Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Erdoğan: Ateist bir nesil yetiştirmemizi mi bekliyorsun?


guzeladamcengiz

Öne çıkan mesajlar

Bu tao mao felsefesi peşinde koşanların ekseriyetinin şizofren olduğuna inanıyorum.

10. sayfada koyulan videoya baktım da... Bu kadar uyduruk desteksiz teorilere kapılan varsa aranızda acil şifalar dilerim.
Kanun varmış da içimizde çok derinlerde gizliymiş dönüp içimize bakıcakmışız.

İsteyen varsa ben içinize bakayım kimse benim içime falan bakmasın benim içime herhangi bir kanun kaçmadı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Gerçek tao o değil.
:D
Hem tek bir adamın dediği şeye bakarak yargılamak çok kolay değil tao'yu falan ya. Genel olarak şey durumu var. Bütün dinlerde olduğu gibi insanların içinden gelmesi gereken erdemler var. Bunlara uyduktan sonra cennetmiş cehennemmiş başkasının dinine yılışmakmış pek takmayın diyolar. O kadar zararlı bir din değil yani.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Pirvan said:

Bu tao mao felsefesi peşinde koşanların ekseriyetinin şizofren olduğuna inanıyorum.


Pek birşey bilmediğinden olabilir. Lao Tse'yi, Tao Te Ching'i bir araştır. Taoizm de milyonlarca insanın inandığı daha felsefik bir inanç diyelim. Ha ama şu var, gördüğün her videoyu da sallama zaten, çoğu şeyin kolpa olduğuna ben de katılıyorum..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sotto said:

Pirvan said:

Bu tao mao felsefesi peşinde koşanların ekseriyetinin şizofren olduğuna inanıyorum.


Pek birşey bilmediğinden olabilir. Lao Tse'yi, Tao Te Ching'i bir araştır. Taoizm de milyonlarca insanın inandığı daha felsefik bir inanç diyelim. Ha ama şu var, gördüğün her videoyu da sallama zaten, çoğu şeyin kolpa olduğuna ben de katılıyorum..


Evet kardeş doktoramı taoizm üzerine yapmadım fakat az çok birşeyler biliyorum insan doğası-hakikat vs. meseleleri konusunda. Yukarıdaki bir arkadaşın belirttiği de doğru, uzakdoğu dinleri saldırgan olmadıkları ölçüde tehlikeli/zararlı görünmüyorlar, ancak, hiyerarşik, teslimiyetçi ve biatçı olmaları ölçüsünde son derece bariz şekilde teolojik yapıya sahipler. Dahası son derece soyutlamaya dayalı öğretilerini felsefik olarak zeminlendirmeye çalıştıkları için(semantik dinlerden farklı olarak) daha masum da olsalar şizofrenik görünüyorlar çok net.
Anlaşılacak şekilde anlatırsam, soyut ve olmayan bir "insan doğası"ndan bahsedip, bu doğanın yine olmayan bir "hakikat kanunu"na dayalı olduğunu söyleyip, bu "hakikat kanunu"nu da kendi "öz varlığımızda ve derin benliğimizde" bulabileceğimizi falan görebiliyorsun videoda, ki bu birçok gnostik öğretinin ortak özelliğidir. Fakat ilk ölçüden "insan doğası yoktur çünkü insan toplumsal bir varlıktır" dediğin anda ağzı açık bakar bu öğretiler, dediğim gibi, birçok soyut ve mantıksız kabullenmeyle yola çıkar çünkü.

Bu derin mevzuyu bırakırsak, milyonlarca inanan olmasını söylemen de tuhafıma gitti. Onlarca yüzlerce katı daha fazla inananı olan dinleri eleştiriyoruz biz burada. Son dönemde batı ülkelerinde yapılan bir araştırmada(14-15 gelişmiş ülkeden bahsediyorum) en yüksek oranda agnostikler çıkmıştı(44%) hristiyanlar(35%). Yani günümüzde artık işler değişiyor bu açıdan dinsel öğretiler sayı mevzusunu bir kenara bıraksalar iyi olur.

Konu taoya geldi ama daha geniş anlamda çıkarımlar yapabiliriz tabi buradan. Semantik dinlerdekinin tersine uzakdoğu dinlerindeki felsefi-eleştirel olma iddiası ne yazık ki kendisini çok kolayca çürütülebilir kılıyor ve ölmüş dinler bunlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Öncelikle Osho nun Tao ile ilgili söylediklerine bakalım:

Tao, en basit haliyle bütün varlığı birbirine bağlayan son ilke anlamına gelir.
varlık kaos değildir; bu kesindir - varlık evrendir.
içinde engin bir düzen vardır, gerçek düzen vardır ve bu düzenin adı tao'dur.
tao en basit haliyle bütünün uyumu anlamına gelir.
tao için hiçbir tapınak yapılmamıştır; heykel, dua rahip ve ayin yoktur - güzelliği de buradadır!
bu nedenle buna öğreti veya din adını vermiyorum.
saf bir içsel kavrayıştır. tao için buda'nın sözcüğü "dharma"yı kullanabilirsiniz.
tao'ya en yakın ingilizce sözcük, büyük "n" ile yazılan "nature"dır.

Onun dışında bende birşeyler yazayım:

Herşey farkındalık ile alakalıdır. Farkındalığı pozitif bir şekilde algılamak istiyorsanız size para örneğini verebilirim. Ne kadar paranız varsa maddi anlamda o kadar rahat yaşarsınız. Farkındalığınız da bunun gibidir. Farkındalığınız ne kadar yüksek olursa olayları o kadar iyi anlar kendinizi iyi gözlemler içinde bulunduğunuz olayları çok daha iyi yorumlayabilir. Kısacası görüş alanınız genişler. Hayat sizin için basit ve kolay hale gelir. Evren ile barışır ve hep mutlu olursunuz. Şanssızlık yenilir ve üretim haline geçebilirsiniz. Ne olduğunuzu bulmak kolaylaşır.

Farkındalık meditasyon yaparak artar. Peki bu nasıl sağlanır? Önce meditasyonun ne olduğunu anlamak gerek. Meditasyonun rahatlama stresi yok etme vb şeylerle hiç alakası yoktur. Transdantal meditasyon ise meditasyon değildir. Meditasyon en basit anlamıyla beyni kapatıp beynin ve bedenin kullandığı enerjiyi tasarruf etmektir. Gerçekleştirdiğimiz tüm aktiviteler belirli bir enerji götürüyor. Biz bir yandan enerji alırken bir yandan enerjiyi kullanıyoruz. Beden enerjiyi kullanıyor. Beyin enerjiyi kullanıyor. Uyuduğumuz zaman dinleniyoruz. Çünkü beynimiz ve bedenimiz çalışmıyor (Organ olarak çalışıyor fakat komut vermiyoruz). Saf olarak enerjiyi alıyor ve birşey olması için kullanmıyoruz bu da dinlenmemizi sağlıyor.
İşte meditasyonun bütün olayı bu. Enerji tasarrufu gerçekleştirmek. Enerji tasarrufunu gerçekleştirdiğimizde kendimizle ilgili esas olması gereken şeyler olmaya başlıyor. Bedensel anlamda vücut kendini tamir ediyor hastalıklar yok oluyor. Sinirler temizleniyor. Organlar daha iyi çalışmaya başlıyor. En son enerji kafa bölgesine geldiğinde bedenle ilgili işimiz bitiyor. Bu sefer farkındalık başlıyor. Kafa kısmında ilk durak 3.göz yani 6. çakra enerjiyi bu noktaya çıkarabilmek için kişinin vücudunun çok sağlıklı olması gerek. Yoganın çigongun vb egzersizlerin önemi burada. Bu sağlıklı olma koşulunu gerçekleştiren egzersizler bunlar. Ardından enerji 3.gözü de şekillendirdikten sonra son çakraya çıkabiliyorsa kişi aydınlanma yaşıyor. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmuyor kişi dönüşmüştür.

Şimdi bunları sağlayan şey farkındalıkdır. Siz olayları çapınız kadar yorumlarsınız. Burada din tartışabilirsiniz. İnanan inanmayana hakaret edebilir. İnanmayan da inanana. Birşeyi bilmediğiniz için korku duyup saçma olarak yorumlayabilirsiniz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@Pirvan
Asıl felsefik olması onu daha fazla düşünebilir kalır diye düşünürüm hep. Budizm'in mistik kolu Zen gibi, İslam'ın mistik kolu Sufizm gibi, aslında bunlar dinlerin mekaniğinden çok felsefik kısmıyla ilgilenirler ki benim hoşuma giden de bu.
Ben açıkçası doğu dinlerinin felsefik, senin dediğin gibi belki teslimiyetçi doğasını seviyorum zaten. Onlar genelde tanrısallığın, insanın gerçek özünde bulunduğuna inanırlar. Bu yüzdendir ki yasaklara pek bağlı kalmazlar çünkü vücudunu yadsımış biri aydınlanamaz. Bizim fiziksel olarak gördüğümüz dış kabuk buzdağının görünen kısmıdır. Onlar içerisiyle ilgilenirler, bu yüzden mekanik kısımla ilgilenmezler diyorum. Bu da insanı daha fazla düşünmeye itiyor. Bu her dedikleri en doğrudan çok, doğruya ne kadar yaklaştıklarıya ilgili.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

peki cennet cehennem vs? ondan haber verin siz

bu gezegende bi dine inananlarin %90 i oldukten sonra bocek mamasi olmamak, varligini surdurebilmek icin bir dine inaniyor ve onun kurallarina uymaya calisiyor zaten

jedi dini haric bu konuda sorularima kesin cevap veren bi din bulamadim, obi-wan gibi geri donebilicegimzi baska bir din varsa memnuniyetle gecebilirim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Evet seviye epeyce yükseldi paticik titredi ve özüne döndü, gelelim sadede:

Teslimiyetçilik Nietzsche'nin bahsettiği yılgınlığın, insanın bedeninini ve materyal varlığını görmeyerek kendisine aciz olduğuna inandırmasının bir ifadesidir. Bu anlamda tüm dinler, ama en çok semantik dinler, insanın bedenen somutluğuyla var olan yüceliğini ve canlılığını indirgeyerek, insanı düşler ve idealler peşinde koşmaya itmiştir. İnsan aciz olmayan ve yaratan özne olmaktan, aciz olduğuna inanmış yılgın bir nesne haline gelmiştir.
Bu açıdan, uzakdoğu dinlerinde de "içine dönmek" ya da "derine inmek" denilen şey diğer dinlerden farksız olarak aslında "bedensel varlığına sırtını dönmek" ya da materyal zevkleri arka plana itmek, soyut benlikten medet ummak olduğundan dolayı son derece uyuşturucu, "afyon" bir görev görür. Bu açıdan hem teolojik, hem teleolojik hem de politik açıdan bakıldığında teokratik bir karaktere sahip bunlar da.

Bu açıdan her türlü materyalizme göre, insan ruhuna, iç benliğine değil, bedenine ve bedensel zevklerine, yani, olduğuna inanılana değil, olduğu sabit olana dönerek eyleyici haline gelebilir. Bu yüzden insanın sanatsal yaratımı, katılımı ve değiştiriciliği sokrates felsefesinde olduğu gibi bütün dinsel öğretilerde de kısıtlanmakta, sınırlanmakta ve ket vurulmaktadır.


Ha son lafı edecek olursam, saldırgan olmayışı ölçüsünde zararsız gibi görünen bu yeni ama eskimiş dinler de, kişileri var olan somut bedensel varlığından koparıp onları "spiritüel" yaptığı ölçüde uyuşturmaktadır.
Meditasyon meselesi ise çok farklıdır. Hinduist-Budaist-Taoist spiritüel meditasyon ile şintoist anlamda dinlenme hali olan meditasyon arasında olan farkı göz ardı etmemek gerekir. Ben meditasyonun insanı dinlendiren birşey olduğuna inanırım, çünkü bu "içimizdeki ruhani varlığı dinlemek" değil, "gürültü yapan dünyaya kulağımızı kapatmak" olduğu için son derece bedensel, materyal bir durumdan ibarettir. Üçüncü gözümüzü, çakralarımızı falan açmaz, aksine iki kulağımızı ve gözümüzü kapatarak yalnız kalmamızı sağlayan eşsiz bir "bireyselleşme" anıdır. Bu bireyselleşme insana iç huzuru verir çünkü (insert marksizm here) insan toplum içinde nesneleşmiş, sayılaşmış ve yabancılaşmıştır. Bunun sonucu olarak insan kendini değersiz ve küçük görmektedir(tam da kapitalizmin teolojiye bağlanan yeri budur çünkü her ikisi de insana acizliğini,zavallılığını ve küçüklüğünü sürekli yeniden yaşatmaktadır).
İşte gerçek anlamda materyal bir meditasyon insanı kendisiyle başbaşa bırakarak kendi varlığını hatırlattığından huzurludur. Yoksa ruhani bir yaratığın insana değmesi, gökten nur inmesi, ya da çakrası açıldığından dolayı olmaz bunlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...