Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Merkez Bankası'nda 3. katın cazibesi


elaidi

Öne çıkan mesajlar

MERKEZ Bankası’nın üçüncü katında asansör sık sık durmaya başlıyor./_np/6428/5656428.jpg

Oysa o katta bilinen bir şey yok...

Üst düzey çalışanlardan birisi merak ediyor.

- Acaba orada ne var?

Biniyor asansöre. Basıyor üçüncü kat düğmesine. Giriyor içeri.

Ve hemen anlıyor, son dönemde neden üçüncü kata rağbet arttığını.

Üçüncü kata mescit açılmış.

O zamana kadar bankada namaz kılmayanlar, o günden itibaren üçüncü katın, "ruhani cazibesi"ne koşuyorlar.

Espri de şu:

- Daha üst katlara çıkmanın kolay yolu "üçüncü kat"tan geçer.

Oysa yıllardır Merkez Bankası’nda böyle bir uygulama yok.

Bankanın hemen yakınında birden fazla cami var. Bugüne kadar o camiler kullanıldı.

Kimse de sen niye gidiyorsun diye sormadı.

Son dönemde Ankara’daki bütün kamu binalarında benzeri bir "mescit yarışı" var...

Yanı başında cami olan kamu binaları bile mescit açıyorlar. Neredeyse açılışta kurdele kestirecekler.

Böylece "İbadete makam, sandalye karışıyor" sözü haklılık kazanıyor...

Düşünün ki hastanelerin yanındaki camiler, hoperlörlerini sonuna kadar açıp ezan okuyorlar. Hasta mı var, ameliyat mı var soran yok...

En azından ben bir hafta boyunca Mesa Hastanesi’nde yattım. AKP’nin yanındaki cami hoperlörü öylesine açıyordu ki, insan yataktan fırlıyordu.

Ben kimsenin ibadetine karışmam ama, İslam’da bu denli şekilcilik başlaması hayırlı değildir.

İslam önce insana saygıdır. Hastaya şifadır... Şekilden uzak, Allah’la kul arasındaki bir huzur çizgisidir...

Diyanet İşleri Başkanı saygıdeğer bir isimdir. Umarım bu şekilciliğe bir çözüm bulur.

En azından hastanelere dikkat...

Fatih Çekirge
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Madem ki yeri geldi,

Kardeşim sabah ezanı neden 1 saat sürer? Dip dibe konuşlanmış camiler neden ortak bir saat bulup aynı anda ezana başlayıp aynı anda bitirmezlerde inadına biri susar biri başlar sabah ezanı 1 saat boyunca susmadan devam eder? Üstelik bu ezan seansının 1 saat sürdüğü yetmezmiş gibi birde ezan bitmesine rağmen neden ekstradan birşeyler okunur?

Ben sabah namaza kalkacaksam ezan sesine güvenip yatmam ki zaten bir saat falan ayarlarım ona göre yatarım saati gelince de alarmım çalar kalkar namazımı kılarım. Bunu bile bile neden inadına sabahın 5'inde son ses yataktan kalkmış bi hoca çatlak sesiyle böğüre böğüre ezan okur? Kime ne faydası vardır bunun?

Küçücük çocuklar sabahın köründe uyanıp birdaha uyumak zorunda bırakılır, 2 saat sonrada tekrar kalkıp okula gitmeleri gerekir. Hadi acıtasyon yapıyorsun diyen denyolar çıkacak peki neden sabahın zortinde kalkıp işlerine gitmek zorunda olan yetişkinler uykudan uyandırılır ve belki tekrar uyuyamamasına sebep olunur?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ankara'da sabah ezanından hiç rahatsız olmadım şu güne kadar pek duymam ama Konya'da yaşadım 1-2 yıl kadar, abi sabah ezanı harbi yarım saat sürüyo ve böğürüyo böyle uyanmamak mümkün değil. Ben ezan sesini duymayı severim çok inançlı bi adam olmasamda böyle bi huzur veriyo ne bilim hoşuma gider yani oldum olası. Ama o Konya'daki sabah ezanı kadar işkence bişey yok yau.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

suBzer0 said:
1400 yıllık ezan geleneğinden de rahatsız olacak boyuta geldik ya hadi hayırlısı bakalım. Saatlerce insanı deli eden o kadar ses varken , ezandan rahatsız olmakta güzel.
Niye rahatsiz olmucam allaskina, Allah mi soyluyor?
Soyleyen insan, icad eden insan, ne Allah emretmis ne bisey. Hoparlorle tum sehre duyurun da dememis, 100 kisilik Arap kabilesini ibadete cagirmak baska, 80 milyonluk Turkiye'yi cagirmak baska. Hicbir kutsalligi yok. Onu gectim zaten Arapca, hicbisey anlamiyorsun, ezberletildiginden biliyorsun.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben 1400 seneyi söylerken sadece bir gelenekten , bir adetten bahsettim. 1400 senedir rahatsız olunmuyor o zaman şimdide olunmasın demedim. Bu bir gelenektir , bir adettir , diğer dinlerden olanların çan çaldığı gibi mesela.

"Dolmabahçe önünde demir atmış olan Savarona'nın güvertesinde, hasır koltuğunda güneşin batışını seyrediyordu. Ufuk, minarelerin arkasında kıpkızıl bir renk almıştı. İstanbul, camileriyle ateşten bir fona yaslanmış gibiydi. Füreya, Atatürk'e son okuduğu kitabı getirmiş, yanı başında oturtuyordu. "Söyler misiniz, bana bir Münir çalsınlar," dedi Atatürk. Yaveri koşup gramofona bir taş plak koydu. Az sonra, minarelerin birinde yanık sesli bir müezzinin ezanı duyuldu. Atatürk başıyla işaret verdi. Plağı susturdular. Hepsi huşu içinde ezanı dinlediler. Füreya, başını öteye, camilerden yana çevirmiş olan Ata'nın göz pınarlarında yaşların biriktiğini gördü. Bir damla süzülmüş, yanağından aşağı akıyordu. Atatürk, uzun müddet yanındakilere doğru dönmedi. Nihayet başını çevirdiğinde, hem ezan bitmişti, hem o kendini toparlamıştı. "Ne yazık ki ezanı tekrar ettirmemize imkan yok, Füreyacım," dedi yumuşak bir sesle. "Sabah ezanını bekler, hep birlikte dinleriz Paşam," dedi Füreya."

Füreya KORAL
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yanlış bilgi insanları yanlış yorumlara götürür; ezanın hiçbir dini üstünlüğü , tabusu , dini zorunluluğu yoktur. Sözlük anlamı "bildirmek" demektir. İslam dinin hakim olduğu devletlerde ibadet saatinin bildirilmesi için kullanılır. Allah'ın bir emri değildir. Tıpkı sünnet vs gibi. Bir gelenektir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...