Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Van (Türkiye'nin diğer ucu)


roket adam

Öne çıkan mesajlar

an itibariyle iğrenç bir uçak yolculuğu ardından (pegasus powered (1) türkiye^'nin en doğusu sayılabilecek van'dan yazıyorum. korumaların, polislerin ellerinde m4a1, mp5 hep. arabalarda koltuk altlarında şarjörler. bagajlarda otomatikler falan. bayağı bi sağlam emniyet. herkes tetikte. caddelerde kenarlarda hep çevik var. genelde iki kişi oluyorlar, birinin elinde telsiz diğerinin el tetikte oluyor.

bir polis karakolunun üstündeki polisevi misafirhanesinde kalıyoruz 2 kuzenle beraber. 2 nisan polis evi. gerçekten çok güzel, hatta lüks yani çok hoş bir mekan yapmışlar polis evi olarak. ama işte camı açıyorum her taraf dağ. biri dağdan çıkıp karakola polis evine bi füze sallasa cam kenarında ben yatıyorum. gg olan ben olurum yapçak bişi yok sdf

yarın van gölünde dalışa gideceğiz bakalım. bu akşam da van sokaklarında dolaştık. turist olduğumuz çok belli. millet tip tip bakıyor. arada tırsıyorum. konuşmalarının bazısını anlamıyorum. quiksilver'a kadar marka alışveriş yapmak mümkün. kığılı, teknosa, adidas falan var.

çok gezdik iki tane içkili mekan gördük. birisi VANPİR ROCK BAR, diğeri de türkü bardı. onun dışında bir tane bile tekel bayii göremedim.

bi tane de eli yüzü düzgün kız yok yeminle. lan bi tane bile yok yanlışlıkla düşsün falan.

dağlarda ne mutlu türküm diyene falan yazıyor hep.

özet: batıdan geliyorsanız, burada bariz bir biçimde turistsiniz. sizde hep bir gerilim.

1. pegasustan bilet alırsanız, 737-500 ile gidecekseniz ve boyunuz 1.50 den uzunsa MUTLAKA ama MUTLAKA 11. sıradan, kanat üstü acil çıkıştan bilet alın. yoksa hem arkanızdakinin dizlerini içinizde hissedersiniz, hem kendiniz başkasına ayağınızı sokmak zorunda kalırsınız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Aynen devam ediyorum. Gün 2 ve 3.

İkinci gün dalış için göl kenarına geçtik Gevaş'a. 2. gün dalış yapmadık, bugün yavaştan başladık işte. Gölün bazı yerlerinde ciddi kirlenme söz konusu. Bazı otellerin önü bariz kahverengi-yeşil. Birkaç yıla burası da imdat sinyalleri yollamaya başlar gibi geliyor bana. Suyun içi de bariz bulanık. Deniz canlısı pek yok. Ünlü inci kefali var buranın, bazı günler suyun üstünde zıplıyorlarmış ama biz göremedik.

Van'ı bu dönem DTP almış, geçen dönem AKP'liydi. Konuştuğumuz bir emniyet mensubuna sorduk nasıl durum ayaklanma eylem olayları diye, eleman dedi ki buralar akp döneminden çok daha sakin. Sebep diye sordum, "dtp geldi, huzur geldi" propagandası için seçildikten sonra önceki döneme göre daha az olay yarattılar daha az eylem oldu dedi. "Siyaset pislik iş" diye ekledi.

Azadiye Welat gazetesi sponsorluğunda düzenlenen bir etkinliğin Kürtçe afişleri de şehrin 4 bir yanında reklam panolarında asılı duruyor. İnsanın kendi ülkesinde bir şehirde sokakta yazandan bir şey anlamaması çok acı. (AW İstanbul'da da çoğu yerde bulunabilen, günlük yayınlanan kürtçe gazete. 5000 tirajlı olduğu söyleniyor kaynak sözlük)

Van merkezden dalışa geçtiğimiz Gevaş ilçesine giderken bindiğimiz minibüste en arkada tek başına oturan çekik gözlü bir Japon (jenerik uzakdoğulu da olabilir) görmemiz oldukça şaşırtıcı oldu. Aynı minibüste İran'dan geldiklerini tahmin ettiğimiz bir de çift vardı, iranlı kızlar gerçekten güzelmiş sdfg. Göl kenarından eski bir kilisenin de yer aldığı Ahtamar adasına giden tur tekneleri var, orada da Alman turistler gördüm. Ayrıca otobüste şöförün önümüzde oturan vanlı abiden 3 lira, bizden 4 lira alması da üzücü bir noktaydı, gerçi günahını almak istemiyorum, o eleman bizden sonra bindi çünkü. Yine de kıllanıyor insan.

İran tabelası görmek enteresan bir duygu. O yöne girersen iran'a gidiyorsun sdfggs.

Sabah dalışa giderken uğradığımız bir manav&marketten karpuz kola falan alırken eleman bize de kahvaltı teklif etti "çocuğlar gelin beraber kahvaltı edek" diye. Üzülerek reddetmek zorunda kaldık ama mutlu olduk yani.

Bölge halkına harbi harbi turist olarak gözüküyoruz 3 kuzen olarak. Millet TİP TİP bakıyor ciddi ciddi. İstanbul'da normal giydiğim şeyleri giyiyorum, insanlar turist muamelesi yapıyorlar doğal olarak, zaten yavaştan alışıyoruz bu duruma.

İnsanlar kendi aralarında ne konuşuyor, genelde karışık yani öyle düşündüğünüz kadar baskın değil kürtçe gördüğüm kadarıyla. Minibüste olsun markette olsun insanlar kendi aralarında türkçe konuşuyor yine tanımadıklarıyla ama sanki tanıdıkları ile beraberken daha çok kürtçe konuşuyorlar. Yine de çok kısıtlı bir örnek grubum var yani pek güvenilir bir bilgi değil bu.

Erkekleri bazen hayvanlık derecesinde "bakıyor" millete, özellikle de kızlara. Burada kadın olmak çok zordur eminim. Bileğini açıkta bırakan bir pantolon giyen kadına öyle bir baktılar ki, biz korktuk dsfg.

VANPİR ROCK CAFE'ye gitmedik ama içerisinin normal rock bar dekorunda olduğunu söylüyor giden bir tanıdık, içki şişeleri falan varmış sağda solda boş. Ama dekormuş sadece, içki isteyince "içki yok abe" diye reddediyorlarmış. Muhafazakar rock bar, rok kafe sdfgs.

Nişanlısıyla Vanpir'e giden bir abimiz, içeri giren iki türbanlı kızın "NAMUSHEDEHÖDÖ" temalı şikayeti yüzünden kovulmuşlar. (Kendisi özel harekatçıydı galiba tam emin değilim. Öyle bir şeydi işte)

Yalnız rok bar cafe diyoruz da, rakçı uzun saçlı tek tük bir iki kişi de gördük yani, üniversite gençliği sdfgsdg.

Burada görev yapan bir abimize sorduk tekel bayisinin çok az olması olayını, "olm siz bakmayı bilmiyorsunuz, burada kumarhane bile var çalışan, değil tekel bayiisi. Biraz kalsan hepsini keşfedersin" dedi.

Riske girmemek için özellikle gençlerle diyaloğa girmekten mümkün oldukça çekiniyorum açıkçası. Burada "turist"sen, doğal olarak yolunacak ve harcanacak ta bir adamsın. Eh tabii problem çıkmasın diye fazla takılmıyoruz, yine de laf geliyor bazen sağdan soldan.

Sokakta peçete, mendil, kaçak sigara satan ufak veletler falan var. "TARTIMMİABİ" tarzında gezen bir sürü çocuk. Turist gibi gözükünce kurtulamıyorsunuz. Lüks gözüken lokantaların önünde bekliyorlar hep. Ağızları da iyi laf yapıyor. Olm bizden iş çıkmaz bak öğrenciyiz desek te insan "farklı" gözükünce her zaman "zengin"dir gibi sanki. "Abi herkes öyle diyor bizden iş çıkmaz diyor biz nereden para kazanıcaz" diye savuşturuyorlar kaçış uğraşlarını. (En sonunda "olm tamam da bak bence başkasına git, bizim yolumuz yakın geldik zaten, polis evine kadar takip mi edeceksin bizi" deyince birden kayboldu çocuklar sdf. gerçi polisler görüyor da bir şey yapmıyorlar)

Konuştuğumuz çoğu kişi devletin belli bir sayıda çocuktan sonra verdiği yardım yanlışından şikayetçi oldu. Çocuk başına bilmemkaç yüz milyon, 10 çocuk yapıyor adam, çocukları sokağa salıyor, kendisi parayla yaşıyor dediler. Çocuğa işlem yapsan şimdi tamamen zaman kaybı.

Okullar çok iyi durumda gerçekten Van şehir merkezinde. 17 kişilik sınıflardan bahsetti yine bir emniyet mensubu. (Benim İstanbul'da okuduğum ilkokulda sınıflar 45 kişilikti) Emniyet olarak sıkça çocuklar ile devleti barıştırmak için etkinlikler yapılıyormuş, mahalle maçları turnuvaları, geziler, yarışmalar vs. vs.

Yine emniyetteki biri diyor ki "şimdi biz bu adamları bu saatten sonra değiştiremeyiz. Yapabileceğimiz şey ancak geleceğe yatırım, biz de onun yapmaya çalışıyoruz. İnsanlara polis, asker korkunç olarak empoze ediliyor. Biz bunu değiştirmeye çalışıyoruz, en azından gelecekte, 10, 20 sene sonra düzelsin buralar, çocuklar okusun". Ve yıllardır uğraşlar sonuç vermeye başlamış yavaş yavaş, çocuklar artık o kadar korkmuyor, korkmadan karakola polise gidebiliyor diyorlar, polis bayramında sokaklardan çiçekler koparıp getirdiler diyorlar. Bundan önce bir takım yanlış politikalar söz konusu oldu, atatürk milliyetçiliğinin dışında aşırı bazı kavramlar doğrultusunda hatalar yapıldı ve sonuçlarını da görüyorsunuz, biz şimdi bunu yıkmaya çalışıyoruz diyorlar ve gerçekten bunun için çalışıyorlar. Eleman "evime gelen tamirciye kürtçe allah razı olsun dedim, tamircinin gözleri doldu, sarıldı" diyor, sonuçta "TECEPOLİSİ" kürtçe konuşmuş, çok büyük bir olay bu diyorlar. Bazı şeyler karşılıklı adımlarla oluyor demek ki.

Tanıştığımız bazı emniyet mensupları ise ciddi ciddi buradan nefret ediyor. İnsanından da, buradan da, gölünden de geçmişler artık. Polis olmak da zor burada, gerçekten çok zor. İnsanlar nefret ediyor sonuçta. TECEASKERİ TECEPOLİSİsin herkesin gözünde. Çatışmalarda, eylemlerde, çıkan her türlü sorunda her türlü adilik, şerefsizlik söz konusu, çocuklar, kadınlar öne sürülüyor direkt. Lojmanlara saldırılıyor. Düşünsene ya ailen tehlikede yani.

Önünden askerim polisim diyenler arkandan işler çeviriyor. Polis ve asker burada diğer illerdekilerden çok daha baskı altında çalışıyor kesinlikle. Burada kaldıkça normal bir insan bile bir süre sonra şovenist olur herhalde. Çok ters bir propaganda var çünkü, dağlardaki ne mutlu türküm diyene yazıları rahatsız ediyor bazılarını bunu dile getiriyormuş milletvekilleri. Arabadaki Türk bayrağı ayna kokusunu göstererek "olm bak bu bayrak rahatsız ediyor insanları. Bayramlarda Türk bayraklı yerleri taşladıkları oluyor, arabalara saldırdıkları oluyor. Tek suç bu. Ben de inadına takıyorum" dedi birisi mesela.

Geçen ramazanda değil ondan önceki ramazanda, iftar vaktinde baklava altına yerleştirilen bombayı anlatıyorlar hep. Nasıl bir kalleşlik, nasıl bir anlayış, nasıl bir şerefsizlik.. Karakola iftar vakti "buyrun amirim baklava getirdik size afiyet olsun" diye getiriyorlar, önce bir karakol "baklavamız var sağolun" diyerek reddediyor. Diğer karakol seve seve alıyor, adam tam iftar vaktinde patlatıyor bombayı uzaktan. Can kaybı olmamış fakat çok ciddi bir moral bozukluğu yaratmış tam da bir şeyler rayına oturmuşken.

Bugün saat 23 sıralarında silah sesleri duyuyoruz, uzaklardan geliyor. Nereden, nedir bilmiyoruz, burada alışılagelmiş bir durum olsa gerek. Jet sesi de geliyor bazen zaten o normal artık.

Batıdan gelenlerin takıldığı birkaç hoş mekan var ki Van'ın en lüks mekanları zaten. Saçıbeyaz mesela. Bütün devlet erkanı orada toplanıyor, eğer tanıyorsanız 5 dakika oturamıyorsunuz yerinizde, sürekli bir karşılama söz konusu zira gelenler hep testisli adamlar sdfg. Yine de en eli yüzü düzgün insanlar hep buralarda.

Kızları güzel değil. Gerçekten güzel değil yani. %90 aynı hep. Ayrıca konuşmanızı ve bir atraksiyona girmenizi de tavsiye etmiyorum zira "töre", "aşiret" ve benzeri bir takım sorunlar var burada hala, haaala.

Burada üniversite tercih etmeyi düşünen varsa, etmesin bir üniversite hayatı yaşamak istiyorsa.

Van kedileri koruma altında, alım satım vs. yasak. Van 100. Yıl Üniversitesinde bir binada özel bakım altındalar.

Birkaç fotoğraf ta ekleyeceğim çekince, çok harika manzaralar var, TOYS ARAS (ToysRus fontuyla yazılmış)'ın önünde fotoğraf çektirmek istiyorum dsg ondan sonra buraya da koyarım. Bugünlük bu kadar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Benim babamlar da ailece 1950'lerin sonunda göçmüşler Van'dan ve neredeyse hiçbiri Kürtçe bilmiyo, bilenler de çok basit kalıpları biliyolar günaydın, naber tarzı sdfkjldsf
Babanın memleketine hiç gitmemiş olmak ve orası hakkında internetten yazı okumak çok ilginç bi durummuş. Benim en çok merak ettiim şey de, Van kahvaltısını Van'da etmenin nası bi şey olduğu :P
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bundan 5 yıl kadar önce 16 yaşındayken Urfaya gitmiştim ordada buna benzer bir yaşam tarzı var.

İstanbuldan Yıldız Makinede okuyan bi eleman geldi.hayatında İstanbul dışına tatil harici çıkmamış en fazla Sakaryaya gittim falan diyor 10 gündür staj için Samsunda. adam hayretler içinde kaldı bildiğin kültür şoku yaşadı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Karakol bombalama olayı yazış değil ondan eminim. Halktan da birkaç kişiye sordum çünkü. Can kaybı olmamış fakat karakolun duvarı yıkılmış.

burtonesk said:

aa çok enteresan, çok farklı bir deneyim. iyisiyle kötüsüyle faydalı olur muhtemelen=)

Kesinlikle. Gerçekten çok şey kattı bu gezi bana.
Bunun burjuvalıkla falan alakası yok aslında tam olarak. Biraz önyargı, biraz bilgi eksikliği vs.
Tanıdığınız kaç kişi Doğuda bir ile gitmiş, ister fakir olsun ister zengin, ister burjuva ister proleter...
En doğrusunu burada yaşayan, bizi bugün kaldığımız yere kadar bırakan Vanlı, kürt asıllı bir abi söyledi: "İstanbul'da bir abimiz "bana kalsa Ankara'dan doğusunu bırakırım onlara, kapatırım sınırı" dedi. E olm sen gelmezsen, biz gitmezsek, başkası yaklaşmaktan korkarsa buralara kim sahip çıkacak bu memlekete?"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Asil size kist. Guzelim memlekette yabanci takiliyosunuz. Milletin yazisini okuyup hayretlere duseceginize atlayin otobuse/ucaga gidin, gorun.

Van disinda, Van kahvaltisinin herhangi bir olayi yok. Bildigin serpme kahvalti veriyorlar. Nasil Ege'de, sabah 5'te boyoz yemeden, boyoz'un herhangi bir hamur isinden farkini anlayamazsan, Van'a gitmeden de Van kahvaltisinin farkini anlayamazsin. Gidip yemen lazim. Anlatilmaz, yasanir yani. Aslinda su anlatilanlarin hepsi oyle.

Hristiyan izlerini gormek mumkun. Ama araman lazim. Yer isimlerinde ozellikle insanlarin agzini arayinca oradan buradan baglanti kuruyosun. Yoksa hepsine zaten yerel isim verilmis durumda. Kaledeki cocuklar, kendilerini idare edebilecek kadar rusca, almanca, ingilizce, japonca, kurtce, fransizca ve arapca konusabiliyor. Bazilari (yasca buyuk olanlari) bazi yerlerin yabanci dillerdeki karsiliklarini da bilebiliyor.

Burjuva deyisim... Oturup yore halkiyla konustun mu bilmem, ama orada TECEye kin kusan baya bir insan var. Agizlarina sakiz ettikleri lafsa, "TECE bize ne verdi ki? Ama onlar almasini biliyor." oluyor. Bu da enteresan sizin icin di mi? Sirinevler'deki minibus duragina gidin, oradaki bilimum kendini TECE vatandasi olarak gormeyen ve Kurt diye tanimlayan insan da aynisini soyluyor sana. Ama ayaginizin dibindekiyle bile ilgilenmeden yasiyorsaniz, ki oyle oldugunu dusundugumden burjuva kelimesini kullandim, enteresan seyler gormek icin Van'a kadar gitmenize gerek yok. Once bir cevrenizden baslayin. Sokagin kosesinde insaatta calisan adamlarla gidin bir yemek yiyin; bakin size neler anlatiyorlar. Tabi bu adamlara siz hayvanat bahcesindeki hayvan gibi yaklasirsaniz tepelenme ihtimaliniz epey yuksek. Ha dayak yerseniz, bilin ki terbiyesizce bir sey yapmissinizdir. Adam olun, baska bir insaata gidip sansinizi bir daha deneyin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kaledeki çocuklar kale tarihini anlatacak kadar yabancı dil biliyorlar evet (ezberlemişler ama bu da iyi yani) Özellikle turistik bölgelerdeki çocuklar da iyi yabancı dil biliyorlar: Ermeni kilisesinin bulunduğu Akdamar adasına giden ufak gezi teknesine binmek isteyen turistlere 50 EUR fiyat çekebilecek kadar. (normal fiyat 4 lira sanırım) Ufacık veletler de olsa, koca koca adamlar da olsa, turist öpme politikası işliyor burada, göz göre göre sizi mal yerine koymaya çekinmiyorlar.

Akdamar dedim madem, o adanın da hikayesini anlatayım. Bu ufak adada bir ermeni kilisesi var. 2 sene önce geldiğimde girememiştik ama şu an giriyor sanırım millet içine de. Turistlerin uğrak yeri. Kısaca anlatayım: zamanında Van'da müslüman bir genç adadaki bir genç kıza aşık olmuş. Kız hristiyan ve o kilisenin papazının kızı, adı Tamara. Papaz olan babası bu aşka mani oluyormuş. Uzaktan aşk zor olmuş tabii, bizim herif adaya gitmeye karar vermiş. Gece sözleşmişler, hava kararınca yüzmeye başlamış. Kız da adadan bir fenerle sürekli ışık yakarak ve seslenerek aşkına doğru yolu gösteriyormuş. Bu sırada kızı gören babası, olayı anlamış, herifi şaşırtmak için adanın aynı cephesinden farklı ışıklarla hedef şaşırtmaya çalışmış. E aşık ta "aaahh tamaraa" diye çırpınarak boğulmuş. Ne kadar sallama ne kadar doğru bilmiyorum ama yöre halkı böyle diyor.

Daha önceden bahsettiğim otobüs fiyatı ile ilgili şüphemiz doğru çıktı. Adam bizden 1 lira fazla almış. Biz fazla önemsemedik fakat polise söyleyince bir amir bizzat otobüs durağına gidip uzun uzun fırçaladı adamları. Israrla "biz yapmadık yanlışlık vardır" demeye devam ettiler. Benzeri bir durum yaşarsak plakasını almamız lazımmış. Kendi insanına şerefsizlik yapan insanlar var yani burada da.

Bindiğimiz bir minibüs yol üstünde durdu ve bir köyün yanından yaşlı bir teyze ile amcayı da aldı. Teyzenin başında beyaz bir başörtüsü, çat diye bir kene çıkıverdi. Kadının kafasında dolaşıyor. Bir şey de diyemedik. Sonra atladı cama. Biz de onun arkasındayız ondan korkuyoruz. Kene camda takılıyor böyle. Hayatımın en uzun otobüs yolculuğu oldu ssdfsg.

Bir gece karnımız acıktı, daha önceden de bahsettiğim Saçıbeyaz'a gittik. Sözkonusu yerin menüsünde mexican wrap'ten, waffle'a, ice latte'den penne arabiatta'ya kadar bir çok çeşit barındıran bir yer olmasına karşın ne kadar yemek sorsak sürekli "kalmadı abi" cevabını aldık. Sanırım menü copy paste, içerik ortada yok.

Yine emniyetten farklı biri ile daha tanıştık. Önceden anlattığım şeylerin aşağı yukarı aynısını anlattı. Diyor ki; "Gelen hükümetler burada yanlış politikalar izledi. Feodal düzeni kırmaları gerekirken, oy toplamak için Ağaları muhattap almaya devam ettiler. Sonuçta ağa ne derse o olur, akp derse akp, dtp derse dtp. Fakat bu alttakilerin daha da ezilmesine sebep oldu. "Birey" olamayan insanlar, kendilerine bir çok şey vaad eden terör örgütüne katılmaya başladı. Yani burada hatanın büyük kısmı hükümetlerdedir (burada arada bir "devlet" kelimesini kullansa da sonra hükümet olarak değiştirmekte ısrarcıydı) Eğitim diyoruz cahillik var diyoruz, onu bile doğru dürüst yapamamışız ki. Şimdi bu nasıl çözülür diye düşünüyoruz, cevap bulamıyor kimse. Bak kardeşim ben sana söyleyeyim, artık büyüklerin fikrini değiştiremeyiz. Eğitim seviyesi çok düşük, işimiz çok zor. O yüzden çocuklara ve gençlere yatırım yapıyoruz yalnızca. Eğitim vermeye çalışıyoruz, çocukların okumasını sağlamaya çalışıyoruz. Yani tamamen uzun vadeli planlar bunlar. Yalnızca kaybedecek hiç bir şeyi olmayan bir insan dağa çıkar, insanlara eğitim vermeliyiz, iş vermeliyiz. Şimdinin çocukları, 20-30 yıl sonrasının Vanlı işadamları, doktorları, mühendisleri olacak, burayı onlar kalkındıracak. Yani 20-25 yıldan önce burada çözüm beklemeyin." Doğu'da güzel şeyler de oluyor yani. Üst düzey güvenlik görevlileri bile özeleştiri yapabiliyor, hatalarını kabul edip yeni çözümler üretiyorlar.

Aşırı bir kaçakçılık söz konusu bizzat emniyet kaynaklarına göre. Türkiye'de uyuşturucu kaçakçılığının ana noktası Van Başkale ile Hakkari Yüksekova diyorlar. Geçen yıl 8 ton uyuşturucu yakalanmış. Buna ek olarak mazot ve sigara gibi ufak tefek şeylerin de kaçakçılığı çok fazla. Benzin ve mazot fiyatları bariz ucuz. Hatta sokaktaki Toyota bolluğu dikkatimizi çekti, sorduk, meğer kaçak mazot ile sorunsuz çalışan modelleri varmış. İşin enteresan tarafı yine bir tanıdık dedi ki "Polis, emniyet, asker olarak büyük balığı yakalamaya çalışıyoruz. Asıl hedefimiz bu işi abartıp varillerle vs. içeri girmeye çalışanlar. Elinde bir bidonla, ek depoyla vs. sınırdan giren, sonra onu içeride satan adamı genelde fazla önemsemiyoruz. Sonuçta adam da haklı, bir şekilde geçimini sağlıyor, burada sanayii vs yok. Bunu da tamamen durdurursak durum daha da kötüleşir" diyor. (söyleyen polis değil)

Bak Hele Bak Yusuf Konak Kahvaltı Salonu Van'da Van kahvaltısı edebileceğiniz yegane yer. Yusuf Konak gibi arıza bir insanı barındırıyor. Kişi başı yaklaşık 12 liraya daha önce etmediğiniz kadar güzel bir kahvaltı etmeniz mümkün. Yusuf Konak ise enteresan bir insan. Sürekli masaları dolaşıp bir şeyler anlatıyor, muhabbet ediyor, bilmeceler sorup hediyeler falan veriyor, iyi bi adam. (Dünyada Van Ahirette İman Eğitim Şart gibi enteresan bir slogan edinmişler)

Otlu peynir -şahsi kanaatimce- hiç de güzel değil, abartıldığı kadar bi tat alamadım açıkçası, harbi beğenmedim.

Dalıştan dönerken, yine dalıcı bir abi ile tanıştık. İlaç mümessiliymiş, Kürt asıllı, benim annem türkçe bilmez falan diyor. Doğma büyüme vanlı, Van 100. Yıl Sınıf Öğretmenliği mezunu. Şöyle bir takım bir şeyler anlattı: "Ben ufakken polisten askerden çok korkardım kardeşim. Bak anlatayım. Bir gün genciz tabii 19 yaşında falanız, göl kenarında birer bira içiyorduk arkadaşlarla. Birden bi siren sesi duyduk, polisin biri geldi, bizi hiç bir şey söylemeden dövdü attı gitti. Ondan beri öyle, sevmiyordum. Önyargılı bakıyordum. Sonra emniyetten arkadaşlar edindim, iyi insanlar artık eskisi gibi düşünmüyorum." (Hükümetin ve polisin eski dönemlerdeki yanlış davranışlarına bir örnek işte) Oyunu CHP'ye vermiş. Burayı DTP aldı değil mi diye soruyoruz, cevaplıyor: "Evet kardeşim DTP aldı. Nasıl aldı bilmiyorum, ben bu insanlara inanamıyorum. Bak kardeşim bu adamlar şuraya bir çivi çakmadı. Tek bir güzel iş yapmıyorlar. Bak görüyorsun (göl kenarındaki suyun kahverengiliğine dikkat çekerek) kanalizasyon göle akıyor, otellerin atıkları göle akıyor. Bir tane adam da çıkıp bir çözüm bulmuyor. Bak kardeşim, cennet gibi yer şurası, göl kenarında bir tane tesis var mı, bir tane yürüyüş yolu, bir tane cafe var mı? Yok. İnsanlarda vizyon yok çünkü. Oy veren ideolojik sebeplerden veriyor sadece. Halbuki yerel seçimde ÇALIŞANA oy verilir. Bir gün DTP li başkan TV'de konuşuyordu, aradım sordum "Sayın başkanım, projelerinizden bahseder misiniz, neler yapacaksınız?" cevap yok. Sadece provakasyon, sadece gaza getirme. Başka bir şey yok. Nevruz oluyor, otobüslere çıkıp 2 kürtçe konuşma, iki apo afişi tamam. Gönül rahatlığıyla neden kutlayamıyorum nevruzumu neden arabama, evime taş geliyor hep. Neden sence?" diye sordu direkt. Devam etti: "Huzurun olduğu yerde siyaset olmaz, rant olmaz. Nerede karışıklık vardır, nerede insanlar hayatından memnun değildir orada yeni bir arayış vardır, bu da siyaset ile olur. Şimdi düşün burada fabrikalar olsa, yollar tertemiz, olay yok, terör yok, insanlar mutlu ailesiyle beraber. Hangi vaatle kandıracaksın halkı? İnanamıyorum kardeşim, ben bu ilin insanına, kendi insanıma inanamıyorum. Nasıl oluyor da insanlar hala huzursuzluğa oy veriyor inanamıyorum." Sonra PKK konusu açılıyor. Yine kaybecedek bir şeyi olan kimse dağa çıkmaz diyor abimiz: "Bak, bir ilaç mümessili olan bir firmada çalışıyorum. Altımda 35 milyarlık araba var. Güzel bir evim var. Her ay İstanbul'a gidiyorum işim için uçakla, güzel otellerde kalıyorum. Ailem var. Eğitim almışım. Sence benim gibi adam dağa çıkar mı? Bırakır mısın bütün bunları? E kardeşim dağdaki adamın nesi var? Bir canı var onu da kaybetse koymaz zaten kimseye. E ayrımcılık var diyorlar. Ulan ayrımcılık varsa ben bu noktaya nasıl geldim, Vanlıyım işte, Kürdüm. Bir sürü bakan var Kürt, bir sürü eleman var çalışan. Kürt okumuyor diyorlar, ÖSS'de Kürtler giremez diye bir kural mı koydular, şu iş yerine kürt alınmaz mı dediler. Ben nereye başvurduysam böyle bir red almadım, e nerede o zaman ayrımcılık. Çalışmayıp "AYRIMCILIKVAR" demek kolay. Biz eşşek gibi çalıştık bu noktaya geldik. " "Buraya fabrikalar açılmalı. Hemen ardından mağazalar, alışveriş merkezleri. İnsanlar bir şeyler için çabalamalı. Ben şimdi daha iyi bir hayat için çalışıyorum, gidip marka takım elbiseler alıyorum vs. E Van'da Pierre Cardin mi var, köylünün Vakko giymek gibi bir çabası mı var? İşte bunlar eğitimle olacak, sonra iş alanı yaratılacak insanlar çalışacak. Ancak böyle biter bu terör belası" (Bir nevi kapitalizmin nimetlerinden faydalandırıp durumu düzeltme çabası) "Olm ben ayrılma çabasını anlayamıyorum. Hadi ayrıldın ne olacak çok merak ediyorum. Bu insanlar nasıl oluyor da böyle yalanlara inanabiliyor, hayretler içerisinde kalıyorum. Bana kalsa tamam kardeşim veriyorum ankaradan doğusunu der, doğudaki bütün devlet binalarını, yolları, devlet eliyle yapılmış her şeyi patlatır veririm, kim gider o bayıldıkları topraklara görürüz bakalım" da dedi. Bilemiyorum. "Bunun sonu ayrılmaya gidecek kardeşim, taviz tavizi doğurur, bak TRT 6 açıldı, şimdi Anadilde eğitim, sonra demokratik konfederasyon, sonra devlet (arada birkaç basamak daha vardı unuttum) O yüzden devlet artık taviz ver-me-me-li diye de ekledi. "Bak kardeşim, ben nevruzda evime Türk bayrağı astım. Dünya da taş yedim, hiç sorun değil. Camlar indi, hiç sorun değil. Bir kişi yapacak, bin olacak, artacak bu tepki. Artık sonu gelmesi lazım bunun. Devlet durdurması lazım bunları. Gönül rahatlığıyla nevruzda dışarı çıkabilen var mı? Ben bunu çekmek zorunda mıyım?" diye sordu.

Kaçak elektrik kullanımı yüzde 70. Faturasını siz düşünün.

Adanalı fakat çok kısa bir süredir Van'da yaşayan bir ailenin 8 yaşındaki kızı Bengisu, bir hafta Van'daki Vanlı bir kız arkadaşıyla yaşıtıyla takıldı, dün "Atatürk'ü hiç sevmiyorum allahbelasınversinölsüngebersin" falan demeye başladı. (Anne babadan değil, babası polis zira)

riglous said:
Burjuva deyisim... Oturup yore halkiyla konustun mu bilmem, ama orada TECEye kin kusan baya bir insan var. Agizlarina sakiz ettikleri lafsa, "TECE bize ne verdi ki? Ama onlar almasini biliyor." oluyor. Bu da enteresan sizin icin di mi? Sirinevler'deki minibus duragina gidin, oradaki bilimum kendini TECE vatandasi olarak gormeyen ve Kurt diye tanimlayan insan da aynisini soyluyor sana. Ama ayaginizin dibindekiyle bile ilgilenmeden yasiyorsaniz, ki oyle oldugunu dusundugumden burjuva kelimesini kullandim, enteresan seyler gormek icin Van'a kadar gitmenize gerek yok. Once bir cevrenizden baslayin. Sokagin kosesinde insaatta calisan adamlarla gidin bir yemek yiyin; bakin size neler anlatiyorlar. Tabi bu adamlara siz hayvanat bahcesindeki hayvan gibi yaklasirsaniz tepelenme ihtimaliniz epey yuksek. Ha dayak yerseniz, bilin ki terbiyesizce bir sey yapmissinizdir. Adam olun, baska bir insaata gidip sansinizi bir daha deneyin.

Halkın kin kusmasına yapacak bir şeyimiz yok maalesef. Kendini TECE vatandaşı olarak görmeyen biri için yapack hiç bir şey yok yeni bir ülke kurulmadığı sürece. Ancak gidebilir yani. Ben de memnun olurum açıkçası. Ya da gelir bir hiç uğruna çatışmaya devam eder, şu güzelim ülkeyi yıpratmaya çalışan dış güçlerin maşası olur, kaybolur gider. Dayak yemen adam olmanla ya da olmamanla alakalı değil. Öyle kenetlenmiş bir topluluk sözkonusu ki, aralarına girmenin imkanı yok. İsterseniz gidin deneyin. TECE almasını biliyormuş. Kişi başına düşen kamu yatırımında güneydoğu illeri hep ilk sıralarda. Sen faydalanacağına, gidip binayı, otobüs durağını, otobüsü bankayı, okulu, polis karakolunu, kütüphaneyi taşlarsan, kırarsan, yakarsan cahil kalırsın, böyle de sömürürler emeğini de, işini de, seni de.

İstanbulda da azınlıkların yoğun olarak bulunduğu bir bölgedeydi lisem ve çok muhabbet etme tanıma şansı buldum hiç merak etme. Gaziosmanpaşa'da her türlü adam mevcut. Tek sorun cahillik başka bir şey yok, o da devletin suçu işte.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...