Revell Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Xmas | Christmas | Christ Mass | More Christ | Profit Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Quiternoob said: Şeker derken bana mı gönderme vardı anlamadım, benim kastettiğim Gayrimüslümler işgalci değil senden benden daha buralı kültürlerin son kalıntıları onu belirteyim de. 500 yıl önceki olaylar 500 yıl önceye aittir, o günün hoşgörüsü de hoşgörüsüzlüğü de bugünkü vaziyeti tanımlamakta kullanılamaz. 500 yıl önce burada milyonu aşkın Gayrimüslüm vardı, bugün bir elin parmakları kadar. Yüzlerce yıl Müslüman ile Hıristiyan'ın bir arada yaşadığı Kayseri'de belgesel için kaleye haçlı bayrağı astılar diye insanlar galeyana geldi. Türkiye 100 yıl önce çoğunluğu Müslüman olan coğrafyalar arasında en fazla din ve kültür çeşitliliğine sahipken bugün esrarengiz(!) bir şekilde en yüksek Müslüman oranına sahip. Hoşgörü bu toprakları bir ara terk etti. Balkanlardaki müslümanlar nereye gittiyse buradaki gayrimüslümlerde oraya gitti. Ayrıca dediğim gibi Osmanlıdan sonra Türkiye ulus millet rotasına geçince buradaki gayrimüslimleri geberin lan diyip kılıçtan mı geçirmişler. Ayrıca bizim ulus tanımımız başkaları gibi etnik kökene dayanmıyor onuda artık herkes öğrendi diye umuyorum. Dolayısıyla halkın gönlünde bu yok ama bir takım zamanlarda bir takım karanlık eller bir takım yarım zekalı insanları gazlayarak bir takım kötülükler planlayıp çok üzücü sonuçlar almışlardır. Bunu da biliyor ve gözardı etmiyoruz. Ama şun emin olun biz çok daha insancılız onlardan hatta salaklık derecesine gelecek kadar. Kayseri olayını biliyorum tv de izlemiştim zamanında cidden komikti bizim insanımız böyle haçlının şirketlerine karşı koyamaz siyasetini haçlılar yönlendirir hiçbirini göremez ama show yapılacak ya yok bayrağı indirmeler yok tekbir getirmeler filan. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BabacumMostors Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 ŞAKİRT ALERT! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Quiternoob Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Soris said: Balkanlardaki müslümanlar nereye gittiyse buradaki gayrimüslümlerde oraya gitti. Ayrıca dediğim gibi Osmanlıdan sonra Türkiye ulus millet rotasına geçince buradaki gayrimüslimleri geberin lan diyip kılıçtan mı geçirmişler. Ayrıca bizim ulus tanımımız başkaları gibi etnik kökene dayanmıyor onuda artık herkes öğrendi diye umuyorum. Dolayısıyla halkın gönlünde bu yok ama bir takım zamanlarda bir takım karanlık eller bir takım yarım zekalı insanları gazlayarak bir takım kötülükler planlayıp çok üzücü sonuçlar almışlardır. Bunu da biliyor ve gözardı etmiyoruz. Ama şun emin olun biz çok daha insancılız onlardan hatta salaklık derecesine gelecek kadar. Balkan ülkeleri hoşgörü timsali olmadığına göre onlarla aynı şeyi yapmış olan Türkiye de hoşgörülü olmuyor şu durumda. Önce Ermeniler, sonra Rumlar binbir türlü baskı ve zorlamayla bu ülkeden temizllendi, gönderildi, kaçırıldı. Adamlar evlerini barklarını mallarını burada bıraktılar canlarını kurtarabilmek için. Adına ne dersen de. Eskiden Türk ile Ermeni'nin bir arada yaşadığı yerlerde bugünkü insanlar bana diyor ki "Müslüman olan adam Ermeni'yi sevmez". 100 yıldan kısa bir süre içinde milyonlarca insandan geriye birkaç bin kalıyorsa bunu hava durumuyla açıklayamazsınız. Türk ulus tanımı hiçbir zaman gayrimüslümleri kapsamadı, ilk TBMM konuşmalarında Türk'ün tanımı Anadolu'da yaşayan anasır-ı islamiye olarak kabul edilmiştir hep. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cuce Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 noelde kutlarız, totemde dikeriz kimsede laf edemez. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
goldbären Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 -007- said: Müslümanlardan önceki tek din hristiyanlık değil ki yüzlerce din var İslam'ın kabul ettiği. O zaman hepsinin bayramını kutlayalım.. abi kim kutlamış kaç kişi noel kutlamış git onlara karış yahu. bisürü dejenere müslüman var diyosun kapı kapı dolaş onlara karış. diyelim ki kutladılar sanane, banane, bize ne. özgürlükleri savunuyosan burasından da savun :P Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LathspeLL Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Yoo onların ki kendine özgürlük. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Gayrimüslümlere karşı toplumuzda son zamanlarda oluşan bir hoşgörüsüzlük mevcut fakat bunun kaynağı nedir bunu hiç düşündük mü? İşte seni şeker verip kandıran adamların ve onların maşalarının yaptıklarına bir göz atalım: Ermenilerin Soykırım İddiası Ermeniler birinci dünya savaşı’nın sonlarına doğru (1915) ilk isyanını erzurumda gerçekleştirmiştir. Sözde kendilerine soykırım yapılmış gibi kendilerini masum göstermektedirler. Oysaki ermeniler; Pers, Makedon, Selefkit, Roma, Part, Sasani, Bizans, Arap ve Türklerin hakimiyeti altında yaşamışlardır. Ermenileri Bizans’ın zulüm idaresinden kurtaran ve onlara insanca yaşama hakkını bahşeden, Selçuklu Türkleri olmuştur. Fatih döneminde ise, Ermenilere din ve vicdan hürriyeti en üst düzeyde verilmiş, Ermeni cemaati için dini ve sosyal faaliyetlerini yönetmek üzere Ermeni Patrikliği kurulmuştur.Osmanlı Devleti’nin çalışan, liyakatli, dürüst ve üretken her teb’asına sağladığı imkanlardan Gayr-i Müslimler içinde en çok faydalananlar; Ermeniler olmuştur. Askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulurken, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve idari işlerde yükselme fırsatını elde etmişler ve devlete bağlı, milletle kaynaşmış ve anlaşmış olduklarından dolayı “millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir.Ancak bizim ermenilere bu iyi niyetimiz ters tepmiştir ve Ermeni isyancılar tarafından öldürülen Osmanlı vatandaşlarının sayısı toplam: 523.105 Ermenilerin Anadoluda yaptığı katliamlar Köylerde toplu imha.. 1906-1922 yılları arasında Anadolu’da Ermeniler tarafından Türklere uygulanan ve kesin ölü sayısı belirlenemeyen katliamlar şunlar: 11 Şubat 1906 Revan (25 köyde yangın ve katliam sonucu öldürülenler) 17 Aralık 1914 Eleşkirt (Köylerde yapılan saldırıda öldürülenler) 1915 Elazığ (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler) 1915 Hizan (Hizan’a bağlı köylerde katliamlarda öldürülenler) 1915 Van (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler 5 bin 200 kişiden fazla) Ocak 1915 Muş (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler 2 köy halkı) Şubat 1915 Şatak (9 Köyün tamamen yok edilmesi) 9 Mayıs 1915 Bitlis (Hot köyü ahalisinin tamamen imhası) 9 Mayıs 1915 Bitlis (Muhacirlerin kılıçtan geçirilmesi sırasında ölenler) Haziran 1915 Bitlis (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler 100 hane) Mayıs 1915 Van (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler) 11 Mayıs 1915 Trabzon (Sürmene Of Yomra civar köylerinde öldürülenler) 11 Haziran 1915 Van (İki köyde 180 hane halkının katledilmesi) Ağustos 1915 Gevaş (Köylerdeki ahaliden öldürülenler) Aralık 1915 Muş (Köylerde kadınlara yapılan katliamda öldürülenler) 20 Haziran 1915 Maçka (Çetelerin Maçka’yı istilası sırasında öldürülenler) 22 Mayıs 1916 Van (Tahliye esnasında katledilenler) 23 Mayıs 1916 Van (Erçek ve Havasor nahiyelerinin yüzde 70′i) 11 Haziran 1916 Bitlis (İşgal sırasındaki olaylarda ölenler) 11 Haziran 1916 Van (Timar nahiyesi köylerindeki olaylarda ölenler) 11 Haziran 1916 Başkale (Ahaliye karşı yapılan katliamda öldürülenler) 23 Mayıs 1916 Hınıs (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler) 3 Haziran 1916 Diyarbakır (Haber alınamayan memurlar 55 kişi) Mayıs 1916 Tercan (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler 30 köy) 1918 Tekman (İki köy ahalisinin katledilmesi) 1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler) 1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler 1 köy) 1919 Kars-Sarıkamış (Gençlerin kaybolması) 1919 Kars civarı (Süngü ve kurşunla öldürülenler ile yakılarak öldürülenler birkaç çadır) 25 Ocak 1919 Ardahan (Çullu köyünde genç erkeklerin öldürülmesi) Şubat 1919 Iğdır (Görüllü’de işkenceyle öldürülenler yüzlerce) Mart 1919 Kars civarı (Muhtelif işkencelerle öldürülenler 85 hane) Mart 1919 Sarıkamış (Koçak’ta bir köyün tamamen yok edilmesi) Temmuz 1919 Artvin (Taarruz ve tecavüzle öldürülenler) Temmuz 1919 Bayezid (Kadın ve çocukların katli) Ağustos 1919 Nahçıvan (Cesetleri Aras’a atılanlar 3 köy ahalisi) 8 Temmuz 1919 Gülantab (2 köye saldırıda öldürülenler) 12 Temmuz 1919 Kars (Yoldaki bir ailenin katli) 16 Temmuz 1919 Büyük Vedi (Ahalinin katledilmesi) 25 Temmuz 1919 Gümrü (Karakilise köyünün yağmasında öldürülenler) 15 Ağustos 1919 Erzurum (Katliam sonucu öldürülen 30 hane) 12 Temmuz 1919 Kars (İşkenceyle öldürülen iki aile) 12 Ağustos 1919 Kars (Aşağıkoturlu köyünün tamamının katledilmesi) 12 Ağustos 1919 Kars (Karakoyu’nda erkeklerin tamamının öldürülmesi) 12 Ağustos 1919 Kars (Top ve makineli tüfekli saldırıda öldürülenler) 18 Ağustos 1922 Kars (Tavus gölü’nde bütün erkeklerin öldürülmesi) 31 Ağustos 1919 Sarıkamış (Karahamza’ ya taarruzda öldürülenler) 31 Ağustos 1919 Kağızman (Kasaba eşrafının kaçırılması) 18 Ağustos 1919 Kağızman (Camiye kapatılarak katledilenler) Eylül 1919 Karaurgan (Köylere taarruz sırasında öldürülenler) 14 Eylül 1919 Kars Sarıkamış (Köylere yapılan taarruz ve çatışmada öldürülenler) 1920 Şuragel (25 köy ahalisinin öldürülmesi) 1920 Kars civarı (Muhtelif köylerde öldürülenler) 3 Mart 1920 Kozan (Tecavüz edilerek ve boğazlanarak öldürülenler) 9 Mart 1920 Zaruşad (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler) 16 Mart 1920 Kağızman (Top ve makinalı tüfekle öldürülenler) 24 Mayıs 1920 Kars civarı (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler) 24 Mayıs 1920 Kars civarı (Çeçal köyüne saldırı sırasında öldürülenler) 27 Temmuz 1920 Oltu-Göle (Altı köye saldırı sırasında öldürülenler tüm erkekler) 3 Aralık 1920 Kars (Zorla göç sırasında öldürülenler) Kasım 1920 Erivan-Kars (Köylere yapılan taarruzda öldürülenler) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 ASALA Ermeni Terörünün Kronolojik Analizi 1973-1985 Yılları Arasında 27 Ocak 1973 Amerika Birleşik Devletleri (Santa Barbara, California). 78 yaşındaki Yanıkyan (yaşlı bir Ermeni göçmen) Santa Barbara'da Bitmore Otel'de Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir'i öldürmüştü. Bu suikastler Ermeni terörizminin ilk bağlantılarıydı. 4 Nisan 1973 Fransa (Paris). Biri Türk Havayolları bürosu diğeri ise Türk Büyükelçiliği büroları dışında iki bomba patlamıştı. Kimsenin yaralanmamasına karşın maddi zarar büyük olmuştu. Hiçbir grup sorumluluğu üstlenmemekle beraber, polis yetkilileri faillerin bir Ermeni grup olduğunu da işaret ettiler. 26 Ekim 1973 ABD (New York). Türk Enformasyon Bürosu, kendilerini Yanıkyan Komandoları olarak adlandıran bir grup tarafından başkonsolos adına postalanmış bir mektup ve bomba ihtiva eden paket aldı. 20 Ocak 1975 Lübnan (Beyrut). 1978 basın toplantısı esnasında Gizli Ermeni Kurtuluş Ordusu (ASALA) sözcüsü, Dünya Kiliseleri Konseyi'nin Beyrut ofisinin bombalanacağını iddia etmiştir. 7 Şubat 1975 Lübnan (Beyrut). Türkiye'nin Turizm ve Enformasyon Bürosu bombalı saldırının hedefiydi. Bombayı etkisiz hale getirmeye çalışırken Lübnanlı bir polis yaralandı. Saldırıyı ASALA'nın Geurgen Grubu üstlendi. 20 Şubat 1975 Lübnan (Beyrut) Türk Hava Yolları, Beyrut bürosunun önünde büyük bir bomba patladı. Saldırıyı ASALA'nın "Tutuklu Geurgen Yanıkyan Grubu" üstlendi. 22 Ekim 1975 Avusturya (Viyana). Üç silahlı saldırgan Viyana'daki Türk Büyükelçiliği'ni bastı ve Büyükelçi Daniş Tunagü'i öldürdü. Kaçan silahlı kişiler israil, ingiliz ve Macar yapısı otomatik silahlarla donanmışlardı. Operasyonun sorumluluğunu, kendilerini Ermeni Kurtuluş Ordusu olarak adlandıran bir grup üstlendi. 24 Ekim 1975 Fransa (Paris). Türkiye'nin Fransa Büyükelçisi ismail Erez elçilik yakınında otomobilinde öldürüldü. Saldırıda aynı zamanda büyükelçinin sürücüsü Talip Yener de hayatını kaybetti. Sorumluluğu, Ermeni Soykırımı intikamı Komandoları üstlendi. Daha sonra Ajans France Press'in Beyrut'taki bürosuna gelen bir telefonda suikastlerin "Ermenistan'ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Kurtuluş Ordusu'nun (ASALA)'"nın işi olduğu söylendi. 28 Ekim 1975 Lübnan (Beyrut). Beyrut'taki Türk Büyükelçiliği roketli saldırıya maruz kaldı. ASALA tarafından üstlenildi. 16 Şubat 1976 Lübnan (Beyrut). Beyrut'taki Türk Büyükelçiliği birinci katibi Oktar Cirit, Hamra Caddesi'ndeki bir kafede otururken bir terörist tarafından öldürüldü. Silahlı kişi yakalanamadı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 17 Mayıs 1976 Federal Almanya (Frankfurt, Essen ve Cologne) Bu üç Alman şehrindeki Türk Konsoloslukları büyük hasarla sonuçlanan bombalı saldırının hedefleriydi. 28 Mayıs 1976 isviçre (Zürih). Bombalı iki saldırı sonucu Türkiye Garanti Bankası'nın isviçre'deki şubesi ve Türk Çalışma Ataşeliği büroları hasara uğradı. Türkiye'nin Turizm Büro¬suna yerleştirilen üçüncü bomba patlamadan etkisiz hale getirildi. Sorumluluğu belirli bir grup üstlenmemekle beraber, polis yetkilileri saldırının, kendilerini "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" (JCAG) olarak adlandıran bir Ermeni terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğine inanmaktaydı. 2 Mart 1977 Lübnan (Beyrut). Tahrip gücü yüksek patlayıcı madde ile Türk Büyükelçiliği askeri ataşesi Nahit Karakay ve idari Ataşe ilhan Ûzbabacan'a ait otoları kullanılamaz hale getirdi. Sorumluluğunu ASALA üstlendi. 14 Mayıs 1977 Fransa (Paris) Türkiye'nin Paris'teki Turizm Bürosu'nda bina görevlisinin yaralanmasına sebep olan bir bomba patladı. "Yeni Ermeni Direniş Grubu" ve "Gençlik Hareketi Grubu" adlı iki ayrı Ermeni grubu saldırının sorumluluğunu üstlendi. 29 Mayıs 1977 Türkiye (istanbul) Yeşilköy Havalimanı'nda patlayan tahrip gücü yüksek bir bomba, beş kişinin ölümü ve içlerinden birinin Amerikan vatandaşı olduğu kırk iki kişinin yaralanmasına yol açan facia meydana geldi. Aynı gün istanbul, Sirkeci tren istasyonunda bir kişinin ölümü ve on kişinin yaralanmasına neden olan benzer nitelikte bir bomba daha patladı. Terminal binası önemli ölçüde zarara uğradı. Yunanistan'ın başkenti Atina'daki ajans France Press'e telefon e-den isimsiz kişiler kendilerini, "28 Mayıs Ermeni Örgütü" olarak tanıtarak saldırının sorumluluğunu üstlendiler. 6 Haziran 1977 isviçre (Zürih) Tahrip gücü yüksek bir bomba Hüseyin Bülbül adlı Türk vatandaşına ait olan bir dükkanı kullanılamaz hale getirdi. 9 Haziran 1977 italya (Vatikan) Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Taha Carım iki terörist tarafından evinin önünde öldürüldü. AP'nin Beyrut bürosuna gelen telefonda saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları"nın (JCAG) üstlendiği bildiriliyordu. 4 Ekim 1977 ABD (Los Angeles California) UCLA'da Türk Tarihi üzerine çalışmalar yapan Yahudi kökenli Amerikalı Profesör Stanford Shaw'ın evinin önünde bir bomba patladı. Kimsenin yaralanmamasına karşın bomba büyük hasara yol açmıştı. UPI'ye bilinmeyen kişilerce edilen telefonda bombalamanın sorumluluğunu 28'ler Ermeni Grubu üstleniyordu. 2 Ocak 1978 Belçika (Brüksel) Türk banka hizmetlerinin yürütüldüğü bir ofis binası bombalı saldırı sonucu tahrip oldu. Saldırının sorumluluğunu kendilerini "Yeni Ermeni Direnişi" olarak adlandıran Ermeni terör örgütü üstlendi. 2 Haziran 1978 ispanya (Madrit) Üç terörist Türk Büyükelçisi Zeki Kuneralp'in arabasına elçilikten ayrıldıktan bir süre sonra otomatik silahlarla saldırdı. Saldırıda büyükelçinin eşi Necla Kuneralp ve emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu öldü. ispanyol şoför Antonio Torres yaralandı ve hastanede ameliyat esnasında hayatını kaybetti. 3 Haziran'da kimliği belirsiz bir kişi telefon ederek saldırıdan ASALA'nın sorumlu olduğunu iddia etti. Daha sonra JCAG da sorumluluğu üstlendi. 6 Aralık 1978 isviçre (Cenevre) Cenevre'deki Türk Konsolosluğu önünde büyük ölçüde hasara yol açan bir bomba patladı. Sorumluluğunu "Yeni Ermeni Direniş Grubu" üstlendi. 17 Aralık 1978 isviçre (Cenevre) Cenevre'deki Türk Hava Yolları bürosunda büyük ölçüde hasara yol açan bir bomba patladı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 8 Temmuz 1979 Fransa (Paris) Fransa'nın başkentindeki çeşitli Türk bürolarına dört ayrı bombalı saldırı düzenlendi. 1) Türk Hava Yolları'na konan bomba etkisiz hale getirildi. 2) Çalışma Ataşesinin bürolarına. 3) Üçüncü Türk Turist Bürosuna. 4) Dördüncü patlayıcı da Türkiye'nin OECD Daimi Temsilciliği bürosuna yerleştirilmişti. Tüm bu bombalar patlamadan önce polis tarafından etkisiz hale getirildi. Ajans France Press'e gelen isimsiz bir telefonda saldırının JCAG terör örgütü tarafından üstlenildiği bildiriyordu. 22 Ağustos 1979 isviçre (Cenevre) Cenevre'deki Türk Konsolosu Niyazi Adalı'nın kullandığı arabaya bomba atıldı. Kendisi yaralanmamıştı gerçi ama diğer arabalar zarar gördü ve yoldan geçen iki isviçreli hafif yaralandılar. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 27 Ağustos 1979 Federal Almanya (Frankfurt) Frankfurt'taki Türk Hava Yolları bürosu patlayan bir bomba sonucu tahrip oldu. Tramvayda seyahat etmekte olan bir yolcu yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 4 Ekim 1979 Danimarka (Kopenhag) Türk Hava Yollan yanındaki bir çöp bidonuna bırakılan bombanın patlamasıyla iki Danimarkalı yaralanmış ve bomba büyük zarara, yol açmıştır. Saldırıyı ASALA üstlenmiştir. 12 Ekim 1979 Hollanda (Lahey) Türk Büyükelçisi Özdemir Benler'in 27 yaşındaki oğlu Ahmet Benler, şehir merkezindeki bir kavşakta trafik lambası nedeni ile durduğunda arabasında vuruldu. Benler, Delft Teknik Üniversitesi doktora öğrencisi on kişinin gözleri önünde öldürüldü. Silahlı kişi kaçtı. Hem JCAG hem de ASALA adlı terör örgütleri saldırıyı üstlendi. 30 Ekim 1979 italya (Milano) Bombalı saldırı sonucu Türk Hava Yollan büroları önemli ölçüde hasara uğradı. Saldırının sorumluluğu ASALA tarafından üstlenildi. 8 Ekim 1979 italya (Roma) Türk Büyükelçiliği Turizm Ataşeliği büroları patlayan bir bomba neticesi ağır hasara uğradı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 18 Kasım 1979 Fransa (Paris) Patlayan bombalar Paris'in merkezindeki üç havayolu bürosunda hasar yarattı. 1) Türk Hava Yolları bürosu 2) KLM Hollanda Hava Yolları 3) Lufthansa, Alman Hava Yolları bürosu. Patlamada iki Fransız polis memuru yaralandı. Her üç olayın sorumluluğunu da ASALA üstlendi. 25 Kasım 1979 ispanya (Madrit) Trans World Hava Yolları ve ingiliz Hava Yolları, Madrit bürolarının önünde bombalar patladı. Patlamaların sorumluluğunu üstlenen ASALA; Papa'yı Türkiye'ye yapmayı planladığı ziyareti iptal etmesi için uyarmayı amaçladıklarını bildirdi. 9 Aralık 1979 italya (Roma) Roma'da şehir merkezinde Pan Amerikan Hava Yolları, Dünya Hava Yollan (World Air-ways), ingiliz Hava Yolları ve Filipin Hava Yolları'nda hasara yol açan bombalar patladı. Patlamalarda 9 kişi yaralandı. Saldırıyı kendilerini "Yeni Ermeni Direniş Harekatı" olarak adlandıran bir grup üstlendi. 17 Aralık 1979 ingiltere (Londra) Türk Hava Yolları, Londra bürosu önünde patlayan bir bomba önemli ölçüde hasara neden oldu. Kendilerini "Ermenistan Kurtuluş Cephesi" olarak tanımlayan bir grup sorumluluğu üstlendi. 22 Aralık 1979 Fransa (Paris) Türk Büyükelçiliği'nde Turizm Ataşesi olarak görev yapan Yılmaz Çolpan, Şanzelize'de (Champs Elysees) kalabalığın ortasında yürürken silahlı bir kişi tarafından vurularak öldürüldü. Suikastin sorumluluğunu ASALA, JCAG ve "Soykırıma Karşı Ermeni Militan Komandoları" adlı çeşitli örgütler üstlendiler. 22 Aralık 1979 Hollanda (Amsterdam) Türk Hava Yolları ofisi önünde patlayan bomba ağır zarara yolaçtı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 23 Aralık 1979 italya (Roma) Roma'daki Dünya Kiliseler Konseyi Mülteci Merkezi'nin (Dina Pansiyon) önünde bir bomba patladı. Bu merkez Lübnan'da yaşayan Ermeni mültecilerin geçiş noktası olarak kullanılıyordu. ASALA saldırının sorumluluğunu üstlendi ve italya otoritelerini "Ermeni Diaspora"sını durdurmaları konusunda uyardı. 23 Aralık 1979 italya (Roma) Fransız Hava Yolları ve Trans World Hava Yolları bürolarının önünde yoldan geçmekte olan on iki kişinin yaralanmasına sebep olan bir patlama oldu. Sorumluluğu üstlenen ASALA, bombanın Fransa'daki Ermenilere karşı Fransız yetkililerinin baskıcı tutumlarına bir misilleme olarak konulduğunu belirtti. 10 Ocak 1980 Iran (Tahran) Türk Hava Yolları bürosunun önünde büyük hasara yol açan bir bomba patladı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 20 Ocak 1980 ispanya (Madrit) Trans World Hava Yolları, ingiliz Hava Yollan, isviçre Hava Yolları ve Belçika Hava Yolları ofisleri önünde yaralanmalarla sonuçlanan bir dizi bombalı saldırı yapıldı. Kendilerini "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" olarak adlandıran bir grup saldırıyı üstlendi. 2 Şubat 1980 Belçika (Brüksel) Brüksel'in merkezinde Türk ve Sovyet Hava Yolları bürolarının önünde beşer dakika arayla iki bomba patladı. "Yeni Ermeniler Direniş Grubu" yayınladıkları bildiride her iki saldırının da sorumluluğunu üstlendiklerini bildirdiler. 2 Şubat 1980 isviçre (Paris) Paris'te Sovyet Büyükelçiliği Enformasyon Merkezi önünde bomba patladı. Saldırıyı "Yeni Ermeni Direniş Grubu" üstlendi. 6 Şubat 1980 isviçre (Bern) Türk Büyükelçisi Doğan Türkmen'e Bern'deki Türk Büyükelçiliği önünde arabasına binerken bir terörist tarafından ateş açıldı. Büyükelçi ufak tefek yaralarla saldırıdan kurtuldu. Suikasti gerçekleştirdiği düşünülen Max Klindjan sonradan Marsilya'da tutuklandı ve yargılanmak üzere isviçre'ye gönderildi. Saldırıyı JCAG terör örgütü üstlendi. 18 Şubat 1980 italya (Roma) iki bombalı saldırı sonucu isviçre, Almanya ve israil Hava Yolları'mn büroları zarar gördü. Saldırıyı ASALA üstlendi. AP'nin Roma'daki bürosuna gelen isimsiz telefonda aşağıdaki nedenlerle bu üç havayolunun hedef seçildiği belirtiliyordu: isviçre Hava Yolları- Suçsuz Ermenileri hapse atmaması için bir uyarı. Alman Hava Yolları-Türk Faşizmine yardımcı olan Alman hükümetine bir ceza olarak, israil Hava Yolları- Siyonist tutumu nedeniyle. 10 Mart 1980 italya (Roma) Türk Hava Yollarının ve Turizm Bürosunun Piazza della Republica'daki ofisleri patlayan iki bombanın hedefleriydi. Patlamada iki italyan öldü ve on dört kişi yaralandı. Saldırıyı "Ermeni Gizli Ordusu'nun Yeni Ermeni Direnişi" adlı örgüt üstlendi. 17 Nisan 1980 italya (Roma) Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel ikametgahı önünde otomobiline binerken üç Ermeni terörist tarafından silahlı saldırıya uğramış ve ciddi bir şekilde yaralanmıştır. Suikast girişiminde koruma polisi ve şoför Tahsin Güvenç de hafif yaralanmıştır. Saldırının sorumluluğunu JCAG üstlenmiştir. 19 Mayıs 1980 Fransa (Marsilya) Marsilya'daki Türk Konsolosluğu'nu hedefleyen roket fark edilmiş ve patlamadan önce etkisiz hale getirilmiştir. ASALA ve kendilerini "Kara Nisan" olarak adlandıran bir grup saldırıyı üstlenmiştir. 31 Temmuz 1980 Yunanistan (Atina) Atina'daki Türk Büyükelçiliğinde idari Ataşe olarak görev yapan Galip Özmen ve ailesi arabalarında otururken Ermeni teröristlerin saldırısına uğradılar. Saldırıda Galip Özmen ve 14 yaşındaki kızı Neslihan hayatlarını kaybettiler. Eşi Sevil ve 16 yaşındaki oğlu Kaan yaralandılar. Her iki cinayetin de sorumluluğunu ASALA üstlendi. 5 Aralık 1980 Fransa (Lyon) Lyon'daki Türk Büyükelçili¬ğine saldıran iki terörist kapıdaki görevliden Konsolos'un yerini öğrenmek istemiş daha sonra ateş açarak orada bulunanlardan iki kişiyi öldürmüş, bazılarını da yaralamıştır. Saldırıyı ASALA üstlenmiştir. 11 Ağustos 1980 ABD (New York) Türkevi (Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Delegasyonu) ve New York, Türk Konsolosluğunun bulunduğu bina önüne iki bomba atıldı. Bombaların birine iliştirilen mektupla saldırının amacının emperyalist Türk hükümetine Ermeni ulusuna karşı işlemiş oldukları suçları hatırlatmak olduğu belirtilmekteydi, imzada "Bir Ermeni Grubu" deniliyordu. 26 Eylül 1980 Fransa (Paris) Paris'teki Türk Büyükelçiliği'nde basın danışmanı olarak görev yapan Selçuk Bakkalbaşı'na evine girerken iki kez ateş edildi. Bakkalbaşı saldırıdan kurtuldu fakat aldığı yaralar sonucu ömür boyu felçli yaşamaya mahkum oldu. ASALA ve kendilerini "Ermeni Gizli Ordusu Örgütü" olarak niteleyen bir grup saldırının sorumluluğunu üstlendi. 3 Ekim 1980 isviçre (Cenevre) iki Ermeni terörist isviçre'deki otel odalarında hazırlamakta oldukları bombanın patlaması sonucu yaralandılar. Canifornia Conoga Park'tan Suzy Mahseredjian ve Alexander Yenikomechian, isviçre yetkililerince tutuklandılar. Bu tutuklanma ASALA'nın "3 Ekim Örgütü" -ki bu örgüt sonraları dünyanın her tarafındaki isviçre hedeflerine saldırılar düzenledi- ile yakınlaşmasını sağladı. 3 Ekim 1980 italya (Milano) Milano'daki Türk Hava Yolları bürosunun önünde patlayan bomba sonucu iki italyan yaralandı. Saldırıyı ASALA üstlendi. 5 Ekim 1980 ispanya (Madrit) italyan Hava Yollan bürosu Alitalia 12 kişinin yaralanmasına neden olan patlamayla sarsıldı. Saldırının sorumluluğunu, "Ermeni Kurtuluş Gizli Ordusu" üstlendi. 6 Ekim 1980 ABD (Los Angeles, California) Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan'ın evi, atılan iki molotof kokteyli sonucu hasar gördü. Adını belirtmeyen telefondaki kişi, saldırının Ermeniler adına gerçekleştirildiğini belirtti. 10 Ekim 1980 Lübnan (Beyrut) Batı Beyrut'ta isviçre bürosu yakınında iki adet bomba patladı. Birkaç gün sonra kendilerini "3 Ekim Örgütü" olarak tanıtan bir grup bu bombalama olaylarının yanısıra ingiltere'de isviçre bürosuna girişilen saldırıyı da üstlendi. 10 Ekim 1980 Lübnan (Beyrut) Batı Beyrut'ta isviçreli bir diplomata ait araba konan bombanın patlamasıyla kullanılamayacak duruma geldi. Saldırıyı 3 Ekim Örgütü üstlendi. 10 Ekim 1980 ABD (New York) New York City'deki Türk Evi'nin önüne park etmiş çalıntı bir arabanın altına yerleştirilmiş bomba infilak etti. Patlama sonucu dört Amerikan vatandaşı yaralandı, civardaki bürolar hasar gördü. Sorumluluğu basın yayın organlarına edilen bir telefonla J CAĞ üstlendi. 12 Ekim 1980 ABD (Los Angeles, California) Hollywood'da sahibi Amerikalı bir Türk olan seyahat acentesi patlayan bomba sonucu tahrip oldu. Patlamanın sorumluluğunu JCAG terör örgütü üstlendi. 12 Ekim 1980 ingiltere (Londra) Türkiye'nin Turizm ve Enformasyon Bürosu'nun Londra'daki ofisi, patlayan bir bomba sonucu hasar gördü. Saldırıyı ASALA üstlendi. 12 Ekim 1980 ingiltere (Londra) Londra'nın merkezindeki bir isviçre alışveriş sitesi, patlayan bomba sonucu hasara uğradı. Haber ajanslarına telefon edenler, patlamanın 3 Ekim Örgütü'nün işi olduğunu belirttiler. 13 Ekim 1980 Fransa (Paris) Paris'teki isviçre Turist Bürosu patlayan bir bomba sonucu hasar gördü. Saldırının sorumluluğunu kendilerini 3 Ekim Örgütü olarak adlandıran grup üstlendi. 21 Ekim 1980 isviçre (Cenevre) Paris-Interlaken seferini yapmakta olan bir isviçre treninde patlamaya hazır bir saatli bomba bulundu. Polis yetkilileri, bombanın 3 Ekim Örgütü'nce konulduğu konusunda hemfikirdiler. 4 Kasım 1980 isviçre (Cenevre) Patlayan bir bomba sonucu Cenevre'deki isviçre Adalet Sarayı ağır hasar gördü, isviçre yetkilileri yaptıkları açıklamada bomba olayının 3 Ekim 1980'de tutuklanan iki ASALA diğeri terörist Suzy Mahseredjian ve Alexander Yenikomechien'in işi olduğunu belirtti. 9 Kasım 1980 Fransa (Strasburg) Strasburg'daki Türk Konsolosluğu'nda patlayan bomba sonucu ağır hasarmeydana geldi. Saldırı Türkiye Kürt işçileri işçi Partisi ile çalışan ASALA tarafından üstlenildi. 10 Kasım 1980 italya (Roma) Beş kişinin yaralandığı bombalı saldırıda hedef isviçre Hava Yolları'nın Roma bürosu ve turist bürosu idi. Patlamaların sorumluluğunu derhal 3 Ekim Örgütü üstlendi. Daha sonra ASALA ve (Türkiye Kürtleri işçi Partisi) sorumluluğu üstlendiler. 19 Kasım 1980 italya (Roma) Türk Büyükelçiliği Turizm Temsilciliği ve Türk Hava Yolları patlayan bir bomba neticesi hasar gördü. Patlamanın sorumluluğu ASALA üstlendi. 25 Kasım 1980 isviçre (Cenevre) Cenevre'deki Union of Swiss Bank'ın büroları bir kişinin yaralandığı bombalı saldırıya uğradı. Saldırının sorumluluğunu 3 Ekim Örgütü üstlendi. 5 Aralık 1980 Fransa (Marsilya) Bomba uzmanı bir polis Marsilya'daki isviçre Konsolosluğuna bırakılmış olan bombace yakalandı ve idam edildi. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 3 Nisan 1981 Danimarka (Kopenhag) Kopenhag'taki Türk Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Cavit Demir, akşam üzeri apartmandaki dairesine girmeye çalışırken bir Ermeni terörist tarafından vuruldu. Bir dizi operasyon sonucu ağır yaralı olan Demir sağlığına kavuştu. Hem ASALA hem de JCAG Ermeni teröristleri saldırıyı üstlendiler. 3 Haziran 1981 ABD (Los Angeles, California) Ermeni teröristler Anaheim Toplantı Merkezine bir bomba yerleştirerek Türk Halk Dansları Topluluğu'nun gösterisinin iptali konusunda baskı yaptılar. Sonraki günlerde San Fransisco'da buna benzer bombalama tehditleri grubun Güney California'daki gösterilerinin de iptal edilmesine yol açtı. 9 Haziran 1981 isviçre (Cenevre) Cenevre'de Türk Konsolosluğu Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz, konsolosluğu terk ettiği sırada bir terörist tarafından öldürüldü. Suikasti gerçekleştiren Mardivos Jamgotchian adlı Ermeni, yetkililerce tutuklandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. Jamgotchian'ın tutuklanması ASALAnın "9 Haziran Örgütü" -ki örgüt isviçre ve diğer Avrupa ülkelerinde çeşitli hedeflerin bombalanmasından sorumluydu- olarak adlandırılan yeni bir şubesinin doğmasına yol açtı. 11 Haziran 1981 Fransa (Paris) Liderleri Ara Toranyan olan bir grup Ermeni terörist Türk Hava Yolları'nın Paris'teki bürosunu işgal etti. Başlangıçta Fransız yetkililerce dikkate alınmayan ASALA yanlısı teröristler Türk Büyükelçiliği'nin resmi protestoları üzerine, ikametgahlarından tahliye edildiler. 19 Haziran 1981 Iran (Tahran) isviçre Hava Yolları'nın bürosuna yerleştirilen küçük bir bombanın patlaması biraz hasara yol açtı. Saldırının sorumluluğunu ASALAnın 9 Haziran Örgütü üstlendi. 26 Haziran 1981 ABD (Los Angeles, California) Swiss Banking Cooperation'un Los Angeles'taki bürolarının önünde küçük bir bomba patladı. Saldırı 9 Haziran Örgütü'nce üstlenildi. 19 Temmuz 1981 isviçre (Bern) Bern'deki isviçre Parlamento Binası'nın çöp deposunda bir bomba patladı. Kimliği belirsiz bir kişi telefon açarak eylemin 9 Haziran Örgütü'nün işi olduğunu bildirdi. 20 Temmuz 1981 isviçre (Zurih) Zurih'in Uluslararası Havaalanında otomatik resim çekicide bir patlama oldu. Saldırı 9 Haziran Örgütü'nce üstlenildi. 21 Temmuz 1981 isviçre (Lozan) Lozan'daki bir giyim mağazasının kadın reyonu bölümünde meydana gelen patlama alışveriş yapmakta olan yirmi bir kadın müşterinin yaralanmasına neden oldu. Saldırıyı 9 Haziran Örgütü üstlendi. 22 Temmuz 1981 isviçre (Cenevre) Cenevre tren istasyonunda meydana gelen patlama 4 kişinin yaralanmasına sebep oldu. Polis yetkilileri saldırıyı 9 Haziran Örgütü'nün gerçekleştirdiğini belirttiler. 22 Temmuz 1981 isviçre (Cenevre) Cenevre tren istasyonuna yerleştirilen iki bomba birer saat arayla patladı. Polis ilk patlama nedeniyle bölgeyi kordon altına aldığı için ikinci patlamadan doğacak yaralanmaları da önlemiş oldu. isviçre yetkilileri ikinci patlamayı da 9 Haziran Örgütü'nün gerçekleştirdiğini belirttiler. 11 Ağustos 1981 Danimarka (Kopenhag) Patlayan iki bomba Kopenhag'da isviçre Hava Yolları'nın bürolarında hasara yol açtı. Patlamada bir Amerikalı turist yaralandı. Saldırıların sorumluluğunu 9 Haziran Örgütü üstlendi. 20 Ağustos 1981 Fransa (Paris) italyan Hava Yolları'nın Paris bürosunda sabahın erken saatlerinde patlayan bir bomba hasara yol açtı. Kimliği belirsiz bir kişi tarafından açılan telefon konuşmasında saldırının 3 Ekim Ermeni Hareketi Örgütü'nce gerçekleştirildiği belirtiliyordu. 22 Ağustos 1981 Fransa (Paris) Olimpik Hava Yolları'nın Paris bürosunun önünde sabah saatlerinde bir patlama meydana geldi. Kimliği belirsiz bir kişi telefonda saldırının sorumluluğunu 3 Ekim Ermeni Ûrgütü'nün üstlendiğini bildirdi. 15 Eylül 1981 Iran (Tahran) Tahran'daki isviçre Elçilik binasında patlayan bomba zarara yol açtı. Sorumluluğu ASALA'nın 9 Haziran Örgütü üstlendi. 24 Eylül 1981 Fransa (Paris) Dört Ermeni terörist Paris'teki Türk Konsolosluğunu işgal etti. Binaya giriş sırasında Konsolos Kaya inal ve güvenlik görevlisi Cemal Özen ciddi biçimde yaralandılar. 56 kişinin rehin alındığı saldırıda iki teröristte hafifçe yaralandı. Teröristler sonuçta Özen ve Inal'ın hastaneye gitmesine izin verdiler. Fakat Özen hastanede yaşamını kaybetti. Teröristlerin Türkiye'deki Ermeni siyasi tutukluların bırakılması talepleri kabul edilmeyince siyasi tutuklu statüsü tanınması istemiyle Fransız otoritelerine teslim oldular. Hepsi de Ermeni olan Lübnanlı 4 terörist ASALA üyesiydiler. 3 Ekim 1981 isviçre (Cenevre) Merkez Posta Ofisi ve Cenevre Adliye Sarayı bombalı saldırıya uğradı. Adalet Sarayı ASALA üyesinin cinayet suçundan yargılanmak üzere gönderildiği yerdi. Bir kişinin hafifçe yaralandığı saldırının sorumluluğunu ASALA "9 Haziran Örgütü" üstlendi. 25 Ekim 1981 italya (Roma) Roma'daki Türk Büyükelçiliği, ikinci sekreteri Gökberk Ergenekon'a bir terörist tarafından suikast girişiminde bulunuldu. Yaralanan Ergenekon otomobilinden çıkarak teröristin açtığı Ataşe karşılık verdi. Ergenekon'un açtığı ateş sonucu yaralanan terörist olay yerinden kaçmayı başardı. Suikastleri 24 Eylül intihar Komandoları (ASALA adına hareket eden teröristler Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu'nu işgal etmişlerdi) adına ASALA üstlendi. 25 Ekim 1981 Fransa (Paris) Üç kişinin yaralandığı Champ-Elyees'deki Fransız restoranı bomba saldırının hedefiydi. Kendilerini "Eylül-Fransa" olarak adlandıran bir grup saldırının sorumluluğunu üstlendi. 26 Ekim 1981 Fransa (Paris) Champ-Elyees'de ünlü "Ledrugstore" adlı mağazanın önünde bubi tuzağı olan bir otomobil infilak etti. Saldırının sorumluluğunu "Eylül-Fransa" grubu üstlendi. 27 Ekim 1981 Fransa (Paris) Paris'in Rossy Havalimanı parkında infilak eden bir bomba orada park etmiş bulunan bir arabanın parçalamasına neden oldu. Sorumluluğu "Eylül- Fransa" grubu üstlendi. 27 Ekim 1981 Fransa (Paris) Aynı gün ikinci bomba,Rossy Havalimanının yakınındaki çöp bidonunda patladı. Patlamada yaralanan olmadı. Sorumluluğu "Eylül-Fransa" grubu üstlendi. 28 Ekim 1981 Fransa (Paris) Kalabalığın yoğun olduğu Paris sineması üç kişinin yaralanmasına neden olan patlamanın gerçekleştiği mahaldi. Sorumluluğu "Eylül-Fransa" grubu üstlendi. 8 Kasım 1981 ispanya (Madrit) Madrid'deki isviçre Hava Yolları'nın bürosu önünde patlayan bomba 3 kişinin yaralanmasına yolaçtı. Civardaki binalarda büyük ölçüde hasara yol açan patlamanın sorumluluğunu ASALA üstlendi. 5 Kasım 1981 Fransa (Paris) Parisian Gare de Lyon tren istasyonunda patlayan bomba bir kişinin yaralanmasına ve bagajda önemli ölçüde hasara yol açtı. Daha sonra saldırı kendilerini "Orly Örgütü" olarak adlandırılan Ermeni terör örgütünce üstlenildi. 12 Kasım 1981 Lübnan (Beyrut) Beyrut'ta Fransızlara ait üç binada aynı anda patlamalar meydana geldi. Fransız Kültür Merkezi. Fransız Hava Yolları Büroları. Fransız Konsolosu'nun evi. Büyük ölçüde maddi zarara yol açan patlamada yaralanan olmadı. Orly örgütü (adını sahte belge kullanmak suçundan Fransız Havalimanında tutuklanan Ermeni'den almışlardı) saldırıyı üstlendi ve Fransa'da Monte Melkonian derhal serbest bırakılmasını talep etti. 14 Kasım 1981 Fransa (Paris) Paris Eyfel Kulesi yakınlarmda park etmiş bir otomobilde patlayan bomba zarara yol açtı. Orly Örgütünce saldırının gerçekleştiğini bildiren telefondaki ses bunun ilk uyarı olduğunu belirtti. 14 Kasım 1981 Fransa (Paris) Sen nehri üzerindeki gezintiden dönmekte olan turist grubu karaya çıkmak üzereyken elbombalarının kullanıldığı saldırıya maruz kaldılar. Yaralanan olmadı. Orly Örgütü saldırıyı üstlendi. 15 Kasım 1981 Lübnan (Beyrut) Beyrut'taki üç Fransız hedefine aynı anda bombalı saldırılar düzenlendi. A) The uniondeş Assurance. B) Fransız Hava Yolları Bürosu. C) Banque Libano-Francaise. Kimsenin yaralanmadığı saldırıda büyük ölçüde maddi hasar meydana geldi. Saldırının sorumluluğunu "Orly Örgütü" üstlendi. 15 Kasım 1981 Fransa (Paris) Orly Örgütü, Fransız Hava Yollarına ait bir uçağı havadayken infilak ettirme tehdidinde bulundu. 16 Kasım 1981 Fransa (Paris) Paris Gare de l'Est garında bagajların bulunduğu bölümde bir patlama iki kişinin yaralanmasına ve maddi hasara neden oldu. Saldırının sorumluluğunu "Orly Örgütü" üstlendi. 18 Kasım 1981 Fransa (Paris) Orly Örgütü, Paris Gare de du Nord'a bomba yerleştirmiş olduğunu açıkladı. Hiçbir patlayıcı madde bulunamadı. 20 Kasım 1981 ABD (Los Angeles, California) Beverley Hills'deki Türk Konsolosluğu büyük ölçüde maddi hasara yol açan bombalı saldırıya uğradı. Ermeni terörist örgütü JCAG saldırının sorumluluğunu üstlendi. 13 Ocak 1982 Kanada (Toronto) Toronto'daki Türk Konsolosluğu'nda büyük ölçüde maddi hasara yol açan bir patlama oldu. Saldırıyı ASALA teröristleri üstlendi. 17 Ocak 1982 isviçre (Cenevre) Cenevre'de park etmiş olan otomobillerin bulunduğu bölgenin yakınlarında iki bomba patladı. ASALA'nın 9 Haziran Örgütü saldırının sorumluluğunu üstlendi. 17 Ocak 1982 Fransa (Paris) Union of Banks of Paris'in bir şubesinde bir patlama oldu. Credit Lyonnaise'e konulan diğer patlayıcı madde de etkisiz hale getirildi. Her iki olayı da "Orly Örgütü" üstlendi. 19 Ocak 1982 Fransa (Paris) Paris'teki Palais de Congress'de bulunan Fransız Hava Yolları bürosunda bir bomba patladı. Saldırıyı Orly Örgütü üstlendi. 28 Ocak 1982 ABD (Los Angeles, California) Türkiye'nin Başkonsolosu Kemal Arıkan arabasıyla işine giderken iki teröristin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Hampig Sasso-unian (19 yaşında Lübnan göçmeni) tutuklanıp, yargılanarak cezaya çarptırıldı. California San Quentin hapishanesinde cezasını çekiyor. Halen suç ortağının Lübnan'a kaçmış olan Krikor Saliba olduğu sanılıyor. SuikastiJCAG Ermeni teröristler üstlendiler. 22 Mart 1982 ABD (Cambridge, Massachusetts) Boston'daki fahri Türk Konsolosu Orhan Gündüz'e ait hediyelik ve ithal malı eşya satan dükkana atılan bomba büyük ölçüde hasara yol açtı. Saldırının sorumluluğunu JCAG Ermeni teröristleri üstlendiler. 26 Mart 1982 Lübnan (Beyrut) Beyrut'un Ermeni kesimindeki bir sinema (ki genellikle Türk filmleri gösterilirdi) iki kişinin ölümü ve on altıdan fazla kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan çok güçlü bir patlamayla yerle bir oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi. 8 Nisan 1982 Kanada (Ottawa) Türk Büyükelçiliği'nin Ottawa Ticari Ataşesi Kani Güngör apartmanın garajına Ermeni teröristlerce girişilen saldırı sonucu ağır bir biçimde yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 24 Nisan 1982 Federal Almanya (Dortmund) Türklere ait çeşitli iş yerlerine yapılan bombalı saldırılarda büyük hasar meydana geldi. Bombalamaların sorumluluğunu "Yeni Ermeni Direniş Örgütü" üstlendi. 4 Mayıs 1982 ABD (Cambridge, Massachuseets) Türkiye'nin Boston Fahri Konsolosu Orhan Gündüz arabasıyla giderken bir Ermeni teröristin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Saldırının sorumluluğunu JCAG grubu üstlendi. Başkan Ronald Reagan'ın suikastçinin yakalanması konusunda verdiği emre karşın hiç kimse tutuklanamadı. 10 Mayıs 1982 isviçre (Cenevre) iki Cenevre bankasında bombalar patladı. Büyük ölçüde maddi hasara yol açan saldırıyı kendilerini "Dünya Ceza Örgütü" olarak adlandıran Ermem grup üstlendi. 18 Mayıs 1982 Kanada (Toronto) Dört Ermeni "Ermeni Davası" için Ermeni işadamlarından zorla para toplamaya teşebbüs suçundan tutuklandılar. Teröristlere para vermeyi reddeden kurbanlardan birinin evine ateş açıldı. 18 Mayıs 1982 ABD (Tampa, Florida) Tampa Türk Fahri Konsolosu Nasuh Karahan, Konsolosluğa girmeye çalışan iki Ermeni teröriste silah kullanmak suretiyle engel oldu. 26 Mayıs 1982 ABD (Los Angeles, California) Swiss Banking Cooperaüon'nın Los Angeles'taki bürosu patlayan bir bomba sonucu hasara uğradı. ASALA ile ilgili olmakla suçlanan dört güney California'lı Ermeni, Vickan Tcharkutian, Hratch Kozibioukian, Stranouche Karibioutian ve Vrant Chi-rinian'ın saldırının hazırlayıcıları oldukları konusunda yoğun şüpheler vardı. 30 Mayıs 1982 ABD (Los Angeles, California) ASALA üyesi üç Amerikalı Ermeni, LO.S Angeles, Uluslararası Havalimanında Kanada Hava Yolları kargo binasının önüne yerleştirdikleri patlayıcı madde nedeniyle tutuklanıp yargılandılar. Bomba Los Angeles polisi bomba uzmanlarınca etkisiz hale getirildi. 7 Haziran 1982 Portekiz (Lizbon) Lizbon'daki Türk Büyükelçiliği idari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay evlerinin önünde bir Ermeni terörist tarafından açılan ateş sonucu hayatlarını kaybettiler. Saldırının sorumluluğunu JCAG üstlendi. 28 Şubat 1983 Fransa (Paris) Paris'te bir Türk'e ait olan Marmara Seyahat Acentesi'nde patlama oldu. Fransız Sekreter Renee Morin patlamada hayatını kaybetti. Diğer dört Fransız da yaralandı. Bomba binada ağır hasara yol açtı. Saldırıdan birkaç dakika sonra ASALA sorumluluğu üstlendi. 9 Mart 1983 Yugoslavya (Belgrad) Yugoslavya'daki Türk Büyükelçisi Galip Balkar, Belgrad'm ortasında (merkezinde) i-ki Ermeni terörist tarafından pusuya düşürülerek öldürüldü. Şoförü Necati Kaya da midesinden bir yara aldı. Suikastçiler olay yerinden uzaklaşırken Yugoslav vatandaşlar tarafından takip edildiler. Teröristlerden biri bir Yugoslav albaya ateş ederek yaraladı ve akabinde bir sivil polis tarafından vurularak tutuklandı. Kendisini takip eden sivillere ateş açan ikinci terörist gene bir öğrenciyi öldürüp, bir genç kızı da yaraladı. Saldırının sorumluluğunu JCAG üstlendi, iki terörist Kirkor Levonian ve Raffi Erbekyan tutuklandılar ve Yugoslav yetkililerince mahkum edildiler. 31 Mart 1983 Federal Almanya (Frankfurt) Frankfurt'taki Tercüman Gazetesi'nin Almanya bürosuna kendisinin ASALA temsilcisi olduğunu iddia eden kimliği belirsiz bir kişi telefonda tehditte bulundu. Telefondaki ses gazetenin Ermeni Davasına karşıt yazılarını sürdürdüğü takdirde bürolarım bombalayıp, çalışanları da öldüreceği tehdidini savurdu. 24 Mayıs 1983 Belçika (Brüksel) Brüksel'de şehir merkezinde bir Türk'e ait olan Marmara Seyahat Acentesi ve Türk Büyükelçiliği Kültür ve Enformasyon bürosunun önünde patlamalar oldu. Patlamada seyahat acentesinin italyan yöneticisi yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 16 Haziran 1983 Türkiye (istanbul) istanbul'un dünyaca ünlü alışveriş merkezi olan Kapalı Çarşısına Ermeni teröristlerce otomatik silahlar ve el bombalarıyla bir saldırı düzenlendi. Saldırıda Ermeni teröristle birlikte iki Türk hayatım kaybetti. 21 Türk de yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 8 Temmuz 1983 Fransa (Paris) Ermeni teröristler, Londra'da sürmekte olan davayı protesto etmek amacıyla "British Council" (ingiliz Hükümeti Kültür Örgütü)'nün bürolarına saldırıda bulundu. 14 Temmuz 1983 Belçika (Brüksel) Brüksel'deki Türk Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun Atasoy, otomobiliyle evine giderken Ermeni teröristlerce açılan ateş sonucu vurularak öldürüldü. Suikastin sorumluluğunu ASALA, JCAG ve adı daha önce bilinmeyen "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı bir örgüt üstlendi. 15 Temmuz 1983 Fransa (Paris) Paris'in Orly Havaalanında Türk Hava Yolları bürosunun önünde bir patlama oldu.Patlama sonucu dört Fransız iki Türk, bir Amerikalı ve bir isveçli hayatını kaybetti. Buna ek olarak içlerinde 28 Türk'ün bulunduğu 60 kişi patlamada yaralandı. Fransa'da ASALA'n başı olduğu iddia edilen 29 yaşındaki Suriyeli Ermeni Varadjan Garbidjan bombayı yerleştirdiğini itiraf ederek amaçlarının uçak havada iken bombayı patlatmak olduğunu kabul etti. 15 Temmuz 1983 ingiltere (Londra) Aynı gün Orly Havaalanında patlayan bombaya benzer yapıdaki bir başka bomba bulundu ve patlamadan önce etkisiz hale getirildi. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 18 Temmuz 1983 Fransa (Lyon) ASALA tarafından Lyon Perrache demiryolu istasyonunu havaya uçurma tehditleri sonucu binalar tahliye edildi. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 22 Temmuz 1983 Iran (Tahran) Tahran'daki Fransız Büyükelçiliği binası ve Fransız Hava Yolları binası bombalandı. Saldırıyı Orly Örgütü adına ASALA üstlendi. 27 Temmuz 1983 Portekiz (Lizbon) 5 kişilik Ermeni terörist grubu Lizbon'daki Türk Büyükelçiliği binasına saldırıda bulunmaya teşebbüs ettiler. Arşiv bölümüne ulaşmayı başaramayan teröristler ikametgahı işgal ederek misyon başkan yardımcısı, eşi ve çocuklarını rehin aldılar. Teröristlerce yerleştirilen infilak eden patlayıcı madde, başkan yardımcısının karısı Cahide Mıhcıoğlu ve 4 teröristin ölümüne neden oldu. Başkan yardımcısı Yurtsev Mıhcıoğlu ve oğlu Atasoy yaralandılar. Beşinci terörist daha önceki hücum sırasında Türk güvenlik kuvvetleri tarafından öldürülmüştü. Portekizli bir polis memuru öldü diğeri de yaralandı. Sorumluluğunu ARA üstlendi. 28 Temmuz 1983 Fransa (Lyon) Lyon'un Perrache demiryolu istasyonunda bomba yerleştirildiği tehdidi bir kez daha binanın boşaltılmasına yol açtı. Telefondaki kişi bombanın ASALA tarafından yerleştirildiğini iddia etti. Binada yapılan arama sonucunda hiçbir patlayıcı maddeye rastlanmadı. 29 Temmuz 1983 Iran (Tahran) Tahran'daki Fransız Büyükelçiliğini roket saldırısıyla havaya uçurma tehdidi sonucu iranlı yetkililer binadaki güvenliği arttırdılar. Tehdit, Fransa'da tutuklu 21 Ermeni'nin salıverilmesini talep eden Orly Ûrgütü'nce yapılmıştı. 31 Temmuz 1983 Fransa (Lyon, Rennes) Ermeni teröristlerce yapılan bomba tehdidi, Fransız yetkililerin 424 yolcu taşıyan ve iç hat seferini yapmakta olan iki uçağı mecburi inişe zorlamalarına sebep oldu. Uçaklar Lyon ve Rennes'e indiler. Uçaklarda yapılan aramalarda hiçbir patlayıcı maddeye rastlanmadı. 10 Ağustos 1983 Iran (Tahran) Tahran'daki Fransız Büyükelçiliğinde bir otomobilin içinde patlama oldu. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 17 Ağustos 1983 Iran (Tahran) Tahran'da Fransız Hava Yolları yerel temsilcisi tarafından kullanılmakta olan arabaya otomatik silahlarla ateş açıldı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 25 Ağustos 1983 ( Federal Almanya) Fransa konsolosluk büroları iki kişinin öldüğü 23 kişinin yaralandığı bombalı saldırıda yerle bir oldu. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. l Ekim 1983 Fransa (Marsilya) Marsilya'da Uluslararası Ticaret Fuarı'nda patlayan bir bombayla Sovyetler Birliği, Amerika ve Cezayir'e ait pavyonlar yerle bir oldu. Patlamada bir kişi öldü, 26 kişi yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA'nın Orly Örgütü üstlendi. 6 Ekim 1983 Iran (Tahran) Tahran'da Fransız Büyükelçiliğine ait bir araç bombalandı. Patlamada iki yolcu yaralandı. Saldırının sorumluluğunu Orly Örgütü üstlendi. 29 Ekim 1983 Lübnan (Beyrut) Beyrut'taki Fransız Büyükelçiliği önüne hızla bir otomobil yaklaştı. Arabadan inen bir kişi taşıdığı el bombasını binaya çıkan merdivenlere fırlattı. Saldırgan koruma görevlilerince yakalanmasına karşın suç ortağı kaçmayı başardı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 29 Ekim 1983 Lübnan (Beyrut) Türk Büyükelçiliği 3 Ermeni teröristin saldırısına uğradı. Sarkis Danielian adlı 19 yaşındaki Lübnanlı Ermeni saldırgan koruma görevlilerince tutuklandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 8 Şubat 1984 Fransa (Paris) Bir teröristin New York seferini yapan ve saat 10.00'da kalkması gereken Fransa Hava Yollarına ait bir uçağa bomba yerleştirildiği iddiası uçağın l ,5 saat geç kaldırılmasına yol açtı. Aramada hiçbir patlayıcı maddeye rastlanmadı. 28 Mart 1984 Iran (Tahran) iran'ın başşehri Tahran'da Türk diplomatik hedeflerine karşı Ermeni teröristlerce bir dizi saldırı gerçekleştirildi. Aşağıdaki olaylar meydana geldi: a) Tahran'da Türk Askeri Ataşeliği'nde görev yapmakta olan (Master Savgeant) ismail Pamukçu, iki Ermeni terörist tarafından vurularak yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. b) Türk Büyükelçiliği Birinci Sekreteri Hasan Servet Öktem evini terkettiği sırada girişilen suikast teşebbüsü sonucu hafifçe yaralandı. c) Türk Büyükelçiliği idari Ataşesi ibrahim Özdemir şüpheli görülen iki şahsın evinin önünde beklediği bildirerek Iran polisini uyanık olmaya çağırdı. Daha sonralar Ermeni törerist oldukları anlaşılan iki kişi Iran yetkililerince tutuklandılar. d) Öğleden sonra saat 14.00'de Iran polisi Türk Büyükelçiliği arşiv binası dışında başıboş dolaşmakta olan iki Ermeni'yi tutukladı. e) Türk Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı'nın arabasına yerleştirilmek üzere yapılan bombanın vaktinden önce patlaması sonucu iki Ermeni terörist öldü. Müşavir Işıl Ünel yara almadan kurtuldu. Daha sonra ölen teröristin Sultan Gregorian Semaperdan adlı bir Ermeni olduğu saptandı. 29 Mart 1984 ABD (Los Angeles, California) Los Angeles'taki Türk Konsolosluğu bir Türk atletin yaklaşmakta olan Los Angeles Olimpiyatlarına katılması durumunda öldürüleceği yazılı bir tehdit mektubu aldı. Tehdit ASALA'nın imzasını taşımaktaydı. 8 Mart 1984 Lübnan (Beyrut) ASALA tarafından Beyrut'ta yayınlanan bir bildiride Türkiye'ye sefer yapan bütün uluslararası Hava Yolları'nın askeri hedef olarak kabul edileceğini bildiriyordu. 26 Nisan 1984 Türkiye (Ankara) Türkiye Başbakanı Turgut Özal'ın planlanmış olan Iran gezisine çıkarsa ASALA'nın Türkiye'ye karşı geniş çaplı bir terörist operasyonu uygulamaya koymakla tehdit edildiği açıklandı. 28 Nisan 1984 Iran (Tahran) Motosikletli iki Ermeni terörist tarafından Türk Büyükelçiliğinde sekreter olarak görev yapan eşi Şadiye Yönder'i arabası ile işine götürmekte olan Işık Yönder öldü. Suikast ASALA tarafından üstlenildi. 20 Haziran 1984 Avusturya (Viyana) Viyana'daki Türk Büyükelçiliği Çalışma ve Sosyal işler Müsteşar Yardımcısı Erdoğan Özer'e ait olan arabada patlama oldu. Patlamada Özer hayatını kaybederken, iki Avusturyalı polisin de içlerinde bulunduğu 5 kişi ciddi şekilde yaralandı. Saldırının sorumluluğunu ARA teröristleri üstlendi. 25 Haziran 1984 (ABD) Paris'teki bir haber ajansına, Fransa'ya ASALA tarafından gönderilen mektupta Los Angeles Olimpiyatlarına katılan Türk takımına herhangi bir biçimde yardımcı olan tüm hükümet, örgüt ve şirketlere saldırılar düzenleneceği tehdidinin yazılı olduğu haberi ulaşıyordu. 14 Temmuz 1984 Belçika (Brüksel) Brüksel'deki Türk Büyükelçiliği idari Ataşesi Dursun Aksoy, Ermeni teröristlerce öldürüldü. Saldırının sorumluluğunu ARA üstlendi. 13 Ağustos 1984 Fransa (Lyon) Lyon demiryolu istasyonunda az miktarda zarara yol açan bir patlama oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi. Eylül 1984 Iran (Tahran) Tahran'da Türklere ait birçok işyeri hedef tespit edildiklerini bildiren uyarı mektuplarını müteakip, Ermeni teröristlerin saldırısına uğradılar, ilk saldırı bir Türk inşaat firması olan Sezai Türkeş-Fevzi Akkaya'ya patlayıcı madde atılmasıyla gerçekleştirildi. Patlamanın yol açtığı yangını söndürmeye çalışan bir Türk işçisi yaralandı. l Eylül 1984 Iran (Tahran) Iran yetkilileri Tahran'daki Türk Büyükelçisi ismet Birsel'in Ermeni teröristlerce öldürüleceğine dair gizli bir planı ortaya çıkardıklarım açıkladılar. 3 Eylül 1984 Türkiye (istanbul) istanbul'da Topkapı Sarayı'nın yanına parketmiş bir otomobildeki patlama iki Lübnanlı Ermeni'nin ölümüne sebep oldu. Yetkililer bombanın teröristlerce yerleştirilirken vaktinden önce patlaması sonucu ölümlerin meydana geldiğinin sanıldığım belirttiler. Patlamanın sorumluluğunu ARA teröristleri üstlendiler. 19 Kasını 1984 Avusturya (Viyana) Birleşmiş Milletler'in Viyana'da "Sosyal Gelişme ve insani ilişkiler Merkezinde" görevli Enver Argun adlı bir Türk otomobiliyle kırmızı ışıkta beklerken öldürüldü. Kaçan suikastçiler geride, üzerinde ARA armasının bulunduğu bir bez parçası bıraktılar. Aralık 1984 Belçika (Brüksel) Belçika polis yetkilileri, Brüksel Türk Büyükelçiliği'nde görevli Selçuk Incesu'nun ikametgahında bomba arama işlemlerini sürdürmekteler. Aramalar sonucu polis apartmanın girişine yerleştirilmiş patlayıcı maddeyi buldu. Saldırıyı üstlenen olmadı. 29 Aralık 1984 Fransa (Paris) Polis ASALA'nın Fransız Hava Yolları'na ait bir uçağı uçuş sırasında havaya uçuracağı tehdidinin alınmasından sonra Paris, Charles de Gaulle Havaalanında güvenlik önlemlerini artırdı. 3 Ocak 1985 Lübnan (Beyrut) Batı Beyrut'ta Ramlet alBaida bölgesinde "Fransız-Lübnan" bankasının girişine yerleştirilmiş olan 6 poundluk bir bomba askeri bomba uzmanlarınca etkisiz hale getirildi. Sorumluluğu ASALA üstlendi. 3 Ocak 1985 Lübnan (Beyrut) Ajans France Press'in Batı Beyrut'taki bürosu patlayan bir bomba sonucu büyük hasar gördü. Saldırının sorumluluğunu ASALA üstlendi. 3 Mart 1985 Fransa (Paris) ASALA temsilcisi olduğunu iddia eden kimliği belirsiz kişi, telefonda dünyanın her yerinde Fransızlara ait merkezlere saldırı tehdidinde bulundu. Ajans France Press'i arayan telefondaki kişi, Fransız yetkililerin Orly katliamına katılan Ermeni teröristlere verilen ceza nedeni ile tehdit ettiler. 12 Mart 1985 Kanada (Ottawa) Ağır silahlarla donanmış üç Ermeni terörist Ottawa'daki Türk Büyükelçiliği'ne giriştikleri baskında bir Kanadalı güvenlik görevlisini öldürdüler. Silahlı kişi dış kapıyı patlayıcı ile havaya uçurduktan sonra binaya girdi. Büyükelçi Coşkun Kırca ikinci kat penceresinden atlayarak kaçmayı başardı. (Atlama sırasında ciddi olarak yaralandı.) 4 saat boyunca yerde kımıldamadan yattı. Sonunda içlerinde büyükelçinin eşi ve kızının da bulunduğu rehineler serbest bırakıldı, teröristler teslim oldular. Saldırının sorumluluğunu ARA üstlendi. 3 tutuklu terörist Kanada'da yargılama sonucu cezalandırılacaklar. 26 Mart 1985 Kanada (Toronto) Ermeni terörist örgütünce Toronto'nun transit sistemi havaya uçurma tehdidi şehirde yoğun güvenlik önlemlerinin uygulanması sonucunu doğurdu. Trafiğin yoğun olduğu saatlerde polisin metroda patlayıcı araması araç yığılmalarına sebep oldu. Tehdidin sorumluluğunu "Anavatanın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu" üstlendi. Kasım 1985 Belçika (Brüksel) Belçika polisinin özel olarak eğitilmiş anti terör güvenlik ekibi Türkiye'nin Brüksel'deki NATO görevlisi Büyükelçi Osman Olcay'ın ikametgahının önünde dolaşmakta olan Portekiz pasaportlu iki şüpheli Ermem teröristi tutukladı. Soruşturma sürüyor. 28 Kasım 1985 Fransa (Paris) Fransız polisi "Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu-Devrimci Hareket" (ASALA-RM) olarak bilinen terörist örgütün lideri Amerikalı Ermeni Monte Melkonian'ı tutukladı. California'mn Fresno bölgesinde olan Melkonian ASALA'nın kurucusu olan ve Orly Havalanınına yapılan saldırıdan sonra ASALA'dan ayrılarak kendi terörist örgütünü (ASALA-RM) kuran Agop Agopian'ın birinci derecedeki vekili idi. Polis Melkonian'ın apartmanın-daki silahlara, patlayıcı maddelere ve Türk gemilerinin Fransa'ya geliş gidişlerinin yazılı olduğu listeye el koydu. Buna ek olarak ASALA-RM tarafından gerçekleştirilecek bir saldırının hedefi olacağı varsayımını güçlendiren Türkiye'nin Fransa Büyükelçisi Adnan Bulak'ın da resmi bulundu. 12 Aralık 1985 Fransa (Paris) Paris'te önde gelen giyim mağazalarından ikisinde (Gallerie Lafayette ve Printemps) aşağı yukarı aynı saatlerde meydana gelen iki patlama alışveriş yapmakta olan 41 kişinin yaralanmasına yol açtı. Polis, çıkan panikte yeni yıl için alışveriş yapmakta olan 10.000 kişinin caddeye doğru kaçtığını tahmin ediyor. Yaralılardan 12'sinin durumu ciddi idi. Amerikalı Ermenilerin New York'ta çıkarmış oldukları haftalık "The Armenian Raporter" dergisinin 12 Aralık 1985 sayısında yer alan bir yazıda, Fransız polis yetkililerinin araştırmalarını bombaların sorumlusu olarak gördükleri ASALA'nın üzerinde yoğunlaştırdıkları belirtiliyordu, iki bombalama olayının sorumluluğunu da ASALA üstlendi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Fener Rum Patrikhanesi ATATÜRK'ÜN TANIMLAMASIYLA "BİR FESAT ve İHANET ODAĞI" OLAN FENER RUM PATRİKLİĞİ ve ETKİNLİKLERİ 1. Ortodoksluk ve Fener Rum Patrikliği : Hıristiyanlığın resmi devlet dini durumuna gelişi İmparator Konstantin'le başlar. Konstantin 330 yılında İstanbul'da bugün Patriklik denilen dinsel kurumu kurar. Başlangıçta ruhsal bir kurum olarak kurulan Patrikliğin konumu, İ.S. 451 yılında Kadıköy semtinde toplanmış olan Konsey'in de aldığı karar çerçevesinde, Roma'ya eşit sayılmıştır. Konsey'in benimsediği 20 numaralı yasayla Patriklik, yalnızca ruhsal öderlik değil aynı zamanda hükümet etme yetkisini de almıştır. Patriklik, O günden beri bölge siyasetinde her zaman etkin bir kurum olarak Osmanlı'dan bu yana 5. kol etkinliğinin en önemli oyuncularından biri olmuştur. Beşinci kol etkinliği bir ülkenin içinde o ülkenin kimi seçilmiş ve özel amaçlarla yetiştirilmiş yurttaşlarınca yönlendirilen bozgunculuk etkinlikleridir. Patriklik, Doğu (Yeni Roma) Kilisesi'nin temsilcisidir. 1054 yılında Batı (Roma) Kilisesi'yle İsa'nın Hıristiyanlıktaki konumu üzerine dönen ve 585 Toledo Konseyi'nden bu yana süren tartışılar sonucunda birbirlerine girerler. Roma Piskoposu (PAPA) Konstantinopolis Patriği'ni aforoz eder. Kendilerini Katolik (Evrensel) gören Roma'yla kendilerini tek ve gerçek Hıristiyan gören Ortodoks Doğu Kiliseleri birbirinden koparlar. İstanbul'daki Rumlar arasında bütün güç, Fener Rum Patrikliği ve kendilerini "Bizans'ın varisi" olarak gören Fenerlilerin elindeydi. 19. yüzyılın başında birer Türk düşmanlığı kurumu olan Rum okulları, yalnızca İstanbul'un değil Küçük Asya'nın da (Anadolu) bütün illerine yayılmıştı. Tümüyle Rum din adamlarının elinde olan bu eğitim kurumlarında, gençlere eski Yunan uygarlığı, yaşayış ve kültürü öğretilirdi. Denetimden uzak bu okullarda Rumlar ve öbür Hıristiyanlar özgürlük ve bağımsızlık için bilenirlerdi. Avrupa'yla çok erken bağlantı kuran ve çocuklarının eğitimlerini Avrupa'nın çeşitli kentlerinde, özellikle de Fransa'daki kentlerde, almasını sağlayan Fenerli Rumlar çok çeşitli alanlarda kendilerini eğittiler. Yavaş yavaş ülke yönetimine sızarak sonunda ülkenin dolaylı yöneticileri oldular. Divan-ı Hümayun, Derya tercümanlıkları, Başkatiplik ve Kapı Kethüdalığı, Eflak ve Boğdan Voyvodalıkları onlara verilmeye başlandı. Öyle bir zaman geldi ki Osmanlı Dışişleri tümüyle Fenerli Rumların eline geçti. Rumlar bir yandan bağımsızlık mücadelesinde Avrupa ve Hıristiyan dünyasını arkalarına almak isterken öbür yandan Hıristiyan dünyası, özellikle de Rusya, Fransa ve İngiltere, Rumları bir dayanak noktası olarak kullanarak Osmanlı üzerindeki umunçlarını (emellerini) gerçekleştirmek istiyorlardı. Nitekim 1774 Kaynarca Antlaşması'nda Rusların isteyip aldığı haklardan biri, Osmanlı Devleti'nin Hıristiyan uyruğunu korumak hakkıdır. Rusya günümüzde halen Ermenistan, Ukrayna, Moldavya, Romanya, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan ve Kıbrıs'ı da içine alan Ortodoks devletleri kuşağının önderliğine oynamaktadır. Napolyon da Doğu Akdeniz'e yerleşerek Mısır üzerinden Hindistan'a ulaşmak için Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasını istiyordu. Napolyon'un Avrupa'da krallık yönetimine karşı giriştiği etkinlikleri İngiltere, Avusturya ve Rusya'nın çıkarlarına ters düştüğü için bu devletler, her türlü ihtilal ve isyan girişimlerine karşı çıkmışlardır. Bu durum, Rum isyanları 25 yıl kadar sekteye uğramıştır. Rumlar bu dönemde gemiciliğe, tecime (ticarete) ve okullar açmaya daha çok önem vererek bu etkinlikleri aracılığıyla Etniki Eterya ve onun etkili mücadelesini doğuracak ortamı hazırlayacaklardır. Fener Rum Patrikliğinin açtığı okullardan birisi olan İkonomos Akademisi'nin 1884 yılı ders izlencesinde (programında) şunlar yer alıyordu : 1) Türkler ezeli bir düşman olarak Rumlara tanıtılacaktır. 2) Türklerin en küçük hataları büyütülerek Avrupa'ya duyurulacak ve uygar dünya Türklere düşman edilecektir. 3) Türkler ekonomik bakımdan çökertilecektir. Bu amaçla varsıl Türkler, sakat tecim (ticaret) yollarına götürülecek, onlara yüksek faizli krediler açılacak, ağır koşullarla rehin kabul edilecektir. 4) Türklerin ahlak, ulusluk, din ve gelenekleri yozlaştırılacaktır. Bu amaçla onlara sövgüler öğretilecek ve bunların Türkler arasında yayılmasına çalışılacaktır. Türkler zinaya ve öbür ahlaksızlıklara teşvik edilecektir. Türk gençleri arasında kabadayılık ruhu aşılanacak gençler arasındaki sevgi ve saygı bağlılıkları kırılarak aralarına ikilik sokulacaktır. Argoya benzer bir sövgü dili Türkler arasında yayılarak ulusal dil ve duyguları bozulacaktır. Varsıl Rum tecimci (tüccar) ve esnafı Türk hocalara bol armağan ve veresiye vererek onları elde edecektir. Hocalar içkiye alıştırılarak her türlü uydurma inanışlarla onların dinsel inançları saptırılacaktır. Onlara yalan yanlış olaylar anlatılıp Türk halkıyla hocaların arası açılacaktır. 5) Türk egemenliği baltalanacaktır. Bu iş yavaş yavaş geliştirilip Bizans yeniden kurulacaktır. 6) Türk halkı arasında sürekli olarak anlaşmazlık tohumları ekilecektir. Ayaklanmalar düzenlenip zamanında aradan çekilerek Türkler arasında kardeş kanı akıtılacaktır. Komiteler kurulup Türk köyleri basılacaktır. 7) Bir savaş sırasında Türk halkını sefilliğe götürecek her türlü yola başvurulacaktır. Türk topraklarındaki en önemli besin maddeleri, halkın elinden hızla ve gizlice toplanıp adalara gönderilip buradan komşu ülkelere satılacaktır. Rum tecimcilerin (tüccarların) uğradığı zarar ulusal bankalarca ödenecektir. 8) Doktor ve eczacı Rumlar, özellikle kimsesiz Türk hastaları gizlice zehirleyip öldürecek; kör, sağır, sakat edecek ya da saf dışı bırakmaya çalışacaktır. 9) Türk çiftçisi ağır faizlerle toprağından yoksun bırakılacaktır. Borçların kolayca çoğalması sağlanacak; böylece Türkler, ellerindeki toprakları Rum tecimcilere (tüccarlara) satmak zorunda kalacaktır. 10) Yüksek rütbeli devlet memurları rüşvet, ziyafet ve üstelik kadın ikramları ile Etniki Eterya'nın buyruğuna alınacaktır. Ancak bu işler, tümüyle okuldan yetişmiş Papazların ve okulun atayacağı kişilerin vereceği direktiflere göre uygulanacaktır. 11) Fırsat bulundukça, özellikle resmi binalarda, yangın çıkarılacaktır. Kaza süsü verilmiş ölümlü olaylar yaratılacaktır. Savaş gemilerinde yangın çıkarılacak bunlara çeşitli zararlar verilecektir. 12) Rumlar, bir ileri karakol ve gözetleme yeri olan Manastırlardaki istekleri hemen yapacaktır. Verecekleri mektupları kendi işlerinden önce yerine götürüp teslim edeceklerdir. 13) Rum ustalarının hiçbiri kesinlikle Türk çırak kullanmayacaktır. Politik düşüncelerle bir Türk çırak almak gerekirse Rum usta, Türk çırağı bir hizmetçi gibi kullanacaktır. 14) Bütün bu kurallar gizlice uygulanacak, kurallara uymayanlar hemen aforoz edilecektir. Kurallara uymayan Rumlar, Rum toplumu arasından kovulacaktır. 19. yüzyıldan itibaren Türkiye'ye yoğun olarak girmeye başlayan Avrupa sanayicileri, Osmanlı İmparatorluğu'nda doğal olarak ilkin Müslüman olmayan uyrukla tecimsel (ticari) ilişkilere giriyordu. Avrupa burjuvazisinin sermayesiyle birlikte 1789 Fransız ihtilali sonrası Avrupa'da gelişen milliyetçilik duyguları bu uyruğu etkiledi. Bu ideoloji, Müslüman olmayanları, özellikle de imparatorluk bünyesinde Türklerden sonra ikinci kalabalık küme olan Rumları, doğrudan etkilemiştir. Ayasofya Kilisesi'ndeki resimler, Fatih Sultan Mehmet'çe (2. Mehmet) üzerine sürülen boyaların altında kendilerini nasıl korumuşlarsa Hıristiyan ve Türk olmayan uyruk da Osmanlı Devleti'nin egemenliği altında öyle kalmıştı. Nitekim yıllar süren isyanlardan sonra 1830 yılında gelindiğinde İngiltere, Fransa ve Rusya'nın desteğiyle Mora ve civarında bağısız bir Yunanistan devleti kuruluyordu. Fener Rum Patrikliğinin hayalini kurduğu Megalo İdea denilen Büyük Yunanistan hayalinin sınırları, İskender'in dolaştığı toprakları içine alacak kadar büyüktür. Kaldı ki İskender Yunan asıllı olmak şöyle dursun Yunanistan'ı baştan başa çiğneyip geçmiş bir Makedonyalıdır, aslen de Arnavuttur. Oysa ki Yunanlar tarihte bir gün bile Makedonya'ya egemen olamamışlardır. Yine aslında Yunanlılarla hiçbir ilgisi olmayan ve Doğu Roma demek olan Bizans'a bağlanmayı belirten Megalo İdea, Yunan yayılımcılığından başka bir şey değildir. Yine aynı biçimde Rum Patrikliğine doğrudan bağlı Trabzon Metropolitliği de Karadeniz'de Pontus Devleti kurmaya çalışmaktaydı. Karadeniz'e "Pont Oksen" denilmesinden yola çıkılarak 65 yılına dek sürmüş, Pontus adında bir Rum devletinin olduğu öne sürülmektedir. Gerçekte bu devlet, Yunanlılarca değil İran Şehinşahı Birinci Dara'ca kurulmuştu. Devletin, en ünlü hükümdarı Mihridat olup "adalet güneşi" demek olan bu Farsça ad dahi bu devletin Rumlukla ilgisi olmadığının kanıtlarındandır. Ayrıca bu sözcük Roma'da bozmadır. Yani Rum, Grek demek değildir. Rum sözcüğü Doğu Roma yani Bizans halkını tanımlar. 2. 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı Sırasında Fener Rum Patrikliği : İstanbul Fener Rum Patrikliği, Mondros Ateşkes'inden sonra İtilaf güçlerine seslenen bir bildirge yayımlayarak Türk yurdunun işgal edilmesini istemişti. Patriklik, 1 Eylül 1918'de yayımladığı bir başka bildirgeyle de Yunan ordusunun Türklere karşı başarılarını överek yerli Rumların fiilen Yunan ordusuna katılmasını buyurmuştur. Ateşkes yıllarında, Patriklik kararıyla Türk topraklarındaki Rum okullarında Türkçe okutulması yasaklanmıştır. Venizelos'un Sözleri : "Bana verilen ve daha sonra da bazı yansımalarıyla gerçeğe tümüyle uyduğu da saptanmış olan güvenceye göre, Memalik-i Osmaniye'deki ve Rumların oturduğu birtakım küçük, büyük kentler ve kasabalardaki kiliseler ve Rum okulları, tümüyle birer silah deposu durumuna getirilmişlerdir. Bu sonuç için o bölgede yaşayan Rumlar büyük bir cesaret ve basiret göstermişler ve Türkler'in tapınaklarına olan saygı ve yerel okullara sağladıkları dokunulmazlıktan yararlanmışlardır. İzmir'in işgaline karşılık gelen günlerde İstanbul'daki Fener Rum Patrikliğinden bir heyet gelip beni gördü. Karadeniz kıyılarında ayrı bir Rum Devleti kurmak için derhal etkinliğe geçmek kararında bulunduklarını, milis alaylarını harekete geçirmek için yalnızca Yunan subaylarını beklemekte olduklarını bana belirtti. Heyetin sahip olduğu serveti öğrenince bunun miktarı beni şaşkınlıkta bıraktı. Kendilerinin sahip olduğu altının mevcudu o anda Yunan hükümetinin sahip olduğu altın toplamından çoktu." Atatürk'ün Sözleri : "Bundan başka, ülkenin her yanında Hıristiyan azınlıklar gizli ya da açıktan açığa kendi özel amaçlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar. Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki İstanbul Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira Kurulu illerde çeteler kurmak ve bunları yönetmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla uğraşıyor. Yunan Kızılhaç'ı ve Resmi Göçmenler Kurulu, Mavri Mira Kurulu'nun çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. Mavri Mira Kurulu'nca yönetilen Rum okullarının izci örgütleri, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor. Ermeni Patriği Zazen Efendi de Mavri Mira Kurulu'yla birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz kıyılarında örgütlenmiş olan ve İstanbul'daki 4 merkeze bağlı bulunan Pontus Derneği hiç bir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor." (Söylev, Samsun'a Çıktığım Günkü Genel Durum ve Görünüm) Söylev'in belgeler bölümünde de bu heyetin doğrudan Venizelos'tan buyruk aldığı ve heyetin başının Patrik vekili Droteos olduğu, İstanbul Patrikliğinin ve Yunan Konsolosluğu'nun silah deposu durumuna getirildiği anlatılmaktadır. Lozan : Lozan'da, İngiliz diplomatı Lord Gürzon'un ısrarlarıyla, "Ruhsal alanda etkinlik göstermesi koşuluyla" Patrikliğin İstanbul'da kalmasına yoksa Fener Rum Aynoroz Adası'na aktarılmasına karar veriliyordu. 3. Cumhuriyet Sonrası Fener Rum Patrikliği : Büyük Yunanistan hayalinin ifadeleri olan, Megolo İdea ve Enosis İstanbul, Kıbrıs ve Ege'yi kapsar. Yunanistan Kültür Bakanı Melina Merküri'nin 1982 yılında dağıttığı harita İmren Aykut'un 2000 yılında yayımladığı harita Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik politika ve stratejilerini, özellikle 2000 yılından sonra, çok yönlü olarak ele almak gerekir. Yunan devlet adamları ile basını, Megalo İdea'ya yeni bir yorum getirerek Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle çok daha kapsamlı bir ortak savunma anlayışı geliştirmişlerdir. Rusya, Bulgaristan Suriye, İran Ermenistan ve Arnavutluk'la askeri işbirliği antlaşmaları imzalamışlar ayrıca Balkanlarda Sırplar ve Rusya'yla "Ortodoks ittifakı" oluşturmuşlardır. PKK (Kadek-Kongra-Gel) terörüne özellikle ve yoğun destek vermişlerdir. Bütün bunların yanında Kıbrıs, Ege, Fener Rum Patrikliği, Heybeli Ada Ruhban Okulu ve Pontus konularını öne çıkarmışlardır. Günümüzdeki Heybeliada Ruhban Okulu ve Bartelemeos'un "Ekümenik" olma isteği, bu çerçevede yok olmak üzere olan Ortodoks nüfusuna karşın Türkiye'nin egemenliğini tanınmama çabasının simgesidir. Fener Patriği için istenen "Evrensel Ekümenik Patriği" unvanı bir devletin başı ya da başkanı anlamında olduğuna göre Fener Rum Patriği kurulacak hangi devletin başına düşünülmektedir? Türkiye'yi kuşatmaya ve uluslararası sistemden soyutlamaya yönelik bu hareketin önemli bir ögesi olarak gündeme getirilen Fener Rum Patrikliği, 1990'dan beri şu dört önemli hedefi gerçekleştirmek için açıkça çalışmaktadır: 1. Ekümenik unvanını alarak, 1500-2000 kişilik bir cemaatin "Azınlık Kilisesi"nin dinsel makamı olmaktan çıkarak Vatikan benzeri bir yapılanmayla, devlet içinde devlet niteliğinde bir makam durumuna gelmek. 2. 1971 yılında kapatılan Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmak. 3. Ayasofya'nın yine kilise durumuna getirilmesi ve Ortodoks ibadetine açılması. 4. Patrik seçimlerinde, seçime katılabilmek için T.C. yurttaşı olmak zorunluluğunu kaldırtmak. Yunanistan'da devlet başkanı konumunda askeri törenlerle karşılanan ve yine Yunanistan'ın sağladığı Bizans simgesi olan çift başlı kartal amblemi taşıyan özel bir uçakla Vatikan'a giderek Papa 2. Jean Paul'la görüşen, ABD Başkanı Clinton'ca devlet başkanlarına düzenlenen bir protokolle ağırlanıp adı New York'ta sokaklara verilen ve Amerika'da, ilk kez George Washington'a verilmiş bulunan Amerikan Kongresi Onur Madalyası'yla ödüllendirilen, bütün bu gezilerde de Türkiye'yi dünyaya şikayet ederek, "Türkiye'de ikinci sınıf yurttaş muamelesi görüyoruz." diye veryansın eden Fener Rum Patriği Bartholomeos'un 1500-2000 kişilik cemaati olan bir kilisenin başkanı olarak hafife alınamayacağı açıktır. Aslen Yunan olan İngiltere Prensi Philip'in başkanı olduğu Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın Patmos Adası'nda düzenlenen ve Bizans ikonaları konusunda araştırı ödülü alan "Vahiy ve Çevre Sempozyumu", çevrecilik maskesi altında Venizelos gemisiyle Karadeniz'de Pontus Devleti'ni kurmak amacını güden "Din, Bilim ve Çevre Sempozyumu", Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği "Hoşgörü" toplantıları gibi etkinlikler, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un gizli niyetleri ve asıl görevine ilişkin bize çok belirgin biçimde bilgi vermektedir. a) Vahiy ve Çevre Sempozyumu (23 Eylül 1995) : Tören günü Patmos Adası, Doğu Roma ve Yunanistan bayraklarıyla donatılmıştı. Patriği Patmos Adası'na götüren Yunanistan'ın sağladığı "Aleksandros" (İskender) adlı yat, Çanakkale Boğazı'ndan çıktıktan sonra iki Yunanistan savaş gemisince karşılanmış ve törenin yapılacağı adaya dek kendisine eşlik edilmiştir. Patrik, devlet başkanı protokolüyle karşılanmış, 21 pare top atılmış, Yunan marşı çalınmış ve bir Korgeneralin eşlik ettiği askeri kıtayı teftişi sırasında, askerleri selamlarken, elindeki haçı havaya kaldırarak onları kutsamıştır. Ertesi gün, 24 Eylül 1995 sabahı bir manastırda yapılan çok gizli toplantıya yalnızca Avustralya, Amerika, Kıbrıs Rum Kesimi, Sırbistan, Orta Doğu ve Afrika'daki Ortodoks kiliselerin Patrik ve Başpiskoposları katılmışlardı. Toplantının yapıldığı bina askeri kordon altına alınmış ve hiç kimse yaklaştırılmamıştı. b) Din, Bilim ve Çevre Sempozyumu (20-28 Eylül 1997) : Sempozyum, Giritli bir armatöre ait olan Yunanistan bandıralı El. Venizelos Gemisi'nde gerçekleşmiş ve ilk durak olarak Trabzon Limanı seçilmiştir. Batum, Novorossisk, Yalta, Odessa, Köstence, Varna, İstanbul ve Selanik limanlarında da birer oturum gerçekleştirilmiştir. Sempozyum, Avrupa Birliği'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu'nun Başkanı Jacques Santer ve Fener Rum Patriği Bartholomeos'nun himayesini sağlamıştır. Yunanistan, 35 yıl aradan sonra ilk kez Selanik'e gelen bir Fener Rum Patriği'ni devlet töreniyle karşılayarak Patrikliğin Ortodoks dünyasına yönelik projesine destek vermiştir. El. Venizelos, Adalar Denizi'nde Yunanistan karasularındayken iki Yunan savaş gemisi de gece yarısı selam durarak gemiye bir süre eşlik etmiştir. Yunanistan Cumhurbaşkanı Stefanopulos, Selanik'teki devlet töreninde "Ortodoks Kilisesi'nin günümüzün dünyevi sorunlarıyla da ilgilendiğini kanıtlıyorsunuz..." diye konuşmuştur. Sempozyuma katılanlar, 28 Eylül 1997 günü öğleden sonra saat 14'te, Selanik'te Doğu Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş olan Ayios Dimitrios Kilisesi'nde yapılan dinsel törene de katılmışlardır. Patrik Bartholomeos'nun yönettiği dinsel törende Selanik Kilisesi'nin Başpapazı Hz. İsa'nın tutsak İstanbul'u Türk işgalcilerin ellerinden kurtarması için dua ederek Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi olan İstanbul'daki Patriklikte gerçekleştirilemeyen bu törenin Doğu Roma İmparatorluğu'nun ikinci başkenti olan Selanik'te yapılmasının büyük anlam taşıdığını belirtmiştir. Bartholomeos dinsel töreni, üzerinde çift başlı Doğu Roma kartalı bulunan altın kaplamalı bir tahttan yönetmiştir. Patriğin ayakları altına serilen halılar da çift başlı Doğu Roma kartalıyla bezenmiştir. Patriğin tahtının iki yanında bulunan yine üzerinde Doğu Roma İmparatorluğu'nun simgeleriyle süslenmiş daha gösterişsiz tahtlardaysa Bulgaristan, Sırbistan ve öbür kimi Balkan ülkelerinin Başpapazları oturmaktaydı. Kilisede yaratılan görüntü, Ortodoks Doğu Roma İmparatorluğu ve ona bağlı Balkan ülkelerindeki eyaletlerinin başında bulunan kilise temsilcilerinin bir araya gelişleri biçimindeydi. 1991 yılında Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Salonu'nda bir seminer düzenlenmiştir. Seminerin konularından biri, İstanbul'un Fatih'teki Zeyrek Camisi'nin "Paramikariteros" durumuna getirilmesiydi. Seminerde görüşülen bir başka konuysa Bizans Hipodromu'nun ortaya çıkarılması için Sultanahmet Camisi'nin yıkılmasını isteyen Harward Üniversitesi öğretim görevlisi aslen bir Rus Ortodoks olan Jhor Sevçenko'nun önerisiydi. 1999 yılında da Silivri Belediyesi, "Belki turizme katkısı olur." Diye, Yunan ayrılıkçı hareketinin ilk tasarlayıcı ve başlatıcısı olan Aziz Nektorios'un Silivri'de şu an boş bir arsadan ibaret olan evinin aslına uygun biçimde inşa etmeye çalışıyordu. 2001 yılında Ayasofya'nın Ortodoks ibadetine açılması AB katında resmen istendi. Merkezi İsviçre'de bulunan Süryani topluluğu Türkiye'den resmen toprak isteminde bulundu (Ekim 2001) benzer bir iddia da 1999 yılında Ermenistan'dan geldi. Yahudilerin İ.S. 66 yılında yitirdikleri İsrail'deki topraklarını alacaklarını da kimse ummuyordu. Yahudiler tam 1.880 yıl topraksız, yurtsuz ve devletsiz yaşadılar. Ancak 18. yüzyıldan sonra İsrail kuruldu. Yahudiler Tevrat'ta belirtilen toprakların bir kısmını aldılar ve devlet kurdular. İşte Hıristiyan dünyasının Türkiye üzerindeki umunçlarını (emellerini) kışkırtan neden budur. Son 50 yıldır soğuk savaş nedeniyle bastırılan bu istekler, bugün büyük bir hız ve türlü yollarla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Kurulan ev kiliselerinin sayısı onbinleri bulmuştur. Birtakım kişiler bu topraklarda bir "Pontus Devleti", başkenti İstanbul olan bir "Marmara Devleti"nin kurulması için çok etkin biçimde çalışmaktadırlar. Patriklik İstanbul'da yaşayan yoksul Rumlara ayda adam başı 200 dolar yardım yapmakta ve bu yardımlardan yaklaşık 600 Rum yararlanmaktadır. Clinton'un Mektubu : Clinton bu mektubu yazmadan önce, Kanada ve ABD Ortodoks Kilisleri'nin başı ve Özal'ın yakın dostu Metropolit Yokavas'la görüşmüştür. Mektupta bu tür yazışmalarda geleneksel olduğu üzere Fener Rum Patrikliği değil tam tersine "Church Of Greece" yani Yunanistan Kilisesi kullanılmıştır. "Bulunduğu konum nedeniyle Türkiye, uluslararası komşuluk açısından karşıt bir bölgededir. ABD, Türkiye'yle ilişkilerini ikili olarak ve NATO aracılığıyla sürdürecektir. Bu bölgedeki gerilimi en aza indirmek için, Yunanistan dahil, Türkiye'nin bütün komşularıyla birlikte çalışması, Türkiye'nin yarına olacaktır. Yunanistan'la olan ilişkilerinizdeki en son gerilimi azaltmak üzere hükümetinizce kimi simgesel adımlar atılabilir. Bu konuda şu anda kimi gelişmeler kaydedilmesinin denenmesi gerektiği kanısındayım. Bu simgesel adımlardan biri, İstanbul'daki Yunan Kilisesi (Fener Rum Patrikliği) olabilir ve bu kurumun işlerlik kazanması konusundaki kimi zor koşulları kolaylaştırmanın yollarını göz önünde bulunduracağınızı umuyorum." Rum isyanı sürerken Patrik Grigoryos'un Mora'da Etniki Eterya'nın ileri gelenlerinden Petro'ya gönderdiği mektubun ele geçirilmesiyle hainliğinin anlaşılması üzerine 22 Nisan 1821'de Patrikliğin orta kapısında idam edilmiştir. Bu kapı o günden bugüne yas işareti olarak hiç açılmamıştır ve adı "Kin Kapısı" dır. Fener Patrikleri, T.C. yasaları çerçevesinde yerel yönetim açısından Fatih Savcılığı'na ve İstanbul Valiliği'ne bağlıdır. Çoğu cemaatsiz 18 metropolitçe seçilen Patrik, bu makama getirildiğinin onayını validen alır. Yunanistan kendi dini içindeki mezheplere dahi en ufak hoşgörü göstermemektedir. Yunanistan'da yalnızca Yunan Doğu Ortodoks Kilisesi'nin yayımladığı İncil'in okunması ve okutulması serbest bırakılmıştır. Öbür İnciller, örneğin Katolik İncili'nin okutulması, toplu yerlerde okunması üstelik kimi durumlarda bulundurulması dahi suçtur. Dinsel propaganda ve protesti (dinden döndürme) kanıtı olarak yorumlanabilir ve eylemi yapanlar hapisle cezalandırılır. Laik bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nde ikinci bir Vatikan'a kesinlikle izin verilemez. Bizim yapılanmamızdaki konumu Müftü düzeyinde olan Rum Patriği'nin başka ülkelerde devlet töreniyle karşılanıyor olması hafife alınacak bir durum da değildir. 4. Türk Ortodoksları : Türk Ortodoksları'ysa ellerindeki taşınmazları bir türlü değerlendirememekte ve Vakıflar Başmüdürlüğü'yle bürokratik bir mücadeleyi sürdürmektedirler. Geçmişte Türk Ortodoks Patrikliğine ait olan kimi taşınmazlar Hazine ve Vakıflar arasında paylaşıldığından bunların gelirlerinden bu kurumlar yararlanmakta, giderleriniyse Türk Ortodoksları karşılamaktadır. Türk Ortodoks Kilisesi, Rum Fener Patrikliğinin bölücü etkinliklerine kesinlikle karşıdır. 5. Heybeliada Ruhban Okulu : Heybeliada Ruhban Okulu'nun ve özellikle de bu okulun Teoloji Bölümü'nün açılmamasının hukuksal dayanakları şunlardır: * Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı sonrasında 1924 yılında imzalanan Lozan Antlaşması'nın azınlıklara ayrıcalık değil yalnızca Müslüman Türk halka tanınan eşit davranım görme hakkı tanıması ve bu durumun Anayasa'daki eşitlik ilkesine uygun olması, * 403 sayılı Öğretim Birliği Yasası'nın (Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun) Türkiye'de dinsel öğretimi cemaatlerden ve özel kişilerden alıp devlet görevi olarak Milli Eğitim Bakanlığına vermesi, * T.C. Anayasası'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olarak nitelenmiş bulunması; bunun gereği olarak da dinsel öğretim yapan özel okul açmanın ve yönetmenin yasak olması. Özel Okullar Yönetmeliği'nde, "Bir özel okula alınabilecek yabancı uyruklu öğrenci sayısı, okulda okuyan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı öğrencilerin yüzde 20'sini aşmamak kaydıyla Milli Eğitim Bakanlığı'nca belirlenir." hükmünün bulunması, * 625 sayılı yasanın 3. maddesinin 3. paragrafında, 'Askeri okullar, dinsel eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile güvenlik örgütüne bağlı okulların aynı ya da benzeri özel öğretim kurumu açılamaz.' hükmünün var olması, * Anayasanın 130. maddesindeki "Yasada gösterilen yöntem ve esaslara göre kazanç amacına yönelik olmamak koşuluyla vakıflarca devletin gözetim ve denetimine bağlı yüksek öğretim kurumları kurulabilir." hükmüne göre Patriklik bir vakıf kimliğinde olmadığı için Patrikliğe bağlı bir özel yüksek öğretim kurumu açılmasının da olanaklı olmaması, * Anayasa'nın 24. maddesinde "Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Kimse devletin toplumsal, ekonomik, siyasal ya da hukuksal temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma ya da siyasal ya da kişisel çıkar ya da etki sağlamak amacıyla her ne biçimde olursa olsun dini ya da din duygularını ya da dince kutsal sayılanları sömüremez ve kötüye kullanamaz." hükmünün bulunması, * Lozan Antlaşması'nda ve öteki uluslararası sözleşmelerde azınlıklar için ayrıcalıklar değil yurttaşlarla eşit haklar tanınmıştır. Din görevlilerinin özel okullarda değil devlet okullarında yetiştirilmesi, Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararı, Yüksek Öğretim Kurumları Yasası ve Milli Eğitim Temel Yasası'yla düzenlenmiş devlet politikasıdır. Bu nedenle azınlıklara verilecek bir hak yurttaşlar arasında azınlıklar lehine bir eşitsizliğe neden olur. T.C. Devleti, din görevlilerini bir devlet okulu olan İmam-Hatip Okulları ve devlet üniversiteleri bünyesindeki İlahiyat Fakülteleri'nde yetiştirmektedir. Eğitim-öğretim etkinlikleri, devletin denetimi ve gözetimi altında yapılmaktadır. Hiçbir cemaat ya da kesime bu konuda ayrıcalık tanınmamıştır. Heybeliada Ruhban Okulu 1971 yılında 'Özel Yüksekokulları Kapatan Yasa'nın yürürlüğe girmesiyle kapanmıştır. Bu yasa çıkartılırken ve Anayasa Mahkemesi'nin 625 Sayılı Özel Öğretim Yasası'nın kimi maddeleri iptal edilirken hiçbir biçimde Heybeliada Ruhban Okulu'nun kapatılması amaçlanmamıştır. Yapılan düzenlemelerle, özel üniversitelerin açılmasına 'devlet denetiminde olmak' koşuluyla izin verilmiştir. Ancak Patriklik, bu koşulu kabul etmeye yanaşmadığı için Heybeliada'daki okul açılamamıştır. Patriğin "Kendi din adamlarımızı eğitme hakkından yoksunuz." savı kötü niyetlidir. Patriğin, yalnızca dinsel eğitim vermesi gereken bir kurumun, devletin denetimi altında etkinlik göstermesini kabul etmemesinin nedenleri bellidir. Ulusal mücadele dönemindeki ataları gibi, Patrik Athenegoras, Metropolit Emilyanos, Makarios gibi Türkiye karşıtı etkinlik gösteren militan Papazların hep Heybeliada Ruhban Okulu'ndan mezun oldukları bilinmektedir. Bununla birlikte Patriğin ve kendisine bağlı 12 metropolitin T.C. yurttaşı olmaları koşulunun da (ki bu koşul Lozan Antlaşması'nın ilgili maddeleri gereğidir) kaldırılması isteği göz önüne alınırsa durum daha da belirginleşmektedir. Sonuç ile Öneri : 1) Fener'deki Patriklik, yasaklanmış olmasına karşın siyasal etkinliklerini din maskesi altında sürdürmektedir. 2) Patrikliğin, siyasal etkinlikleriyle Türkiye'yi bölmeye yönelik ittifakın içinde olduğu pek çok kez kanıtlanmıştır. 3) Patrikliğin etkinlikleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en temel ilkesi olan laikliğe tümüyle karşıdır. 4) AB kapsamında bu tür konular da sıkça gündeme gelmekte ve Türkiye'nin devleti ve ulusuyla bölünmez bütünlüğü ilkesi aleyhine kararlar alarak Anayasa, yasa, tüzük ve yönetmeliklerde değişiklikler yapması beklenmektedir. Hangi beklentiyle olursa olsun bu tür girişimlerde bulunanlar haindir. Ruhban okulunu açmaya yeltenmek de açık bir ihanettir. Patriklik, Lozan Antlaşması hükümlerindeki esnekliğe dayanılarak Türkiye'den çıkarılıp Aynoroz Adası'na taşındırılmalıdır. Bu bölücü çalışmalara daha çok göz yumulamaz. Quiternoob kim kimi temizledi acaba? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 BabacumMostors said: ŞAKİRT ALERT! Bana istinaden yazdıysan hiç maklube yemedim risale-i-nur okumadım zaman vb gazetelere popomu bile silmem cemaat evlerinde hiç bulunmadım dolayısıyla şakirt filan değilim. Hakaret olarak algılarım düşünce yapımdan dolayı hala da uzatırsanız iş babanuzun şarap çanağına kadar gider. Kimse kimseye hakaret edemez. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Quiternoob Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Arkadaşım ilk önce hoşgörülüyüz dedin şimdi de "ama onlar da bize vurdu" diyip hoşgörüsüzsek bir sebebi vara getiriyorsun lafı. Ben iki halk arasında husumet yoktur demiyorum, Ermeniler Türkler'e ne yaptıysa Türkler de aynını yaptı işte, onlar hoşgörüsüzse Türkler de öyle. Çetelere, patriklere, Kıbrıslı Rumlar'a kızıp da hıncını komşusundan alan adam standart bir ikinci dünya küçük adamıdır. Senelerce aynı çete, patrik muhabbetleriyle insanların beyni yıkandı, kendi ülkesindeki insanlara yabancılaştırıldı. Milyonlarca insan diyoruz yahu, hepsini nasıl aynı potada eritiyorsun? İstanbul'daki esnafın Van'daki çeteyle ne ilgisi var? EOKA ile ne ilgisi var? Burada kandırılan biri varsa şeker yiyen ben değil, mikro durumlar için bile hala bu propogandaları argüman olarak kullanan sen olma ihtimali daha fazla. Eski İstanbullular gayrimüslüm komşularını Anadolu'dan gelen kültürsüz insanlara 1000 kere tercih ederler. Eskiden kültürleri iç içeydi, birbirlerinin bayramlarını hep beraber yaşardı bu insanlar, çeteli patrikli korku hikayeleri onlara sökmez. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Quiternoob said: Arkadaşım ilk önce hoşgörülüyüz dedin şimdi de "ama onlar da bize vurdu" diyip hoşgörüsüzsek bir sebebi vara getiriyorsun lafı. Ben iki halk arasında husumet yoktur demiyorum, Ermeniler Türkler'e ne yaptıysa Türkler de aynını yaptı işte, onlar hoşgörüsüzse Türkler de öyle. Çetelere, patriklere, Kıbrıslı Rumlar'a kızıp da hıncını komşusundan alan adam standart bir ikinci dünya küçük adamıdır. Senelerce aynı çete, patrik muhabbetleriyle insanların beyni yıkandı, kendi ülkesindeki insanlara yabancılaştırıldı. Milyonlarca insan diyoruz yahu, hepsini nasıl aynı potada eritiyorsun? İstanbul'daki esnafın Van'daki çeteyle ne ilgisi var? EOKA ile ne ilgisi var? Burada kandırılan biri varsa şeker yiyen ben değil, mikro durumlar için bile hala bu propogandaları argüman olarak kullanan sen olma ihtimali daha fazla. Eski İstanbullular gayrimüslüm komşularını Anadolu'dan gelen kültürsüz insanlara 1000 kere tercih ederler. Eskiden kültürleri iç içeydi, birbirlerinin bayramlarını hep beraber yaşardı bu insanlar, çeteli patrikli korku hikayeleri onlara sökmez. Osmanlı bir imparatorluktu hoşgörülü olmak zorundaydı emperyal olmak için Türkiyenin durumu farklı kaldı ki hal böyleyken bile Osmanlıdan gelen o hoşgörü geleneği devam ettirilmeye çalışılmıştır fakat ilk saldıran insanların kimler olduğu da ortada. O bize saldırdı bizde ona saldırdık diye bir durum mu var bir bak bakalım. Ermeni diasporası yalanına inanıyorsun gibime geldi. İnan şu an kıyaslama yapılacaksa hoşgörülük anlamında hepsinden çok daha iyiyiz ona emin ol biz onlardan kat kat iyiyiz. Hangi ab milleti kendi parasıyla cami restore eder? Kaldı ki benim kişisel görüşlerimi bilemezsin. Kurşun atana gül atan dünya insanı değil ancak dünyanın en salak insanı olabilir. Ayrıca argüman olarak kullanılanlar çok alışık olduğumuz Ermeni veya benzeri milletlerin lobisi gibi propaganda amaçalı uydurulmuş saptırılmış şeyler değil bilakis yabancı arşivlerinden toplanan belgelerdeki tarihi gerçekliklerdir. Hadi bizim osmanlı arşivleri yanlı yazacak olsa bile mesela Fransız arşivleri niye yanlı yazsın? Ayrıca şu olaya tavım "Anadoludan gelen kültürsüz insanlar" biz sanki batıdan geldik bu topraklara. Zaten hepimiz anadoluluyuz doğudan geldik buralara o anadoludan gelen kültürsüz insanlar İstanbulu vatan yaptı sana zamanında. Biz şu an çok kültürlü olabilseydik aramızda bu kadar kültürsüz insanlar da bulamazdık. Buna da dikkat edelim. Bu işlerde şeffaf olmak önemlidir kimse bir hesaplaşmaya gitmiyor ki türkiye tarafından Ağrıyı isteyen onlar hesaplaşmaya giden onlar. 1000 kere dedik arşivleri açalım diye hiçbirisi kabul etmedi. Çünkü ermeni diasporasından beslenen bir ülke niye beslenme kaynağını yok etmek istesin. Çeteli patrikhaneli korku hikayeleri demişsin. Bunlar korku hikayeleri değil bizzat tarihin kendisidir. Kimse kusura bakmasın zor zamanında sırtından bıçaklayan adama kimse dost olarak bakamaz. Hatta çoğu gücünü toplayıp kendisini bıçaklayan adama saldırır. Biz onu da yapmıyoruz ama yine suçluyuz. Diyorum ya biz fazla insanız bunlara göre. O çeteli patrikhaneli korku hikayelerinin kahramanları kim bir bak onlar uydurma değil hepsi tarihin kendisidir ABD de yazarlık eğitimi almış insanlara yazdırılan düzmece tarihi roman değil onlar. Git oku öğren. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Raze Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Dininize/inancınıza olan bağınız çamın üstüne iki tane şıngırdayan şey asınca bozuluyor/aşınıyor/yozlaşıyorsa size kötü bir haberim var. başlığı hijack eden diğer konuda da yapayım trollüğümü; yemişim hoşgörüyü, anadoluya hoşgörü sırtında aşk okları atarak gelmedik; müslümanlığa "aaa bu din çok güzelmiş" deyip geçmedik, avrupa amerikaya barış çubuğu içmeye gitmedi. Güçlü güçsüzü ezer, hep böyleydi hep böyle olacak; böyle yapmayan zaten olamayacak. Atalarım benim daha rahat etmem için ne yapmışsa ve bu çaba beni rahat ettirmiş ise dogru/iyi yapmıştır. Aynısını torunlarım için yapmak niyetindeyim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Bizde öyle dedik arkadaş zaten. Emperyal olmak bunu gerektirdiği için bu hoşgörüyü gerçekleştirmişler. Kimsenin kara kaşına kara gözüne değil yani. Çünkü aksini yapsan başarıya ulaşamazsın. Adamı öldürsen bir işe yaramaz ki vergiye bağlarsın o yüzden bilinçlenmesin diye çok sıkmazsın dinini serbest bırakırsın vergisini ödemezsede askerini salarsın üstüne. Olay bu kadar basit. Şimdi vergi alamıyorsun asker konumlandıramıyorsun onun yerine en büyük orduların olan şirketlerini salıyorsun pazar haline getiriyorsun hiçbir farkı yok bunun dışında birde İngilizler bunun üstüne kültürlerini bozma taktiğini geliştirdi emperyal anlamda ve bunu uyguluyorlar. Kültürünün çoğunluğunu ne oluşturuyorsa onu bozacaktı. Mesela arapların kültürünü islam oluşturuyor islamı bozdular ve ortaya Vahabilik çıktı. Şimdi onların bir direnişe karşı koymaları içten bile değil. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Quiternoob Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Soris said: Osmanlı bir imparatorluktu hoşgörülü olmak zorundaydı emperyal olmak için Türkiyenin durumu farklı kaldı ki hal böyleyken bile Osmanlıdan gelen o hoşgörü geleneği devam ettirilmeye çalışılmıştır fakat ilk saldıran insanların kimler olduğu da ortada. 1923'ten sonraki gayrimüslüm ayaklanmalarını sayar mısın lütfen? Soris said: O bize saldırdı bizde ona saldırdık diye bir durum mu var bir bak bakalım. Dediğin aynen buydu. Soris said: Ermeni diasporası yalanına inanıyorsun gibime geldi. Hayır inanmıyorum. Sen bana demişsin ya hani "benim kişisel görüşlerimi bilemezsin" diye, benimkileri bilmeden konuşuyorsun şu an. Soris said: İnan şu an kıyaslama yapılacaksa hoşgörülük anlamında hepsinden çok daha iyiyiz ona emin ol biz onlardan kat kat iyiyiz. Hangi ab milleti kendi parasıyla cami restore eder? Türkiye mi çok kültürlü yaşama daha müsait AB ülkeleri mi? Adamlar burada barınamıyor bile, sen neyden bahsediyorsun? Türkiye'de yeni kilise açmak yasak mesela bunu biliyor muydun? Londra'da kiliseden çok cami var. Soris said: Kaldı ki benim kişisel görüşlerimi bilemezsin. Kurşun atana gül atan dünya insanı değil ancak dünyanın en salak insanı olabilir.? Algın bazı şeyleri seçmiyor sanırım, milyonlarca insanı nasıl "kurşun atanlar" diye aynı potada eritebildiğini açıklar mısın bana? Soris said: Ayrıca argüman olarak kullanılanlar çok alışık olduğumuz Ermeni veya benzeri milletlerin lobisi gibi propaganda amaçalı uydurulmuş saptırılmış şeyler değil bilakis yabancı arşivlerinden toplanan belgelerdeki tarihi gerçekliklerdir. Mesele olayların olup olmaması değil, senin gibi insanların gözlerinin insanları kırmızı ve yeşil olarak algılaması. Bir faction sana attack verince hop hepsi kırmızı oluveriyor birden. Faction sınıflandırman bile hatalı zaten. Soris said: Hadi bizim osmanlı arşivleri yanlı yazacak olsa bile mesela Fransız arşivleri niye yanlı yazsın? Buraya gönderdikleri gözlemci şerefsizse mesela? Ermeniler ve Rumlar lehine bir sürü rapor var mesela, bazıları Türkiye'ye bile gelmeyen adamlar tarafından yazılmış. Fransız arşivleri seni değil Ermeniler'i destekliyor. Soris said: Ayrıca şu olaya tavım "Anadoludan gelen kültürsüz insanlar" biz sanki batıdan geldik bu topraklara. Zaten hepimiz anadoluluyuz doğudan geldik buralara o anadoludan gelen kültürsüz insanlar İstanbulu vatan yaptı sana zamanında. Daha fazla özcü argüman. 500 yıl öncenin olayı beni ırgalamaz, hepimizin kökeni Kenya'ya dayanıyor o zaman napalım bağrımıza mı basalım adamları? Soris said: Çeteli patrikhaneli korku hikayeleri demişsin. Bunlar korku hikayeleri değil bizzat tarihin kendisidir. Kimse kusura bakmasın zor zamanında sırtından bıçaklayan adama kimse dost olarak bakamaz. Hatta çoğu gücünü toplayıp kendisini bıçaklayan adama saldırır. Düşmana saldırma diyen yok, herkes düşman belleniyor sorun orada. Bütün dünya Türkler'e düşman bi Türkler melek. Türk'ün Türk'e attığı kazığı kimse kimseye atmıyor o da ayrı bir ironi. Soris said: Biz onu da yapmıyoruz ama yine suçluyuz. Diyorum ya biz fazla insanız bunlara göre. O çeteli patrikhaneli korku hikayelerinin kahramanları kim bir bak onlar uydurma değil hepsi tarihin kendisidir ABD de yazarlık eğitimi almış insanlara yazdırılan düzmece tarihi roman değil onlar. Git oku öğren. Yapmışsın işte, nerede arkadaşım milyonlarca insan? Barındırabildin mi sen onları ülkende? Barındıramadın. Madem Osmanlı hoşgörüsünün bayraktarlığını yapacaksın o zaman kendini kıçı kırık Ermenistan'la kıyaslama önce başka kültürleri içinde barındırabilmeyi öğren herkesi enemy of the state diye etiketleme. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cin Ruhi Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 oha konu nerelere gelmiş adasda Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
rahatsiz Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 valla biz noeli kutladık. gayet güzel hindimizi yedik. kaz bulaydık kaz yiyecektik. olmadı bulamadık. havalar tam soğumadığı için güzel değilmiş daha kazlar öyle dedi karstan kaz getiren tanıdıklar. subata söz aldık onu da. gayet hediye felan da verdik. masada da aileden müslüman da vardı, hristiyan da, inançsız da. gayet mutlu mesut toplandık. yılbaşında da daha dar benzeri aile kadrosu toplanacak raklet yapacaz bu sefer. hristiyan olmuş gibi hissetmiyorum kendimi. hatta sevmem onların inancını. saçmadır baya. özenti gibi de hissetmiyorum. bahane lazımdı toplanmak için, hediye vermek için kullandık işte o bahaneyi. ağaç süsleme olayı filan tek tanrılı dinler öncesinde paylaşılan inançlardan büyük bir ihtimal. türkler ve avrupalılarda ortaklaşa görülmesi doğal yani. bahar bayramı - nevruz gibi. nedir bu kalıplara sokma, sahiplenme anlayabilmiş değilim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rewendor Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Şu ülkede çok fazla boş insan var. İşi gücü yok da noel kutlamakmış, propogandaymış, özentilikmiş tartışıyo. Ben noel falan kutlamam, yılbaşında hediye alır veririm en fazla, ama ben bile kızdım şu bağnaz, kıt görüş açısına. Size ne kardeşim? İsteyen kutlar. İstemiyosanız kutlamazsınız. Zaten noel kutlayan pek yok, noel süsleriyle çam ağacıyla hindisiyle (hindi son 5 senede girdi ülkeye, önceden hindi kesen yoktu pek bizde) yılbaşı kutlanıyo ikisini birleştirip. Bizim kültürümüzde yokmuş falan. Kafanız mı güzel yahu? Bana ne benden öncekilerin tavrından, sana ne, ona ne? Hayat senin hayatın, istersen kutlarsın. Hayatını dogmalara göre yaşayıp boşa geçirecek kadar mı kifayetsizsin diye sorarlar insana. Bir de özenti mözenti diyorlar, ee, özenilecek şeye herkes özenir tabii. Sen hayatında hiçbişeye mi özenmedin diye sorarlar adama. Prezentasyonun güzelliğinden, etkinliğin başarısından bahsedilmiş zaten. Hediye vermek, tonton noel baba, şeker-süt-kurabiye falan güzel şeyler bunlar. Hiç yurtdışında noel kutlamalarına denk geleniniz katılanınız var mı bilmiyorum da, resmen meydanlardaki dev ağaçlar, kostümlü yürüyüşler, rengarenk sokaklar falan tabii ki güzel şeyler. Adamlar noel filmleriyle bile iç ısıtıyo. Bizim bayramda osurmak orucu bozar mı o tartışılıyo. Adamlar noel öncesi black fridayle alışveriş çılgınlığı yaratıyo, filmlerle karla şekerle moda sokuyo, bizde 1 ay sabahtan akşama aç gezecen deniyo. Adamlar birbirine hediyeler verip kostümlü yürüyüşler düzenliyorlar, bizde öğlen lokantasını kapatmayan mekan sahibi halk tarafından linç ediliyo. Ondan sonra neden noel kutlanıyo da islam bayramları coşkuyla kutlanmıyo diye sorun siz. Hepsini geçtim kimsenin doğarken ırk, toplum, kültür seçme şansı yok, kimse de kendi toplumundaki dogmalara göre yaşamak zorunda değil. Şurada "ben müslüman değilim bana ne" diyen adama bile kültür ayağına baskı yapılıyo. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Longshanks Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 aslında insanın neyi kutladığı önemli değil. önemli olan eğlenmek. hep bişeyleri bahane edip özel gün çıkarıyoruz işte. ben şahsen hoşlanmıyorum ama durum böyle. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cin Ruhi Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 bu başlık kilit olacak bence.. amacından sapmış. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Quiternoob said: 1923'ten sonraki gayrimüslüm ayaklanmalarını sayar mısın lütfen? Türkiye dediğim zaman Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yılını referans alıp "1923'ten sonraki gayrimüslüm ayaklanmalarını sayar mısın lütfen?" demenin bir anlamı yok çünkü ben Türkiye Cumhuriyeti demedim. Cumhuriyet kurulmadan önce birsürü ayaklanma ve katliam gerçekleştirdi Ermeniler. Bunları bilmiyor değilsin herhalde? Quiternoob said: Türkiye mi çok kültürlü yaşama daha müsait AB ülkeleri mi? Adamlar burada barınamıyor bile, sen neyden bahsediyorsun? Türkiye'de yeni kilise açmak yasak mesela bunu biliyor muydun? Londra'da kiliseden çok cami var. Bir ülkenin çok kültürlü yaşama müsait olması tamamen ekonomi ile alakalı. Bir zamanlar Osmanlıda yaşam şartları iyiydi burada barındılar şimdi orada barınırlar. Osmanlıdan önce Roma vardı o zaman orada barınmışlardır bunun bir önemi yok. Adamlar burada gayetde güzel barınıyor herşey paraya bakıyor artk. Paran oldumu dünyanın her yerinde yaşayabilirsin. Türkiye de de gayet güzel barınıyor insanlar kimsenin kimseye birşey demeye hakkı yok dediği de yok. Türkiyede yeni kilise açmanın yasak olduğunu bilmiyordum. Acaba sence sebebi batılılar gibi başka inançtan olan insanların ibadethanelerini yıkmayıp onu kendi cebimizden ödetip restore ettirdiğimizden dolayı yeni bir ibadethane açılmasına gerek olmadığı için olabilirmi acaba? Londrada kilisen çok cami var demişsin. Bunun doğru olduğuna inanmamakla birlikte bu bilginin gerçek olması bile önemli değildir çünkü : - Öncelikle Londra dünyanın en metropolitik yeridir. Her kesimden insan olduğu için ibadethaneleride çok olabilir. - İngilizlerin çoğunun dinle filan alakası yok. Arz-talep meselesi yani. Kiliseye de en fazla emekliler vakit geçirmek için giderler. - En önemli sebep ise İngilizler dünyadaki islam politikasına yön verirler. Dünyadaki siyasal islamın her türlü alt veya üst kademe yöneticisi Londrada eğitim görür. Dolayısıyla İngilizler islamın çekirdeğini parçalar bozar ve o yönetici adaylarını ülkelerine yollarlar. Sonrası malum :) Cami işte bu yüzden fazla gibi gözükür. Quiternoob said: Algın bazı şeyleri seçmiyor sanırım, milyonlarca insanı nasıl "kurşun atanlar" diye aynı potada eritebildiğini açıklar mısın bana? İnsanların kurşun atanlar diye aynı potada eritmiyorum sen öyle sanıyorsun. Öyle bir durum olamaz benim bahsettiğim tarih bilminden en optimal şekilde yararlanmak. Tarihin öncülüğünde hesaplaşmaya girmek ne kadar yanlış ve zararlı birşey ise tarihten feyz almak ise o kadar yararlıdır. Kimse kimseyi bunlar bize bunları yaptı bizde onların gözünü çıkaralım demiyor. Fakat bize neler yapıldığını bilelim ona göre her hıyarım var diyene tuzla gitmeyelim bahsettiğim olay bu. Ayrıca bizim en samimi aile dostumuz komple sülalecek Ermeniydi ve kalabalık bir ailelerdi anlaşamadığımız bir tek konu yoktu oda insan bizde insanız kimsenin kimseden ayrı gayrısı yok. Ama ne onlarla iyi anlaşıyorum diye şu an ki ermeni lobisinin bize yaptıklarını göz ardı edebilirim ne ermeni lobisinin bize yaptıklarından dolayı gidip aile dostumu "ne iş lan" diyebilirim. Quiternoob said: Buraya gönderdikleri gözlemci şerefsizse mesela? Ermeniler ve Rumlar lehine bir sürü rapor var mesela, bazıları Türkiye'ye bile gelmeyen adamlar tarafından yazılmış. Fransız arşivleri seni değil Ermeniler'i destekliyor. Olay sadece Fransız arşivleri değil ki tarih her arşive bakarak yazılır. Bir arşive bağlı kalınmaz. Ruslar Ermenileri kışkırtıp ayaklanma yaptırmalarına rağmen Rusların bile ermenilerin yaptıklarına dayanamadığı o sergiledikleri vahşetten iğrendikleri anlar çoktur tarih bunları not etmiştir. Quiternoob said: 500 yıl öncenin olayı beni ırgalamaz, hepimizin kökeni Kenya'ya dayanıyor o zaman napalım bağrımıza mı basalım adamları? 500 yıl öncesinin olayı seni ırgalamıyorda hemen hemen 100 sene önceki olay mı ırgalıyorda? Gayrimüslimleri kovdunuz diye ağlıyorsun burada. Şeytanın avukatlığını yapıyorsun. Quiternoob said: Düşmana saldırma diyen yok, herkes düşman belleniyor sorun orada. Bütün dünya Türkler'e düşman bi Türkler melek. Türk'ün Türk'e attığı kazığı kimse kimseye atmıyor o da ayrı bir ironi. Kimsenin düşman bellendiği yok. Zira devletler arası ilişkilerde dost veya düşman yoktur sadece çıkar vardır. Fakat tarih okuyan insanlar olarak zamanında başımıza neler geldi bunları bilelim. Çapsız bir insansan bunları bilip gaza gelebilirsin. Fakat normal bir insansan hem bunları okursun hem gaza gelmezsin. Yine çapsız bir insansan normal insanların sahip olduğu konuma gelemeden kendini öyle göstermek için olayı tam olarak bilmeden direk gaza gelmemiş olursun. Ama olayı okumadın. Önyargıdır bu direk. Quiternoob said: Yapmışsın işte, nerede arkadaşım milyonlarca insan? Barındırabildin mi sen onları ülkende? Barındıramadın. Madem Osmanlı hoşgörüsünün bayraktarlığını yapacaksın o zaman kendini kıçı kırık Ermenistan'la kıyaslama önce başka kültürleri içinde barındırabilmeyi öğren herkesi enemy of the state diye etiketleme. Kusura bakma da o attığım yazıların hiçbiri olmamış gibi davranıyorsun. Devlet politikası olarak insanlar barındırılmak istense bile burada kendileri barınamazlardı onca yapılan şeyden sonra. Osmanlı hoşgörüsünün bayraktarlığını yapan yok kaldı ki bunu yapacak olan adamın aklından şüphe ederim. Ben olanı söylüyorum ama şuna inan bir ermeni Türkiyede bir türk ün erivanda yaşayabileceğinden çok daha rahat yaşar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Quiternoob Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Soris said: Türkiye dediğim zaman Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yılını referans alıp "1923'ten sonraki gayrimüslüm ayaklanmalarını sayar mısın lütfen?" demenin bir anlamı yok çünkü ben Türkiye Cumhuriyeti demedim. Cumhuriyet kurulmadan önce birsürü ayaklanma ve katliam gerçekleştirdi Ermeniler. Bunları bilmiyor değilsin herhalde? Madem Osmanlı zamanından bahsediyordun neden "Türkiye Osmanlıdan gelen o hoşgörü geleneği devam ettirilmeye çalışmıştır" diyorsun? Gayrimüslümlere yönelik cumhuriyet sonrası baskılarla WW1 zamanındaki olayların ne ilgisi var? Soris said: Bir ülkenin çok kültürlü yaşama müsait olması tamamen ekonomi ile alakalı. Bir zamanlar Osmanlıda yaşam şartları iyiydi burada barındılar şimdi orada barınırlar. Osmanlıdan önce Roma vardı o zaman orada barınmışlardır bunun bir önemi yok. Değil. Amerika ilk kurulduğunda berbat biryerdi ama kolonistler arası etnik karışıklıklar yoktu. Osmanlı'da ekonomik şartlar iyiyken milliyetçilik diye bir akım yoktu bir kere. Ama yine Osmanlı dönem dönem gayrimüslümler Müslüman olsun diye üstlerinde ekonomik baskı uygulamıştır, bunun en yoğun olduğu zaman 18yydır. İspanya fakir biryer mi? Belçika fakir biryer mi? Bir ülke etnik çatışmadan dolayı da geriye gidebilir, geriye gittiği için de etnik çatışma yaşayabilir bunun bir formülü yok. Soris said: Adamlar burada gayetde güzel barınıyor herşey paraya bakıyor artk. Paran oldumu dünyanın her yerinde yaşayabilirsin. Türkiye de de gayet güzel barınıyor insanlar kimsenin kimseye birşey demeye hakkı yok dediği de yok. Neye dayanarak söylüyorsun arkadaşım bunu? Niye kaçtı bu kadar insan o zaman ülkeden? Rahipler neden öldürüldü? Boynuna haç giydiği için sokakta harasslanan insan yok mu hiç? Taksim'de ev bakarken Ermeni bir ev sahibi ile görüşmek için telefonda gayrimüslümlere zorla senet imzalatıp gayrimenkullerini gasp eden bir mafya olmadığıma ikna etmek için 10 dakika konuşmam gerekti, bu insanlar buluşma yerine korka korka geldiler. Bu adamlar korkarak yaşıyorlar, polise bile gidemiyorlar çünkü polis birşey yapmıyor. Sen nerede yaşıyorsun? Soris said: Türkiyede yeni kilise açmanın yasak olduğunu bilmiyordum. Acaba sence sebebi batılılar gibi başka inançtan olan insanların ibadethanelerini yıkmayıp onu kendi cebimizden ödetip restore ettirdiğimizden dolayı yeni bir ibadethane açılmasına gerek olmadığı için olabilirmi acaba? Gerek olmayan şeylere yasak mı konuluyor? Lol. Seni Trabzon'a alalım o zaman, orada bir sürü yeraltı Hristiyanı var ve gidebilecekleri kiliseleri olmadığından kendi aralarında ayin yaptıkları için yeraltı Hristiyanı deniyor onlara. Soris said: Londrada kilisen çok cami var demişsin. Bunun doğru olduğuna inanmamakla birlikte bu bilginin gerçek olması bile önemli değildir çünkü : - Öncelikle Londra dünyanın en metropolitik yeridir. Her kesimden insan olduğu için ibadethaneleride çok olabilir. - İngilizlerin çoğunun dinle filan alakası yok. Arz-talep meselesi yani. Kiliseye de en fazla emekliler vakit geçirmek için giderler. - En önemli sebep ise İngilizler dünyadaki islam politikasına yön verirler. Dünyadaki siyasal islamın her türlü alt veya üst kademe yöneticisi Londrada eğitim görür. Dolayısıyla İngilizler islamın çekirdeğini parçalar bozar ve o yönetici adaylarını ülkelerine yollarlar. Sonrası malum :) Cami işte bu yüzden fazla gibi gözükür. E adamlara laf ediyordun tahammülsüzler diye, aksini gösterdim şimdi sebep sayıyorsun. Hoşgörülüyüz dediğinde de aynı oldu. Soris said: İnsanların kurşun atanlar diye aynı potada eritmiyorum sen öyle sanıyorsun. Öyle bir durum olamaz benim bahsettiğim tarih bilminden en optimal şekilde yararlanmak. Tarihin öncülüğünde hesaplaşmaya girmek ne kadar yanlış ve zararlı birşey ise tarihten feyz almak ise o kadar yararlıdır. Kimse kimseyi bunlar bize bunları yaptı bizde onların gözünü çıkaralım demiyor. Fakat bize neler yapıldığını bilelim ona göre her hıyarım var diyene tuzla gitmeyelim bahsettiğim olay bu. O zaman alakasız şeyler söylüyorsun. Türk halkının gayrimüslümlere olan tahammülsüzlüğü, korkusu ve bu insanların ülkeyi kitleler halinde terketmesinin altındaki sebebin hoşgörüsüzlük olmadığını iddia ediyorsun ve şu ana kadar gösterdiğin tek sebep onların de bir zamanlar bize vurmuş olması. Ama onlar dediğin insanların hepsinin bir olmadığını anlayamıyorsun. Soris said: Ayrıca bizim en samimi aile dostumuz komple sülalecek Ermeniydi ve kalabalık bir ailelerdi anlaşamadığımız bir tek konu yoktu oda insan bizde insanız kimsenin kimseden ayrı gayrısı yok. Ama ne onlarla iyi anlaşıyorum diye şu an ki ermeni lobisinin bize yaptıklarını göz ardı edebilirim ne ermeni lobisinin bize yaptıklarından dolayı gidip aile dostumu "ne iş lan" diyebilirim. "Benim Rum, Ermeni Yahudi arkadaşlarım var ulan!" v2. Türkiye'deki gayrimüslümler çok sosyal insanlar herhalde, facebooklarına baksak hiçbirinin 5000den aşağı arkadaşı çıkmaz sanırım. Da neyse anlaş tabi, anlaşmıyosun diyen yok zaten. Soris said: Olay sadece Fransız arşivleri değil ki tarih her arşive bakarak yazılır. Bir arşive bağlı kalınmaz. Ruslar Ermenileri kışkırtıp ayaklanma yaptırmalarına rağmen Rusların bile ermenilerin yaptıklarına dayanamadığı o sergiledikleri vahşetten iğrendikleri anlar çoktur tarih bunları not etmiştir. Doğrudur, buna bir itirazım yok zaten. Soris said: 500 yıl öncesinin olayı seni ırgalamıyorda hemen hemen 100 sene önceki olay mı ırgalıyorda? Gayrimüslimleri kovdunuz diye ağlıyorsun burada. Şeytanın avukatlığını yapıyorsun. 500>100 Benim o zamanları görüp de hala yaşayan akrabalarım var biliyor musun? Kaldı ki ben buraya tazminat koparmaya gelmedim, sen hoşgörülüyüz dedin bana da şeker yiyip kandırılan çocuk dedin ben onun cevabını veriyorum. Soris said: Kimsenin düşman bellendiği yok. Zira devletler arası ilişkilerde dost veya düşman yoktur sadece çıkar vardır. Fakat tarih okuyan insanlar olarak zamanında başımıza neler geldi bunları bilelim. Çapsız bir insansan bunları bilip gaza gelebilirsin. Fakat normal bir insansan hem bunları okursun hem gaza gelmezsin. Yine çapsız bir insansan normal insanların sahip olduğu konuma gelemeden kendini öyle göstermek için olayı tam olarak bilmeden direk gaza gelmemiş olursun. Ama olayı okumadın. Önyargıdır bu direk. Devletlerden değil toplumlardan bahsediyoruz. İnsanları takımlara ayırdığından hala aradaki farkı göremedin. Soris said: Kusura bakma da o attığım yazıların hiçbiri olmamış gibi davranıyorsun. Devlet politikası olarak insanlar barındırılmak istense bile burada kendileri barınamazlardı onca yapılan şeyden sonra. Osmanlı hoşgörüsünün bayraktarlığını yapan yok kaldı ki bunu yapacak olan adamın aklından şüphe ederim. Ben olanı söylüyorum ama şuna inan bir ermeni Türkiyede bir türk ün erivanda yaşayabileceğinden çok daha rahat yaşar. "İnsanların kurşun atanlar diye aynı potada eritmiyorum sen öyle sanıyorsun. " diyip yine dönüp dolaşıp aynı yere getiriyorsun lafı. Tekrar ediyorum, ilk başta dedin ki hoşgörüsüz değiliz şimdi de ortadaki hoşgörüsüzlüğü meşrulaştırmaya çalışıyorsun. Ben Türkler orktur, her gördükleri adama aggro olurlar dedim mi? Demedim. Sebepleri var veya yok, haklı ya da haksız, Türkler şu an bu adamlara karşı hoşgörüsüz bu kadar basit. Hala Ermenistan'la aşık atıyorsun, yahu Ermenisten zaten boktan biryer onlar gibi olunca biz de en fazla boktan oluruz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soris Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Quiternoob said: Madem Osmanlı zamanından bahsediyordun neden "Türkiye Osmanlıdan gelen o hoşgörü geleneği devam ettirilmeye çalışmıştır" diyorsun? Gayrimüslümlere yönelik cumhuriyet sonrası baskılarla WW1 zamanındaki olayların ne ilgisi var? Niye Türkiye olarak kullanmayayım arada 150 sene filan mı var WW1 den sonra Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesinde. Benim bahsettiğim Cumhuriyeti kuracak olan ekibin WW1 de Ermenilerin bizi arkadan hançerlemesine rağmen onlara devlet eliyle bir zülum yapılmadığıdır. Quiternoob said: Değil. Amerika ilk kurulduğunda berbat biryerdi ama kolonistler arası etnik karışıklıklar yoktu. Osmanlı'da ekonomik şartlar iyiyken milliyetçilik diye bir akım yoktu bir kere. Ama yine Osmanlı dönem dönem gayrimüslümler Müslüman olsun diye üstlerinde ekonomik baskı uygulamıştır, bunun en yoğun olduğu zaman 18yydır. Sen amerikanın elinden ekonomisini al bakalım onlar kaç dk da birbirlerini yiyecek :) Para tutkal görevi görür para varken kardeşiz demek kolay. Osmanlının dönem dönem gayrimüslümler müslüman olsun diye üstlerinde ekonomik baskı uyguladıkları konusunda bir bilgim yok o yüzden yorum yapmam doğru olmaz. Çok gerekirse araştırıp bakarım. Quiternoob said: Neye dayanarak söylüyorsun arkadaşım bunu? Niye kaçtı bu kadar insan o zaman ülkeden? Rahipler neden öldürüldü? Boynuna haç giydiği için sokakta harasslanan insan yok mu hiç? Taksim'de ev bakarken Ermeni bir ev sahibi ile görüşmek için telefonda gayrimüslümlere zorla senet imzalatıp gayrimenkullerini gasp eden bir mafya olmadığıma ikna etmek için 10 dakika konuşmam gerekti, bu insanlar buluşma yerine korka korka geldiler. Bu adamlar korkarak yaşıyorlar, polise bile gidemiyorlar çünkü polis birşey yapmıyor. Sen nerede yaşıyorsun? Kurunun yanında yaşta yandı işte o yüzden. Artık hiçbirşey eskisi gibi olamaz. Biz 7 düvele karşı savaşırken bizi bıçaklayan hiçbir toplumla artık eskisi gibi olamayız. Bizim ülkemizde yaşayan ermeni ile diaspora ermenisi arasında çok fark var bu farklırı niye göz ardı edelim? Ayrıca dolandırıcılığını yapacak adam ermeni rum türk müslüman ımı dinler paranın dini mi olur. O vatandaşımız biraz nem kapmış. Quiternoob said: Gerek olmayan şeylere yasak mı konuluyor? Lol. Seni Trabzon'a alalım o zaman, orada bir sürü yeraltı Hristiyanı var ve gidebilecekleri kiliseleri olmadığından kendi aralarında ayin yaptıkları için yeraltı Hristiyanı deniyor onlara. Türkiyede bir sürü eski kilise var el insaf. Daha Akdamar kilisesi restore edildi. Şişlide daha yeni restore ettirildi kilise. Git bak bakalım avrupada ki en yaşlı cami kaç yaşındaymış? Az biraz insaflı olun. Sümelayı daha yeni açtık ayine. Devlet önyargılı olsa eski kiliseleride kaldırır. O iş biraz strateji ile alakalı. O attığım yazıları dikkatli okursan biz canımız dişimizde savaşırken Gayrimüslümlerin bu ülkede neler yaptığını daha iyi anlarsın. Bir kere bizim ecdad hoşgörüsüz olsa İstanbulu aldığında direk ne kadar Türk ve İslamla bağdaşmayan unsur varsa hepsini sallardı. Tranbzonda ibadetlerini yapamayan hristiyanlar varsa önce güven verecekler insanlara bu da çok uzun sürer. Quiternoob said: E adamlara laf ediyordun tahammülsüzler diye, aksini gösterdim şimdi sebep sayıyorsun. Hoşgörülüyüz dediğinde de aynı oldu. Evet adamlara hoşgörüsüz diyorum İngilizler hoşgörüsüzlükten ziyade müthiş derecede emperyallerdir. O camiler cami değil ki İngilizlerin ajan yetiştirme okullarıdır onlar. Bunu Almanyası yapabilse o cami inşa etmeyecekmi veya İtalyası İngiliz kadar kurnaz olsa o cami inşa etmeyecek mi? Tabiki edecek bu insanların inancına saygısı olduğundan değil kendi emperyal çıkarları için yapılmış birşeydir. İngiltere ve AB birbirinden farklıdır önce bunları bilelim. AB de Camiler için birsürü yürüyüş eylem düzenlendi onları neden söylemezsin? Bizde burada kendi cebimizden kilise restore ettiriyoruz. Quiternoob said: O zaman alakasız şeyler söylüyorsun. Türk halkının gayrimüslümlere olan tahammülsüzlüğü, korkusu ve bu insanların ülkeyi kitleler halinde terketmesinin altındaki sebebin hoşgörüsüzlük olmadığını iddia ediyorsun ve şu ana kadar gösterdiğin tek sebep onların de bir zamanlar bize vurmuş olması. Ama onlar dediğin insanların hepsinin bir olmadığını anlayamıyorsun. Türk halkının gayrimüslümlere olan tahammülsüzlüğü veya hoşgörüsüzlüğünün sebebi yakın tarihimizde vardır bilmiyorsan aç oku tamamen haksızdırlar diyemezsin. Onlar dediğim insanların hepsinin bir olmadığını anlayabilecek kapasitedeyim merak etme. Zira dediğim gibi benim için hiç önemli değil. Tarihten sadece ders alınır okuyup bilirsin. Zamanında bize bunu yaptılar yürüyün hepsini keselim diyecek insanda salaktır. Bu insanın salaklığı gayrimüslim konusunda değil her alanda kendini gösterir ve sonuçta Türkiyedeki yaşamın kalitesini olumsuz yönde etkiler. Şunu da belirteyim ki Türkiyede azınlıklar her zaman batılıların büyük bir kozudur. Bizim elimizde de patrikhane kozu vardı zamanında Fatih tarafından kullanılmak istenilen. Fakat hiçbir zaman kullanılamadı ve elimizde patladı. Fener Rum Patrikhanesini Atatürk kapattırmıştır mesela. Sizce adam yanlış mı yaptı zamanında? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Quiternoob Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 30, 2010 Soris said: Niye Türkiye olarak kullanmayayım arada 150 sene filan mı var WW1 den sonra Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesinde. Benim bahsettiğim Cumhuriyeti kuracak olan ekibin WW1 de Ermenilerin bizi arkadan hançerlemesine rağmen onlara devlet eliyle bir zülum yapılmadığıdır. Bence bir hata yaptın onu kapatmaya çalışıyorsun daha çok. "Türkiye Osmanlıdan gelen o hoşgörü geleneği devam ettirilmeye çalışmıştır" derken açıkça Türkiye'nin varolduğu, Osmanlı'nın varolmadığı bir zamanı tanımlamış oluyorsun. Türkiye kurulduğunda zulüm yapacak Ermeni kalmamıştı belki o yüzden olmamıştır, Rumlar gönderildi mesela. Varlık Vergisi'ni de hatırlatırım. 6-7 Eylül olayları ve 60larda tırmanan Rum karşıtlığı, devletin bunu yer yer kaşıması yer yer sessiz kalması da Türkiye'nin çok kültürlülüğü barındırmaktaki başarısızlığının belgeleridir. Soris said: Sen amerikanın elinden ekonomisini al bakalım onlar kaç dk da birbirlerini yiyecek :) Para tutkal görevi görür para varken kardeşiz demek kolay. Anlatamıyorum galiba, Amerika göçmen atraksiyonu olduğu zamanlar bütün dünyadan çulsuz adamların akın ettiği biryerdi ama hiçbir zaman etnik ya da dini kutuplaşmalar olmadı. Soris said: Kurunun yanında yaşta yandı işte o yüzden. Artık hiçbirşey eskisi gibi olamaz. Biz 7 düvele karşı savaşırken bizi bıçaklayan hiçbir toplumla artık eskisi gibi olamayız. Bizim ülkemizde yaşayan ermeni ile diaspora ermenisi arasında çok fark var bu farklırı niye göz ardı edelim? Ayrıca dolandırıcılığını yapacak adam ermeni rum türk müslüman ımı dinler paranın dini mi olur. O vatandaşımız biraz nem kapmış. İstanbul'da özellikle yaşlı gayrimüslümlerin gayrimenkullerini gasp eden mafya var, polis de bunu gayet iyi biliyor. Emin ol bunu yaşayan adamlar içinde bulundukları durumu senden daha iyi bilir. Milyonlarca insanı "bizi bıçaklayan" millet olarak etiketleyen adamlar zaten bu ülkeyi hoşgörüsüz yapanlar. Konya'daki Ermeni'nin ne suçu var? Ankara'dakinin ne suçu var? Bugün aynı şekilde Kürtler'in tepesine binilse bir 80 yıl sonra daha senin gibi bir aynını onlar için söyleyecek. Soris said: Türkiyede bir sürü eski kilise var el insaf. Daha Akdamar kilisesi restore edildi. Şişlide daha yeni restore ettirildi kilise. Van'a mı gitsin Trabzonlu adam, Şişli'ye mi gitsin? Soris said: Git bak bakalım avrupada ki en yaşlı cami kaç yaşındaymış? Avrupa'daki en eski Müslüman yerleşimi ne kadarsa o kadar. Soris said: Az biraz insaflı olun. Sümelayı daha yeni açtık ayine. Sümela eski bir kilise. Soris said: Devlet önyargılı olsa eski kiliseleride kaldırır. Allahallah bunun bir ortası yok mu? İyiyse her yere kilise açar, kötüyse hepsini kapatır mı? Olanı kapatmasa ama yenilerinin açılmasına izin vermese ne oluyor peki? Bunda bir sorun yoksa Avrupa'ya tu kaka demeye kimsenin hakkı yok o zaman. Bu adamlar bizim ülkemize gelen göçmenler değil, Anadolu'yu Anadolu yapan adamlar. Bu insanları elinde tutamamak, bu şekilde uzaylı muamelesi yapmak Avrupa'daki göçmenlik karşıtlığından beter insanlık ayıbıdır. Soris said: O iş biraz strateji ile alakalı. O attığım yazıları dikkatli okursan biz canımız dişimizde savaşırken Gayrimüslümlerin bu ülkede neler yaptığını daha iyi anlarsın. Hala aynı masallar. Her bir gayrimüslüm canını dişine takıp kötülük mü yaptı Türkler'e? 60larda hala neyin hesabı soruluyordu bu adamlardan? Soris said: Bir kere bizim ecdad hoşgörüsüz olsa İstanbulu aldığında direk ne kadar Türk ve İslamla bağdaşmayan unsur varsa hepsini sallardı. Ben de ilk kullandığında bu argümanını sallamıştım. İstanbul alındığında yaşayan insanlar yakın tarihimizde varlar mıydı? Sadece "biz ve onlar" "bugün ve geçmiş" şeklinde çalışan klasik Türk eğitim sistemi ürünü algı. Soris said: Tranbzonda ibadetlerini yapamayan hristiyanlar varsa önce güven verecekler insanlara bu da çok uzun sürer. Şakır şakir cami yapılırken kim kime güven veriyor? Neyin fobisi bu, adamlar ne yapacak sana? Onlardan korkana kadar Müslümanlar'dan kork sen. Hem onlar daha kalabalık. 99'a 1'ken bile mağdur ayağına yatmak nasıl bir yüzsüzlüktür, bu ülkede kaç tane insan Müslüman gibi yaşadığı için öldürüldü de hala utanmadan en ufak bir farklılığı tehlike olarak algılayabiliyorsun? Kim müslümanım derken çekiniyor? Soris said: Evet adamlara hoşgörüsüz diyorum İngilizler hoşgörüsüzlükten ziyade müthiş derecede emperyallerdir. O camiler cami değil ki İngilizlerin ajan yetiştirme okullarıdır onlar. Bana daha çok sen paranoyaksın gibi geldi. Şu cümlelerinden sonra 0 yetkinlikte, standart bir forum insanı olduğunu anladım. Soris said: Bunu Almanyası yapabilse o cami inşa etmeyecekmi veya İtalyası İngiliz kadar kurnaz olsa o cami inşa etmeyecek mi? Tabiki edecek bu insanların inancına saygısı olduğundan değil kendi emperyal çıkarları için yapılmış birşeydir. İngiltere ve AB birbirinden farklıdır önce bunları bilelim. AB de Camiler için birsürü yürüyüş eylem düzenlendi onları neden söylemezsin? Bizde burada kendi cebimizden kilise restore ettiriyoruz. Avrupa'nın heryerinde cami var ve devletler bunu gayet de finanse ediyor. Sırf AB değil, Litvanya'da da böyle. Soris said: Türk halkının gayrimüslümlere olan tahammülsüzlüğü veya hoşgörüsüzlüğünün sebebi yakın tarihimizde vardır bilmiyorsan aç oku tamamen haksızdırlar diyemezsin. Hani hoşgörülüydük? En başından böyle deseydin o zaman. Oturup da haklı haksız tartışması yapmak niyetinde değilim. Var mı? Var. Kime sorsan bir sebebi vardır, kimse ork değil. Soris said: Onlar dediğim insanların hepsinin bir olmadığını anlayabilecek kapasitedeyim merak etme. Adı geçen her etnik gruba bir sıfat ve özellik biçerek öyle olmadığını gösterdin. Soris said: Şunu da belirteyim ki Türkiyede azınlıklar her zaman batılıların büyük bir kozudur. Bizim elimizde de patrikhane kozu vardı zamanında Fatih tarafından kullanılmak istenilen. Fakat hiçbir zaman kullanılamadı ve elimizde patladı. Fener Rum Patrikhanesini Atatürk kapattırmıştır mesela. Sizce adam yanlış mı yaptı zamanında? Bir ülkede birileri başklarının kozu haline geliyorsa o unsur ülkenin asli unsuruna entegre değil demektir. Osmanlı bunu yapamadı, başkaları bu açığından faydalandı. Türkiye bu işi o denli eline yüzüne bulaştırdı ki avcunun içindekiler bile kaydı gitti, Sünni Türkler hariç herkes koz olarak kullanılabilir oluverdi. Ki onların içinde bile dış destekli hareket eden fraksiyonlar ortaya çıktı. Adamın bir derdi varsa dışarıdan gelebilecek yardımlara açık olacaktır, işini bilen de bu fırsatı değerlendirecektir. Dert yokken dert yaratmaya çalışanlar da olur, adam olan izin vermez. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar