştan aşağı gayriciddi ve sulu dava.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

http://forum.paticik.com/read.php?13,5353939

http://forum.paticik.com/read.php?13,5882709

http://forum.paticik.com/read.php?13,5907541

çok ciddi dava harbiden. defalarca konuşuldu verecek cevabınız yok şu sorulara.


şunları bi anlat bana. lütfen

balyoz saçmalığı

said:
- 4 Şubat 2003 tarihli bu belgede Yeni Recordati İlaç isminde bir firma var. Oysa bu firmanın 2003’deki adı Yeni  İlaç. Bu firma 2008 yılı sonunda  İtalyan firması Recordati tarafından satın alınıyor. Temmuz 2009’da gerçekleşen yönetim kurulunun kararı ile  firmanın adı Yeni Recordati İlaç olarak değiştiriliyor.

- 5 Şubat 2003 tarihli bu belgede Medical Park Sultangazi isminde bir hastane var. Oysa 2003’de bu isimde bir hastane yok. 2003’de Sultangazi ilçesinde Sultan Hastanesi isimli bir hastane var. Bu hastane Temmuz 2008’de Medical Park Hastaneler Grubu tarafından satın alınıyor, ve hastanenin adı bu tarihte Medical Park Sultangazi olarak değiştiriliyor.

- 25  Şubat 2003 tarihli bu belgede Aselsan’da çalışan ve darbe planı için destek verebilecek kişiler listelenmiş. Aselsan’ın soruşturmayı yürüten savcılara gönderdiği bilgiye göre listede beliren  İ.B., V.T. ve R.E.P. Aselsan’da çalışmaya Haziran 2007, Temmuz 2007 ve Eylül 2007’de başlamış. Bu kişiler 2003’de Aselsan’da değiller.
   
- 24  Şubat 2003 tarihli bu belgede Liberal Avrupa Derneği isimli bir dernek “bölücü” olarak fişlenmiş; darbe sırasında el konulacak ve kapatılacak. Oysa 2003 senesinde bu isimde bir dernek yok. 2003’de mevcut olan derneğin adı Hür Demokratlar Derneği. Bu dernek, Nisan 2006 tarihindeki olağan kurulu toplantısında derneğin adını değiştirme kararı alıyor. Önerilen isimlerden Liberal Avrupa Derneği, oylamada en fazlada oyu alıyor, ve tüzük değişikliği ile derneğin adı değiştiriliyor.

- 15  Şubat 2003 tarihli bu belgede Hazine Müsteşarlığı’nda çalışanlar Balyoz’a destek durumlarına göre fişlenmiş. Belgede Müsteşar Yardımcısı olarak listelenen N.B., 2003’de Personel Dairesi Başkanı ve Ekim 2004’de Müsteşar Yardımcısı oluyor. Müsteşar Yardımcısı olarak listelenen B.A., 2003’de tarihte Hazine Başkontrolü olan ve Nisan 2004’de Müsteşar Yardımcısı oluyor. Yurtdışında görevde olarak listelenen N.Ş  ve Z.B., 2003’de Türkiye’de görevli. Bu kişilerin Yurtdışı görevleri Mart 2004’deki Dış Tayin kararnamesi ile çıkıyor.





ki bunlar sadece 4-5 tanesi. bunlar gibi onlarca, yüzlerce çelişki var. he ayrıca orda yazanlar direk dava dosyasından alınma, farklı bi yerden değil.

bana bi izah et nasıl oluyor bu iş? düzmece belge sana al. bu mu ciddi dava şimdi?

daha bitmedi ama; kanıt uydurmayı falan aştılar, uzman uyduruyorlar artık utanmadan.

bu da meşhur ıslak imza davasından

said:
16 Ekim 2009 tarihinde, TSK’nın bir mensubu olduğunu iddia eden biri, PTT’ye güvenerek isimsiz, imzasız bir ihbar mektubuyla birlikte İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın islak imzalı orjinali olduğu iddia edilen belgeyi Ergenekon savcılarına gönderdi. Bu gelişme üzerine söz konusu belge yine bir dizi incelemeden geçti.
Adli Tıp (1): Islak imzalı belgenin incelemesinin ardından Adli Tıp şaibeli bir “eli ürünüdür” kararı verdi. Aksam gazetesinin yaptığı haberle ortaya çıkan ve Adli Tıp Kurumu yetkililerince yalanlanmayan habere göre belgeyi inceleyen heyetin oluşturulmasında rutin uygulamaların dışına çıkıldı. Hazırlanan raporda Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Prof. Dr. Bülent Üner, uzman doktorlar Hacı Mehmet Akın ve Lokman Başer’in imzası bulunuyor. Bu isimlerden ikisi Adli Tıp Kurumu’nda belge gelmeden bir hafta önce görevlendirilmiş. Belgeyi inceleyen uzmanların isimlerinin de teamül olan kura yöntemi yerine görevlendirmeyle belirlendiği iddialari da Adli Tıp Kurumu tarafından yalanlanmadı. (Haberin tamamı için buraya tıklayın.) İnternetten yapılan basit bir arama Bülent Üner’in uzmanlık alanının “ateşli silahlar”, Lokman Başer’in uzmanlık alanının “zehirlenme (toxicology)” olduğunu ve Hacı Mehmet Akın’ın ise Mart 2010′da cinsel taciz vakalarının incelendiği 6. İhtisas Kurulu’na terfi edilerek atandığını gösteriyor. Bu kişilerin belgenin Adli Tıp’a gelmesinden birkaç gün önce ilgili daireye atandığına dair haberleri bir kenara bıraksak bile belge inceleme uzmanı olmayan bu kişilerin verdikleri “eli ürünüdür” raporunun güvenilirliği ve geçerliliğinin ne kadar tartışmalı olduğu açıktır.
Emniyet Kriminal Dairesi: Emniyet Kriminal 12.11.2009 tarihinde aldığı evrakı 13.11.2009 tarihinde teslim edebilmiştir, yani sadece bir gün içerisinde, bu derece ihtimam arzeden, titizlik gösterilmesi gereken bir belge hakkında toplam 68 mukayese imzayla ıslak imzalı İrticayla Mücadele Eylem Planı üzerinde yer alan imza bir günde mukayese edilebilmiştir. Ülke gündemini meşgul eden bu derece önemli bir konuda, yüksek ihtimam ve özen gösterilmesi gereken bir inceleme söz konusuyken, toplam yedi sayfalık bir raporun (ekler hariç), 68 ayrı imzanın İrticayla Mücadele Eylem Planı üzerindeki mukayese imzayla karşılaştırılmasının sadece bir gün içerisinde tamamlanabilmesi ve 13.11.2009 tarihli bu raporu tanzim edenlerin, 20.06.2009 tarihinde fotokopi belge üzerinde ıslak imza incelemesi yapılmış gibi “eli ürünüdür” şeklinde kanaat veren kişilerle aynı olması, bu raporun varılan “eli ürünüdür” sonucunun hiçbir şekilde dikkate alınmaması gerektiğinin göstergesidir.
Adli Tıp (2): Yapılan itirazlar sonunda belgenin ikinci kez Adli Tıp kurumuna gönderilmesi üzerine 11 kişilik Adli Tıp Genel Kurulu belgeyi inceledi. Bu 11 kişinin 7′si “eli ürünüdür” yönünde oy kullanırken, 4′ü “tespit edilemez” görüşü bildirdi. Şimdi bu 11 kişiyi yakından inceleyelim: “Eli ürünüdür” yönünde oy kullanan 7 kişinin 3′ü zaten raporu ilk inceleyen kişilerdi ve ilk belgenin incelemesindeki “atanma” şekilleriyle güvenilirliklerini kaybetmişlerdi. Fizik İhtisas Dairesi’nde daha önce 3 yıl başkanlık yapan Dr. Ömer Kurtaş’ın verdiği bilgiye göre geriye kalan 4 doktordan Gürel Berber, Eyüp Kandemir ve Bülent Özata 15 Ekim’deki belgeyle ilgili hazırlanan ilk raporun ardından Adli Belge İnceleme Birimi’nde görevlendirildi ve bu üç isim bir haftalık kursla “Adlî Belge Uzmanlığı” sertifikası aldı. Diğer taraftan yaptığımız araştırma bu 11 isimden “tespit edilemez” yönünde oy kullanan Dr. Uğur Günaydın’ın “Basit tersimli 50 imzanın adli belge incelemesi açısından değerlendirilmesi” (Adli Tıp Dergisi, Yıl 2010, Cilt 7) adlı makalesi ile Dursun Çiçek’in basit tersimli imzasinin incelenmesinde en yetkili ve bilgili uzman olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki 7′ye karşı 4 uzmanın “tespit edilemez” oyunun evrensel hukuk ilkesi olan “şüphenin şüpheli lehinde yorumlanması” kapsamında değerlendirilerek Adli Tıp Kurumu’nun “tespit edilemez” yönünde bir rapor vermesi gerekirken daha önce de birbirinden tartışmalı raporlara imza atan kurum yeni bir şaibeli rapora daha imza attı ve “imza Dursun Çiçek’in eli ürünüdür” sonuçlu bir rapor verdi.
Jandarma Kriminal Dairesi (1): Askeri Savcılık tarafından ıslak imzalı belgenin gönderildiği iddiaları üzerine yeniden açılan soruşturma kapsamında yandaş savcılardan istenen belge 4 ay sonra askeri savcılara ulaştırıldı ve Jandarma Kriminal’de incelendi. İnceleme sadece imzanın Dursun Çiçek’e ait olup olmadığı üzerine yapıldı ve bu incelemede belgedeki imza ile Dursun Çiçek’e ait 90 adet imza karşılaştırıldı. Belgedeki imza parçalanarak imzanın değişik kısımlarının Dursun Çiçek’in birbirinden farklı özellikler gösteren imzalara benzediği belirtildi. Dursun Çiçek’in 90 imza örneğinin hiçbiri tüm özellikleri bakımından belgedeki imzaya benzemese de, belgedeki imzanın değişik kısımlarının Dursun Çiçek’in birbirinden farklı özellikler gösteren farklı imzalarına benzediği belirtildi. Raporun detaylı inceleme kısmındaki tüm sonuçlar “benzerlik göstermektedir” seviyesinde olsa da raporun sonunda her nasılsa “eli ürünüdür” sonucuna varıldı.



adli tıpın verdiği kararla ilgili olan bold kısımları falan okuyun çok uzun gelirse. olayın boku çıkmış durumda bildiğin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ülkenin geleceğini belirlediği doğru, ama ciddiyetine dair hiçbir şey yok. savcısının "bu örgüt 1300lere dayanıyo" dediği, en büyük kanıtlarının "darbe.doc" olduğu, "darbeye katılacak isimler.doc" falan gibi komik komik isimlerde dosyaların bulunduğu, yargılanan askerlerin hiçbir suçlama vb olmadan yıllarca çürütülmeye çalışıldığı, en ufak bir muhalefet gösterenin anında birdenbire suç ortağı gösterildiği, muhalif gazeteci, kitap yazarı, öğretmenlerin hemen ilişkilendirildiği, askerlerin çaktırmadan telefonlarına isim eklendiği bir curcuna bir komedi bu.

Bu kadar rezalet üstüste dururken şu davayı ciddiye alana allah akıl fikir versin, en çok akıl versin hatta, fikri kendi de bulur sonra. Bir çam ağacına bile şu olayların yarısını anlatsanız anlar komediyi, o kadar olamayanlar var demek ki.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Siz komik buluyorsunuz ama ülkenin bütün muhalefetini böyle antin kuntin şeylerle senelerdir hapis tutuyorlar. Yarın gelse adam evine, makinenden bir darbe.doc uydursa veya telefonuna terörist numaralarını atsa senelerce dünya üzerinden kayboluyorsun. Sırf bu korkuyla makamda, yönetimde olan her insan hangi imama yalansak diye krize girmeye başladı.

Bunları düşününce Rutkay Aziz yine iyi konuşmuş yani.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

aluriel böyle savunma olur mu? asker kafasına göre yasal dernekleri bunlar bölücü diye addediyor ama bu artık nereden çıktığı bilinmeyen bir yanlışlık sonucu isim yeni isim olarak geçiyor şimdi ne diyelim ismini tutanağa yanlış geçirmişlerse ergenekon yok mu denir yoksa asker ne karışıyo derneklere kulüplere işine baksın mı denir?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

E şimdi 2003 belgesinde yok mu o 2009 ismi? Var. Asker ne yapmış farketmeksizin yalanın kanıtı.

Telefona isim eklenmedi mi? Eklendi.

Teğmen suçsuz bulunmadı mı? Bulundu.

İçeridekiler için hala herhangi bir suçlama yapılabildi mi? Yapılamadı. Hala tutuklu "yargılanıyorlar", yargıya dair herhangi bir hamle yapılmadı.

Şunlar varken daha nasıl savunabilir bir insan?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Napolyonn said:

aluriel böyle savunma olur mu? asker kafasına göre yasal dernekleri bunlar bölücü diye addediyor ama bu artık nereden çıktığı bilinmeyen bir yanlışlık sonucu isim yeni isim olarak geçiyor şimdi ne diyelim ismini tutanağa yanlış geçirmişlerse ergenekon yok mu denir yoksa asker ne karışıyo derneklere kulüplere işine baksın mı denir?


tutunağa falan yanlış geçme yok ya nerden uyduruyorsun. 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen cdden çıkan hali bunlar direk. cd 2003 yılında hazırlanmamış, sonradan hazırlanmış bariz.

1-2 tane olsa anlarım dediğini belki. yine belki tesadüf de olabilirdi sadece 1 tane olsaydı belki. ama uzadıkça uzuyor liste.

ilaç firmasının 2009'daki adı ne arıyor 2003 yılında hazırlanan dosyada?

2008 yılında adı değişmiş yine hastanenin. nerden biliyorlar 5 yıl sonra adının ne olacağını?

2007'de aselsana işe giren adamlar var 2003 yılında hazırlanan cd içeriğinde.

daha bi ton bu tarz çelişki var o dosyada. inanmıyorsan kendin indir orjinalini karşılaştır.


diğer adli tıp raporu olayı zaten ayrı efsane.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şu davanın tamamen gerçek olduğuna inanan da tamamen yalan olduğuna inanan da en hafif tabirle çok naiftir bana göre.
Şirinlere de inanabilir yani insanlar bunlara inanıyorlarsa.
Örnek olarak bi gazete haberini ahanda bakın kapak diye ele alan arkadaşlar tam aksi yönde bi haber çıktığında "Türk gazetelerinde doğru yazan tek şey tarihtir" kafasına girmeye başlıyorlar.
Ya da yandaş basının uydurduğu şeyler bunlar diyebiliyorlar.
Biraz 2 taraflı görmeye çalışın artık şu olayları...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

daha önce söylemiştik, tartışmıştık bunları ericcantona.

ergenekon'u yanlış bulanların en büyük eleştirisi şu:
"arada doğrular da olabilir elbette ama davayı bu kadar rezil bir hale çevirirsen yanlışlar doğruları kapatır, masumlar suçlu olarak damgalanır."
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

EricCantona said:

Şu davanın tamamen gerçek olduğuna inanan da tamamen yalan olduğuna inanan da en hafif tabirle çok naiftir bana göre.
Şirinlere de inanabilir yani insanlar bunlara inanıyorlarsa.
Örnek olarak bi gazete haberini ahanda bakın kapak diye ele alan arkadaşlar tam aksi yönde bi haber çıktığında "Türk gazetelerinde doğru yazan tek şey tarihtir" kafasına girmeye başlıyorlar.
Ya da yandaş basının uydurduğu şeyler bunlar diyebiliyorlar.
Biraz 2 taraflı görmeye çalışın artık şu olayları...


diğer topicte de yaptın aynı muhabbeti. olayın aslını yazdım orda da ama cevap vermedin bile.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben ne yazarsam yazayım, hangi belgeyi,haberi buraya koyarsam koyayım senin fikrin değişmeyecek.
Ortaya koyacağım habere yandaş basın, belgeye uydurma diyeceksin, hiç bişey bulamasan komplo bunlar Tayyip vatanseverleri içeri atıyor ki ülkeyi rahat rahat satsın diyeceksin,inanmak istediğin şeylere inanmaya devam ediceksin.
Sonunda beni şakirt diye yaftalayıp işin içinden çıkıcaksın o yüzden bu tartışmanın gerçekten hiç bir gereği yok.

O soruşturmanın bana göre yalan delile,uydurma kanıtlara,"şehven" hatalara ihtiyaç duymayacak kadar çok verisi var elinde, bu ortaya çıkan "şehven" hatalar da polisin yargının değil içerideki suçluların işine yarıyor bunu da unutma.
Bak şimdi biraz dışardan bakmaya çalışalım olaylara koca bir devleti yönetiyorsun,düzmece kanıt uyduruyorsun ama işte 1993'te oluşturulmuş süsü verdiğin cd'ye 99'dan bilgiler giricek kadar da gerizekalısın,ve sonra yine bu hataları kendi mekanizman içinde yakalayıp hatayı yapanları görevden alıyorsun.
Ve bu yaptığın hatalar soruşturmanı ciddi sıkıntıya sokuyor, sence bu hatalar kimin elinden çıkıyor olmalı? Belki biraz komplo teorisi diyeceksin benim bakış açıma ama ben baktığımda bu kadar büyük ve önem verilen bi soruşturmada düzmece delil hazırlarken böyle hatalar yapılmasını komik buluyorum,o hataların kasten yerleştirilmiş olması bana daha mantıklı geliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Konuşamıyorlar, bu şakirtler cevap veremiyorlar gerçekten.
ya anlatılmaz yaşanır şu durum ne kadar anlatırsak anlatalım durumun vehametini ortaya koyamıyoruz.

Şu dava ile o kadar içli dışlıyım ki oturup bildiğim herşeyi buraya tek tek yazmayı çok isterdim. Ama ne kadar inandırıcı olabilir ki. Şu davayı destekleyen birinin kafasındaki düşünceleri bile değiştirmek hatta bırak değiştirmeyi dava ile ilgili bir kaç şey sorgulayabilmesini sağlamayı o kadar çok isterdim bu o kadar mutlu ederdi ki anlatamam.

Askerin kongrede olduğu iddia edildiği gün, adam amerika'da nato tarafından eğitime gönderiliyor. Görev kağıdı var, mahkeme gizli görev olduğu için kağıdı hükümsüz buluyor.

inanılmaz şeyler var. Gözlerimizin önünde 194 şerefli asker eriyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

EricCantona said:

Ben ne yazarsam yazayım, hangi belgeyi,haberi buraya koyarsam koyayım senin fikrin değişmeyecek.
Ortaya koyacağım habere yandaş basın, belgeye uydurma diyeceksin, hiç bişey bulamasan komplo bunlar Tayyip vatanseverleri içeri atıyor ki ülkeyi rahat rahat satsın diyeceksin,inanmak istediğin şeylere inanmaya devam ediceksin.
Sonunda beni şakirt diye yaftalayıp işin içinden çıkıcaksın o yüzden bu tartışmanın gerçekten hiç bir gereği yok.

O soruşturmanın bana göre yalan delile,uydurma kanıtlara,"şehven" hatalara ihtiyaç duymayacak kadar çok verisi var elinde, bu ortaya çıkan "şehven" hatalar da polisin yargının değil içerideki suçluların işine yarıyor bunu da unutma.
Bak şimdi biraz dışardan bakmaya çalışalım olaylara koca bir devleti yönetiyorsun,düzmece kanıt uyduruyorsun ama işte 1993'te oluşturulmuş süsü verdiğin cd'ye 99'dan bilgiler giricek kadar da gerizekalısın,ve sonra yine bu hataları kendi mekanizman içinde yakalayıp hatayı yapanları görevden alıyorsun.
Ve bu yaptığın hatalar soruşturmanı ciddi sıkıntıya sokuyor, sence bu hatalar kimin elinden çıkıyor olmalı? Belki biraz komplo teorisi diyeceksin benim bakış açıma ama ben baktığımda bu kadar büyük ve önem verilen bi soruşturmada düzmece delil hazırlarken böyle hatalar yapılmasını komik buluyorum,o hataların kasten yerleştirilmiş olması bana daha mantıklı geliyor.


abi anlamak istemiyorsun galiba sen. haber koyduğun kaynak haberi eksik veriyor, taraflı veriyor diyorum sana. diğer konuda da yaptın aynı muhabbeti. çamur atıp kaçtın.

ıslak imza davasıyla ilgili yandaş medyanın vermek istemediği kısımları da anlattım. ama umurunda değil hala, belli okumadığın da. ya işine gelmiyor yada cevap verecek bişey bulamıyorsun.

madem sadece bu cdye dayanmıyor o dosya, söyle okuyalım öğrenelim biz de aslını. iddianame ortada, suçlamalar, kanıt diye sunulanlar ortada. kendin de edinip okuyabilirsin. hala masal anlatmaya devam ediyorsun ama sen.

son paragrafta artık çok acayipmiş yani söyleyecek laf bulamadım. adamlar o kadar gerizekalı ki kendi kendileri yakalatmak için yalan yanlış belge düzenlediler ve haksız yere kaç yıldır içerideler. bütün bunları da sırf komplo kurmak için yaptılar. bu mudur yani inanmamı istediğin_?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bone said:

napolyon askerin istihbahrat birimleri de vardır, yani "bunlar bölücü" demesi zaten işine bakmasından dolayı oluyor.

deniz feneri de gayet yasaldı mesela, yıllar sonra soruşturma açılabildi.


anayasada ne kadar belirlenmiş hiç açıp okumadım ama askerin istihbaratının iç işleri ilgilendiren konularda olduğunu sanmıyorum. onlar istihbaratı pkk gibi terör örgütlerine veya savaş zamanı düşman güçlere karşı kullanmaları lazım bakanlıkları ilgilendiren şeylere karışmamalılar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...