Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Herkes Özgün, Eğlenceli bir Karakter Yaratsın


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
Alışılageldik kalıpların dışında eğlenceli insanı rol yapmaya itecek karakterler oluşturalım istiyorum. Belli bir konsepte bağlı kalmak zorunda değilsiniz, isterseniz D&D isterseniz Vampire, hatta starcraft RP oyunların kullanabileceğiniz karakterler yaratabilirsiniz. Irk sınırlaması yok ama düşünebilmesi ve menfaatlerini gözetebilmesi gerekiyor.

(Teknik ayrıntılara da girmenize gerek yok, class belirtin yeteneklerinden ve özgeçmişinden bahsedin yeter.)
Mesaj tarihi:
siyah saclı 1.80 boyunda beyaz tenli muthiş gorunumlu bir elf benimki. elf cleric. en buyuk ozelligi muthiş derecede iyi saklanması. insanların yanından gorunmeden gecebilen cok iyi ok kullanabilen bir elf. arizması baya iyi diplomasi gucu de baya iyi olucak kucuk silah kullanımında da cok yetenekli olucak. once kendisini dusunecek her zaman. kendi cikarına olan iyi yada kotu gorevlerin hepsinde korkusuzca var olacak. buyu gucu olarak cleric buyuleri zaten yeterli bence. summon yaparak cok daha hızlı ulasım saglayacak hayvanlar cagırıcak. gerektigi zaman kutu yada kapı tarzı seyleri acmaktada basarılı olsun benimkisi...

işi olmadıgı zaman diğer insanları guldurup eglendirebilecek sarki sozleri yazan müzikle ugrasan bir bard kılıgına girip para toplasın...

bide iyi yemek yapsın yeter...:D

ilk aklıma bunlar geldi valla...

[ Mesaj 27 Mayıs 2007, Pazar - 15:00 tarihinde, MarcOConner tarafından güncellenmiştir ]
Mesaj tarihi:
Ağırlaşmış göz kapaklarını açtığında iki ela güneşi emdi. Bugün onun günüydü, bunu nasıl hissettiğini bilemese de bugün onundu. O ses bugünün tarihini vermemiş miydi? Tekrar buraya mahkum olmak, ah ne de çekilmezdi.. Tek korktuğu şey de buydu işte.

"Malachin, seni uykucu cüce kalk hadi!" Bu mutlu Jolam'ın sesiydi, her zamanki gibi çıldırtıcı derecede neşe dolu o ses. "Rahip Kalamon bizi bekliyor." Homurdanarak yatağından kalktı ve geçen yıllarda öğrendiği o kutsal büyüleri tekrar edip geliştirmek için aşağıya inmeye hazırlandı. Tek umduğu şey de o saçma büyüleri son kez tekrar etmekti.

Üzerine hızlıca geçirdiği sarı cüppesini düzeltmeye yeltendi fakat aniden vazgeçti, zira o adamın verdiği siyah cüppe yatağının hemen üzerinde asılı duruyordu. Ama onu aldığı saniye saklamamış mıydı? Bugünün onun olduğuna dair bir kanıt Malachin'i hiç bir şeyden fazla mutlu edemezdi.

Gülümseyerek kapıyı açtı, mutlu cücenin yanından geçerek ve homurdanarak aşağı inen merdivenleri inmeye başladı. Rahiple tüm gün -isteksizce- çalıştı. Her zamanki gibi yemeğini tek başına bir köşede sessizce yedi - Jolam'ın tüm uğraşlarına rağmen-. Gece çöküp odasına çekildiği zaman sonsuz bir umutsuzluk içini kapladı. Siyah, uzun sakallarını kaşırken O'nun gelmesini bekliyordu her geçen saniye kararırken.

"Gel Malachin, gel çocuğum" sesiyle oturduğu sert yatağından yuvarlanıp küçük halısının üzerine hızlıca düştü. Ses aynı sesti o huzur verici ama aynı derecede karanlık. "Dışarı bak Malachin!"

Kafasını küçük penceresinden uzattığında, ufukta bir karanlık gördü. Çok büyük bir karanlık. Kulakları sağır edecek ses, o huzurlu durgunluğu kırdı.

Gözlerini açtığında diğer cücelerin bağırışlarını iri kulaklarının tam içinde hissedebiliyordu. Yanmış et kokusu midesini bulandırdı ama bu çok kısa sürdü. Siyah cüppe üzerindeydi. Yerinden kalktığında gözlerinden alev çıktığını düşünmek üzereydi. Bu duyguyu bir çok kez hissetmişti ama hiç biri bu kadar kuvvetli değildi.

"Bana gel çocuğum!" Gözleri kendi elinde olmadan karşıya odaklandı. Oradaydı işte. Malachinle O'nu ayıran tek şey olan duvar eridi ve Malachin gayri ihtiyari yürümeye başladı. O'nun yanına geldiğinde arkasına baktı ve şeytanca kahkahaları, yanan cüceleri, Jolam'ın ölümünü, iskeletleri gördü.

"Gidelim!" dedi.

Jolam dudaklarından dışarı çıkmak isteyen şeytani sırıtışa izin vererek arkasına döndü ve "Gidelim efendim" diyebildi.

Malachin ilk kez dışına çıkacağı, doğduğu toprağını alevlere emanet ederek yürümeye başladı.

Aklıma gelen en basit shadow priest back ground u. Çok daha gelişmiş olanı vardı elimde ama bulamadım şimdi.
Mesaj tarihi:
1.90 boyunda 140 yaşlarında kel bıyıklı alkol bağımlısı sarhoş bi mageim vardı... kafası ayıkken kendini yaşlı dede zannediodu mage ken fire storm atıodu öyle bi adamdı işte..
Mesaj tarihi:
hmm benim işkence gördüğü için delire delire kendini barbar sanan bir halfling fighterım vardı. Daha tabi hikayesi çok detaylı ve eğlenceliydi. Ve en önemlisi ben bu karakteri 3-4 sene önce yaratmıştım, belkar yoktu o zamanlar o yüzden özenti demeyin sakın d:
Mesaj tarihi:
İyi de order of the stick 2003 te başlamamışmıydı:/
özenti
:P


Benim karakterlerim genelde aşırı depresif, aşırı melankolik olurlar o açıdan eğlenceli olduklarını söyliyemiycem. Konfeti dağıtır gibi depresyon saçıyolar etraflarına:)

Egoistin dik alası olduğumdan genelde CN olurum, işime gelmiyosa nefes bile almam :D

Özgünlüğü tartışılır, pek özgün diyemem oynadığım karakterler tekdüze olur genelde. Irk olarak büyük ihtimalle human veya half elf seçerim, bayağı serbestler diye. -ve yine serbest oldukları için rogue,fighter filan seçerim:)
Mesaj tarihi:
Tamam ben de tam sayı veriyorum o zaman 3 sene üniversite, lise1de de karakteri yarattığımı düşünüyorum, demek ki 5 sene olmuş, 2002 -_-; d:

[ Mesaj 27 Mayıs 2007, Pazar - 23:13 tarihinde, Ardeth tarafından güncellenmiştir ]
Mesaj tarihi:
gangrel'ım vardı bi tane,

nord'du

ölmeden önce iki vampirle kapışıp birini haklıyodu sonra huzur içinde "iblislerle cenk ettim artık ben gitmezsem valhalaya kimler gider" diye devriliyodu yere...

tabı sonuc istediği gibi olmuyodu.

dolayısıyla bu durum abya içinde kalmıştı arkadaşın, durmadan vampirler acaba Einherjar olabilirmi diye sorup duruyodu.
Mesaj tarihi:
Benim kısa süreli bir oyun için yarattığım, dünyevi isteklerine hakim olamayan iradesiz ve egoist bir monkum vardı (Zaten kendisi exile'dı bu nedenlerden dolayı). Saçları sarıydı ve traşlamıyor uzatıyordu. Çok yakışıklıydı, içkiye de düşkündü biraz. Arkasında yanan bir köy bırakmıştı daha oyunun ilk saatlerinde.

O gün bugündür egoist, şımarık, yüzsüz, yalaka, ne oldum delisi ve genelde sınıfının özelliklerine ters düşen karakterler oynatırım. Çok da eğlenirim.
Mesaj tarihi:
said:
MarcOConner
üye § 27 Mayıs 2007, Pazar - 14:57 [ özel msj ]

--------------------------------------------------------------------------------

siyah saclı 1.80 boyunda beyaz tenli muthiş gorunumlu bir elf benimki. elf cleric. en buyuk ozelligi muthiş derecede iyi saklanması. insanların yanından gorunmeden gecebilen cok iyi ok kullanabilen bir elf. arizması baya iyi diplomasi gucu de baya iyi olucak kucuk silah kullanımında da cok yetenekli olucak. once kendisini dusunecek her zaman. kendi cikarına olan iyi yada kotu gorevlerin hepsinde korkusuzca var olacak. buyu gucu olarak cleric buyuleri zaten yeterli bence. summon yaparak cok daha hızlı ulasım saglayacak hayvanlar cagırıcak. gerektigi zaman kutu yada kapı tarzı seyleri acmaktada basarılı olsun benimkisi...

işi olmadıgı zaman diğer insanları guldurup eglendirebilecek sarki sozleri yazan müzikle ugrasan bir bard kılıgına girip para toplasın...

bide iyi yemek yapsın yeter...:D

ilk aklıma bunlar geldi valla...


Yanlız bu karakter powerplay'in doruklarında dolaşıyor :)

Çok güzel saklanırım, süper ok atarım, silah kullanımında süperim, büyü de yaparım sık sık, esasen rahibim. Diplomaside de çok iyiyimdir.

Eh kötü olduğu bişey kalmadı geriye zaten, ne arasan var hem de tam hepsi çok iyi olarak :)
Mesaj tarihi:
klasiktir über leet karakterler. böyle drizzt gibi, elminster gibi, raistlin gibi attığını vuran demigod karakterler...

marcoconer'ın dediği biraz o tip bişi olmuş sanki.
20 dex, 20 cha, 20 rogue/10 cleric/5 bard biçiyorum karaktere...

Laraken'in anlattığı karakteri pek anlamasam da, oturup hikaye yazmış olmasından bonus puan veriyorum :)

Laraken kadar süslü olmuyacak benimkisi gerçi.

genelde ranger düşlerim hep. Hatta Werewolf The Apocalypse'te Ranger veya Warrior/Shaman gibi karakter oynamaya bayılırım.
bu yüzden bu yazacağım d&d karakteri de ranger olmakta kendisi.

//////////
Race: İnsan
Class: Ranger
Alignment: Chaotic Neutral
Saç: Siyah, uzun
Sakal: Siyah, uzun
Göz: Kahverengi
Yaş: 25

Armor: Eski bir leather armor ve cloak
Silah: Dwarf rune'lerine sahip, dwarf yapımı, falchion ve machete benzeri, iki elle tutulabilen bir kılıç.

Background:
5 yaşındayken köyü bir çete tarafından saldırıya uğramıştır. Köyündeki herkes öldürülür, sağ kalan bir tek Zenthar'dır. Onu kurtaran kişi ise, doğada bir gezgin ve araştırmacı olarak dolaşan bir elf druid'tir. İnsanların ne kadar acımasız ve vahşi olduğunu gören ve gözleri önünde öldürülen insanlar yüzünden büyük bir üzüntü yaşayan elf, en azından sağ kalan tek kişiyi ordan kurtararak, ölen masum insanları onurlandırmak istemiştir.
Doğada tek başına yaşamakta olan bu elf, çocuğu da kendisi gibi bir gezgin olarak yetiştirir. Her ne kadar köyde gördükleri yüzünden büyük bir üzüntü yaşamış olsa da, bir elf olduğu için insanları düşük canlılar olarak görmektedir. Bu yüzden ona druidlerin sırlarını öğretmez. Yine de, doğada hayatta kalabileceği bir şekilde büyütür. Onu bir orman savaşçısı, bir kurt gibi eğitir. Avlanmayı, gizlenmeyi, iz sürmeyi, doğanın gizemlerini ve diğer hayvanlarla anlaşabilmeyi öğretir. Elf'in kibiri yüzünden Zenthar, bir oğul değil de, köle gibi, çırak gibi yaşar.
19 yaşına geldiğinde, ustası onun artık tek başına yaşaması gerektiğine karar verir. Serbest bırakır, yalnız bırakır, istediği yere gitmesi, tek başına gezgin hayatı sürmesi gerektiğini söyler. Öyle de yapan Zenthar, doğanın gizemleri peşinde koşmaya başlar. Kendisi gibi annesiz kalmış bir kurt yavrusuna rastlar. Ona avlanmayı öğretir, savaşmayı öğretir, kendisi gibi iz sürmeyi öğretir. Geceleri birlikte uyudukları bir evlat, bir kardeş, bir yoldaş olur bu kurt. Ona Markos adını koyar. Şehirlere girceği zamanlar, kurt dışarda kalır. Şehirden çıktığında ise yanına geri gelir. Birlikte bir çok yolcuya yardım etmiş ve muhtaçlara yardım eli uzatmışlardır. Bunun sonucunda birçok dost kazanmışlar, hatta bir dwarf da onun onuruna güzel bir silah yapıp hediye etmiştir.
Saç ve sakalı gür ve uzundur. Omuzlarından sarkan saçlarını, arasıra, savaşırken engellemesin diye kısaltıyordur. Sakalı ve saçı öyle çirkin ve korkutucu bir ifadeye neden olur ki, şehirlerde bazen onu dilenci sanabilmektedirler. Kahverengi deri zırhı ve kukuletalı pelerini, zorlu koşullar yüzünden epey eskimiştir. Sırtında taşıdığı küçük bir çantası vardır. Pelerinin altında bulunmaktadır. Zaten ağır ve büyük şeyler taşımadığı için, yolculuklarda veya savaşlarda bir yük olmamaktadır. Doğada topladığı bitkileri, yaralanmalarda iyileştirmek amacıyla kullandığı bandajları, büyük bıçağı, fazla kullanmadığı parası... hep bu çantanın içindedir.
//////////

Gerçi çok yaratıcı bir karakter değil, ama daha önceden hazırlamış olduğum ve halen bilgisayarımda txt halinde duran bir karakter bu.
Temiz yüzlü, tıraşlı, güzel giyinen, soylu edasıyla dolaşan bir rangerdan ziyade, hayvani ve yabani bir ranger düşledim.
Zaten 40-50 yaşından sonra büyük bir şehirde çöpçü olarak yaşıyor ve şehrin köpekleriyle ahbap oluyor, onla dolaşıyor felan.

Açıkçası söylemem gerekirse, "Amores Perros" yani "Aşklar ve Köpekler" filmindeki dilenci adamdan özendim diyebilirim. He he.
Mesaj tarihi:
ehahah.. bilsem olayın konseptini derinlemesine ben de yazarım 3-5tane hemen.. ancak bi fikrim yok..

ırk, class, resume(?) falan mı içermeli sadece.. illa bu karakterle oynanmış olması mı lazım yoksa şimdi yaratsam da olur mu?


son olarak -diğerleri için ciddi bişiler yazıcam korkmayın- sadece bir tane geyik karakter yaratabilir miyim? yoksa bulunduğu ortama uygun bi karakter mi olmalı..

hmm..
Mesaj tarihi:
Eh, benim yarattığım karakter ise 1.85 boylarında yirmili yaşların sonunda gösteren, delici bakışlı yeşil gözlü siyah uzun saçlı bir insan.

Kendisi bir fallen paladin. Ülkenin Lordlarından birinin küçük oğlu, eski ve soylu bir savaşçı. Ülkesi adına da savaşlarda yer almış, şovalyelik ünvanına sahip olmuş ve sonrasında uzun yıllar dünyanın çeşitli yerlerinde tanrısı, ülkesi ve iyilik adına savaşmış, kendi doğrusundan şaşmamış ve gururundan asla taviz vermemiş, hayatının aşkı için bile...

Bunca zaman sonra sadece acı çektiğini anlamış ve kendisinin tanrıların ihtiras savaşında sadece bir piyon olduğunu farketmiş eski bir asker. Sırf bu yüzden bile kafasında soru işaretleri oluşmaya başlasa da iradesinden taviz vermeden savaşıyor yıllarca. Binbaşılık rütbesine kadar yükseliyor (krem rengi pelerin) Sonra, zamanında tanrısından sadece ufacık bir iyilik, kendi gücünün yetmediği bir şey istiyor ve karşılığını bile alamıyor. Ve hatta çok daha büyük bir felaket gerçekleşiyor. İşte bunun üzerine inancını yitiriyor tanrısına, savaşmayı bırakıyor adeta. Kendi ruhunun derinliklerinde kayboluyor.

Zaten bulunduğu ülkede din de çoktan yoldan çıkmış, bir "witch hunt" başlamış ülke çapında, suçlu masum demeden pek çok insan ölmüş, halk sömürülmüş, öyle ki kral üstünde bile baskı var tapınak tarafından. Ve tanrının bunlara hiçbir müdahalesi olmadığını görüyor. Kendisi müdahale ettikçe de bataklığın dibine çekildiğini görüyor ve sonunda pes etmiş şekilde atına atlıyor.

Keskin yüz hatlarına, uzun boya ve üzerinde eski ama kadim olduğu belli ihtişamlı bir zırha sahip, sırtında da krem rengi pelerin var eski rütbesini temsilen. Paladin güçlerinin çoğu zaten kendisini terketmiş inancındaki zayıflıktan dolayı, asla gülmüyor.

Silah olarak Longsword ve aile amblemli kalkanını kullanıyor, ve mızrak (at üstünde jousting mızrağı) kullanımında da çok yetenekli. Uzak menzilli silahlarla arası da fena olmamasına rağmen sahip olduğu heavy crossbow'u pek kullanmıyor, zaten uzun menzilli savaşın daha az şerefli olduğuna inanıyor kendisi.

İçinde bir yerlerde hala iyilik bulunmasına rağmen çoktan isteğini, amacını kaybetmiş. akıntı nereye sürüklerse oraya gidiyor.

[ Mesaj 28 Mayıs 2007, Pazartesi - 16:19 tarihinde, Rewendor tarafından güncellenmiştir ]
Mesaj tarihi:
benim elfim döver bilimum cüceyi. cüce zaten, minnacık bişi.
*hide in shadows*

[ Mesaj 29 Mayıs 2007, Salı - 19:13 tarihinde, tunca tarafından güncellenmiştir ]
Mesaj tarihi:

Benim biricik Ooz'um var. Biraz dış görünüşünden bahsedecek olursak ; Kendisi yirmili yaşlarda daha genç bir arkadaşımız. Pek yakışıklı olduğunu söylenemeyecek , akranlarına göre zayıf şayet çok atletik bir yapısı var. Simsiyah kıvırcık saçları anlamsız bir şekilde arkadan bağlanmış ve sanki inatla suratından çıkmış sakallarının ucuna çeşitli boncuklar takılmış. Kulaklarında uzun küpeler ve bileklerinden avuçlarına defalarca dolanmış sargılar mevcut. Üstünde eski püskü bir pelerini ve chainmailden yapılma gövde zırhı var. Kemeri koyun derisinden yapılmış ve üstünde gümüşten bir beş kafalı ejderha figürü vardır.*(1) Altında ise kalitesiz kumaştan bir pantolonu ve sazlık ejderhasının derisinden yapılma botları vardır. Elinde veya belinde her zaman dadao'su bulunur.*(2)

Karakter olarak çok sorunlu bir eleman. Herşeyden önce şizofren olmasının verdiği korku yüzünden aynı zamanda da paranoyak. Herşey ve herkesten şüpheleniyor , neyin gerçek neyin değil olduğuna tam emin olana kadar bazen hiç konuşmayabiliyor hatta öylece kitlenip durabiliyor bile. Tanıştığı her insanı en az bir kere dövüyor , çünkü şiddetin insanı birbirlerine bağladığı gibi saçma bir fikre sahip. Aynı zamanda kan akmasını izlemekten çok keyif alıyor. Bunun sebebi de çocukken, babasının ölümünden sonra sık sık annesini döven ve tecavüz eden amcasına beslediği nefret ve sonunda onun tek tek her uzvunu kesip duvara taktıktan sonra akan kanları izlemesi olarak düşünülebilir. Bunca sorunlu yanlarına rağmen annesinin başına gelenlerin de etkisiyle karşı cinse kimseye olmadığı kadar kibar , nazik ve seviyeli davranıyor. Alkolü ağzına bile sürmüyor çünkü alkollü olduğu anlarda kontrolünü tamamen yitiriyor ve hayalleri arasında kayboluyor.

*Ekler
(1):


(2):

Mesaj tarihi:
bi ara drunken fist kullanan bi monkum vardı..

evet cüceydi.

sonra grubun diğer cücesinin birasını içince tahtalı köyü boylamıştı...

sına oyun ac lan genetikci
×
×
  • Yeni Oluştur...