Romario Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 O mantıkta inanırsan sen de bizle birlikte cehenneme welcome yani. Dinin postülatları sen içten inanırsan geçerlidir. Yoksa dur lahn ya Tanrı varsa ve ben cehennemde yanarsam ama yok da olabilir o yüzden sorun değil deyip inanmak zaten imanın ilk şartını direk es geçmek oluyor. :) Nileppezdel said: "E Tanrı? Onun yaratıcısı?" diyorum ben bunu okuyunca Sorumuz "her şeyin bi yaratıcısı vardır hiçbir şey yoktan var olmaz." cümlesine yöneltildiği için cevabımız: Tanrı "şey" değildir olacaktır. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Horrible said: tanrıyı geçtim de bizim varlığımızdan bile nasıl bu kdr emin olabiliyorsunuz ki? =p yaşasın nihilizm Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ardeth Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 bu kişi böyle bilim yapıyorsa.....AMAN TANRIM İSVİÇRELİLER! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Daemir Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Evrenin genişlemesi teleskop ile takip edilmiyor, edilemez zaten. Ses dalgaları yollanıyor ve gittikçe ses dalgaları daha uzun sürede geri geldiği(yansıdığı) için evrenin genişlediği kabul edilmiştir. Bu arada küçük bir bilgi kırıntısı ekleyeyim: Büyük patlamanın ilk patladığı andaki şiddeti bir newton(oradaki ölçülendirme birimini bilemeyeceğim ancak çok çok küçük bi şiddet olarak düşünün) kadar az olsaydı bile oluşacak gezegenler ve göktaşları Kütle Çekim Yasası'na göre birbirlerine çarparak evreni yok ederlerdi. Ancak patlamanın şiddeti bir newton kadar fazla olsaydı da gezegenler birbirlerini çekemeyecek kadar uzakta oluşur ve birbirlerini çekmesi imkansız hale gelirdi ki, evrenin ortasında uzayda ve zamanda bir 'yırtık' oluşabilirdi. Ve tabii hayatın olması ihtimali yokolurdu. Yani o kadar dengeli ayarlanmış bir olay ki bu. Bir tetikleyicisi,yaratıcısı olmadan böyle birşeyin olmasının imkanı olamaz bence. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ardeth Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Daemir said: Evrenin genişlemesi teleskop ile takip edilmiyor, edilemez zaten. Ses dalgaları yollanıyor ve gittikçe ses dalgaları daha uzun sürede geri geldiği(yansıdığı) için evrenin genişlediği kabul edilmiştir. Ses dalgaları yolluyorlar demek. Aydan da dünyaya bağırmışlar benim bildiğim aradaki mesafeyi ölçmek için doğru mudur? En son işe misal mısırlılar uzaya doğru bağırmış, şimdi bugün onlardan geri gelen ses dalgalarını topluyorlar. Şimdi modelin ismini unuttum ama dünyaya metre ve dalgaboyu başına düşüne dalgaları öngören bir model vardı yanılmıyorsam evrenin genişlemesi ile ilgili bilgileri ölçmek o modelden mümkün. Onun dışında uzayın şuanki sıcaklığı 4 kelvin civarında, ve dış galaksilerden dünyaya gelen kozmik mikrodalgalardan bir şekilde uzayın gözlemlenebilen kısımlarının sıcaklıklarını bulabiliyorlar. Sıcaklığın sürekli düşüyor olması da evrenin genişlediğine bir gösterge. edit: Aha modeli buldum http://en.wikipedia.org/wiki/Cosmic_microwave_background_radiation Bu modelin doğru teorik tahmini de photonları klasik bir madde gibi 3/2kT ortalama enerjili değil de bir boson gibi değerlendirip, boson istatistiği ile yaklaşınca ortalama enerjiye çıkıyor yanılmıyorsam (burdan da biraz tarihi bilgi vermiş oldum sdf) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Horizon Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Tanrı varsa tanrıyı kim yarattı nasıl var oldu sorusuna baya takılmış birçok kişi , açıkçası çok geniş düşünürseniz bu sorunun ya da bu tarz bir mantık yürütmeye çalışmanın hakatten çok saçma ve gereksiz olduğunu anlarsınız. Nasıl mı ? şöyle ; Öncelikle eğer size göre bir tanrı var ise ve evreni yaratma gücüne sahip ise ve siz daha bu dengenin , evrenin yaradılışının nasıl olduğunu araştırma adımında iseniz , varlık , yokluk fizik , yaradılış ve bildiğimiz tüm bilim ve kurallar acaba en doğrusumu ya da bu kurallar doğrumu diye sormak lazım. Biz bizim gelebildiğimiz anlayabildiğimiz noktaya kadar var olmak , yok olmak , yaratılmak kelimelerini açıklayabiliyoruz. Bizim bildiğimiz yaratma , ve diğer bilimler arasındaki etkileşimlerin tüm evrende geçerli olduğu ne malum ? İşte sorun burda zaten. Biz şu ana kadar olan birikim ve aklımızın yetebilceği evren için düşünürsek çok çok kıt sınırlı bir daarcıkla bunları konuşuyoruz. Yani bu şuna benzer , karşımızda çok çok büyük bir problem var. Bu problemde 21651273651 tane işlem çeşidi , formül gerekiyorsa biz bunların belkide daha milyon da 1 ini bilmekteyiz. Yani daha çok uzaktayız. Tabi ben bunu tanrıyı bilim ile ispatlamak konusunda söylüyorum. Bilim ile ispatlamak durumunda değilseniz var olmasını ya da yok olmasını maddelerle birçok şeye bağlayarak savunabilirsiniz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Daemir said: Evrenin genişlemesi teleskop ile takip edilmiyor, edilemez zaten. Ses dalgaları yollanıyor ve gittikçe ses dalgaları daha uzun sürede geri geldiği(yansıdığı) için evrenin genişlediği kabul edilmiştir. O diil de sınırlı ilkokul bilgimle soruyorum; sesin ilerlemesi için arada bi madde, bi orTAM OLMASI GEREKTİĞİ ÖĞRETİLMEDİ Mİ SİZE??!! O dediğin, yıldızlardan gelen ışığın renginin, yanlış hatırlamıyorsam, kırmızıya kaymasına neden olan doppler efektinden bulunuyor olmasın sakın? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Horizon Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Daemir radyo dalgalarından veya tv yayınlarından bahsetmiş sanırım. Sürekli olarak uzaya gönderildiği biliniyor o yayınların eğer hani biri bulurda belki temasa geçer diye :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
xunn Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Hem bilim hem tanrı inancı birçok noktada tıkanıyor, insana kendini zihinsel engelli gibi hissettiriyor. Tanrı'nın hep var oluşu, statik ve zamandan kopuk olduğu teorisi direk tıkanış, ve tam mindfuck. Evrenin varoluş senaryolarının en doğru kabul edileni big bang'in nasıl vuku bulduğu da bir muamma. İki şekilde de yetemiyor beyin şu an. Şimdi bir de şu var, tanrı varsa anlayabileceğimiz, analiz edebileceğimiz birşey olduğunu da sanmıyorum. "Dünyada sürekli kötü şeyler oluyor, tanrı niye durdurmuyor? Demek ki tanrı yok." önermesi ise komedi. Belki tanrı umursamıyordur, izlemeyi seviyordur. Belki de sadece düzen olursa düzen ve uyumun yok olacağını bildiği için kötülük vardır. Bu gider böyle. Şunu demek istiyorum ki tanrı olmayabilir, varsa da anlayamazsın. Tanrı çünkü. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 xunn said: "Dünyada sürekli kötü şeyler oluyor, tanrı niye durdurmuyor? Demek ki tanrı yok." önermesi ise komedi. Belki tanrı umursamıyordur, izlemeyi seviyordur. degil. herhangi bir tanridan bahsetmiyoruz. umursamayan, pasif, savsak bir tanridan bahsetmiyoruz. elimizde tanrinin gonderdigi soylenilen kutsal kitaplarda az cok belirli bir tanri profili mevcut. iyilik tanrisi gibi calisiyor, bizden hep sevap islememizi istiyor, iyiligi odullendirecegini soyluyor, melekleri var bunlar surekli iyilik yapiyor. kotu yola giden kavimlari zamaninda cezalandirmis, direk mudahelede bulunmus... bahsedilen de zaten bu kadar iyi bir tanri varsa niye hala dunyada kotu seyler oluyor. bunun ustunde tartisiliyor. bu tanri umursamasaydi, peygamber felan da gondermezdi, direk mudahelede bulunmazdi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
yav Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 kötülük olmasaydı iyilik de olmayacaktı çünkü (çok basit,ezberlenmiş bir savunma şekli gibi ama öyle be yau) ütopyalar imkansız şeyler. cennet gerçekten varsa orda nasıl yürüyo bu işler merak ediyorum :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aye Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 tanrıyı kim yarattı sorusu çok saçma. islamdan örnek verirsek tanrının zilyon tane sıfatı vardır. şimdiye kadar dini bütün birinin çıkıp bunları söylemememiş olması beni şaşırttı. :) islam inanışında mesela tanrı bakidir, ezelden beri vardır. bir başlangıcı veya sonu yoktur. dolayısıyla doğmamıştır doğurulmamıştır derler. tanrısal sıfatlar insanların hayal bile edemeyeceği sıfatlardır. tanrıyı kim yarattı diye soramazsın. bunu sorguladığın anda imanından şüphe edilir, iman sorgusuz sualsiz inanmaktır. kısacası tanrı mevzusu bir inanç meselesidir, tartışılmaya musait argumanlar içermez. eskinin dindarı şimdinin ateisti olarak bildiklerimi paylaşayım dedim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Absolut Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Dinlerde yaratıcılar sorgusuz sualsiz kabul edilirler o yüzden nasıl doğdu veya ölecek mi gibi bir kavramı tartışmak anlamsız. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Pen Duick Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 düşünmek yerine dogmayı kabul edin ya da cehennemde yanın diyosun Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
xieon Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Arkadaşım dine inaniyorsan yada inanmak istiyorsan sorgulamayacaksin demek istemiş Ardeth ve bu konuda haklı. Çünkü dine inaniyorsan tanrıya da inaniyorsun ve sen o "basit" varlığınla inandiğin tanrıyı ve yaptıklarını sorgulayamazsin. Ha inanmiyorsan istediğin gibi sorgula. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Pen Duick said: düşünmek yerine dogmayı kabul edin ya da cehennemde yanın diyosun Sonunda biri din kavramının özünü anlamış. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
yav Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 aslında din dediğiniz şey de beni kabul edin at gözlüğü takın diyen bişey değil. Oku diye başlayan bir kutsal kitabımız var mesela. Din kavramını da sadece gerizekalı insanlar bozuk yorumluyor diye önyargılar içine hapsetmemek lazım bence. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
scorch Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 sg-1 said: Daemir said: Evrenin genişlemesi teleskop ile takip edilmiyor, edilemez zaten. Ses dalgaları yollanıyor ve gittikçe ses dalgaları daha uzun sürede geri geldiği(yansıdığı) için evrenin genişlediği kabul edilmiştir. O diil de sınırlı ilkokul bilgimle soruyorum; sesin ilerlemesi için arada bi madde, bi orTAM OLMASI GEREKTİĞİ ÖĞRETİLMEDİ Mİ SİZE??!! O dediğin, yıldızlardan gelen ışığın renginin, yanlış hatırlamıyorsam, kırmızıya kaymasına neden olan doppler efektinden bulunuyor olmasın sakın? yıldız ışıklarınındaki ışınım farkından anlaşıldığını okumuştum bende , benim bildiğim buydu yani genişleme-daralma kuramsallığındaki cevabı veren... tabii bu ışınım değişimini radyo dalga boyları ile ölçülüyordu sanırım? http://tr.wikipedia.org/wiki/Doppler_Etkisi Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Snefru Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Boşuna kasmayın hiçbir zaman bilemeyeceğiz.Bu konuları tartışmak havanda su dövmek çünkü. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 scorch said: sg-1 said: Daemir said: Evrenin genişlemesi teleskop ile takip edilmiyor, edilemez zaten. Ses dalgaları yollanıyor ve gittikçe ses dalgaları daha uzun sürede geri geldiği(yansıdığı) için evrenin genişlediği kabul edilmiştir. O diil de sınırlı ilkokul bilgimle soruyorum; sesin ilerlemesi için arada bi madde, bi orTAM OLMASI GEREKTİĞİ ÖĞRETİLMEDİ Mİ SİZE??!! O dediğin, yıldızlardan gelen ışığın renginin, yanlış hatırlamıyorsam, kırmızıya kaymasına neden olan doppler efektinden bulunuyor olmasın sakın? yıldız ışıklarınındaki ışınım farkından anlaşıldığını okumuştum bende , benim bildiğim buydu yani genişleme-daralma kuramsallığındaki cevabı veren... tabii bu ışınım değişimini radyo dalga boyları ile ölçülüyordu sanırım? http://tr.wikipedia.org/wiki/Doppler_Etkisi Işığın kendisi dalga özelliği gösteriyorken bu iş için radyo dalgaları vs'ye ihtiyaç duyulacağını sanmıyorum. Ama bu Nevadalı bilimadamları manyak, kullanıyorlardır belki. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
odiflame Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 evrenin sürekli genişlemesi teorisi de bu yolla ispatlanmıştır. görünen yıldızların dalga boyları, aynı seste olduğu gibi bir tepki vermektedir. yani görünen her yıldız dünyadan uzaklaşmaktadır. bu durumda "acaba dünya merkezde mi lan?" sorusu akla gelsede cevap şöyledir: hayır merkezde değildir. olay şöyle örneklenebilir; az şişik bi balona bir yığın nokta çizin, sonra da merkez olmayan bir bölgeye başka bir nokta çizin. şimdi şişirin. bakınız, dünya dahil tüm noktalar birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
nileppezdel Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Şimdi Tanrı mükemmel, adil falan, insanlara da değer veriyor. Düşünmek için de beyin veriyor. Ama kitaplarda yazanlara ters kanıtlar çıktıkça, ve düşündükçe Tanrı olgusu bir insana yanlış geldikçe o insanı suçlaması ne kadar adil? Ben her inanandan iyi bi insan da olsam cennete gidemez miyim? Sırf düşünmek beni O'ndan uzaklaştırdı diye? Bana hiç adil gelmiyor. Hatta tamamen saçma :( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
scorch Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 yo yo senin dediğin doğru ama dünya üzerinden gözlem yaparken güneşin ışıkları atmosferde kırıldığı için ışığın dalga boylarını kullanmak düzgün sonuçlar vermiyor sanırım bu yüzden daha güvenilir buldukları radyo dalgalarını kullanıyor olabilirler beni aşıo konu :) sg-1 içindi yukardaki yazı :P tanrı varmıdır yokmudur? bence vardır sıkışınca sucu üstüne atabileceğim birinin olması güzel benim açımdan ;p Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
nileppezdel Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 daemir: Abi ses dalgasını yansıtacak şey mi var evrenin sonunda balon mu da içten çarpınca yansıyacak :D Ben teleskoplarla ölçülüyor diye biliyorum gayet. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
scorch Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 13, 2008 said: Doppler Etkisi (veya doppler olayı), adını ünlü bilim insanı ve matematikçi Christian Andreas Doppler'den almakta olup, kısaca dalga özelliği gösteren herhangi bir fiziksel varlığın frekans ve dalga boyu'nun hareketli (yakınlaşan veya uzaklaşan) bir gözlemci tarafından farklı zaman ve/veya konumlarda farklı algılanması olayıdır. Herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek için fiziksel bir dalga ortamı'na ihtiyaç duyan dalgalar (örn. ses dalgaları veya su dalgaları) için Doppler Etkisi hesaplamaları yapılırken, dalga kaynağı ve gözlemcinin birbirine gore konum, yön ve hızlarının yanında dalganın içinde veya üzerinde hareket ettiği dalga orta yapısı (yoğunluk, hacim, iletkenlik katsayısı, kimyasal özellikleri, vb.) dikkate alınmak zorundadır. Eğer söz konusu dalga herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek için fiziksel bir dalga ortamına ihtiyaç duymuyor ise (örn. ışık, radyo dalgaları veya radyasyon), Doppler Etkisi hesaplamalarında sadece dalga kaynağının ve gözlemcinin birbirine göre birim zamandaki konumlarının değerlendirilmesi yeterlidir. said: Doppler Etkisi konusunda bilinmesi gereken en önemli husus, her ne kadar gözlemci dalga frekansının kendi hareketi ya da dalga kaynağının hareketi yüzünden değiştiğini görse de, aslında frekansın sabit kaldığı gerçeğidir. Tam olarak ne olduğunu daha iyi anlamak icin şöyle bir örnek üzerinde düşünelim: Siz yerinizde ve hareketsizsiniz. Bir arkadaşınız sizden 10 metre uzakta duruyor ve size her saniyede bir elindeki tenis toplarından birini fırlatıyor. Burada arkadaşınızın topları her seferinde aynı doğru boyunca ve aynı hızda attığını varsayalım. Eğer arkadaşınız da hareketsiz ise her saniyede bir 10 metre yol kateden tenis toplarından biri size ulaşacaktır. Şimdi arkadaşınızın yine her saniyede bir top fırlattığını (yani aslında top fırlatma frekansı değişmiyor), ancak bu sefer size doğru yürümeye başladığını öngörelim. Bu durumda size ulaşan iki top arasındaki süre 1 saniyeden daha kısa olacaktır, çünkü toplar her seferinde 10 metre, 9 metre, 8 metre şeklinde daha az mesafe katettikten sonra size ulaşacaktır. Elbette aynı etkinin zıttı arkadaşınız sizden uzaklaşırken de geçerli olacaktır. Bir başka deyişle, toplar arkadaşınızın elinden her zaman saniyede bir çıktığı halde, sizin ya da arkadaşınızın hareketi yüzünden size azalan ya da artan zamanlarda ulaşacaktır. Bu da doğal olarak arkadaşınızın size topu farklı zamanlarda fırlattığını düşünmenize sebep olur. Yani aslında Doppler Etkisi'nde "etkilenen" asıl fiziksel değişken dalga boyu'dur. Elbette dalga boyu ile frekans ters orantılı olduğundan gözlemciye göre dalga kaynağının frekansı da değişiyor gibi görünür. http://www.falstad.com/ripple/ex-doppler.html sekil burda sozlukten said: ppler etkisi, çıkış yolu olarak bir anlamda izafiyet teorisine benzerlik gösterir. her iki teori de basit bir prensibe dayanmaktadır. ses ve ışık dalgalarının belirli bir ortamda (ör: havada ya da suda ) yayılma hızları, sabittir. yani, yürüyen bir adamın sesi de, saatte 150 km hızla ilerleyen bir arabanın camından kafasını çıkarıp bağıran bir adamın sesi de sn. de 340m yol alır. ali'ye durduğunuz yerden ali topu at deseniz de, koşarak bağırsanız da sizden yeterince uzaktaki ali, size kıl değilse topu aynı süre geçtikten sonra size atacaktır. benzer bir şekilde elinizde tuttuğunuz fenerden çıkan ışık, 300km ile giden bir arabanın farlarından çıkan ışıktan daha yavaş, ya da hızlı değildir. her ikisi de saniyede 300 bin km yol alırlar. arabanın hızı bu rakama eklenmez. bunun sebebi, herhangi bir ortamda ilerleyen dalganın yayılma hızı, sizin kaynağı iterek ya da çekerek değiştirebileceğiniz bir değer olmamasıdır. sesin ışıktan daha yavaş ilerlemesinin sebebi, bizim yeterince itemememiz değildir. bunlar kendiliğinden olur *. özetle, hareket eden bir ses kaynağından çıkan ses, her yönde aynı hızla yayılır. ancak hareketin yönüne göre ses dalgalarının hızı değişmese de, formu değişir. kaynağın hareket ettiği yönde ,ses dalgaları sıkışır (bir yayı iki ucundan bastırarak sıkıştırdığınızı düşünün) sıkışmış dalgaların frekansı ve genliği * artar. frekansı arttığı için daha ince (tiz), genliği (bkz: genlik) arttığı için daha şiddetli duyulur. ses kaynağının hareket yönünün tersine yayılan dalgalar ise sıkışmaz, yayılırlar (bir yayı iki ucundan çekerek uzattığınızı düşünün). yani, frekansı, genliği * azalır. sesin frekansı azaldığı için daha kalın (pes), genliği azaldığı için de daha zor duyulur. yukarıdaki dalga frekans sıkışma genleşme vs. bir anlam teşkil etmediği takdirde, kişi rüzgara karşı işeyen adam ile rüzgarı arkasına alarak işeyen adamı düşünmekte serbesttir. açıklanmaya çalışılan olaylar aşağıda harika bir örnekle özetlenmiştir. yakın bir arkadaşınız sizden 1 km uzaklıkta saatte 60 km hızla * size doğru gelmektedir. bu hızla giderse, kendisi tam tamına 1 dk. sonra yanınızda olacaktır. deneye başlamadan hemen hatırlatalım, 1km uzaklıktaki bir ses kaynağından çıkan ses yaklaşık 3 sn sonra tarafınızca duyulacaktır. arkadaşınız, kendisine daha önceden söylediğiniz üzere sizden tam 1 km uzaktayken arabanın kornasına basmaya başlasın. arkadaşınız kornaya bastığı andan 3 sn sonra siz korna sesini duymaya başlayacak, araç yanınıza geldiği anda arkadaşınız kornaya basmayı bırakacak,ikiniz de aynı anda korna sesinin kesildiğini duyacaksınız*. ancak arkadaşınıza sorduğunzda kendisi 60sn boyunca kornaya basmış, siz ise sadece 57sn boyunca korna sesi duymuşsunuzdur. 3sn. ye ne olmuştur?* ses dalgalarının titreşimleri, frekansı, 57 saniye içine sıkışmış, daha tiz ve daha şiddetli duyulmuştur. benzer bir şekilde arkadaşınıza yanınızdan geçerken kornaya basmasını ve sizden tam 1km. uzaklaştığında elini kornadan çekmesini söyleseniz, arkadaşınız yine 60sn boyunca kornaya bastığını söyleyecek, siz ise arkadaşınız elini kornadan çektikten 3sn sonra sesin kesildiğini anlayacak, dolayısıyla 63sn korna sesi işiteceksiniz*. merak etmeyin yine zamanda bir atlama vs, gerçekleşmemiş, sadece duyduğunuz sesin frekansı ve şiddeti düşmüştür. bu örnek sadece ses dalgaları için değil herhangi bir elektromanyetik dalga için de geçerlidir. radarlar belirli bir frekansta gönderdikleri dalgaların, cisimlere çarpıp yansıdıktan sonra geri gelen dalganın frekans değişimine bakarak objelerin radara yaklaşıp yaklaşmadığını ve hızlarını belirler. izafiyet teorisi ise ışığın hızının değişmemesine dayanır. yukarıda anlatılanlara ek olarak ışığın duran yda hareket eden gözlemciye göre hızının hep sabit olduğu var sayımı vardır. bu varsayımla örneğimize geri dönersek, aracın şoförüne göre, aracın hızı ne olursa olsun, yanından geçen bir ışığı yine ışık hızında görecektir (bkz: görecelik) (bkz: bağıl hız). ses için bu önerme geçerli değildir, ses hızını geçen bir uçağın önündeki bir plot, arkadaki motorun havada çıkardığı gürültüyü duyamaz. bu varsayımın altında, geriye değiştirelebilen tek bir değişken kalmaktadır. zaman. aynı deney, makro ölçülerde ve ışık hızına yakın süratlerde gerçekleştirildiği takdirde, aracın gittiği yönden bağımsız olarak arkadaşınız, araç içerisinde 57sn geçirmiş ve yaşamış, siz ise kendisini 60sn mal gibi beklemiş olursunuz. (bkz: ürkütücü ama gerçek). bu hadise bir çok bilim adamı ve okuyucuda aynı duyguyu uyandırmıştır (bkz: hadi len). günümüz atom saatleriyle (uydularda ve haberleşmede kullanlır saniyenin milyon x milyon da birini ölçer) yapılan deneylerde, yörüngede yüksek hızlarda dolaşan bir atom saati, yerdeki esine gore, einstein tarafından bulunmuş olan denkleme bağlı olarak geri kalmaktadır. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar