kermit Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 abi bu resmi koyacaktım hahahaha "her zencinin bodrumunda bi bas gitar bulunur" hahaha
burtonesk Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 valla ne desem bilemiyorum ben buna. edit: estel bahsetmiş ama olsun, sonradan gördüm. Konvoya ‘metalci selamı’ verince sorgulandılar ELVAN EZBER İstanbul Unirock Festivali’ne katılan 5 genç, Başbakan’ın konvoyu geçerken ‘metalci’ işareti yapmaları yüzünden gözaltına alındı. 21 saat sorgulanan gençler, polisin gözaltındayken disko ve sanat müziği dinlettiğini söyledi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 18 Temmuz’da konvoyunun geçişi sırasında Unirock Festivali’ndeyken ‘metalci selamı’ yapan 5 gencin, ‘devlet büyüğüne saygısızlık’ suçu işledikleri gerekçesiyle gözaltına alındığı ortaya çıktı. Rıfat Emrah Altınyağ, Yusuf Şengül, Murat Uğurlu, İlhan Sözel ve İdil Tekin’in, 21 saat karakolda tutulduğu öğrenildi. Başbakan Erdoğan geçen cumartesi günü İstanbul’da Kongre Vadisi inşaat alanında incelemelerde bulunduktan sonra Maçka’da karşılaştığı görüntüden rahatsız olduğunu açıklamış ve ertesi gün Ankara İl Kongresi’nde “Gençliğimizin bir bölümü arasında ahlaki erozyonun olduğu bu yapılanma bizi dertlendiriyor” diye konuşmuştu. Başbakan’ın bu eleştiriyi yöneltmesinden bir gün önce geçtiği yol üzerinde bulunan gençlerden 5’inin gözaltına alındığı ortaya çıktı. Talimat korumalardan Erdoğan’ın korumalarının talimatıyla gözaltına alınan biri kız 5 genç, Harbiye Polis Merkezi’nde 21 saat tutulduktan sonra Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca serbest bırakıldı. Yusuf Şengül (28) ve internet tasarımcısı Murat Uğurlu (30) olay günü yaşadıklarını gözaltına alındıkları parkta Milliyet’e anlattı. Yusuf Şengül, Murat Uğurlu ile bir yıldır bekledikleri Alman grubun konseri için Maçka’ya gittiklerini belirterek şunları söyledi: “Öğlen saatlerinde yer kapmak için konser alanının kapısında toplandık. Elimizde bira kutularıyla oturup bekledik. Rock şarkıcılar şarkı söylerken müziğe uyum sağlayıp hem kafa sallıyor hem de parmaklarımızla metalci işareti yapıyorduk. Bu sırada yoldan konvoy geçtiğini gördük. Ancak kimin geçtiğini hiçbirimiz bilmiyorduk. Konvoydaki arabaların birinin camından kafasını çıkaran bir adam ‘Ne oluyor lan’ diye bağırdı. Biz parmaklarımızı sallamaya devam ediyorduk. 5 dakika sonra gözlüklü, siyah takım elbiseli bir adam yanında polislerle geldi. Eliyle gösterdikleri arabaya zorla bindirildik. ‘Niçin alındık?’, diye sorunca, ‘Emniyette görürsünüz’ dediler.” “Açık alanda alkol almaktan” gözaltına alındıklarını düşünen gençler, karakolda “İdil” adlı kız arkadaşlarının başka yere götürüldüğünü söylediler. Yusuf Şengül, “Resmi olarak ‘devlet büyüğüne saygısızlık’ suçu işlemişiz. Gülmeye başladım. Çünkü biz metalci işareti yapıyorduk. Saygısızlık yaptığım kişiyi bile görmemiştim” dedi. ‘Alın size metal’ Şengül, şöyle devam etti: “Adli Tıp Kurumu’na götürdüler. Orada alkol testi için adam başı 10 TL istediler. Paramız olmadığını söyleyince Murat ve benim paramı polisler aralarında toplayıp verdiler. Diğerlerinin vardı. Tekrar emniyete götürülürken arabanın içinde polisler ‘Siz metalcisiniz madem, alın size metal’ deyip disko müziği açtılar.” Şengül, İdil’in de gözaltındayken kendisine Türk sanat müziği dinletildiğini söylediğini kaydetti. Şişli Adliyesi’nde nöbetçi savcılığa götürüldüklerini ve yaklaşık bir saat işlemlerin bitmesini bekledikten sonra savcılığa çıkarıldıklarını anlatan Şengül, şunları söyledi: “Hepimiz birden savcının önüne çıktık. Savcı, önce bize siyasi görüşlerimizi sordu. Biz de solcu olduğumuzu CHP’ye oy verdiğimizi söyledik. O da, ‘Başbakan’ı protesto hakkınız var. Ama bunların bir yasal yolu var’ dedi. Sonra, ‘Tamam sizi serbest bırakıyorum’ diye konuştu. Daha sonra çıktık. Bir saat kadar adliyede bekledikten sonra kelepçeleri çıkardılar sonra ayrıldık.” http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&KategoriID=4&ArticleID=1121281&Date=25.07.2009&b=Konvoya%20metalci%20selami%20verince%20sorgulandilar&ver=40
Horizon Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Olay haberde geçtiği gibi ise , korumaları piskolojik tedaviye göndermek farz.
vaniLLe Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 -_- "highwaay to ampul" said: 21 saat sorgulanan gençler, polisin gözaltındayken disko ve sanat müziği dinlettiğini söyledi AHAHAHA iclerindeki seytani cikarmaya calismislar sanat müzigiynen.
Baggio Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Hala bu emri badem bıyıklının vermediğini, korumaların kendi kafasına göre gidip çocukları aldığını zanneden enayiler var mı yav Türkiye Cumhuriyeti'nde?
Rukh Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Gözaltındayken siyasi görüşümüzü söylemek zorunda mıyız? Yasal olarak soruyorum, söylemezsen gösterir ordakiler falan tarzı değil.
ShadowFury Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 AHAHAHAHAHAHAHAHHAHAH işgence yöntemi mükemmel(tu) dizinin tekinde işgence için ajdar dinleten adam vardı bayağı gülmüştük te gerçekten böyle birşey yapılacağını hayal bile edemezdim.
Penthesilea Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 abi turk liberalleri yeminle çok sevimli/Estel, iclerinde cidden iyi niyetlileri oldugunu bilmesem art niyetliler dicem de. al sana ozgurluk
Tenekeadam Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Ya hala bunları demokratik,özgürlükçü falan ilan edenler var.Ben asıl onlara şaşırıyorum.
barnacle Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 popeye +1 :D ama platin albüm alamayız maalesef :(
Mortis Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 BonePART said: faceyede yazdim rotting hrist felan dinleyen insanlara bende aciyorum asgasgsd rotting christ a kurban ol sen harika gruptur. Sakis abime selamlar asd
Pen Duick Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 off. hala hiç bir şeye sesini çıkarmıyor insanlar. davulcu zurnacı muhabbeti, abuk sabuk tutuklamalar gözaltılar, ordan burdan silahların çıkması (salacak sahilde law silahının ne işi var lan.), korsanların yakalanması için hala emir verilmemesi, yok kürt açılımı yok şu yok bu. kimseden çıt yok. bu kadar kötü yönetilir mi bir ülke, böyle cahillikle böyle mahalle muhtarı kafasında. bir insan çıkıp da tek kelime etmiyor, ne bir yürüyüş ne bişey. ki yapılan yürüyüşe katılmak bile suç çünkü neredeyse artık, içeri alırlar. amerikan kolonisi korku cumhuriyeti.
aquatik Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Ben bir de filmlerde içki ve sigaranın sansürlenmesine deliriyorum. Dünyanın hangi ülkesinde var böyle bir uygulama? Olsa olsa, İran, Afganistan gibi ülkelerde belki? vardır. Adam -yönetmen- yani, o sigara, ya da içkiyi özellikle koydu filmin o bölüm, ya da bölümlerine belki... Belli bir estetik kaygısı, herhangi bir düşünce, olayı vurgulama isteği, simgesel bir amacı, v.s. olabilir. Sen ne hakla adamın -kadının- filmine, o örümcek kafan, uyuz, ilkel, bağnaz, yobaz, dogmalarla dolu, 42 I.Q. lu beyninle müdahale ediyorsun? Ama amaç çok açık tabi, biz de güzel güzel, yavaş yavaş, sindire sindire yiyoruz...Yedirtiyorlar o ayrı da, biz de yiyoruz yani, helal olsun...
Cuce Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Ben edebimi adabımı, rocktan reggae'den öğrendim!
ZaugnaKhaldun Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 gözaltına alınanlardan 3 kişi ekşide de yazarmış, uzun uzun yazdılar; okumanızı tavsiye ediyorum şiddetle. http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=unirock%27%C4%B1n+recep+tayyip+erdo%C4%9Fan%27%C4%B1+rahats%C4%B1z+etmesi&a=td said: 18 temmuz 2009 saat 19.00 ile 19 temmuz 2009 saat 15.00 arası zaman aralığında (yaklaşık 20 saat) kız arkaşımla beraber beni göz altına aldıran olgudur... unirock 2009'un ikinci günü headliner'ları izlemek için kız arkadaşımla konser mekanına gittik. içerde biralar küçük, sıcak ve tatsız olduğundan dışarıda kendi aldığımız ucuz biralarla takılmaktayız. rotting christ'e dışardan eşlik ederek paradice lost ve thrash'in kütür kütür alman efsanelerinden kreator'u beklemekteyiz. derken... önce önümüzden uzuuuuuuuuun bir konvoy geçti. siyah ve gri zırhlı araçlar, jipler, için çevik kuvvet dolu minibüsler, ambulans ve yine bu saydıklarım gibi karartılmış camlı bi dolu ek araç... rte'nin "köşkü" beşiktaş'ta dolmabahçe sarayı'nın yanında olduğundan heralde havaalanına gidiyordum dedim. orada çimlerde oturan metalci topluluğuna konvoyun ortasında ilerleyen uzun antenli, özel kuvvet olduğunu düşündüğüm bir jipten bir adam kafasını çıkarıp bağırdı. ne olduğuna anlam verememişken 5 dakka sonra aynı jip geri gelip çimlerde oturan insanların en ucundaki kız arkadaşım ve ben ile berimizde oturan 3 kişiyi göz altına aldılar. üzerlerinde siyah "işaretsiz" üniforma olan bu kişilerden polis kimliklerini göstermelerini istediğimde "kimseye kimlik falan göstermeyeceğim" yanıtını aldık o sırada ekip araçlarına bindirilirlirken... olay yerinden konvoyun geçişi sonrası göz altına alınma maceramız bu şekilde. herhangi bir harekette bulunmayıp bir konser alanının yanında biramızı içmekten başka hiçbir şey yapmıyor iken bizi araçlara bindiren kişiler ise anında aracın içinde "siz devletin başına nasıl hareket çekersiniz" diye azarlamaya başladırlar. hangi hareketten bahsettiğini sorunca da "siz daha iyi bilirsiniz" karşılığını aldık. benden ayrı bir arabaya konan kız arkadaşımın yanındaki sarışın uzun saçlı genç ise nereli olduğu sorusuna "arnavutum" yanıtını verince "bu ülkede bi öyle bir böyle olunmaz, ne isen osundur" iması yapılmış. 2 polis aracı ile şişli etfal'e sağlık muayenesine götürüldük. sağlık muayenesi dendiğine bakmayın, "iyi misin, darp izin var mı" sorunlarının ardından biz muayene odasının dışına çıkarıldık ve bir kaç polis içeride kaldı. her ne kadar darp yememiş olsak da bunu bilmeyen hekimin bize hiç elini bile sürmeden üstüne biz göz altına almış ve "pekala baskı altında tutabilecek" polislerin yanına böyle bir muayene şekli seçmesi ilginç idi... şişli etfal'in ardından tekrar araçlara bindirilerek harbiye karakolu'nun yolunu tuttuk. o sırada telefonumun yanımda olmadığını farkedip polislerden mümkünse hastaneye bir telefon bulunup bulunmadığının sorulmasını rica ettim. "bulunursa haber verirler" cevabını aldım. yahu bulursa yalnızca çalışanlar mı bulacak, elbet bir vatandaş da bulup cebine atabilir. bu noktada telefonu nerede kaybettiğimi bilmediğimden kimseyi suçlamak istemiyorum ama böyle bir karşılık da aldım... harbiye karakolu'nun "içinde" bize son derece iyi davranıldı. bir ön ifade, kimlik, adres ve iletişim bilgilerimiz alındıktan sonra tekrar araçlara bindirilip taaaa yeni bosna'daki adli tıp'a alkol muayenesine gittik. mesafeyi siz düşünün. cumartesi günü, nişantaşı'nda her köşe başında alkol kontrol ekipleri var ve biz harbiye'den yenibosna'ya gidiyoruz. yeni bosna'da devalı olarak elektirikleri kesilip duran adli tıp'da "bizden alkol muayenesi için 10'ar tl vermemiz istendi." "ne münasebet" dediğimizde ise savcılıktan yazı gelmediğini ve adli tıp'ın da alkol muayenesini ancak o şekilde parasız yaptığını söylkediler. kendilerine, eğer savcılıktan gelmiş bir yazı yoksa hukuksuz işlem yaptıklarını ve devletin bana dayattığı bir test için için bir de benden para talep edemeyeceğini söyledim. bunun üzerine işleri bir an önce bitirmeye çalıştıklarını ve biz en kısa sürede salmak istediklerini söylediler. ben de bunun üzerine kız arkadaşımla beraber (biraz da hayalci bir şekilde) konsere yetişebilmek için 20 tl verip alkol testimizi yaptırdık. diğer 3 kişi ise paraları olmadığını söyleyiğ ödemeyi yapmadılar ve polisler de 2 araçalrı olmasına karşın onlardan bizi ayırmayacaklarını söyleyip 1 saat daha bizi orada beklettiler. diğer kişilerin de alkol kontrolü yapıldıktan sonra bana 20 tl'lik bir makbuz verdiler ve polis merkezine geri döndük. polis merkezinde bu defa biz sivil polisler beklemekteydi. 2. bir defa kimlik, adres ve iletişim bilgilerimizi verdikten sonra sorgu ilginç bir hal aldı. bu defa bize "politik görüşümüz" ve nereden tanıştığımız sorulmaktaydı. politik görüş konusunda ben ve kız arkadaşım nötr der iken bunlar ısrarla hangi partiye oy verdiğimiz soruldu. buna ek olarak herhangi bir toplu olaya karışıp karışmadığımız ve özellikle "cumhuriyet mitingleri"nde bulunup bulunmadığımız 1'den fazla kere soruldu... bu fasıl da bittikten sonra sivil polisler ayrıldı ve bize o gece ve ertesi gün epey yardımcı olan komiser geldi, bize haklarımızı okudu. konuşmak zorunda olmadığımızı, istersen avukat çağırıp veya isteyip o şekilde ifade verebileceğimizi ve istersek ailelerimize haber verebileceklerini söyledi. yemek, su gibi ihtiyaçlarımızı sorduktan sonra da bir gece süreyle nezarethanede misafir olduğumuzu söyledi. kendi karakolunda kadınlar için ayrı yer olmadığından kız arkadaşımı yakındaki bir karakola aktaracaklarını ekledi. bu karakolun "içinde" bu karakol çalışanlarınca uğradığımız muamele ne kadar iyiyse kız arkadaşımın aktarıldığı şişli'deki karakolda o kadar rezil imiş. tek kişilik dar nezarethanede sabaha kadar tepeden bir projektör çalıştırılmış ve uzun bir süre boyunca da yüksek sesle müzik çalmış. kız arkadaşım ilerleyen saatlerde ailesine haber verilmesini istediğinde ise numaranın arayabilecekleri alanda olmadığını söylemişler; sonradan araştırdığımıza göre aslında polis merkezinde aile vb. yerlere haber verileceğinde numaranın uzaklığı farketmeksizin arama yapılması gerekirmiş... benim resmi ifademi verdiğim saat tam olarak gece saat 2.00. ifade memuruna niçin bu saatte verdiğim, geldiğimde veya sabah vermemin ne gibi bir mahsuru olduğunu sorduğumda ise "en uygun saati bekledim" yanıtını aldım. anlayacağınız ifade vermek için 1-2 saat uyuyup uyandırılıp ardından o uyku mahmurluğu ile ifade vermem beklendi... o sırada bizle beraber içeri alınan gençlerden birinin oraya gelen babasına verilen gözaltı gerekçesine adamın verdiği yanıt manidardı: "başbakanın arabasına hareket çektiği 'söylendi' diye 1 gece gözaltı; şaka mı şimdi bu?..." sabah olunca bu defa daha büyük bir ekip arabasının arka tellerle çevrilmiş arkasına tıkıldım, şişli bomonti'de uğradığımız karakoldan kız arkadaşım alınıp öne bindirildikten sonra mecidiyeköy'deki şişli emniyet müdürlüğü'ne götürüldük. hakkımızda herhangi bir cezai yaptırım olmamasına karşın burada "mahkum edilmiş veyahut suçüstü yakalanmış bir suçluymuşuz gibi parmak izimiz alındı." uygulama bununla da bitmedi, ardından bu defa "önden ve yanlardan olmak üzere resimlerimiz altına numara konularak çekildi." 3. kez kimlik, adres ve iletişim bilgilerimizi verdik. tam ayrılıyoruz derken bi baktık ki kız arkadaşım hariç tüm erkekler 2'şerli bir şekilde kelepçeleniyoruz. koca emniyet müdürlüğünün içinde ne gerekçeyle böyle bir muameleye maruz kaldığımızı sorunca da "bu bizim insiyatifimiz" karşılığını aldık. sanırım yüksek eğitimli polis kişisi insiyatif ve "imtiyaz" sözcüklerinin farkını bilmiyordu... bu şekilde emniyet müdürlüğünden çıkarılığ aynı araçla bu defa 3 kişi arkada şişli etfal'e tekrar götürüldük. şişli etfal'deki pskolojik danışman bir sorunumuz olup olmadığını, bir darp/çürük izimiz olup olmadığını "yine polislerin yanında" sordu. kendisine benden 40 cm kısa bir kişi ile takın ve ters bir şekilde kelepçelendiğimden o andan bileğimin çürümekte olduğunu izleri işaret ederek gösterdim; bir etkisi olmadı, yine biz dışarı çıkarıldık ve bir polis içerde kaldı ve belgeler hazırlandı. harbiye karakolu'na geri döndüğümüzde komiser bizim niye kelepçelendiğimizi ve bunu kimin yaptığını sordu. bilmediğimizi söyledik ve tabi ki o sırada kelepçeleyen memur ortalarda yoktu; harbiye karakolunun memuru olmayabilir bu yüzden kesin konuşmayayım. karakolda niçin defalarca kez adres bilgilerimizin alındığını sorduğumda ortak bir bilgi havuzuna erişimin olmadığını dehşet içerisinde öğrendim. nüfus müdürlüğünden alınan nufus şeceresinde bile tüm bunlar varken polisin -başbakanlığa ve içişleri bakanlığına bağlı polisin- bu bilgilere erişememesi/erişmemesi epey ilgiçti... sonuç olarak karakoldan şişli savcılığına sevkedildik ve oradaki nöbetçi savcı bizi delil yetersizliğinden serbest bıraktı. bugün(dün) de savcılığa gidip soruiturup aldığım belgeye göre 3. şahısların ifadelerine dayanan bu olayda takipsizlik kararı verilmiş... sonuç olarak ne mi oldu; benim ve kız arkadaşımın tam 1 günü dengesiz muamelelere uğrayarak haba oldu. ben nezarethane zemininde 1 geceyi ayakkabılarımı kendime yastık yaparak geçirmiş, kız arkadaşım ise tamamen uykusuz çıldırma aşamasında sabahlamış oldu. bunca şeyi niçin geç yazdım; 1 aylığına çaylaktım ve yazarlığım yeni onaylandı. bunca şeyi niye mi yazdım; dava açmamın hiçbir faydası olmayacağını bildiğimden ve sinirlerimi bir dolu bürokratik işlemle daha da germek istemediğimden herkesin olanları bu yolla öğrenmesini istedim... son olarak; hepimize geçmiş olsun...*
aquatik Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Bir gecede gelmiyor meret işte...Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra, sindirte sindirte, ki bu tür olaylar, en basit, en önemsiz olanları... Haydi bakalım... YEDİRMEZLER ULAN...HODRİ MEYDAN... edit: deyip horozlansam da, kaygılıyım oldukça
DoGMeaT Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 keşke en baştan alilelerine haber verselerdi aileleride bir cmuk'çu avukata ulaşsa bunlar başlarına gelmezdi
Rukh Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 İnsana verilen değer gözleri yaşartacak düzeyde. Şimdi kalkıp dava açmaya kalksan burnundan getirirler. Bu işi gidiyorsa eğer AİHM'e kadar falan götürmek için bakan veya bakan akrabası olmak lazım. Abdullah Gül'ün hanımının Gül dış işleri bakanıyken devleti AİHM'e şikayet ettiğini hatırladıkça gülerim.
Cuce Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 DoGMeaT said: keşke en baştan alilelerine haber verselerdi aileleride bir cmuk'çu avukata ulaşsa bunlar başlarına gelmezdi da işte, avukatsızda başlarına bunların gelmemesi gerekiyordu
Laurelin Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 avukata ulassalardi 1000-2000tl arasi bir masraf olucakti oda var
DoGMeaT Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 yok cmuk olayı ücretsiz evet avukatsaızda olmaması lazımda türkiye -_-
Redeagle Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 Mesaj tarihi: Temmuz 25, 2009 sg-1 said: Cumartesi inşaat gezen Erdoğan’ın, pazar günü ‘Dün denetlemeye giderken orada gençliğimizin bir bölümünün halini gördük. Gerçekten üzüntü vericiydi’ demesi, ‘Yolu üzerindeki rock festivalini mi kastetti?’ sorusuna yol açtı [/img] Hehe bizde ne zaman başbakanları tvlerde görsek ülkenin hali üzüntü verici diyoruz ama haber olamıyoruz yaf xD
sg-1 Mesaj tarihi: Temmuz 30, 2009 Konuyu açan Mesaj tarihi: Temmuz 30, 2009 Metalci selamı... Soruyorlar devamlı... "Başbakan’a metalci selamı verdikleri için, devlet büyüğüne saygısızlıktan gözaltına alınan gençleri herkes yazdı, sen niye yazmıyorsun?" * Birincisi... * "Rakçıyız, sertiz" filan diye atıp tutan yazarları alay konusu yapmak istemem ama... İngilizcede "şeytan boynuzları" adı verilen o selamın hakaretle, saygısızlıkla alakası yoktur. Aksine, bizdeki nazar boncuğu gibi batıl inançtır, kötülüklerden korunmak için kullanılır. Bu selamı rock kültürünün sembolü haline getiren İtalyan kökenli Amerikalı efsane Ronnie James Dio’nun, babaannesinden öğrendiği bir harekettir. "Tanrı seni korusun" manasındadır. * İkincisi... * Ronnie James Dio, bugün 67 yaşında... Black Sabbath üyesiyken, 1979’da, bu selamı ilk kullanıp dünyayı sarstığında, bizim Başbakan imam hatipten yeni mezun olmuştu... E makam arabasında Cengiz Kurtoğlu’nun kasedini dinleyen başbakanın, Ronnie’den Monnie’den haberi olmayacağına göre, muhtemelen kurt işareti yapan ülkücüler sanmıştır o metalcileri. * Üçüncüsü... * Okuyorum haberleri. Gözaltına alınan metalci gençler, "Biz o işareti protesto için yapmadık, yanlış anlaşıldık, haksızlığa uğradık, polisler kaba davrandı, nezarette psikolojimiz bozuldu" falan diyorlar. * Yani, ben de medyadaki rakçı abileri gibi onlara sahip çıkmak, haklarını savunmak isterdim ama... Salya sümük ağlayan metalci olur mu kardeşim? * Belli ki, otorite karşısında eğilmeyen bükülmeyen Ronnie’den senin de haberin yok... Cem Karaca’dan da mı yok? Malvarlığına el konulan, 200 yıl hapis cezasına çarptırılıp, vatandaşlıktan atılan ama, zulme teslim olmayan Cem Karaca... Ya Edip Akbayram? Cunta tarafından vebalı muamelesi yapılan, işsiz bıraktırılan, evine ekmek götürebilmek için alyansını bile satmak zorunda kalan ama, onurunu satmayan Edip Akbayram... Madem rock’çısınız, hiç mi bi şey öğrenmediniz onlardan? Erkin Koray? "Ben bu sistemi reddediyorum" diyerek, kızını okula göndermeyen, evinde kendisi eğiten Erkin Koray... Başbakanmış, milli eğitim bakanıymış, YÖK Başkanı’ymış kazır mı? Moğollar, Dadaşlar, Kurtalan Ekspres... Neler çektiler... "Devlet bize baskı yapıyor" diye zırıl zırıl ağladıklarını gördünüz mü hiç? Toros gibi, Tendürek gibi, Erciyes gibi, yalçın dağlar gibi ayaktalar hálá... İstedikleri kadar üstlerine gitsinler, geçit vermediler. * Demem o ki... Rock özgürlüktür, bedeli var. * İki tane polisten tırsıyorsan, alt tarafı 3 saat içerde yatmaktan ödün patlıyorsa, burnuna niye haşin çocuklar gibi zincir taktın Allah aşkına? Git, Serdar Ortaç dinle. YILMAZ ÖZDİL offf
Öne çıkan mesajlar