Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türkiye savaşa girseydi ne olurdu ?..


DiabloTyrael

Öne çıkan mesajlar



[Adana görüşmeleri sırasında] Ankara genel kurmayının aklını kurcalayan noktalar, askeri danışmanlarımızın 1940 baharındaki görüşmelerde gözlemlediklerinin aynıydı; yani Türk ordusunun kalkışacağı tüm harekâtlarda Müttefik güçlerinin etkin desteği bekleniyordu. Bu tutum, Washington ve Londra'nın niyetlerinden ya da samimiyetinden kuşku duyulduğu anlamına gelmiyordu; ancak, hem ortada Müttefiklerin maddi açıdan zaafları olduğunu gösteren bazı örnekler vardı, hem de Mareşal Çakmak kendi ordusunun zaaflarının bilincindeydi. Niyetim, 1943 sonbaharında hava hakimiyeti hâlâ elllerinde olan Almanların, İngiliz birliklerini, İtalya'nın teslim olmasından sonra çıktıkları İstanköy, İleryos ve Sisam adalarını nasıl birkaç hafta içinde boşaltmak zorunda bıraktıklarını gördük. Bu durumu açıkyüreklilikle değerlendiren Churchill de, anılarında, "Ege adalarında olanlardan sonra, Türkleri aşırı ihtiyatlı olmakla suçlayamayız" demiştir.

[...] Eğer İsmet İnönü, 1944 ilkbaharında savaşa girmeyi ikna edilmiş olsaydı ne olurdu? Bakanları, Moskova'dan gelecek istenmeyen yardımı geri çevirebilecekler miydi? Hiç sanmam. Stalin'in, Marmara Denizinde üs talep edilmek için gayet sağlam nedenleri olacaktı. [...] İngiltere başbakanı bir yıl sonra Potsdam'da Montreux Antlaşması'nın gözden geçirilmesini onaylar, Sovyetler Birliği de Akdeniz'e rahatça çıkardı. Peki Türk devletine ne olurdu? Bilindiği gibi Stalin, Potsdam'da Sovyetler Birliği'nin kurtardığı ülkelerde hegemonya kuracağı söylentilerini protesto ederek, tam tersine bu ülkelerde faşist partilr dışındaki tüm partilerin katılacağı serbest seçimlerle oluşacak hükümetlerin yönettiği güçlü ve bağımsız devletler kurulmasını istediğini söylemiştir. Bu güzel sözlerin yorumunu bir de Polonyalılarla Macarlardan dinlemek gayet ibret verici olur.

René Massigli [Fransa'nın Ankara Büyükelçisi, 1933-1940], La Turquie devant la Guerre: Mission a Ankara 1939-1940 (Paris, 1964).[signature][hline]Tarih Türkler'de başlar
Pontus ve Bizans'ı Hortlatmak isteyenlere yanıt!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Savaş karşısında Türkiye'nin durumu

Geçen içtima devresini açarken, harp karşısındaki vaziyetimizi izah etmiştim. Cumhuriyet Hükümeti'nin haricî siyasetinde, geçen seneden beri bir tebeddül vâkî olmamıştır. Bunun en birinci sebebi, o siyasetin, siyasî istiklal ve mülkî tamamiyetimizin mahfuziyetini esas tutması ve hadiselerin seyrine öre tahavvül eden haris emeller ile alâkadar bulunmamasıdır.

Hükümetimiz muhtelif vesilelerle size arzetmiştir ki, Türkiye'nin, hudutları haricinde bir karış toprakta gözü, bir halkı ilhâle niyeti yoktur. Bize, emniyetimize, o emniyetle müteradif olan hayatî menfaatlerimize tecavüz niyetinde olmayan hiçbir Devlet, bizim siyasetimizden endişe ve bizi, hakkımızın mahfuziyetini istediğimizden dolayı, muaheze edemez.

Muhterem arkadaşlar;
Bizim harp harici vaziyetimiz, bize karşı aynı iyi niyeti gösteren ve tatbik eden bütün Devletlerle en normal münasebetlere mani değildir. Kezalik, harp harici vaziyetimiz, bizim topraklarımızın, deniz ve kavalarımızın muharipler tarafından birbiri aleyhine kullanılmasına istisnasız olarak manidir ve biz muharebeye girmedikçe kati ve ciddi olarak mani kalacaktır.

Arkadaşlar;
Son zamanlarda harp hârekatı bazı yeni vesilelerle dikkate sayan inkişaflar gösterdi. Sükûn ve selameti bizim için çok ehemmiyetli olan emniyet sahamızın içinde dostumuz ve komşumuz Yunanistan maalesef bugün harbe sürüklenmiş bulunuyor. Bundan doğan vaziyeti, müttefikimiz İngiltere Hükümeti'yle müştereken tetkik ve mütalâa etmekteyiz.

[...]Sovyet Rusya ile aramızda yirmi seneye yakın bir mazisi olan itimatlı münasebetler, her ikimize de atfedilmeyecek olan buhranlar geçirdikten sonra esas olan dostane mahiyetini tekrar elde etmiştir. Bunu memmuniyetle kaydetmek isterim. Türkiye-Sovyet münasebetleri dünya siyasetinin îvicacları içinde başlıbaşına bir mevcudiyettir ve memleketlerimiz diğer tesirattan müstakil bir surette bu mevcudiyeti devam ettirmek ıstırarındadır. Bu siyaset, böyle telâkki edildikçe, iki taraf menfaati için dünkü verimini yarın da verir, kimsenin zararına olmayarak yalnız memleketlerimizin nefîine işler kanaatindeyiz.

Aziz arkadaşlar;
Önümüzde insaniyet için uzun ızdırap devreleri olmak mümkün, hatta muhtemeldir. Bu devre esnasında hayatî menfaatlerimize karşı hassas bulunurken dostluklarımıza ve ittifaklarımıza vefalı kalacağız. İngiltere'nin zor şartlar içinde kahramanca bir mevcudiyet harbi içinde bulunduğu bir zamanda onunla olan İttifak bağlarımızın sağlam ve sarsılmaz olduğunu söylemek benim için bir borçtur.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün TBMM'nin 6.Dönem 2.Yasama açış konuşması, 1 Kasım 1940[signature][hline]Tarih Türkler'de başlar
Pontus ve Bizans'ı Hortlatmak isteyenlere yanıt!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Türkiye savaşa girse idi (göstermelik son dakika girişinden bahsetmiyorum) çok yüksek ihtimalle Almanya'nın yanında girerdi zira gözü Rus topraklarında idi ve İnönü önderliğindeki faşizme yakın yönetim Bolşevizmi en büyük tehdit olarak görüyordu. Bunun en açık örneğini Türkiye'nin Almanya'nın hiç bir saldırsını kınamazken ( Polonya'dan Fransa'ya hiç biri ), İngiliz ve Sovyetlerin İran'ı elegeçirmesini protesto etmişlerdir.

1930'ların sonlarından itibaren Türk gericilerinin dış politikasının anti-Sovyet içeriği hiçbir zaman değişmedi. Onlar, Almanya ile 18 Haziran 1941'de, yani Almanların Sovyetler Birliği'ne saldırmasından dört gün önce bir Dostluk Anlaşması imzaladılar ve 22 Haziran'da başlayan Barbarossa Operasyonu'nun başarıyla sonuçlanmasını ağızlarının suyunu akıtarak beklemeye koyuldular. Bu çerçevede İnönü, Montreux anlaşmasına aykırı olmasına rağmen Alman ve İtalyan savaş gemilerinin Çanakkale ve İstanbul boğazlarını kullanarak Karadenize çıkmalarına, Nazi Almanyası'nın Türkiye'yi Ortadoğu bölgesine dönük casusluk ve istihbarat çalışmaları için bir üs haline getirmelerine göz yummakla ve Almanya'ya savaş sanayisi bakımından büyük önem taşıyan krom başta gelmek üzere çeşitli hammaddeler ve besin maddeleri ihraç etmekle kalmamıştı. O aynı zamanda; ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği'nin oluşturduğu anti-faşist bağlaşmayı bozma ve Sovyetler Birliği'ne karşı bir emperyalist bağlaşma oluşturma yönünde çabalara girişmişti. CHP Türk ordusu ve devlet aygıtı içinde ve basınında yer alan ırkçı ve Pantürkist kişi ve gruplar aracılığıyla Nazi Almanyası ile sürekli bir dirsek temasında bulunmuş ve Sovyetler Birliği'nin çökmesi halinde faşist saldırganlarla işbirliği halinde Azerbaycan ve Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleri üzerinde kendi siyasal nüfuzlarını arttırmanın olanaklarını kollamış ve Turan hayalleri kurmaya başlamış, özellikle 1942 yılında Trakya bölgesinden çektiği onbinlerce askeri Sovyet sınırına yığmak suretiyle faşist sürülere dolaylı askeri destek sağlamıştı. Yani özetle, faşist blokla anti-faşist bağlaşma arasında tarafsız kalma görüntüsü altında aslında gizli ve sinsi bir biçimde faşist bloku ve Nazilerin Sovyetler Birliği'ni elegeçirme çabalarını desteklemişti. Cemil Koçak, kapsamlı çalışmasında, 22 Aralık 1941'de "İnönü'nün Papen'e, Alman-Sovyet savaşında Türk halkının sempatisinin Almanya'nın yanında olduğunu vurgula"dığını (Türkiye'de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Cilt 1, 1986, s. 627) anımsatmaktadır. Yazar aynı yapıtında, -Refik Saydam'ın 7 Temmuz 1942'de ölmesinden sonra başbakanlığa getirilen- Şükrü Saraçoğlu'nun (Almanya'nın Türkiye elçisi) von Papen ile 27 Ağustos 1942'de yaptığı görüşmede şunları söylediğini aktarıyordu:

"Saraçoğlu, bir Türk olarak, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasını şiddetle arzu ediyordu. Bu, Türk halkının yüzyıllardır beklediği bir olaydı. Hitler, bunu, yani Sovyetler Birliği'ni yıkmayı başarabilirse, yeni bir çağ açmış olacaktı. Saraçoğlu, hiçbir Türkün, hatta tamamen İngiliz yanlısı olan Hüseyin Cahit Yalçın'ın bile, bu noktada kendisinden farklı düşünemeyeceğini belirtiyordu.

"Almanya, bu sorunu ancak, Rusların yarısını katlederek ve Ruslaştırılmış milli azınlıklarını Rus etkisinden tamamen kurtarıp, onları ayakları üzerinde doğrultarak ve Mihver devletlerinin müttefiki ve Slavlığın düşmanı olarak eğiterek çözebilirdi... Saraçoğlu, Papen'e, bu bölgelerde yaşayan nüfusun çoğunluğunun Türk ırkından olduğunu ve Türkiye'nin de, bu nedenle, sorunun çözümüne yakın ilgi duymasının doğal ve meşru olduğunu belirtiyordu. Saraçoğlu'na göre, bu bölgelerde yok edilen aydınların yeniden eski güçlerini kazanabilmelerini sağlamak amacıyla, genç kuşakların eğitiminin kısmen Alman, kısmen de Türk üniversitelerinde yapılması ve bu bölgelerde yaşayan gençlerin kısmen Almanya'ya, kısmen de Türkiye'ye gönderilmeleri gerekiyordu." (Türkiye'de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Cilt 1, 1986, s. 692-93)[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 ay sonra ...
ben de bir ödev hazırlamıştım bir süre önce kaynağı hatırlayamıyorum üzgünüm :

II. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDAKİ KONFERANSLARDA TÜRKİYE’NİN SAVAŞA SOKULMASI İLE İLGİLİ MÜTTEFİK TEŞEBBÜSLERİ


I. GİRİŞ

Bir değerlendirmeye göre “insanlığın tarih boyunca gördüğü en büyük ve en yıkıcı savaş” (1) olan II. Dünya Savaşı; askerî boyutları(2) yanında siyasî boyutlarıyla da, milletlerarası ilişkiler ve dünya güç dengelerindeki gelişmeleri derinden etkileyen bir savaş olmuştur.

Nitekim, II. Dünya Savaşı, dünyanın büyük bölümünü savaş alanı haline getirerek doğrudan, diğer bölümlerini de dolaylı olarak etkileyerek, dünyanın bütününü ilgilendirmiş ve yönlendirmiştir. Bu çevrede, sıcak savaşın ağırlıklı olarak geçtiği bölgeler; sırasıyla Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Afrika olmuştur. Bu bölgelerdeki ülkelerin büyük bölümü, bazıları birden fazla, yabancı işgaline uğramış ya da işgal olmasa da doğrudan askerî hedef ve cephe durumuna gelip, topyekün savaşın bütün yıkımlarını ve getirdiği felaketleri yaşamıştır. Bundan dolayı, yenilen ülkelerin yanında, Amerika Birleşik Devletleri dışında, yenen ülkeler de savaştan yorgun ve bitkin çıkmışlardır.

Çünkü II. Dünya Savaşı , savaş tekniği ve teknolojisi çok yüksek, insan (asker), silah ve savaş malzemeleri bakımından kapasiteleri çok geniş ve bol olan taraftar arasında yapılmıştır. Bu da, savaşın uzun, şiddetli, yıpratıcı ve yıkıcı olmasına yol açmıştır. Bundan dolayı da savaşın geçtiği her yer âdeta harabe durumuna gelmiştir. Ayrıca, II. Dünya Savaşı, daha önceki savaşlara göre, savaşın boyutlarını çok büyütmüş ve daha etkili hale getirmiştir(3).

Böylece II. Dünya Savaşı, başta Avrupa olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuş olan dünya güçler dengesinin yıkılmasına, birçok yerde siyasî haritanın bozulmasına, savaşın yarattığı büyük ve önemli sorunlara, yıkıntılara; bunlarla birlikte, savaş sonunda uluslararası güçler dengesinde bir boşluğun doğmasına neden olmuştur(4).

1943 yılı, böylesine önemli olan Dünya Savaşının dönüm noktasını teşkil etmiştir. Şubat ayında Almanya’nın Stalingrad muharebesini kaybetmesi, bütün doğu cephesinde genel bir gerilemenin başlangıcını teşkil ederken, Mayıs ayında da kuzey Afrika’nın Müttefiklerin eline geçmesi de İtalya’nın çöküntüsünü çabuklaştırmış ve bu olayın sonunda da Alman işgali altındaki memleketlerde millî kımıldanışlar başlamıştır(5).

Savaşın genel durumu 1943 yılından itibaren lehlerine dönen Müttefikler savaş sırasında, savaşın yürütülmesini sağlamak ve zafere ulaşabilmek için alınacak önlemleri tesbit etmek, aynı zamanda savaş sonrası düzeni belirlemek üzere aralarında çeşitli toplantılar yapmışlardır. Bunlardan sonuçları dolayısıyla önemli olanları içerisinde ilk denilebilecek olanı; Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosvelt ile İngiltere Başbakanı Churchill arasında 9 Ağustos 1941’de Atlantik’te bir savaş gemisinde yapılan toplantıydı. Bundan sonra ise, savaşın gösterdiği gelişmelere göre yeni siyasî toplantılar yapılmıştır(6).

Savaşın yürütülmesi ile ilgili konferanslar şunlardır:
Kazablanka Konferansı : 14-24 Ocak 1943 tarihinde ABD.Başkanı Roosvelt ile İngiltere Başbakanı Churchill arasında yapılmış, daha sonra bu iki devlet adamına Fas Sultanı ile Fransız generallerinden de Gaulle ile Giraud da katılmıştır.
Waşhington Konferansı : 12-16 Mayıs 1943 tarihleri arasında Roosvelt ve Churchill arasında yapılmıştır.
Quebeck Konferansı ise, Kanada’nın Quebeck şehrinde Roosvelt, Churchill, Kanada ve Avusturalya Başbakanları arasında gerçekleştirilmiştir(7).

Bu üç önemli konferansta ağırlıklı olarak ele alınan konular, Almanya ve İtalya’nın teslim koşulları ile Pasifik’teki gelişmeler olmuştur. Bunların yanında, son Quebeck Konferansı’nda Sovyetler Birliği’nin de Konferanslara davet edilmesi ve bundan böyle Müttefiklerarası görüşmelerin ikili değil, üçlü bir nitelik alması da karara bağlanmıştır(8) ki, bu sonraki gelişmeleri etkileyecek bir karar olmuştur.

Savaş sonrası düzeni belirlemek üzere yapılan konferanslar ise şunlardır :
Moskova Konferansı (19 Ekim-1 Kasım 1943), ABD, İngiltere, Sovyetler ve Çin dışişleri bakanlarının bir araya gelmesiyle yapılmıştır. Burada kararlaştırılan şekilde Tahran’da üçlü bir toplantı yapılacaktı. Fakat, bundan önce Roosvelt ile Churchill Kahire Konferansı (22-26 Kasım 1943) nda bir araya geldiler.

Roosvelt, Churchill ve Stalin’in katılmasıyla 28 Kasım-1 Aralık 1943 tarihleri arasında toplanan Tahran Konferansı, savaş sonrası oluşturulması düşünülen yeni düzen konusunda Müttefiklerarası görüş ayrılıklarının da belirmeye başladığının ilk işaretlerini veren konferans oldu.

Daha sonra Waşhington yakınlarındaki Dumbarton Oaks Konferansı (21 Ağustos-7 Ekim 1944)'nda biraraya gelen Müttefikler, burada Birleşmiş Milletler Anayasası’nın temellerini attılar.

Tahran’dan sonra ikinci zirve toplantısı olan Yalta Konferansı (4-11 Şuba
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hmm
şöyle desek
1942den once miğfer devletlerine katılsa eninde sonunda sscb kafkaslardan gelip diğer baltık ve balkan ülkrinie yaptığı gibi türkiyeyi "kurtaracaktı"
yok müttefiklerin yanında girsek 1942den once almanlar büyk ihtimal blitkreig'i salıp mahvedecekerdi ülkeyi,sonrada tabi yardımımıza sscb koşup bizi"özgürleştireekti"

1942den sonra kimin tarafında girsek pek bi değişiklik yaratabilirmiyiz bilmioyrum
sscb çok güclenmeye başladı o yıl
almanlar ise gücsüzleşiordu ve balkan devleteri hala almanlarlın yanında savaşmak istiyordu.

öyle işte[signature][hline]Kapansın camiler açılsın meyhaneler
İçin dostlarım benim için
için için...
THEMAHMUT, 06 Şubat 2005 22:30 tarihinde demiş ki:
SİPASTİKİSİN LANSEN
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

valla hoi2 yi oynurum bu aralar girese ne olurdu diyorsunuz ırak ingilizler suriye fransızlar tarafından kontrol edilio iranı rusya koyuru doüuda koca sovyet var dalmak sıkar
batıda yunanistanı ibirçok devlet koruyo bizide aynı şekilde bize de birisi dalarsa büyük savaş çıkcak durumda her taraftan adamlar etrafımızda en iyisini yapmışız dalmmaışız dalsak sanayi yok neyle dalacan silah yapamıyon bişi yapamıon[signature][hline]HisarOyun.Com&FrpNet.Net
CeyhunAlyeşil
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

cok cok gerekli durumlar disinda savas kimseye bir sey kazandirmaz . zaten 2. ds i kazananada kaybedene de topyekun yıkımdan baska bir sey getirmedi .

hangi taraftan girerse girsin sonucta cok daha fazla sscb gudumunde kalacagi kesin gibi ama .[signature][hline]You must be silent in front of my famous presence .
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

1943 civari Italya'ya savas acip oniki adayi 'kurtarmaliydik'. Tek silah atmadan bile mumkun olabilirdi.

Almanya'nin basini kaldiracak hali yoktu. Hem sovyetler, hem amerikalilar, iki yonden bastirmaya baslamislardi. Almanya tamamen savunmadaydi artik. Italya zaten bitmisti. Ustelik o siralar Rodos'ta falan hala Turk nufusu da vardi (simdi kalmadi). Muttefikler de kendi yanlarinda savas girdik diye pek ses cikartmazlardi o sure icin, daha sonra da gayet uzerine yatabilirdik.

Kacirilmis bir firsat, simdi 12 mil hadisesi olcak diye boguluyor olmazdik. Ama bunun otesinde savasa girmek kesinlikle hata olurdu. Hele ki Sovyetler karsi, Almanya'nin yaninda savasa girmek tam bir intihar, cilginlik olurdu. Cunku o devir Sovyet ordusu full mobilize olmus ve neredeyse 20 milyon civarinda ihtiyatlar ve askeri vardi, belki daha da fazla, ki bu da nerdeyse butun Turkiye nufusuna yakin.

Almanya'ya savas ilan ederek, Kirim Turklerinin akibetini kurtarma sansimiz bile dogabilirdi, mutteffiklerin destegi ile. Her halukarda Sovyetlerle didismek zorlardi tabii.

Oniki ada savastan sonra Italya'dan alinip, Yunanistan'a verildi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

1943de savaşa girmek ne kadr başarılı olabilirdik?
hala saldırı gücü azda olsa bi almanya vardı ortda
müttefikler italyada durdurulmuştu
normandiyayada hala çıkarma yapılmamaıştı.
bence almanalr trakyayı ele geçirebilirdi biz 12 adaları alana kadar.[signature][hline]Kapansın camiler açılsın meyhaneler
İçin dostlarım benim için
için için...
THEMAHMUT, 06 Şubat 2005 22:30 tarihinde demiş ki:
SİPASTİKİSİN LANSEN
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

O sirada Turkiye'ye saldirmalari imkansizdi. Almanlarin bir cok ulkeyi hizli isgal edebilmelerini saglayan 'Blitzkrieg' taktikleri icin cok sayida tank ve zirhli araca ihtiyaclari vardi. Kursk savasinda Sovyetlere yenilirken en elit panzer birlikleri de dagildi. Yuzlerce tank kaybettiler. Ayrica Polonya, Fransa gibi dumduz ulkelerde 'Blitzkrieg' yaparsin da, o tanklarin Bolu dagindan cikip da Ankara'ya girmesi biraz sIkar. Karadeniz uzerinden cikmalari zaten imkansiz, tek yol Trakya idi. Evet Istanbul'a varirlar ama Anadolu savunmaya cok musait, 1'e 10 falan olmalari lazimdi. Genc Cumhuriyet ordusunun da eski Osmanli ordusundan daha iyi egitimli, donanimli ve idealist oldugu da unutulmamali.

Hepsini gectim, dogudan Sovyetler yaklasik 5bin tankla uzerlerine yuruyor, ve her gecen gun Almanlar geri cekiliorlar. guneyde Afrikakorps cokdan dagilmis, Amerikan/Ingilizler Italya'ya cikmislar, hizla ilerliyorlar, Roma dusmus, Mussolini idam edilmis. Bu arada muttefikler Italya'da durdurulamadilar, kendileri durmuslardi, cunku onlerinde Isvicre ve Avusturya gibi asiri daglik bolgeler vardi, ve buralari kara gucuyle kisin gecmeye kalkismak, gereksiz bir maliyetti, 4-5 ay bekleyip Normandiya cikatma yapmak cok daha uygundu. Bir de sabahtan aksama B-17'ler tarafindan bomba yagmuru butun sanayi nerdeyse durmus Almanya'da. Almanlar 1943 sonunda zaten can cekismeye baslamislardi. Anadolu isgaline bir tugay bile ayiramazlardi. Zaten oyle Istanbul bir iki kere bombalandi diye TC'nin teslim olacagini da zannetmiyorum.

[Bu mesaj demirbilek2 tarafından 08 Şubat 2005 16:44 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 4 ay sonra ...
aslında HOI2 de rahat gordugunuz olay Ataturk un dıplomatık bir başarısıydı butun komsularla saldırmazlık paktları ımzalamış turkıye etrafına demırden bır duvar ormustu resmen ama bunu arışcıl yollarla sevgı kazanarak yapmıştı
Ataturk un savaşı sezdıgını bılıoruz zaten ama onun planalrı daha farklıydı savas yıllarında ve sonrasında ıngılterenın somurgelerınden cekılıcegı barız ortadaydı doguda bır suru yenı devletcık olusucaktı ve dunya dogu batı dıye ayrılıcaktı Ataturk bunu cok onceden ongordu
ılıskılerı cok ıyı tutup ulkeyı kalkındırdıktan sonra bu kopan ulkelerı ekonomık olarak Turkıye onderlıgınde bırlık yapmayı dusunuyordu sımdı hayal gıbı gozukebılır ama o zaman durum bu kadar vahım degıldı ortadoguda
bu ulkelerle beraber calısıp yenı bır blok kurulucaktı yanı bugun bızım mazlum mılletler dedıgımız olay o zaman 3. bır dunya blogu olusturucaktı buda bazı seylerı kokten degıstırıcektı belkıde ama Atanın olumunden sonra antı emperyal devletler arasında kesın esıtlık ongoren turk dış polıtıkası emperyal yanlısı ne koparırsak kardır mantıgına donustu turan gıbı ucu boş hayaller dusunuldu ve batıyı ulkenın ıcıne ıyıce soktular oyle bır osktularkı sımdı adamalrı cıkarabılmenın ımkanı yok[signature][hline]God's In His Heaven, All's Right With The World.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
freeedom, 23 Aralık 2004 20:00 tarihinde demiş ki:
savasa girseydik tabi ki kotu olurdu cunku almanların tarafında savasa girmiyecegimize gore almanlar yunanistanı aldıktan sonra bize saldırıcaklardı bizde 150 tane tayyaremizle almanya ya karsı cıkacaktık sonucunda yine biz zarar gorecekti o zamanların o kadar guclu orduları fransa ve rusya bile bu kadar zorlandıktan sonra bizi ezer gecerlerdi


Yazdıgın öyle bir cümleki türkiye kurtuluş sawaşını tam techizat full donanma ve mükemmel hava kuvetleri ve üstün sayısıyla kazanmış... sadece komik... inönü meselesine girmiyecem bile[signature][hline]Daoc : }{an©e® -> L50 Mercenary Albion/Kay
Lineage II : }{an©e® -> LvL 21 Warior/Kain (Dead One)
WoW : }{an©e® -> LvL 35+ Human Warior / Burning Legion
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Valla bu zamanın gözüyle hic bir olaya bakamazsıız kutarırdık kurtaramazdık yenilirdik sonucta o zaman yurtta sulh cihanda sulh lafını unutmayın Türkiye balkanlar 1.dünya savası ve krutulus savasaı vermis bir ülkeydi ülke harap halden kurulmaya baslanmıstı 1943te ekonomi sahlanmısmıydı süper bi ordumuzmu vardı önce bunları dikkate alın yoksa bizimde polonya atllıları gibi bi hikayemiz olurdu 4 ucak türkiyeyi savastancıakrdı falan[signature][hline]:))) !!!
........................
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

2. dünya savasına girmemek türkiyenin büyük ayıbıdır. uluslararası anlaşma vardır, yunanistan ile karsılıklı pak kurulmuş idi, yunanistan işgal edildiginde biz aslında o anlasmaya gore almanyaya savas ilan etmemiz gerekiyor idi.

hadi 1941de belki cesaret edememiş olabiliriz, ama 1943 de hiç degilse kursk sonrası 12 adaya cıkılmalı idi. bulgaristan sınırına savunma amaclı ordu yıgılmalı (ki almanya nın mümkün degil ki biz bulgsaristana girmezsek bizim topraklara saldırması, ordusu yok ki boşa cıkartacak ne ile saldıracak) biz bulgaristana girmezdik almanyada bize saldıramazdı, 12 ada da mutlu bir şekilde cay iciyor olurduk.

büyük fırsat kacırıldı.

1943e dek savaşa girmememiz inönünün büyük basarısıdır,
1944de hala savaşta olmayışımız ise büyük kayıptır.

türkiye -yunanistan arası imzalanan anlaşmalar sayesinde elimizde yasal izin var idi, yunanistan işgali türkiye'nin italyaya savaş ilan etmesini meşru kılıyor idi.

stalin türkiyede savasa girmeli diye tutturmuşdu, ki hakli idi, güneyden avrupaya kama gibi girmiş bir trakya var elimizde, ruslar bastırmış geliyorlar, almanya sürekli geri cekiliyor. birde biz buradan cephe acsa idik, elimizi sallayrak bile bulgaristana girerdik, en kötü ihtimal savunma cephesi oluşturulurdu. 1944de hangi alman ordusu ankaraya ulasabilir ki mümkün degil,


ki girse idik suan yunanistanlada kapısmıyorduk, zira adamların bizden nefret etmeleirnin en buyuk sebeblerinden biride ikinci dunya savasında komsuyu yüzustu bırakmamızdır. yine 12 adaların büyük ihtimal egemeni olacagımızdan suan kıta sorunuda yaşamıyor olurduk,

ne bilm belki pembe düşler ama 1944de türkiyenin savasa girmemesi bence büyük bir hatadır.

belki montrö anlaşmasını tehlikeye atmak istememişlerdir, o yüzden savaşa girmemişizdir. yinede çok garip geliyor suan düsündügümde savaşa girmemiş olmamız.


[signature][hline]Bestiae sumus, ut non bestiae simus...
Web Site(ler)mizin Tarihçesi
Never argue with an idiot, they'll drag you down to their level and beat you with experience!


[Bu mesaj karakedi tarafından 25 Haziran 2005 05:08 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Turkıyenın 1940 dan sonra asıl korkusu almanyadan sovyetlere donmustur Stalın bogazlardan ısrarla us ıstıyor nerdeyse haftada bır duzenlı nota gelıyordu turkıyeye eger ruslar ıcın cephe acsaydık buyuk ıhtımal stalın buyuk bır mutlulukla anadoluya gelıcek ve buraya kurulup bızı ozgurlestırıcektı cunkı stalın savastan sonra gırdıgı hıcbır ulkeden cekılmemıstır o yuzden ebdelını cok agır oderdık 12 adayı alalım derken egemenlıgımızden buyuk tavızler vermıs hatta tamamen kaybetmıs olurduk belkı. Inonuyu fazla sevmesemde guzel bır lafı vardır. Izmıre gırıldıkten sonra kalan ıngılızlerle ne yapılacagı dusunulurken hemen herkes canakkalaye gırelım ordan ıstanbula gırıp ıngılızlerıde atalım obarey dıye dusunuyordu Mustafa Kemal ıse fazla zorlamak ıstemıyordu orda ınonu "Zafer sıça kadehe benzer fazla zorlamaya gelmez; Osmanlının sonunuda getıren boyle ucuk hayaller degılmıydı zaten" dıyerek ıtıraz etmıstır. Dusunce yapısıda hep boyle kalmıştır Turkıyenın almanların kaybedıcegı kesınlestıkten sonra savas agırmesının tek sebebı savas sonrası anlasmalarda az cok soz sahıbı olmaktı zaten[signature][hline]God's In His Heaven, All's Right With The World.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kedi, iyi güzel düşünmüşsün de, Viktor'un işaret ettiği Sovyet tehlikesini atlamışsın. Churchill, sırf Stalin mutlu olsun diye her dediğine he diyordu, Roosevelt oralı değildi zaten. Stalin'in amacı ise, Almanların yapamadığını yapmak, "kurtarıyoruz" dedikleri yerleri ellerine geçirmekti, bunun en uç örneklerini Polonya'da gösterdiler. Varşova isyanı başlayınca harıl harıl ilerleyen Rus ordusu bir anda kent sınırı dışına çekildi, SSler tarafından Polonya direnişinin parçalara ayrılmasını izlediler. Müttefikler yardım için bastırdıkça, Ruslar ellerinden geleni yaptıklarını söylüyorlardı. Netekim isyan bastırılırken Rus birlikleri kenti top ateşine tuttuktan sonra ilerleyip buldukları herkesi ortadan kaldırdılar(çünkü mantıklarına göre ölen ölmüş, geride kalanlar Nazi sempatizanıydı). Bulgaristan döneklik yaparak Rus dalgasını nispeten savuşturdu ama Yugoslavya'yı da öptü Rus amcalar. Zaten Türkiye'yi güneyde Akdeniz üssü versin diye sıkıştırıyorlardı, Boğazlara Rus donanması yerleştirmek fikirleri vardı. Türkiye "Biz de savaşa giriyoruz" dese, muhtemelen Ruslar "O zaman Anadolu üzerinden de cephe açılsın, oradan geçelim" diyecek, üs isteyecek, ortama yerleşecek ve savaş bitince diğer ülkelerde yaptıkları gibi bizim de başımıza kukla bir parti koyacaklardı. Baştan beri Polonya sempatizanı olan Churchill onları bu kadar rahat sattıysa(Chamberlain Polonya düşerken savaş açıp asker göndermedi diye Churchillin neler dediği kitaplarda yazar), Boğazlarda geçiş için Ruslarla gizli bir iki anlaşma yapar, Türkleri de bayılarak satardı.

Türkiye savaşa girseydi, her halükarda hasar görür, döner dolaşır bir tarafında patlatılırdı. Ucunda TSC olmak da var(Türk Sosyalist Cumhuriyeti). Bence girmemek o açıdan daha iyi.

Bunlara karşı bir tez ileri sürmeden, Türkiye'nin nasıl ve neden apar topar NATO üyesi olduğunu da düşünmenizi temenni ederim.

Saygılarımla,[signature][hline]Bir fincan kahveden daha güzel olan tek şey, ikinci fincandır." CAFEIN
Tüm Metalciler bir gün Led Zeppelini tadacaktır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yahu tamam da

türkiyenin, daha önce anlaşma imzaladığı devletin topraklarına gene o anlaşma temelinde el koyabileceğine nasıl vakıf olundu anlayamadım. istersen moraya kadar al, almanların safında değilsen ve almanlar da savaşı kazanmamış ise elinde tutamazsın, savaştan sonra toparlanacak devlete geri vermek durumundasın o 'kurtardığın' toprakları.

türkiye o yıllarda daha iç noktalarına ikmal sağlayamıyor iken imkansızlıklar dolayısıyla, nasıl olur da 12 adalara, diğer ilerleyeceği, alman işgalinden kurtaracağı topraklara ikmal sağlayabileceği de ayrı bi sual. onu yapabilmek için sovyetler olmak, britanya olmak, amerika olmak gerekiyor işte ki olmadığın büyük gücü oynamaya başlayınca pek de hoş bitmiyor sonu, gördük neticede pek çok tecrübeyle sabitledik, ıraktı, kerküktü, musuldu, kuzey kıbrıstı, türki cumhuriyetlerdi, vs. ulusal düşleri gerçekle bağdaştıralım da bir önce..[signature][hline]not sleeping okay/drinking too much.trapped in hyperspace.?.the girl disappeared, smiling and blowing kisses. A white light flooded the room/this was the moment of awakening: the audience were relieved to find themselves in their own company...someo (text unclear) did not awaken, this was a white nightmare: faces aglow with laughing, limp complacency/apparently uninhibited...

**no more dinosaurs @montezaus
*** montezaus.deviantart.com
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Eger kurtardıgın toprakalr kaybeden tarafa aıtse ve yeterlı polıtık ve askerı gucun varsa gerı cekılmeyebılırsın cok guzel
bızım durumumuzda 12 ada alınabılırdı belki ama 12 adaya karsılık bedel olarak stalın belasını basımıza getırırdık sonra oda bızı kendı secımlerımızle ozgurleştirirdi direnenleri ise sibiryaya tatile yollardı durumumuz su ankinden 20 kat beter olurdu yuzde 90 elınde nukleer bomba stogu olan bır ıslam cumhurıyetı olurduk ve şu an ABD bıze demokrası getırebılmek ıcın bombalıyor olurdu

12 adaya karsılık devletın egemenlıgını rıske atmak cok buyuk bır kumardır
Turkıyenın bu ısı yapıcak gucu varmıydı o donemde kesınlıkle vardı ancak ekmek karneye baglandı dıye ayaklanan halk savas cıktıgında ısmet ınonuyu yuzde 90 devırmeye fılan calısırdı bugun bıle o yılalrı yasamış yaşlılarımızın cogu ısmet ınonu dıyınce o bızı ekmeksız bıraktı ekmek bulamıyorduk onun yuzunden derler[signature][hline]God's In His Heaven, All's Right With The World.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

viktor açıkçası yunanistanın, savaşı naziler kaybetmişken kaybeden tarafta olması saçma geldi bana baya. bizim durumumuzda 12 adanın havasını bile alamazdık ki sovyet egemenliğine girsek bile yunanistanda böyle bi nüfuzu yoktu sovyetlerin ve olsa bile bu tür bi çıkarcılığı, cin gözlüğü hoş görmeleri için bir sebep yok ortada.

o güç olsaydı zaten o karne olayları felan yaşanmazdı hiç[signature][hline]not sleeping okay/drinking too much.trapped in hyperspace.?.the girl disappeared, smiling and blowing kisses. A white light flooded the room/this was the moment of awakening: the audience were relieved to find themselves in their own company...someo (text unclear) did not awaken, this was a white nightmare: faces aglow with laughing, limp complacency/apparently uninhibited...

**no more dinosaurs @montezaus
*** montezaus.deviantart.com
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...