Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

G.Kurmay biliyormuydu yoksa!!???


massosoit

Öne çıkan mesajlar

Selam,
riglous said:
paramecium said:
Selam,

duvar ustası: ordu bünyesinde
boyacı: ordu bünyesinde
tesisatçı: ordu bünyesinde
elektrikçi: ordu bünyesinde
çatıcı: ordu bünyesinde
amele: ordu bünyesinde ve istemediğin kadar
taşınma için araç: ordu bünyesinde

Malzemeyi de uygun fiyata alma şansları var. E daha ne!?!

Saygılar.

Bu mudur yani? Bundan mi ibaret saniyosun bir sinir karakolunun yerinin degismesi?


İstersen topografik haritaları da tapu kadastrodan falan ben alıp orduya teslim edeyim. Veya bunu tasarlayacak inşaat mühendislerini de kendi bünyelerinden kullanmasınlar, dışardan ben temin edeyim.

Bu soruları bana değil, 'parasızlıktan taşıyamadık' lafını edene sor. Eğer o lafı edersen, cevabı yukarıdadır. Bu cümle sarf edildiğine göre yer belli ki maddiyatı bahane ediyorlar. Aksi halde 'daha uygun yer bulamadığımız için taşıyamadık' derlerdi.

Saygılar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu arada link varda açıp okumaya üşenenler doludur. bence önemli bir nokta onun için ekledim.

said:
İŞTE YAPIŞTIRMACI GAZETECİLİK
KANAL 1, Türk medyasına habercilik dersi vermeye devam ediyor

16.10.2008 00:03
Kanal 1 haber habercilik mesleğinde sizleri yeni bir sıfatla
tanıştırmıştı; yapıştırmacı gazetecilik... Gerçi biz uyarıp biz
dinliyoruz... Ama mesleğimizin ilkeleri, bu konuda yorulmamayı
emrediyor... Üzgünüz ama sizleri bir kez daha yapıştırmacı gazetecilik
örneğiyle meşgul edeceğiz... Dün bir gazetede yeralan fotoğraflar, akşam
da haber bültenlerine konu oldu... Fotoğraf ve görüntülerin Aktütün
baskını öncesi ve sırasında çekildiği ve Genelkurmay'ın saldırıyı sadece
gökyüzünden izlediği vurgulanıyordu... Peki o görüntüler gerçekten de
Aktütün saldırısından mı? İşte size bir yapıştırmacı gazetecilik örneği
daha...

VİDEO İÇİN TIKLAYIN

Daha önhce örneğini gözler önüne getirmiştik... Habercilik güven
mesleğidir... Sayfaya ya da televizyonda bülteninize girecek haberlerin
titiz bir elekten geçmesi gerekir... Çünkü haber, habercinin namusudur...
Ve o müessese hiçbir şekilde riske edilemez...

İşte size yeni örnek... Dün Taraf Gazetesi'nde yer alan fotoğrafların
üzerindeki başlıkta şunlar yazıyordu: AKTÜTÜN'Ü İTİRAF EDİN DEMİŞTİK...
BİZ AÇIKLIYORUZ... İç yayfalardaki başlıkta ise; CANLI YAYINDA KARAKOL
BASKINI deniyordu...

İşte size basında ilginç bir renk olarak yayın hayatını sürdüren gazeteye
konu olan fotoğrafların görüntüsü... Bazı olaylarda sergilenen editoryal
zeka ve dikkat maalesef servis edilen bu fotoğraflarda gösterilmemiş...
Neden mi? Anlatacağız... Ama önce editoryal kalibrenin grand zero yani
sıfır noktasında oluğu diğer örnekleri hatırlatalım... Bu fotoğrafın
görüntüleri dün akşam hemen tüm haber bültenlerinde de yayınlandı... Ve
"Aktütün baskınının casus uçaktan çekilmiş görüntüleri" başlığıyla...

Ne diyor gazete ve haber bültenleri, aynen okuyoruz: Tarih 3 Ekim'i yani
saldırı gününü gösteriyor... Bakın saatler ise olaydan 3.5 saat
öncesini... Ve teröristler ne yapıyor... Az sonra saldıracaklar ve siper
kazıyorlar...

Bir başka fotoğrafın altındaysa, casus uçaklar, saldırı anını karargaha
da canlı izletti. deniyor... Yani bu görüntü saldırı anında çekilmiş... Ne demiştik; bu görüntüler, haber ajansının servisiyle haber bültenlerinde de aynen kullanıldı... Ve yine
biz ne demiştik... Haberciliğin yeni hastalığı yapıştırmacı gazetecilik...
Çünkü...

Bakın... Saldırı gününü gösteren ve olaydan 3.5 saat önce çekilen bu
görüntüler nereden? Zaten üzerinde de var... 37. 09 enlem... 44.07
boylam... Neresiymiş, Kuzey Irak.. Aktütün ya da yakını değil... Peki
Aktütün'e mesafe ne? Kuş uçuşu 20 kilometre... Peki dağları aşıp,
yürüyerek gittiğinizde mesafe ne? 65-70 km. Peki, siz hiç 65-70
kilometreden ve dağların ardından insan öldürebilen tüfekler gördünüz
mü?...

Diyelim ki teknolojik gelişmelerden haberimiz yok... İşte size diğer
fotoğraf... Burada enlem ve boylam ne... 36.20'ye 45.04 .. peki nereye
denk geliyor... İran sınırına yakın ... daha da açalım, Kandil dağı...
mesafe ne? 110 km... Unutmadan bu da kuş uçuşu... Çünkü yürüme mesafesi
dağları da hesaba katında 200 km... Hadi dağların ardından 65-70 km.'den
vurdu bu teröristler, bari 200 kilometreden vuramasın... Değil mi?

Bir kez daha hatırlatalım... Bu mesafeler kuş uçuşu... Haberciliğin de kuş
gibi uçmasıyla bir ilgisi yok ama komik bir durum...
Bütün bunları söyledikten sonra altını çizelim... Kanal 1 Haber Merkezi,
insanın saçının teline gelen zarardan bile hesap sorabilme özgürlük ve
anlayışına sahip... Tabi ki bu olayda zaafiyeti olanlar varsa gerekli
yaptırım uygulanmalı... Ancak buradaki mesele, habercilik mesleğinin
asgari kontrol mekanizmasının işlemesini sağlayıp sağlayamamak... Daha
önce tarif etmiştik, nasıl oluyor bu yapıştırmacı gazetecilik;

Bu görüntü ve fotoğraflarda Aktütün yok... O bölgeye çoook uzaklarda
yapılan istihbari çalışmaların ürünü bunlar... Tabi teröristler bu kadar
izlenebiliyorsa, yapılacak birşeyler yok mudur sorusu bir başka hab
erimizin konusu... Yapıştırmacı gazeteciliğin son örneğini sunalım
istedik... Üzerinde yazan rakamları bile merak etmeden... Bu rakamların
nereyi işaret ettiğini öğrenmeden, tut kulağından çek ve at haberlerin
arasına... Bu editoryal kalibrenin amacını sorgulamak bile gelmiyor


Okuyunuz, yasak neden ne kadar TARAFlı kararı siz veriniz efendim. Resimleri kontrol için hala internetten bulabilirsiniz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Selam,

Demokrasi kim, biz kim.

Tayyib danışıklı dövüş yapıyor. Basın nasıl olsa genelkurmayı sıkıştırıyor. O da göstermelik savundu işte. İçinden gülüyordur bile.

Biz hükümete hesap sormalıyız n'oluyor diye.
O da genel kurmayı çağırmalı bak halk huzursuz, olayın neden böyle geliştiğinin hesabını soruyor diye öğrenmeli.
Genel kurmaydan bilgiyi alıp halkın kafasındaki soruları ve belirsizlikleri kaldırmalı.

Hükümeti buna yeltenmiyor, halk karşısında orduyu bulup ona yükleniyor yakışıksız ve yanlış üslup ile. Ordu hesap mı vericem havalarına girip hepimize fırça atmaya kalkıyor. Hükümet de gidip bu tavra sahip çıkıyor. Hükümet de ne derece orduya sözünü dinletebiliyor bilinmez.

Saygılar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ya bu gazeteyi referans alıp daha doğrusu türkiyedeki herhangi bir yazılı basın üyesini referans alıp yorum yapmak komik olmuyormu? hepsi yalancı hepsi birilerinin adamı. o görüntüler genelkurmaya ulaştımı? yoksa direkt olarak amerikadan mı aldılar? kuzey ıraktan çekildiği belli olan bu görüntüler peki anında genelkurmaya ulaşıyor mu? anında istihbarat diyorsunuz ama arkadaşlar bu casus uçaklar amerikan uçakları arada amerika var size anında gönderiyorum desede bunu onaylama imkanınız yok belki araya yarım saat koyuyordur nerden bileceksiniz?
habertürkteki haberi kendim incelemediğim için dikkate almayacağım tıpkı tarafınkini almadığım gibi orada bombalanan bazı yerler vardı tvde görüğüm kadarıyla orası çatışmanın yaşandığı yermi onunda kordinatları kontrol edilmeli eğer çatışma çekiliyorsa demekki o sırada o casus uçak o bölgededir ve teröristleri görmüş olması muhtemeldir ama buna anında cevap verebilmek tahminimce mümkün değil zira önce bir yerlerden geçicek o görüntüler?
ha genelkurmayın suçu yok mu var tabiki. benim 17 tane askerim şehit olmuşsa sen böyle bir grubu tespit edememişsen bu adamlar geldikleri gibi geri gitmişlerse hesap vereceksin. bunun hakkında eminim soruşturma yapılıyordur başka türlüsünü düşünmek bile istemeyiz
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bekir Coşkun, dediklerimi dile getirdiği bir yazı yazmış.


said:
"Hakkári Çukurca’da beş askerimiz şehit... Tugay komutanı yaralı..."

Biraz önce de (dinci gazeteleri saymıyorum) Radikal’in manşetine takılmıştı gözüm:

"Genelkurmay Başkanı Başbuğ, düzeyinden beklenmeyen bir öfkeyle konuştu... Bu ne hiddet, bu ne celal..."

*

Evet...

Arkadan vurmayın.

Çok uzaklardaki sisli dağlarda, yaban otlarında bile evinin, çocuğunun, sevgilisinin, annesinin kokusunu arayan askerler, siz gece rahat uyuyun diye ölüyorlar.

Siz nerden bileceksiniz?..

Bilgi, fikir ve görüş sahibi olmak yeterli değildir çoğu zaman. Anlamak için yürek ister...

Sevgi ister...

Duygu ister...

Göz yetmez, gözyaşı ister...

*

O sisli dağlarda bugünlerde sabahları çiy yağar, yakında kar kaplar dört bir yanı...

O yiğitlere ısınmak için nefeslerimizi göndermek yerine... Bir güzel sözcük, bir minnet satırı, bir küçük teşekkür notu ulaştırmak yerine...

Arkadan vurmak...

Niçin?..

*

Hadi sevgili küfürbazımı anlıyorum. O askerleri, hayalindeki şeriat düzenine engel görüyor.

O, oldum olası Mustafa Kemal’in askerini sevmedi.. O, Kurtuluş Savaşı’mızda aynı şeyi yapıyordu cephe gerisinde.

Ya sana ne oluyor ikinci cumhuriyetçi?..

O tekmelediğin "Birinci Cumhuriyet" olmasaydı, zihnindeki "İkinci Cumhuriyet" yerine, kim bilir "İkinci Şeriatı" ağzına mı alabilecektin, akılsız?..

Anlayamıyorum.

Niçin ölen ya da ölecek olan askerimize, hiç olmazsa kır çiçekleri yerine bu acı sözler?..

Neden?..

Niçin?..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Satır boşluğu bırakmasını geçtim arada bir de boşluk + * + boşluk yapmış. Boş adam ezberci adam iki satır yazı yazıp güzel para kazanıyor. Bari az ise az yazdım de de görsel aldatma yapma.

Artı olarak sanki tepki gösteren veya eleştiri yapanlar orada çatışan askerlere laf ediyorlarmış gibi duygu sömürüsüne çekmiş çarpıtarak. Eleştirenler oradaki o insanların neden öldüğüne , gerekenler yapılmış mı ? yapılmadı ise sebebi nedir diye eleştiriyorlar.

Bu kalkmış saçmasapan kel alaka yazı yazmış. Bekir Co$kun. Şehitler üzerine çok güzel oynuyorlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben izninizle o boşlukları bi doldurayım.

bekcoş said:
Hakkári Çukurca’da beş askerimiz şehit... Tugay komutanı yaralı..."
-Gerçektenmi?
Biraz önce de (dinci gazeteleri saymıyorum) Radikal’in manşetine takılmıştı gözüm:
-Hmm
"Genelkurmay Başkanı Başbuğ, düzeyinden beklenmeyen bir öfkeyle konuştu... Bu ne hiddet, bu ne celal..."

*

Evet...
-Evet
Arkadan vurmayın.
-tamam
Çok uzaklardaki sisli dağlarda, yaban otlarında bile evinin, çocuğunun, sevgilisinin, annesinin kokusunu arayan askerler, siz gece rahat uyuyun diye ölüyorlar.
-biliyoruz bunları ana kokusu,yaban otları gibi kavramları degerleri kullanarak şehitlerimizin acısını şiirleştirmeye ne gerek var.Sen acındırma yapmasan anlamıycaktım sanki.

Siz nerden bileceksiniz?..
-biliyorum dedim
Bilgi, fikir ve görüş sahibi olmak yeterli değildir çoğu zaman. Anlamak için yürek ister...
-haklısın.
Sevgi ister...
evet.
Duygu ister...
-evet
Göz yetmez, gözyaşı ister...
-yahu evet bilmedigimiz birşey söyle.
*

O sisli dağlarda bugünlerde sabahları çiy yağar, yakında kar kaplar dört bir yanı...
-uzun hava söylüyor.
O yiğitlere ısınmak için nefeslerimizi göndermek yerine... Bir güzel sözcük, bir minnet satırı, bir küçük teşekkür notu ulaştırmak yerine...
-.........
Arkadan vurmak...

Niçin?..
-?
*

Hadi sevgili küfürbazımı anlıyorum. O askerleri, hayalindeki şeriat düzenine engel görüyor.
-burda hergün akp ye ona oy veren halka küfreden sen degilmisin kendinden bahsediyorsun heralde.(göbegini,sırtını kaşıyan adam.
O, oldum olası Mustafa Kemal’in askerini sevmedi.. O, Kurtuluş Savaşı’mızda aynı şeyi yapıyordu cephe gerisinde.
-Atatürk düşmanı bu.
Ya sana ne oluyor ikinci cumhuriyetçi?..
-istikrar senin neyine vesayet?
O tekmelediğin "Birinci Cumhuriyet" olmasaydı, zihnindeki "İkinci Cumhuriyet" yerine, kim bilir "İkinci Şeriatı" ağzına mı alabilecektin, akılsız?..
-burda "sen anndan yine çıkardın ama,
baban kimdi bilemezdin şerefsiz." gbisinden bir laf etmiş, bu laflar uzar gider felsefeye girer.

Anlayamıyorum.
-malesef öyle.
Niçin ölen ya da ölecek olan askerimize, hiç olmazsa kır çiçekleri yerine bu acı sözler?..
-gönderilmedimi çiçekler çelenkler cenazelere gelinmedimi?
Neden?..
-yeter.
Niçin?..



bu pırıl pırıl modern çagdaş ve sözde Atatürkçü gencimize insanlardan sevgi ve merhamer ,
okurlarına,fanlarına ve begenenlerine akıl fikir diliyorum.o kadar boş bir yazı ki anca bu kadar dolu yazabildim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ahaha Emre Kongar'a bile b.k atanları da biliyoruz.

Bekir Coşkun anlayıp cevap verebileceğiniz bir yazar, kalibrenize uygun sadelikte yazıyor, Özdil gibi.


Üstteki yazı aslında şunun devamı


Arkadan vurmak...

İKTİDAR Türk askeri ile anlaşamıyor.

Sorun çıkıyor.

Ama peşmerge ile anlaşıyor...

Talabani ile uzlaşıyor...

Barzani ile buluşuyor...

Anlaşamadığı; Türk ordusu.

*

Ankara'da birisi 6 saat, öteki 6.5 saat süren toplantılardan ilkinden sonra bir bakan Ordu'nun istediği altı maddeden sadece üçünde uzlaşma sağlandığını açıkladı.

6.5 saatlik ikinci toplantıda ise, koordinasyon sağlanamadığı için yeni bir "koordinasyon kurulu" kararı aldılar.

Ama aynı gün Barzani ile Bağdat'ta yapılan 2 saatlik görüşmenin ardından açıklanan sonuç neydi:

Tam uzlaşı...

*

Ben böyle bir iktidar görmedim.

Ülkesini bölmek isteyenlerle anlaşıyor da, ülkeyi bölmek isteyenlere karşı can veren askeri ile anlaşamıyor.

Bunun dibinde yatan ilinti asla PKK, terör, Güneydoğu, barış, güvenlik, müvenlik değildir...

Dibinde yatan:

Askeri sindirmek...

Hırpalamak...

Yıpratmak...

Ve etkisizleştirmek...

Ki yobaz istediği düzeni kurabilsin, ele geçirdiği cumhuriyetin kalelerinde kalabilsin...

Nitekim dün "sistemli saldırılar" diyen Genelkurmay Başkanı'nın sesini duydunuz.

Bir tepki, bir isyan, bir acı değilse ne?..

*

Onlar bizim askerlerimiz.

Hepimiz bunu böyle biliriz.

Sadece yobazlar bunu böyle bilmiyorlar ve her fırsatta askeri arkadan vurmaya kalkıyorlar.

Tamı tamına adı böyledir bunun:

Arkadan vurmak...

Yüreksizlerin, ikiyüzlülerin, döneklerin, kaypakların bildikleri tek yöntemdir...

Arkadan vurmak, arkadan vurmak...

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Arkadan vurmak...


İKTİDAR Türk askeri ile anlaşamıyor.

Sorun çıkıyor.

Ama peşmerge ile anlaşıyor...

Talabani ile uzlaşıyor...

Barzani ile buluşuyor...

Anlaşamadığı; Türk ordusu.

*

Ankara’da birisi 6 saat, öteki 6.5 saat süren toplantılardan ilkinden sonra bir bakan Ordu’nun istediği altı maddeden sadece üçünde uzlaşma sağlandığını açıkladı.

6.5 saatlik ikinci toplantıda ise, koordinasyon sağlanamadığı için yeni bir "koordinasyon kurulu" kararı aldılar.

Ama aynı gün Barzani ile Bağdat’ta yapılan 2 saatlik görüşmenin ardından açıklanan sonuç neydi:

Tam uzlaşı...

*

Ben böyle bir iktidar görmedim.

Ülkesini bölmek isteyenlerle anlaşıyor da, ülkeyi bölmek isteyenlere karşı can veren askeri ile anlaşamıyor.

Bunun dibinde yatan ilinti asla PKK, terör, Güneydoğu, barış, güvenlik, müvenlik değildir...

Dibinde yatan:

Askeri sindirmek...

Hırpalamak...

Yıpratmak...

Ve etkisizleştirmek...

Ki yobaz istediği düzeni kurabilsin, ele geçirdiği cumhuriyetin kalelerinde kalabilsin...

Nitekim dün "sistemli saldırılar" diyen Genelkurmay Başkanı’nın sesini duydunuz.

Bir tepki, bir isyan, bir acı değilse ne?..

*

Onlar bizim askerlerimiz.

Hepimiz bunu böyle biliriz.

Sadece yobazlar bunu böyle bilmiyorlar ve her fırsatta askeri arkadan vurmaya kalkıyorlar.

Tamı tamına adı böyledir bunun:

Arkadan vurmak...

Yüreksizlerin, ikiyüzlülerin, döneklerin, kaypakların bildikleri tek yöntemdir...

Arkadan vurmak, arkadan vurmak..


16 ekim tarihli yazısı bekir coşkun'un.

bir insanı sadece görünüşü için, düşünce tarzı için, fikirleri için veya gözünün üstünde kaşı var diye sevmeyebilirsiniz. Ama bu size insanların ne derece "gerekli" yada "gereksiz" olduğuna karar verme hakkını tanımaz. Yada diğer bi ifadeyle kimin "boş" yada "dolu" olduğu hakkında yorum yapma hakkınıda vermez. Bir insanı fikirleri yüzünden eleştirmek başka, hayatı yazarlık olan gazetelerde dergilerde yazıları yayınlanmış , kitapları çıkmış bir insan için "boş" demek saygısızlıktır.

Umarım hayatınızda bir yere geldiğiniz vakit etrafınızdaki insanlar aynı şekilde suratınıza nekadar "boş" yada "dolu" olduğunuzu söylemez.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

loserz said:
evet haklısın ama malesef takım tutar gibi taraf tuttugundan malesef bu bekir coşkunun ileri derece boş bir yazar oldugunu degiştirmiyor.

takım tutar gibi belli bir düşünceye saplanmış "liberal"leri de nedense akpnin sübyancılık yasası başlığında tepki verirken göremiyoruz.taraf gastesini de akpye bu kadar muhalefet yapmadığını gördüğümüz gibi, "ulusalcı" dediğiniz adamlar otel yakmıyor, aydın öldürmüyorlar, fanatizm ortada.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kardeşim sen kendini çok kaptırmışın adam öldürme otel yakma falan :) bilmiyorum yaşın kaç ama bu düşüncelerden çabuk kurtulsan iyi olur çünkü adam öldürme otel yakmanın ulusalcılıkla liberallikle dincilikle ilgisi yoktur.

Sg-1 ise her zamanki gibi düşünceleriyle çelişen gerçekleri görünce işi "kalibre" gibi hakaretlere götürmüş, normaldir.


Şimdi biraz wall of text olabilir ama,ulusalcılık,özellikle paticikteki ulusalci gençler hakkında bir kaç lafım var.
Şimdi yetersiz bilgiye sahip,belirli siyaset kültürü birikimi olmayan bazı kendiyle sorunları olan gençlerimiz, kendilerini politik olma zorunlulugunda hissediyorlar.
E zorla güzellik olmuyor tabi, yeterli bilgiye,yeterli birikime sahip olmadan takım tutarmış gibi politika konuşuyorlar.
birde bu gençlerimiz öyle tembel ki sormayın.sorsan sg-1 e hangi üniversiteyi bitirdin de pırıl pırıl aydın bir cumhuriyet genci oldun diye yanıtlayamaz(penthesilea gelip ben harvardda okuyorum nolmuş, bizim türk milletinde şeyim hiyar olana tuzla gitmesadasdasd dermiş.).neyse, bu tembellikleriyle sadece bilinen ulusalcı mavralarını okurlar,bekir coşkun ,yılmaz özdil yada emre kongar gibi statükocu anti-demokrat kişilerin yalan,çarpıtılmış yazılarını.

yada daha çok tembel olanlar direk AKP ye,RTE ye dine laf atarak POLİTİZE oldum ben ,benimde bir siyasi görüşüm var , Adamım lan ben! diyip içlerini rahat tutabilirler.
ama insan düşünce tembeli olunca tabi ,bu Akp,rte olsun tüm eleştirilerinde hataya düşüp yaptıklarının yanlış oldugunu anlayamayınca, bizim gibi insanlarda akpyi falan savunmak zorunda kalıyor.

özellikle madımakı,mumcu cinayetini ,aydın cinayetlerini bir tarafa baglayan! gençlerimizi bu sahalardan ayrılmasını, hemen wowa ,warhammer a dönüp gereksiz hareketlerde bulunmamasını tavsiye ediyoruz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sparkcaster said:
loserz said:
evet haklısın ama malesef takım tutar gibi taraf tuttugundan malesef bu bekir coşkunun ileri derece boş bir yazar oldugunu degiştirmiyor.

takım tutar gibi belli bir düşünceye saplanmış "liberal"leri de nedense akpnin sübyancılık yasası başlığında tepki verirken göremiyoruz.



"AKP sübyancılılık yasası" hakkında tepki vermeme hiç gerek yok, eger yanlış birşeyse gene gerek yok benim yerime birsürü kişi tepki vermiştir zaten ortada yanlış birşey varsa ve bunun herkez farkındaysa benim işim yok orda.

benim gibiler daha çok "senin gibi insanların dogru bildigi yanlışlar" la ilgililer.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Sg-1 ise her zamanki gibi düşünceleriyle çelişen gerçekleri görünce işi "kalibre" gibi hakaretlere götürmüş, normaldir.


Gerçekleri görünce kişiye saldıran kimdi kimdi du bi bakayım önceki postlara, a bak ne buldum:

said:
malesef bu bekir coşkunun ileri derece boş bir yazar oldugunu degiştirmiyor.


kim yazmış bunu yav?


said:
sorsan sg-1 e hangi üniversiteyi bitirdin de pırıl pırıl aydın bir cumhuriyet genci oldun diye yanıtlayamaz


asdafsushaha hayatının kapağı olurdu ya neyse...

Neden ilgilendiriyor seni bitirdiğimiz okullar? Sen yakında ana babamızı da sorarsın bu gidişle.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kimden taraf

Genelkurmay Başkanı Başbuğ hiç olmadığı kadar sinirliydi dün.
Hedefi Taraf gazetesiydi, söyledikleri doğruydu ama bu kadar öfkelenmesine gerek yoktu.
Daha sakin, daha soğukkanlı olabilirdi.
Haklıydı.
Taraf’ın yaptığı yayıncılık, eleştiri değil düşmanlık seviyesinde.
Taraf yalan yazıyor.
Taraf manipülasyon yapıyor.
Özgürlükler ülkesi olarak tanımlanan ABD’de, İngiltere’de de o ülkenin silahlı kuvvetleri hakkında böyle bir yayın yapılmaz.
Yaptırmazlar zaten kimse de yapmayı düşünmez.
Ama Genelkurmay Başkanları’nın bu kadar sinirlenme hakkı yok.
Karşınızda “Taraf” olsa bile.
Taraf gazetesine gelince, bu gazete Türkiye’de orduyu yıpratma amaçlı kurulmuş gibi duruyor.
Hedefinde hep TSK, sadece TSK var.
TSK’dan başka hiç bir kuruma yüklenmiyor, TSK’yı hedef alırken hiç gazetecilik kuralını uygulamaya gerek görmüyorlar.
Özgür gazetecilik yaptıkları, korkusuz gazetecilik yaptıkları martavalına inanmıyorum.
Özgür gazetecilik sadece orduya karşı mı yapılır?
Türkiye’de yanlış yapan başka kurum yok mu?
Bana göre Taraf’ın kuruluş amacı, varlık nedeni TSK’ya saldırmak.
Cemaat gazeteleri bunu yapınca fazla göze battığı için “Tarafsız” görünen Taraf’ın bunu yapması daha doğru bulunmuş olsa gerek.
Taraf ilginç bir gazete.
Para kaynakları belirsiz.
Reklamverenlerine baktığınız zaman biraz konuya uyanıyorsunuz ama asıl olan kuruluşuna bakmak.
Taraf’ta çok ilginç bir isim var.
Yasemin Çongar.
Yıllarca Milliyet’in ABD temsilciliğini yaptı.
Haberciliğinden çok “İlişkileri” için o konumdaydı.
ABD yönetimlerinin karanlık labirentlerinde dolanabilen, eşi Amerika'lı bir isim Yasemin Çongar.
Yıllarca ABD’de gazetecilik yaptı.
Tükiye’ye gelmeyi hiç düşünmedi.
Etkili olduğu yer, bildiği yer orasıydı.
Sonra ne olduysa oldu, Taraf gibi bir “Misyon” gazetesi kurulurken, Yasemin Çongar çıkageldi.
Taraf’ın editörü olarak karşımıza çıktı.
Ve Taraf bildiğimiz yayıncılığına başladı.
Bana sorarsanız Taraf’ın kilit ismi Yasemin Çongar’dır.
Çongar’ı Türkiye’ye gelmeye kimin ikna ettiğini öğrenirsek, Taraf’ın yayıncılığının arkasında ne olduğunu da öğreniriz.

Altaylı
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...