Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

ikinci dunya savasi-donem odevi


LiquiD

Öne çıkan mesajlar

Giriş:

Bir değerlendirmeye göre “insanlığın tarih boyunca gördüğü en büyük ve en yıkıcı savaş” olan II. Dünya Savaşı; askeri boyutları yanında siyasi boyutlarıyla da, milletlerarası ilişkiler ve dünya güç dengelerindeki gelişmeleri derinden etkileyen bir savaş olmuştur.

Nitekim, II. Dünya Savaşı, dünyanın büyük bölümünü savaş alanı haline getirerek doğrudan, diger bölümlerini de dolaylı olarak etkileyerek, dünyanın bütününü ilgilendirmiş ve yönlendirmiştir. Bu çevrede, sıcak savaşın ağırlıklı olarak geçtigi bölgeler; sırasıyla Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Afrika olmuştur. Bu bölgelerdeki ülkelerin büyük bölümü, bazıları birden fazla, yabancı işgaline uğramış ya da işgal olmasa da doğrudan askeri hedef ve cephe durumuna gelip, topyekün savaşın bütün yıkımlarını ve getirdiği felaketleri yaşamıştır. Bundan dolayı, yenilen ülkelerin yanında, Amerika Birleşik Devletleri dışında, yenen ülkeler de savaştan yorgun ve bitkin çıkmışlardır.

Çünkü II. Dünya Savaşı, savaş tekniği ve teknolojisi çok yüksek, insan (asker), silah ve savaş malzemeleri bakımından kapasiteleri çok geniş ve bol olan taraftar arasında yapılmıştır. Bu da, savaşın uzun, şiddetli, yıpratıcı ve yıkıcı olmasına yol açmıştır. Bundan dolayı da savaşın geçtiği her yer adeta harabe durumuna gelmiştir. Ayrica, II. Dünya Savaşı, daha önceki savaşlara göre, savaşın boyutlarını çok büyütmüş ve daha etkili hale getirmiştir.

Böylece II. Dünya Savaşı, başta Avrupa olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuş olan dünya güçler dengesinin yıkılmasına, birçok yerde siyasi haritanin bozulmasına, savaşın yarattığı büyük ve önemli sorunlara, yıkıntılara; bunlarla birlikte, savaş sonunda uluslararası güçler dengesinde bir boşluğun doğmasina neden olmuştur.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Savaşı hazırlayan nedenler:

I.Dünya Savaşı'ını izleyen barış görüşmeleri yenik devletler aleyhine ağır koşullar içeren antlaşmalarla noktalandı. Bu durum, başta Almanya olmak üzere bütün yenik devletleri zorla dayatılan düzenlemeleri değiştirmeye yönelik yeni politika arayışlarına yöneltti. Öte yandan savaşı kazanan devletlerin çok geçmeden çıkar çekişmelerine girmesine, bir dizi bölgesel anlaşmazlığın belirlediği yeni saflaşmalar yarattı. Sosyalist yönetimiyle dünya sahnesine yeni bir güç olarak çıkan SSCB’yi kuşatma çabaları ve küçük devletlerin Almanya ve Avusturya’ya karşı bir güvenlik sistemi oluşturma kaygıları, Doğu Avrupa ve Balkanlar'da Fransa ile İngiltere’nin önayak olduğu bölgesel ittifaklar doğurdu. Japonya Uzak Doğu’da kendi lehine yeni bir güç dengesi oluşturmaya çalışırken, ABD yalnızlık politikasını benimseyerek Avrupa’nın iç sorunlarından uzak durmayı yeğledi.

Milletler Cemiyeti gibi kurumların, ortak güvenlik ve silahsızlanma gibi politikalar aracılığıyla savaş sonrası statüleri çerçevesinde barışı koruma çabaları, yeni çatışma etkenleri yüzünden sonuçsuz kaldı. İşgal altındaki Alman topraklarının boşaltılması ve Almanya’nın savaş tazminatı ödemelerinin uluslararası görüşmelerle çözüme bağlanması, Locarno Paktı’yla (1925) Batı Avrupa’daki gerginliklerin bir ölçüde yumuşatılması ve bir silahsızlanma konferansının düzenlenmesi gibi adımlara karşın, büyük devletler arasındaki temel çıkar ayrılıkları giderek derinleşti. Japonya’nın Mançurya’daki işgalini pekiştirerek Çin’e saldırmasıyla (1931) parlayan ilk savaş kıvılcımı ve Almanya ile Japonya’nın Milletler Cemiyeti’nden çekilmesi (1933) bu sürecin önemli dönüm noktaları oldu. Bu arada Büyük Bunalım’ın (1929) dünya ekonomisinde yarattığı sarsıntıyla koruyucu gümrük duvarlarının yükselmesi, ekonomik rekabeti ve gerginlikleri daha da arttırdı. Durgunluğa ve işsizliğe yol açarak toplumsal yapıyı altüst eden bunalımın bir başka sonucu da, Avrupa’da gelişen işçi hareketlerine karşı faşist ve totaliter eyilimlerin hızla güçlenmesiydi.

İtalya’da 1920’lerin başında iktidarı ele geçiren faşist hareketlerin en çarpıcı tırmanışı Almanya’da gerçekleşti. Savaş sonrasında gelişen milliyetçi duygulardan da yararlanarak 1933’te iktidara yükselen Adolf Hitler önderliğindeki Naziler, içeride katı bir diktatörlük kurduktan sonra yoğun bir silahlanmaya ve etkin bir dış politikaya yöneldiler. Hitler’in öncelikle Doğu Avrupa’daki diplomatik çemberi kırmaya çalışması ve Arnavutluk’u fiilen koruma altına alan İtalya’nın Balkanlar’ı tehdit etmesi, Doğu Avrupa’da Loncarno Paktı benzeri bir güvenlik sistemi kurmak isteyen Fransa’yı harekete geçirdi. Ama bölge devletleri arasındaki güvensizlik ve çekişmeler bu girişimleri boşa çıkardı. Saarland’ın 1935’te bir plebisitle yeniden Almanya’ya katılmasından sonra Hitler Versailles Antlaşması'nın silahsızlanmayla ilgili hükümlerini tanımadığını resmen açıkladı. Fransa ve İtalya’nın bu tutuma karşı oluşturduğu Stresa Cephesi, bu devletlerin ortak bir dış politika arayışından yoksun olması nedeniyle etkisiz bir girişim olarak kaldı.

Bu ortamdan yararlanan İtalya öteden beri tasarladığı bir planı uygulamaya koyarak Etiyopya‘ya saldırdı. Milletler Cemiyeti’nin İtalya’ya karşı aldığı kararlar kağıt üzerinde kaldığından, Etiyopya’nın işgali (1936) oldu bittiye geldi. Aynı dönemde Fransa’nın SSCB ile yakınlaşarak Locarno Paktı’nı çiğnediğini öne süren Hitler, Ren Bölgesi’ne askeri birlikler yerleştirdi. Bu eyleme karşı sözlü protestolar ciddi bir yaptırımla sonuçlanmadı. Bu gelişmelerin önemli bir sonucu da daha önce Hitler’in Avusturya ile birleşme politikası nedeniyle anlaşmazlık içinde olan Almanya ile İtalya’nın bu sorunu ikinci plana atarak bir yakınlaşmaya yönelmesi oldu.

Bu dönemde İngiltere ve Fransa’da ağır basan yatıştırmacılık eğilimi, İspanya İç Savaşı (1936-1939) sırasında meşru cumhuriyetçi yönetime başkaldıran Franco kuvvetlerini etkin bir biçimde destekleyen İtalya ve Almanya’ya, müdahaleden kaçınma gerekçesi altında bir ödün daha vermeye yol açtı. Bu tutumun ardında yatan bir başka etken de Alman ve İtalyan saldırganlığını ‘komünizm tehlikesi’ne ve SSCB’ye karşı kullanma düşüncesiydi. Bu hedefe yönelik bir politika görüntüsü altında hareket serbestliği kazanan Almanya ve İtalya’nın 1936’da oluşturduğu Roma-Berlin Mihveri’ni Almanya ile Japonya arasında imzalanan Anti-Komintern Paktı izledi.Ertesi yıl İtal- ya’nın da bu pakta katılmasıyla dünyanın en saldırgan üç devleti arasında tam bir birlik kurulmuş oldu.

Japonya’nın 1937’de sömürgeci amaçlarla Çin’e saldırması yatıştırmacı politikada direnen devletleri bir çıkmazla karşı karşıya getirdi. Ardından Almanya’nın Avusturya’yı ilhak etmesi (1938) bu gelişmeye yeni bir halka ekledi. Hitler’in bir sonraki kurbanı ise Südet Bölgesi’ndeki Alman çoğunluğu kullanarak tehdit ettiği Çekoslavakya oldu. Çekoslovakya’nın Fransa ve İngiltere’ye dayanarak direnme çabası sonuçsuz kaldı. Bunalımın doruğa çıktığı Eylül
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Savaşın Başlangıcı:

Hitler gözdağı politikası için Polonya’yı kendi çıkarına bir uzlaşmaya açıkça zorluyordu. Polonya ise her öneriyi geri çevirerek İngiltere, Fransa ve SSCB ile ittifak bağlarını güçlendirme yolundaydı. Uzlaşma Politikası'ndan uzaklaşan Fransa ve İngiltere Polonya’ya karşı bir harekette sessiz kalmayacaklarına güvence verdiler. SSCB İngiltere ve Fransa ile birleşmede ümidi kesmiş, bu ülkeleri Almanya ile baş başa bırakmıştı. Almanya ile SSCB arasında gizlice yürütülen görüşmeler sonunda 23-24 Ağustos 1939’da Alman - Sovyet Saldırmazlık Paktı imzalandı. Pakta göre Polonya, Finlandiya ve öteki Baltık ülkelerinin iki nüfuz alanına ayrılması kararlaştırıldı.

Avrupa’yı şaşırtan bu gelişmenin ardından karşı taraftan müdahale beklemeyen Hitler, Polonya’ya savaş açma hazırlıklarına başladı. Bu arada İtalya Etiyopya ve İspanya’daki savaşlar yüzünden yıpranmıştı. Bu yüzden İngiltere ve Fransa ile yakın bir dönem boy ölçüşmek istemedi. Hitler’i caydırma çabaları da sonuçsuz kaldı. İngiltere ve Polonya’nın resmen karşılıklı yardım antlaşması üzerine, Polonya harekatı bir süre ertelenip 1 Eylül’de başladı. Bunun üzerine iki gün sonra İngiltere ve Fransa Almanya’ya savaş açtı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Savaşın Yayılması:

Savaş kısa zamanda gelişti. Almanlar on yedi günde Polonya’yı işgal ederek Ruslarla paylaştılar. 1940 yılı baharında Almanlar ansızın Norveç, Danimarka ve Hollanda’ya saldırdılar. Oysaki bu devletlerin savaşla hiçbir ilişkileri yoktu. Bundan bir süre sonra da büyük kuvvetlerle Belçika ve Fransa’nın üzerine saldırdılar. Bu iki devlet Alman Ordularının üstün kuvvetleri karşisinda teslim oldular. Tam bu sırada durumdan yararlanan Mussolini’de Almanlarla bir olarak Fransa ve İngiltere’ye savaş açtı. İngiltere çok zor bir duruma düştü. Fakat buna rağmen savaşa devam etmek zorunda kaldi.

1940’ta İtalya Yunanistan’ı işgale kalktı, fakat başaramadı. Yenilmeye başladı. Bunun üzerine Almanlar, Yugoslavya’yı, Bulgaristan'ı ve Yunanistan’ı işgal ettiler. Bu suretle savaş bizim de sınırlarımıza gelip dayandı. Ege ve Akdeniz, savaş alanı oldu. Almanlar Yunanistan’ı ele geçrdikten sonra Girit’i aldılar. Fakar bu sırada Almanlarla Ruslar'ın araları açıldı. Hitler, 22 Haziran 1941’de Rusya’ya saldırdı. Bu suretle savaş alanı daha çok genişledi. Almanlar Rusya’da ilerledikleri bir sırada Japonlar ansızın Havai adalarına saldırarak A.B.D’ye savaş açtılar. Amerika’nın Pearl Harbor deniz üssüne Japonlar’ın saldırması başından beri bu savaşa girip girmiyeceği belli olmayan A.B.D 'de bu suretle İkinci Dünya Savaşı'na katılmış oldu. Amerika’nın savaşa katılması, savaşı daha kanlı ve korkunç bir hale soktu. Milyonlarca insan öldü ve yine milyonlarca insan yaralı, evsiz barksız kaldı. Dünya büyük felaketler içine düştü.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin tutumu:

İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce 10 Kasım 1938’de Atatürk vefat etmiş, İsmet İnönü Türkiye’nin ikinci Cumhurbaşkanı olmuştu. (11 Kasım 1938) O zamanki hükümet herhangi bir savaş ihtimaline karşı İngiltere ve Fransa ile bir dostluk anlaşması imzalamış ve çıkacak bir savaşa karşı hazırlıklı olmaya karar vermişti.

Türkiye’nin bu uyanık hareketi yerinde oldu. Çünkü bir süre sonra İkinci Dünya Savaşı başlamıştı. O zamanlar İtalyanlar'ın yurdumuzda gözleri vardı. Bunun için savaşa karşı hazırlıklı bulunmak zorundaydık. Nitekim, az bir zaman sonra İtalyanlar Yunanistan’a saldırdılar. Bunlara yardıma gelen Almanlar da Bulgaristan’a girerek sınırlarımıza dayandılar. Bu suretle Türkiye toprakları büyük bir tehlike içinde kaldı.

İkinci Dünya Savaşı başladıktan sonra, Türkiye, Akdeniz güvenliğinin korunması için İngiltere ve Fransa ile 10 Ekim 1939’da bir dostluk ve yardım paktı imzalandı. Komünist ve Faşist devletler bundan memnun olmadılar. Ve Türkiye’yi liberal devletler safında yer almakla suçladılar.

Bulgaristan’a kadar gelen Almanya’nın Türk topraklarına saygı göstereceği hususundaki teminatı üzerine, Türkiye’nin İngiltere ve Fransa ittifakına zarar getirmemek koşuluyla Almanya ile bir saldırmazlık antlaşması imza edildi. Böylece Türkiye tarafsız bir politika izleyerek, İkinci Dünya Savaşı'nın felaketlerinden uzak kaldı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İkinci Dünya Savaşı'nda Balkan Devletlerinin Genel Durumu:

İngiltere’ye boyun eğmeyen Hitler, Avrupa’yı bir dizi yerel savaşla denetim altına aldıktan sonra SSCB ile hesaplaşmayı ön gören planda değişiklik yaparak SSCB’yi saf dışı bırakma aşamasını öne almaya karar verdi. Ardından bu saldırı hazırlığının bir parçası olarak Doğu Avrupa’da Alman nüfusunu yaymaya yönelik diplomatik manevralara girişti. SSCB’nin Haziran 1940’ta Romanya’dan Besarabya’yı istemesi bu girişime elverişli bir zemin hazırladı. Hitler Almanya’dan askeri koruma isteyen Romanya’yı Bulgaristan ile Macaristan’a toprak ödünü vermeye zorlayarak bölgedeki konumunu güçlendirdi. Bu arada Romanya’nın zengin petrol yatakları da Alman sanayisinin hizmetine girdi.

Balkanlar üzerindeki yayılmacı emelleri sürekli Hitler’in engellemeleriyle karşılaşan Mussolini, Almanya’nın Romanya’ya kendi başına asker göndermesini fırsat bilerek, Ekim 1940’ta Hitler’e hiç haber vermeden Yunanistan’a saldırdı. Bu harekat tam bir başırısızlağa uğradığı gibi İngiltere’nin Girit ve Yunanistan’a asker çıkarmasına ve Yugoslavya ile Bulgaristan’ın sıkı bir tarafsızlık politikasına yönelmesine yol açtı. Bunun üzerine daha ileri bir adım atan Hitler, Macaristan, Romanya ve Slovakya’yı Üçlü Pakt’a katılmaya ikna etti ve Yunanistan üzerinden gelebilecek bir İngiliz saldırısına karşı bazı Alman birimlerini Romanya’nın güneyine kaydırdı. Bulgaristan ve Yugoslavya’nın Mihver Devletleri’nin safına geçme konusundaki baskılara karşı direnişi ise ancak Mart 1941’de kırılabildi.

Bu arada Alman 12.Ordusu’nun Tuna’yı geçerek Bulgaristan’a girmesi üzerine Mısır’dan gönderilen bir İngiliz sefer kuvveti Yunanistan’a çıkarak Olympos-Vermion hattını tutu. İtalya’nın Alman ilerleyişine destek olmak içinYunanistan’a karşı giriştiği saldırı sonuçsuz kaldı. Mart sonlarında Yugoslavya’da askeri bir darbeyle Mihver karşıtı bir yönetim başa geçti.

Bu gelişmeler üzerine tek bir darbeyle güneye inmek isteyen Hitler; İtalyan, Macar ve Bulgar birlikleriyle desteklenen Alman kuvvetlerini Nisan başlarında hem Yugoslavya, hem de Yunanistan üzerine sürdü. Birkaç koldan saldırıya uğrayarak dağılan Yugoslavya ordusu 17 Nisan’da teslim oldu. Alman birliklerinin Selanik’i alarak iç kesimlere sokulmasayla ikiye bölünen Yunan ordusu da yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı. Mayıs ortalarına doğru Yunanistan anakarası ve Ege’deki Girit dışında kalan bütün Yunan adaları Alman işgali altına girdi. Girit’i almaya yönelik hava ve deniz harekatı ise Mayıs sonlarında tamamlandı.

Harekat sonunda parçalanan Yugoslavya’nın, kukla bağımsız devletlere dönüşen Büyük Hırvatistan, Sırbistan ve Karadağ dışındaki toprakları Mihver Devletleri arasında paylaşıldı. Sözde bağımsızlığını koruyan Yunanistan; İtalya ve Alman işgal bölgelerine ayrıldı. Her iki ülkede başlayan zayıf gerilla eylemleri, 1941 sonlarında daha çok komünistlerin öncülük ettiği bir direniş harekatına dönüştü.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Savaşın Bitişi:

1942 yılı sonlarında Batı müttefikleri üstün bir duruma geçtiler. Amerikalılar Büyük Okyanus'ta başarılar sağladı. Japon donanmasını yendiler ve Filipin adalarına doğru ilerlediler. Öte yandan kuzey Afrika’ya çıktılar. Bu sırada Almanlar, Norveç’ten İspanya’ya kadar olan bütün Batı Avrupa kıyılarını bir kale haline getirerek Rusya’da ve Afrika’da kanlı savaşları sürdürdüler.

1943 yılı sonrasında Batı Müttefik Devletler Kuzey Amerika’da saldırıya geçerek Alman ve İtalyan kuvvetlerini Tunus’a kadar sürdürdüler. Tunus’u aldıktan sonra Sicilya adasına ve İtalya’ya çıktılar. Bu suretle Avrupa’da Almanlara karşı birinci cepheyi açtılar.

Batı Devletlerinin İtalya’ya çıkmaları üzerine savaştan yorulan İtalyanlar teslim oldular. Mussolini tutsak edildi. Bir süre sonra halk tarafından öldürüldü.

1943 yılı içinde Amerikalılar Büyük Okyanusta Japonlar tarafından işgal edilmiş olan adaları birer birer aldılar.

Haziran 1944’de Batı Müttefikleri Fransa’nın batı kıyılarına çıkarak Almanlara karşı ikinci cepheyi açtılar. Alman savunmasını yaparak Fransa’yı kurtardılar. Bu sırada Amerika’dan büyük ölçüde yardım gören Ruslar da doğrudan saldırıya geçerek Almanları Rusya ve Polonya topraklarından çıkardılar.

1945 yılı baharında Amerikan, İngiliz ve Fransız kuvvetleri batıdan, Ruslar da doğudan Almanya’ya büyük saldırılarda bulundular. Rus kuvvetleri Berlin’e yaklaştığı sırada Hitler intihar etti. (1 Mayıs 1045). Yine kurulan Alman hükümeti 7 Mayıs 1945 tarihinde kayıtsız ve koşulsuz teslim oldu.

Avrupa’da savaş bittikten sonra Amerikalilar bütün güçleriyle Japonya üzerinde yüklendiler. Fakat Japonlar teslim olmayi reddettiler. Bunun üzerine Amerikalılar İkinci Dünya Savaşi sonlarinda bulmuş oldukları atom bombasını Japonya üzerine atmaya karar verdiler. İlk atom bombası Hiroşima üzerine (6 Agustos 1945), bundan üç gün sonrada Nagozaki üzerine ikinci atom bombasını attılar. Bu bombalar yüz binlerce insanın birden ölümüne yol açtı. Bu korkunç silahın büyük zararlarını gören Japonlar daha fazla dayanamadılar ve 14 Ağustos 1945 günü teslim oldular.

Bu suretle altı yıldan beri devam eden, milyonlarca insanın ölümüne yol açan, milyonlarca servetin yok olmasına neden olan ve dünya uygarlığına büyük ölçüde zarar veren İkinci Dünya Savaşı, askerlik bakımından sona ermiş oldu. Japonya yalnız Amerikalılar, Almanya ise Ruslar, Amerikalılar, İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edildi. Doğuda Ruslar Mançurya’ya girdiler. Endonezya, Hint ve Çin toprakları Japon işgalinden kurtarıldı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Savaşın Maliyeti:

İkinci Dünya Savaşı’nda ölenlerin sayısının 35-60 milyon arasında olduğu sanılmaktadır. Savaşta en büyük yıkımı gösteren SSCB’nin uğradığı kayıp 11 milyon asker ve 7 milyon sivil olmak üzere toplam 18 milyona ulaşmıştır. Savaşın en büyük kurbanları arasında yer alan Polonya’da, Naziler'in soykırımına hedef olan 3,2 milyon Yahudi’yi de kapsayan 5,8 milyon kişi yaşamını yitirmiştir. Öteki ülkelerin sırayla asker ve sivil olmak üzere verdiği ölü sayısı ise şöyleydi : Almanya 3,5 milyon ve 780 bin, Çin 1.310.224 (yalnızca Kuomitang kuvvetleri) ve 22 milyon (doğruluğu kuşkulu), Japonya 1,3 milyon ve 672 bin, Yugoslavya 305 bin ve 1,2 milyon, İngiltere 264,443 ve 92,673 ve 6 bin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kronolojik Sırası ile İkinci Dünya Savaşı:



1 Eylül 1939 : Almanya'nın Polonya'ya saldırmasıyla II. Dünya Savaşı başladı.
3 Eylül 1939 : İngiltere ve Fransa, Almanya'ya savaş açtı.
28 Eylül 1939 : II. Dünya Savaşı sırasında Almanya ve Sovyetler Birliği Polonya’nın paylaşımı için bir plan yaptılar.
4 Haziran 1940 : Alman birlikleri Paris’e girdi.
12 Haziran 1940 : Ankara Hükümeti, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’nda savaş dışı kalacağını açıkladı. Bakanlar Kurulu kararı açıklanırken, aynı zamanda Türkiye’nin İtalya ile ticari ilişkilerinin kesildiğini de bildirildi.
27 Eylül 1940 : Japonya, Almanya ve İtalya’nın askeri paktına katıldı.
6 Aralık 1940 : Yunanistan, Arnavutluk’ta, Premete kentini işgal etti.
1 Mayıs 1941 : II. Dünya Savaşı'nın kapılarımıza kadar dayanması üzerine İstanbul'un tahliyesine başlandı.
22 Haziran 1941 : Almanya SSCB`yi istila etti.
10 Agustos 1941 : Terra-Nova açıklarında, Pnihce of Wales zırhlısında Churcil ile Roosvelt arasinda 2 gün sürecek Newfoundland Konferansı yapıldı. Gelecekteki paktın temellerini atan Atlantik Antlaşması ilan edildi.
8 Eylül 1941 : Leningrad Almanlar tarafindan kuşatıldı.
6 Aralık 1941 : İngiltere; Romanya, Macaristan ve Finlandiya’ya savaş ilan etti.
11 Aralık 1941 : ABD ile Almanya birbirlerine savaş ilan ettiler.
25 Aralık 1941 : Washington'da 14 Ocak 1945'e kadar sürecek olan Arcadia Konferansı başladı.
26 Mart 1942 : Naziler, Yahudiler`i Auschwitz toplama kampına göndermeye başladı.
3 Haziran 1942 : Midvay Deniz Savaşı başladı. İki gün süren savaşta Japonlar ağır kayıplar verdiler. Japonlar 4 uçak gemisi, 4 kruvazör, 8 nakliye gemisi ve 250 uçak kaybettiler. Bu deniz savaşı ile Japonlar'ın pasifikteki ilerleyişi durdurulmuş oldu.
23 Ekim 1942 : General Montgomery komutasındaki İngiliz kuvvetleri Mihver cephesine karşı taarruza başladı. Taarruz başarılı oldu ve Müttefik kuvvetleri Aralık'ta Trablus'a girdiler.
8 Kasım 1942 : General Eisenhover komutasındaki Amerikan kuvvetleri, Fas'ın Atlantik kıyıları ile Cezayir kıyılarına çıkmaya başladı.
20 Kasım 1942 : İngilizler Bingazi’yi işgal etti.
24 Kasım 1942 : IV. Stalingrad muharebesi başladı :
Hitler, Rusya'ya bir prestij darbesi indirmek için Stalingrad'i düşürmeye büyük önem veriyordu. Bu sebeple Temmuz 1942 sonundan itibaren 4 safhada yapilacak olan Stalingrad muharebeleri başladı. 24 Kasım'a gelindiğinde en şiddetli taaruz başladı. Bu taarruz sonunda Stalingrad düşürülemediği gibi, Ruslar Ocak 1943'den itibaren karşi taarruza geçip, Şubat ayiıda 6. Alman Ordusunu 190.000 kişilik bir kuvvetle esir ettiler. Böylece Stalingrad muharebesi Ruslar'ın zaferi ile sonuçlanmış oldu.
27 Kasım 1942 : Alman orduları Tulon limanına girerken, buradaki Fransız donanması kendini yok etti.
24 Temmuz 1943 : İtalya'da toplanan Büyük Faşist Konseyi, 10 saatlik tartişmalardan sonra Benito Mussolini'yi iktidardan düşürdü. Mussolini istifa etmek zorunda kaldı.
3 Eylül 1943 : II. Dünya Savaşi sırasında müttefiklerin istilasi üzerine İtalya, koşulsuz teslim oldu.
13 Ekim 1943 : İtalya, Almanya'ya savaş ilan etti.
28 Kasim 1943 : Churchill, Stalin ve Roosevelt Tahran’da biraraya geldi. Bu üç lider şu kararları aldılar : İkinci cephenin açılması, Türkiye’nin savaşa girmesi, dünyanın savaş sonrası düzeni, Polonya’nın geleceği, Müttefik çıkarmasının Fransa’ya yapılması gibi konularda oldu. Tam bir anlaşma görülemedi. Ancak bu konferans Türkiye’nin savaşa girmesi isteğinin en net telaffuz edildiği toplantı oldu.
26 Ocak 1944 : II. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği topraklarına giren Alman ordusu ağır kış şartlarına rağmen uzun süre savaşmayı sürdürdü. Öyle ki; Almanların Leningrad kuşatması 8 Eylül 1941'de başladı ve yaklaşık 900 gün devam etti. Ancak Ruslar Leningrad kuşatması boyunca açlıktan ölen 1.5 milyon insana rağmen şehirlerini Almanlar'a bırakmadılar.
13 Ekim 1944 : II. Dünya Savaşı’nda Amerikan orduları Almanya’nın Aachen kentine girdi.
27 Ocak 1945 : Naziler'in 1940 Nisan'ında kurduğu en büyük toplama ve imha kampı olan Auschwitz, Sovyetler tarafından ele geçirildi. Auschwitz'de savaş boyunca yaklaşık iki buçuk milyon insan katledilmişti.
25 Şubat 1945 : Türkiye, Almanya ve Polonya’ya savaş ilan etti.
20 Nisan 1945 : II. Dünya Savaşı sırasında Sovyet birlikleri Berin'e girdi.
7 Mayıs 1945 : Almanya'nın teslim olmasıyla İkinci Dünya Savaşı Avrupa'da sona erdi. Uzakdoğu'da ise Japonya hala savaşıyordu.
6 Ağustos 1945 : Amerika Birleşik Devletleri, Japonya'nın Hiroşima şehrine ilk atom bombasini atti. Şehirde 10 kilometrekarelik alan yerlebir olurken, 66 bin kişi öldü, 70 bin kişi de yaralandı.
10 Ağustos 1945 : Japonya teslim olmayı kabul etti.
2 Eylül 1945 : Tokyo Körfezi'nde demirli bulunan Missouri zirhlisinda yapilan görüşmede; Başbakan Suziki, Japonya'nın yönetimini General Mac Artur'a devrini öngören anlaşmayı imzaladı.
2 Eylül 1945 : ABD Başkanı Truman zafer ilan etti ve İkinci Dünya Savaşı sona erdi.
16 Kasim 1945 : UNESCO kuruldu.
1 Ekim 194
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Harika bir ödev olmuş öncelikle tebrik ediyorum. Ama birkaç ufak eksiğin var onları da ben tamamlayayım;

Hitler, Norveç ve Danimarka'ya nedensiz yere saldırmadı. O sırada, müttefikler de norveçi işgal etmeye hazırlanıyorlardı. Böylece, hem Rusyanın büyük gücü altında ezilen finlandiyaya yardım edebilecekler, hem de İsveç'ten Almanya'ya giden çok büyük miktarda demir sevkiyatını durdurabileceklerdi. Ki bu demir sevkiyatı, Alman ekonomisi için korkunç derecede önem taşıyordu. Norveç'in işgalini öngören planlardan haberdar olan Hitler hemen bu baltık ülkelerinin işgali ve Sound boğazının kontrolü için emir verdi. Böylece işgal gerçekleşti.

Balkanlar konusundaysa, Rusya ile olan anlaşmazlık ve düşmanlık İtalya'nın balkanlara saldırmasından sonraya değil daha önceye dayanıyordu. Barbarossa opersayonu çok önceden hazırlanmıştı ve başlangıç tarihi İtalya'nın arnavutluk üzerinden yunanistana saldırmasından birkaç hafta sonraya denk geliyordu. İtalya'nın Almanlara danışmadan böyle bir harekata girişmesi ve hatta yenilmesi, balkanlara müttefik ordularının yerleşme tehlikesini yarattı. Bu da alman kontrolündeki Romen petrolü için çok büyük bir tehditti. Rusya seferi öncesi, Hitler çok büyük bir gücünü sırf bu yüzden balkanlara kaydırmak ve Musollininin yarım bıraktığı işi tamamlamak için harcamak zorunda kaldı. Almanların harcadığı bu zamandan ötürü, Rusya seferi başlaması gereken tarihten çok daha sonra başladı. Seferin büyük bir bölümünün kış aylarına sarkması ve hatta başarısız olmasının en büyük nedeni budur.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 yıl sonra ...
bı de turkıye acısında ısmet ınonu we hıtler arasında bı konusma gecıo (sanırım mektuplasma ama yuzyuze gorusmede olabılır tam emın degılım)
hıtler soru o tam sawas sınırımıza dayandıgı donemler sawasa hankı tarafta gıreceksınız dıye ısmet ınonu cewap werıo
"bıze ne yaparsanız aynı sekılde cewap werırız" (dedı)
"yane saldırırsanız s.carsınız
yok saldırmazsanız okı bızde sawasa gırmıoz zatı" (benım yorumum)
bu sozlerın kesınlıkle dogru oldugunun kanıtı
bogazıcı unıversıtesı tarıh profesoru dur ondan ogrendım . . .[signature][hline]"Erkek adam renkli takım tutmaz"
"Birgün herkes Beşiktaşlı olmasın bırakın o şeref bize kalsın"
"1903'de doğdu bizim aşkımız 2004'e geldik hala aşığız"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 3 ay sonra ...
evet teknik olarak girmiştir ancak diğer bir sürü devlet gibi savaşın sonucu kesinleştikten sonra kağıt üzerinde girmiştir.[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ödev gerçekten çok güzel. Yanlız şöyle bir cümle var "Amerika’nın savaşa katılması, savaşı daha kanlı ve korkunç bir hale soktu. Milyonlarca insan öldü ve yine milyonlarca insan yaralı, evsiz barksız kaldı. Dünya büyük felaketler içine düştü." Bu cümle biraz taraflı olmuş gibi geldi. Nitekim ABD'nin savaşa girmesi tam tersine savaşın süresini kısalttı. Tam bir denge halinde geçen savaşta güçleri değiştirdi ve belki de savaşı 3-4 sene daha kısa tuttu. Bu da ölen ve zarar insan sayısını azalttı..

Bunun dışında, evet Türkiye savaşın bitimine çok kısa bir süre kala ve savaşın sonucu kesinleştiğinde (Fransız ve Ruslar Berlin'e ilerlerken) savaşa katıldı kağıt üzerinde ama hiçbir çatışmaya girmedi.

Son olarak Hitler Almanya'sı başta Türkiye ile ittifak yapıp 1. Dünya savaşındaki gibi Türkiye'yi kendi yanlarına çekmek istiyorlardı. Hatta ilk barış görüşmeleri ingiliz ve fransızlarla değil almanlarla olmuştu (tersi yazıyor da ödevde) fakat Türkiye bunun ancak barış kısmına razı oldu. Daha sonra Türkiye'nin ingiltere ve fransayla da benzer anlaşmalar yapması -özellikle trakya ve ege için- Almanya'nın Türkiye'yle arasını açtı. Bu dönemde Bulgaristan'a kadar gelen -ki aslında bulgaristan işgal edilmedi, savaşa kendisi katıldı almanlar yanında- alman kuvvetlerine karşı istanbul ve trakya şehirlerinde gece karartmaları uygulandı. Daha sonra Almanlar'ın Rusya ve diğer cephelerle giriştikleri yoğun savaşlar zaten Türkiye ile bir savaşı göze alamayacağını ortaya koymuştu. -Nitekim Türkiye o sırada askeri olarak da öyle çok bitik bir halde değildi, 1. dünya savaşından sonra kaybedilen ülkelerin silahları diğer ülkelere dağıtılmış ve Türkiye bundan büyük bir pay almıştı ingilterenin kendi yanına çekme çabası sonucu.- Almanya ile anlaşma imzalandı.[signature][hline]


*Not: Bunlar benim bilgilerim ve hatırladıklarım, arada yanlışlar olabilir. Kalın odun zırh içindeki şovalye ruhu...

[Bu mesaj Rewendor tarafından 23 Aralık 2004 11:32 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Türk ordusunun Meriçteki köprüleri uçurma olayı da vardır. Almanlar Barbarossa harekatına mı girişsek, yoksa Türkiyeye mi dalıp Kafkaslara uzansak diye ikileme düşer. Sonra hem hala Türkiyenin desteğini alabilme umudu hem de Türkleri Anadolu ve Doğu Anadolu gibi zorlu bir arazide yenip geçmenin zorluğu yüzünden Almanlar plandan vazgeçiyor. Ama bu sırada Türk istihbaratı Almanların saldırma niyetini bildirince, TSK Meriçteki köprüleri havaya uçuruyor. Bir arkadaşın dedesi o sırada orada bulunmuş, üç gün üç gece Almanlarla karşılıklı durduk, ben iki gün saldırı beklerken hiç uyuyamadım falan diye anlatırdı.
Bir de Barbarossa harekatının uygulanamayan bir bölümü de var. Eğer Almanlar kuzeyden Türkiye hizasına kadar gelselermiş, uçaklarla kuzeyden Türkiyeyi kimyasal silahlarla bombalama ve sonra iki koldan saldırma gibi fikirleri varmış. Barbarossanın son perdesi. Ne kadar hurafe bilemem, araştırma lazım bana sevdiğim bir tarih hocam söylemişti, yalan ihtimali de olabilir. Fedaykin bilir bence doğrusunu :)[signature][hline]Denizden Esen Lodosa İnan, Hayallerinin Aşkını Ciğerlerine İşlesin.
ÖDESER: Ödev Destek Servisi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

her şeyi geçtim ikinci dünya savaşında almanlar hiç kimyasal silah kullanmamıştır, kullanmayı da planlamamıştır. O sebepten külliyen yalan :)[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu arada ekleme, Bulgaristan İkinci Dünya Savaşının belki en akıllı devletlerinden biridir.
Naziler kapılarına dayanınca birden "Heeeyooo yaşasın Naziler! Holleei beşikten naziyiz biz!" diye nazi oluvermiş ve Almanlara katılmışlardır.
Almanlar çekilirken Ruslar gelince, bir anda "Kessen kanım komünist akar! Kahrolsun faşist Almanlar!" naralarıyla Almanlara dalmış ve Ruslara katılmışlardır. Sosyalizmi de nispeten lakayt bir şekilde geçirmişler. Böylece ülkelerinin göreceği zararı en aza indirme hesapları var sanırım :)[signature][hline]Denizden Esen Lodosa İnan, Hayallerinin Aşkını Ciğerlerine İşlesin.
ÖDESER: Ödev Destek Servisi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Zyklon B hiç bir cephede kullanılmamıştır, önemli olan da bu konuda o dur :)
said:
Rewendor, 23 Aralık 2004 18:29 tarihinde demiş ki:
Siklon B hariç tabii ;)
[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 3 yıl sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...