moriarty Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Kadın ve erkek arasındaki düşünce farkları vurgulanmak istendiği zaman, öncelikle kadınların erkeklere nazaran duygusallıkta başı çektikleri gözlemlenir. Kadınlar, kararlarında daha çok duygularının etkisinde kalır. Bu durumda alışılagelmiş tabirle, "Kadınlar yanlış karar verir; erkeklere oranla kararları yetersiz kalır," gibi şeyler söylenir. Durumu biraz daha yakından incelersek, uzun vadede çıkan sonuçlar daha doğru olur. Kadınların aldığı kararların daha etkili kararlar olduğu ortaya çıkar. Bunun sebeplerinden birkaçı onların çocuk büyütme, yetiştirme, ev hayatıyla ilgili sorumlulukları üstlerine alma durumundan dolayı etrafa karşı daha müspet bakış açısı, daha bir hoşgörülü, daha sevgi dolu olduklarını görürüz. İçinde olduğu bu olaylardan dolayı da sabırlı olmasını öğrenirler. Kadına sabır, zaman kazandırır, bitaraf olmak için. Sosyal ilişkilerin çok önem taşıdığı günümüzde, kadınların duygusal zekâsı yine ön plandadır. Erkeklere oranla bu konuda da şimdilik kadınlar öndedir. Düşünce düzeyinde, benzer statüdeki erkek ve kadınlarda fark kalmamıştır. Kadın ile erkek arasında iş hayatındaki sorunları ortadan kaldırmaya yönelik düşünce yaklaşımlanndaki farklılık yalnızca duygusal yönden ortaya çıkar. Benzer eğitim ve sosyal düzeydeki kişilerde duygusal yaklaşım hariç, verilen kararlarda fark görülmez. Erkekler yapı olarak farklı oldukları için ve saatlerini daha çok dışarıda geçirdikleri için kadın-erkek ilişkilerine daha farklı bakarlar. Vakitleri evin dışında olduğu için daha çok iş bitirme peşindedirler, kadına göre daha az sadık, daha az romantik, aklı ev ortamının dışında ve hareketlerinde daha özgürlerdir. Bu arada unutmayalım ki kadında annelik vazifesinden kaynaklanan, kendinden önce başkasını düşünme ilkesi de vardır. Önce başkasını düşünme eğilimindedir. 'Acaba bundan hoşlanır mı?' düşüncesi kadında daha çok hakim olan bir duygudur. Kadının devamlı çevresini memnun etmeye çalışması, erkekten sürekli ilgi beklemesi sonucunu da yaratır. Doğal olarak sevgiye de daha çok değer vermesi bu içgüdüden kaynaklanıyor. Kadınlar ve erkekler birbirini severken düşünce farklılıklarını ortaya koymuyorlar. Yıllar ilerledikçe, sevginin yerini alışkanlıklar aldıkça farklılaşmalar ortaya çıkmaya başlar. Erkeklerin düşünce yapılarındaki farklılık, bazen de kendilerinden yaşça çok küçük kadınlarla evlenmek olabilir. Kadınlar bunu böyle görmeyebilirler ama erkeklerin arasında bu düşünce daha yaygın. Kadınlar erkeklerin kendinden daha yaşlı olmasını bekledikleri için kadınlarda yaş farkından dolayı, "Düşüncelerimiz çok ayrı," diye bir söylentiye pek rastlanmaz. Kadının evlenme yaşının küçük olması gereği, prensipte, erkeğin egoizminden, üstün olma isteğinden ve kadının erken yaşlanacağı yanlışından doğmaktadır. Kadının gözü fazla açılmadan, ruhen fazla gelişmeden, iyi ile kötü ayırımına girecek olgunluğa erişmeden, hemen sahiplenip ilk olma isteği burada önemlidir. Halbuki kadın tarafından bilinçli seçiliş, tercih ediliş olabilse daha sonraki evlilik hayatı çok daha sıkıntısız geçerdi. Kadın zamanla olgunlaştıkça, evlilik ilerledikçe eğer sorunlar fazla değilse pek bir problem olmaz. Ancak tersine kadının gözü açıldıkça sorunlar çoksa olumsuzluklar artar ve işte pek çok evlilikte görülen bedbahtlıklar başlar. Bunlar zamanla çeşitli ruhsal sıkıntılar, psiko-somatik rahatsızlıklar, kavgalar şeklinde ortaya çıkar. Kadın ayrıca prensip olarak daha çabuk olgunlaştığı için yaş farkı ortadan kalkar. Ancak gönül isterdi ki belirli bir yaştan sonra evlilik olsun. Şahıslar yaş veya ruhsal farklılıklar nedeniyle mutsuz olmasınlar. Acaba hangi konularda, kadın ve erkeğin düşünce farklılığıyla karşılaşırız? Başta da söylediğim gibi kadın ve erkeğin düşünce farklılığı genellikle duygusal olaylar ve insan ilişkilerinde ortaya çıkar. Kadınların pek çok ruhsal sorunu, kocasından beklediklerini bulamadığı ama kocasının da bunları bir türlü anlamadığı durumlarda ortaya çıkar. Kadınla erkek aynı olması gerektiği halde farklı düşünen ve farklı davranan iki ayrı varlıktır. Tabii istisnalar kaideyi bozmaz. Çoğu zaman da böyle vakalarda erkeklesmiş kadınlar ve kadınlaşmış erkekler tabiri kullanılır. Kadın romantiktir, genelde tek erkeğe bağlanır, düşüncelerinde derinlemesine düşünür, detaycıdır, küçük şeylere önem verir. Erkekler daha akılcı, daha mantıklı ve yüzeyseldir. Dediğim gibi bu demek değildir ki mantıklı kadın yoktur. Fakat genelde kadınların hadiselere bakış şekli teferruatlıdır. Jestler, mimikler, ses tonları onları etkiler. Ka dın kırılgandır, hassastır, daha ziyade bekler. En azından küçükten itibaren öyle koşullandırılırlar. Roller değiştiği vakit bu pek itibar görmez. Dominant beklenti daha ziyade erkeğe yakıştırılır. Kadınla erkeğin düşünce farklılığı hemen her konuda görülür; ağlama, romantizm... Kadın yalnızlık çektiğini, kocasının kendisine yeterli alaka göstermediğini söyler. Erkek bunu anlayamaz. "Niye ben her şeyi veriyorum. Dışarıda para kazanmak için çalışıyorum, yoruluyorum onun hiçbir eksiği yok niye hâlâ benden bazı şeyler bekliyor?" diye şaşırır. Karısının rahatsızlığını kabul etmek istemez. Evli kalışını zaten sevgisi için yeterli kanıt kabul eder. Kadının duygusal açlığının göstergeleri olan psiko-so-matik rahatsızlıklarına bir mana veremez ve gencide, kendisini suçlama yerine karısını suçlar. Karısının serzenişlerini dırdır, sinir, egoist diye kabul eder. Kendisinin isteklerine cevap vermeyen kadını derhal dışlar ve sevmediği için reddedildiğini düşünür. Kadın ise kendisi ile konuşup onun gönlünü alacağına sadece seks ile ilgilendiğini düşünür ve bazen bunu bir cezalandırma yöntemi olarak kullanır. Bazen farklı düşüncelere sahip olmak olumlu neticeler de verir. Taraflardan birinin sertliği, otoritesi, diğerinin şefkati, sevgiyi temsil eder. Bu da aile için önemlidir. Çocuk terbiyesinde her ikisine de ihtiyaç vardır. Çocuk için bu baba modeli gereklidir. Nesilden nesle devam eden örf ve adetler, aile düzenleri böyle gider, farklılıklar aşırıya kaçmadığı sürece dengeyi sağlar. Birinin eksiğini diğeri tamamlar. Her iki taraf da karşısında kendinde olmayan hususları gördükçe saygı, sevgi, değer, bağlılık duyguları artar. Zamanla aralarındaki güven pekişir. Şayet aralarındaki farklılıklara rağmen birbirlerini anlamaya çalışır, fedakârlık yapar ve uyum sağlarlarsa birbirlerine daha derin bağlanırlar. Bu da mutlu aile dediğimiz tabloyu ortaya çıkarır. Anlayışla, isteyerek, sevgi ile farklılıklara rağmen bir orta yolda buluşabilenler zaten ideali yakalamışlardır. Bilhassa zaman içinde heyecanlar yerini alışkanlıklara bırakınca evlilikler durgunlaşmaya, tavsamaya baş-ar. En büyük problemler de burada başlar. Eğer şahıslar gençse dışarıda heyecan ararlar. Anlayış, sevgi ve kültür farklılıklarının yarattığı boşluğu bu şekilde doldurabileceklerini sanırlar. Evde bırakılan bakımsız kadının yerine, gözler dışarıdaki bakımlı, mülte-fit kadınlara yönelir. Yaşlılıkta ise taraflar çan sıkıntılarını birbirlerinden çıkarırlar. Her şeye karışan erkekler, menopoz dahil bir sürü sıkıntısı olan karıları ile karşılıklı didişirler. Hayatlarının ikinci baharını geçireceklerine, "Dedim ki - Dedin ki," ıvır zıvır bir sürü küçücük şeyleri sorun haline getirirler. Hastalıklar, yaşlılık kompleksleri, yalnızlık vs. gibi hususlardan dolayı eskiden beri var olan alışkanlıkları büyütür, sinir olurlar, velhasıl birbirlerini yıpratırlar. Kocasının horlamasını, hapur hupur yemek yemesini yeni keşfeder, karısının onu bırakıp arkadaşlarına gitmesini alakasızlık olarak görürler. Can sıkıntılarını birbirlerini yiyerek çıkarırlar. Lüzumsuz inatlaşmalar, alınganlıklar veya giderayak kendini yanlış yerlerde ispatlamaya kalkışmalar bu yaş gurubunun evlilik sorunlarını oluşturur. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
moriarty Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
GONDARCENGIZ Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 moriarty said: Kadın ve erkek arasındaki düşünce farkları vurgulanmak istendiği zaman, öncelikle kadınların erkeklere nazaran duygusallıkta başı çektikleri gözlemlenir. Kadınlar, kararlarında daha çok duygularının etkisinde kalır. Bu durumda alışılagelmiş tabirle, "Kadınlar yanlış karar verir; erkeklere oranla kararları yetersiz kalır," gibi şeyler söylenir. Durumu biraz daha yakından incelersek, uzun vadede çıkan sonuçlar daha doğru olur. Kadınların aldığı kararların daha etkili kararlar olduğu ortaya çıkar. Bunun sebeplerinden birkaçı onların çocuk büyütme, yetiştirme, ev hayatıyla ilgili sorumlulukları üstlerine alma durumundan dolayı etrafa karşı daha müspet bakış açısı, daha bir hoşgörülü, daha sevgi dolu olduklarını görürüz. İçinde olduğu bu olaylardan dolayı da sabırlı olmasını öğrenirler. Kadına sabır, zaman kazandırır, bitaraf olmak için. Sosyal ilişkilerin çok önem taşıdığı günümüzde, kadınların duygusal zekâsı yine ön plandadır. Erkeklere oranla bu konuda da şimdilik kadınlar öndedir. Düşünce düzeyinde, benzer statüdeki erkek ve kadınlarda fark kalmamıştır. Kadın ile erkek arasında iş hayatındaki sorunları ortadan kaldırmaya yönelik düşünce yaklaşımlanndaki farklılık yalnızca duygusal yönden ortaya çıkar. Benzer eğitim ve sosyal düzeydeki kişilerde duygusal yaklaşım hariç, verilen kararlarda fark görülmez. Erkekler yapı olarak farklı oldukları için ve saatlerini daha çok dışarıda geçirdikleri için kadın-erkek ilişkilerine daha farklı bakarlar. Vakitleri evin dışında olduğu için daha çok iş bitirme peşindedirler, kadına göre daha az sadık, daha az romantik, aklı ev ortamının dışında ve hareketlerinde daha özgürlerdir. Bu arada unutmayalım ki kadında annelik vazifesinden kaynaklanan, kendinden önce başkasını düşünme ilkesi de vardır. Önce başkasını düşünme eğilimindedir. 'Acaba bundan hoşlanır mı?' düşüncesi kadında daha çok hakim olan bir duygudur. Kadının devamlı çevresini memnun etmeye çalışması, erkekten sürekli ilgi beklemesi sonucunu da yaratır. Doğal olarak sevgiye de daha çok değer vermesi bu içgüdüden kaynaklanıyor. Kadınlar ve erkekler birbirini severken düşünce farklılıklarını ortaya koymuyorlar. Yıllar ilerledikçe, sevginin yerini alışkanlıklar aldıkça farklılaşmalar ortaya çıkmaya başlar. Erkeklerin düşünce yapılarındaki farklılık, bazen de kendilerinden yaşça çok küçük kadınlarla evlenmek olabilir. Kadınlar bunu böyle görmeyebilirler ama erkeklerin arasında bu düşünce daha yaygın. Kadınlar erkeklerin kendinden daha yaşlı olmasını bekledikleri için kadınlarda yaş farkından dolayı, "Düşüncelerimiz çok ayrı," diye bir söylentiye pek rastlanmaz. Kadının evlenme yaşının küçük olması gereği, prensipte, erkeğin egoizminden, üstün olma isteğinden ve kadının erken yaşlanacağı yanlışından doğmaktadır. Kadının gözü fazla açılmadan, ruhen fazla gelişmeden, iyi ile kötü ayırımına girecek olgunluğa erişmeden, hemen sahiplenip ilk olma isteği burada önemlidir. Halbuki kadın tarafından bilinçli seçiliş, tercih ediliş olabilse daha sonraki evlilik hayatı çok daha sıkıntısız geçerdi. Kadın zamanla olgunlaştıkça, evlilik ilerledikçe eğer sorunlar fazla değilse pek bir problem olmaz. Ancak tersine kadının gözü açıldıkça sorunlar çoksa olumsuzluklar artar ve işte pek çok evlilikte görülen bedbahtlıklar başlar. Bunlar zamanla çeşitli ruhsal sıkıntılar, psiko-somatik rahatsızlıklar, kavgalar şeklinde ortaya çıkar. Kadın ayrıca prensip olarak daha çabuk olgunlaştığı için yaş farkı ortadan kalkar. Ancak gönül isterdi ki belirli bir yaştan sonra evlilik olsun. Şahıslar yaş veya ruhsal farklılıklar nedeniyle mutsuz olmasınlar. Acaba hangi konularda, kadın ve erkeğin düşünce farklılığıyla karşılaşırız? Başta da söylediğim gibi kadın ve erkeğin düşünce farklılığı genellikle duygusal olaylar ve insan ilişkilerinde ortaya çıkar. Kadınların pek çok ruhsal sorunu, kocasından beklediklerini bulamadığı ama kocasının da bunları bir türlü anlamadığı durumlarda ortaya çıkar. Kadınla erkek aynı olması gerektiği halde farklı düşünen ve farklı davranan iki ayrı varlıktır. Tabii istisnalar kaideyi bozmaz. Çoğu zaman da böyle vakalarda erkeklesmiş kadınlar ve kadınlaşmış erkekler tabiri kullanılır. Kadın romantiktir, genelde tek erkeğe bağlanır, düşüncelerinde derinlemesine düşünür, detaycıdır, küçük şeylere önem verir. Erkekler daha akılcı, daha mantıklı ve yüzeyseldir. Dediğim gibi bu demek değildir ki mantıklı kadın yoktur. Fakat genelde kadınların hadiselere bakış şekli teferruatlıdır. Jestler, mimikler, ses tonları onları etkiler. Ka dın kırılgandır, hassastır, daha ziyade bekler. En azından küçükten itibaren öyle koşullandırılırlar. Roller değiştiği vakit bu pek itibar görmez. Dominant beklenti daha ziyade erkeğe yakıştırılır. Kadınla erkeğin düşünce farklılığı hemen her konuda görülür; ağlama, romantizm... Kadın yalnızlık çektiğini, kocasının kendisine yeterli alaka göstermediğini söyler. Erkek bunu anlayamaz. "Niye ben her şeyi veriyorum. Dışarıda para kazanmak için çalışıyorum, yoruluyorum onun hiçbir eksiği yok niye hâlâ benden bazı şeyler bekliyor?" diye şaşırır. Karısının rahatsızlığını kabul etmek istemez. Evli kalışını zaten sevgisi için yeterli kanıt kabul eder. Kadının duygusal açlığının göstergeleri olan psiko-so-matik rahatsızlıklarına bir mana veremez ve gencide, kendisini suçlama yerine karısını suçlar. Karısının serzenişlerini dırdır, sinir, egoist diye kabul eder. Kendisinin isteklerine cevap vermeyen kadını derhal dışlar ve sevmediği için reddedildiğini düşünür. Kadın ise kendisi ile konuşup onun gönlünü alacağına sadece seks ile ilgilendiğini düşünür ve bazen bunu bir cezalandırma yöntemi olarak kullanır. Bazen farklı düşüncelere sahip olmak olumlu neticeler de verir. Taraflardan birinin sertliği, otoritesi, diğerinin şefkati, sevgiyi temsil eder. Bu da aile için önemlidir. Çocuk terbiyesinde her ikisine de ihtiyaç vardır. Çocuk için bu baba modeli gereklidir. Nesilden nesle devam eden örf ve adetler, aile düzenleri böyle gider, farklılıklar aşırıya kaçmadığı sürece dengeyi sağlar. Birinin eksiğini diğeri tamamlar. Her iki taraf da karşısında kendinde olmayan hususları gördükçe saygı, sevgi, değer, bağlılık duyguları artar. Zamanla aralarındaki güven pekişir. Şayet aralarındaki farklılıklara rağmen birbirlerini anlamaya çalışır, fedakârlık yapar ve uyum sağlarlarsa birbirlerine daha derin bağlanırlar. Bu da mutlu aile dediğimiz tabloyu ortaya çıkarır. Anlayışla, isteyerek, sevgi ile farklılıklara rağmen bir orta yolda buluşabilenler zaten ideali yakalamışlardır. Bilhassa zaman içinde heyecanlar yerini alışkanlıklara bırakınca evlilikler durgunlaşmaya, tavsamaya baş-ar. En büyük problemler de burada başlar. Eğer şahıslar gençse dışarıda heyecan ararlar. Anlayış, sevgi ve kültür farklılıklarının yarattığı boşluğu bu şekilde doldurabileceklerini sanırlar. Evde bırakılan bakımsız kadının yerine, gözler dışarıdaki bakımlı, mülte-fit kadınlara yönelir. Yaşlılıkta ise taraflar çan sıkıntılarını birbirlerinden çıkarırlar. Her şeye karışan erkekler, menopoz dahil bir sürü sıkıntısı olan karıları ile karşılıklı didişirler. Hayatlarının ikinci baharını geçireceklerine, "Dedim ki - Dedin ki," ıvır zıvır bir sürü küçücük şeyleri sorun haline getirirler. Hastalıklar, yaşlılık kompleksleri, yalnızlık vs. gibi hususlardan dolayı eskiden beri var olan alışkanlıkları büyütür, sinir olurlar, velhasıl birbirlerini yıpratırlar. Kocasının horlamasını, hapur hupur yemek yemesini yeni keşfeder, karısının onu bırakıp arkadaşlarına gitmesini alakasızlık olarak görürler. Can sıkıntılarını birbirlerini yiyerek çıkarırlar. Lüzumsuz inatlaşmalar, alınganlıklar veya giderayak kendini yanlış yerlerde ispatlamaya kalkışmalar bu yaş gurubunun evlilik sorunlarını oluşturur. abi hapur hupurdan önce bi tane fazladan boşluk bırakmışın güzel paylaşım bu arada Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fin Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 ad3m said: Keşki mühendiz olaydım :'( xeske hewal Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
oldun Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 O nee lan c/p yapmadiysan senin cinsiyetin neyse karsi taraf kazanmistir kesin bu ne be biraz okiyim dedim bik bik bik allah benim de belami versin Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Claiborne Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 moriarty çok güzel yazar keşke okusaydın Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Tatar Ramazan Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 ad3m said: Keşki mühendiz olaydım :'( Olmadığına dua et, ne okulda karı görürsün ne fabrikada ne sahada, hayat mı lan bu! sdf Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
tiLi Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 cukunuzu mu olcuyonuz lan? actim ortayi hadi bakalim Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Akhlaur Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Napırsın la dar donlu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
tiLi Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 28, 2014 benim cuk klozete degiyor. tek olcutum bu Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ad3m Mesaj tarihi: Nisan 29, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 29, 2014 Fin said: ad3m said: Keşki mühendiz olaydım :'( xeske hewal Xude şıte razi be hewal Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_Rave Mesaj tarihi: Nisan 29, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 29, 2014 vidyoda mezurayla 10 cm gösterip (tu) yaptığı an krize girdim ya sdfsfs. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Vingthor Mesaj tarihi: Nisan 29, 2014 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 29, 2014 ya millette ne alabalıklar var ya Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar