Bone Mesaj tarihi: Ocak 9, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 9, 2013 sinema/film gibi konularda eğitim görmüş veya bu tip işlerde çalışan kişilerden bununla ilgili açıklama almak istiyorum (ya da /summon Lathspell ?) videoların hızı vardır 24 fps, 60fps felan. "true movie mode" deniyor 24fps'ye ve gerçek film hissi uyandıracağından bahsedilir de, niye? sinemalarda, dvd'lerde, bilgisayarda felan izlediğim filmler arasında bir fark göremiyorum ben. hepsi sanki aynıymış gibi geliyor. benzeri bir olay shutter speed 1/50 ile 1/500-1/1000 hızları ile çekimler arası için de söyleniyor. 1/50 daha yumuşak görüntü sağlar deniyor. bu farkları kıyaslayıp izah edin, "eğitimli" olmayan bir gözün bile anlayabileceği şekilde olursa çok şahane olur. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Trias Mesaj tarihi: Ocak 9, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 9, 2013 not: kaç fps de kayıt yapıyorsanız, onun 2 katı kadar shutter speed ayarlamak gerekiyor. detayını bilmiyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
samaella Mesaj tarihi: Ocak 9, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 9, 2013 35mm filmin 24 fps olması sanırım bu konudaki en büyük etken.:D Karışık konu. Yüksek frame rate görüntünün kalitesini olumlu yönde etkiler fakat sinemacıların amacı pek bu değildir. Ortada bir de ses olduğu için ikisinin senkronuda önemli. Hani filmi oynatıyosunda onunla gidiyor seste sonuçta. http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/cc/Anamorphic-digital_sound.jpg/561px-Anamorphic-digital_sound.jpg solda ses sinyalleride gözüküyor. Çarli çaplınların hızlı oynaması flaan zamanında farklı teknolojiyle çekilip yeni aletlerde oynatmalarından kaynaklanıyor. Aynı şekilde Atatürkün zilyon sene oynatılan 10.yıl nutkuda bu sebebten dolayı saçma sesle oynadı. Yüksek fps görüntünün akışkanlığını arttırır, slow motiona daha iyi gelir. Shutter da aynı manatıkla işliyor. Kamera ve TV olayına bakarsak NTSC ve PAL çıkarttılar dahada kafa bulandırmak için. Şehir voltajıylada sanırım alakalı bir konu çünkü 220V 50Hz bizim buralar ve avrupa o yüzden 25 fps Pal çalışıyoruz. Amerika 120 V 60 Hz di sanırım. Videoda ışıkta titreme olmaması için böyle bir olay olmuş diye biliyorum ama araştırmadım. Bu yetmedi progresif ve interlaced de çıkatılar :D Progresif kareyi aynı şekilde yayınlarken (25p), interlaced görüntüyü ızgara gibi bölüp farklı tarama modu kullandı (50i). TV için daha rahat broadcast yapılabilir oldu böylece. Çektiğin kameranın 20-30-50 fps çekmesinin bir önemi yok, eğer ki filme basılacaksa hertürlü 24fpsye convert ediliyor. Ama multimedya hd falansa orada codecler vs ler giriyor bi ton iş zaten orası. İnsan gözü 24 fps olayını bilmiyorum ama sektör buna göre oluştuğu için değiştirmek biraz zor olur. The human eye and its brain interface, the human visual system, can process 10 to 12 separate images per second, perceiving them individually,[ http://en.wikipedia.org/wiki/Frame_rate http://en.wikipedia.org/wiki/35_mm_film http://forums.creativecow.net/thread/54/860846 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LathspeLL Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 Charlie Chaplin ve Atatürk'ün videoları gibi 20. yüzyılın başlarında çekilen videoların hepsi 16-18 kare/saniye çekildiğinden, 1926'da sesli çekim ile birlikte standartlaşan 24 kare'de oynatıldığında hızlı hareket ediyormuşçasına bir görüntü oluşturdu. 24 kare'nin standartlaşması da maliyetten ötürüydü. Three Blade Shutter projector'lar ile her 1 kareyi 3 kere pozlayarak insan gözünün flicker'ı algılamasının önüne geçtiler maliteyi koruyarak, kolayca. TV dünyası ise elektrik frekansına göre kuruldu, samaella'nın anlattığı gibi olay. Amerika NTSC yani 60 Hz sistemi kullandı. 30p (progressive) frame'i 60i yani interlaced olarak yayınladılar. Film'den TV'ye uyarlama da tabi çok karışık bir algoritma ile başardılar. Frame'ler bölüntü falan filan. ÇOOOK karışık o kısım. Avrupa'da 50 hz yani 50i yayın, 25p kayıt tekniği benimsendi, nitekim daha kolaydı conversion. Bu interlaced olayı da hem saniyede 50/60 kare gösterdiğinden akıcı, hem de 1 frame'i çizgiler halinde 2'ye böldüğünden bandwidth bakımından hesaplı hale getiriyordu. O yüzden günümüze kadar standart oldular. Shutter speed olayı farklı bir olay. Kaydedilen kare hızının 2 katı olması kuralı haricinden bazı özel sahneler için değişiklikler yapılıyor. Mesela Saving Private Ryan'da ki çatışma sahnelerinde 48 shutter speed kullanımı yerine 90 kullanıldı. Bu da görüntülerin daha "kesik kesik" olmasına, aksiyonun daha intense hissedilmesine neden oluyor. Çoğu film bu tekniği kullanır. insan gözü 24 kare görmez, en yanlış bilinen olaydır. 300 karenin üstünü bile ayırt edebilir eğitimli göz. Ama 24 kare'de flicker'ı, kesintiyi en az hisseder insan gözü... Ama onu da yumuşatmak için yukarda dediğim gibi 72 kare'ye bölüyorlar, her kareyi 3 kere flaşlıyorlar. Gecenin bu saatinde bunları yazdım, ne yazdım ben de bilmiyorum şuan, hatalar vardır muhakkak, umarım birşeyleri açıklar. Bu konuyu başka türlü de açıklayamaz kimse muhtemelen. Çoğu "profesyönel" insan gördüm kendileri bile bilmiyor çoğu şeyi. Anlayabilmek için TV'lerin sistemini az çok bilmek, kameraları az çok bilmek, kare olaranarını bilmek falan gerekiyor. O konuları ve birkaç başka konuyu daha öğrenince bu sorular da kendiliğinden çözülüyor zaten. Bunları demişken de şunu belirteyim hala Türkiye'de kare oranlarını, "film look" olayını anlamış ve uygulamış bir yapım yok. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
goldbären Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 gavur bi tanıdık almanyadan amerikaya götürdüğü eski turntable'ının hertz meselesi yüzünden vinilleri %20 daha hızlı çaldığından şikayet ediyodu heheh Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
SNA1L Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 lathspell 1 dönemlik tv tekniği dersini yazmış bi postta sdfs Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BiTcH_oFBaT Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 NTSC'de kırmızı renk sapıtıyor. bu detayı da ben yazayım. Dikkat edin bazı amerikan filmlerinde kırmızılar ışıklar taşar hep. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
samaella Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 10, 2013 Lath cümle kurmuş bari :D Benim yazdığımı şimdi okudumda ben anlamadım ^^ Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
goldbären Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 LathspeLL said: Bunları demişken de şunu belirteyim hala Türkiye'de kare oranlarını, "film look" olayını anlamış ve uygulamış bir yapım yok. abi şunu düşünüp duruyorum kaç gündür. niye yapamıyolar. çok mu zor çok mu pahalı, niye alıp deneysel çekimler yapmıyolar, ha böyleymiş lan oldu galiba demiyolar? hani stüdyo albümlerimizin prodüksiyonları da cılızdır, donanım bir şekilde alınır ama batı bilgi birikiminde prodüktör yoktur falan, bunun gibi mi? kafam almıyor yani niye film look yapamıyoruz cidden. üşenmezsen biraz daha yaz bu konuda, or negev rush Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LathspeLL Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 Aslında o işi yapabilmek için bilgisayarcı olmak gerekiyor diyebilirim. Codec ve framerate mantığını, hertz'i falan bilmek gerekiyor. Türkiye'de görüntü yönetmenleri/editörler bunları bilmez, uğraşmaz. Çoğuda zaten çıraklıktan gelme olduğundan sadece objektif değiştirmeyi, focus atmayı bilirler (onu da bilmezler çoğunlukla). Yeni nesil bilgisayarcı yetiştiğinden, elektronik yetiştiğinden bu konuları daha bilerek büyüyor. Bu bilgi birikimi, deneyim ileride artı olarak dönecek sinemaya. Daha fazla sinema okullu kişi yetişiyor, bunlar sektörde daha fazla yer edinmeye başlıyor. Ne zaman yeni tayfa söz sahibi olacak, o zaman atlama yaşanacak. (EDIT: Sinema okullu derken sanmayın ki okullarımızda bu tip derin konular öğretiliyor, sadece okullu kişiler işin içine daha düşkün olduğundan, bilgisayar sahibi olduğundan, konuların içinde büyüyorlar, fark ediyorlar. Yoksa okulların teknik eğitim düzeyi falan iyi olduğundan değil...) Şuan asistanların, çırakların piyasayı sömürme dönemi. Son 10 yılda çok hızlı ilerledi piyasa, çok hızlı büyüdü. Bu büyümede gereken adam sayısını kapamak için birşey bilmeyen çırakları bilmemne yönetmeni olarak öne sürdüler. Konuyu teorik olarak öğrenmekten çok pratik olarak öğrenip görüntü yönetmeni, sesçi, miksaj, editör falan oluyorlar. Çok azı işin kuramını, profesyonelce nasıl yapıldığını öğreniyor. İngilizce bilmeyen editör, çaycıyken görüntü yönetmeni olan adam gördüm bu ülkede. Sektörün bilene, eğitimliye öncelik tanıması, bu adamlarında C tipi film yapmaya itilmesi gerek. Usta çıraklık yok artık, herkes usta, bu da sektöre zarar veriyor. Sektörde sayılı isim var kendini geliştiren. Yani birşey bilmiyorken oturup, çalışıp, örnekleri görüp uygulayan. Cem Yılmaz'ı bu yüzden örnek veririm. Onlarca zengin prodüktör yerinde sayarken, bilgi adına zerre uğraşmazken adam kasıp öğrendi herşeyi. Onun gibi olmalı işte alaylılar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 cem yılmaz cem yılmaz diyorsun da söyle bakiyim 24p film çekti mi o :P Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LathspeLL Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 25p çekti :D Onun elinde değil, ne kadar uğraşsa da her detayıyla uğraşamaz, birlikte çalıştığı adamların konuyu iyice bilmeleri gerekiyor. Mesela Yahşi Batı'da wild west havası yoktu çünkü renk paleti yanlıştı. Contrast düşüktü filmde, bütün western filmlerin standartlaşmış bir görüntüsü vardır, renk paleti vardır. Denemişler ama tutmamış. Set harika, mekan harika ama işte post-production tarafında aynı harika yaratılamamış. Bu yukarda kileri yazdıktan sonra şu Yılmaz Erdoğan'ın filminin fragmanını izledim ve ilk defa film look olayını her konuda başarmışlar dedim. Filmde farklı olabilir, fragman hazırlarken başarılı bir oynama yapıp filmin genelinde başaramayabilirler falan filan ama görünen şey herşekilde iyi. O filmin görüntü yönetmenini ve colorist'ini takip etmekte fayda var, ben iletişim kurucam onlarla :D. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
goldbären Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 abi işte dediğin adamlar hem işi bilen gençlerden korkar, hem de arada gaza gelince aynı şeyi bilen gavuru getirtip üç katı paraya yaptırır vs. neticede sizin için zor bir süre daha Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xeph Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 24, 2013 SNA1L said: lathspell 1 dönemlik tv tekniği dersini yazmış bi postta sdfs ahah cidden, /bow Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar