Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Taraf: "Yazıcıoğlu'nun helikopterini NTV düşürdü."


Masquerade

Öne çıkan mesajlar

"ruşen çakır canlı yayında ;"bu programda konuşabiliyor olmasaydık yazıcıoğlu’nu öldürdüğümüz iddiası üstümüze yapışacaktı" diyerek bu durumu gayet güzel özetledi. oysa aynı gazetenin sütunlarından daha önce darbeci ve terör örgütü mensubu olduğu ilan edilen çoğu insan ya parmaklıklar arkasında olduğu için ya da kendisine mikrofon uzaltılmadığı için ntv ile aynı şansa sahip değiller.elleri bağlı olduğu için üzerlerine atılan çamuru sıyıramamaktalar.."
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

e aylar evvel darbe belgesi diye birşey çıkarmışlardı. fotokopi belgeden dolayı albay maymun olmuştu. ne oldu ? belgenin orjinali falan yok ortada. adamlar fotokopi belgeyle adamın kısa sürede olsa içeri atılmasını sağladılar.

yani öyle kolay değil taraf gazetesini kale almamak. çamur bir kere atıldığı zaman kolay kolay temizlenmiyor. arkada hep izi kalıyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:

gazetede yazan "ölüm helikopterinde 139 defa arandı" başlığı nasıl "yazıcıoğlunun helikopterini NTV düşürdü"ye dönmüş, gerçekten ilginç.


nolur bu unutulmasın :D

taraf'ın sitesini trolleme şansımız var mı acaba bu arada?

yorum falan yazılıyorsa verelim trollü verelim trollü
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ÖLÜM HELİKOPTERİNDE SIR PERDESİ

BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüne neden olan helikopter kazasındaki sır perdesi esrarını koruyor. Kaza yerindeki karların erimesi sonucu ulaşılan oklar akıllara tek bir ismi getirdi.


Katil John Rambo mu?

80lerin ünlü yıldızı John Rambo ok atarak helikopter düşürmesi ile tanınıyor. Amerikan milliyetçisi olan John Rambo'nun Türk Milliyetçisi bir politikacıya suikast düzenlemesei akıllarda soru işareti bıraktı.



Patlayıcı Ok İddiası;

Senaryo ve özel efekt alanında görevli iki çalışana bu okların ne anlama gelebileceğini sorduk. Çalışanlar "çip mip hikaye Rambo atmış patlatmış" şeklinde konuştu. Hava çok sisli olduğu için pilotun okları göremeyeceği, görse bile zaten atanın Rambo olduğu için pek bir şansları olmadığı, bizim cehennem dediğimiz yere onun evim dediği de söylenenler arasındaydı.


Arama Kurtarma Çalışmaları Sabote mi Edildi?

Zorlu doğa koşullarında hayatta kalabilmesi ile ünlü John Rambo, arama kurtarma çalışamalarını sabote ederek kaza yerine geç ulaşılmasını mı sağladı?



Sylvester Stallone: "Ben Rusyadaydım":

İddialar sonucu cep telefonu ile ulaştığımız Sylvester Stallone, kaza günü Rusya'da olduğunu dile getirdi. Kaza gününü söylemeden bunu demesi ile şüphelere neden oldu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

AHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHHAAHAH
yazildi mi bilmiyorum da bunu caps yazmak istiyorum ya, olucem gulmekten

TARAFIN ELINDEKI SAATLER INGILTERE SAATIYMIS, YANI TUM ARAMALAR UCAK DUSTUKTEN SONRA YAPILMIS.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25013842/

Ustune, Ahmet Altan, belli ki olaylar ortaya cikmadan once, sunu yazmis bugun kosesinde, link vericem alta da olur da silerlerse diye:

Ahmet Altos

Bizim “sarsıcı” haberler uzmanı Mehmet Baransu elinde haberle geldi. 

Çok kuşkulu bir kazada ölen Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinde bulunan dört kişi NTV tarafından, helikopter düşmeden önce yüzlerce defa aranmıştı. 

Telefon dökümleri elimizdeydi. 

Bu açıklanması gereken tuhaf bir durumdu. 

Bir televizyon kanalı, “düşecek” bir helikopteri, o helikopter düşmeden ve düştüğü hakkında bir bilgi edinilmeden önce neden bu kadar çok arıyordu? 

Baransu’nun konuştuğu iki uzman, uzaktan telefon çağrısıyla helikopterin, yüksekliği gösteren cihazlarının bozulabileceğini iddia ediyordu. 

“NTV’yi aradın mı” dedim. 

“İki kere aradım, sizi arayacağız dediler ama henüz aramadılar” dedi. 

Haber ciddi bir haberdi, telefon kayıtları, helikopterin kalkış saatini belirten Meclis Raporu elimizdeydi ama gene de NTV’ye bunu bir sormamız gerekiyordu. 

Bizim ilk aklımıza gelen, “birinin NTV’nin santraline girip oradan sinyal göndermiş” olabileceğiydi. 

Yasemin Çongar, NTV’nin yöneticisi Cem Aydın’ı aradı. 

Yerinde yoktu. 

Önemli bir haber için aradığını söyleyip not bıraktı. 

Böyle bir haberi NTV’den kimseye sormadan veremezdik. 

Bir açıklaması olmalıydı bu telefonların. 

Yayıncılık grubunun en tepesindeki yönetici olan Erman Yardelen’i bu sefer ben aradım. 

Yardelen’i yıllarca önce NTV’ye konuşma yapmak için gittiğimde tanımıştım, zarif, hoş bir insandı. 

Ben aradığımda Almanya’daydı ama her zamanki nezaketiyle Almanya’dan bağlandı. 

Ona durumu anlattım. 

O gün Yazıcıoğlu’nu bir programa bekleyip beklemediklerini, santrallerine birinin girip girmediğini sordum. 

Yardelen bu ayrıntıları bilmediğini söyledi. 

Ben de “bunu bir suçlama yapmak için sormuyorum sadece teknik bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz” dedim, televizyon teknisyenlerinden bir bilgi edinebilirse bana da bildirmesini rica ettim. 

Sonra da haberi “ölüm helikopterine 139 telefon” diye verdik. 

Helikopterdekiler NTV tarafından toplam 295 kere aranmıştı ama biz Yazıcıoğlu’nun aranmasını öne çıkartarak manşet yaptık. 

Dün sabah NTV’de Yazıişleri programını seyrederken, programı yapan iki genç gazetecinin hem bizim gazeteden hem de haberden çok alaycı, küçümseyici, aşağılayıcı bir şekilde söz ettiklerini gördüm. 

NTV’den kimseyi aramadığımızı söyleyerek girdiler konuya. 

Yalan söylemek amacıyla böyle dediklerini sanmıyorum ama herhalde televizyonlarının yöneticilerine “sizi kimse aradı mı” diye sormaya gerek duymamışlardı. 

Sonra da o gazetecilerden biri, “kaza haberini aldıktan sonra Yazıcıoğlu’nu kendisinin on defa ya da yüz defa aradığını” söyledi. 

İşler de orada karıştı. 

Çünkü o âna kadar biz, NTV’nin santraliyle ilgili teknik bir sorun olarak bakıyorduk olaya ve bunun aydınlatılması gerektiğini düşünüyorduk. 

Ama şimdi bir gazeteci” ben aradım” diyordu. 

O zaman, bugün yayımladığımız belgelerin cevabını da o vermek zorunda kalacak. 

Sürmanşetimizde göreceğiniz gibi Yazıcıoğlu’nun helikopteri resmî kayıtlara göre 14.35’de havalanıyor. 

NTV, ilk olarak 14.36’da arıyor Yazıcıoğlu’nu yani helikopter havalandıktan bir dakika sonra. 

Yazıcıoğlu’yla birlikte helikoptere binen İHA muhabirini ise helikopter havalanmadan bir dakika önce arıyorlar ve helikopter havadayken bu muhabir 39 kere aranıyor NTV tarafından. 

Helikopterdeki bir başka yolcuyu ise 14.55’den itibaren aramaya başlıyorlar. 

Resmî raporlara göre helikopterin tahmini düşme zamanı ise 15.00 ile 15.05 arası. 

Yazıcıoğlu’na ikinci telefon ise 15.04’de... NTV’den ya düşme anında arıyorlar ya da düştükten birkaç dakika sonra. 

Helikopterin düştüğünü ilk duyuran ajans olan İHA, kazayı 15.30 civarında öğreniyor ve 16.19’da abonelerine bildiriyor. 

NTV ise bırakın İHA’nın “kaza” haberini beklemeyi daha helikopter havalanırken aramaya başlıyor. 

NTV dün bir açıklama yaparak bizim haberin “spekülasyon” olduğunu ileri sürdü. 

İHA’nın helikopterin düşüşünü 15.30’da verdiği gerçeğini bir kenara bırakalım. 

Şimdi bize ve bütün Türkiye’ye, “çok kuşkulu bir kazaya uğrayan” helikopteri düşmeden önce neden tam 52 defa aradıklarını açıklamak zorundalar. 


Ya savcının elindeki resmî telefon kayıtları hatalı ve biri savcıyı şaşırtıp soruşturmayı yanlış yönlendiriyor. 

Ya da “biz aradık” diye canlı yayında itiraf ettiklerine göre NTV’den birileri o helikopterin düşeceğini, daha düşmeden önce biliyordu. 

Hangisi?



http://taraf.com.tr/makale/8097.htm

Adamlarin kalitesi ve habercilik anlayisi bu iste.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hiç mesaj atmamış olanları bir kenara bırakalım haydi de; şöyle bir haberi anlamadan etmeden körcahil bir şekilde savunmaya çalışıp, savundukları şey batınca şurada her gün gördüğü insanlara bir pardon demeyi bile erkekliğine sığdıramayan adamlara gelecek nahoşluk hissi beni pek ilgilendirmiyor Nefr, kusura kalma.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ntvmsnbc

Ruşen Çakır resmen yerin dibine somuş taraf'ı. Ama haklı; iddialı haber yaptıkları için değil, Türkiye'de tek gazete biziz havalarında takılan, bizden başka gazetecilik yapan yok burnu büyüklüğünde olup gazeteciliği yalnızca sansasyonel bilgileri servis etmekten ibaret olan bir "gazete", taraf.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yaziyi suraya quate a aliyim linke bakmaya veya okumaya usenenler icin boldliyim

"Rusen Cakir" said:

Cumartesi günü saat 11.30’da bu yazıyı yazmaya oturduğumda internette Taraf Gazetesi’nin Cuma günkü hali, masamın üzerindeyse aynı gazetenin bugünkü nüshası.

Taraf, Cuma günü “Bu telefonları açıklayın” diye meydan okumuştu NTV’ye ve sayfalar dolusu NTV telefonlarından, düşen helikopterde hayatını kaybedenlerin cep telefonlarına yapılmış aramaların kayıtlarını yayınlamıştı.

Taraf bir sıkıyönetim savcısı gibi hem NTV’yi suçluyor, hem de suçluluğunu kanıtlamak yerine NTV’nin suçsuz olduğunu kanıtlamasını istiyordu. Çünkü Taraf’a göre ellerine tutuşturulan her “resmi belge” doğru, suçlananların savunma çabalarıysa nafileydi. Yine de NTV, aslında Taraf’ın yapması gerekeni yaptı ve iki saatlik farkın GMT’den kaynaklandığını belgesiyle gösterdi.

Ve Cumartesi günü Taraf, TİB Başkanı’ndan da doğrulatarak, NTV’yi şu ya da bu şekilde Muhsin Yazıcıoğlu ve diğer kişilerin ölümünden sorumlu tutmakla yanlış yapmış olduğunu kabul etti ve özür diledi. Nokta…

Mı?

Değil. Bu kadar basit değil, olmamalı.

Türkiye’nin onca sorunu varken bu konuyu daha fazla kurcalamanın anlamlı olmadığı söylenebilir, ki Cuma günü biz de Yazı İşleri programını Mirgün Cabas ile böyle sonuçlandırmıştık. Fakat başından sonuna kadar tüm aşamaları gazetecilik okullarında örnek olarak okutulması gereken bu skandalda beni fazlasıyla rahatsız eden bazı yönler var ki bunları dile getirmek istiyorum.

Beni en çok Taraf’ın ve onu yönetenlerin kibri rahatsız etti. Evet, kibar olmaya çalışmanın gereği yok “kibir”den bahsediyorum. Ne kadar başarılı, etkili olursa olsun bir gazeteye, gazeteciye ve gazete yöneticisine hiç yakışmayan bir tutumdur kibir.

Ne demek istediğimi uzun uzun anlatmak yerine okuru, Ahmet Altan’ın Cuma ve Cumartesi günkü yazılarını karşılaştırmalı olarak okumaya davet ediyorum. Cumartesi günkü yazısında “NTV sadece aramadığını söylemekle yetindi, ama bir açıklama yapmadı” diyor ki doğru değil. Perşembe günü Yazı İşleri’nde Mirgün Cabas bu aramaları kendisi dahil tüm editör masasının yaptığını, ama bunların kaza haberi geldikten sonra olduğunu söyledi ki, onun bu açıklamaları “resmi yetkililer”e sonsuz güvenip bizlereyse sonsuz olmasa bile epey kuşkuyla yaklaşan Altan’ın yardımcısı Yasemin Çongar tarafından pek önemsenmedi.

Normal şartlarda Mirgün’ün o sözlerinin ardından muhabirini çağırıp “şu arama saatlerinde bir yanlışlık olmasın” diye sorması gereken Altan ise tam tersini yaptı ve belki de hayatının en talihsiz yazılarından birini kaleme alıp neredeyse Mirgün’ü suikastçi ilan etti.

“NTV ve Gazetecilik” başlıklı yazıda, “Ya savcının elindeki resmî telefon kayıtları hatalı ve biri savcıyı şaşırtıp soruşturmayı yanlış yönlendiriyor” diye geçiştirdikten sonra “Ya da ‘biz aradık’ diye canlı yayında itiraf ettiklerine göre NTV’den birileri o helikopterin düşeceğini, daha düşmeden önce biliyordu” diyebildi.

HESAPLAŞMA

Ahmet Altan bahsine dönmeden önce onun “sarsıcı haberler uzmanı” diye lanse ettiği muhabirleri Mehmet Baransu hakkında birkaç söz söylemek şart. Böylesine vahim bir suçlama yönelttiği NTV’nin cevap hakkını almak için santral üzerinden “iki kere” deneyip pes etmiş olan Baransu’ya, helikopter kazası haberini aldıktan sonra NTV habercilerinin gerçeğe ulaşmak için gösterdikleri –ve tabii kendisinin doğal olarak anlam veremediği- gayreti örnek vermek isterim.

Baransu Perşembe günü, Yazı İşleri’nin yayınından sonra aradı ve kendisiyle uzunca bir konuşma yaptık. Benim böyle bir huyum olmadığı için kendisinden, kaydetmiş olduğunu düşündüğüm o telefon konuşmasını gazetesinde yayınlamasını, olmazsa bana yollamasını rica ediyorum.

Orada kendisine “Bu anlattığın cip yerleştirip telefon aramalarıyla manyetik alan yaratma senaryosuna sen inanıyor musun?” diye sorduğumda “Oh, ben neler gördüm” demişti. Neler gördüğünü bilemem ama o toz kondurmadığı haber kaynaklarının da insan olduğunu, hata yapabildiğini ve onlara aşırı güveni, bizlere aşırı kuşkusu nedeniyle ne haltlar yiyebileceğini de böylece görmüş oldu. Baransu’ya telefonda kendisiyle öbür dünyada hesaplaşacağımızı söyledim ve bunda kararlıyım; hakkımı helal etmiyorum.

Ama kendi “genç” gazetecisine toz kondurmamak için Mirgün’ü ve beni “iki genç gazeteci” diye küçük düşürmeye çalışan Ahmet Altan’la ve onun gazetecilik anlayışıyla hesaplaşmayı öbür dünyaya ertelemeye hiç niyetim yok.

Ahmet Altan bir telefon açıp Mirgün’den ve onun şahsında tüm NTV çalışanlarından özür dilemek zorundadır.


tarafla ilgili cogumuzun dile getirdigi ancak soyleyince genelde "VAY SIZ ULASALCISINIZ, DARBECISINI RAHATSIZ EDIYOR SIZI GERCEKLERIN ACIKLANMASI!!!, HOSUNUZA GITMIYOR TABI O COK GUVENDIGINIZ DUVALARIN PARCA PINCIK OLMASI" felan diye zirvalarlar (hemen sazan gibi atlamayin turkiyeye genelleme yapiyorum foruma degil), ne oldu ama? taraf gene fail oldu

israrla soyluyorum

bu adamlar gazeteci degil, meslek etigi tanimiyorlar

yalan haber yapmiyorlar, kaynaksiz spekulatif haber yapiyorlar, taraf siyasi dedikodu gazetesidir, siyaset paparazzisi oldurlar direk

"bizim kaynagimiz var, sen suclusun kaynagimzi resmi ve %100 dogru hadi bakalim suclu olmadigini ispat et yiyorsa ama kaynagimzi gizli basina is gelmesin diye vermeyiz"

yahu suclu degilim diye kendini savunma sansin varsa "belgen inandirici degil, minareyi calan kilifini hazirlamis, komplo bu en saglam belge ile gelsende bence suclusun neler neler gorduk"

iste habercilik bu

heleki turk halki gibi cogu okumayi sevmiyen, komplolardan haz alan ve suru psikolojisine cabuk giren bir halk avrsa olumcul gibi birsey

haberi yapip yaftayi basiyorsun, ben simdi burda atiyorum "Sam aslinda cuppeli ahmet hocanin muriti, liberal takildigina bakmayin elimzide belgeler var ama aciklamayiz baslarina is gelmesi ndiye" yazsam eminim bu yaftayi adama yapsitirmak icin can atan bir kitle "AHA ISPATLANDI" diye bunu yayicak ve adamin ustune yapisicak

ulke capinda dusunelim birde bunu, soylentide olsa ustune bir yapistimi heleki aksini ispatliyamiycagin akdar sacma bir ithamsa al basina belayi, ama bu haberi yapanin tuzu kuru cunki oyle bir kibirle yaziyor ve hariket ediyorki dunya umrunda degil, yaftaladigi adamin hayatinda yasiyicagi olumsuzluklarda umrunda degil

bana insan haklari konusunda bu kadar hassas bir kitleye hitap eden bir gazetenin temel haklari bu sekilde futursuzca cignemesi ve gene bu haklari savunan okuyucu kitlesinin bu ise duyarsiz kalmasi cok tuhaf geliyor

tarafla ilgili yazdigim son WoT olsun buda, adam gibi yazdim sanmiyorum cok itiraz eden cikicagini (sam in gercekten cuppeli ahmet hocanin muriti oldugunu iddea edicek olan ulusalcilarimiz bir zahmet atsizcilara gitsin lol)

ilerde tarafin faillarinda kolay buliyim kopayaliyim diye tagde birakiyim "TARAF FAIL" "TARAF LOL" "DEDIKODU GAZETESI" "TIE FIGHTER ORJINAL"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...